• Sonuç bulunamadı

i?n tbv 'ug TAK f KHHT Tîtrıt

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "i?n tbv 'ug TAK f KHHT Tîtrıt"

Copied!
67
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

i ? n tbV 'ug TAK f KHHT

Tîtrıt

__ “ Eline yeni kalem alan, bir hafta sonra da şiir yazmaya kalkışan birine bu kitabımın pek yararlı olacağını sanmam. Kitabım ancak tüm engellere karşın şair olmak isteyenlere yararlı olabilir; şiirin, üretilmesi en zor şeylerden birisi olduğunu bilerek,

bu üretme sürecinin en gizemli tekniklerinden bazılarını avucunun içi gibi bilmek ve kendisinden

sonra geleceklere aktarmak isteyenlere...“

Birinci baskısı kısa zamanda tükenmiş olan “ Şiir Nasıl Yazılır?’’ın bu ikinci baskısı çevirmeni Yurdanur Salman tarafından gözden geçirilmiş olarak yayınlanıyor. Konu ile ilgili olan Yesenin’in

“ Ayrılık Şiiri” ve Mayakovski’nin “Sergey Yesenin’e ” şiirleri, bütün olarak ayrıca kitabın son bölümünde yer almaktadır. Şiirseverlerin ellerinden

bırakamayacakları bir kitap.

155j ı ifif

■f

(3)

YAŞANTI 3 incelem e - den em e 1

1. B ask ı: Sergen Yayınları, İstanbul 1979 2. B askı: Yaşantı S. K., İstanbul 1983

YAŞANTI SANAT KİTAPLARI b ir SAYA / SA N A T Y A PIM ATÖLYESİ y a y ın ıd ır / K a p a k d ü z e n i : S a h ir A b a cı / K a p a k baskısı : M as M a tb a a c ılık / Dizgi, baskı, cilt : A c a r M a t­

b aacılık Tesisleri. P ey k h an e Sok. N o : 18-20/1 K a m e r H a n Telefon : 26 84 42 Ç e m b e rlita ş /İsta n b u l.

(4)

VLADİMİR MAYAKOVSKİ

Şiir Nasıl Yazılır ?

İngilizce’den çeviren : YURDANUR SALMAN

m

YA$ANTI

sanat kitapları

D ivanyolu, K lod F a re r C addesi 25/9

(5)

S U N U Ş

Mayakovski, Çağdaş Dünya Edebiyatının en büyük şairle­

rinden birisi. Ülkemizde de oldukça ilgi ve sevgi gören bir şair.

Şiirleri, oyunları, m ektupları kitaplaşmış olarak dilimize ka­

zandırıldı. Ayrıca çok sayıda dergi ve antolojide şiirlerine yer verildi.

Mayakovski, 1883’de bir orm ancının oğlu olarak Gürcistan'm Mayakovski (o zamanki adı Bağdadi) şehrinde doğdu. Genç ya­

şında devrimci eylemlere katıldı. Şiirde ise, fütürist bir dönem­

den geçtikten sonra; bu akım ın teknik im kanlarını kitleleri coş­

turacak yeni bir şiir anlayışında kullandı. Böylece devrimin en önemli şairlerinden birisi oldu, kitapları peşpeşe yayınlandı.

Sovyet şairlerinden Yesenin, ardında b ir ayrılık şiiri bıra­

karak 1925’de intihar etti. Mayakovski, gerek bu olaya, gerekse bu olaya gösterilen harcıalem tepkilere çok üzüldü ve bütün bunları bu kitapta okuyacağınız «Sergey Yesenin’e» adlı uzun şiiriyle dile getirdi. Ne yazık ki, aşırı duyarlı ve alıngan bir yapıya sahip olan Mayakovski’nin kendisi de, yeni dönemin çalkantı ve uyum suzluklarının da etkisiyle, Yesenin’den beş yıl sonra intihar edecektir.

«Şiir Nasıl Yazılır?» Mayakovski’nin, Sergey Yesenin için yazdığı işte bu şiirden yola çıkarak, şiirin nasıl oluşturulduğunu anlatan bir çalışmasıdır. Mayakovski, şairliğin, alay ettiği o kup­

kuru şiir yazm a dersi kitaplarından değil, doğrudan deneye da­

yanılarak öğrenileceğini kendi deneyimini örnek göstererek ka­

nıtlıyor. Geçmişin çürümüş, kalıplaşmış değerlerini ve fütüriz- min bohemci yanını eleştiren, deneysel ve yenilikçi gelişmeler­

den yararlanm anın yollarını araştıran Mayakovski’nin şiiri ve genel olarak sanatı bir üretim olarak nitelemesi ilginçtir.

«Şiir Nasıl Yazılır»m 1979’da çıkan ilk Türkçe baskısı bü­

yük bir ilgiyle karşılanm ış ve kısa zamanda tükenmişti. Çevir-

(6)

meni Y urdanur Salman, bu ikinci baskı için m etni yeniden göz­

den geçirdi ve düzeltmeler yaptı. Ayrıca Yesenin’in ve Maya- kovski’nin kitapla, ilgili olan şiirleri de yeni baştan çevrildi.

Özellikle «Sergey Yesenin’e» şiirinin Türkçesi üzerinde biraz durmamız gerekiyor. Kitabın ilk baskısında d a belirtildiği gibi, şiir çevirisinde ilke, m etnin özüne ve içeriğine bağlı kalınarak serbest bir uygulam aya gidilmesi, şiirin çevrildiği dilde yeni baş­

tan yazılmasıdır. Oysa bu kitapta, örnek oluşturduğu için şiir ile metin arasında çok sıkı bir ilinti var. Mayakovski, metin içinde şiirinin ritminden, ses özelliklerinden, uyaklanm asmdan, hece sayısından örnekler veriyor. Bu durum ise, şiirin Türkçe’de serbest bir uygulam ayla yeniden yazılmasını kısmen engelliyor, dize dize şiirin özgün biçimine bağlı kalm ayı gerektiriyor. Maya- kovski’nin biçime ilişkin örnekleri Türkçe’nin dilsel özellikleriy­

le karşılanm aya çalışıldı. Metnin biçimsel özelliklerine bağlı ka­

lınarak çeviri yapm anın güçlükleri ortadadır. Sözgelimi uyak zo- runluğuna uyunca şiirsellikten ödün vermek gerekmektedir. So­

nuçta, şiirin biçimsel özelliklerini yaklaşık biçimde aktarm a uğ­

ra n a şiirselliği sağlam a konusunda fazla serbest davranılam a- mıştır. Bütün bunlara rağm en de, şiirin özgün m etni bütün bi­

çimsel özellikleriyle (sözgelimi ses benzerliği, ses yinelemeleri vb.) aktarılam am ıştır, esasen buna im kan da yoktur. Olabildiği ölçüde dizelerin görsel düzenlenişine; iç uyaklara değilse bile dize sonlarındaki uyaklara uyulmuştur. Böylece, eğretilemeleri ve günlük konuşm a diline yatkınlığı nedeniyle Türkçe’ye çevril­

mesi en zor şiirlerden birisi olan «Sergey Yesenin’e» şiirinin çevi­

risinin, tek başına değil, «Şiir Nasıl Yazılır?»ın metniyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini anımsatmış olalım. Kitabı bu kez daha özenli bir baskıyla Türkiye’li okura sunuyoruz.

YAŞANTI

6

(7)

VLADİMİR MAYAKOVSKİ

ŞİİR NASIL YAZILIR?

.1.

B u k o n u d a y az m a m g e re k a rtık .

D eğişik e d e b iy a t ta rtış m a la rın d a , (R app, T app, Papp, vb.) (1) çeşitli sözcük a tö ly e le rin in g e n ç şa irle riy le y a p tı­

ğ ım k o n u şm a la rd a , ele ştirm e n le re v erd iğ im y a n ıtla rd a es­

k i ş iir k u ra lla rım y e rd e n y ere v u rm a s a m d a ço ğ u za m a n k ö tü lem ek z o ru n d a k ald ım . K en d i b a ş ın a h iç b ir su ç u ol­

m a y a n eski şiire n ed e n siz el a tm a d ık elbette. O n u n tu tk u ­ lu k o ru y u c u la rı, a n ıtla r ın a r k a s ın a s a k la n a r a k y en i s a n a t­

ta n k a ç m a y a ç a lış tık la rın d a çe k ti eski ş iir öfkem izi ü stü n e.

T am te rsin e — a m t l a n y e rle rin d e n o y n a ta ra k , s a rs a ­ ra k , a ltü s t e d e re k — Y ü c e’n in n a s ıl b irşe y o ld u ğ u n u , hiç bilinm eyen, h iç ta n ın m a y a n b ir a ç ıd a n g ö ste rd ik o k u rla rı­

m ıza.

Ç o c u k la r (b ir de g e n ç e d e b iy a t o k u lla rı) t a h t a a tm için d e n e o ld u ğ u n u h e p m e ra k ed e rler. B içim ciler’rn (2) y a p tık la rın d a n s o n ra ta h t a a tla r ın , o y u n c a k fille rin içinde­

k ile r o rta y a d ö k ü ld ü . B u a r a d a , a t a d a b irşe y le r olduy­

s a — n 'a p a lm ı? Eski ş iiri ağ z ım ızd a geveleyip d u rm a y a ­ lım — olsa olsa o k u n m a sı g e re k e n b ir d e rs k ita b ıd ır a r ­ tık o.

B izim e n koyu, en tü k e n m e z n e fre tim iz duygusal-eleş- tire l B ilgiçlik’e k a rş ı d u y d u ğ u m u z n e fre ttir. E ski şiiri, k e n ­ d ile ri de O n ieg in ’in T a ty a n a ’y ı (3) sevdiği gibi sevm iş ol­

m a la r ın d a n (b ir şeyde k e n d ile rin i b u lm a la rın d a n !) y a d a (o k u ld a g ö rd ü k le ri) b u ş a irle ri a n la y a b ilm e le rin d e n ,

(8)

belli ölçülerin, k e n d i k u la k la r ın a hoş g e lm e sin d e n y ü ce s a ­ y a n la r a k a rş ı d u y d u ğ u m u z n e fre ttir. Bu k o la y a alışm ış, K a p k a ra K itle bizde n e fre t yaratıyor-, ç ü n k ü g ü ç ve önem li ş iir y a p ıtla rın ı, cinsel titre m e le r, cin sel ç a rp ın tıla r la d o lu b ir h a v a y a boğuyor; b u h a v a için d e de in s a n d iy a le k tik sü re ç te n etk ilen m ey ec ek te k ş iirin ö lü m sü z şiir, te k ş iir y a z m a y ö n te m in in de ş a irin esinle k a fa s ın ı g e riy e a ta r a k , k u ts a l ş iir p e ris in in k a b a k k a f a s ın a k u m ru , ta v u s k u ş u y a d a d e v e k u şu b içim in d e k o n m a sın ı b ek lem e k o ld u ğ u n u s a ­ nıyor.

