• Sonuç bulunamadı

Arapçada âmil ma'mûl ilişkisi ve Arap gramerindeki yeri ve önemi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Arapçada âmil ma'mûl ilişkisi ve Arap gramerindeki yeri ve önemi"

Copied!
143
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

DOĞU DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI ANABĠLĠM DALI

ARAP DĠLĠ VE EDEBĠYATI BĠLĠM DALI

ARAPÇADA ÂMĠL MA’MÛL ĠLĠġKĠSĠ VE ARAP

GRAMERĠNDEKĠ YERĠ VE ÖNEMĠ

Küddusi BĠRER

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DanıĢman

Doç. Dr. Mahmut KAFES

(2)

ii

ĠÇĠNDEKĠLER

BĠLĠMSEL ETĠK SAYFASI ... İİİ YÜKSEK LĠSANS TEZĠ KABUL FORMU ... İV ÖNSÖZ ... V ÖZET ... Vİ SUMMARY ... Vİİ KISALTMALAR ... Vİİİ TRANSKRĠPSĠYON SĠSTEMĠ ... İX GĠRĠġ ... X BĠRĠNCĠ BÖLÜM ... 1 1. ÂMİL ... 1

1.1. Âmilin Sözlük ve Terim Anlamı ... 1

1.2. Dilbilgisinde Âmilin Yeri ve Önemi ... 3

1.3. Âmilin Çeşitleri ... 5

1.3.1. Amel Etmesi Bakımından Âmilin Çeşitleri ... 5

1.3.1.1. Aslî Âmil ... 5

1.3.1.2. Zâid Âmil ... 6

1.3.1.3. Şibh-u Zâid Âmil ... 9

1.4.2. Özelliği Bakımından Âmilin Çeşitleri ... 10

1.4.2.1. Lafzî Âmil ... 14

1.4.2.2. Semâi Âmil ... 14

1.4.2.3. Kıyasi Âmil ... 40

1.4.2.4. Mânevî Âmil... 48

2. ÂMİLSÖZCÜKLERİ ... 50

2.1. Harflerden Âmil Olanlar ... 50

2.2. Fiillerden Âmil Olanlar ... 63

2.3. İsimlerden Âmil Olanlar ... 70

ĠKĠNCĠ BÖLÜM ... 78

1. MA‟MÛL ... 78

1.1. Ma‟mûlun Sözlük ve Terim Anlamları... 78

1.2. Dilbilgisinde Ma‟mûlun Yeri ve Önemi ... 79

1.3. Ma‟mul Çeşitleri ... 79

1.3.1. Aslî ma‟mul ... 79

1.3.2. Tâbî Olma Yoluyla Ma‟mûl Olanlar: ... 90

1.3.3. Ma‟mûlun İrabı ... 94

1.3.4. Ma‟mûl Olmayanlar ... 106

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ... 108

ÂMİL-MA‟MÛLKONUSUNDADİLCİLERİNGÖRÜŞLERİ ... 108

SONUÇ ... 127

(3)

iii

BĠLĠMSE

(4)

iv

(5)

v

ÖNSÖZ

Dilin insan ve toplum hayatındaki yeri ve önemi tartışılmaz. Sosyal hayatın, kültürün ve gelişimin belki de en önemli unsuru olan, aynı zamanda toplumların millet olmasını sağlayan ve bu bilinci bünyesinde barındıran dil, insanların dikkatini büyük ölçüde üzerine çekmeyi başarmıştır.

Dilin önemine binaen her millet kendi dilini geliştirmek, toplum içinde bir dil birlikteliği sağlamak ve yanlış kullanımların önüne geçmek için dilin kurallarını ortaya koyma yolunda yoğun çabalar sarf etmiştir.

Bu çabaları takdir etmek ve gerekliliğine dikkat çekmek amacıyla bu çalışmamızda biz, önemli nahiv konularından biri olan âmil ve ma‟mûl bahislerini ele almaya karar verdik. Âmil-ma‟mûl, gramerin hemen hemen her alanını ilgilendiren bir konu olmasına rağmen üzerinde fazla yoğunlaşılamamıştır. Sadece âmilleri oluşturan bir kısım konular ve bunların ma‟mûller üzerindeki etkileri (irâb) ile ilgili bazı çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda Arap gramerinin ortaya çıkışını ve aynı zamanda olgunlaşmasını sağlayan etkenlerden biri olan âmil ve bundan etkilenen ma‟mûl konuları detaylı bir şekilde ele alınmaya çalışılmıştır.

Bu konuda genellikle Avâmil adıyla bazı müstakil çalışmalar yapılmışsa da konunun önemine binaen gramer kitapları âmil-ma‟mûle yer ayırmışlardır.

Biz bu çalışmamızda başta âmil-ma‟mûl ilişkisi, çeşitleri, dilbilgisine olan katkısı ve konuyla ilgili nahivcilerin görüşlerine yer verdik. Konuyu kapsamlı bir şekilde ele alarak örneklerle daha anlaşılır hale getirmeye çalıştık. Gerek tez konusunun seçimi gerekse çalışma esnasında katkılarını benden esirgemeyen danışman hocam sayın Doç. Dr. Mahmut KAFES‟e teşekkürü bir borç bilirim.

Küddusi BİRER Konya 2012

(6)

vi T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı: : Küddusi BİRER

Numarası: : 094204011002

Ana Bilim/Bilim Dalı :Doğu Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı/Arap Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı : Doç. Dr. Mahmut KAFES

Tezin Adı : Arapçada Âmil Ma’mûl İlişkisi ve Arap Gramerindeki Yeri ve Önemi

ÖZET

Bu çalışmada âmil ve ma‟mûl ilişkisi, gramerdeki yeri ve önemi konuları ele alınmıştır. Her dilin kendine has sözdizimi ve sözdizimi özellikleri bulunmaktadır. Arapça bir cümlede önce yer alan unsur âmil, etkilenen unsur ma‟mûl, bu işlem ise amel diye adlandırılmaktadır. Arap gramerinin neredeyse tamamını içine alan âmil ve ma‟mûl, kelimelerin birbirlerinden etkilenerek değişikliğe uğraması ve bu değişikliğe neden olan etkenleri işleyen bir konudur.

Çalışmamızı üç bölümde ele aldık. Birinci bölümde, âmil ve önemini, âmil çeşitlerini ve âmil konumunda olan kelimeleri ele aldık. İkinci bölümde, ma‟mûl ve önemi ile ma‟mûl çeşitlerine yer verdik. Son bölümde ise âmil- ma‟mûl konusunda dilbilimcilerin görüşlerini işledik.

Sonuç bölümünde ise konuyla ilgili genel kanaatimizi belirttik. Anahtar Kelimeler: Arap Grameri, Âmil, Ma‟mûl, İrâb, İlişki, Önem

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24

(7)

vii T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Öğ

renci

ni

n

Adı Soyadı :Küddusi BİRER

Numarası: :094204011002

Ana Bilim / Bilim Dalı :Doğu Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı/Arap Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı : Doç. Dr. Mahmut KAFES

Tezin İngilizce Adı : The relationship Âmil Ma’mûl in Arabic andArabic Grammar Role and İmportance of

SUMMARY

In this study âmil and ma'mûl relationship, role and importance of grammar, which were discussed. Each language has its own syntax and syntax features. The elements of a sentence in Arabic before the âmil, the affected component ma'mûl, if this process is called amel. Arabic grammar, which covers almost the entire âmil and ma'mûl, suffered, and this change of words from each other risk factors that cause changes in the influence of a functioning issue.

We have discussed our work in three sections. The first section, âmil and the importance of âmil and âmil which is the kinds of words we have discussed. In the second part, we have included ma'mûl and the importance of the types of ma'mûl. In the last section We have processed the views of linguists about the âmil -ma'mûl.

