• Sonuç bulunamadı

Duyu gelişimini desteklemede aileye ve profesyonellere öneriler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Duyu gelişimini desteklemede aileye ve profesyonellere öneriler"

Copied!
25
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Duyu gelişimini desteklemede aileye ve profesyonellere öneriler

Prof. Dr. Müdriye YILDIZ BIÇAKÇI

(2)

Ev Ortamında Duyuların Desteklenmesi

Ebeveyn için duyusal desteğin sağlanmasında en önemli nokta bebeğin gelişiminde ve olgunlaşmasında duyuların ne kadar önemli rol oynadığının bilinmesidir. Böylece, ebeveyn bir bebeğin duyusal girdiyi hangi yollarla deneyimleyebildiğini inceleyerek, bebeğe sağlıklı büyüyeceği ve olgunlaşacağı zengin bir çevre sağlayabilir. Her bebeğin kendine özgü gelişim özellikleri, ilgileri, ihtiyaçları ve tepkileri vardır. Ebeveynler bu nedenle bebeklerinin bireysel gelişim özelliklerini, ihtiyaçlarını ve çeşitli durumlarda verdikleri tepkileri çok iyi gözlemleyebilmelidir. Bunun için bebeğin dokunma, hareket, görme, tatma ve kokudan nasıl ve ne kadar etkilendiğinin ebeveyn tarafından iyi gözlemlenmesi gerekmektedir. Örneğin, bazı heyecan verici ve hareketli olaylar bir bebeği uyanık hale getirebilirken başka bir bebek için ise bu hareketlilik korku ya da telaşa neden olabilir. Bu yüzden ebeveyn, bebeğin etkinliğe verdiği tepkiyi iyi gözlemleyebilmeli ve bu tepkiye dayalı etkinliği değiştirmeye hazır olmalıdır.

Duyusal girdilere yanıt bebekten bebeğe değişir. Örneğin, bazı bebekler dokunulmaya büyük bir istek duyarken bazı bebekler nadiren dokunulmayı severler. Bunun dışında aynı bebeğin yanıtları bir günden diğer güne ya da gün içerisinde bir saatten diğer saate değişiklik gösterebilir. Duyusal girdinin çeşitliliklerinin ve bunun yanında bebeğin reaksiyonlarının göz önünde bulundurulması, ebeveynlere bebeğini en yararlı şekilde yetiştirmesi için iyi bir rehber olur .

(3)

Bu amaçla ebeveynlerin ev ortamında düzenleme

yapmadan önce, hangi faktörlerin bebek için

rahatlatıcı (yumuşak ses, hoş koku, soft ışık, yumuşak

renkler, eşit ısı, günlük yaşam rutinleri vb) ya da

rahatsızlık verici (gürültü, yüksek ses, keskin kokular,

hızlı ya da beklenmeyen hareketler, parlak ışık ve

renkler, ani dokunuşlar, ısı değişiklikleri,

öngörülemeyen olaylar vb.) olduğunu bilmesi

gerekmektedir (Emmons ve Anderson, 2006).

(4)

Bebeğin uyarılma seviyesini sürdürebilmesi için, özel çevresel koşullara ihtiyacı bulunmaktadır. Örneğin;

bebeğin çevresindeki ısı çok sıcak ya da çok soğuk ise bebek gelişim görevlerini yerine getiremez. Bazen de bebek gelişim görevlerinin gözlenebildiği etkinliği sürdürebilmesi için sessiz ortama ihtiyaç duyabilir.

Bebek oyun etkinliği içindeyse ebeveynlerin bebeğin

ihtiyacı olan ev ortamını düzenlemeleri gerekir

(Thompson ve Rains, 2009).

(5)

Bunun için ebeveynlerin ev ortamında düzenleme yapmadan önce değerlendirmesi gereken birkaç unsur

bulunmaktadır. Bu unsurlar aşağıda sıralanmaktadır:

• Duyusal uyarının düzeyi: Uyarı bebeğin duyu sistemi için çok mu az ya da çok mu fazla? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir.