Bu b e y le rin m a s k e le rin i d ü ş ü rm e k g ü ç değil.

Y a p ıla c a k şey, T a ty a n a ’n m sevgisi v e O v id ’in ezg iler y ak tığ ı o « b ilim d e ev lilik y a s a la rın ı k a rş ıla ş tırm a k , D onets k ö m ü r işçilerin e P u şk in ’in «u m u t k ırık lığ ın a u ğ ra m ış b ü ­ y ü k b u ru n lu züppe» sin i a n la tm a k y a d a M ayıs ş e n lik le rin ­ d e g e ç itin ö n s ıra la r ın d a «A m cam iyi n iy e tin i o rta y a k o y ­ d u ... »yu (4) o k u y a ra k k o şm ak tır.

Böyle b ir d e n e y d e n s o n ra p ek sa n m ıy o ru m k i tü m g ü ­ c ü n ü D ev rim ’e a d a m a ateşiy le y a n a n b ir d e lik a n lı eski şiirin u s ta lık la rın ı in celem ek için z a m a n ım h a r c a m a y a b ü ­ y ü k b ir hev es d u y su n .

B u k o n u d a çok şey yazıldı, çok şey söylendi. T o p lan tı s a lo n la rın d a y ü k se le n g ü rü ltü lü a lk ış la r h e p b izd en y a n a o lm u ştu r. N e v a r k i b u a lk ış la rd a n s o n ra k u ş k u lu sesler d e d u y u lm u ş tu r :

«Y alnızca y ık ıy o rsu n u z siz, h iç b ir şey y a r a ttığ ın ız yok!»

«Eski d e rs k ita p la rı kötü y d ü ; iyi a m a y e n ile ri nerde.» «Şiir k u ra m ın ız ın ilk e le rin i g ö s te rin bize!» «O şiiri ö ğ re te c e k k ita p la r v e rin bize!»

E ski ş iirin b in beş yüz, b iz im k in in se a n c a k o tu z yıllık b ir g eçm işi o ld u ğ u n u sö y lem en in h iç b ir y a r a r ı o lm u ­ y o rd u .

Y azm ak m ı istiy o rla r; y a z m a iş in in n a s ıl y ap ıld ığ ın ı ö ğ re n m e k m i is tiy o rla r? Ö yleyse z e n g in u y a k la r, çeşitli ölçü lerle Ş en g eli’n in tü m k u r a lla r ın a (5) u y a r a k y a z ıla n şeyleri n e d e n ş iir diye k a b u l e tm e k iste m iy o rla r? Ş a irle r­

(9)

d e n u s ta lık la rın ın s ırla rın ı k en d ileriy le b irlik te m e z a ra g ö tü rm e m e le rin i istem ek te haklısınız.

Ş iir ü z e rin e b u yazıyı y a z a rk e n bilgiçlik ta s la m a k iste ­ m iy o ru m , b ir u y g u lay ıcı o la ra k y a z m a k istiy o ru m . Y azı­

m ın h iç b ir bilim sel y a n ı yok. Y a p ıtla rım d a n söz ediyorum ; gözlem lerim in, in a n ç la rım ın ışığ ın d a b a k ın c a y a p ıtla rım ın öb ü r, m eslek ten ş a irle rin y a p ıtla rın d a n çok az ay rıld ığ ın ı g ö rü y o ru m .

B ir kez d a h a v u rg u la m a k iste rim k i b ir in s a n ı şairliğ e g ö tü recek , o n u n ş iir y a z m a sın ı sa ğ la y a c a k k u r a lla r k o y ­ m a k d e ğ ild ir am acım . Böyle k u r a lla r y o k tu r. S a ir b u k u ­ ra lla r^ y a ra ta n , k işid ir.

O eski, aşın m ış ö rn e ğ im le b en z etm em i b in in c i kez y i­

neleyeceğim .

M atem a tik çi m a te m a tik k u ra lla rın ı sa p ta y a n , g en işle­

te n ve g e liştire n in sa n d ır; m a te m a tik b ilg isin e y en i k u r a l­

la r k a ta n in sa n d ır. «İki k e re iki d ö rt eder» k u ra lın ı ilk dile g e tire n ad a m , b u d o ğ ru y a s ig a ra iz m a ritin in y a n m a ik i ta n e d a h a iz m a rit k o y a ra k v a rm ış d a olsa, b ü y ü k b ir m a ­ tem atik çiy d i. O n d a n so n ra g e le n le r iz m a ritle k a r ş ıla ş tırıla ­ m a y a c a k ölçüde b ü y ü k şeyleri, —ö rn e ğ in lo k o m o tifleri—

b ir a r a y a g e tirm iş de o lsalar, b u n la rın h iç b iri m a te m a tik ­ çi değ ild ir. Bu, h iç b ir z a m a n lo k o m o tifleri b irb irin e ek le­

y en in s a n ın y a p tığ ın ı k ü ç ü m se m e k a n la m ın a gelm ez. O n u n y ap tığ ı şey de, u la ş ım ın k a rg a ş a lık için d e b u lu n d u ğ u b ir z a m a n d a , y a lın b ir a r itm e tik k u ra lın d a n b in le rc e kez d e ­ ğ erli olabilir. Ne v a r k i b ir M a te m a tik ç ile r D e m e ğ i’n e lo­

k o m o tif o n a rm a e lk ita b ı g ö n d e rip de b u k ita b ın Lobaçevs- k i’n in (6) g eom etrisiyle b ir tu tu lm a s m ı isteyem ezsiniz. Böy­

le b ir d a v ra n ış p lâ n la m a k o m isy o n u n u k ız d ıra c a k , m a te ­ m atik ç ile rin ak lım k a rış tıra c a k , Ü c re tle r K om itesi’n i şa ş ­ k ın lığ a d ü şü re c e k tir.

B a n a k a rş ı ç ık a ra k z a te n o rta d a o la n şey leri a ç ık la ­ m ak iç in bo şa ç a b alad ığ ım ı, b ü tü n b u n la rın a p a ç ık o ld u ­ ğ u n u söyleyeceklerdir. D u ru m h iç de öyle değil.

Y ay ım cılarım ızın b astığ ı u y a k lı s a ç m a lık la rın yüzde

(10)

sekseni y a y a y ım c ıla rın eski ş iirin n e o ld u ğ u n u h iç a n la ­ m a m a la r ın d a n y a d a ş iirin a m a c ın ın n e o ld u ğ u n u b ilm e­

m e le rin d e n b a s ılm a k ta d ır. Y a y ım c ıla rın b ild iğ i te k şey «ho­

ş u m a gitti» y a d a «hoşum a gitm edi» sözleridir; u n u ttu k la ­ rı şeyse b e ğ e n in in g eliştirilebileceği, g eliştirilm esi g e re k ­ tiğ id ir. Y a y ım cıların h e m e n h e p si b a n a b ir ş iir k ita b ım b a s m a k ta n n a sıl k aç m a b ile cek lerin i, b u n u y a p a rk e n n e d i­

y ec ek lerin i b ilm e d ik le rin d e n y a k m m ıştır.

Bilgili b ir y ay ım cın ın o ş a ire ş u n la n söylem esi gerek ir:

«D izelerin ço k d o ğ ru yazılm ış; B rodovski’n in , Ş en g eli’n in y a d a G re ç h ’in e lk ita b m m ü ç ü n c ü b a sk ısın a u y g u n o la ra k d ü zen len m iş, f a la n fila n ... K u lla n d ığ ın b ü tü n u y a k la r çok yerleşm iş u y a k la r; h e p si de V. A b ra m o v ’u n «B üyük R u sça U y a k la r S özlüğü»nde çok esk id e n b e ri b u lu n a n u y a k la r (7).

Ş u a n d a elim d e b a sıla c a k iyi şiirle r b u lu n m a d ığ ın d a n se­

n in k ile ri seve seve b asacağ ım ; s a y fa b a ş ın a ü ç ru b le v e re ­ ceğim , a m a h e r sa y fa ü ç k o p y a olmalı.»

Ş a ir için b a ş k a çıkış yolu k alm az. Y a y a z m a k ta n vaz geçecek y a d a şiir y a z m a y a d a h a çok em ek g e re k tire n b ir iş o la ra k y e n id e n sa rıla c a k tır. Ş a ir a r tık h iç değilse e n son h a b e rle ri y a z a rk e n bile p a r a g r a f ın a a n c a k ü ç ru b le a la n em ekçi g a z e te c in in ö n ü n d e h a v a a tm a k ta n v az g eçecektir.

B iliyorsunuz, gazetecim iz s k a n d a lla n n , k a n ve a te şin iç in ­ d e yetişir; o y sa b u t ü r b ir ş a ir p a r m a k la rın ı ısla tıp k ita p s a y fa la rım ç e v irm e k te n b a ş k a b ir şey yapm az.

Ş a irle rin n ite lik le rin i y ü k seltm ek , ş iirin ile rd e çiçeklen- m esin i s a ğ la m a k için, böylesi ko lay cı g irişim le rin ötek i in ­ s a n ç a b a la rın d a n a y rı tu tu lm a s ı g e re k tiğ i in a n c ım o rta d a n k a ld ırm a k g erek ir.

A m a h e m e n ş u n u e k le y e lim : K u ra lla r koym ak, k en d i için d e şiirin a m a ç la rın d a n b iri değ ild ir, y o k sa ş a ir y e te n e k ­ le rin i v a r o lm ay an , y a ra rs ız şey ler ya d a ö n e rm e le r için k u ­ r a ll a r d ü ze n le m ey e h a r c a y a n b ir bilim a d a m ı o lu p çıkar.

Ö rn e ğ in b isik letle g id e rk e n y ıld ız la rın n a s ıl sa y ıla c a ğ ı k o ­ n u s u n d a b ir k u r a l b u lm a n ın h iç b ir y a r a n y o k tu r.