In the results section, the general opinion, on the issue already mentioned.. Keywords: Arabic Grammar, Amil, Ma'mûl, İrâb, Relationship, Significance

Alaaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu/ KONYA Tel: 0 332 223 2446 Fax: 0 332 241 05 24

(8)

viii

KISALTMALAR

a.e. : aynı eser a.g.e. : adı geçen eser a.g.m. : adı geçen makale b. : Bin, İbn bkz. : bakınız c. : cilt çev. : Çeviren h. : Hicri Hz. : Hazreti Hazır. :Hazırlayanlar Ktp. : Kütüphane m. : Mîlâdî Nşr. : Neşreden ö. : Ölümü Ör. : Örnek s. : Sayfa

sav : Sallallâhu aleyhi ve sellem TDK : Türk Dil Kurumu

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı Thk. : Tahkik eden Terc. : Tercüme Ts. (ts) : Tarihsiz vb. : ve benzeri vs. : ve saire yay. :Yayınları yy. : Yüz Yıl

(9)

ix

TRANSKRĠPSĠYON SĠSTEMĠ

Bu çalışmada, aşağıdaki transkripsiyon sistemi kullanılmıştır: Kısa sesliler : ـــَـــ : a, e; ـــِـــ : ı, i; ـــُـــ :u Uzun sesliler :

, ,

: â, ā :î : û Sessizler : :...e :...ḍ :...ā :...ṭ :...b :...ẓ :...t :... c :…....s :...ġ :...c :...f :...ḥ :... ḳ :...ḫ :...k :...d :...l :...z :...m :...r :…....n :...z :...h :…...s :…....w, ū :…....ş :...y, ī :...ṣ :...‟ (hemze)

Transkripsiyon açısından ayrıca şu hususlar göz önüne alınmıştır:

Türkçe şahıs isimleri ve eserler transkripsiyonsuz; Arapça şahıs isimleri ve eserler ise transkripsiyonlu yazılmıştır.

Abd kelimesi birleşik isimlerde bitişik yazılmıştır. Abdulhamid gibi. Harf-i tarifler cümle başında da küçük yazılmıştır. el-Enṣârî gibi.

Harf-i tarifle başlayan kelimelerin başındaki şemsî ve kamerî harflerin okunuşu belirtilmiştir. es-Seyyid gibi.

(10)

x

GĠRĠġ

İnsanın kendini ifade etme araçlarından biri olan dil üzerindeki çalışmalar öteden beri devam etmiş, hala da devam etmektedir. Zira karşılıklı anlaşabilmek ve iletişim kurabilmek için dile şiddetle ihtiyaç vardır. Bu nedenle dilin üslendiği rol tartışılmazdır. Bütün bunlara rağmen -özellikle günlük konuşmada- dilbilgisi kurallarına önem verilmediği de bir gerçektir. Bu bağlamda Arapçanın öne çıkan yönü kelimelerin düzgün ve kurallara uygun şekilde yazılması ve okunmasıdır. Yanlış bir okuma bazen anlamı değiştirmekte ve hatta çıkmaza götürmektedir.

İslamiyetten önce Arapçanın diğer dillerle olan irtibatı sınırlı idi. O dönemde Arap toplumu göçebe hayatı yaşayan insanlardan oluşmasına rağmen dilleri sağlam, hatasız ve konuşmaları düzgündü. İslamiyet geldikten sonra, Müslümanların zamanla geniş ve farklı coğrafyalara dağılmasıyla, Arapların değişik kültürler ve dillerle tanışması söz konusu olmuştur. Bu durum yazılı kuralları bulunmayan Arapçanın zaman içerisinde bozulmasına ve değişikliğe uğramasına neden olmuştur. Ayrıca Arapların kendi aralarında kullandıkları lehçeler Arapçanın bir bütünlük arz etmesine de engel teşkil etmiştir. Bütün bu olumsuzluklara rağmen Arap dilcileri dillerini korumaya, hatta başka milletlere öğretmeye önem vermişlerdir. Onların bu girişimleriyle birlikte Arap dilinin genel çerçevesi çizilmiş, doğru kullanım şekilleri ve dilin kaynağı ortaya konulmaya başlanmıştır. Özellikle Arapçanın en önemli özelliklerinden biri kabul edilen kelimenin son harfinde meydana gelen değişikliklerin irdelenmesiyle âmil (değişikliğe yol açan etken) ve ma‟mûl (değişikliğe uğrayan, etkilenen) konusu ortaya çıkmıştır.

Âmil ve ma‟mûl konuları kelimelerin birbirlerinden etkilenerek değişikliğe uğramalarını ve bu değişikliğe neden olan etkenleri ele alan bir gramer konusu olması nedeniyle üzerinde çalışmaya karar verdik.

(11)

1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

1. ÂMĠL

1.1. Âmilin Sözlük ve Terim Anlamı

Âmil kelimesi sözlükte etken, sebep, faktör ya da işi yapan ve mızrağın uç kısmı anlamlarına gelir. İş yaptı, işledi anlamındaki fiilinin ism-i fâilidir.1

Âmilin terim olarak çeşitli tarifleri yapılmıştır. Bu tarifler genelde birbirlerine yakın olmakla birlikte bazen farklılıklar içermektedir. Başlıcaları şunlardır:

1. Âmil, kelimenin sonuna belli bir harekenin (irâb şeklinin) verilmesini gerekli kılan şeydir.2

2. Âmil, lafza etki edip onu ref, nasp, cer ve cezm yapan şeydir.3

3. Âmil, kendisinden sonra gelen lafızda (ma‟mûlde) ref, nasp, cer ve cezm etkisi yapan şeydir.4

4. Âmil, cümle içindeki kelimelerin sonlarını etkileyen ve cümledeki fonksiyonlarını belirleyen kelime veya mânevî etkendir.5

5. Âmil, lafzın başına gelerek veya geldiği varsayılarak o kelimenin cümle içerisindeki irâb durumunu etkileyen kelimedir.6

Bu tarifler anlam ve içerik olarak birbirlerine yakın olmakla birlikte anlatım olarak bazı farklılıklar arz etmektedir. Tariflerde bizce önemli olan anlamların birbirine yakın ve birbirini destekler mahiyette olmasıdır.

Âmil konusunda şu iki husus öne çıkmıştır.

1 İmîl Bedic, Yâkub, Mevsûâtu‟l-ulûmi‟l-luġati‟l-arabiyye, Dâru‟l-kutubi‟l-cılmıyye, Beyrut 1971,

VIII, 281.

2 et-Tehânevî, Muhammed Ali, Keşf-u Iṣtılâhâtı‟l-funûn ve‟l- culûm, Mekebetu lübnân, Lübnan 1996,

I, 1160.

3 İsbîr, Muhmmed Saîd - Cüneydî, Bilal, eş-Şâmil mûccem fî ulûmi‟l-luġati‟l-arabiyye, Dâru‟l- cavde, Beyrut 1985, s. 586.

4 el- Ġalâyînî, eş-Şeyh Mustafa, Câmicu‟d-durûsi‟l-arabiyye, el-Mektebetü‟l-cariyye, Beyrut 1993,

cüz 3, 272.

5 Bolelli, Nusrettin, Arapça Dilbilgisi Sarf-Nahv ve Terimler, Yasin Yayınevi, İstanbul 2006, s. 33. 6 Türk, Mehmet, Sarf ve Nahiv, Hüner yayınları, Konya 2005, s.92.

(12)

2

1. İrâb halleri: Ref, nasp, cer ve cezm olmak üzere dört çeşittir.

2. İrâb çeşitleri: Kelimenin cümledeki yeri ve fonksiyonuna göre almış olduğu işaretlerdir. Zamme, fetha, kesre ve cezm gibi.

Şu örneklerde bunu daha net görme imkânımız olacaktır.

