• Sonuç bulunamadı

Yunus MACİT İBN BATTÛTA ÖRNEĞİ SEYAHATNAMELERDE HADÎS KÜLTÜRÜ:

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yunus MACİT İBN BATTÛTA ÖRNEĞİ SEYAHATNAMELERDE HADÎS KÜLTÜRÜ:"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SEYAHATNAMELERDE HADÎS KÜLTÜRÜ: İBN BATTÛTA ÖRNEĞİ

Yunus MACİT* ÖZET

Seyahatnameler, İslam tarihi ve dini yaşamı açısından en önemli kaynaklar arasındadır. Bu nedensiz değildir; çünkü seyahatnameler, bir dönemin tarihi, coğrafi ve sosyo-kültürel özelliklerini günümüze ulaştırması bakımından önemli işlevlere sahiptirler.

Öte yandan, seyahat ya da seyyahlık, İslam kültüründe Müslümanların bilgi ve deneyimlerini genişletmeleri açından iyi bir gelenek olarak benimsenmiştir. Bu yüzden İslam dünyasında meşhur seyyahlar yetişmiştir.

Bilindiği gibi Müslüman seyyahların en meşhuru, Şemseddin (1304–1368) olarak da bilinen İbn Battûta’dır. O, Berberi-Faslı Müslüman bir seyyahtır ve gezdiği yerleri seyahatnamesinde anlatmaktadır. İbn Battuta otuz yıllık bir süre içinde, İslam dünyasının pek çok yerini olduğu kadar, Müslüman olmayan yerleri de gezmiş, Kuzey Afrika, Batı Afrika, Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Güney Asya, Orta Asya ve Çin’e değin pek çok yeri gezmiştir. Bu gezileriyle, yakın-çağdaşı Morco Polo’nun üç katı yere seyahat ederek onu geçmiştir. Bu yüzden İbn Battuta, tüm zamanların en büyük seyyahı olarak kabul edilir.

Dindar bir kişi olarak İbn Battûta, seyahatleri boyunca, gittiği yerlerin dini özelliklerini ve dini grupları öğrenmeye büyük özen göstermiş; din adamları ve dini gruplarla sıkı ilişkiler kurmuş, ayrıca dini otoriteleri ziyaret ederek onlardan bilgiler aktarmıştır. Bunlarla da yetinmeyen İbn Battûta, gezdiği yerler hakkında Hz. Peygamber’den rivayet edilen hadisler var ise onları da zikretmiştir. Bu nedenle onun seyahatnamesi, dönemindeki ortaçağ İslam coğrafyasını, sosyo-kültürel ve ekonomik özelliklerini olduğu kadar, dönemin Müslümanlarının yaşamları, uygarlık düzeyleri ve Hz. Muhammed’in mekânlara, kişilere ve Müslüman yaşamına ilişkin olarak söylediği sözleri anlamamıza da katkılar sağlayacak niteliktedir. Şu halde, İbn Battuta’nın çalışmaları, hadis ve sünnet açısından da önemli bir kaynak durumundadır.

Anahtar Kelimeler: İbn Battuta, Seyahatname, Hadis, Sünnet,

(2)

HADITH CULTURE IN TRAVELOGUES: THE CASE OF IBN BATTUTA

ABSTRACT

Books of Travels are one of the most important sources of Islamic history and religious life; because they have important functions in terms of their transport of the historical, geographical and socio-cultural characteristics of a certain time to the present day.

Travelling is also an important tradition in Islamic culture; because of travelling is a good way to expand the horizons of knowledge and experience.

As it’s known, Ibn Battuta also known as Shams ad-Din (1304– 1368 or 1369), was a Berber Muslim Moroccan explorer, known for his extensive travels, accounts of which were published in the Rihla. Over a period of thirty years, he visited most of the known Islamic world as well as many non-Muslim lands; his journeys including trips to North Africa, West Africa, Southern Europe and Eastern Europe in the West, and to the Middle East, South Asia, Central Asia, and China in the East, a distance surpassing threefold his near-contemporary Marco Polo.

For this reason Ibn Battuta is considered one of the greatest travelers of all time.

As a devout person Ibn Battuta during his travels tried to learn all of the characteristics of religious and religious organizations wherever he went and established close contacts with religious people and organizations, also visited sacred-religious authorities and besides gave place to the hadith narrations about this places in his book. In his travelogues, which help as to understand the medieval Islamic geography his time period, as well as information on socio-cultural and economical life of Muslim communities, reflections of Muslim civilization and sunnah and hadiths of Prophet Muhammad to the religious and general public life and religious persons had narrated. For this reason, İbn Battuta’s works are one of the important sources in terms of hadith and sunnah in studies.

Key Words: İbn Battuta, Travelogues, Hadith, Sunnah, Culture.

A. GiriĢ

Ġslam tarihi ve kültürü araĢtırmalarında seyahatnamelerin önemli bir yeri vardır. Özellikle Müslümanların, gezginlerin değiĢik tarihlerde Ġslam coğrafyası baĢta olmak üzere gezdikleri ülkelere dair tuttukları yazılı bilgiler, ilgili döneme yönelik yapılacak araĢtırmalar için değerli belgeler olarak geçerliliğini sürdürmektedir.

Bu seyahatnamelerden biri, Ġbn Battûta‟nın, 14. yüzyılda yaklaĢık 28 yıl süren dünya turu sırasında gezip gördüğü yerleri yazdığı ve Ġslam tarihinin ve kültürünün ilgili dönem hakkında yazılı olarak ayrıntılı bilgiler sunduğu Tuhfetu‟n-Nuzzâr fî Ğarâibi‟l-Emsâr ve‟l-Esfâr isimli seyahatnamesidir.

(3)

Bu makalede Ġbn Battûta‟nın Hayatı ve eserleri hakkında kısaca bilgi vererek onun hadîs ilmiyle meĢguliyetini ve Er-Rihle adıyla meĢhur olan Tuhfetu‟n-Nuzzâr fî Ğarâibi‟l-Emsâr

ve‟l-Esfâr adlı eserini hadîs kültürü açısından değerlendirmek istiyoruz. 1. Hayatı

Ġbn Battûta ismiyle meĢhur olan seyyahın asıl adı, ġemseddin Ebû Abdullah Muhammed b. Ġbrahim‟dir. 17 Recep 703/25 ġubat 1304'te Fas'ın Tanca Ģehrinde doğmuĢ; 770/1368'de Tâmesna-MerrâkeĢ kadısı iken vefat etmiĢtir. Ailesi, Berberî asıllı Levâte kabilesinden olup Berka'dan Tanca'ya göçenlerdendir. Edebiyat, fıkıh gibi dönemin popüler ilimlerinde sivrilmediği için çağdaĢları arasında sadece Lisanüddîn Ġbnü'l-Hatîb, (Ġbnü'l-Hatîb, 1424: c. 3, s. 206) Ġbn Hacer (Ġbn Hacer, 1972: c. V, s. 227) ve Ġbn Haldûn (Ġbn Haldûn, 1988: c. 1, s. 227) ondan bahseder. Ancak seyahatnamesi sayesinde dünya tarihinin en çok tanınan gezginlerinden olmuĢtur. Ġbn Battûta seyahatlerine 22 yaĢında bir genç olarak baĢlamıĢtır. (Aykut, 2000: s. XXII) Ġlk defa hac maksadıyla Hicaz‟a doğru yolculuğa çıkmıĢ, Ġskenderiye‟ye kadar uzanan bu seyahatinde uğradığı yerlerde Ġslâmî mevzuları bilen bir zat olarak halkın ve belde ileri gelenlerinin iltifatlarına mazhar olması, onda devrinin Ġslam dünyasını tanıma merakını uyandırmıĢ, maceracı ve araĢtırıcı ruhunu kamçılamıĢ, böylece çeyrek yüzyılı aĢan seyahatleri ile Mısır, Suriye, Arab yarımadası, Irak, Ġran, Doğu Afrika, Anadolu, Kuzey Türk illeri, Doğu Asya, Hindistan, Çin, Endülüs ve Sudan gibi ülkeleri görmüĢ, tanımıĢtır. (Parmaksızoğlu, 1971: s. I)

Dindar bir kimse olması itibariyle her gittiği yerde, din adamları ile tanıĢmıĢ mukaddes makamları ziyaret etmiĢ, dini müesseseler hakkında malumat toplamıĢtır. Onun için seyahat aynı zamanda hem öğrenmek hem de öğretmek gibi bir eğitim sürecini de kapsamaktadır. Zira o, zaman zaman bulunduğu yerdeki âlimlerin ders halkalarına katılmıĢ, bazılarından icazet almıĢtır.

2. Eserleri

Ġbn Battûta‟nın inceleme konusu yaptığımız seyahatnamesi ve günümüze ulaĢmayan iki eseri söz konudur.

a. “Tuhfetu’n-Nuzzâr fî Ğarâibi’l-Emsâr ve’l-Esfâr”

Makalemizde inceleme konusu yaptığımız Ġbn Battûta‟nın bu eseri, meĢhur adıyla Er-Rihle, müellifin 1349 Ekiminde yurduna döndükten sonra Benî Merîn hükümdarlarından Ebû Ġnan Fâris‟in arzusu üzerine seyahat hâtıralarının, tanınmıĢ âlimlerden Ġbn Cüzeyy el-Kelbî tarafından kaleme alınmasıyla ortaya çıkmıĢtır. Kitap, ham metin olarak kendisine aktarılan notların Ġbn Cüzeyy el-Kelbî tarafından bazı kısaltma ve ekleme gibi tasarruflarla hazır hale getirilmiĢtir. (Aykut, 2000: s. XXXIII)

Ġbn Battûta‟nın eseri, yazıldığı andan itibaren ilgi görmüĢ, önem ve değer kazanmıĢtır. Bugüne kadar kısmen veya tam metin olarak Türkçe‟den baĢka, Fransızca, Ġngilizce, Almanca, Portekizce ve Urdu diline çevrilmiĢ, Arapça metin olarak defalarca bastırılmıĢtır. Arapça en kapsamlı çalıĢma Abdülhâdî et-Tâzî‟nin beĢ ciltlik neĢri olup 1417/1997 yılında Rabat‟ta yayımlanmıĢtır.

Eserin Türkçe tercümelerinden Mümin Çevik tarafından Mehmed ġerif çevirisinin sadeleĢtirilip “tam metin” olduğu belirtilerek gerçekleĢtirilen baskısı Ġstanbul‟da 1983‟te basılmıĢtır. Sait Aykut tarafından Abdülhâdî et-Tâzî‟nin beĢ ciltlik neĢri esas alınarak, Gibb ve Beckingham‟ın Ġngilizce, Yerasimos‟un Fransızca tercümeleri ve Dunn‟ın çalıĢması gibi diğer önemli literatürden faydalanmak suretiyle yapılmıĢ açıklamalı bir çevirisi Yapı Kredi Yayınları

(4)

arasında neĢredilmiĢtir. (Çakmakçı, 2006: s. 165-166) Bunlardan baĢka eserle ilgili özet, makale ve lisansüstü çalıĢmalar da yapılmıĢtır. 1

Rihle‟de sosyal hayat, adetler, inançlar ve törelere dair çok zengin bir malzeme vardır. Yemek tariflerinden bayram ve matem giysilerine, siyasi terimlerden tasavvufî tabir ve tecrübelere dek o dönemin insanıyla ilgili her konuda bilgi verilmiĢtir.

b. “Seçme Hadîsler”

Müellif bu eserini Birgi Ģehrinin sultanı Aydınoğlu Mehmed Bey'in isteği üzerine hazırlamıĢtır. O, ilgili pasajda olayı Ģöyle anlatır: “…Benden, hadîs-i Ģeriflerden bir seçme hazırlamamı rica etti. Ben de bu isteğini hemen toplantımız sırasında yerine getirdim ve verilen kâğıtlara çok sevdiğim hadîslerden oluĢan bir seçme yazdım. Müderris yazdıklarımı sultana takdim etti. Sultan, kaleme aldığım o hadîslerin Türkçe Ģerhinin de yazılmasını Müderris'e emrederek kalkıp dıĢarı çıktı.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 186)

Abdülbaki Çetin, Vatikan Kütüphanesinde Türkçe Yazmalar 364 numarada “XIV. yüzyıla ait” olduğu bildirilen bir “anonim Hadis Kitabı”nın Ġbn-i Battûta‟nın seyahatnamesinde bahsettiği eser olup olmadığının tespiti için yaptığı araĢtırmalar sonunda kanaatini Ģöyle ifade eder: “Vatikan Kütüphanesindeki Vat. Turco 364 numarada kayıtlı, ismi, müellifi ve telif tarihi bilinmeyen ancak “XIV. yüzyıla ait yazarı bilinmeyen” “Hadîs Kitabı” olarak kabul edilen yazma, “Sultan II. Murad (1421-1451)”a sunulmuĢ bir “ilmihâl” kitabı olan Kitâb-ı müstakim‟in nüshalarından biridir. Eserin müellifinin ise 1413 yılında hayatta olan Tunuslu Ġbrahim el-Kâtibî olması ihtimal dâhilindedir.