D üzenlem e g e re k tire n , k u r a lla r g e r e k tire n ö n erm e ya-

(11)

şam rn için d e k en d iliğ in d e n ç ık a r k arşım ıza . D üzen lem e­

n in y ö n tem lerin i, k u r a lla r ın a m a c ım d a sın ıfın ve sa v a şı­

m ın g e re k sin m e le ri b elirler. Ö rn e ğ in dev rim , k itle le rin özen tisiz k o n u şm a b içim in i s o k a k la ra y ay m ıştır; k e n a r m a ­ h a lle le rin a rg o su k e n t m erk e zi b u lv a rla rın c a a k m a k ta d ır;

a y d ın la rın g ü c ü n ü y itirm iş k e n d ile rin e özg ü dili, a r tık bize h iç b ir şey d em ey en o «ideal», « ad alet ilkeleri», «îsa’n m ve y a la n c ı M esih’in a şk m cı yüzü» gib i sözler -lo k a n ta la r d a gizli fıs ıltıla rla söylenen b ü tü n b u d ey işler - a y a k la r a ltın a alın m ıştır. Y epyeni b ir d il öğesi v a rd ır. Bu öğeyi şiire n a sıl so k ab iliriz? «Aşk, m eşk», «m ehtap, afitap» ü s tü n e esk i k u ­ ra lla r, eski ölçüler, eski b iç im le r g eç erliğ in i y itirm iştir. Ko­

n u ş m a d ilin i şiire n a s ıl sokabiliriz; k o n u ş u la n d ild e n n a sıl şiir ç ık a ra b iliriz ?

E ski ö lç ü le r a d ın a D ev rim ’in s u r a tın a tü k ü r e r e k m i?

Kötü olduk biz, üstelik sindik Kaçamayız artık

Çoktan itmiş bizi önceden belirlenmiş yollara Kara, kiril eller

(Z. Gippius) (8) Olm az!

D ev rim ’in g ü m b ü r g ü m b ü r p atlay ışın ı, y a ln ız g ü zel ses­

le r y a r a tm a k için d ü z e n le n e n d ö rt v u rg u lu ölçüye so k u ş­

tu rm a y a ça lışm ak u m u ts u z b ir çab ad ır!

Ey kahram anlar, ey deniz adamları, albatroslar, Gümbür gümbür, şen şölen m asalarının konukları, Ey büyük kartallar soyu, ey siz deniz adamları, Y akuttandır alevleri size yaktığım ezginin.

(Kiriilov) (9) O lm az!

Y oksa y e n i dile h em en c ecik eksiksiz b ir v a ta n d a ş lık h a k k ı m ı ta n ıy ıv e r m e li: N a k a r a t y e rin e b ir çığlık, n in n i y erin e d a v u l sesi!

(12)

(Blok) (10) Gelin katılın, çoğalalım yürüyüşte!

(Mayakovski) (11) Y eni ş iird e n ö rn e k le r verm ek, b ir sö z c ü ğ ü n d ev rim ci k itle le r ü z e rin d e n a sıl etk ili o lab ilece ğ in in k u ra lla r ın ı sa y ­ m a k y etm ez — b u sö zc ü k le rin in s a n ın s ın ıfın a e n b ü y ü k d esteğ i sa ğ la y a c a k etk iy i y a ra tm a s ım g ü v en c e a ltın a a l­

m a k d a g erek ir.

«A m ansız d ü ş m a n uyum az» (Blok) (12) d em ek yetm ez;

d ü ş m a n ı old u ğ u gibi g österm ek, h iç d eğilse im gelerle y a n - lış a yer b ıra k m a y a c a k biçim d e c ^ la m T ir alölIn ıek de ge­

re k ir.

G ü ç le rin izi to p lay ıp y ü rü y ü ş e k a tılm a k yetm ez. S okak ç a tış m a la rın ın tü m k u r a lla r ın a u y a r a k p o sta h a n e y i, b a n ­ k a la rı, silâ h d e p o la rın ı k o ru y a ra k , d ev rim c i işçilerin elle­

r in e b ıra k m a n ız d a g e re k ir k endinizi.

Ö y le y se :

Tıkının ananasları Yutun keklikleri

Yaklaşmakta sonunuz, burjuvalar...

(Mayakovski) (13) K lasik şiird e böyle d izelere h e m e n h e m e n h iç y e r yok­

tu r . G re c h 1820’de h iç ç a stu ş k i (14) bilm iyordu; a m a bilsey ­ di, h iç k u ş k u m yok o n la rd a n d a tıp k ı h a lk ş iirle rin d e n söz e d e rk e n e d in d iğ i o a şa ğ ıla y ıc ı tu tu m la söz e d e r d i : «Bu şiirle rd e ölçü diye, u y u m diye b ir şey yok.»

O ysa P e te rs b u rg ’u n s o k a k la rın d a d o ğ m u ştu r b u d ize­

ler. E le ş tirm e n le r b u d izele rin a r d ın d a h a n g i k u ra lla rın y a ttığ ın ı a r a ş tır ıp d u r s u n la r b a k a lım h iç d u rm a d a n .

Ş iir y a z a rk e n sö zc ü k le rin y en i k u lla n ım la rın d a n k a ç ın ­ m a k o lan ak sız d ır. Ş a irin k a fa s ın ı d o ld u ra n sözcüklerden, d e y işle rd e n o lu şa n m a lz e m e n in b a ş ta n so n a y en id en ele

Ayak uydurun devrime!

12

(13)

a lın ıp işlenm esi g erek ir. B ir şiirin yazılışı s ıra s ın d a eski, k a lın tı sözcü k ler çıkagelirse, b u n la rın y en i m a lz e m e n in n i­

celik lerin e tıp ı tıp ın a u y d u ru lm a s ı g e re k ir. B u t ü r a la ş ım ­ lar, içlerin d e k i y e n i m a lz e m e n in n iceliğ i ve n ite liğ in e gö­

re y a r a rlı o la b ilir de, o lm a y a b ilir de.

Y enilik elb ette h iç a k la g elm ed ik d o ğ ru la rın d u rm a d a n söylenip d u rm a s ı d eğildir. Ia m b u s (*), ö z g ü r koşuk, ses y i­

nelem esi, y a rım u y a k h e r g ü n y e n id e n keşfedilm ez. A m a b u n la r işlenebilir, g en işletileb ilir, u y g u la m a a la n la rı y ay- g m la ştırıla b ilir.

«İki k e re ik i d ö rt eder» — k e n d i b a ş ın a v a r olm az, o la­

m az. Bu d o ğ ru n u n n a sıl u y g u la n a c a ğ ım d a b ilm e k g e re k ir (u y g u la m a k u ra lla rı). B u n la rı a k ıld a k a la c a k biçim d e dile g e tirm e k g e re k ir (d a h a çok k u r a l) . B u d o ğ ru n u n ç ü rü tü le - m ez o ld u ğ u n u b ir y ığ ın a ç ık la y ıc ı g erçek le (örnek, içerik, izlek) k a n ıtla m a k g erek ir.

B u ra d a n aç ık ç a a n la şılıy o r k i g erç e k liğ in g ö sterilm esi­

nin , y a n sıtılm a sın ın k en d i b a ş ın a şiird e h iç b ir y e ri y o k tu r.

Bu tü r d e n ç a lış m a la r d a g e re k lid ir elb ette, a m a o z a m a n b u n u n b ir k itle to p la n tısı y a z m a n ın ın ça lışm asıy m ış gibi d eğ e rlen d irilm e si g erek ir. Bu d a olsa o lsa «D inlediler, k a ­ r a r l a r aldılar.» gibi b irşe y olur. Y ol a rk a d a ş la rım ız ın t r a ­ jed isi b u r a d a d ır işte (15) : K o n u y u beş yıl ö nce d u y m u ş la r­

d ır a m a ö n e rile rin i y a p m a k ta b ira z c ık geç k a lm ış la rd ır — h e rk e s h e rşe y i ç o k ta n u y g u la m a y a k o y m u ş tu r b u a ra d a .

Ş iir ta d e rin lik le rin d e b ir a m a ç g ü d er.

K a n ım c a «Yolda b ir b a ş ım a y ü rü y o ru m » (16) dizesi k ışk ırtıc ıd ır; şair, k ız la n k e n d isin e k a tılm a la n için k ış k ırt­

m a k ta d ır. T ek b a ş ın a y ü rü m e k sık ıcıd ır elbette! K eşke in ­ s a n la r ı k o o p e ra tifle rd e to p la m a y a ç a ğ ırm a k için de b u d e n ­ li g ü ç lü ş iirle r olsa!

Ş iir y az m a y ı ö ğ re te n eski d e rs k ita p la n h iç de böyle değ ild ir. Bu k ita p la rd a y a ln ız c a ta rih s e l ve ö n ce d en k a b u l edilm iş y a z m a b içim leri ta n ım la n ır. A slın d a b u k ita p la r a

(*) Iam bus: Bir kısa, bir uzun heceden oluşan ayak. (Ç. N.)

(14)

v e rile n a d ın «nasıl yazm alı» (17) değil, «nasıl yazıyo rlard ı»

olm ası g e re k ir.

B akın, a ç ık ç a söyleyeyim size. Ia m b u s la n y a d a tro k i- le ri t*) h iç b ilm iyorum , b u n la r ın a r a s ın d a h iç b ir z a m a n a y rım gözetm edim , g ö zetm eyeceğim de. Z o rlu ğ u n d a n d e­

ğil, şiirle rim d e böyle şey lere u ğ ra ş m a y a v a k it b u la m a d ı­

ğ ım d an . A m a şiirle rim d e b u ö lç ü le rd e n iz le r v a rsa , b u b ü ­ tü n ü y le k u la k y o lu y la o lm u ştu r; ç ü n k ü z a m a n la a lış ıla n b u d ü z e n le m e le r h iç d u rm a d a n k a rş ım ız a çıkıyor. ... «A naç V o lg a’n ın ş a n lı ak ışı boyunca» d a o ld u ğ u gibi.

K aç kez o tu ru p in cele m işim d ir b u n u , işleyişini a n la m ış a m a g en e de u n u tm u ş u m d u r. D ers k ita p la rın ın y ü z d e d o k ­ sa n ın ı k a p la y a n b u gibi şey ler b en im u y g u la m a lı ç a lışm a ­ la rım ın a n c a k y ü zd e ü ç ü n ü o lu ştu ru r!

Ş iir ç a lış m a la rın a n a sıl b a ş la n a c a ğ ı konusu n d a, b irk a ç g en e l k u r a l b u lu n a b ilir a n c a k . Bu k u r a lla r d a s a lt a lış k a n ­ lık o la ra k u y g u la n ır. T ıpkı s a tra n ç ta k i gibi, ilk o y u n la r h e ­ m e n h e r z a m a n ay n ıd ır. N e v a r k i ik in ci o y u n d a n s o n ra y en i b ir s a ld ırı dü zen lem ey e b aşlarsın ız . Belli b ir d u r u m ­ da, e n b a ş a rılı o y u n u n u z u b ile ik in ci kez yineleyem ezsiniz.

K a rşın ız d a k in i yenilgiye u ğ r a y a n şey, o y u n u n u z u n b e k le n ­ m e d ik b ir o y u n olm asıdır.

T ıpkı şiird e b e k le n m e y e n u y a k la r ın k u lla n ılm a s ı gibi, Ş iir ç a lışm a sm a b a ş la n d ığ ın d a o n su z edem eyeceğim iz tem el ö n e rm e le r n e le rd ir?