Şüphesiz ki Allâh güçlüdür.

Öğrenci dersi kalemle yazdı.

Bu cümlelerde

kelimeleri âmildir. Çünkü ismini nasp haberini ref etmiş, cer harfi olup kendinden sonraki ismi esre yapmış, fiil olup fâili olan kelimesini ref, mef‟ûlü olan kelimesini de nasp etmiştir. Her üç âmil de başlarında bulundukları kelimelerin sonlarını etkilemiştir. Yani cümle içindeki yerlerine göre hareke almalarını sağlamıştır.

(Zeyd bana geldi) cümlesinde fiili âmildir. Çünkü ismindeki fâillik anlamı onunla gerçekleşmiş, zamme de alâmeti olmuştur.7

(Zeyd Amr‟ın çocuğunu dövdü.) cümlesinde fiili ile kelimelerini etkilemiş, ismini fail alarak sonunun ref; ismini mef‟ûl alarak sonunun nasp olmasını sağlamıştır. Ayrıca kelimesi isim tamlamasında muzâf olması sebebiyle muzâfun ileyh olan isminin sonunun kesre olmasına neden olmuştur.

( Allâh kâfirleri bağışlamayacaktır.) cümlesindeki muzâri fiili, nasp edatının(âmilinin) etkisiyle sonu nasp olmuştur.

7 el-Câmîc, Nureddin Abdurrahman b. Nizâmiddîn Ahmed b. Muhammed, (el- Fevâidü‟z-ziyâiyye) Molla Câmi Tercümesi (Terc. Ercan Elbinsoy), Yasin Yayınevi, İstanbul 2005, s.26

(13)

3

Yukarıdaki örneklerde görüleceği üzere âmil sözcükleri isim, fiil ve harf adıyla gelebilmekte ve ma‟mûllerin harekelerini etkilemektedir. Ma‟mûlun harekesinin değişmesi lafzın cümle içindeki adı ve fonksiyonunun değişmesi demektir.8 Bu değişikliğin en önemli belirtisi harekedir. Harekede yapılan bir yanlışlığın anlamı da etkilemesi kaçınılmazdır. Bu nedenle gramerciler âmil-ma‟mûl ve amel konularına eserlerinde yer vermişler ve özenle üzerinde durmuşlardır.

1.2. Dilbilgisinde Âmilin Yeri ve Önemi

İsim ya da fiilin sonundaki harf veya harekelerin değişmesine sebep olan etkenler âmil olarak değerlendirilmiştir. Âmilin etkisi hem fiillerde hem de isimlerde görülür. Zira istenilen mananın oluşması sadece kelimenin bir çeşidiyle olan bir şey değildir. Yani sadece ne fiil ne de isimle olur. Tam bir mananın oluşabilmesi için kelime çeşitlerinin tamamına ihtiyaç vardır. Bu nedenle âmilin etkisi cümleyi oluşturan kelimelerin tamamı üzerinde görülür. Ayrıca kelimelerin sonlarının anlama uygun düşmesinde âmilin katkısı büyüktür.

Arapçada nahiv ve âmil sözcüklerinin birbirlerinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir. Âmilin, büyük bir ulusun dili olan Arapçanın gelişmesine katkı sağlayan önemli konulardan biri olduğu bilinmektedir. Âmil, dilcilerin düşüncelerine yön vermiş dil konusunda derinleşmelerini sağlamıştır. Ayrıca âmilin, Arap gramerinin ortaya çıkmasına neden olan etkenlerden biri olması sebebiyle özel bir yeri vardır. Bu da gerek yazılı gerek sözlü alanlarda kurulan cümlelerin ve kullanılan sözcüklerin yapısında -özellikle de sonlarında- meydana gelen değişkliklerin nedeni kabul edilmiştir. Zira âmilin olmadığı yerlerde değişiklikten söz edilemez.

Âmilin, kelime ve cümledeki anlamı ne denli etkilediğini görmek için, kelime sonlarında sebep olduğu hareke değişikliği olmadan mananın anlaşılamayacağını bilmek yeterlidir. Bu da âmil üzerinde durmayı gerekli kılmaktadır. Öte yandan âmil konusunu, diğer bazı dini ilimlerdeki “eser-müessir” konusuna benzetenler de vardır. Eğer bir şey meydana gelmişse bu mutlaka bir müessirin/âmilin etkisiyle meydana gelmiş demektir. Bu durumu Arap gramerine uyguladığımızda şöyle bir sonuç ortaya çıkmaktadır: Kelimenin harekelerinde bir değişiklik meydana gelmişse, bu

8 es-Suyûî, Celâleddîn Abdurrahman, el-Eşbâh ve‟n-naâir, Dâru‟l-kütübi‟l-cilmiyye, Lübnan 1984,

(14)

4

değişikliği meydana getiren bir âmilin olması şarttır. Bu ve buna benzer nedenlerden dolayı gramer içinde âmil konusunun incelenmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Daha önce ifade ettiğimiz üzere Arapça dilbilgisi ve âmil sözcüklerini birbirinden bağımsız olarak ele almak mümkün değildir. Fakat Arap gramerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamak amacıyla âmil-ma‟mûl ve bunlara bağlı olan amel konuları ayrı ayrı ele alınıp incelenmiş ve elde edilen bilgilerin bir bütünü oluşturacak şekilde diğer konularla bağlantısı belirlenmiştir. Böylelikle Arap gramerindeki diğer konuların daha sağlıklı bir şekilde anlaşılması amaçlanmıştır.

Âmilin başlıca işlevi, kelime sonlarındaki harekelerin meydana çıkmasını, başka bir ifadeyle irâbın oluşmasını sağlamış olmasıdır. Zira gramerciler irâbın oluşmasında âmilin, anlamın oluşmasında da irâbın önemli bir faktör olduğu görüşündedirler. Bu nedenle âmil, anlam üzerinde neden olduğu bu değişikliklerden ötürü gramerin vazgeçilmez bir konusudur.

Kısaca söylemek gerekirse âmil etkendir, yani fâil (işi yapan),9

hareke ve hazfe sebep olandır. Fâil olmadan fiilin işlenmesinin mümkün olmadığı veya fiilin anlamının tek başına bir yarar sağlamadığı göz önüne alındığında âmilin işlevinin ne denli önemli olduğu ortaya çıkar.

Âmilin pek çok kısmının bulunduğunu söyleyenler vardır. Hatta kelime veya lafızdaki her bir değişiklik için ayrı bir âmil kullanmaya ve bunlara farklı isimler vermeye kalkışanlar bile olmuştur. Âmil bu anlamda değerlendirildiğinde karışıklığa sebep olacak ve işi çıkmaza götürecektir. Böyle bir değerlendirmede bilinen kurallardan ve açıklanan kavramlardan tamamen uzaklaşılmış olacaktır. Ayrıca her bir kelime değişikliği için ayrı bir âmil belirlemeye çalışıldığında ne âmillerin ne de kavramların bir sınırı olur.

Âmil, Arap gramerinin temel konularından biri olup cümlelerde sebep sonuç ilişkisi kurar. Âmil olmadan Arapça cümleyi oluşturan kelimeler arasında gramer ilişkisi kurup cümleye bir anlam yüklemek pek mümkün değildir.

9 Ömer, Amed Mutâr, Mu‟cemü‟l-luġati‟l-arabiyyeti‟l-muâṣıra, Âlemu‟l-kütüb, Kâhire 2008, III, 1555

(15)

5

Âmil, aynı zamanda Arapça dil öğretiminde büyük kolaylık sağlayan bir özelliğe sahiptir. Bu açıdan bakıldığında âmil düşüncesi Arap dilinin mantığını yansıtmaktadır. Bu mantık bir defa kavranıldığında bütün Arapça cümle örneklerine uygulamak kolay olmaktadır.