Aydınoğlu Mehmet Bey‟in Ġbn Battûta‟ya hazırlattığı seçme hadîslere Müderris Muhyiddin‟in yaptığı Türkçe Ģerh ise hâlâ kayıptır.” (Çetin, 2006: s. 110, 118)

c. “el-Vasît fi ahbâri men halle medînete Timentît”.

Ġbn Sûde, Ġbn Battûta'nın er-Rihle‟den baĢka Timentît Ģehrinde yetiĢen rical hakkında bilgi içeren bu eserini de zikreder. Ancak söz konusu eser günümüze ulaĢmamıĢtır. (Ġbn Sûde, 1997: s. 42)

3. Ġbn Battûta’nın Hadîs Ġlmiyle MeĢguliyeti

Ġlk tahsilinin detayları hakkında yeterli bilgi bulunmayan Ġbn Battûta‟nın seyahate baĢladığı 22 yaĢına kadar memleketi Tanca‟da dini ilimlerde tahsil gördüğü, ancak herhangi bir ilim dalında henüz temayüz etmediği anlaĢılmaktadır. (Aykut, 2000: s. XXII) Onun ilmî geliĢimini seyahati sırasında görüĢtüğü hocalardan aldığı derslerle tamamladığı, bizzat kendisi tarafından nakledilmektedir. Buna göre o 9 Ramazan 726/10 Ağustos 1326'da DımeĢk'a varmıĢ, Ramazan'ı burada geçirmiĢ; baĢta ġihabeddin Ġbnü'Ģ-ġıhna olmak üzere aralarında iki kadın muhaddisin de bulunduğu 14 alimden icâzet almıĢtır. O, ġam‟da aldığı bir icazet olayını seyahatnamesinde Ģöyle nakleder: “Benî Ümeyye Camisi‟nde dünyanın her ülkesinden dersine koĢulan ve büyük küçük birçok öğrencisi bulunan, Ġbnü‟Ģ-ġıhnâ el-Haccâr adıyla da bilinen ġehabeddin Ahmed b. Ebû Talib b. Ebû Naîm b. Hasan b. Ali b. Beyanüddin el-Salihî'den 15-28 Ramazan 726 (miladi 14-27 Ağustos 1326) tarihleri arasında olmak üzere toplam on dört derste Ebû Abdullah Muhammed bin Ġsmail el-Cu'fî el-Buhârî'nin Kitab-ı Sahîh'ini baĢtan sona dinledim.” Ġbn Battûta, bu eserin Buhârî'den kendi ders halkalarına kadar iletiliĢ silsilesini zikrettiği gibi, DımeĢk‟te kendisine icâzet-i âmme ile icâzet veren âlimlerin isimlerini de kaydeder. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 335)

1

Örnek olarak bkz. Pamaksızoğlu, 1971; ġeker, 1993; Kafesoğlu, 1977; Aykut, 1999; Eğri, 2004; Birol, 1991; Cârim, 1966.

(5)

Ġbn Battûta, ġiraz‟da da Rûzcihan-ı Baklî'nin kabrinin içinde bulunduğu ve hutbe okunacak kadar büyük bir camide namaz kıldıran Kâdî Mecdüddîn‟den Ġmam ġâfiî'ye ait Müsned'i dinlemiĢtir. Onun verdiği bilgiye göre Kâdî Mecdüddîn, ġâfiî'nin Müsned'ini Ģu rivayet zinciriyle aktarmaktadır: Kâdî Mecdüddîn+ Ömer b. Müncâ'nın kızı Vezire+ Ebû Abdullah Hüseyin b. Ebubekir Ġbnü'l-Mübarek Zübeydî+ Ebû Zür'a Tahir b. Muhammed b. Tahir Makdisî+ Ebû'l-Hasan Mekkî b. Muhammed b. Mansûr b. Allâl el-Urdî+ Kâdî Ebubekir Ahmed b. Hasan el-HaraĢî+ Ebû'l-Abbas b. Ya'kûb Asamm+ Rebî‟ b. Süleyman el-Muradî+ Ġmam Ebû Abdullah ġafiî.

Ġbn Battûta, yine Kâdî Mecdüddîn'den bu mescitte meĢhur bilgin Ebû'l-Fedâil Hasan b. Muhammed b. Hasan es-Sağânî'nin MeĢâriku'l-Envâr adlı eserini dinlemiĢtir. O bu konuda, “Hocam Mecdüddîn bu hadîs derlemesini Nizâmeddîn Mahmûd b. Muhammed b. Ömer el-Herevî'nin rivayetiyle ġeyh Celâlüddîn Ebû HâĢim Muhammed b. Muhammed b. Ahmed HâĢimî el-Kûfî'den aktarmıĢtır” der. (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 49)

Ayrıca 727 yılı Receb ayında Bağdat‟ın doğusunda Halife Camii diye bilinen mabedde Siraceddîn Ebû Hafs Ömer el-Kazvînî ile karĢılaĢmıĢ ve ondan, meĢhur hadîsçi Ebû Muhammed Dârimî'nin Müsned'ini dinlemiĢtir. Ġbn Battûta, Dârimî'nin Müsned'ini Sirâceddîn Ebû Hafs Ömer el-Kazvînî‟ye kadar aktaranların zincirini Ģöyle zikreder: Siraceddîn+ Fatıma Binti'l-Adl Taceddîn+ Ebubekir Muhammed b. Mes'ûd+ Ebu'l-Vakt Abdülevvel b. ġuayb es-Sencerî+ Ebu'l-Hasan Abdurrahman ed-Dâvûdî+ Ebû Muhammed Abdullah es-Serahsî+ Ebû Ġmran Ġsâ es-Semerkandî+ Ebû Muhammed Abdullah b. Abdurrahman ed-Dârimî. (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 64)

Gerek seyahat sırasında aldığı icazetler ve her sahada öğrendiği yeni bilgiler, gerekse önceki müelliflerin verdiği bilgileri güncelleĢtirme çabası onu tecrübeli bir âlim haline getirmiĢ ve yurduna döndüğünde seçkin bir danıĢman olarak sultanın meclisinde yer almasını sağlamıĢtır. (Aykut, 2000: s. XXII)

B. Seyahatname’de Hadîs Kültürü 1. Hadîs Rivayet Üslûbu

Ġbn Battûta, hadîsle ilgili eserler okuyup bunlarla ilgili icazetler almıĢ olmasına rağmen er-Rihle‟de yer verdiği hadîslerde klasik hadîs eserlerinde takip edilen rivayet üslûbu görülmez. O, meslekten biri olarak değil, gezip gördüğü yerlerle ilgili olduğunu düĢündüğü hadîsleri metin olarak veya ilgili bir hadîs olduğuna, kısaca içeriğini de belirterek yazar. Burada onun eserinde hadîslerin nasıl yer aldığı hususunu örneklerle açıklamak istiyoruz.

a. Ta’lik Sened Ġle Hadîs Rivayeti

Ġbn Battûta, er-Rihle‟de yer verdiği hadîslerin rivayetinde sened zikretmez. Bazen sadece metin olarak verdiği hadîslerden bir kısmının sahabî veya tebe-i tâbiîn ravisinin ismini zikretmekle yetinir. Bu doğrudan kendi tasarrufu olduğu gibi, anlattığı olayın kahramanı olması itibariyle de isimlere yer verir. Bunlar tespit edebildiğimiz kadarıyla sahâbîlerden Ebû Hüreyre, Ömer b. Hattâb, Abbas b. Abdülmuttalib ve Übeyy b. Ka‟b ile Tebe-i Tabiîn neslinden Süfyan-ı Sevrî‟dir.

aa. Ebû Hüreyre: Resûlüllah (sav): “Cebrail (as) beni Ġsrâ gecesi Beyt-i Makdis'e götürdüğü vakit Ġbrahim'in kabrine uğradım…” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 242)2

hadîsini naklederken yararlandığını belirttiği eserde bu rivayetin Ebû Hüreyre‟ye isnad edildiğine (حش٠ش٘ ٟثأ ٌٝئ ٗ١ف ذٕعأ) dikkat çeker.

2

Rivayetin daha uzun bir metni için bkz. Makdisî, 1988: s. 58. Güvenilir hadis kaynaklarında yer almayan bu rivayetin uydurma olduğu belirtilmektedir. (Ġbn Hibbân, 1396: c. 1, s. 197; Ġbn Hacer 1971: c. 2, s. 50; ġevkânî, ts. : s. 441.) Ġbn Cevzî bu hadisin bir kısmına her hangi bir değerlendirme yapmaksızın “Târîhu Beyti‟l-Makdis” (Ġbn Cevzî, ts. : s. 75) isimli eserinde yer verirken, Mevzûât‟ında (Ġbn Cevzî, 1966: c. 1, s. 113) uydurma olduğunu belirtmesi ilginçtir.

(6)

bb. Ömer b. Hattâb: Resûlüllah (sav)‟in “ ذجغٌّا ٟف ذ٠ضٔ ْأ ٟغجٕ٠ - Mescidi geniĢletmemiz gerekir” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 352)3

hadîsini Ömer b. Hattâb'ın Mescid-i Nebevî‟yi geniĢletme hususunda delil olarak rivayet ettiği anlaĢılmaktadır.

cc. Abbas b. Abdülmuttalib: Abbas b. Abdülmuttalib, evinin oluğunun Ömer b. Hattâb tarafından sökülmesi nedeniyle çıkan anlaĢmazlık esnasında söz konusu oluğu Hz. Peygamber‟in bizzat kendi elleriyle yerleĢtirdiğini belirtmiĢtir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 353)4

dd. Übey b. Ka‟b: Mescidin geniĢletilmesi hususunda ihtilafa düĢtüğü Abbas b. Abdülmuttalib ile Ömer b. Hattâb arasında hakem olan Übeyy b. Ka‟b Hz. Peygamber‟den bir hadîs rivayet etmiĢtir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 353)5

ee. Süfyan-ı Sevrî: Müellif, Tebe-i Tabiîn neslinden Süfyan-ı Sevrî‟nin sözü olarak“DımeĢk Camiinde eda olunan bir namaz otuz bin namaza bedeldir” hadîsini zikreder. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 310)6

b. Hadîslerin Tahricini Yapması

Ġbn Battûta nadir de olsa eserinde zikrettiği hadîsi hangi kaynaklardan aldığını ismini zikrederek iĢaret eder. Bunu bazen müellif ve eser ismiyle, bazen de sadece müellif veya eser ismiyle yapar. Bunun dıĢında bazı hadîs kaynaklarından da çeĢitli vesilelerle bahseder.