• Duyusal etkinliklerin sayısı: Yeterli sayıda duyusal etkinlik var mı? Duyusal etkinliklerde çeşitlilik var mı? Bebeğin odaklanmasını etkileyen ilgi ve ihtiyacını karşılamayan, gelişimine uygun olmayan etkinlikler fazla mı? Uygulanan etkinlikte uyaran sayısı çok fazla mı ya da çok az mı? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir.

• Renk çeşitleri: Renkler açık mı? Rahatlatıcı mı? Daha da önemlisi renklerin

çeşitliliği eşit olarak bebeğin eğitim ortamına uygun bir şekilde dağıtılmış mı? gibi

soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir. Bazı çocuklar parlak

ışıklara aşırı duyarlılık gösterebilirler ya da mat ve açık renklerle daha sakin

duruma geçebilirler. Bu durumun ortaya çıkarılmasında bu unsurun belirlenmesi

gereklidir.

(6)

• Işık türü: Işıklar florasan mı? Düşük watt’lı ampulller mi kullanılmış? Doğal ışıklar mı?

Güneş ışığı var mı? Aydınlığın sağlanması gündüz doğal yollarlar mı (güneş ışığı ile) sağlanıyor? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir. Işık sisteminin çocuğun duyusal sistemine uygun olup olmadığı bu unsur ile değerlendirilmelidir.

• Müzik türü: Eğer müzik varsa çok mu gürültülü? Yumuşak mı? “Rock müzik mi? Rap’mi?, Klasik müzik mi? Bebeğin duyu sistemi buna nasıl karşılık veriyor? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir.

• Farklı dokuda materyal (kumaş, mobilya vb.) kullanımı: Halı, mobilya gibi ortamda yer alan nesne ve varlıkların doku cinsi nasıl? Bebeğin bunlara verdiği yanıtlar nasıl? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir.

• Ses: Bebek eğer ihtiyaç duyarsa gidebileceği sessiz bir ortamı var mı? Sesin şiddeti nasıl?

Eğer bu ses bebek için çok gürültülüyse bu durdurulabilir mi? Kulak tıpası ya da kulak koruyucu çeşitleri bulunuyor mu? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir.

(7)

• Aroma çeşitleri: Hangi kokuları kokluyorsunuz? Ortamda kaç koku çeşidi var? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir.

• Geçişlerin sayısı: Bebeğin bulunduğu ortamda bir etkinlikten diğer etkinliğe geçiş rahat sağlanabiliyor mu? Eğer sağlanıyorsa hangi aralıklarla sağlanıyor? Bebek geçişe rahat hazırlanabiliyor mu? Geçişin şu anda kullanılan metotları çalışıyor mu? Bu geçiş sürecinde hangi düzenlemeler ya da değişiklikler bebeğe yardımcı olabilir? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir.

• Farkındalık: Ebeveyn, bebeğin duyularının gelişiminin desteklenmesi gerektiğinin farkında mı? Eğer ebeveyn farkında değilse bunun nedenleri nelerdir? Bu konuda fikir alışverişine açıklar mı? Nedenler ne olursa olsun, bebeğin yararına mı? Ebeveyn, bebeğin ihtiyacı olan yenilikler ve değişimler hakkında anlaşılır bir fikre sahipler mi? gibi soruların yanıtı bu unsurun ayrıntılarını belirlemektedir (Emmons ve Anderson, 2006).

• Bu belirtilen unsurlar eğitim kurumlarında da göz ününde bulundurulması gerekli olan unsurlar arasında yer almaktadır.

(8)

Eğitim Kurumu Ortamında Duyuların Desteklenmesi

Eğitim kurumu ortamı her zaman değişim halindedir ve çocuğun bu ortama uyumunu sağlamak önemlidir. Eğitimciler tarafından her şey düzgün giderken çevresel değişikliklerin çocuk üzerindeki bireysel etkisi ve grup olarak davranışlara olan etkisi dikkatle incelenmelidir. Bu çevresel değişikliklerin çocuklar üzerindeki pozitif etkileri farklı şekillerde görülebilir (Isbell ve Isbell, 2007).