B irincisi ş u d u r : T oplum da, a n c a k ş iir y o lu y la çözül­

m esi d ü şü n ü le b ile c e k b ir s o ru n u n b u lu n m a sı. T oplum sal b ir b u y ru k . (T o p lu m u n b u y u rd u k la r ıy la v e rile n asıl g ö re v ­ le r a r a s m d a k i u ç u ru m , ilg in ç b ir incelem e k o n u su o lu ş tu ­ ra c a k tır.)

İkin cisi ş u d u r : Bu s o ru n la ilgili o la ra k sın ıfın ızın (ya d a tem sil ettiğ in iz to p lu lu ğ u n ) is te k le rin i ta m o la ra k b il­

m en iz y a d a sezebilmeniz-, b a ş k a deyişle n iş a n a lın a c a k b ir m evzi.

(*) T ro k i: Bir uzun, bir kısa heceden oluşan ayak. (Ç. N .).

(15)

Ü ç ü n c ü o l a r a k : M alzem eler. S özcükler. A m b a rı h iç d u rm a d a n d o ld u rm ak , k a f a la rd a k i silo ları g erek li, d ışa v u ­ ru m c u , az ra s tla n ır, u y d u ru lm u ş, y en ileştirilm iş ve ü re til­

m iş h e r tü r lü sözcükle d o ld u rm ak .

D ö rd ü n c ü sü ş u d u r : A telye iç in d o n an ım , m o n taj h a t ­ tı iç in a r a ç gereç. D olm akalem , k u rş u n kalem , daktilo, te ­ lefon, y a ta k h a n e y e g id ip g e lirk e n giyilecek k a im b ir şey, y a y ım c ıla ra g idip g elm ek için b ir b isiklet, d ü z e n li b ir m asa, y a ğ m u rd a ş iir y a z a rk e n g e re k li b ir şem siye, ç a lışm a s ır a ­ s ın d a k a lk ıp d o laşm ak g e re k tiğ in d e a tıla c a k a d ım la rın s a ­ y ısın a tıp a tıp u y a n b ir oda, ta ş r a y la ilgili vb. s o ru n la r k o ­ n u s u n d a bilgi v erecek b ir b asım eviyle b a ğ la n tı, g id ere k pipo ve sig ara .

B eşinci o la ra k d a : S özcü k leri ev irip çev irm e u sta lığ ı ve y ö n tem leri, y ılla rc a g ü n be g ü n ça lışm a y ü rü tü le n ç a ­ lış m a la rın s o n u c u n d a b irik e n son d erece kişisel şe y le r .- U y a k la r, ölçüler, ses y inelem eleri, im geler, b içem i h a fifle t­

me, d o k u n ak lılık , bitiriş, şiire a d b u lm a, d ü zen len iş, vb, vb.

Ö rn e ğ in : T oplum sal görev, P e te rsb u rg cep h esin e g id en Kızıl O rd u a sk e rle rin in söyleyeceği b ir m a rş a söz y a z m a k olabilir. A m aç Y u d e n iç’i (18) yen ilg iy e u ğ ra tm a k tır. M alze­

m e a s k e rle rin d ilin d e n a lm a n sö zc ü k le rd ir. Ü re tim a r a ç la r ı - k ü ç ü k b ir k u rş u n k a le m d ir k u lla n ıla n . T ü r ise - u y ak lı ç a ş tu ş k a ’dır.

S o n u ç :

Uzun keçeden bir aba verdi yarim Bir çift de yünlü çorap bana.

Yudeniç seğirtip kaçıyor Petersburg’dan Yangından kaçarcasma.

Bu d ö rtlü ğ ü n ö zg ü n lü ğ ü , b u ç a ş tu ş k a ’yı y a r a ta n şey

«çorap b a n a » y la «kaçarcasm a» u y ağ ıd ır. D ö rtlü ğ ü geçerli, şiirsel ve ö rn e k k ıla n şey de b u y en ilik tir.

Ç a ştu şk a e tk isin i s a ğ la y a n şey, b irb iriy le u y u m s u z olan ilk ik i dizeyle so n ik i dizeye k a r ş ın b e k len m e d ik b ir u y a ğ ın

(16)

k u lla n ılm a sıd ır. Bu y ü z d e n ilk ik i dizeye, g iriş d izele ri y a d a y a rd ım c ı d izele r denebilir.

Ş iir u y g u la m a s ın d a k i b u g e n e l ve tem el k u ra lla rd a , b u ­ g ü n ş iir y a p ıtla rın ı a d la n d ırıp s ın ıfla n d ırırk e n k u lla n d ığ ı­

m ız k u ra lla r d a n d a h a b ü y ü k o la n a k la r sak lıd ır.

K u lla n ıla n m a lz e m e n in çeşitli yönleri, ü re tim a r a ç la ­ r ı ve te k n ik u s ta lık la rın b ir p lâ n la m a sistem i için d e d e ğ e r­

len d irileb ilece ğ in i r a h a tlık la k a b u l edebiliriz.

Bu şiiri to p lu m m u is te m iş tir ?Evet. İki p u a n . Ş iirin b ir a m a c ı y a d a ereğ i v a r m ıd ır? İki p u a n . U y ak lı m ıd ır? Bir p u a n d a h a . Ses y inelem esi v a r m ıd ır? Y a rım p u a n d ah a . R itm için de b ir p u a n d a h a — ç ü n k ü b u d eğ işik ö lç ü n ü n b u lu n a b ilm e si o to b ü s y o lc u lu k la rı y a p m a y ı z o ru n lu k ıl­

m ıştır.

E leştirm en lerim iz iste rle rse g ü ls ü n le r b u n a ; a m a b en im gözüm de b ir A lask a lı ş a irin şiiri (b a şk a h e rş e y eşit k a lm a k k o şu lu y la) ö rn e ğ in Y a lta lı b ir ş a irin ş iirin d e n d a h a d e ğ e r­

lidir.

E lbette; n e sa n d ın ız ya? A lask a lı ş a ir d o n u y o r, k ü rk p a lto alm a sı gerek; için d ek i m ü re k k e p d o n u y o r, y az m ıy o r kalem i. O ysa Y a lta lı şair, şiirsiz b ile g ü ze l o la n b ir ç e v re ­ de, p alm iy e a ğ a ç la rın ın a ltın d a y az ıy o r şiirin i.

B u g ib i k o n u la rd a , y a z a rın n ite lik le rin i d o ğ ru o la ra k s a p ta y a b ilm e k için h e rşe y i o ld u ğ u gibi g ö re b ilm ek g erek ir.

D e m y an B ed n i’n in (19) şiiri g ü n ü m ü z d e , iyi k a v ra n m ış to p lu m sa l b u y ru ğ a , d o ğ ru a m a ç y a d a e re k a n la y ış ın a

— işçi ve k ö y lü le rin g e re k s in m e le rin e — y a n k ö y lü çe v re­

n in d ilin e (b u a r a d a c a n çe k işm ek te o lan u y a k la r a ) ve h a lk ş iirin d e n a h n a n tü r le r e iyi b ir ö rn e k tir.

K ru ç e n ik ’in (20) şiirin e g e lin c e : Ses yinelem esi, ses u y u m su zlu ğ u ; a m a c ı ve e re ğ i g elecek şa irle re y a rd ım etm ek.

B u ra d a k im in , D em yan B ed n i’n in m i y o k sa K ru ç e n ik ’­

in m i d a h a b a ş a n lı o ld u ğ u g ib i fizikötesi b ir s o ru n la u ğ r a ş ­ m a y a g e re k y o k tu r. B u n la r b irb irin d e n çok a y rı tü rd e , çok a y rı d ü z e y le rd e şiirsel b a ş a rıla rd ır; ö b ü rü n ü d ış ın d a b ır a k ­

(17)

m a d a n , o n u n la y a r ış m a d a n k e n d i b a ş ın a d e ğ e ri v a r d ır h e r- b irin in .

B enim a n la y ışım a g ö re iyi b ir ş iir y a p ıtı ö n g ö rü len to p lu m sa l b u y ru ğ a g ö re yazılm ış, a m a ç o la ra k p ro lete r- y a n ın k a z a n ım m ı benim sem iş, sesleneceği h e rk e s i s a r ­ san, h e rk e sin a n la y a b ile c e ğ i b ir dille, BEÖ’n ü n (21) v e r­

diği b ir m a s a d a y a z ıla n ve y ay ım cıy a u ç a k la g ö n d erile n ş iird ir. «Uçakla» d iy o ru m ç ü n k ü şiirin g ü n lü k y aşa m ım ızla içli dışlı olm ası ü re tim im iz d e e n önem li e tk e n le rd e n b iri­

dir. Ş iirin ta rtılıp d e ğ e rle n d irilm e si süreci, e lb e tte b enim a n la ttığ ım d a n çok d a h a ince, çok d a h a k a r m a ş ık b ir iştir.

F ik irle rim i b ile b ile a b a rtıy o r, y a lın la ştırıy o r, ça rp ıtıy o ­ ru m . A b a rtıy o ru m , ç ü n k ü ç a ğ d a ş b ir ed e b iy a t y a p ıtın ın özü şu y a d a b u k alıp laşm ış ö ğ en in e d e b iy a t b eğ e n isi a ç ısın d a n d e ğ e rle n d irilm e sin e b a ğ lı d eğildir; ü re tm e sü re c in e d o ğ ru y a k la şm a y a bağlıdır-, şim di b u n u d a h a ç a rp ıc ı o la ra k gös­

term e k istiyorum .

K alıp laşm ış im g e le rin y a d a tü r le r in d eğ e rle n d irilm e ­ siyle u ğ ra ş m a k b e n i h iç m i h iç ilg ilen d irm iy o r; b u d e n e m e­

de b en im a m ac ım ş iir ü re tm e sü re c in i a y d ın la tm a y a ç a ­ lışm ak.

Ş iir n a sıl y azılır?

Ç alışm a, to p lu m sa l b u y ru ğ u n a lın m a s ın d a n y a d a b u y ­ ru ğ u n b ilin c in e v a rılm a s ın d a n çok önce b a şla r.

Ö n ç a lış m a la r k esin tisiz sü re r.

İyi ıs m a rla m a şiir, elinizde b ir y ığ ın ö n ça lışm a oldu­

ğ u z a m a n y a z ıla b ilir an cak .

Ö rn e ğ in , şim d i (h e m e n a k lım a g e liv e re n b ir k o n u d a y a z m a y a k alk sam ) g lise rin ü z e rin e k arışık , d a ğ ın ık b ir ko­

n u ş m a d a n a r ta k a la n tu m tu r a k lı b ir soyadı, «Bay G liseron»

k a fa m ın için d e d ö n ü p d u rm a k ta . Y a d a şöyle b a z ı ek sik siz u y a k l a r :

Kaymak gibi bulutlardan bir küme Aralarında yükselen asık suratlı bir kale Roma’ya git, Fransa’ya ya da Almanya’ya, Bir Bohem’in sığınabileceği bir yer bulmaya.