Müellifin kaynağını belirterek hadîs naklettiği eserler Ģunlardır:

aa. Müslim, Sahîh. Ġbn Battûta bunu er-Rihle‟de Ģöyle verir: DımeĢk‟te doğu kapısı

tarafında Ak Minare bulunmaktadır ki, Müslim‟in Sahihi’nde yer alan bir rivayete göre ( دسٚ بّجغد ٍُغِ خ١ذص ٟف) Ġsâ (as)‟ın ineceği yer diye bahsedilen yerin burası olduğu söylenir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 326)7

bb. Cafer b. Ali er-Râzî, el-Müsfir li'l-Kulûb an sıhhati kabri İbrahîm ve İshâk ve

Ya’kûb. 8

Ġbn Battûta bu esere er-Rihlesi‟nde “Cafer b. Ali er-Râzî'nin el-Müsfir li'l-Kulûb an sıhhati kabri Ġbrahîm ve Ġshâk ve Ya‟kûb isimli eserinden naklettiğim Ebû Hüreyre (ra)'ya

dayandırılan hadîse ( قبذعئٚ ُ١٘اشثئ شجل خذص ٓع ،ةٍٛمٌٍ شفغٌّا " ٖبّع ٞزٌا ٞصاشٌا شفعج ٓث ٍٟع ةبزو ِٓ ٗزٍمٔ بِ ةٛمع٠ٚ

"

حش٠ش٘ ٟثأ ٌٝئ ٗ١ف ذٕعأ )Ģeklinde yer verir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 242)

3

Rivayet bazı nüanslarla kaynaklarda geçmektedir. Bkz. Ġbn Hanbel, 2001: c. 1, s. 414. (Muhakkikler ġ. El-Arnaût ve diğerleri bu rivayetin senedinin zayıf olduğuna dikkat çekmektedirler. ); Heysemî, ts. : c. 1, s. 122; Semhûdî, 1998: c. 2, s. 68.

4 Bu olaydan bazı nüanslarla kaynaklarda da bahsedilmektedir. Bkz. Ġbn Sa'd, 1968: c. 4, s. 20; Ebu‟l-Arab et-Temîmî, ts.

: s. 108-109; Ġbn Asâkir, 1995: c. 26, s. 370-371; Ġbn Kesîr, 1991: c. 1, s. 159; Semhûdî, 1998: c. 2, s. 73.

5

Bu olay bazı nüanslarla Ģu kaynaklarda da geçmektedir: Ġbn Sa‟d, 1968: c. 4, s. 21; Ebu‟l-Arab et-Temîmî, ts. : s. 108-109; Ġbn Asâkir, 1995: c. 26, s. 370-371; Ġbn Kesîr, 1991: c. 1, s. 159; Semhûdî, 1998: c. 2, s. 73; Zehebî, 1998: c. 1, s. 8.

6 Müellifin, Süfyan-ı Sevrî‟nin sözü olarak Fezâilu DımeĢk (Ebu‟l-Hasen er-Rib‟î, 1950: s. 36. Ayrıca bkz. Ġbn Asâkir,

1995: c. 2, s. 244, c. 12, s. 85; Ġbn Kesîr, 1986: c. 9, s. 157; es-Safûrî, 1283: c. 2, s. 66. ) adlı eserde okuduğunu belirttiği ve herhangi bir değerlendirme yapmadığı bu rivayetin hem Süfyan-ı Sevrî‟ye, hem de Resûlüllah‟a isnadı uydurmadır. el-Elbânî, Tahzîr-ts. : s. 112. Ayrıca bk. el-Elbânî, 1422: c. 2, s. 578.

7 Hadisin Müslim‟deki rivayeti Ģöyledir: “…ĠĢte o bu durumda iken, Yüce Allah Meryem oğlu Mesîh‟i gönderecek.

Mesîh, boyalı iki elbise içinde ve ellerini de iki meleğin kanatlarına koymuĢ olarak ġam‟ın doğusundaki Ak Minare‟ye inecek. . .” Bkz. Müslim, 1992: Fiten, 20/110-11. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Melâhim, 14/4321-4322; Tirmizî, Fiten, 59/2240; Ġbn Mâce, Fiten, 33/4075.

8

El-Müsfir adlı eserin Cafer b. Ali er-Razî'ye ait olduğu müellif tarafından belirtiliyorsa (Bkz. Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s.

(7)

cc. Fezâilu Dımeşk, (Ebu’l-Hasen er-Rib’î). Ġbn Battûta “DımeĢk Camiinde eda olunan

bir namaz otuz bin namaza bedeldir” hadîsini Süfyan-ı Sevrî‟nin sözü olarak “Fezâilu Dımeşk adlı eserde okudum ki” (كشِد ً٠بضف ٟف دأشلٚ), diye nakleder. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 310)9

dd. Ezrakî'ninkitabı (Ahbâru Mekke). Ġbn Battûta burada Ezrakî'nin kitabında

belirttiğine göre ( ٗثبزو ٟف ٟلسصلأا شورٚ) “Sevr dağı Peygamberimize: „Ey Muhammed! Bana gel, bana! Zira senden önce yetmiĢ Peygamberi ben barındırdım!‟ diye seslenmiĢtir” hadîsini zikreder.

10

Ġbn Battûta‟nın hadîs rivayeti dıĢında baĢka bilgiler verdiği veya bilgi amaçlı olarak sadece ismini zikrettiği hadîs kitapları da Ģunlardır:

aa. Kurtubî, el-Mufhim fî şerhi Sahîh-i Müslim. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 320) Ġbn

Battûta bunu müellif ve eser ismiyle ( ٟجطشمٌٍ ،ٍُغِ خ١ذص حشش ٟف ،ُٙفٌّا ةبزو ٟف دذجٚٚ) Ģeklinde zikreder. Bu eserden hadîs değil, sahâbî hayatları hakkında bilgi nakledilmektedir.

bb. Ebû Abdullah el-Buhârî, el-Câmiu’s-Sahîh. Buhârî‟nin Sahîhi„ni okuduğunu

bildiren (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 335) Ġbn Battûta ayrıca ( اللهذجع ٝثأ ٌُبعٌا َبِلاا شجل ٜسبخجث دسص ٚ خ١ذصٌا عِبجٌا فٕصِ ٞسبخجٌا) Ģeklinde de müellif ve eser ismiyle zikreder. (Ġbn Battûta, 1997: c. 3, s. 24)

cc. Ebû Ġsâ Muhammed b. Ġsâ b. Sevre et-Tirmizî, Câmiu’l-kebîr fi’s-Sünen. (Ġbn

Battûta, 1997: c. 3, s. 38) Ġbn Battûta bunu ( ٓث ذّذِ ٝغ١ع ٛثأ َبِلإا بٙ١ٌئ تغٕ٠ ٟزٌا زِشر خٕ٠ذِ ٌٝئ بٍٕصٚ ُث ٕٓغٌا ٟف ش١جىٌا عِبجٌا فٌإِ ، ٞزِشزٌا حسٛع ٓث ٝغ١ع) Ģeklinde müellif ve eser ismini zikreder.

dd. Kitabü'l-Mesâbîh, (Beğâvî). (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 37)

ee. es-Sagânî, Şevâriku'l-Envâr (Meşâriku'l-Envâr). (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 37)11

Müellif, bu iki eserin ġiraz‟da bir ikindi namazından sonra Mecdiyye Medresesi'nde Kâdî Mecdüddîn‟in huzurunda okunduğunu haber verir ( ساٛٔلأا قساٛشٚ ، خ١ثبصٌّا ةبزو ِٓ ٗ٠ذ٠ ٓ١ث ءٜشل ُث ٟٔبغبصٌٍ). (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 37)

ff. Ebû Abdullah Muhammed b. Ġdrîs eĢ-ġâfiî, Kitabu Müsned. (Ġbn Battûta, 1997: c.

2, s. 49) Ġbn Battûta bunu (. . . ٟعفبشٌا ظ٠سدا ٓث ذّذِ الله ذجع ٟثأ َبِلإا ذٕغِ ةبزو ٗ١ٍع ذعّع ذجغٌّا ازٙثٚ) Ģeklinde müellif ve eser ismiyle zikreder.

gg. Ebû Muhammed Abdullah b. Abdurrahmân b. el-Fazl b. Behrâm ed-Dârimî,

Müsned (Sünen). (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 64) Ġbn Battûta burada ( ذّذِ ٝثأ ذٕغِ ع١ّج ٗ١ف ٗ١ٍع ذعّعٚ ِٟساّذٌا َاشٙث ٓث ًضفٌا ٓث ّٓدشٌا ذجع ٓث الله ذجع) Ģeklinde müellif ve eser ismini zikreder.

hh. el-Muvatta’, (Ġmam Mâlik). (Ġbn Battûta, 1997: c. 4, s. 144) Ġbn Battûta burada ( ِٓ

فذ٠ ،خجٍطٌا قاذد

أطٌّٛا ظ ) Ģeklinde sadece eser ismini zikreder.

ii. Kâdî Ġyâz, Kitâbü’ş-Şifâ. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 359) Ġbn Battûta burada ( أشم٠ ْبوٚ

شٙظٌا حلاص ذعث ضب١ع ٟضبمٌٍ ءبفشٌا ةبزو بٙث

. . ) Ģeklinde müellif ve eser ismini zikreder.

9

Süfyan-ı Sevrî‟nin sözü olarak rivayeti için bk. Ebu‟l-Hasen er-Rib‟î, 1950: s. 36; Ġbn Asâkir, 1995: c. 2, s. 244, c. 12, s. 85; Ġbn Kesîr, 1986: c. 9, s. 157; Safûrî, 1283: c. 2, s. 66. Müellifin herhangi bir değerlendirme yapmadığı bu rivayetin hem Süfyan-ı Sevrî‟ye, hem de Resûlüllah‟a isnadı uydurmadır. Bkz. el-Elbani, Tahzîr-ts. : s. 112. Ayrıca bk. el-Elbani, 1422: c. 2, s. 578.

10

Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 384. Ġbn Battûta bu hadisi, kitabından naklettiğini belirttiği Ezrakî'nin mevcut tek eseri olan (Ezrakî, ts. : )‟de biz bulamadık. Ġbn Battûta‟dan yaklaĢık 50 yıl sonra vefat eden Ebû‟t-Tîb el-Mekkî‟nin “ġifâu‟l-ğarâm

bi Ahbâri‟l-Beledi‟l-Harâm” adlı eserinde görebildik. Bkz. Ebu‟t-Tîb el-Mekkî, 2000: s. 370. 11

Ġbn Battûta veya müstensihler bunu sehven MeĢâriku'l-Envâr yerine ġevâriku'l-Envâr (ساٛٔلأبلساٛش) Ģeklinde müellif ve eser ismiyle zikretmiĢlerdir.

(8)

c. Hadîs Terimlerini Kullanması

Ġbn Battûta nadiren de olsa bazı hadîs terimlerini kullanmaktadır. Tespit edebildiğimiz bir kaçını burada zikretmek istiyoruz:

Eser: Ġbn Battûta bir rivayeti naklederken “ ٍُعٚ ٗ١ٍع الله ٍٝص ٟجٌٕا ٓع شثلأا ٟف-Nebî (sav)‟den

rivayet olunan bir eserde (hadîste)” Ģeklinde bu terimi kullanmıĢtır. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 310) Bu rivayette, Resûlüllah (sav)‟e nispet edilen (merfû) bir rivayet için “eser” terimini kullanması, rivayetin Hz. Peygamber‟e aidiyeti hususunda tereddütleri olduğu Ģeklinde yorumlanabilir. Zira hadîs terimi olarak Eser (شثلأا), haberle aynı manada kullanılmaktadır. Ancak Horasanlı fakihler Hz. Peygamber‟den rivayet edilenlere haber, sahabeden gelenlere ise eser demiĢlerdir. Bazı âlimler Hz. Peygamber, sahabe ve tabiinden nakledilen bütün rivayetlere eser denileceği görüĢündedir.