Her çocuğun, güvenli, sakin ve dikkatini dağıtmayan bir çevreye ihtiyacı vardır,

ancak böyle bir çevrede çocuğun gelişimi desteklenebilir. Her çocuk, güçlü ve güçsüz

yönlerinin, sevdiği ve sevmediği şeylerin, mutlu ya da mutsuz olduğu anların birileri

tarafından fark edildiğini bilmek ister (Kranowitz, 2014). Bu amaçla eğitimci rutin

olarak çocukları izlemeli ve onları gözlemlemelidir. Çünkü çocukların zaman

zaman bütün uyaranlara karşı oldukça duyarlı olduğu dönemler vardır. Bunun

yanında bazen de çocuklar tüm uyaranlara tepkisiz kalabilir ve yönergeleri yerine

getirmekte güçlük çekebilirler. Bu durumda çocuktaki pozitif duyguları geliştirmek

ve duyusal farkındalığı arttırmak için eğitimcilerin kullanabileceği bazı noktalar

vardır. Bu noktalar aşağıda açıklanmıştır (Isbell ve Isbell, 2007).

(9)

• Ses seviyesinin gözlemlenmesi: Çocukların çok aktif oldukları zamanda onların dikkatlerini çekmek çok zordur. Eğitimciler genelde böyle durumlarda yüksek ses kullanırlar, fakat çocukların çoğu yüksek sese karşı uyarılmazlar. Bu tarz çocuklar bu durumda eğitimciye dikkat edeceği yerde daha aktif ve heyecanlı hale gelebilirler.

Sakin durmak ve alçak ses kullanmak ise çocukların eğitimciyi daha çok dikkate almasını sağlar.

• Rutini takip etmesi: Küçük çocuklar rutinlere ihtiyaç duyarlar. Böylece bir sonraki etkinlik ile ilgili olarak çocuğun bilgilendirilmesi ortama olan uyumunu arttıracaktır.

Aksi takdirde rutinleri değiştiği zaman organize olmada ve dikkatlerini toplamada güçlük çekeceklerdir. Resimli kart kullanımı çocuk için rutinleri takip etmede çok faydalıdır. Bazı günler rutinlerde değişiklik olabilir, bu durumda çocuğu bilgilendirmek çok önemlidir. Değişiklik hakkında çocukla konuşmak, değişim olduğunda ortaya çıkacak anksiyeteyi ve korkuyu hafifletmek için gerekli bir davranıştır.

(10)

• Yönergeleri sadeleştirme: Çocukların duyularını aktif olarak kullanabilmeleri ve bilgileri değerlendirebilmeleri için ekstra zamana ihtiyaçları vardır. Bunun için eğitimci kısa ve öz yönergeler kullanmalı, sorular sormalı, cevaplamadan önce çocuğa zaman tanımalı ve gerekli olursa soruyu tekrarlamalıdır.

• Uygun seçenekler önerme: Çocuklara gün boyunca farklı seçenekler sunulmalıdır.

İlk çocukluk döneminde çocuklara iki seçenek sunmak yeterli olmakla birlikte bazı durumlarda bu seçenek sayısı arttırılabilir. “Örneğin, boyamak mı istersin, kil mi yapmak istersin?”. Böylece çocuğun duyusal ihtiyaçları ile buluşmasında ona yardımcı olunabilir.

• Bu noktalar doğrultusunda eğitim kurumlarında farklı duyulara yönelik farklı

ortam düzenlemeleri gerekmektedir. Aşağıda görsel, işitsel, tat, koku, taktil,

vestibüler ve proprioseptif (vücut pozisyonu) duyuların desteklenmesine yönelik

yapılabilecek düzenlemelere ilişkin öneriler sunulmuştur.