Âmil, Arap dili binasının üzerine yükseldiği temel kaideyi oluşturmaktadır. Onun yıkılması halinde Arap dilinden söz etmek de kolay kolay mümkün olmayacaktır.

1.3. Âmilin ÇeĢitleri

Âmil, öncelikle etkisi yönüyle bazı kısımlara ayrılır. Bu kısımların her birinin kendi içinde farklı şıkları vardır. Bu konu en güzel şekliyle İmam-ı Birgivi10

ve Seyyid Şerif el- Cürcâni‟nin11

el-Avâmil adlı eserlerinde ele alınmıştır. Bu nedenle her iki kaynak çalışmamızın temelini oluşturmuştur.

1.3.1. Amel Etmesi Bakımından Âmilin ÇeĢitleri

Amel etmesi bakımından âmilin çeşitlerine geçmeden önce amel konusunu ele almak uygun olacaktır. Daha önce de geçtiği gibi amel, âmilin ma‟mûl üzerinde etkisini göstermesidir. Yani âmilin ma‟mûl üzerinde lâfzen veya mânen herhangi bir etki bırakmasıdır. Amel etme durumu göz önüne alındığında âmil; aslî, zâid ve şibh-u zâid âmil olmak üzere üç kısma ayrılır.

1.3.1.1. Aslî Âmil

Aslî âmil, kendisinden vazgeçilemeyen bir başka ifadeyle ile kendisine şiddetle ihtiyaç duyulan, kullanılmaması halinde anlam bozukluğuna neden olan

10 İmam-ı Birgivi: Asıl ismi Takiyyuddin Mehmed‟tir. 929/1523‟de Balıkesir'de doğdu, 981/1573‟te Birgi‟de vefat etti ve oraya defnedildi. Yaşadığı bu yere nisbetle "Birgivî" adıyla meşhûr oldu. İmam-ı Birgivi, çok genç yaşta vefat etmesine rağmen Arap dili grameri, ahlak, tasavvuf, fİmam-ıkİmam-ıh, akaid, tefsir, kıraat ve hadis gibi sahalarda, çoğu Arapça birkaçı Türkçe olmak üzere altmışa yakın eser yazmıştır.(Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, IX, s.191)

11 el-Cürcânî: İsmi Ali bin Muhammed bin Ali Cürcânî, künyesi Ebü‟l-Hasan‟dır 740/1339‟de Cürcan şehrine bağlı Tâku nâhiyesinde doğdu. 816/1413‟de Şîrâz‟da vefât etti. Arap dil bilgini ve edebiyat nazariyatçısıydı. Ortaçağ‟ın önemli kültür merkezlerinden biri olan Cürcân'da bütün hayatını geçirmiş ve Cürcânî adıyla meşhur olmuştur. Çoğu Arapça olan 44 kitap yazmıştır.( Brockelman, Karl,

Târihu‟l-edebi‟l-arabî, Dâru‟l-maârif, Kâhire h.1119, II, s.270, Kehhâle, Ömer Rızâ, M c

(16)

6

âmildir. Örneğin fiiller, nasp ve cezm edatları, harf-i cerler aslî âmillerdendir.12 Bu âmillerin işlevlerini ileride örneklerle açıklayacağız.

(Polis hırsızı yakaladı.) cümlesinde fiili aslî âmildir

ve kendisinden sonra gelen kelimesini fâil alıp ref yaparak ötre ile okutmuştur. harf-i cerdir ve aslî âmil olup kendisinden sonra gelen kelimesini cer yaparak kesre ile okutmuştur.

(Ahmet cesurdur.) Cümlesinde nasp edatlarından olup aslî

âmildir. İsmi olan kelimesini nasp yaparak fetha ile haberi olan kelimesini de ref yaparak zamme ile okutmuştur.

(Yemeği sıcakken yeme.) cümlesinde fiili muzâriyi cezm eden edatlarından (lây-i nâhiye) olup fiilini cezmetmiştir. Fiili muzârinin cezmini ve anlamının olumsuz olmasını sağlayan ve aslî âmil olan ‟harfidir. Cezm edatlarından olan bu harfe Arapçada lây-ı nâhiye denir.

1.3.1.2. Zâid Âmil

Zâid âmil, kendisine şiddetle ihtiyaç duyulmayan ve kullanılmaması anlam bozulmasına yol açmayan âmildir. Zâid olarak gelen harf-i cerler bu âmillerdendir.13

: Aşağıdaki yerlerde zâid harf-i cer olarak kullanılır.

Bu harf-i cer nefî (olumsuzluk), nehiy (bir şeyin yapılmamasını istemek) ve istifham (soru) yapılarından sonra gelen fâil, mef'ûl ve mübtedânın başına geldiğinde zâid olur ve cümlenin anlamını pekiştirir.

12 İsbîr, a.g.e., s.586 13

(17)

7 a. Nefîden sonra gelmesine örnek:

. (Hiç kimse gelmedi.)14

b. Nehiyden sonra gelmesine örnek:

(Hiç kimseye vurma/dövme).

c. İstifhamdan sonra gelmesine örnek:

(Yanında biri var mı?)

Her üç cümlede de lafızlarının başındaki harf-i cerleri zâid olup bulunmamaları cümlenin anlamını değiştirmez. Birinci cümledeki fâil olmakla beraber lâfzen mecrûr mahallen merfû, ikinci cümlede mef‟ûl olup lafzan mecrûr mahallen mansûp, üçüncü cümlede ise mübtedâ lâfzen mecrûr mahallen merfûdur. Görüldüğü gibi gerekli olmamakla birlikte cümlelerde anlamı pekiştirmek amacıyla zâid harf-i cerler kullanılmıştır.

: Şu yerlerde zâid harf-i cer olarak kullanılır.

a. İkinci teaccûb fiili olan yapısından sonra gelen fâilin başında bulunur.

(Zeyd ne kadar da cahildir).

isminin başındaki zâidtir. Fâil olan bu isim ile kendinden sonra gelen fâil olduğu için lafzan mecrûr mahallen merfûdur.

b. fiilinin fâilinin başında bulunur.

(

Şahid olarak Allâh yeter.)

14 el- Ġalâyînî, eş- Şeyh Mustafa, ed-Durusu‟l-arabiyye li‟l-medârisi‟s-sâneviyye, el-Mektebetü‟l-aṣriyye, Beyrut 1989, cüz 3, 143

(18)

8

Fâil olan kelimesi zâid harf-i ceri ile lafzan mecrûr mahallen merfûdur. c. Mübtedâ olarak gelen kelimesinin başında bulunur.

(Derslerin sana kâfidir.)

ismi harf-i ceri ile lafzan mecrûr, mübtedâ olduğu için mahallen merfûdur. d. mufâceeden sonra gelen mübtedânın başında bulunur.

(Evden çıktım. Birde ne göreyim! Yolda bir

çocuk ağlıyor.)

mübtedâ olup lafzan mecrûr mahallen merfûdur. e. ‟nin haberinin başında bulunur.

(İmtahan soruları hiç de kolay değildir.)

, ‟nin haberi olup harf-i ceri ile lafzan mecrûr mahallen mansuptur. f. Te‟kîd olarak kullanılan ve kelimelerinin başında bulunur.

/

(

Halid‟in bizzat kendisi geldi.)

ve kelimeleri fâil olan kelimesinin te‟kîdi olarak lafzan mecrûr mahallen merfûdur. harf-i cerleri ise zâidtir.

: Şu yerde zâid olarak gelir.

Âmili (fiil veya şibh-i fiili) zayıf durumda olan mef‟ûlu bihin başında bulunur.

(19)

9

Yukarıdaki cümlede kelimesi muteallakı olan mastara bağlanırken harf-i cerini almış, fiile bağlanırken almamıştır. harf-i ceri, âmili olan mastar amel etmede yetersiz olduğundan onu desteklemek için gelmiştir, zâidtir. Buna lâm-ı takviye (güçlendirme lâmı) de denir.

nâdiren zâid gelir.