(18)

Burnundan soluyan bir kısrakla Gideceğim Amur'a,

Amur

Hazır yas tutmaya.

Y a d a :

Fışkıran yaz yeşilliği...

Ağustos’un binbir renkli incelikleri vb, vb.

B ir de çok sev d iğ im b ir A m e rik a n h a lk ş a rk ıs ın ın öl­

ç ü sü v ar; b u n u n d a b ize u y a rla n m a s ı, R u s la ş tın lm a s ı ge­

re k iy o r :

Taş - yürekli Hannah Bir aç dişi Savannah’da Bir aç dişi Savannah’da Hey - hey.

B ir d e «Flora Low» a d lı b ir p o s te rin g e ç e rk e n gözüm e ilişiv eren o özlü, ç a rp ıc ı ses yinelem esi v a r :

Flora Low nerde diye sordum kapıda.

Dediler çalışıyor alt katta.

Y a d a «Lyamina» ad lı b ir y a p a y b o y a fa b rik a s ıy la ilgili şu d iz e le r:

Anacığımın kardığı ne güzel boya Çünkü anamın çalıştığı yer Lyamina.

A çıklık ve b elirsizlik d e re c e le ri d eğişen k o n u la r v a r d ır : 1. N ew Y o rk ’t a y a ğ m u r.

2. P a ris’te B o u lev ard des C a p u c in e s’de b ir yosm a. T ek b a c a k lı o lm a s ın d a n ö tü r ü h e rk e s in y a tm a k iste d i­

ği b ir y o sm a — öyle a n la şılıy o r k i ö tek i b a c a ğ ın ı tra m v a y ezmiş.

18

(19)

3. B e rlin ’de H e ssle r lo k a n ta s ın ın h e la s ın d a y aşlı b ir ad am .

4. O b ü y ü k D evrim ko n u su ; d e v rim i b a ş ta n s o n u n a d ek b ir köyde y a şa m ışsa n ız b u k o n u y u işleyem ez­

siniz. F a la n filan .

B ü tü n b u h a z ırlık ç a lışm a la rı in s a n ın k a f a s ın d a b ir­

leştirilir; s o n ra en g ü ç o la n la rı b ir y e re yazılır.

B u n la rın gelecekte n a s ıl u y g u la m a y a d ö k ü lece ğ in i şim ­ dilik h iç bilm iyorum ; a m a k u lla n a c a ğ ım ı k esin lik le b ili­

y orum .

B ü tü n z a m a n ım ı b u h a z ırlık ç a lış m a la rı a lır. H e r g ü n b u n la ra on. on sekiz sa a tim i ay ırırım , h iç d u rm a d a n b ir- şey ler m ırıld a n ırım . H e rk e sin d ilin e d o la n a n şa irc e d a lg ın ­ lığ ım ın n e d e n i b u n la r a y o ğ u n laşm am d ır.

B u n la r ü z e rin d e ça lışm am öylesine y o ğ u n d u r k i o n beş yıllık ç a lışm a la rım s ıra s ın d a h e r h a n g i b ir u y a ğ ın , ses y in e ­ lem esin in y a d a im g e n in k a fa m d a b elirişin i, so n biçim ini alışın ı yeriyle, z a m a n ıy la y ü zd e d o k sa n an ım say a b ilirim .

Bir sokak.

Bak... (Sunkharev Kulesi’nden Sretenka Kapısı’na giderken tramvayda, 1913) Hınzır bir yağmur, kısıldı gözler,

Oysa ben... (Strastnoy manastırında, 1912)

Okşa soğuktan büzüşmüş kara kedileri (Kuntsevo’da meşe ağacının altında, 1914) Sola

Sola. (Irmağın Kıyısı’nda bir arabanın içinde, 1917) D’Anthese, orospu çocuğu. (Mytişçi yakınlarında, trende, 1924) F a la n filan .

Bu 'n o t d e fte ri’ asıl şiirin y az ılm ası için e n önem li ko ­ ş u lla rd a n b irid ir.

Bu k ü ç ü k «defter» d en söz e d e n y a z ıla r ç o ğ u n lu k la ş a i­

rin ö lü m ü n d e n s o n ra y a y ın la n ır an c ak ; b u d e fte rc ik y ılla r-

(20)

c a to zlu r a f la r d a b ekler, ş a ir ö ld ü k ten , ‘b ü tü n ’ şiirle ri y a ­ y ın la n d ık ta n so n ra o k u y u c u y a u la şır. O ysa y a z a rın h e r şe­

y id ir b u deftercik .

D eneyim siz ş a irle rd e d o ğ al o la ra k böyle b ir d e fte rc ik b u lu n m a z , ç ü n k ü o n la rın u y g u la m a la rı ve d e n e y im leri ek­

sik tir. Ş iirle rin d e iyi işlenm iş d izelere çok az ra s tla n ır . T üm ü rü n le r in in kan sız, c a n sız ve sıkıcı olm ası b u n d a n d ır.

Y e te n ek leri n e o lu rs a o lsu n h iç b ir şair, b a ş la n g ıç ta h em en c ecik k u s u rs u z b ir şey ç ık a ra m a z o rta y a ; öte y a n d a n ilk ça lışm a h e r z a m a n d a h a «diri»dir, ç ü n k ü b ir önceki d ö ­ n e m in b irik m iş izlen im lerin i y a n sıtır.

T itizlikle işlenm iş b u ö n ç a lışm a la rım olm asa, h iç b ir şeyi ta m a m la y a c a k z a m a n b u la m a m , ç ü n k ü n o rm a l ü r e t­

m e hızım g ü n d e sekiz on dizedir.

B ir şair, d u ru m n e o lu rs a olsun, h e r k a rşıla şm a y ı, h e r işare ti, h e r olayı sözcü k lere d ö n ü ştü rü le b ile c e k m alzem e o la ra k g ö rü r.

B ir z a m a n la r b u t ü r ç a lış m a la ra k e n d im i öylesine k a p ­ tırm ıştım k i ilerd e k i şiirle rd e işim e y a ra y a b ile c e k sözcük y a d a d ey im leri sözlü d ile g e tirm e k te n b ile k o rk a r olm u ş­

tum ; k ö tü m ser, ren k siz, ağ z ın ı b ıç a k aç m a z b ir a d a m olup çıkm ıştım .

1913 s ıra la r ın d a b ir k a d ın a rk a d a ş ım a b ağ lılığ ım ı k a ­ n ıtla m a k ü z e re S ra to v ’d a n M oskova’y a d ö n e rk e n , b enim

«bir e rk e k değil, p a n to lo n giym iş b ir bulut» o ld u ğ u m u söy­

led im ona. S ö yler söylem ez d e b u n u n b ir ş iird e k u lla n ıla ­ b ileceğ in i d ü ş ü n d ü m ; a m a y a b u söz d ild e n d ile d o laşm ay a b a ş la r d a b o şa h a r c a n ır s a n e o lu rd u ? B ü y ü k b ir k o rk u y a k a p ılıp y a rım s a a t k a d a r h iç b elli etm ed e n s o ru la rım la k ı­

zın a ğ z ın ı yokladım ; sö zlerim in b ir k u la ğ ın d a n g irip öte­

k in d e n ç ık tığ ın ı a n la d ık ta n s o n ra y a tışa b ild im an cak . İk i yıl s o n ra « p an to lo n lu bulut» u zu n , b ü tü n b ir şiire b aşlık o la ra k g e re k ti b an a .

ik i g ü n b o y u n ca , y aln ızlık için d e b ir a d a m ın b iric ik sevgilisi için d u y d u ğ u şe fk a ti a n la ta c a k sö zc ü k le ri d ü ş ü n ­ d ü m d u rd u m .

(21)

Ne d e n li d eğ e rli b u lu r, n a sıl sev e rd i o n u k im b ilir?

Ü ç ü n c ü gece b a ş a ğ n s ıy la yattım-, h iç b ir şe y g elm iy o r­

d u ak lım a. G eceleyin d izele r b elirm ey e b a ş l a d ı : Bedenini

Okşayıp seveceğim Savaşta sakatlanmış İşe yaramaz

Kimsesiz Bir askerin

Sevmesi gibi tek kalmış bacağını. (22)

U y u r u y a n ık fırla d ım y a ta k ta n . Y ak tığ ım k ib ritin z a ­ yıf ışığ ın d a b ir s ig a ra p a k e tin in a r k a s ın a ‘te k k alm ış b a ­ c a ğ ın ı’ yazdım , so n ra y a tıp u y u d u m . S a b a h le y in s ig a ra p a ­ k e tin in a r k a s ın a yazılm ış b u 'te k k alm ış b a c a ğ ın ı’ sö zcük­

le ri ik i s a a t d ü ş ü n d ü rd ü beni; n a s ıl olup d a o ra y a y az ıld ık ­ la rın a k a f a y o ru p d u rd u m .

Y a k a la n m ış a m a h e n ü z y e rin e o tu rtu la m a m ış b ir u y a k in s a n ın tü m v a rlığ ın ı z e h ir le y e b ilir: D üş g ö rü y o rm u ş gibi, n e d ed iğ in izi b ilm e d en k o n u ş u r durursunuz-, g ö zü n ü z e u y ­ k u girm ez, u y a ğ ın n e rd e y se g ö zlerin iz in ö n ü n d e n u ç a ra k geçip g ittiğ in i g ö rü rsü n ü z .

G ü n ü m ü z d e k i Ş en g eliler ş iir ç a lışm a la rın ı o n u n o b e r­

b at kolaycılığıyla, çok önem siz b ir şeym iş gibi ele a lm a y a b a şla m ışla rd ır. Bu k o n u d a ö ğ re tm e n le rin i b ile g e rid e b ır a ­ k a n p ek y e ten e k li d e lik a n lıla r d a v a rd ır. Ö rn e ğ in işte H a r- kov’d a y a y ın la n a n P ro le te r’d e n (No. 256) b ir i l a n :

‘N asıl y a z a r o lu n u r?

A y rın tılı bilgi iç in 50 k ö p ek lik p u l g ö n d erin . D onets tre n yolu ü z e rin d e S lav y an sk , P o sta K u tu s u 11.’

N e b ü y ü k kolaylık, değ il m i?

S ırası gelm işk en söyleyelim , b u d e v rim d e n önceki dö:

nem de b aşlam ış b ir şeydir. Tıpkı D iv ertissem e n et (23) g az e­

tesin in ek o la ra k v e rd iğ i Beş K olay D erste N a sıl Ş a ir O lu­

n u r? a d lı k ita p ç ık gibi.