(11)

İç mekânda duyuların desteklenmesi

Görsel uyaranlar: Çocuğun gözünden çevrenin nasıl göründüğü çok önemlidir. Çocuğun konsantrasyonunu görsel olarak dikkat dağıtan öğeler olumsuz yönde etkileyebilir. Görsel çevreyi düzenlerken çocuğun görüş açısını dikkatle incelemek gerekir. Eğitim ortamını onların gözünden görebilmek için diz çöküp ortamın fotoğrafını çekmek en iyi yöntemdir. Daha sonra görüntü değerlendirilip neye benzediği, duvarlarda neler olduğu, tavanda neyin asılı olduğu, yerde neyin durduğu, masaların altında ve raflarda neyin bulunduğu, bunların güvenli olup olmadığı ve görsel çok fazla uyaran olup olmadığı ayrıntı olarak ele alınır. Bu amaçla duvar panolarındaki karmaşayı azaltmak, açık raflarda dizili olan sanat materyallerini ve oyuncakları kapatmak, tavandan sarkan süsleri kaldırmak, camdan sızabilecek fazla güneş ışığını engellemek için storlar kullanmak alınabilecek önlemler arasında sayılabilir. Görsel çevrede çocuğun duyu alanını desteklemek, onun kendini güvenli hissetmesini sağlaması nedeniyle duyusal girdilere aşırı duyarlılık hissetmesini de azaltacak ve daha fazla uyarıcıya daha rahat cevap verebilecektir. Ortamın daha güvenli olmasını sağlamanın bir yolu da çocuğun boyutlarına uygun mobilya, oyuncak, eğitim materyali bulundurmaktır. Nesneleri çocukların göz hizasında yerleştirmek, kendilerini ortama ait hissetmelerini sağlamaktadır. Bunun yanında ortama farklı özelliklerde çiçek, yastık, aydınlatma gibi nesneler koymak da o ortamı çocuk için daha çekici hale getirebilir (Isbell ve Isbell, 2007; Kranowitz, 2014).

(12)

Işıklandırma, ortamın çocuk üzerinde olumlu etkilerini

arttırmaktadır. Bazı eğitim kurumlarında çok fazla ışıklandırma vardır.

Örneğin, florasan ile aydınlatma bazı çocuklar için çok rahatsız edici olabilir. Bu beyaz ışıkları sıcak ışık renkleri ile değiştirmek çocuk

üzerinde olumlu etkileri arttırmak için daha iyi olabilir. Doğal

ışıklandırma çocukların gözleri için rahat bir ortam sağlamakla birlikte bazı durumlarda parlak ve karanlık ışıkların aynı ortamda kullanılması gerekebilir (Isbell ve Isbell, 2007). Turuncu ve kırmızı renkler, keskin renkler, hareketli ışıklar ve sürekli değişen ışıklar çocuklar için

canlandırıcı görsel uyaranlar olarak kullanılırken; mavi ve yeşil renkler, loş ışık ve sabit ışık ise sakinleştirici görsel uyaran olarak

kullanılmaktadır (Altıok, 2011).

(13)

İyi düzenlenmiş eğitim ortamları çocukların vücut pozisyonlarını

ve görme duyularını gözden geçirmelerini sağlar. İlk çocukluk

döneminde vücut farkındalığı ve görme duyuları az geliştiği için

çocuklar birbirlerine daha sık çarparlar ve küçük yaralanmalar

yaşayabilirler. Çocuklar için kendi alanlarında etkinliklerinin nerelerde

konumlandırıldığını görmek ve tanımak önemlidir. Daha önceden

belirlenmiş ve ayrılmış alanlar, çocukların o alanlarda neler

olabileceğini ve oluşabileceğini ve hangi materyallerin kullanıldığını

anlamaları açısından önemlidir. Bu alanların açık bir şekilde ayrılması

görme duyusu hassasiyeti fazla olan çocuklar için nerede ve ne

yapacağını bilmesi açısından büyük önem taşır (Isbell ve Isbell, 2007).