Sahih hadîs: Ġbn Battûta bir rivayeti naklederken “ خ١ذصٌا ث٠ذذٌا ٟف هٌر دسٚ -bu sahih

hadîslerde geçmektedir,” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 355) Ģeklinde bu terimi kullanmıĢtır. Müellif burada rivayet ettiği hadîsin sahih olduğuna dikkat çekmekte ise de sahih hadîs ile ilgili herhangi bir tanım vermemektedir.

d. Ricale Dair Bilgiler Vermesi

Müellif gezdiği yerlerde bulunan sahabe kabirlerinin birçoğunu ziyaret etmiĢ ve onların medfun bulunduğu yerleri belirtmiĢtir. Hadîslerin Hz. Peygamber‟den bize ulaĢmasında ilk halkayı oluĢturan sahabe hakkındaki bu bilgilerin adeta müellif tarafından yerinde teyidi yapılmıĢ olmaktadır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Ģu sahabiler ve medfun bulundukları yerleri müellifin kitabında görmekteyiz:

Medine’de, Ebû Bekir, Ömer b. Hattâb, (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 351) Abbas b.

Abdulmuttalib, Hasan b. Ali, Osman b. Affan, Abdullah b. Cafer, Akil b. Ebû Tâlib, Fatıma bt. Esed, (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 361)

Uhud’da, Hamzab. Abdulmuttalib ve Uhud Ģehidleri, (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 362) Basra’da, Zübeyr b. Avvâm, Ebû Bekre, Enes b. Mâlik, Talha b. Ubeydullah (Ġbn

Battûta, 1997: c. 2, s. 14; c. 4, s. 174)

Necef’te, Ali b. Ebû Tâlib, (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 421-423; c. 4, s. 174)

DımeĢk’te, Ubeyy b. Ka‟b, Ebû‟d-Derdâ, Ümmü Habibe, Ümmü‟d-Derdâ, Üveys

el-Karanî, Bilal-i HabeĢî, Ka‟bu‟l-Ahbâr, Muaviye, Sehl b. Hanzala, Vâsile b. Eska‟ (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 320-323)

Menîha (DımeĢk)’da Sa‟d b. Ubade (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 323)

Lazkiye (Gavr Vadisi)’de, Ebû Ubeyde b. Cerrâh (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 256) Humus (Hıms)’da Hâlid b. Velîd (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 266)

Belh’de, UkkâĢe b. Mihsan (Ġbn Battûta, 1997: c. 3, s. 43)

Kusayr (Kudus)’da, Muâz b. Cebel (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 256) Zeydeyn’de, Zeyd b. Erkam, Zeyd b. Sâbit (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 53) e. Hadîsi Metin Olarak Olduğu Gibi Nakletmesi

Ġbn Battûta Rihlesi‟nde yer verdiği hadîslerin yarıya yakınını tırnak içinde diyebileceğimiz bir tarzda metin olarak nakletmiĢtir. Örnek olarak aĢağıdaki hadîslerle yetinmek istiyoruz:

(9)

Örnek-1: “ ٗجذٔٚ بٕجذ٠ ًجج اذدأ ْئ -ġüphesiz Uhud, bizi seven ve bizim de kendisini sevdiğimiz bir dağdır.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 362) 12

Örnek-2: “ خ١ٔبّ٠ خّىذٌاٚ ْا ُ٠ ْبّ٠لإا-Ġman Yemenlidir! Hikmet de Yemenlidir!”. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 402)13

Örnek-3: “ ٌٗ ٟٙف براِٛ بضسأ ب١دأ ِٓ- Ölü bir toprağı dirilten, oranın sahibidir.” (Ġbn Battûta,

1997: c. 3, s. 173)14 Örnek-4: “ .طذمٌّا الله ذ١ث ٟٕج٠ ْأ َلاغٌا ٗ١ٍع دٚاد داسأ :يٛم٠ ٍُعٚ ٗ١ٍع الله ٍٝص الله يٛعس ذعّع ٟثأ يبمف ب١ثأف ع١جٌا ٍٝع بّ٘دٚاشف ٓ١ّ١ز١ٌ ذ١ث ٗ١ف ْبوٚ . ٖبعبجف بّ٘دٚاس ُث . بِّٕٙ ٖاشزشاٚ ،ع١جٌا ادشف ٓ١غٌبث بِبل ُث . هٌزو ٖادس ُث . ّٓثٌا دٚاد ُظعزعبف . ًعأ ذٔأف ؛هٌ ٛٙف ءٟش ِٓ ٟطعر ذٕو ْئ ٗ١ٌئ الله ٝدٚأف َ . ٝزد بّٙطعأف بٕلصس ِٓ بّٙ١طعر ذٕو ْئٚ ب١ضش٠ . يبل ٖءبٕث ه١ٍع ذِشد ذلٚ ،ٌٟ ٛ٘ ذ١ث خٍّظِ ٓع دٛ١جٌا ٕٝغأ ْئٚ : ْبّ١ٍع ٗطعأف ةس ب٠ . َلاغٌا ٗ١ٍع ْبّ١ٍع ٖبطعأف

-Übeyy b. Ka'b: “…Resûlüllah (sav)‟den iĢittiğime göre Dâvûd [as] Allah Evi'ni yapmayı düĢününce o mekânın iki yetime ait olduğunu gördü. Hemen satmalarını teklif etti. Fakat yetimler razı olmadılar. Dâvûd Peygamber yetimleri razı edip aldı arsayı. Ancak daha sonra yetimler aldatıldıklarını ileri sürdüler, satıĢı bozdular. Yeniden (baĢka bir fiyat üzerinde) alım iĢi yapıldı. Fakat yetimler yine satıĢı bozdular ve Dâvûd Peygamber istenen ücreti çok fahiĢ gördü. ĠĢte o zaman Dâvûd Peygamber'e Allah tarafından Ģöyle bir vahiy geldi:

“'Eğer kendi malından bir Ģey vereceksen elbette bilirsin ne yapacağını! Bizim rızkımızdan vereceksen onları razı edecek Ģekilde ver. Çünkü zulüm ve haksızlık üzerine inĢa edilmeyecek tek ev varsa o da benim beytim, benim mabedimdir! Yasak koydum artık, bu mabedi yapmayacaksın!' Bunun üzerine Hz. Dâvûd: 'Ya Rab! Öyleyse bu iĢi Süleyman'a ver' dedi. Allah Teala da bu iĢi Süleyman Peygamber'e nasip etti.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 353)15

Örnek-4: “ ً٠شجج ٟث شِ طذمٌّا ذ١ث ٌٝئ ٟث ٞشعأ بٌّ :ٍُعٚ ٗ١ٍع الله ٍٝص الله يٛعس يبل :يبلحش٠ش٘ ٟثأٓع يبمف ُ١٘اشثئ شجل ٍٝع : بٕ٘ ْاف ،ٓ١زعوس ًصف يضٔا ُ١٘اشثئ ه١ثأ شجل . يبلٚ ُذٌ ذ١ث ٍٝع ٟث شِ ُث : بٕ٘ ْاف ،ٓ١زعوس ًصف يضٔا َلاغٌا ٗ١ٍع ٝغ١ع نٛخأ ذٌٚ .

حشخصٌا ٟث ٝرأ ُث -Ebû Hüreyre (ra)'den aktarıldığına göre, Resûlüllah (sav):

Cebrail (as) beni Ġsrâ gecesi Beyt-i Makdis'e götürdüğü vakit Ġbrahim'in kabrine uğradım. Bana; 'Ġn, iki rekat namaz kıl. Çünkü burası pederin Ġbrahim'in kabridir!' dedi. Sonra Beyt-i Lahm denen mıntıkaya uğradım. Yine; 'Ġn, iki rekât namaz kıl, burada kardeĢin Ġsa doğmuĢtur!' dedi. Sonra beni Sahre'ye [=kayaya] getirdi.“ (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 242)16

f. Hadîsin Muhtevasına Atıfta Bulunması

Müellif bazen tırnak içi diyebileceğimiz Ģekilde değil de kendi cümlesi içerisinde hadîsi verir. Bunu bazen hadîsten kurduğu cümlelerle de yapar. Bazen de hadîsten kendi çıkarımlarıyla bir ifade kullanır.

Örnek-1: Ġbn Battûta “ ءبعذٌا ةبجزغ٠ ث١د ،دٛعلأا شجذٌاٚ ةبجٌا ٓ١ث -Hacer-i Esved ile kapı

arasında, dua kabul olunur” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 367) Ģeklinde bir bilgi nakleder. Hz. Peygamber‟in burada “ سبٌٕا ةازع بٕلٚ خٕع ح حشخ٢ا ٟفٚ خٕغد ب١ٔذٌا ٟف بٕرآ بٕثس” duasını okudu rivayet

12

Aynı lafızlarla ve bazı nüanslarla sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bk. Müslim, Hac, 93/504; Buharî, Cihâd, 71, 74; Enbiyâ, 8, 27; Et‟ıme, 28; Daavât, 36; Ġ‟tisâm, 16; Mâlik, Câmi, 3/10; Tirmizî, Menâkıb, 68/3922.

13

Ġbn Battûta‟nın naklettiği Ģekliyle ve daha uzun bir rivayetin bir parçası olarak kaynaklarda yer almaktadır. Buhârî, Menâkıb, 2; Meğâzî, 74; Müslim, Ġman, 21/82, 88-90; Tirmizî, Menâkıb, 72/3935.

14

Bu rivayet hadis, kaynaklarında yer almaktadır. Bkz. Buhârî, Müzâraa, 14; Muvatta, Akdıye, 24/26, 27; Ġbn Hanbel, 2001: c. 23, s. 8, 135, 136, 309; Tirmizî, Ahkâm, 38/1378, 1379; Ebû Dâvûd, Harâc, 37/3073, 3074.

15

Bu olaydan bazı nüanslarla kaynaklarda da bahsedilmektedir. Bkz. Ġbn Sa‟d, 1968: c. 4, s. 21; Ebu‟l-Arab et-Temîmî, ts. : s. 108-109; Ġbn Asâkir, 1995: c. 26, s. 370-371; Ġbn Kesîr, 1991: c. 1, s. 159; Semhûdî, 1998: c. 2, s. 73. Hâkim en-Nîsâbûrî, 1990: c. 3, s. 374‟de olayı oldukça özet ve ara buluculuk yapan sahabîyi Huzeyfe b. Yemân olarak zikretmektedir.

16

(10)

edilmekte (Ġbn Hanbel, 2001: c. 24, s. 119; Ġbn Huzeyme, ts. : c. 4, s. 215) ise de duaların kabul olunacağı sarahaten ifade edilmemektedir. Müellif Hz. Peygamber‟in bu mekanda dua yapmıĢ olmasından, burada yapılan duaların kabul olunacağı sonucunu çıkarmıĢ olmalıdır.

Örnek-2: Ġbn BattûtaBeytü‟l-Makdis‟in fazileti hakkında “ ٓ٠ذجغٌّا ثٌبث ،الله ٗفشش ،طذمٌّا ذ١ث

ًضفٌا خجرس ٟف ٓ١ف٠ششٌا -Beytü‟l-Makdis, yücelik sıralamasında iki ulu mescidden hemen sonra gelir” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 244) ifadelerini kullanır.

Ġbn Battûta burada “ َٝصْللأا ِذِجغَِٚ ، ِيُٛعَّشٌا ِذجغِٚ ، َِاشذٌا ِذجغٌّا : َذِجبغَِ ِخَثلاَث ٌٝئ لائ ُيبدِّشٌا ُّذَشُر لا -ġu üç mescidden baĢkasına(ziyaret ve ibâdet maksadıyla) yolculuk yapılmaz: Mescid-i Harâm, Peygamber mescidi ve Mescid-i Aksâ!” (Buharî, Fadlu‟s-Salât fî Mescidi Mekke, 1; Müslim, Hac, 95/511-13) hadîsinin muhtevasına iĢaret etmektedir.