V erd iğ im b u k ısa ö rn e k le rin bile ş iiri g e rç e k yerine,

(22)

e n güç, en z a h m e tli işle r a r a s ın a o tu rta b ile c e ğ in e in a n a ­ m ıyorum .

İn s a m n ş iir k ıta la r ın a k a r ş ı tu tu m u P a s te m a k ’m şu esin d o lu d ö rtlü ğ ü n d e k a d ın a k a rş ı ed in d iğ i tu tu m a b e n ­ z e m e lid ir :

Taşralı bir Shakespeare oyuncusu gibi Rolümü tekrarlayarak izledim durdum seni.

Ezberledim tepeden tırnağa herşeyini O gün,, davranışlarını, güzelliklerini (24)

B u n d a n s o n ra k i b ö lü m d e b u ö n ç a lış m a la rd a n şiirin n a s ıl o lu ş tu ru ld u ğ u n u g ö ste rm e k için so m u t b ir ö rn e k o la­

r a k k e n d i ş iirle rim d e n b irin i ele alacağ ım .

. II .

S on şiirle rim a r a s ın d a b en ce en etkileyici o lan ı «Sergey Y e se n in ’e» a d lı şiirim d ir.

Bu şiiri b a s tırm a k iç in b ir g az ete y a d a y a y ın c ı a r a ­ m a m g erekm edi; y a y ın la n m a d a n önce şiirin k o p y a la n y a ­ y ın c ıd a n gizlice k a ç ın la r a k eld en ele d o laştı v e b ir t a ş r a g az etesin d e yayınlandı-, d in ley iciler şiiri b e n im k e n d ile rin e o k u m a m ı istiy o rla rd ı; b e n şiiri o k u rk e n ç ıt çıkm ıyordu;

so n ra e lle rin i h e y e c a n la o ğ u ş tu r a r a k b a n a k o şu y o rlard ı;

şiirin y a y ın la n d ığ ı g ü n g elen e le ştirile r k ü fü r le öv g ü k a r ı ­ şım ı b ir şeydi.

B u ş iir n a sıl o rta y a çıkm ıştı?

Y e se n in ’i u z u n s ü re tan ım ıştım ; ta m o n ik i yıl.

O n u n la ilk ta n ıştığ ım ız d a a y a ğ ın d a ç a rık la r, ü z e rin e küçük, h a ç g ib i b ir şe y le r d ikilm iş b ir kö y lü göm leği v a r ­ d ı ü stü n d e . B u ta n ış m a L e n in g ra d ’ın e n gü zel ev le rin d e n b irin d e oldu. G e rç e k b ir k ö y lü n ü n (sü slen m ey e ö ze n en le­

r in te rsin e ) k ılığ ın ı b ir ç ift çizm e ve cek etle d eğ iştirm ey e c a n a ttığ ım b ild iğ im d e n Y e se n in ’e p ek güv en em ed im . B a­

(23)

n a k o s tü m le r için d e b ir o p e ra o y u n c u su y a d a b ir terz i m a n k e n iy m iş gibi geldi. Ç ok iyi k a r ş ıla n a n ş iirle r y azd ığ ı­

nı, b ir ç ift çizm e a la c a k p a r a s ın ın o ld u ğ u n u b ild iğ im d en d a h a d a g a r ip g ö rü n d ü o n u n b u k ılığ ı b an a .

B ir z a m a n la r b e n de s a rı b ir F ü tü r is t ce k et giyen

—a m a s o n ra b u n d a n v az g eçe n — b iri o ld u ğ u m d a n k en d im e Y e se n in ’in kılığ ı ü z e rin e ciddi s o ru la r s o rm a y a b aşladım .

‘N e b u h a lin , re k la m m ı y a p ıy o rsu n ? ’

Y esen in b a n a çok u z a k la rd a n y a n k ıla n a n b ir sesle y a ­ n ıt verdi.

Şöyle b ir ş e y :

'Biz köy in sa n la rı, sizin b u g a rip d a v ra n ış la rın ız a y a ­ b ancıyız. Biz sizin ... d ed iğ in iz ... bizim k en d im izin ... eski, köklü, k ırs a l ... ’

O n u n y azd ığ ı çok b a şa rılı, çok k ırs a l h a v a lı ş iirle r o z a m a n la r b iz F ü tü r is tle r’e çok te rs g e liy o rd u d o ğ a l o larak .

A m a n e o lu rs a o lsu n çok hoş, çok eğlenceli b ir a d a m d ı Y esenin.

A y rılırk e n ta k ıla r a k :

‘B ahse g ire rim b u ç a rık la rd a n , b u z ü p p e lik te n v az g e­

çeceksin b i r g ü n !’ dedim .

Y esen in k e n d in i içten lik le sa v u n d u . K luyev (1), k e n d in i s a v u n a c a k g ü c ü y a d a isteğ i o lm a y a n k a r a r s ız k ız m a k a ­ n a t g e re n endişeli b ir a n a gib i y a tış tır a r a k b ir k ıy ıy a çek­

ti onu.

Y e se n in ’le b ir k a rş ıla ş m a d a h a . D ev rim ’d e n s o n ra G or- k i’n in ev in d e b ir kez d a h a g ö rd ü m o n u (2). D o ğ u şta n g e­

tird iğ im o p a ta v a tsız lığ ım la b ird e n b a ğ ır d ım :

‘B ahsi b e n k a z a n d ım Y esenin; b a k c e k e t giym işsin, k ra v a t ta k ıy o rsu n !’

Y e se n in çok kızdı; b u k ızg ın lığ ın ac ısın ı b a ş k a b iris in ­ d e n ç ık a rm a k için y a n ım d a n u za k la ştı.

S o n ra Y e se n in ’in ş iirle rin e ra s tla m a y a b aşlad ım ; b u n ­ la rı sev m ek te n k e n d im i alam ıy o rd u m ; ö r n e ğ in :

Sevgili, sevgili gülünç palyaçom benim... vb.

Bir çandır gökyüzü, tokmağı da ay... vb.

(24)

Y esen in m itleşm iş, id ealize edilm iş k ö y ü n d e n koptu-,, a m a e lb e tte b a z ı g e ri d ö n ü şle rle kop tu ; ö r n e ğ in :

Sevgili anavatanım benim Ben bir Bolşeviğim...

gibi şiirle rle in e k le re övgü şiirle ri y a n y a n a çık ıy o rd u , Ye- s e n in ’in isted iğ i M ark s a n ıtı değil, b ir in e k a n ıtı y a r a tm a k ­ tı. S ü t v e re n b i r in e k d eğ ild i bu; b o y n u z la rıy la lokom otif ite n in e ğ in an ıtıy d ı.

Ç ev resin d e tü re y e n tü m İm g eciler iç in o n u so ru m lu tu ttu ğ u m u z d a n sık sık bo ğ az b o ğ a z a g elm işiz d ir Y e se n in ’le.

S o n ra Y e se n in A m e rik a ’ya, b a ş k a ü lk e le re g itti; y ep ­ y en i b ir şeyin özlem iyle d o lu o la ra k g e ri dön d ü . N e y az ık k i o dön em d e o n u n a d ın a ş iird e n çok polis k a y ıtla rın d a r a s tl a r olduk. Ş iirin sa ğ la m işç ile rin in s a f la rın d a n ç a b u ­ cak, h iç d ü şü n m e d e n a y rılıv e rd i Y esenin. (Bir ş a ird e b u lu n ­ m a sı g e re k e n o e n a z sa ğ la m lık ta n söz ed iy o ru m b u r a d a ) .

O g ü n le rd e Y e se n in ’e b irk a ç kez d a h a rastladım -, k a r ­ şıla şm a la rım ız ın h e p si d u y g u lu oldu, e n k ü ç ü k b ir u y u ş ­ m azlık y o k tu a ra m ız d a .

Y e se n in ’in İm g ecilik ’te n (3) V.A.P.P.’a (4) y ü k selişin i se-, v in çle izledim . B a şk a la rın ın ç a lış m a la rın d a n ilgiyle söz ediyordu. Bu, (k e n d in e a şırı h a y r a n ) Y e se n in ’de y e n i bir- tu tu m d u : D e v rim ’le ve P ro le ta ry a ’y la o rg a n ik b ir b ü tü n lü k için d e olan, ileriy e d ö n ü k yüce, u m u t d o lu b ir yo l tu ta n tü m şa irle ri k ıs k a n ırd ı Y esenin.

Y e se n in ’in ş iirle rin d e k i h u y su z lu ğ u n , k e n d is in d e n m em ­ n u n o lm am asın ın , b u n la r ın içk iy e d ü ş k ü n lü k , çevresinde- k ilerle te rs ve h a s ta ilişk ile r b içim in d e o rta y a d ö k ü lm esin in tem elin d e y a ta n şey b u k ısk a n ç lık tı bence.

S on g ü n le rin d e Y esenin bizlere, LEF g ru b u n a bile a ç ık ­ ç a y a k ın lık g ö steriy o rd u : A seyev’e (5) gidiyor, b a n a telefon ed iy o r y a d a b a z a n k en d isi çıkıp geliyordu.

K e n d in i b ırak m ış, b ira z şişm a n lam ışti; g en e de ü s tü n d e . Y e se n in ’e y a r a ş ır b ir in celik v ard ı.

(25)

O n u n la so n k a rşıla şm a m , ü ze rim d e u n u tu lm a z , acılı b ir e tk i b ıra k tı. D evlet B asım evi’n in v e z n esin d e b a n a doğ­

r u k o ş a r a k b ir a d a m geliyordu: Y ü z ü şişm iş, k r a v a tı ç a r ­ pılmıştı-, m ısır s a rısı b u k le li s a ç la rın a ta k ılıp k a la n şa p k a sı b a ş ın d a n k a y a c a k m ış g ib i d u ru y o rd u . O n d a n ve y a n ın d a k i iki k u şk u lu (hiç değilse b a n a h e r z a m a n k u ş k u lu g ö rü n e n ) a r k a d a ş m d a n leş gibi içki k o k u su geliy o rd u . Y e se n in ’i t a ­ n ım a k ta g e rç e k te n b ü y ü k g ü ç lü k çektim . H e m e n o ra d a b a ­ n a a y a k ü s tü y a p ılıv e re n ç a ğ ın d a n y a k a m ı k u r ta r m a m ep ey ­ ce g ü ç oldu; g id ip o n la rla içm em i istiyor, b u ç a ğ ırıy ı o n ru b le lik k a lın p a r a d e ste le rin i s a lla y a ra k ü ste liy o rla rd ı. Bu acıklı sa h n e y i b ü tü n g ü n k a f a m d a n a ta m a d ım . O a k şa m elb ette Y e se n in için b irşe y le r y ap m am ız g e re k diye u z u n u z u n k o n u ş tu k a r k a d a ş la r la (ne y az ık k i böyle d u r u m la r ­ d a kim se k o n u ş m a k ta n öte b ir şey y a p m ıy o r). A rk a d a ş la ­ rım ve b en Y e se n in ’in ‘ç e v re ’sini lan etled ik ; Y e se n in sev er d o stla rın ın o n a b a k a c a ğ ın a k en d im izi in a n d ır a r a k dağıldık.