(14)

İşitsel uyaranlar: Bebeklik ve ilk çocukluk dönemi eğitim ortamı birçok işitsel uyarıcıyı kapsar. Bunlar çocuk ve yetişkin sesleri, müzik, nesnelerin çıkardığı sesler, elektronik oyuncaklar ve akan su sesi olabilir. Çok fazla ses olan ortamlar bazı çocuklar için çok sıkıntılı olabilir. Yüksek ses çocuğun duyma duyarlılığını azaltıp, sesler arasındaki farkı ayrıştırmasını zorlaştırabilir. Yüksek sesli alanların içinde ayrıca sessiz alanlar yaratmak çocuklar için aşırı uyarıcı işitsel ortamlardan kaçmasına olanak sağlar.

Yüksek seslerden kaçmak için çocuklar masaların altına saklanabilir ya da

köşe noktalara kaçabilirler. Yüksek sese karşı hassasiyeti olan çocuklar eğitim

ortamındaki etkinliklere rahatlıkla odaklanamazlar. Bu amaçla sessiz ortam

veya öğrenme ortamı oluşturmak, yüksek sese hassasiyeti olan çocuklar için

güvenli bir alan olur. Bu sessiz alan karton bir kutu, bir çadır veya gerçekten

kapalı bir alan olabilir (Isbell ve Isbell, 2007).

(15)

Müzik çocuğun beyin gelişiminde özellikle dil gelişimi, hareket ve görme becerilerinde çok etkilidir.

Fakat müziğin sesine çok dikkat edilmelidir. Örneğin

ritmik olmayan müzik, yüksek müzik ve değişik frekanslı

(yüksek/düşük) müzik çocuk üzerinde canlandırıcı etkiye

sahipken; kalp ritmi şeklinde müzik, ritimli sakin müzik

ve ninniler sakinleştirici etkiye sahiptir. Beyin gelişiminin

desteklenmesi için yumuşak, sakin ve ritmik müzikler

kullanılmalıdır (Isbell ve Isbell, 2007; Altıok, 2011).

(16)

Koku uyaranları: Kokular, duygular üzerinde çok etkili olmaktadır. Muz, bal kokusu gibi kokular hoş ve yenilebilir duygusu verirken; duman, gaz kokusu gibi kokular ise hoş olmayan ve zarar verici bir duygu uyandırır. Çocuklarda ise özellikle kahve, sarımsak, soğan, çürük, çikolata, nane ve kekik kokusu canlandırıcı etkiye sahipken; lavanta, limon, vanilya, gül, muz ve elma kokusu sakinleştirici etkiye sahiptir (Altıok, 2011). Bu etkiler nedeniyle Montessori, Waldorf gibi yaklaşımlar dışında bebeklik ve ilk çocukluk dönemi çocuklarına yönelik birçok eğitim programında farklı kokular kullanılır.

Eğitim ortamında koklamaya ait dikkat dağıtıcı öğeler ağırlıklı olarak mutfaktan gelmektedir. Bu nedenle günlük eğitim akışı planlanırken, öğle yemeğinin hazırlandığı saatlere çocukların zorlanacakları etkinlikler konulmamalıdır. Eğitim ortamında hamster ya da tavşan gibi bir hayvan besleniyorsa bundan rahatsız olan çocuklar olabilir. Bu nedenle eğitim ortamında hayvan besleme alanlarının dış mekânda olması daha uygun olabilir. Bunun yanında boya ve diğer kokulu materyaller sağlığa zararlı olmadığı takdirde kullanılabilir, ancak dikkat toplayıcı etkinliklerde bu materyallerin ortamdan uzak bir yerde olması gereklidir (Kranowitz, 2014).

(17)

Tat uyaranları: Koku duyusu ile tat duyusu birbirleri ile çok bağlantılıdırlar. Koku duyusunda bir bozukluk olduğu zaman genelde tat duyusu da bundan etkilenir. Yemekten zevk almak ve zarar verici yiyeceklerden uzak durmak için tatlı, tuzlu, acı ve ekşi gibi dört temel tat vardır ve uyarıcı olan bu tatların fark edilmesi önemlidir (Altıok, 2011).

