• Sonuç bulunamadı

Marmara Çevre Platformu (MARÇEP): Su hizmetleri asla özelle

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Marmara Çevre Platformu (MARÇEP): Su hizmetleri asla özelle"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Marmara Çevre Platformu (MARÇEP): Su hizmetleri asla özelleştirilemez!

Havadan sudan konuşmak”, Çok da ciddiye alınmayan işler için kullanılır Türkiye’de. Memleketimizde de “sudan işler” ile uğraşanlara pek iyi gözle bakılmaz.

Hükümetin su krizine çözüm önerisi olarak sunduğu akarsularımızın yap-işlet-devret modeli ile özelleştirilmesi, kamuya ait suyun kamu yararına kullanılmamasını getirecektir.

Su kaynaklarının kötü yönetimi, sınırlı imkanlar ve çevresel değişiklikler yüzünden temiz içme suyuna ulaşamayan insan sayısı giderek artmaktadır. Su, ekolojik yaşam, içme-kullanma, tarım, enerji ve sanayi için gerekli, sosyal ve ekonomik gelişme için vazgeçilmez bir değerdir. Bu noktada, su politikası ve su yönetimi, gerek küresel ölçekte gerekse de ulusal ölçekte büyük önem taşımaktadır.

Türkiye yolun başında. Suyun ticarileştirilmesi sürecinin daha çok başında. Malatya’daki ishal salgınından sonra “Bu iş en çok ambalajda su satan tekellere yaradı” yorumları yapıldı. Belediyeler altyapıya dair önlemleri almayarak halka temiz içme suyu sunmuyor ve ambalajlanmış su piyasasına şahane bir pazar alanı açıyorlardı. Ancak şişelenmiş su satışı suyun ticarileştirilmesinin sadece bir yolu.

Çok uluslu tekelleri esas heyecanlandıran konu ise su dağıtım hizmetleri

Türkiye’de su işletmeciliğinin tamamen özel sektörce yürütülmesine dair deneyimlerin, az olsa da tarihi kökenleri mevcuttur. Bugün özel su işletmeciliğinde bir dünya devi olan Süez, 19. yüzyıl sonunda Kadıköy-Üsküdar Türk Su Şirketi’nin işletmeciliğini yapmış ve 1938 yılında bu şirketin millileştirilmesiyle Türkiye’yi terk etmiştir. Aynı Süez Türkiye’ye 1996 yılında Antalya ili su dağıtım işletmesi özelleştirmesiyle dönmüş, fahiş fiyat artışları ve kalitesiz hizmet ile dolu siciline bir yenisini eklemiştir. Antalya halkı suyu aylık düzenli yüzde 7 fiyat artışlarıyla satın almak zorunda bırakılmış, faturalara eklenen atık su bedelleri halkı canından bezdirmiştir.

Halkın tepkileri sonucu belediye, su fiyatlarına karışmaya kalkınca, şirket 2002 yılında faaliyetlerine son vererek Antalya Belediyesi’ni uluslararası tahkime şikayet etmiştir. Antalya’yı terk eden Süez, Türkiye pazarından umudunu kesmemiş, Bursa içme suyu isletme ihalesine Alarko ile beraber girmiş, ancak bu ihale henüz sonuçlanmamıştır. Güney Afrika’da suya erişemeyen yoksulların, yaşadıkları hastalıklarda ölümlere neden olan şirket, Türkiye’de de yeni toplumsal facialar yaratacak rant olanakları için tetikte beklemektedir.

Dünyanın ikinci büyük su devi Vivendi ise İzmir-Çeşme’de ortaya çıkmış ve sonuç, gene fahiş su fiyatları olmuştur. Vivendi’nin büyük ortağı olduğu CALBİR, 2001’de Türkiye’deki en pahalı suyu Çeşmelilere içirmiştir. 2001 yılında metreküpü İstanbul’da 400, Ankara’da 330, İzmir’de 440 olan şebeke suyunu Çeşmeliler, 1 milyon 100 bin liradan kullanmışlardır.

Kentsel suyun barajdan belediyelere toptan satışının Türkiye’deki tek örneği, İzmit Yuvacık Barajı imtiyazının yap-islet-devret yöntemiyle bir özel şirkete verilmesidir. Burada da dünyanın en büyük üçüncü su şirketi Thames Water sahneye çıkmaktadır. Thames Water ile iki yerli şirketin ortaklığı ile kurulan İZSU AŞ, Yuvacık Barajı isletmesini 1999’dan başlayarak 15 yıl için üstlenmiştir. Başlangıçta yapılan hesaplara göre baraj, ürettiği suyun üçte ikisini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne satacaktır. Ancak İstanbul İSKİ su gereksinmesi olmadığını ve bu suyun

başlangıçta belirtilenden beş kat pahalı olduğunu ileri sürerek su satın alma anlaşması yapmamıştır. Satılamayan su dereye verilmeye başlanmış, ancak Hazine bu ticarete kefil olup şirketin kârını güvence altına aldığından boşa akıtılan su için şirkete Hazine tarafından ödeme yapılmaya devam edilmiştir.