Ama h iç de böyle olm adı. Y e se n in ’in y a şa m ı çok acı bitti; in s a n iç in h e r z a m a n a c ıd ır böylesi. G en e de b a n a hem doğal, h e m de m a n tık lı geld i o la n la r. H a b e ri gece d u y ­ dum ; ne d en li y o ğ u n o lu rs a o lsu n acım s a b a h a d ek b ira z a z a lır d iy o rd u m , oysa s a b a h g az eted e in tih a r ş iirin i o k u ­ d u m :

Şu yaşamda yeni bir şey değil ölmek.

Ama o kadar yeni sayılmaz yaşamak da...

B u d izele rd en so n ra , Y e se n in ’in ö lü m ü e d e b iy a ta b ir g erçek o la ra k k a z ıld ı (6).

Bu g ü çlü d izelerin, y a ln ız c a b u ik i ş iir dizesinin, b irço k gü v en siz in s a n ı iple y a d a ta b a n c a y la in tih a r a sü rü k le y e - coği besbelliydi.

G a zetelerd e s ıra s ıra çözüm lem eler, d izi d iz i y a z ıla r - çık sa d a b u d iz e le rin y a r a ttığ ı etk i silinem edi.

İn sa n b u d izelere a n c a k g en e dizelerle k a r ş ı k oyabilir.

Bu y ü z d e n to p lu m Sovyet şa irle rin d e n , Y e se n in ü z e ­ rin e b ir ş iir y a z m a la rın ı bekliy o rd u . Bu iste k o la ğ a n ü stü .

(26)

b ir ö n em ve iv ed ilik taşıy o rd u , ç ü n k ü Y e se n in ’in dizeleri hızla, a m a n s ız b ir biçim d e e tk isin i g ö sterm ey e b aşlam ıştı.

Ş a irle rin çoğu to p lu m u n b u isteğ in e u y d u la r. A m a n e y a z ıla ­ b ilird i? N asıl y azılm alıydı?

Ş iirle r y ay ın lan d ı; y a z ıla r, a n ıla r, d en e m e ler, g id e re k o y u n la r bile yazıldı. B enim k a n ım c a Y esen in ü z e rin e y a ­ z ıla n la rın y ü zd e d o k san d o k u z u boş şey lerd ir, bom boş y a ­ la n la rd ır.

Y e se n in ’in d o s tla rın ın o n a yazd ığ ı şiirle r fa s a ry a d a n b a ş k a b ir şey d eğildir. O n la rın Y e se n in ’e k a rş ı ed in d ik leri tu tu m a b a k a r a k d a k o lay ca a n la y a b ilirsin iz b u n u : A ileden biriym iş gibi ‘S ery o z h a’ diye se sle n irle r o n a (B ezim enski de b u y ak ışık sız sözcüğe böylece ta k ılıp k a lm ıştır) (7) E debi­

y a tta g e rç e k o la ra k ‘S ery o z h a’ diye b irisi y o k tu r. B ir ş a ir

— S erg e y Y esenin — v a rd ır. L ü tfen söz edelim O n d a n , ed e­

ceksek. A ş ın b ir kişisel y a k ın lık g ö s te re n ‘S ery o z h a’ a d ı­

n ın k u lla n ılm a sı to p lu m u n b u y ru ğ u n u , b u b u y ru ğ u özetlem e ç a b a la n n ı a n la m sız la ştm y o r. ‘S e ry o z h a ’ sö zcü ğ ü k o cam an , k a rm a ş ık b ir k o n u y u b ir te k a d a y a d a d ille rd e d o la şa c a k b ir ş a rk ıy a in d irg ey iv eriy o r. Y itirile n in s a n ın şiird e k i h ı­

s ım la rın ın g ö zy a şla rı d a böylece tü m ü y le b o ş u n a ak m ış oluyor. B u t ü r d izele r ş iird e n b e k le n e n g ö re v i y e rin e g e ti­

rem ez. B u t ü r şiir, olsa olsa bizi k a h k a h a la r a y a d a öfkeye boğar.

Y e se n in 'in ö lü m ü n d e n s o n ra d ü ş m a n lık la n b ira z y a ­ tışm ış o lsa da, o n u n ‘d ü ş m a n la n ’n ın y az d ığ ı şiirle r ik iy ü z­

lü lü k d o lu d u r. Bu in sa n la r, s a lt in tih a r etm esi n ed en iy le şiirle b ir g öm m e tö re n i y a p m a k iste m iy o rla r Y e se n in ’e.

Ama böylesine büyük bir rezaleti Hiç beklemiyorduk, senden bile

(Zharov, Sanıyorum) (8) Bu a d a m la rın şiiri, aceleyle u y g u la n ıv e rm iş a m a iyi an la şılm a m ış b ir to p lu m sa l b u y ru ğ u y an sıtıy o r; b u ş iirle r­

de a m a ç y a d a e re k a n la y ış ın ın k u lla n ıla n y ö n tem lerle h iç

(27)

m i h iç ilişkisi yok. Sonuç, böylesi acı b ir olay ı a n la tm a d a y etersiz olan, etkisiz, k ö tü b ir g az eteci biçem i o lu p çıkm ış.

K a rm a şık to p lu m sa l ve ru h s a l b a ğ la m m d a n çekilip alınm ış, b ir a n lık n ed e n siz b ir y a d sım a eylem ine d ö n ü ş tü ­ rü lm ü ş (b a şk a n a sıl g ö rü le b ilird i o za m a n ?!) b ir in tih a r y o ru m u çok zavallı, ço k y an lış b ir y o ru m d u r.

Y esen in ü z e rin e y a z ıla n d ü z y a z ıla rın bile son z a m a n ­ la r d a y a z ıla n o k ö tü Y eseninci ş iirle rin etk isin i silm ede h iç b ir y a r a n o lm am ıştır.

Bu y a z ıla n K o g an (9) b a şla ttı; b a n a öyle g eliy o r ki K ogan bildiği M arksçılığı M a rk s’ta n değil, k e n d i k e n d in e G o rk i’n in L u k a ’sm ın (10) ş u sö zlerin d e n ö ğ re n m e y e ç a lış­

mış: ‘P ire le r p e k de k ö tü y a r a tık la r değil; k ü çü c ü k , k a p ­ k a ra , z ıp la y a n y a r a tık la r .’ K o g an b u n u çok y ü ce b ir b i­

lim sel ve n e sn e l g e rç e k saym ış, b u y ü z d e n d e Y e se n in ’in y o k lu ğ u n d a (ö lü m ü n d en so n ra ) in s a n a d a h a y v a n a d a y a ­ r a r ı o lm a y a n öv g ü d o lu b ir yazı y a z m a y a k a lk m ıştır. Bu tü r y a z ıla r d izisin in so n u n c u su K ru ç e n ik ’in (11) k o k u şm u ş, k ü ç ü k k ita p ç ık la rıd ır. Bu k ita p ç ık la rd a s a n k i k e n d is i tü m y a şa m ın ı a ğ ır işlerd e ç a lışa ra k , ö z g ü rlü k u ğ r u n a s a v a ş a ­ ra k geçirm iş, s a n k i h â lâ ş ın g ırd a y a n k e le p ç e le rd e n u y u ş ­ m uş elleriyle Y esen in ü z e rin e a ltı (!) k ita p ç ık y a z m a k k e n ­ disine b ü y ü k ç a b a la ra m alo lm u ş gibi, Y e se n in ’e siy asetin tem el ilk e le rin i ö ğ re tm e y e k a lk a r K ruçenik!

Ö yleyse n e y a z ıla b ilir Y esenin için, n a s ıl y az ıla b ilir?

Y e se n in ’in ö lü m ü n ü tü m a ç ıla rd a n in cele d ik ten , ta n ı ­ m adığım b ir y ığ ın m alzem ey i k a r ış tırd ık ta n s o n ra s o ru n u özetleyip şöylece ö n ü m e koydum .

A m aç y a d a erek: Y e se n in ’in son d iz e le rin in o lu m su z e tk isin i bile b ile silm ek; ö lü m ü n ü ilginç o lm a k ta n ç ık a r ­ m ak; ö lü m ü n yüzeysel g ü z e lliğ in in y e rin e b a ş k a b ir g ü z e l­

lik koym ak, ç ü n k ü c a n ın ı d işin e ta k a r a k ç a lışa n in san lığ ın , b aşla ttığ ı D ev rim ’i y a şa ta b ilm e si iç in tü m g ü c ü n ü b u yol­

d a k u lla n m a sı gerek . Y o lu m u zd ak i e n g e lle r n e o lu rs a ol­

sun, Y eni E konom ik P o litik a ’n ın ç e lişk ileri n e d e n li zo rlu o lu rs a o lsu n (12), b u g en e d e b iz d e n y a ş a m a sevincine, sos-

(28)

y alizm e g id e n b u son d erece g ü ç ilerley işin c o şk u su n a sa y ­ gı g ö sterm em izi bekliyor.

Ş u a n d a ş iir elim de o ld u ğ u n d a n h e rşe y i özetlem ek k o ­ lay-, o y sa o z a m a n la r b a ş la m a k n e g ü ç olm u ştu .

Bu ş iir ça lışm ası b en im ta ş r a y a ve h a lk to p la n tıla rın a g id işle rim e ra stla d ı. Ü ç a y sü re y le h e r g ü n b u k o n u n u n çev resin d e d ö n ü p d u rd u m , a m a d o ğ ru d ü rü s t b ir şey g el­

m iy o rd u ak lım a. H e r tü r lü şey tan lık , s a ç m a lık d o laşıy o r­

d u k a fa m ın içinde: M or s u ra tlı, b o ru gibi b o y n u z la rı o la n k ü ç ü c ü k şe y ta n c ık la r. Üç a y te k b ir dize b ile y a z a m a ­ dım . H e r g ü n k a fa m d a ev irip çe v ird iğ im sö zc ü k le rd en b irk a ç u y a k b a şla n g ıc ı ç ık a r g ib i oldu; ö rn e ğ in «hey h e y - mey», «K ogan-ulan», «N apostov (13) - a k im d a n kov». M os­

k o v a ’y a d ö n e rk e n ş iiri y a z m a d a çek tiğ im g ü ç lü ğ ü n ve t u ­ tu k lu ğ u n için d e b u lu n d u ğ u m d u ru m la şiird e y a n s ıta c a ­ ğım d u ru m u n b irb irin e çok b en z e m e sin d e n d o ğ d u ğ u n u a n ­ ladım .