(Onun benzeri hiçbir şey yoktur.)15

Bu ayetteki harf-i ceri zâid olup manayı kuvvetlendirmek için gelmiştir.16

bazı nahivciler onu zâid harf-i cer kabul etmişlerdir.

(Nice zor dersi ezberledim.)

kelimesi zâid harf-i cer kabul edildiğinde kendinden sonraki isim (

)

kesre ile lafzan mecrûr mef‟ûl olarak mahallen mansûptur. 1.3.1.3. ġibh-u Zâid Âmil

Kendisine ihtiyaç duyulan fakat muteallakına, yani harf-i cerin dayandığı veya bağlandığı kelimeye ihtiyaç duyulmayan âmildir.17

Şibh-u zâid âmiller, harf-i cerleridir. Bu harf-i cerler muteallaklarına ihitiyaç duymamaları bakımından zâid harf-i cerlere, anlamca kendilerine ihtiyaç duyulması bakımından da asli harf-i cerlere benzediklerinden şib-u zâid adını almışlardır. 18

(Halid hariç öğrenciler geldi.)

15 Şûarâ, 26/11. 16 Çelen, a.g.e.,s.31 17

İsbîr, a.g.e., s.586

(20)

10

Bu cümlede 19

harf-i cerleri ile kelimesi lâfzan mecrûrdur.

(Nice insanlar vardır ki bugün zengin yarın fakirdirler).

Cümledeki kelimesi harf-i ceri ile lafzan mecrûr ancak mübtedâ olduğu için mahallen merfûdur.

1.4.2. Özelliği Bakımından Âmilin ÇeĢitleri

İmam-ı Birgivî ve Seyid Şerif el-Cürcanî el-Avâmil, adlı eserlerinde âmil konusunu bütün yönleriyle ele almışlardır. Onlar bu konuyu (âmil, ma‟mûl ve amel) olmak üzere üç ana bölümde incelemişler ve âmilin çoğulu olan avâmil ( ) kelimesini eserlerine başlık olarak vermişlerdir.20

İmam-ı Birgivi söz konusu eserinde âmilin sayısını 60, ma‟mûlün sayısını 30 ve amelin sayısını da 10 adet olarak vermiştir.

I. ÂMĠL a. Lafzî âmil b. Mânevi âmil

a. Lafzî Âmil ikiye ayrılmaktadır: 1. Semâî âmil

2. Kıyasî âmil

1. Semâî âmil, 49 adet olup beş ana başlıkta toplanmıştır: a. Harf-i cerler. 20 adettir.

19

kelimeleri bazılarına göre harf-i cer, bazılarına göre istisnâ anlamı taşıyan fiillerdir. Bunlar harf-i cerdir diyenlere göre müstesnâ mecrûr, fiildir diyenlere göre müstesnâ mef‟ulu bih olarak mansûptur. Ancak kendilerinden önce yı mastariye gelirse fiil olmaları kesinleşir ve müstesnâ daima mansûp olur. (el-Ġalâyînî, ed-Durusu‟l-arabiyye li‟l-medârisi‟s-sâneviyye, cüz 2, 110; Mustafa Meral Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahv, İfav Yayınları, İstanbul 2006, s.249)

20 Âmil kelimesi işi yapan, işleyen, üreten, imal eden, vâli, bölgenin sorumlusu, anlamlarına geldiği zaman çoğulu , etken, faktör, etki eden sebep olan ve faal anlamlarına geldiği zaman da çoğulu dir. (Arapça-Türkçe Sözlük, Kadir Güneş, Mektep Yayınları, İstanbul 2011, s.815)

(21)

11

b. İsmini nasp haberini ref eden harfler. 8 adettir.

c. Leyseye benzeyen harfler. ve olmak üzere 2 adettir.21 d. Muzâri fiili nasp eden harfler. 4 adettir.

e. Fiili muzâriyi cezm eden harfler. Bir kısmı tek fiili muzâriyi cezmeder. Bunlar 4 adettir. Diğerleri iki fiili muzâriyi cezmeder. Bunlar da 15 adettir.

2. Kıyasi Âmil. 9 çeşittir: 1. Fiil 2. İsm-i fâil 3. İsm-i mef‟ûl 4. Sıfat-ı müşebbehe 5. İsm-i tafdîl 6. Mastar 7. Muzâf isim

8. Mübhem (anlamı başka kelimelerle belirginleşen) isim 9. İsim fiiller.

b. Mânevi Âmil: Mubtedâ ve muzâri fiilin ref hali olmak üzere iki tanedir. II. MA’MÛL

Asıl ve tâbi(asıl ma‟mule tâbi olan) ma‟mûl olmak üzere iki kısımdır. Asıl Ma’mûller: 4‟tür:

a. Merfû ma‟mûller. 9 tanedir. 1. Fâil.

2. Nâib-i fâil. 3. Mubtedâ.

(22)

12 4. Mübtedânın Haberi.

5. ve kardeşlerinin ismi. 6. ve kardeşlerinin haberi. 7. Cinsini nefyeden

nın haberi. 8. ‟ye benzeyen harflerin ismi.

9. Başına cezm ve nasp edatı almayan muzâri fiil. b. Mansûp Ma‟muller 13 tanedir.

1. Mef‟ûl-u mutlak. 2. Mef‟ûl-u bih. 3. Mef‟ûl-u fih. 4. Mef‟ûl-u leh. 5. Mef‟ûl-u maah. 6. Hal. 7. Temyiz. 8. Müstesnâ. 9. ve kardeşlerinin haberi. 10. ve kardeşlerinin ismi. 11. Cinsini nefyeden ‟nın ismi. 12. ‟ye benzeyenlerin haberi.

13. Başında nasp edatı bulunan muzâri fiil.

c. Mecrûr Ma‟muller. Sadece isimlere has olan bu ma‟mûl türü harf-i cer ve izafet yoluyla (muzâfun ileyh olarak) mecrûr olan kelimeler olup iki tanedir.

(23)

13

d. Meczum Ma‟muller. Fiile has olan bu ma‟mûl türü başına cezm edatlarından birisi gelen muzâri fiildir.

Tâbi Ma’mûller: Ma‟mullerden birine tâbi olan ma‟mul olup beş kısımdır. a. Te‟kid b. Bedel c. Atf-ı Beyan d. Atıf-ı Nesak e. Sıfat III. AMEL

İrâb adı da verilen amel, kelime üzerindeki hareke veya harf ya da hazf yoluyla yapılan değişikliklerdir. Bunların üçü hareke, (zamme, fetha, kesra) dördü harf (vav, ya, elif ve nun) ve üçü de hazftir (harekenin hazfi, illet harfinin hazfi ve nunun hazfidir).22 Toplamda on sayısına ulaşan bu işaretlere irâb alâmetleri denir. Kullanım olarak dokuz kısımda incelenmiştir. Sadece hareke veya harfle yapılan irâb isimlere mahsustur. Hazfle hareke veya hazfle harf değişiklikleri fiillere mahsustur.23 Amel konusu dört ana başlık altında işlenmiştir.

a. İrâbı hareke ile olanlar. b. İrâbı harf ile olanlar.

c. İrâbı hazfle beraber hareke ile olanlar. d. İrâbı hazfle beraber harfle olanlar.

İrâb alâmeti, kelimede gözükürse lafzî, gözükmez de kelimede var sayılırsa takdîrî irâb adı verilir. Eğer kelime sonunda gözükmez ve var da sayılmazsa ona da mahalli irâb denir. 24

22 Birgivî, Mecmûatü‟n-nahv(Avâmil, İzhar, Kâfiye), Fazilet Neşriyat, İstanbul ts, s.190 23 Birgivi, Izhâr ve Tercümesi, s.22

24

Arapçada irâb üç çeşittir:

a. Lafzî irâb: Hareke ve harf ile yapılan irâba denir.

b.Takdîrîirâb: Sonu illetli kelimelerle mütekellim yâsına muzâf olan kelimelerin irâbıdır. Bu kelimelerin sonlarına hareke takdir edilir.