Örnek-3:Ġbn Battûta, sahâbî Ebû Ubeyde b. Cerrah (ra)'ın kabrini ziyaretinden

bahsederken “ ٕٗع الله ٟضس خِلأا ٖز٘ ٓ١ِأ حاشجٌا ٓث حذ١جع ٞةأ شجل -Bu ümmetin emini Hz. Ebû Ubeyde b. Cerrah (ra)'ın kabri” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 256) diye söz eder. O bu ifadesiyle Hz. Peygamber‟in adı geçen sahâbî hakkındaki “ خِلأا ٖز٘ ٓ١ِأ - Bu ümmetin emini” (Buharî, Fedâilu‟l-Ashâb, 21; Meğâzî, 73; Ahbâru‟l-Âhâd, 1; Müslim, Fedâilu‟s-Sahâbe, 7/53-54) sözüne hadîs olduğunu ifade etmeden iĢaret eder.

g. Uydurma veya Kaynağı Bilinmeyen Hadîslere Yer Vermesi

Ġbn Battûta, Mevzuat kitaplarında yer alan veya bizim er-Rihle dıĢında kaynağını tespit edemediğimiz bazı rivayetlere de eserinde yer verir.

Örnek-1:Ġbn Battûta Recep ayı umresini anlattığı bölümde Becile, Zehrân ve Gâmid gibi

Yemen kabilelerinden bahsederek Peygamberimizin onları hayırla andığını ve onlar hakkında “ ءبعذٌا ُوٍّٛع٠ حلاصٌا ٍُّ٘ٛع -Onlara namaz kılmayı öğretiniz! Onlar da size Allah'a nasıl yalvarılacağını öğretsin!” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 402) buyurduğunu nakleder. Ġbn Battûta yine aynı bölümde söz konusu kabilelerle ilgili olarak “ بجص ُٙ١ٍع تصٕر خّدشٌا ْاف ،فاٛطٌا ٟف ُّ٘ٛداص -Kabe'nin çevresini onların arasında bulunarak tavaf ediniz. Çünkü rahmet ve esenlik onların üzerine yağmur gibi dökülür” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 402) hadîsine de yer verir. Ancak biz, Ġbn Battûta‟nın naklettiği bu iki rivayetin müellif dıĢında baĢka bir kaynağını tespit edemedik.

Örnek-2:Ġbn Battûta Peygamberimizin (Yemen‟e görevli olarak gönderdiği) Muaz b.

Cebel‟e hitaben “ يٚشٙف ت١صذٌا ٞداٚ ذئج ارئ ربعِ ب٠ -Ey Muaz! Vadi'l-Husayb'a geldiğinde hiç eğleĢme, koĢ!” (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 105) Ģeklindeki öğüdüne yer vermekteyse de Bu rivayetin kaynağı bilinmemekte, uydurma olduğu ifade edilmektedir. (Aclûnî, 1351: c. 1, s. 98; DerviĢ el-Hût, 1997: s. 37; Aliyyu‟l-Kârî, ts. : s. 89)

Örnek-3:Ġbn BattûtaMescid-i (Nebevî‟ni)n karĢısında önceleri deniz suyu gibi acı bir su

akıtan ve Bi'r-i Erîs adı verilen kuyu bulunduğunu, Peygamberimizin ağız suyu oraya değdikten sonra acılığının gittiğini ve tam içimlik kıvama geldiğini bildirmektedir. ( ب٘ؤبِ دبع ٟزٌا ٟ٘ٚ ،ظ٠سأ شئث بجبجأ ْبو ْأ ذعث ،ٍُعٚ ٗ١ٍع الله ٍٝص ٟجٌٕا ٗ١ف ًفر بٌّ بثزع) (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 361-362)

Gazzalî‟nin naklettiği (Gazzalî, ts. : c. 1, s. 260), Ġbn Cübeyr‟in Rihle‟sinde (Ġbn Cübeyr, ts. : s. 156) de yer alan bu hadîsin aslı baĢka kaynaklarda bulunamamıĢtır. Ġhya hadîslerini tahriç eden Irakî aslının bulunmadığını belirtmektedir. (Irakî, 2005: s. 307)17

Ġbn Battûta‟nın er-Rihlesi‟nde bu örneklerden baĢka da uydurma rivayetler yer almaktadır ki bir kısmına makalemizin çeĢitli yerlerinde dipnotlarda tahriçleri de yapılarak yer verilmiĢtir.

17

(11)

2. Hadîsleri ġerh Usulü

Ġbn Battûta, genel olarak hadîsleri gezip gördüğü yerler veya bahsettiği kiĢilerle ilgisi itibariyle eserinde zikreder. Dolayısıyla onun hadîsleri Ģerh etme ve yorumlama faaliyetinin bu çerçevede gerçekleĢtiğini söyleyebiliriz.

Nitekim bazı durumlarda hadîsler öncesinde veya sonrasında verdiği bilgilerden hareketle, eserinde yer verdiği hadîsi nasıl anladığını tespit etmemiz mümkün olabilmektedir. ġüphesiz Ġbn Battûta‟nın hadîsleri yorumlaması, hadîsleri zikredip ne anlaĢılması gerektiği Ģeklinde değildir. O, yerine göre hadîsten önce veya sonra bizim yorum olarak kabul edebileceğimiz bazı bilgilere yer vermek suretiyle bu iĢi yapar. Burada tespit edebildiğimiz bir iki örneğe yer vermek istiyoruz.

Örnek-1: Ġbn Battûta, Rihlesi‟nde nehirlerle ilgili Ģu iki hadîsi zikretmektedir:

ث٠ِذَد -1 : سبٙٔأ خعثسأ بٍٙصأ ٟف اراف ،ٝٙزٌّٕا حسذع ٌٝئ ءاشعلإا خٍ١ٌ ًصٚ ٍُعٚ ٗ١ٍع الله ٍٝص الله يٛعس ْأ : ،ْاش٘بظ ْاشٙٔ ْبٕطبث ْاشٙٔٚ . يبمف َلاغٌا ٗ١ٍع ً٠شجج بٕٙع يأغف : داشفٌاٚ ً١ٌٕبف ْاش٘بظٌا بِأٚ ،خٕجٌا ٟفف ْبٕطبجٌا بِأ .

Resûlüllah (sav) Ġsrâ gecesinde “Sidretü'l-Münteha” adı verilen ağaca varınca kökünden dört nehrin fıĢkırdığını, bunların ikisinin içeride, ikisinin dıĢarıda bulunduğunu gördü. Cebrâil (as)'e bu nehirleri sordu. Cebrâil (as): “Ġçerde olanlar cennettedir, dıĢarıda olanlar ise Nil ile Fırat'tır,“ cevabını verdi. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 207)18

ث٠ِذَد -2 : ًو ْبذ١جٚ ْبذ١عٚ داشفٌاٚ ً١ٌّٕا ْأ بض٠أ ث٠ذذٌا ٟفٚ خٕجٌا سبٙٔأ ِٓ .

“Nil, Fırat, Seyhan ve Ceyhan'ın cennet nehirlerinden olduğuna” dair hadîsler vardır. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 208)19

Ġbn Battûta, nehirlerle ilgili bu hadîsleri nakletmeden önce “Nil nehri tatlılığı, Ģirinliği, geniĢ bir alana yayılıĢı ve sağladığı büyük imkânlar sebebiyle dünya nehirlerinin hepsinden üstündür. Kıyılarında art arda uzayıp giden Ģehir ve köyler, bayındırlık açısından eĢsizdir. Kıyıları Nil kadar ekili, dikili ve mamur baĢka bir ırmak yok. Deniz diye adlandırılmıĢ baĢka akarsu yok. Hak Teâlâ, Yüce Kur‟an‟ında Nil'i “yemm” diye anıyor. “Onun [Musa] için korkarsan, at onu denize!” 20

“Yemm” ise “Bahr – deniz” demektir”, Ģeklinde bilgi vermektedir. Adeta Nil nehrini bu özelliğine delil olmak üzere söz konusu hadîslere yer vermektedir ki, bu yaklaĢım tarzından onun

18

Bu hadis, Hz. Peygamber‟in miracının anlatıldığı uzunca rivayetin bir bölümüdür. Ġbn Battûta burada, olduğu gibi nakletme yerine hikâye etme Ģeklinde hadislere yer verdiği için asıl kaynaklarla arada manayı bozmayacak bazı nüanslar görülmektedir. “Cebrâil‟e sordum” cümlesinin “Cebrâil‟e sordu” Ģeklinde nakledilmesi gibi. Bk. Nesaî, Salât, 1; Buhârî, Bed‟u‟l-Halk, 6; Enbiyâ, 24, 43; Menakıbu‟l-ensâr 42; EĢribe 12; Fedâilu‟l-Ashâb, 42; Müslim, Ġman, 74/264; Tirmizî, Tefsîr, 82/3346.

19

Ġbn Battûta‟nın rivayetinde manayı bozmayacak takdim ve tehir vardır. Kaynaklardaki sıralama Seyhan, Ceyhan, Fırat

ve Nil Ģeklindedir. Bkz. Müslim, Cenne, 10/26.

Ġbn Battûta‟nın eserini tercüme ederek yayınlayan A. S. Aykut‟un bu hadislerle ilgili olarak dipnotunda verdiği bilgi gerçeği yansıtmamaktadır. O, düĢtüğü dipnotta “Nehirlerle ilgili bu tür hadisler Peygamberimizin vefatından sonra hicri 3. Yüzyılda coğrafya ve tarih bilginlerinin kitaplarında ortaya çıktı. Sahih sayılmazlar. Böyle bir rivayeti, halk arasında yaygınlık kazanmıĢ hadisleri değerlendiren Aclûnî'nin KeĢfu'l-Hafâ'da kaydettiğini görüyoruz. Asıl rivayet Deylemî'den geliyor. Bkz. Aclûnî, KeĢfu'l-Hafâ, Beyrut, 1351 h. , C. 2, s. 329”, açıklamasında bulunur. Oysaki Aclûnî burada hadisin sıhhati ile ilgili bir değerlendirme yapmamaktadır. Ayrıca Aclûnî bazı takdim ve tehirlerle bu cennet ırmaklarına aynı eser c. 1, s. 465-466‟da da yer vermekte, sahih oldukları yönündeki değerlendirmelere değinmektedir. Kaldı ki Aclûnî'nin

KeĢfu'l-Hafâ'da kaydettiği ve halk arasında yaygınlık kazanmıĢ hadislerin hepsinin sahih olmadığı veya uydurma olduğu

iması da doğru değildir.

Mütercim A. Sait Aykut, bunun dıĢında da hemen hemen hadislerle ilgili bir tahriç veya değerlendirme bilgisi vermez. Dolayısıyla onun burada hadisin sıhhati ile ilgili yaptığı değerlendirme gerçeği yansıtmadığı gibi, Ġbn Battûta‟nın eserinde yer verdiği bütün hadislerin uydurma olduğu gibi okuyucunun zihninde bir algı oluĢmasına zemin hazırladığı kanaatindeyiz.

(12)

bu hadîsleri hakiki anlamda cennetten çıktıkları Ģeklinde değil, mecâzî anlamda yani geçtiği yerleri cennete çevirmesi olarak yorumladığını söyleyebiliriz.

Örnek-2: Ġbn Battûta, değerli ziyaretgâhlardan birinin de Uhud dağı olduğunu ve

mübarek bir dağ olan Uhud hakkında Peygamberimizin “ٗجذٔٚ بٕجذ٠ ًجج اذدأ ْئ -Uhud öyle bir dağ ki, o bizi sever, biz de onu severiz!” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 362)21 buyurduğunu belirtir ve peĢinden Ģu açıklamayı yapar: “Bu dağ Medine civarında Ģehre yaklaĢık bir fersah uzaklıktadır. Onun karĢısında ulu Ģehitlerin gömüldüğü yer var. Resûlüllah'ın amcası Hz. Hamza'nın mezarı orada; Uhud SavaĢı'nda Ģehit olan Peygamber ashabının kabirleri de onun etrafında. Hepsi Uhud'un kıble yönüne doğru dizilmiĢtir. Uhud dağına giden yol üzerinde Hz. Ali'ye ve Selmân-ı Fârisî'ye nispet edilen iki mescit var. Peygamber efendimize Fetih sûresi'nin Allah tarafından indirildiği mekân olarak bilinen “Mescidü'l-Fetih” adlı mabet de orada.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 373)

Müellifin açıklamalarından onun bu hadîste geçen Uhud dağını, fiziki anlamda bir dağ olarak değil, bu dağda medfun bulunan Ģehitler ve cereyan eden çeĢitli olaylarla iliĢkilendirdiği Ģeklinde yorumladığı sonucunu çıkarabiliriz.