Eğitim ortamında özellikle çocukların ifade edici dil

gelişimlerinin desteklenmesinde tat alma duyusundan

yararlanılabilir. Çocuklar yiyeceklerin tadını tanımlarken değişik

kelimeler kullanırlar. Burada farklı lezzette peynirler, ekşi/tatlı

elmalar, tuzlu besinler etkinlik amacıyla kullanılabilir.

(18)

Taktil (dokunma) uyaranları: Taktil sistem, tehlikelerden korunmayı ve nesneler arasındaki farklılıkları ayırt etmeyi sağlar ve günlük yaşam becerisi için gereklidir. Bu becerilerden ilki dokunma algısıdır. Eğer çocuğun dokunma duyusuna yönelik problemleri varsa, onun dokunma duyumları ile öğrenmesi mümkün olmamaktadır (Özlü-Fazlıoğlu, 2004). Dokunma duyusunu desteklemeye yönelik eğitim ortamında birçok nesne, kumaş gibi materyal çeşitleri vardır.

Dokunma, çocukların bilişsel, motor ve sosyal duygusal gelişimlerinde önemli rol

oynar. Dokunma duyusu kanalıyla, küçük çocuk matematik ve fen kavramlarını

öğrenmeye başlama fırsatının yanı sıra, yeni kelime ve dil öğrenebilir. Dokunma aynı

zamanda eğitimcilerin çocuğun kendisini eğitim ortamında güvende ve rahat

hissedebilmesi için doğru bir iletişim yolu olabilir. Ancak, gerçekleşen bu iletişim yolu

çocuğu rahatsız etmeyecek şekilde duygusal yakınlık ve sevgiyi ifade edecek şekilde

olmalıdır. Dokunma davranışları, eğitimcinin çocukların ellerini tutması, sırtlarını

okşaması gibi dokunmaya yönelik davranışları içerebilir (Isbell ve Isbell, 2007).

(19)

Eğitimci tarafından her çocuğun kendine özgü özelliklerinin

olduğunun bilinmesi önemlidir. Her çocuğun farklı miktarlarda

dokunma girdisine ihtiyaçları vardır. Örneğin bazı çocuklar sarılmak

veya yeni dokunma deneyimlerini kullanmak istemeyebilir. Eğitimci

ona sarılmak istediğinde ona sırtını dönebilir ve bazı eğitim

etkinliklerine katılmayı reddedebilir. Bazı taktil arayış içinde olan

çocuklar ise fazlasıyla dokunma girdisine ihtiyaç duyarlar. Gün boyunca

eğitimcisine sarılabilirler (Isbell ve Isbell, 2007). Taktil duyusunun,

çocuğun eğitim kurumundaki öğrenme becerisi ile çok yakından ilgisi

vardır. Eğitim kurumunda eğitim amacıyla kullanılan sanat, müzik gibi

materyaller taktil duyusunu desteklemek için önemli materyallerdir.

(20)