A ynı otel o d aları, ay n ı su b o ru la rı, a y n ı z o ru n lu y a l­

nızlık.

Bu çev re y u tu y o rd u beni; k en d im i k u r ta r m a m a o la n a k v erm iy o rd u ; su ç la m a k ve o lu m su z la m a k iç in g e re k sin d i­

ğ im d u y g u la rı, sö zcü k leri y a k a la m a m a en g el oluyor, sa ğ ­ la m ve sağ lık lı itk ile r g eliştireb ileceğ im b ir m alzem e b u l­

m a m a izin v erm iy o rd u .

Ş im di a r tık b e n d e b ir t ü r k u r a l o la ra k y e rle ş e n şey b u n o k ta d a d o ğ u y o r işte: Ş iirli b ir şey y a ra ta b ilm e k için k e s in ­ lik le b ir y e r değişik liğ i y a d a b ir z a m a n a ra lığ ı g erek lid ir.

Ö rn e ğ in tıp k ı re sim y a p a rk e n , re sm e g eç ird iğ in iz n e s­

n e n in y ü k se k liğ in in ü ç k a tı b ir u z a k lık ta d u r u p n esn e y e o ra d a n b a k m a n ız gibi. B u n u y a p m a z sa n ız re sm e g eç ird iğ i­

n iz n esn ey i h iç b ir z a m a n görem ezsiniz.

N esn e y a d a o lay n e d e n li b ü y ü k o lu rs a o d en li u z a k ­ la şm a m ız g e r e k ir o n d an . Z ayıf k işile r z a m a n ı bek lerler;

olay ı a n la ta b ilm e k için n e d en li b ek lem e k g e re k iy o rs a o d en li b ek lerler; oysa g ü ç lü k işile r ileriy e d o ğ ru k o şa r, o la­

yı o rta d a y a k a la r, böylece k e n d ile rin e y a k la ş tırırla r.

(29)

G ü n ü n sa v a şım ın a k a tıla n la n n ça ğ d aş o la y la rı a n la ­ tış la rı h e p eksik, g id e re k d o ğ ru lu k ta n u za k , h iç değilse te k y a n lı o laca k tır.

A çık ça g ö rü lü y o r k i b u t ü r ça lışm a b ir b a ğ d a ş tırm a ­ dır; iki değişik ç a b a n ın —o lay ları g ü n ü n d e y a ş a y a n b ir in ­ s a n ın k a y d e ttik le riy le d a h a s o n ra y a ş a y a n b ir s a n a tç ın ın bu k a y ıtla rd a n y o la çıkıp o n l a n a ş a r a k y a r a ttık la r ın ın — k a y n a ştırılm a sıd ır.

D evrim ci y a z a rın tra je d is i ş u ra d a d ır: Göz k a m a ş tırıc ı b ir r a p o r s u n a b ilir size y a z a r (L ibedinski’n in H a fta ’sı ö rn e ­ ğin) (14), a m a b u genellem eyi belli b ir p e rsp e k tife o tu r t­

m ay ı becerem ezse söy led ik leri u m u ts u z b ir y a la n a d ö n ü ­ şür. Z a m a n ve y e r p e rsp e k tifi b u lu n m a d ığ ı z a m a n d a h iç değilse zih in sel u z a k la şm a y ı sa ğ la y a b ilm e k g erek ir.

Bu n e d e n le ö rn e ğ in , g e rç e k le rin ve d o ğ ru k a y ıtla rın p a h a s ın a ‘ş iir’in p a y ın a a y r ıla n saygı, R a b k o r ş a irle rin in Taç Y a p ra k la rı (15) a d lı b ir to p lu ş iirle r k ita b ı y a y ın la ­ m a la r ın a yol açm ıştır; şöyle d izele r örneğin:

Ben, kocaman proleter bir topum Kattım onları önüme, kovalıyorum.

B u ra d a n ç ık a rıla c a k b ir d e rs v ar: 1. S a v a ş d ö n em in d e sip erlerd e ‘d e s ta n d e fte ri’n i a ç m a s a f s a ta la r ın d a n v az g eçe­

lim — d efte rim iz d ö rt b ir y a k a s ın d a n çek ilip p a r ç a p a r ç a od ilecektir. 2. G e rçek le ri a n la ta n m a lz e m e n in d e ğ e ri h e r z a m a n sözde ‘şiirsel y a p ıtla r ’d a n d a h a y ü k se k tu tu lm a lıd ır, d u ru m n e o lu rs a o lsu n h iç b i r z a m a n d a h a d ü ş ü k sa y ıl­

m a m a lıd ır (işçi ve kö y lü g a z e te le rin d e y a z ıla n belg esel r a ­ p o rla rın çok ilg in ç olm ası b u n d a n d ır) . Z a m a n ı g elm ed e n girişilen ‘şiirle ştirm e iş i’ o lsa o lsa m alzem ey i g ü d ü k le ş ­ tirir, bozar. Ş iir ü z e rin e yazılm ış Ş e n g e liv a ri d e rs k ita p la ­ rın ın tü m ü k ö tü d ü r, ç ü n k ü şiiri, m a lz e m e d e n ç ık a rm a z ­ lar; b a ş k a deyişle bize g e rç e k le rin ö z ü n ü v erm e zler; tem el, y o ğ u n laştırılm ış eko n o m ik özeti ü re tm e k a m a c ıy la g e r­

çek leri d a m ıtm a k yerine, y e n i b ir g erçeğ i e sk i b i r k a lıb ın

(30)

için e sık ıştırırla r. Ç oğu z a m a n d a b u kalıp , g erçeğ e u y ­ maz.- Y a gerçek, p ire n in y o rg a n d a k ay b o lm ası gib i R adi- m o v ’u n (16) d a h a çok îly a d a 'y a y a k ış a c a k beş heceli d ize­

le rin d e k i s ü t d o m u z la rı gibi yok olup g id e r y a d a ş iir k a ­ lıb ın d a n sa lk ım sa ç a k ta ş a r, yüceleşeceğ in e g ü lü n çleşir.

Ö rn e ğ in K rillo v ’u n ş iiri ‘D e n iz ciler’ d ö rt v u rg u lu , ça ta llı, lim e lim e d izele ri için d e d ik işle rin i p a tla ta r a k u y g u n ad ım böyle ile rle r işte.

E ylem in y e r ald ığ ı d ü ze y d en b a ş k a b ir dü zey e kay m a, belli b ir u z a k la ş m a k a ç ın ılm a z d ır. E lb ette b u şa irin , deniz k ıy ısın d a o tu rm a sı, z a m a n ak ıp g id e rk e n h a v a n ın a ç m a s ı­

n ı b eklem esi a n la m ın a gelm ez. Z o rla m a k g e re k ir z a m a n ın akışını. Z a m a n y a v a ş a k ıy o rsa b ir y e r d eğ işik liğ i y a ra tın ; b ir g ü n lü k s ü re için d e im g elem in izd e g e rç e k te n y ü zy ılları n a s ıl a ş a rs ın ız b a k ın o za m a n .

K ü ç ü k y a d a o ld u k ç a önem siz şe y le rd e bu p e rs p e k tif d eğ işik liğ in i y a p a y o la ra k y a ra ta b ilirs in iz ve y a ra tm a n ız g erek ir; a s lın d a b u k e n d iliğ in d e n olur.

1 M ayıs ü z e rin e ş iir y az m a y a, K a sım ’d a y a d a A ra lık ’- ta, M ayıs’ı k o rk u n ç özlediğiniz b ir z a m a n d a b a ş la m a k iyi olur.

S evg in in y u m u şa k lığ ı ü z e rin e b ir ş iir y a z m a k için 7 N u m a ra lı o to b ü se b in ip L u b y an sk i A la m ’n d a n N o g in A la­

n ı ’n a gidin. (17) O to b ü sü n b e r b a t sa rsın tıs ı d eğ işik b ir y a ­ şa m ın g ü ze lliğ in i size h iç b ir şey in b a ş a ra m a y a c a ğ ı ö lçü ­ de iyi g ö stere cek tir. B ir k a r ş ıla ş tırm a y a p a b ilm e k için s a r ­ sılm ak g erek ir.

Y azdığım ız şe y le rin d e ğ e rin i ta m o la ra k ta rta b ilm e k için de z a m a n g erek lid ir.

İvedi k o n u la rd a , b ü y ü k esin a n la r ın d a y azdığım ve o a n d a çok b eğ e n d iğ im ş iirle rin h ep si e rte si g ü n b a n a saçm a, iyi d ü şü n ü lm e m iş, te k b o y u tlu gelm iştir. D üzeltilm esi g e ­ re k e n b ir şey ç ık m ıştır b u n la r d a hep.

Bu y ü z d e n b ir şeyi b itirin c e b irk a ç g ü n çekm ecem de tu ta rım onu, böylece d a h a önce g ö zü m d en k a ç a n y a n lış la ­ r ı h e m e n g ö re b ilirim .

30

Referanslar

Benzer Belgeler

Orta ekran örneğin medya, navigasyon*, klima kontrolü, sürücü destek sistemleri ve araç içi uygulamalar gibi aracın pek çok ana fonksiyonunu kontrol etmek için

Sabah sporunda Fatih 2 saat koşarken, Emre 2 saat yürüyor. 2- Buna göre Fatih, Emre’den kaç kalori fazla yakmıştır?.. A) 234 B) 244

Hande ortanca, Elif ise en küçüktür. Birinci öğrenci hiç yanlış yapmazken ikinci öğrenci 4 , üçüncü öğrenci ise 7 yanlış yapmıştır.. Bir mağaza müşterileri

Türkiye’nin birçok farklı coğrafyasından bir araya gelen üyelerimiz sayesinde çok farklı kültürleri tanımamızın yanı sıra yanı sıra çok renkli sohbetlere de ev

Orta ekran örneğin medya, navigasyon*, klima kontrolü, sürücü destek sistemleri ve araç içi uygulamalar gibi aracın pek çok ana fonksiyonunu kontrol etmek için

ADANA / SEYHAN / Yeşilevler Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Anadolu Teknik Programı ADANA / SARIÇAM / Türk Tekstil Vakfı Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Anadolu

Uygun yollarla ifade bulamayan öfke saldırganlık ve düşmanlık duyguları kişilerde ciddi sağlık problemleri ortaya çıkarabilir Özellikle immun sistem, kalp damar

Bose SimpleSync™ teknolojisi ile Bose SoundLink Flex hoparlörünüzü bir Bose Akıllı Hoparlör veya Bose Akıllı Soundbara bağlayarak aynı şarkıyı farklı odalarda aynı