XV!SI. yüzyıla
ait
msrmer
bir
havuz
eteği
Yılmaz ÜNGE
Mimar İ.T.Ü.Saraçhane'deki Amcazade Hüseyin Paşa külliyesinin 1966 yılında T ü r k İnşaat ve Sa-nat Eserleri Müzesi olarak açılışına kadar. Vakıfların Şehzade İmaretindeki inşaat de-posunda m u h a f a z a edilen m e r m e r bir ha-vuzun etek parçaları yazımızın konusudur.
Yan yana getirildiğinde kareye yakın fakat gayrimuntazam bir dikdörtgeni ta-mamlayan ve değişik ölçülerde dört parça-dan ibaret olan bu havuz eteği, halen yuka-rıda adını zikrettiğimiz külliyenin avlusu içinde bir köşeye monte edilmiştir. Dairevî dilimli motiflerin sınırlandırdığı, ortası ka-b a r t m a ka-balıklarla süslü, çukur fakat enli ka-bir bordürü ihtiva eden bu etek, dıştan dışa takriben 2.31 X 2.12 m . ebadındadır. T a r a -fımızdan çizilen plan krokisinden de görüle-bileceği üzere, eteğin çerçevelediği sahanın ortasında takriben 0.75 X 0.81 m . ebadında bir boşluk mevcuttur. Bunun yerinde evvel-ce, yüksekçe kenarlı ve fıskiyeli bir havuz haznesinin olduğunu tahmin ediyoruz. Etek parçalarının iç kenarlarındaki gayrimunta-zamlık ve bu kısımlarda etek üzerinde görü-len eski harç bakiyeleri tahminimizi kuvvet-lendirmektedir
(1)-Dikdörtgen köşegenleri hizasında yan yana eklenen y a m u k şeklindeki dört parça-dan (1) numaralısı en büyüğü, bunun kar-şısına gelen (3) numaralısı en küçüğüdür. Bu iki y a m u k şeklin alt tabanları, dikdört-genin kısa kenarlarını, (2) ve (4) numaralı-ları da, (1) numaralı parçanın kenarnumaralı-larıyle dikdörtgenin uzun kenarlarını teşkil etmek-tedir. (4) numaralı parçanın bir kısmı kırı-larak kaybolmuştur (2).
M e r m e r eteğin dört tarafı, T ü r k barok tezyinatında çok görülen dairevî dilimler-den ibaret, (S) profili fisto şeklindeki mo-tiflerin sınırlandırdığı 6 cm. derinlikte ve takriben 55 cm. genişlikte bir bordürle
süs-lenmiştir. Bu bordürün içine kabartma ola-rak işlenmiş büyüklü küçüklü balıklar ise eserin orijinalitesini teşkil etmektedir. H e r parçada, balıklı bordürün iç tarafında dört, d:ş tarafında ise, (1) numaralı hariç, on adet dairevî dilim vardır. Bunlar, parçala-rın eklendiği köşelerde çeyrek daire şeklin-de ve d a h a geniş çaplı dilimlerle birbirine bağlanır. Ancak (1) numaralı parçanın or-tasında, yanlardaki üçer dilimden sonra (S) şeklinde kıvrımlarla bağlanan yarım daire şeklinde bir girinti ile balıklı bordür geniş-letilmiştir. Bu girintinin etek kenarına teğet teşkil ettiği noktada, ağzı büyük bir balık başı görülür. Balığın gözleri kırmızı renkli mermerden kakma olarak yapılmıştır. Alnı-nın ortasındaki baklava şeklinde boşlukta da muhtemelen böyle renkli taştan bir parça bulunmaktaydı. Girintinin iki tarafındaki üçer dilimden merkezlerinde, diğerlerinden farklı olarak ve yine muhtemelen renkli taş kakma parçaların oturtulabileceği, yarım daire yuvalar görülmektedir. Kompozisyon-daki ve işlenişindeki bu özel durum dolayı-sıyle, (1) numaralı etek parçası havuzun en önemli kısmıdır. Bu parçanın ortasındaki büyük balık başının içinde, 2 cm. çapında bir kanal açılmış olmasına bakarak, eteğe s'.ıyıın buradan girdilini tahmin ediyoruz. Bu enteresan havuzun nasıl bir yerde bulun-duğunu katiyetle tesbit edemediğimiz için (1) numaralı parçanın, havuzun oturtulduğu döşemeye nasıl bağlandığını bilemiyoruz (3). Takriben 14 cm. kalınlığında m e r m e r lev-halardan işlenmiş olan etek parçalarının, dış kenarları 6 cm. ye kadar m u n t a z a m kesil-miştir. Bu kesim tarzı, ve balık başlı dairevî girintinin dışında, kenarları yine (S) profilli bir kanal başlangıcının mevcudiyeti, havuz eteği çevresindeki döşemenin aynı hizada ve kagir olduğunu, kanalın da bu döşeme
için-de için-devam ettiği fikrini vermektedir. Böylece (1) numaralı parçadan eteğe gelen su, ha-vuzun merkezindeki fıskiyeden dökülenlerle beraber yanlarda dolaşarak, (3) numaralı parçanın dış kenarı ortasına açılmış 2 cm. çapındaki küçük bir delikten boşalmakta-dır (4).