Geçen on yıllık deneyimler gösteriyor ki su haklarının piyasalaştırılıp özelleştirilmesinin sonuçları olarak en çok göze çarpan bulgu, birçok ülkede özel sektörün gelişiyle birlikte artan su ücretleri.

Herkese ücretsiz, temiz su hakkı

Gana’da insanlar, IMF politikaları sonucunda gelirlerinin yarısını su alabilmek için harcamışlardır. Paris ve Manila’da olduğu gibi Jakarta’da 1997 yılında yapılmasına başlanan özelleştirmelerle su hizmetleri çok uluslu şirketlerin

ortaklığına bırakıldı. Şirketler beş yılda yaklaşık yüzde 35’lik bir ücret artırımı yapmışlardı. Kazablanca’da tüketiciler su fiyatlarının üç misli arttığını görmüşlerdir. İngiltere’de su ve kanalizasyon faturaları 1989-90 ve 1994-95 yılları arasında yüzde 67 artmıştır. Bağlantı kesintileri ise yüzde 177 artmıştır.

Bugün çeşmelerden temiz su akmıyorsa, insanlar ya kirli su içmeye ya da damacana su almaya zorlanıyorsa, kontörlü sayaçlar yaygınlaşıyorsa, Dünya Bankası’nın “harcama geri dönüşümünün” sonucu su faturaları kabarabiliyorsa, sermaye uluslararası finans kurumlarından alınan fonlarla altyapı hizmetlerinin ihalelerini kapmaya başlamışsa, tehlike artık kapıda değil, içeridedir. Suyun insanlığa ait “toplumsal bir mal” olduğunu; herkese ücretsiz, temiz su hakkı talebi bugünden işlenmeli, suyun özelleştirilmesinin yolunu açan uygulamalara karşı mücadele edilmelidir. Bu

(2)

mücadele, yerel kaynaklara kimin sahip olacağına dair bir kavganın da doğrudan bir cephesi olacaktır. çünkü özel yatırımcılar için fethedilecek son altyapı sınırı olan su, aynı zamanda “doğanın ve ortak malların da son sınırıdır”. Hükümetin çözüm önerisi olarak sunduğu paketle suyun kendisi metalaştırılmakta ve kamuya ait olduğu

unutulmaktadır. Kamusal hizmetler kamu niteliğinden çıkarılırken, neden vergi ödediğimiz sorusu yanıtsız kalmaktadır. Kamusal hizmeti vermek için seçilenler, bu hizmetleri alınır satılır hale getirmek için seçilmemiş olmalıdır.

Bir trilyon dolar pazar büyüklüğü ile ifade edilen su hizmetlerini sağlıklı ve güvenli olarak almak, en temel yaşam hakkımızdır. Bizi, yaratılacak olan pazarın büyüklüğü değil, suya rahat ve güvenli ulaşmamız ilgilendirmektedir. Halk, ekonomik kaygılardan bağımsız olarak temiz su elde edebilmeli; kullanılmış su, kullananın gelir seviyesine bakılmaksızın arıtılabilmelidir. Nasıl ki su kamuya aitse, su hizmetleri de özü itibari ile kamusal bir hizmettir ve kamuya ait kalmalıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

ç) Bünyesinde görev yapan çevre görevlisinin veya çevre mühendisinin ayrılması, kurduğu çevre yönetim biriminin iptal edilmesi veya askıya alınması,

Kat Malikleri ve Kiracılar; bağımsız bölümlerinde standart ve nitelikleri Yönetim Kurulu/Yönetici/Đşletmeci Şirket tarafından belirlenecek ön ödemeli elektrik,

Madde 12- Şirketin yönetimi ve dışarıya karşı temsili Yönetim Kurulu’na aittir. Esas Sözleşmenin 12 nci maddesinin 1 nci fıkrasının son cümlesi uyarınca murahhas aza

Aile ve Tüketici Hizmetleri alanında sosyal destek hizmetleri dalında sosyal yardımcı mesleğinin yeterliklerine sahip meslek elemanları yetiştirmek amaçlanmaktadır Sosyal

Bu dersin değerlendirmesi, kaynak kitap temel alınarak hazırlanacak olan çoktan seçmeli bir ara sınav ve bir dönem sonu sınavı aracılığıyla yapılacaktır. Ara sınavın

Çevre Etiketi amaçları doğrultusunda, bu aşağıdaki gibi tanımlanır: en az % 40 yenilenebilir enerji, % 50 atık ısı, % 75 kojenere edilmiş ısı veya % 50 oranında yukarıda

(3)- İhale konusu TAMİR VE BAKIM HİZMETLERİ işi mükellefiyetinin kısmen veya tamamen ihale dosyasında belirtilen ve istenilen şartlarda yerine getirilmemesi halinde

Raporda tespit edilen her eksik hizmet için sözleşme bedelinin % 0,5 (binde beş) i oranında ceza kesilir. İŞÇİ EKSİKLİĞİNDE: 1 Yıllık hizmet akdini tamamlayan personelin