(24)

14

Başlıklar halinde verdiğimiz âmil, ma‟mûl ve amel konuları ile onların kısımlarını şimdi detaylı bir şekilde ele almak istiyoruz.

1.4.2.1. Lafzî Âmil

Lafzî âmiller konuşurken veya okurken ortaya çıkan âmillerdir.25

Lafzî âmilin, dil ile söylenen âmiller şeklinde de tarifi yapılmıştır. Harf-i cerler, nasp ve cezm edatları ve fiili muzâriler gibi.26

1.4.2.2. Semâi Âmil

Amel etmeleri işitmeye, bağlı olan âmillerdir.27 Diğer bir ifadeyle Araplardan işitilen ve işitildikleri gibi aktarılan ve başkalarının kendilerine kıyas edilmediği âmillerdir.28

Semâî âmiller için herhangi bir kural söz konusu olmayıp değiştirilmezler, başka kalıplara uyarlanmazlar ve kıyasa tabi tutulmazlar. Onlar Araplardan işitildiği şekliyle kullanılırlar.

Sema‟î âmil, isme ve fiile (muzâriye) etki edenler olmak üzere ikiye ayrılır. İsme etki eden âmil, bir ve iki isme etki eden âmil olmak üzere iki kısımdır. Bir isme etki edenler harf-i cerler, İki isme etki edenler ise isimlerini nasp haberlerini ref yapanlar ( ve kardeşleri), ismini ref haberini nasp yapanlar ( ve kardeşleri) dir. Fiile etki eden âmiller de nasp eden ve cezm eden olmak üzere iki kısımdır.

Semâî Âmillerin ÇeĢitleri:

Semâ‟î âmil beş grup olup, gruplardaki âmil sayısı toplam kırk dokuzdur.29 A. Birinci Grup Âmiller: İsmin sonunu esre yapan harflerdir ki bunlara harf-i cerler denir ve yirmi tanedir.30

c. Mahalli irâb: Mebni kelimelerin ve cümlelerin irâbına denir. (Çörtü, Arapça Dilbilgisi

Nahiv, s.389)

25 İsbîr, a.g.e., s.586

26 Birgivi, İzhar ve Tercümesi, s.5; es-Suyûî, a.g.e.,s.294;

27 Birgivi, Mecmûatü‟n-nahv(Avâmil, İzhar, Kâfiye), s.191

28 Muhammed cIyd, Usulu‟n-nahvi‟l-arabî, Âlemu‟l-kutub, Kahire 1989, s. 65

.

29 Birgivi, (Hazır.; Nevzat, H. Yanık, M. Sadi Çögenli), Avâmil ve Tercümesi, Erzurum Kültür ve Eğitim Vakfı Yayınevi, Ankara 1997, s.2.

(25)

15

1. : ile, için, sebebiyle anlamlarını ifade eder.

( Allâh‟a inandım.)

Burada harf-i ceri fiili mef‟ûle bağlama, birleştirme(ilsak) görevi üslenmiş ve lafzını mecrûr yapmıştır.

Harf-i cerler bazen birbirlerinin yerlerine kullanılabilirler. Örneğin harf-i cerinin yerine harf-i cerlerinin kullanılması gibi. Bu harf-i cerlerin anlamına kullanılmasıyla ilgili örnekler şunlardır:

:

(Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise…) 31

Ayetteki câr mecrûr (şeytanlarıyla) anlamındadır.

(Sizin de bu şekilde çoğalmanızı sağlamaktadır.) 32

Bu ayette câr mecrûruna (sebebiyle) anlamı verilmiştir.

(Bana düşen Allâh‟a karşı gerçek olandan

başkasını söylememektir.) 33

Burada ifadesi (söylememek)anlamında kullanılmıştır.

(O kendi arzu ve hevesleriyle göre konuşmamaktadır.) 34

31 Bakara, 2 /14. 32 Şûrâ, 42/11 33 A‟ref, 7/105. 34 Necm, 53/3.

(26)

16

Ayette câr mecrûru (arzu ve hevesleriyle) anlamındadır.

(Ve yine onları görürsün, zilletten başları önlerine düşmüş bir halde ateşe sunulurlarken, göz ucuyla

sezdirmeden bakarlar.) 35

câr mecrûruna, (göz ucuyla) anlamı verilebilmiştir.36

2. : Bu harf-i cer, -den, -dan,-den dolayı, sebebinden ve başlangıç manalarını ifade eder.37

(Bütün günahlarımdan tevbe ettim.)

Cümledeki, harf-i ceri, kelimesini mecrûr yapmış ve –den anlamı katmıştır.

harf-i cerinin yerine, harf-i cerleri kullanılabilir. Örnekleri inceleyelim.

(Her insanın önünde ve arkasında,

kendisini Allâh‟ın emriyle koruyup denetleyen melekler vardır.) 38

Ayette, câr mecrûr ( Allâh‟ın emriyle) anlamındadır.

(Ama sonradan bu iki şahidin, bu günahı işledikleri ortaya çıkarsa, bu iki şahidin haklarına tecavüz etmek istediği kimselerden yani mirasçılardan, ölüye yakınlıkları

35

Şûrâ, 42/45.

36 Kurt, Mustafa, Arap Dilinde Cer Harfleri, Cansan matbaacılık, İstanbul 1999, s.214. 37 Çelen, a.g.e., s.43.

(27)

17

ve durumu daha iyi bildiklerinden dolayı, şahitliğe daha layık olan iki kişi, onların

yerine şahit olacaktır.) 39

Ayette, car-mecrûru (onlardan) yerine anlamında kullanılmıştır.

(O‟dur kullarının tevbelerini kabul eden.)40

Ayette câr mecrûru, (kullarınidân; kullarının)anlamındadır.

(O gün her toplumdan, kendileri içinden

aleyhlerine bir şahit çıkaracağız.) 41

Ayetteki câr mecrûru (her toplumdan) anlamındadır.

3. : -e, -a, -e doğru, -e kadar, yanına anlamlarında kullanılır.

( Allâha tevbe ettim).

Bu örnekte harf-i ceri lafzını mecrûr yapmıştır.

harf-i ceri harf cerleri yerine kullanılır. :

(Yûsuf:Ey babacığım!

Yıllar önce gördüğüm rüyanın gerçek anlamı buydu demek, Rabbim bunu gerçekleştirdi, bana iyilik etti, dedi.)42

Ayetteki câr mecrûru (bana) anlamınadır. 39 Mâide, 5/107. 40 eş-Şûra, 42/25. 41 Nahl, 16/89. 42 Yûsuf, 12/100.

(28)

18

(Dün sabaha kadar uyudum.)

Örnekteki câr-mecrûr, (sabaha kadar) anlamınadır.

(Peygamberleri onlara apaçık delillerle geldiler, onlar ise peygamberleri konuşturmamak için ellerini onların ağızlarına

doğru uzatıp kapatmaya çalışmışlardı.)43

Ayetteki câr mecrûru, (ağızlarına) anlamındadır.

4. : Bu harf-i cer -den, -dan anlamındadır. Genellikle ile aynı anlamda kullanılsa da birbirlerinden farklıdırlar. Çoğunlukla uzaklaşma, ayrılma, aktarma, nakletme, rivayet etme, hikâye etme vb. anlamlar ifade eden fiillerden sonra kullanılır.44

(Haramdan uzak durdum(kaçındım)

Bazen harf-i cerlerinin anlamında kullanıldığı görülür.

(Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan sonra da arşa hükmeden

Rahmândır. Bunu bir bilene sor.) 45

Ayetteki câr mecrûru (ondan)anlamındadır.

43 İbrahim, 14/9.

44 Akdağ, Hasan, Arap Dilinde Edatlar, Tekin kitabevi, Konya ts., s.86. 45 Furkân, 25/59.

(29)

19

(Bu dünyada (kalbi) kör olan

kimse, Ahiret'te de kördür. Ve yol bakımından da iyice şaşırmıştır.) 46

Ayetteki ifadesi (bundan) anlamındadır.

(Gerçekten sen, bu günün geleceğini ummazdın. Artık bugün senden perdeyi kaldırıverdik, o nedenle

bugün, gözün oldukça keskindir.) 47

Ayetteki câr mecrûru, (bundan) anlamındadır.48

5. : Bu harf-i cer; üzeride, aleyhinde, -e karĢı anlamlarındadır.

(Her günahkâra tevbe gereklidir.)

kelimesi, harf-i ceri ile mecrûr olmuştur. Bu câr mecrûr her günahkâra anlamınadır.

harf-i cerleri bazen harf-i cerinin anlamında kullanılırlar.

(Ayetlerimizi yalanlayan topluluğa karşı ona

yardım ettik.)49

Bu ayette câr mecrûru, (millete karşı) anlamındadır.

46

İsrâ, 17/72. 47 Kaf, 50/22.

48 fiili

harfi ceri ile kullanılan bir fiildir.(Kurt, a.g.e.,s.221) 49 Enbiya, 21/77.

(30)

20

(Peygambere birbirinize seslendiğiniz gibi

sesinizi yükselterek çağırmayınız.) 50

Burada câr mecrûru, (ona) anlamındadır.

(“Nasıl sabahladın?” sorusuna “Hayır üzere sabahladım” şeklinde cevap verilebilir.)

Örnekte câr mecrûru, (hayır üzere) anlamına kullanılmıştır.

(Sizin ellerinizi,

ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim ve hurma dallarına astıracağım.) 51

Ayetteki câr mecrûru, (hurma dallarına)

anlamında kullanılmıştır.

(İşte sizler, Allâh yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz; içinizden kimisi

cimrilik ediyor. Kim cimrilik ederse o ancak kendisine cimrilik eder.) 52

Ayetteki câr mecrûru (kendisine) anlamında kullanılmıştır.53

(Başının üzerine tilkinin bevlettiği bir tanrı mı olur hiç?) 54

50 Hucurât, 49/2. 51 Tâhâ, 20/71. 52 Muhammed, 47/38. 53 Kurt, a.g.e.,s.219. 54 Çelen, a.g.e.,s.40.

(31)

21

Örnekteki câr mecrûru (başınızın üzerine) anlamına kullanılmıştır.

6. Bu harf-i cer için, -e mahsus, ait olmak anlamlarınadır.

(Ben Allâh‟ın zavallı bir kuluyum.)

Örnekteki harf-i cer اonun mecrûrudur.

harf-i cerleri bazen anlamına kullanılır. ْنَع:

(Ey Hûd! dediler. Bize peygamber olduğunu kanıtlayan açık bir delil getirmedin, bu

yüzden senin bir tek sözünle, tanrılarımızı bırakıp sana inanacak değiliz.) 55

Burada, câr mecrûru, (sözünle) anlamında kullanılmıştır. -

( Allâh için gerektiği gibi cihad ediniz.) 56

Ayetteki câr mecrûru, ( Allâh için) anlamında kullanılmıştır.

:

(Şu cevabı verdiler:

Biz güçlüyüz, zorlu savaşçılarız, yine de yetki senindir; artık ne buyuracağını sen

düşün.) 57

Ayetteki, câr mecrûru, (senin için; senindir) anlamında kullanılmıştır.

55 Hûd, 11/53. 56 Hacc, 22/78. 57 Neml, 27/33.

(32)

22 7. : içinde, -de, -da anlamındadır.

(İtaat eden cennettedir.) Örnekteki harf-i ceri mecrûr yapmıştır.

harf-i cerleri, bazen anlamında kullanılır.

( Allâh ki, O‟ndan başka gerçek ilah yoktur. Geleceği hakkında hiç şüphe olmayan, kıyamet gününde sizi bir araya

toplayacaktır.) 58

Ayetteki, ifadesi, (kıyamet gününde) anlamında

kullanılmıştır.

(Mescitte oturdum.)

Örnekteki câr mecrûru, (mescitte) anlamındadır.

(Hz. Musa, halkının bir gaflet anında şehre

girdi. ) 59

Ayetteki câr mecrûru, (gaflet anında) anlamındadır.

(Biz, kıyamet günü için adalet

terazileri kurarız; artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık edilmez.) 60

58 Nisâ, 4/87. 59 Kasas, 28/15.

(33)

23

Örnekteki câr mecrûru, (kıyamet gününde) anlamında kullanılmıştır.

8. : Benzetme (gibi) anlamı ifade eden bir harf-i cerdir.

(O'na benzer hiçbir şey yoktur. O her şeyi işitir,

her şeyi görür.) 61

Ayetteki kelimesini harf-i ceri mecrûr yapmıştır ve gibi anlamı katmıştır.

9. : -e kadar, -mek için, -medikçe, hatta, ki manalarına kullanılır.

(Ölünceye kadar Allâha ibadet edeceğim.)

Ayetteki harf-i ceri ismini mecrûr yapmış ve ölene kadar anlamı katmıştır.

10. : Nice ve bazı anlamlarına kullanılan bir harf-i cer olup kendisinden sonra nekre isim gelir.62

Nice zor dersi ezberlemişimdir.)

Cümledeki harf-i ceri nekre ismini mecrûr yapmıştır.

11. : Yemin vâv-ı olarak kullanılan bu harf sadece zâhir ismin başına gelir ve onu mecrûr yapar. Zamirle kullanılmaz.

( Allâh‟a and olsun ki büyük günahları işlemeyeceğim.)

Örnekteki harf-i ceri, ismini mecrûr yapmıştır.

60 Enbiyâ, 21/47. 61 Şurâ, 42/11. 62 Kurt, a.g.e.,s.127.

(34)

24

12. : Yemin için kullanılır ve teaccüb (şaşma) anlamı da ifade eder. Bu harf-i cer Allâh ve rab isimlerine hastır.

( Allâh‟a and olsun ki farzları yerine getireceğim.) Örnekteki harf-i ceri, ismini mecrûr yapmıştır.

13. : İstisnâ için kullanılan kelimesi, harf-i cer olarak kullanılabilmesi için başına mastar ‟sı gelmemelidir.

(Halit‟ten başka bütün öğrenciler kalktılar)

Örnekteki harf-i cer, kendinden sonra gelen ismini mecrûr yapmıştır.

Basra ekolü nahivcilerinin çoğu63 bu kelimenin daima istisnâ edatı anlamında kullanıldığını ve müstesnâyı cer ettiğini söylemişlerdir.64

14. : İstisnâ anlamında kullanılan kelimesi cer yapabilmesi için başına mastar ‟sı gelmemelidir.

(Bir kitap hariç bütün kitapları okudum.) Örnekte harf-i cer, ismini mecrûr yapmıştır.

15. : ve gibi istisnâ anlamında kullanılan bir harf-i cerdir. Başına geldiği ismi mecrûr yapabilmesi için kendinden önce mastar sı gelmemelidir.65

ِ (Âlimler helâk oldu, samimi olan(lar) hariç)

63eş-Şeybân-î, el-Mâzinî, el-Müberred, ez-Zeccâcî, el-Ahfeş, Ebu Zeyd, el-Ferrâ, Ebu Amr gibi alimler bunun çoğunlukla cer harfi, bazen de câmid müteaddî bir fiil olduğu görüşündedirler. (İbn Hişâm el-Enṣârî, Muğni‟l-lebîb can kutubi‟l-ecârîb, Kuveyt 2000, cüz 1, 140; Kurt, a.g.e.,s.119.)