Örnek-3: Hacer-i Esved ile ilgili bir hadîs: “ٗضسأ ٟف الله ٓ١ّ٠ (دٛعلأاشجذٌا) ٗٔئ -Hacer-i Esved yeryüzünde Allah'ın sağ elidir.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 373)22

Ġbn Battûta, bu hadîsi rivayet ederken Ģu bilgilere yer verir: Hacer-i Esved'in etrafı gümüĢ bir levha ile bağlanmıĢtır. Beyaz gümüĢ, siyah taĢ üzerinde çok dikkat çekiyor. Bakanların gözleri bu tatlı manzarayı temaĢa ederek aydınlanır. Onu öpen kimsenin ağzında hoĢ bir tat meydana gelir, kendini oradan ayırmak istemez; Cenab-ı Hakk'ın bir lütfu iĢte! Bu konuda Peygamberimizin Ģu sözü yeterlidir: “Hacer-i Esved yeryüzünde Allah'ın sağ elidir.“ (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 362) Müellif burada bir nevi Hacer-i Esved‟in temsilî anlamını vurgulamaya yönelik ifadeler kullanmakta, hangi özellikleri ile yeryüzünde Allah‟ın sağ eli olduğuna dikkat çekmiĢ olmaktadır.

Örnek-4: Yemenliler ili ilgili hadîs: خ١ٔبّ٠ خّىذٌاٚ ْبّ٠ ْبّ٠لإا - Ġman Yemenlidir! Hikmet de

Yemenlidir!” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 402)23

Ġbn Battûta bu hadîsi zikretmeden önce Ģu açıklamaları yapar: (Yemen‟de) Becîle, Zehrân, Gâmid ve diğer kabilelerin oturduğu yüksek yörelerde arazi çok verimlidir. Bol miktarda üzüm ve buğday yetiĢtirilir. Halkı da temiz yüreklidir; güzel ve etkileyici konuĢmak, altın kalplilik, sağlam inanç bakımından parmakla gösterilir oraların ahalisi. Tavafa çıktıkları zaman hep birden atılırlar Kabe'ye; çevresine doluĢur, örtüsüne asılırlar. Gönüllerinden çıkan hüzünlü duaların tesiriyle gözleri yaĢla dolar. Bakarsın ki çevreden birtakım kimseler toplanır, onların dualarına amin der. MüthiĢ bir kütle halinde yanaĢtıkları için hiç kimse onlarla beraber tavafa ve Hacer-i Esved'i selamlamaya imkân bulamaz. Deri giyinirler, cesurdurlar. Bunlar Mekke'ye yaklaĢtıkları zaman yollarda pusu kurmuĢ bedeviler taarruzdan sakınırlar. Mekke'ye uzak beldelerden gelen kiĢi,

21

Aynı lafızlarla ve bazı nüanslarla sahih hadis kaynaklarında yer almaktadır. Bk. Müslim, Hac, 93/504; Buharî, Cihâd, 71, 74; Enbiyâ, 8, 27; Et‟ıme, 28; Daavât, 36; Ġ‟tisâm, 16; Muvatta, Câmi, 3/10; Tirmizî, Menâkıb, 68/3922.

22 Bazı ziyadelerle mevkuf olarak Ġbn Abbas, (Abdurrezzâk, 1403: c. 5, s. 38, 39; Ezrakî, ts. : c. 1, s. 323-326; Fakihî,

1414: c. 1, s. 88-89; Ġbn BeĢrân, 1997: s. 29; Begâvî, 1983: c. 7, s. 114) Enes b. Malik ve Cabir b. Abdullah‟ın (Deylemî, 1986: c. 2, s. 159) sözü olarak da rivayet edilmektedir. Bazı rivayetlerde “er-ruknü‟l-yemânî” ifadesiyle Hacer-i Esved kastedilerek “ َُٗمٍَْخ بَِٙث ُخِفبَصُ٠ ِٟزٌَّا ِ َّالله ُٓ٠ َُِ٠ ََُٛ٘ٚ -Allah'ın sağ eli ki o, onun vasıtasıyla yarattıklarıyla/kullarıyla musafaha eder” ifadesine yer verilir. (Ġbn Huzeyme, ts. : c. 4, s. 221; Taberânî, ts. : c. 1, s. 177; Ġbn ġâhîn, 2004: s. 103; Hâkim en-Nîsâbûrî, 1990: c. 1, s. 627; Beyhakî1993: c. 2, s. 162. ) Hadis metnini " َُٖدبَجِع بَِٙث ُخِفبَصُ٠ ِضْسَلأا ِٟف ِ َّالله ُٓ١َِّ٠ ُدَْٛعَلأا ُشَجَذٌْا" Ģeklinde merfû olarak nakleden Ġbn Cevzî, bu rivayetin uydurma olduğunu belirtir. Bk. Ġbn Cevzî, 1981: c. 2, s. 85.

23

Bu hadis, Ġbn Battûta‟nın naklettiği Ģekliyle ve daha uzun bir rivayetin bir parçası olarak kaynaklarda yer almaktadır. Bkz. Buhârî, Menâkıb, 2; Meğâzî, 74; Müslim, Ġman, 21/82, 88-90; Tirmizî, Menâkıb, 72/3935; Ġbn Hanbel, 2001: c. 12, s. 133, 402.

(13)

onlara yol arkadaĢlığı yaparsa mutlaka övgüyle yad eder bu arkadaĢlığı.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 402)24

Ġbn Battûta bu kabilelerin faziletlerini burada saydıktan sonra onların bu güzelliklerine delil olarak bu hadîs zikretmesi, aynı zamanda hadîsi nasıl yorumladığının ipuçlarını da vermektedir.

Örnek-5: Ġbn Battûta, baĢkalarının hadîslerle ilgili yorumlarını da nakleder. Bunun bir

örneği Hz. Ömer‟in Mescid-i Nebevî‟yi geniĢletme çalıĢmaları vesilesiyle gündeme gelmiĢtir. O, “Peygamberimizin zaman zaman ' ذجغٌّا ٟف ذ٠ضٔ ْأ ٟغجٕ٠ -mescidi geniĢletmemiz lazım' dediğini duymasaydım bu iĢi yapmazdım!” diyerek peygamberimizin hadîsini nakletmiĢ, sonra “Bu mescidi sahraya kadar geniĢlettik [diyelim], yine de Resûlüllah‟ın mescidi sayılır!” sözleriyle bu hadîsi nasıl anladığını ifade etmeye çalıĢmıĢtır. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 352)

3. Hadîs Eğitimi ve Sünnet Kültürü Bilgisi

Bir seyyah olarak Ġbn Battûta gezip dolaĢtığı yerlerde katıldığı veya izlediği kadarıyla az da olsa hadîs eğitimi ve sünnet kültürünün halk arasındaki yeri ile ilgili anekdotlara yer vermektedir.

a. Hadîs Eğitim-Öğretim Usûlü

Belli bir bölgeye ait de olsa seyahatnamede verilen bilgilerden söz gelimi DımeĢk Camii'nde çeĢitli ilimlere ait ders halkaları olduğu ve Hadîs ilimlerinde uzman olan muhaddislerin yüksek kürsüler üzerinde kendi sahalarına ait kitapları okudukları bilgisini görmekteyiz. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 314) Yine Müellif ġiraz‟da bir ikindi vakti üç arkadaĢıyla Kâdî Mecdüddîn‟in ikametgâhı olan Mecdiyye Medresesi'ni ziyaret ettiğini, Ģeyhin huzurunda ikindi namazından sonra Kitabü'l-Mesabîh ile es-Sagânî'nin ġevariku'l-Envar'ı (MeĢariku'l-Envar'ı) okunduğunu haber verir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 37)

Ġbn Battûta‟nın kendisinin de katıldığı derslerle ilgili verdiği bir bilgi de dikkat çekicidir. Buna göre DımeĢk Camii'nde gerçekleĢen bu derse katılanların isimleri Muhammed b. Tuğrıl b. Abdullah b. Gazzâl Sayrafî adlı Ģahıs tarafından tek tek yazılmıĢtır. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 334)

b. Hadîs Rivayetinde Tesebbüt

Ġbn Battûta‟nın, Hz. Peygamber‟e izafe edilen her sözün O‟na ait olamayacağını, yani uydurma olabileceğini dikkate aldığı anlaĢılmaktadır. Nitekim o ġeyh Ata Evliya'nın zaviyesinin bulunduğu BeĢay dağına gittiklerini, üç yüz elli yaĢında olduğuna inanılan ve çokça ziyaretçisi olan bu kiĢiyi ziyaret eder. Ġbn Battûta Ģöyle anlatır: “Ondan hadîs aktarmasını rica ettim. Bana bir sürü hikâye anlattı! ġüphe ettim durumundan; ama en doğruyu Allah bilir.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 3, s. 60) Bu tutumuyla o hadîsleri kabulde aceleci olmadığını, aslını bilmediği rivayetlerde temkinli davrandığını göstermektedir.

Ġbn Battûta Hz. Ömer‟in hadîsleri kabuldeki tesebbütüyle ilgili bir anekdota da eserinde yer vermektedir. Ömer b. Hattab, hilafeti esnasında Mescid-i Nebevî‟nin geniĢletilmesini düĢünmüĢ ve bu amaçla Hz. Abbas‟a ait bir mıntıkanın mescide ilave edilmesi gerekiyordu. Hz. Ömer‟in tekliflerini Hz. Abbas kabul etmedi. Orada bulunan bir oluk mescide akıyordu. Ömer'in, “halka eziyet veriyor” diyerek söz konusu oluğu söküp atması üzerine Hz. Abbas bu iĢe bozuldu,

24

Müellif burada, bu kabilelerle ilgili görüĢlerini desteklemek üzere aslını baĢka kaynaklarda bulamadığımız “Onlara namaz kılmayı öğretiniz! Onlar da size Allah'a nasıl yalvarılacağını öğretsin!” ve “Kâbe‟nin çevresini onların arasında bulunarak tavaf ediniz. Çünkü rahmet ve esenlik onların üzerine yağmur gibi dökülür,” Ģeklinde iki hadis daha zikretmektedir. Bkz. Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 402.

(14)

Ömer ile münakaĢa etti. AnlaĢmazlık büyümesin diye Übeyy b. Ka'b'ı aralarında hakem tayin ettiler. Durumu anlattıklarında Übeyy b. Ka'b cevaben Ģöyle dedi:

“Bu konuda bilgim var” diyerek Resûlüllah (sav)‟den iĢittiğini belirttiği Hz. Dâvûd (as)‟ın mescid yapması sürecinde geliĢen olayları anlatır. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 353)

Mescidin geniĢletilmesi hususunda ihtilafa düĢtüğü Hz. Abbas ile aralarında hakem olan Ubeyy b. Ka‟b‟ın Hz. Peygamber‟den bir hadîs rivayet etmesi üzerine Hz. Ömer: “Anlattığınız Ģeyin Hz. Peygamber'in ağzından çıktığını bana kim ispat edecek?” deyince Übeyy b. Ka'b Ensar'dan bir grubu oraya getirmiĢ, onlar da bu rivayetin Hz. Peygamber‟den geldiğine Ģahitlik etmiĢlerdir. Hz. Ömer: “Senden baĢkası olmasaydı sözünü yine kabul ederdim, fakat sadece kesinlik istedim,“ diyerek hadîsleri kabuldeki titizliğini ortaya koymuĢtur. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 353)25

c. Resûlüllah (sav)’in Sünnetine Bağlılık Tezahürleri

Ġbn Battûta Ġslam coğrafyasında gezip dolaĢtığı yerlerde yaĢayan Müslümanların Hz. Peygamber‟in sünnetine olan bağlılıklarını ve O‟nun hatırasını nasıl yaĢattıklarını anekdotlar halinde bizlere aktarmıĢtır. Er-Rihle‟de tespit edebildiğimiz örneklerden bir kaçını burada zikretmek istiyoruz.