(1) Anadoluhisarı'nda Amcazade H ü -seyin Paşa'nm (Meşruta Yalı) diye bilinen ahşap sofasının ortasında bulunan fıskiyeli havuz ile Emirgân'da (Şerifler Yalısı) diye tanınan ahşap yalının sofasındaki fıskiyeli havuz bu hususta iyi fikir vermektedir.
(2) Planda kesik çizgilerle gösterilen bu. kısım sonradan, havuzun m o n t a j ı sıra-sında, tekrarlanan motiflerden istifade edi-lerek tamamlanmıştır.
(3) Sayın Fazıl Ayanoğlu'ndan öğren-diğimize göre bu etek parçaları Arakiyeci Hacı Hüseyin Ağa Camiinden getirilmiştir.
(4) T ü r k su mimarisinde, zemine göm-me olarak yapılmış fıskiye, selsebil ve ha-vuzlarda, gelen suyun zemin döşemesine oyularak açılmış, motifli veya düz kanal-lardan geçirilerek havuza akıtıldığını; ze-minden yüksek olarak yapılmış fıskiye, sel-sebil ve havuzlarda ise, dökülen suyun yine aynı şekilde kanallardan toplanarak dışarıya atıldığını gösteren pek çok örnek mevcuttur. Birinci tipe örnek olarak K o n y a ' d a İnce Minareli Darülhadis'inin avlusundaki havu-zu (XIII. yüzyıl), Bakırköy'de M i m a r Koca Sinan'ın Siyavuş Paşa için yaptığı kasrın havuzunu (XVI. yüzyıl), Beylerbeyi'nde H a -sip Paşa Yalısı'nm bahçesindeki havuzu (XIX. yüzyıl) söyleyebiliriz. İkinci tipe ör-nek olarak da K o n y a - Akşehir'de Seyyid M a h m u d H a y r a n zaviyesindeki XIV. yüzyıla ait havuzu (halen yıkılmış bulunan bu
zavi-Bordürü süsleyen kabartma balık mo-tifleri, y a n d a n görülemeyeceği için tepede gösterilen küçük yuvarlak gözleri hariç, bas-larını gövdeden ayıran kavisli solungaç çiz-gileri ve yüzgeçleri ile oldukça tabiî bir şe-kilde işlenmiştir. Balıklar arasında iki ayrı cins fark edilmektedir. Yavrularıvle bera-ber dolaşan, birbirleriyle mücadele eden, hatta kendinden küçükleri yutan balıklar ve (3) ile (4) numaralı parçalarda görülen, kılıç balığı gibi uzun bir üst çenesi bulunan ba-lıklar. Evvelce boyalı olup olmadığını bile-mediğimiz bu balıkların, az derinlikte ve ağır ağır akan su içinde, fıskiyeden düşen damlaların meydana getirdiği titreşimlerin tesiri ile uzaktan yüzer gibi göründüklerini düşünmek gerekir.
Gerek İs'.âmiyette ve gerekse Hıristi-yanlıkta teolojik, mitolojik veya astrolojik bazı varlıklara sembol olan balık, hakikatte su ile çok yakın alâkası bulunan bir canlı-dır. Buna göre, T ü r k sanatkârlarının su oyunlarına yer verdikleri m i m a r î eserlerde balık motifini belli bir fikirle veya hiç bir ön fikre kapılmadan kullanmış oldukları düşünülebilir. Burada dikkate değer husus, bahis konusu havuz eteğinde, serbest bir kompozisyonla yerleştirilmiş balık motifleri-nin, eski devirlerden beri T ü r k sanatkârları-na ilham kaysanatkârları-nağı olan hayvan mücadelele-rini canlandıracak şekilde işlenmesidir.
Di-yenin havuzundan ve bunun suyunu boşal-tan, mermere oyulmuş yılankavi kanallar-dan bazı parçalar kalmıştır), Mardin'de Ka-sımiye Medresesinin avlusundaki havuzu (XV. yüzyıl), Kayseri'de Zennecioğulları'nın evinin bahçesinde bulunan havuzu (XIX. yüzyıl) zikredebiliriz. H e r iki tipin birleşti-rildiği haller de vardır. Beylerbeyi Sarayı-nın müştemilatından M e r m e r Köşkün sefa-sında, yan duvarlardaki selsebillerden dökü-len su, döşemede açılmış motifli kanallardan geçerek ortadaki havuza akar. F a k a t bu çe-şit su oyunlarında en güzel örnek Sadabad Sarayında, X V I I I . yüzyıl eseri olan Çağla-yan Köşkünün önündeki çağlaÇağla-yanlarda bu-lunmaktadır. Kâğıthane deresinin üzerinden aynı z a m a n d a birer geçit vazifesini gören bu şeddelerden ikincisi, mermer döşemeye
TÜRK İNŞAAT VE SANAT 'ESERLERİ
v