Taktil, bilgi yapılanmasının temelini oluşturur ve yeni becerilerin geliştirilmesinde çok önemlidir (Özlü-Fazlıoğlu, 2004). Taktil sorunu olan çocuklar bazı materyallere dokunmakta zorluk çekebilirler. Bunun için bu çocuklara önceden materyaller anlatılmalı ve yavaş yavaş deneyimletilmelidir. Önce bak, sonra elle kuralı tanıtmada en önemli yol göstericidir. Ben dokunurum merkezi de çocuğa materyaller ve dokular aracılığıyla dokunma ile ilgili yeni deneyimler yaşamasını sağlar. Bu merkez, çocuğun kendinin farkında olmasında ve taktil ihtiyaçları ile buluşmasında iyi bir rehber olabilir. Eğitim ortamında yumuşak materyaller, yastıklar, kilimler gibi farklı materyaller kullanılabilir. Bu materyaller okul ortamının ev ortamı hissi yaratması açısından yarar sağlar. Bunun yanında değişik desen ve dokudaki kilimler kullanılarak dokunma duyusunu destekleyici hareket etkinlikleri gerçekleştirilebilir (Isbell ve Isbell, 2007). Bazı çocukları, eğitimcinin dokunması yanında arkadaşlarının da dokunmaya yönelik davranışları rahatsız eder. Bu durumda çocuk eğitim ortamında kendisini güvende hissettiği bir alan bulmaya çalışmak isteyebilir. Bu nedenle bu çocuklarının tanınması önemlidir. Bu çocukların etkinlikler sırasında masaların başına ya da halının ucuna oturtulmasına ve dokunmayı en aza indirecek ve çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayacak ortamların yaratılmasına dikkat edilmelidir (Kronowitz, 2014).

(21)

Vestibüler (hareket ve denge) uyaranları: Vestibüler duyu, çocuğa

vücudunun ve başının nerede olduğu ile uzaydaki ilişkileri hakkında

bilgi verir. Çocuğu hareket halinde mi, hareketsiz mi olduğu, nesnelerin

hareketleri ve nesnelerin vücutla olan ilişkisi konusunda ne yönde,

hangi hızla hareket ettiği konusunda da farkındalık yaratır (Özlü-

Fazlıoğlu, 2004). Dr. Ayres’e göre; vestibüler sistem birleştirici bir

sistemdir. Kişinin yer çekimi ve fiziksel dünya ile olan temel ilişkisini

oluşturur. Diğer tüm hisler, bu temel vestibüler bilginin referansında

işlenir. Vestibüler girdinin, efektif çalışması için, tüm sinir sitemini

yönetilir. Vestibüler sistem tutarlı ve doğru çalışmadığında, diğer

duyuların yorumlanması da tutarsız ve yanlış olur, ayrıca sinir sistemi

işe başlamakta zorlanır (Kranowitz, 2014).

(22)

Bazı çocuklar okul ortamında ve dışında hareketleri yapabilirken, bazı çocuklar

temkinli ve reddedici tavırlar sergilerler. Sallanma ve tırmanma gibi etkinlikleri

yapmaktan korkarlar. Çünkü bu çocuklar ayaklarının topraktan ayrılmasından

korkarlar. Çocukların uzun süre ayaklarını zeminden uzaklaştırmamalarını içeren

hareket fırsatları sunmak onlara yardımcı olur. Bu etkinlikler koşma, hoplama, ip

atlama, yuvarlanma, paraşütle oynama gibi etkinlikler olabilir. Çocukların dikkatlerinin

çok kısa süreli olması nedeniyle, bu çocuklar uzun süre oturamazlar. Bu nedenle

programları aktif ve sessiz öğrenme fırsatları sunan rotasyon içermelidir. Sessiz ve

aktif zamanlar çocuklara önemli hareket girdisi sunar. Hareket ve denge duyusu

modeline sahip çocuklar gün boyunca kaba motor fırsatlarına ihtiyaç duyarlar. Bütün

çocuklar dünya ile etkileşim içinde ve hareket halinde öğrenirler. Bu onlara gün içinde

normal aralıklarla aktif saatler sunmanın en iyi yoludur. Eğitim kurumunda kaba

motor merkezi de önemlidir. Bu merkez, çocukların kaba motor gelişimini sağlayarak

koordinasyon, güç, denge ve esneklik kazandırır (Isbell ve Isbell, 2007).

(23)

Proprioseptif (vücut pozisyonu) uyaranları: Proprioseptif duyu vücudun parçalarının, kaslarının hangi pozisyonda hangi hareketi yaptığını gösterir. Bir çocuğun vücudunun farkında olabilmesi için proprioseptif ve taktil duyusunun iyi çalışıyor olması gerekir (Isbell ve Isbell, 2007). Proprioseptif duyusu, hareketlerin zamanlamasında ve koordinasyonunda etkili olur. Dokunma ve hareketle ilgili duyumların entegre olmasına yardımcı olur. (Özlü-Fazlıoğlu, 2004).