Örnek-1: Ġbn Battûta ġam hacılarının hakkında bilgi verirken onların Hz. Peygamber‟in

uygulamalarını nasıl canlandırdıklarına iĢaret eder. Buna göre, Tebûk'e varınca silahları kuĢanıp, kılıçları sıyırarak hamle edercesine yürümek ve hurma ağaçlarına vurmak, bunu yaparken de “Peygamberimiz bu Ģehre böyle girdi!” demek ġam hacılarının adetlerindendir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 347-348)

Örnek-2: Ġbn Battûta, Tebûk seferi esnasında vuku bulan bir olaya eserinde yer verir:

“…(Tebük'ten hareketin beĢinci günü kervan) Semûd kavmiyle ilgili meĢhur Hicr Kuyusu'na gelir. Su gürdür ama Peygamberimiz Tebük SavaĢı'nda buradan geçerken devesini süratlendirerek kimsenin o kuyudan içmemesini emrettiğinden çok susamıĢ olsalar bile hacılar oradan su içmez; kim bu suyla hamur yoğurmuĢsa hemen devesine yedirir…” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 348)26

Örnek-3: Ġbn Battûta Abdullah b. Ömer'in, “Resûlüllah (sav) de böyle yaptı” diyerek,

Mekke civarına yaklaĢınca Zu Tuva'da gecelediğini, burada boy abdesti aldığını ve ancak ertesi gün Mekke'ye gittiğini bildirmektedir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 382)27

Örnek-4: Ġbn Battûta Eğridir halkının “uğurlu olur” diyerek oruçlarını tiritle açtıklarını

bildirir. Onlar bu iftarlığın Nebî (sav) tarafından diğer yemeklere tercih edildiğini28

ileri sürerek: “Biz onun güzel âdetine uyarak yemeğe tiritle baĢlıyoruz!” derlermiĢ. (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 168)

25

Bu olay bazı nüanslarla Ģu kaynaklarda da geçmektedir: Ġbn Sa‟d, 1968: c. 4, s. 21; Ebu‟l-Arab et-Temîmî, ts. : s. 108-109; Ġbn Asâkir, 1995: c. 26, s. 370-371; Ġbn Kesîr, 1991: c. 1, s. 159; Semhûdî, 1998: c. 2, s. 73; Zehebî, 1998: c. 1, s. 8.

26

Ġbn Battûta‟nın bahsettiği bu olay bazı kaynaklarda Ģu Ģekilde geçmektedir: “Tebük seferi esnasında Rasûlullah (as) Hicr'e geldiğinde halka bu bölgenin kuyularından su içmemelerini ve oradan su alıp kullanmamalarını emretti. Bazıları; „-O su ile hamur yoğurduk ve oradan su aldık‟ dediler. Hz. Peygamber onlara, hamuru atmalarını, suyu da dökmelerini emretti. " Bkz. Müslim, Zühd, 1/40.

27

Ġbn Battûta‟nın naklettiği bu haber “Ġbn Ömer, geceyi Zû Tuvâ‟da geçirmeden ve sabah olunca (namaz kılıp) yıkanmadan Mekke‟ye girmezdi. Sonra o, Mekke‟ye gündüz girerdi. Hz. Peygamber‟in de böyle yaptığını söylerdi,” Ģeklinde ve benzer lafızlarla hadis kaynaklarında da yer almaktadır. Bkz. Buharî, Hac, 38, 148, 149; Müslim, Hac, 38/227; Ebû Dâvûd, Menâsik, 45/1865; Ġbn Hanbel, 2001: c. 10, s. 488.

28Eğirdir‟lilerin kastettiği Tirit ile ilgili rivayet Ģu hadis olabilir: “ÂiĢe‟nin diğer kadınlara üstünlüğü, tirid aĢının diğer

yemeklere üstünlüğü gibidir.” Bkz. Buharî, Fedâilu‟l-Ashâb, 30; Et‟ıme, 20, 25; Müslim, Fedâilu‟s-Sahâbe, 13/89; Tirmizî, Menâkıb, 63/3887; Et‟ıme, 31/1834; Nesaî, ĠĢretu‟n-Nisâ, 3.

(15)

Örnek-5:Mısır'ın Said bölgesinde kadılık yapan Necmeddin el-Asfûnî' kendini ibadete

vererek Mekke'ye geldi. O, her gün Ten'im yöresinden yola çıkarak umre yapardı. Peygamber Efendimizden rivayet edilen; “Ramazan'da umre yapmak benimle bir defa haccetmek gibidir!” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 391)29

hadîsine uyarak Ramazan'da da her gün iki defa umre yapardı.

Örnek-6: Ġbn Battûta zemzem suyundan içtiklerini belirtir ve “Allah elçisinden

aktarıldığı gibi bu su, hangi niyetle içilmiĢse o Ģeye yarar” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 367)30

diyerek söz konusu hadîse uygun bir davranıĢ sergilediğine iĢaret eder.

Örnek-7: Ġbn Battûta Mekke'den bir mil uzaklıkta Beyda civarında bir mescit bulunduğu,

karĢısında yol üzerine oturak gibi bir taĢ konulduğu ve onun üzerinde de nakıĢlar iĢlenmiĢ eski mi eski baĢka kalıntı bir taĢ olduğunu nakleder. O, Peygamberimizin umre dönüĢü dinlenmek için oraya oturduğuna halk arasında dolaĢan bir sözün varlığına dikkat çeker ve Halkın uğur ve bereket için bu taĢı öptükleri bilgisini nakleder. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 335)

Örnek-8:

Peygamber Efendimiz (sav) bi'setden önce, Hatice-i Kübra'nın (ra) sermayesi ile ticaret için Busra'yı ĢereflendirmiĢti. Anılan beldede Hazret-i Nebiyy-i ZiĢan efendimizin devesi çöktüğü yerde büyük bir mescit yapılmıĢtır. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 344)

d. Hz. Peygamberin Mucizelerine Yer Vermesi

Ġbn Battûta seyahati sırasında hadîs ve siyer kitaplarında geçen Hz. Peygamber‟in bazı mucizelerinin gerçekleĢtiği mekânlara iĢaret eder ve mevcut durum ve insanların konuyla ilgili inanıĢlarına/sözlerine yer verir.

Örnek-1: Ġbn Battûta seyahatinin Tebük kısmında, suyu kıt olan Tebük kuyusunun

suyunun Hz. Peygamber‟in mucizesi olarak bollaĢması hadîsesine Ģu Ģekilde yer verir: “Zatü'l-Hacc mevkiinde konakladık. Bundan sonra hiç su bulunmayan Beldah vadisine, oradan da Tebûk'e hareket ettik. Peygamberimiz buraya gazada bulunmuĢtur. Tebûk'te görülen bir kaynağın suyu daha önce gayet azmıĢ. Peygamberimiz orada abdest aldıktan sonra gürleĢmiĢ, ağza layık bir kıvamda akmaya baĢlamıĢ. Halen öyle bereketli akıyor”. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 346)31

Örnek-2:Resûlüllah (sav) önceleri mescitte bir hurma ağacının gövdesi üzerinde hutbe

okurdu. Minber inĢa olunduktan sonra hutbeyi minberde vermeye baĢladı. O zaman daha önce hutbe okuduğu hurma ağacının gövdesi; diĢi devenin sütten kesilen yavrusunun ardından ağladığı gibi inlemiĢtir.

Rivayete göre Resûlüllah (sav) dayanamamıĢ, minberden inerek hurma ağacını kucaklamıĢ ve inlemesini durdurmuĢtur. Hz. Peygamber bu rivayete göre Ģöyle demiĢtir: “Eğer o hurma kütüğünü kucaklamasam kıyamete kadar ağlardı.” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 355)32

29

Bu rivayet kaynaklarda “ġüphesiz Ramazan‟da umre yapmak hacca bedeldir –veya benimle birlikte hac yapmaya bedeldir”-, Ģeklindedir. Bkz. Muvatta, Hac, 21/66; Buharî, Cezâu‟s-Sayd, 26 (ta‟lîkan), Umre, 4; Cezâu‟s-Sayd, 26; Müslim, Hac, 36/221-22; Ebû Dâvûd, Menâsik, 79/1988-1990; Tirmizî, Hac, 95/939; Nesaî, Sıyâm, 6.

30 Bu rivayet bazı kaynaklarda yer almaktadır. Bkz. Ġbn Ebî ġeybe, 1989: c. 3, s. 274; c. 5, s. 63; Ġbn Hanbel, 2001: c. 23,

s. 140, 244; Ġbn Mâce, Menâsik, 78/3062. Ġbn Mâce‟nin muhakkiki M. Fuad Abdülbâkî, hadisin senedinin zayıf olduğunu belirtir. Münzirî ve Ġbn Kayyim el-Cevziyye ise hasen olduğunu belirtirler. Bk. Münzirî, 1417: c. 2, s. 136; Ġbn Kayyim el-Cevziyye, 1994: c. 4, s. 361.

31 Ġbn Battûta‟nın bahsettiği bu olay bazı kaynaklarda “…insanlar elleriyle azar azar suyu avuçlamaya baĢladılar. Böylece

bir miktar su biriktirildi. Hz. Peygamber o su ile ellerini ve yüzünü yıkadı, sonra da suyu yine aynı yere döktü. Bu sefer su, gürül gürül akmaya baĢladı ve insanlar su ihtiyacını oradan karĢıladılar” Ģekilde geçmektedir. Bkz. Muvattâ, Kasru‟s-Salât, 1/2; Ġbn Hanbel, 2001: c. 36, s, 389; Müslim, Fedâil, 3/10.

32

Ġbn Battûta‟nın bu rivayeti benzer lafızlarla bazı kaynaklarda rivayet edilmektedir. Bkz. Ġbn Hanbel, 2001: c. 4, s, 107, 227; c. 5, s, 399-400 (ġamile); Dârimî, Mukaddime, 6/39; Salât, 203/1604; Ġbn Mâce, Ġkāmetü‟s-salât, 199/1415. Bazı

(16)

Örnek-3:Ġbn Battûta, taĢların Hz. Peygamber‟e selam vermeisini Ģöyle nakleder: “Hz.

Fatıma‟nın doğduğu evin hemen yan tarafında Hz. Ebubekir'in evi bulunuyor; onun karĢısındaki duvarın içine mübarek bir taĢ gömülü. Bir tarafı dıĢarı çıkık; halk ona selam veriyor. Bu taĢın Peygamber Efendimize selam verdiği anlatılır: Bir gün Peygamberimiz, Hz. Ebubekir'in evine gelir; Ebubekir yoktur. Resûlüllah seslenince taĢ dile gelerek; “Ebubekir burada yoktur, ey Allah elçisi!” diye cevap verir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 380)33

e. Yöneticilerin Hadîsçilere Ġlgisi

Ġbn Battûta‟nın er-Rihle‟sinde verdiği bilgilerden bazı ülke yöneticilerinin ilim adamlarına özel bir ilgi gösterdiği anlaĢılmaktadır. Bunlardan hadîs kültürüyle ilgili olan bir örneğine burada yer vermek istiyoruz:

DımeĢk‟te hadîs dersleri vermekle ünlenmiĢ fıkıh bilgini Abdülaziz Erdevîlî bir gün Hint sultanının huzuruna gelir, sultan ona aylık yüz dinar gümüĢ, yani yirmi beĢ dinar altın maaĢ bağlar. Yine Hint sultanı huzurunda bulunduğu bir gün Abdülaziz Erdevîlî‟ye bir hadîs sorar. O ise bu konuya dair pek çok hadîsi art arda sıralar. Sultan, Abdülaziz Erdevîlî‟nin hafızasına hayret ederek “gerektiği Ģekilde muamele” etmedikçe onu meclisten kaldırmayacağına yemin eder. Sonra tahtından inerek onun eteğinden öper ve bir altın sini getirterek içine bin dinar altın koydurur, sonra siniyi eline alıp altınları fakihin üzerine saçarak: “Bu altınlar ve sini senindir!” der. (Ġbn Battûta, 1997: c. 2, s. 46)

Ġbn Battûta, Seyahatnâme‟sinde muhaddislerin diğer âlimlerden daha fazla değer gördüklerine dikkat çeker. Buna göre, DımeĢk Camii'nde çeĢitli ilimlere ait ders halkaları olduğunu, hadîs ilimlerinde uzman olan muhaddislerin ise yüksek kürsüler üzerinde kendi sahalarına ait kitapları okuduklarını haber verir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 314)

f. Sîreti Nebevî’den Kesitler Sunması

Ġbn Battûta gezisi esnasında Hz. Peygamber‟in çeĢitli konuĢma ve uygulamaların gerçekleĢtiği yerleri özellikle ziyaret etmeye çalıĢtığı anlaĢılmaktadır. O, bu mekanlarda Hz. Peygamber‟in sîretini konu alan bir çok anekdota da eserinde yer vermektedir.

Örnek-1: Ġbn Battûta Mescid-i Nebevî‟yi ziyaretinde onun kullanılan kapılarından

bahisle Ģu bilgilere yer verir: Bu yeraltı odasının üzerinde AiĢe anamızın, pederi Hz. Ebubekir‟in evine gitmek için kullandığı yol vardır. Hadîste bildirilen giriĢin burası olduğu kesin. Peygamber efendimiz bu yolun bırakılıp diğer yolların kapatılmasını salık vermiĢtir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 351)34

Örnek-2: Ġbn Battûta Hirâ mağarasını ziyaretinde de Ģu bilgileri nakleder:

Peygamberimiz vahiy gelmeden önce burada (Hira dağında) çokça ibadet etmiĢtir. Peygamberlik

kaynaklarda bu rivayette yer alan "Eğer o hurma kütüğünü kucaklamasam kıyamete kadar ağlardı” ifadesi bulunmamaktadır. Bkz. Buharî, Buyû‟, 32; Menâkıb, 25; Nesaî, Cuma, 17; Tirmizî, Cum‟a, 10/505; Menâkıb 6/3627; Dârimî, Mukaddime, 6/37.

33

Kaynaklarda böyle bir rivayeti tespit edemedik. Ancak nübüvvet öncesi süreçte “Mekke‟de bir taĢ vardı, Peygamber olduğum gecelerde bana selâm verirdi. Ben o taĢı Ģimdi bile tanırım,” rivayeti gibi, taĢların Hz. Peygamber‟e selam verdiğine dair sahih hadisler mevcuttur. Bkz. Müslim, Fedâil, ½; Tirmizî, Menâkıb, 5/3624; Ġbn Hanbel, 2001: c. 34, s. 419, 455; Dârimî, Mukaddime, 4/20.

34

Ġbn Battûta‟nın iĢaret ettiği yolun söz konusu edildiği hadis kaynaklarda Ģu Ģekilde geçer: “Malında ve arkadaĢlığında bana en cömert davranan insan, hiç Ģüphe yok ki Ebû Bekir‟dir. Eğer ben kendime bir dost seçecek olsaydım, mutlaka Ebû Bekir‟i seçerdim. Ama bizim Ġslâm kardeĢliğimiz vardır. Mescidde Ebû Bekir‟in kapısından baĢka hiç bir kapı kalmasın!” Bkz. Buharî, Salât, 80; Menâkıbu‟l-Ensâr, 45; Fedâilu‟l-Ashâb, 3; Müslim, Fedâilu‟s-Sahâbe, 1/2; Tirmizî, Menâkıb, 15/3660.

(17)

orada gelmiĢ, vahiy orada baĢlamıĢtır. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 384)35

Burası Efendimizin ayakları altında titremiĢ, Resûlüllah (sav) Ģöyle buyurmuĢtur: “Dur! Senin üstünde bir Allah Elçisi, bir doğrulayıcı, bir Hak Tanığı var!” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 384)36

Örnek-3: Ġbn Battûta Mescid-i Nebevî‟deki minberin kim tarafından yaptırıldığı

hususuna er-Rihle‟de yer verir. Buna göre Mescid-i Nebevî‟deki minberi kimin yaptığı hakkında çeĢitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre Temîm ed-Dârî adlı sahabe tarafından, baĢka bir rivayete göre ise Medine'de Ensar‟dan bir kadının kölesi yapmıĢ bu minberi ki bu sahih hadîslerde geçmektedir. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 355)37

Örnek-4: Ġbn Battûta Hz. Peygamber‟in hac esnasındaki uygulamalarına da iĢaret eder:

Peygamber Efendimiz Mescid-i Haram‟a girdiği zaman Allah Evi'ne gelip yedi defa tavaf eder sonra Ġbrahim‟in Makamı'nı Ģereflendirerek “Ġbrahim‟in Makamı'nı namazlık edinin!” (Bakara, 126) mealindeki ayeti okur ve arka tarafta iki re kat namaz kılardı. (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 374)38

Örnek-5: Ġbn Battûta Mescid-i Nebevî‟ye sahâbîler tarafından bazı ekler yapılması

hususundaki görüĢmelere eserinde yer verir: Yağmur yağdıkça çardaktan mescide su damladığından, ashâb-ı kirâm damın çamurla sıvanması hususunda Resûlüllah‟la konuĢmuĢlar; Peygamber Efendimiz ise Ģöyle cevap vermiĢtir: “Peygamber Musa'nın çardağı yahut gölgeliği gibi bir gölgelik yeterlidir. Durum bundan da basit!” Bazıları; “Musa'nın gölgeliği nedir?” diye sorunca Ģu cevabı vermiĢtir: “Ayağa kalktığı vakit baĢı yukarıya dokunurdu. Böyle bir gölgelik!” (Ġbn Battûta, 1997: c. 1, s. 352)39

Sonuç

Özellikle Müslüman gezginlerin değiĢik tarihlerde Ġslam coğrafyası baĢta olmak üzere gezdikleri ülkeleri çeĢitli yönleriyle anlattıkları seyahatnamelerin, ilgili döneme yönelik yapılacak araĢtırmalar açısından önemli bir yeri vardır. Bu seyahatnamelerden biri, Ġbn Battûta‟nın, 14. yüzyılda yaklaĢık 28 yıl süren dünya turu sırasında gezip gördüğü yerleri yazdığı ve Ġslam tarihinin ve kültürünün ilgili dönem hakkında yazılı olarak ayrıntılı bilgiler sunduğu Tuhfetu‟n-Nuzzâr fî

Ğarâibi‟l-Emsâr ve‟l-Esfâr isimli seyahatnamesidir.

Ġbn Battûta, dindar bir kimse olması itibariyle her gittiği yerde, din adamları ile tanıĢmıĢ mukaddes makamları ziyaret etmiĢ, dini müesseseler hakkında malumat toplamıĢtır. Onun için seyahat aynı zamanda hem öğrenmek hem de öğretmek gibi bir eğitim sürecini de ifade eder. Zira

35

Ġbn Battûta‟nın Peygamberimizin nübüvvetin baĢlangıç süreciyle ilgili olarak naklettiği bu haber hadis kaynaklarında da yer almaktadır. Bkz. Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, 1999: c. 3, s. 73; Buharî, Bed‟u‟l-Vahy, 1; Enbiyâ, 21; Tefsîr, 96; Ta‟bîr, 1; Müslim, Ġman, 73/252; Fakihî, 1414: c. 4, s. 154; Âcurrî, 1999: c. 3, s. 1436.

36

Benzer lafızlarla kaynaklarda yer almaktadır. Bkz. Ġbn Hanbel, 2001: c. 1, s, 478-479; c. 3, s. 175, 181, 185, 186; c. 15, s. 252; c. 38, s. 19; Müslim, Fedâilu‟s-Sahâbe, 6/50; Tirmizî, Menâkıb, 19/3696, 3699; 28/3757; Ebû Dâvûd, Sünnet, 9/4648; Ġbn Mâce, Ġman, 11/134. Bazı kaynaklarda ise Hira yerine Uhud zikredilmektedir. Bkz. Buharî, Fedâilu‟l-Ashâb, 5, 6, 7; Ebû Dâvûd, Sünnet, 9/4651; Tirmizî, Menâkıb, 19/3697.

37

Ġbn Battûta‟nın sahih hadislerde olduğunu belirttiği rivayet bazı kaynaklarda Ģu Ģekildedir: Bir kadın Hz. Peygamber‟e “- Ey Allah‟ın Resûlü, üzerine oturman için sana bir minber yaptırayım mı? Benim marangoz bir kölem var” dedi. Hz. Peygamber de; “- Arzu edersen yaptır!” buyurdu. Bunun üzerine kadın minberi yaptırdı. . .” Bkz. Buhârî, Salât, 64; Buyû„ 32.

38

Hz. Peygamber‟in bu uygulamasına hadis kaynaklarında da yer verilmektedir. Bkz. Ġbn Hanbel, 2001: c. 22, s. 326; Dârimî, Menâsik, 34/1892; Müslim, Hacc, 19/147; Ġbn Mâce, Menâsik, 84/3074; Ebû Dâvûd, Menâsik, 58/1905; Tirmizî, Hac, 33/856; 38/862; Tefsîru‟l-Kur‟ân, 3/2967; Nesâî, Hac, 149/2939; 163/2961, 2962; 172/2974.

39 Bazı kaynaklarda da zikredilen "Peygamber Musa'nın çardağı yahut gölgeliği gibi bir gölgelik yeterlidir”, ifadeleri

dıĢındaki bilgiler farklılık göstermektedir. El-Elbânî, Rivayetin bu kısmının hasen hadis hükmünde olduğu kanaatindedir. Bk. Elbânî, 1995: c. 2, s. 180; a. mlf. , Sahîh-ts. : c. 2, s. 741. Kaynaklarda "Musa'nın gölgeliği nedir?" sorusunun muhatabı ise ravi Hasan el-Basrî olarak görülmektedir. Bkz. Abdurrezzak, 1403: c. 3, s. 154; Dârimî, Mukaddime, 6/38; Ġbn Ebi‟d-Dünyâ, 1997: s. 184; Bezzâr, 1988: c. 1. s. 262; Taberânî, 1984: c. 3. s. 233; Beyhakî, 1988: c. 2, s. 542; Ġbnu‟n-Neccâr, ts. : s. 87; Diyarbekrî, ts. : c. 1, s. 346; Semhûdî, 1998: c. 1, s. 258.

Referanslar

Benzer Belgeler

2015 Toplu Sözleşme görüşmelerinde Ocak 2016’dan geçerli olmak üzere haftalık 2 saat olarak ücretlendirilen nöbetler için nöbet tutulan saat kadar ek ders ücreti

Namazdan sonra bir kere sağa ve iki kere (sağa ve sola) selam verilmesi rivayetleri gibi…bazen bir adam Resulüllah bir şeyi emrederken hazır bulunur. Sonra Resulüllah o adam

Halife Muâviye'nin isteğiyle Mısır Valisi Mesleme, 673 yılında ilk câmiiyi yıktırarak doğu ve kuzey tarafından daha geniş olarak yaptırmış, Makrizi’ye

İbn Battûta ya göre Halep şehri güzel bir şehir olup yapı olarak düzenli inşa edilmişti.. Şehrin sokakları

1.1.4.Hayatın Dönüm Noktalarıyla İlgili Gelenek ve Görenekler

Tiyatrosunda onun için bir jübile vermek, Şehzadebaşında çalışan tuluat sanatkârları da, birer gece­ lerinin hasılatını Asım Babaya he­ diye etmek.... Bu

İnsan genomunun %1’lik bölümünü çözmenin yıllar aldığını, ancak bundan sonraki her yılda bu oranın ikiye katlanarak, insan genomunun tamamını çözmenin yalnızca yedi

“’İnâyetu’l-Melik’il-Mün’im” isimli şerhlerini tanıtarak, bu kitaplardaki metodundan bahsetti. Muhammed “Dua ve zikir hadislerini ihtiva eden kitapların