İlk çocukluk dönemi eğitimcilerinin çocukların vücut farkındalığını

sağlayan etkinlikler yaptırması önemlidir. Çünkü bu sadece çocukların

koşmak, top tutmak gibi kaba motor becerileri değil, katlama, makas

kullanma gibi ince motor becerilerini de etkiler (Isbell ve Isbell, 2007).

(24)

İlk çocukluk döneminde ağırlık çalışma etkinlikleri önermek de vücut pozisyonu duyularının düzenlenmesine yardımcı olur. Bu ağırlık etkinlikleri çocukların beyinlerini organize etmelerine, dikkatlerini devam ettirmelerine ve etkinlikler boyunca olumlu bir şekilde o etkinliğe odaklanmalarına yardımcı olur.

Örneğin bir çocuk, geniş bir kutunun içine ya da jimnastik minderinin üzerine

oturur, diğer çocukta kutuyu ya da minderi başını, omuzlarını, sırtını ya da

ayaklarını kullanarak iter. Yine çocuklar için tırmanma, atlama ve sallanma zor

etkinliklerdir. Aynı zamanda yuvarlanma, atlama, fırlatma ve topları yakalama,

toprağı kazma, binilen oyuncakları kullanma, direnç içerir ve vücut farkındalığını

arttırır. Çocuğun duyusal süreç ihtiyaçlarına göre dizayn edilmiş bir eğitim

ortamı çocuklara iyi bir kazanç sağlayabilir. Eğitim ortamında yapılacak basit

yenilemeler ile örneğin ampulleri değiştirerek veya resim ekleyerek çocukların

gruba dahil olmaları arttırılabilir (Isbell ve Isbell, 2007; Kranowitz, 2014).

(25)

Kaynak

• Taygur Altıntaş Tansen , Yılmazer Yasemin

(2015). ‘Duyuları Destekleyici Ortam ve Duyu

Materyalleri’ Bebeklik ve İlk Çocukluk

Döneminde (0-36 ay) Gelişim / Duyuların

Gelişimi ve Desteklenmesi, 305-338. Eğiten

Kitap.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu sayede yapmamız gereken işlemleri bir kez yazmış olacağız fakat tekrar komutumuz içerisinde yer aldıkları için verdiğimiz sayı miktarınca tekrar edecek..

7 Ön sağ alt parçanın dikiş paylarına tekniğe uygun olarak uya çektiniz mi?. 8 Ön sağ alt parçanın dikiş payına tekniğe uygun bir şekilde solüsyon

ML, REML ve MINQUE yöntemlerini kullanarak süt verim özellikleri için varyans unsurları ve kalıtım derecesi tahminleri yapan Akbulut (1996) ML metodu ile

Denk Küme: Eleman sayıları aynı olan kümelere “denk kümeler” denir.. Yani, farklı elemanlardan oluşan, ancak eleman sayıları aynı olan

Yapılan çalışmaya tekrar geri dönecek olursak, kullanılan yöntem gözle görülen ışığa yakın dalga boyundaki ışığın enerjisi- ni ısıya çevirme özelliğine sahip

Ancak bazı durumlarda iklim koşullarının uygun olmadığı dönemlerde alandan sökülen çok yıllık türler de mevsimlik çiçek olarak değerlendirilmektedir.. Örneğin çok

 Özel gereksinimli çocuk ve bireylerin değerlendirilmesi sürecinde ailenin değerlendirme dışı bırakılması, elde edilen bilgilerin özel gereksinimli.. çocuğun ya da

* Türkiye’de “Uyuşturucu ve Çocuk” -Genel Değerlendirme ve Öneriler Belgesi bu alanda 2001 yılından bu yana ülke ölçekli politika ve stratejilerin belirlenmesi