64 İbn Hişam, Muğni‟l-lebîb can kutubi‟l-ecârîb, cüz 1, 140; Kurt, a.g.e.,s.119.

(35)

25

Örnekteki harf-i ceri kelimesini mecrûr yapmıştır. 66

16. : harf-i ceri harf-i cerlerinin yerine kullanılır. a. manasına kullanılışına örnek.

(Erginlik gününden(çağından) beri işlediğim tüm günahlara tevbe ettim.)

Örnekte câr mecrûru anlamındadır.

b. manasına kullanılışına örnek.

(Onu bu yıl içinde görmedim.)

Örneketeki câr mecrûru anlamındadır.

c. manasına kullanılışına örnek. 67

(Onu üç günden beri görmedim.)

Örnekteki harf-i ceri anlamındadır.

17. : kullanım ve anlam olarak gibidir. Bu harf-i cerin Kur‟an-ı Kerim‟de kullanımı yoktur.

(Onu bir seneden beri görmedim).

66 ve istisnâ anlamı taşıyan kelimelerdir. Bazıları bunların harf-i cer olduğunu kabul etmiş ve kendilerinden sonra gelen ismi mecrur yaptıklarını belirtmiş; bazıları da fiil olduklarını öne sürmüşler ve önündeki ismi mef‟ul-u bih alarak mansûp yaptıklarını kabul etmişlerdir. Ancak bu kelimelerden önce mastar ‟sı gelirse fiil olmaları kesinleşir. Yalnız ‟nın başına gelmez. Zira mastar ‟sı sadece fiillerin başına gelir, başka kelimelerin başına gelmez. Bu kelimelerin başlarına gelmediği zaman kendilerinden sonraki isimlerin mecrur veya mansûp okunması caizdir.(el-Ġalâyînî,

Cami‟ud-durûsu‟l- arabiyye, cüz 3, 142; Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv.,s.250.)

(36)

26

18. : Olmasaydı, olmamış olsaydı anlamlarına gelir ve sadece munfasıl zamirlerle harf-i cer olarak kullanılır.

(Sen olmasaydın gerçekten hepimiz ölürdük.)

Bu cümlede harf-i cer zamiri mecrûr yerinde mübtedâ ve haberi de hazf edilmiştir.68

19. 69: Genellikle için, ta ki, diye, -den dolayı manalarına gelir. Bu harf-i cer sükûn üzere mebnîdir. İki şekilde kullanımı vardır.

Birincisi: den sonra soru edatı olan geldiğinde sonundaki elif düşer ve kalır.

(Niçin isyan ettin?) gibi

Bu cümlede ifadesi anlamınadır. harf-i cer, onun mecrûru ve mebnî olduğu için mahallen mecrûrdur. Bazen de hazfedilen elifin yerine sekte hâsı ( ) getirilir ve şeklini alır.

İkincisi: ‟den sonra mastar sı gelir, harf-i cer ve ta‟lîl(sebep) anlamında kullanılır.70

(Ben seni işin konusunda uyarmak için çağırdım.) Örnekteki harf-i cer, mebnî olduğu için mahallen mecrûrdur.

68 Bu zayıf bir görüştür. Sibeveyhi ve çoğu âlime göre; yalnız zamiri mecrûr olarak alan bir harf-i cer olup müteallak olarak hiç bir şey almaz. el- Ahfeş‟e göre ise zamir mübtedâ harf-i cer değildir. (İbn Hişam, Muğni‟l-lebîb can kütübi‟l-ecârîb, cüz 3 452)

69 Kûfelilere göre kelimesi anlamında bir nasp edatıdır.( İbn Hişam, Muğni‟l-lebîb can kütübi‟l-ecârîb, cüz 3, 37)

70 Kurt, a.g.e.,s.165; el-Ġarsî, Muhammed Sâlih b. Ahmed, Şerhu‟s-suyûtî calâ elfiyeti ibni mâlik,

(37)

27

20. Ukayl lehçesinde harf-i cer kabul edilir. Umulur ki, belki anlamındadır. nin sonundaki lâm ( ) söz konusu kabileye göre fetha ( ) ve esre ( ) ile okunabilir.

Ukayl lehçesi dışındaki lehçelerde ismini nasp haberini ref eden -fiile benzeyen- harflerden kabul edilmiştir.71Harf-i cer olarak kullanılışına örnek:

(Umulur ki Allâh günahımı bağışlar.) Örnekteki harf-i ceri lafzını cer yapmıştır.

B. Ġkinci Grup Âmiller: İsmini nasp, haberini ref eden harfler olup sekiz tanedir.

1. : Pekiştirme harfi olup, şüphesiz, kesinlikle, mutlaka, kuşkusuz anlamlarına gelir. Genellikle başlangıç cümleleri ile özel bazı durumları olan cümlelerin başında yer alır.72

71 Çelen, a.g.e.,s.69; el-Ġarsî, a.g.e, s.298. 72 ( ) Kesreli okunan yerler şunlardır:

1. Cümle başında bulunduğunda: (Şüphesiz Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.) (Bakara 2/173). , tembih harfi , istifham harfi , , tahdid (teşvik) harfi , red‟ harfi , cevap harfi ve gibi harflerden sonra gelen cümlede başlangıç cümlesi sayılır. Aslında bu harfler cümlenin aslî unsuru değildir. Bu sebeple cümleye ile başlanmış sayılır.

2. Zan manasına ihtimali olmayan ve ondan türetilen kelimelerden sonra gelince:

(“Allah‟ın kuluyum”dedi.) (Meryem 19/30) den sonra geldiği için şeklinde kesre ile okunmuştur. 3. Yemin cümlesinin cevabının başında kullanıldığında: (Vallahi sen doğrusun.)

yeminin cevabında olduğu için şeklinde kesre ile okunmuştur.

4. Sıla cümlesinin başında bulunduğunda: (Çalışkan olan kimse geldi.) sıla cümlesinin başında olduğu için şeklinde kesre ile okunmuştur.

5. Hal cümlesinin başında bulunduğunda: (Güvenerek onu geldim.) Hal cümlesinin başına gelmiş ve şeklinde kesre ile okunmuştur.

6. ve kelimelerinden sonra geldiğinde: (Halil‟in oturduğu yerde

otur.) (Sustum çünkü sen susuyorsun.) Bu örneklerde ve ‟den sonra geldiği için şeklinde kesre ile okunmuştur.

(38)

28

73

( Allâh, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.)

2. : Pekiştirme harfi olup, şüphesiz, kesinlikle, mutlaka, kuşkusuz anlamlarına gelir. İsim cümlesinin manasını mastara çevirir. Başında bulunduğu isim cümlesini müfred (cümle olamayan) hükmüne sokar ve öncesine bağlar. Yani içinde bulunduğu cümlenin bir ögesi yapar.74

( Allâh‟ın her şeye kâdir olduğuna kesinlikle inandım.)

Örnekteki isim cümlesinin başına gelmiş, ismini nasp ederek kendisine isim, ismini ref yaparak haber olarak almıştır. Ayrıca

cümlesi, fiilinin mef‟ûlu bihi olarak mahallen mansûptur.

3. : Genellikle benzetmede kullanılan bu harf, güya, sanki gibi anlamlarına gelir.

(Haram ateş gibidir.)

7. Maddi bir varlığın haberi veya sıfatı durumunda olduğunda: (Selim şüphesiz o

cömerttir.) Burada haberi durumunda ve şeklinde kesre ile okunmuştur.

8. Cümlenin haberinin başında harfi bulunduğunda: (Halil‟in ayakta

olduğunu bildim.) Örnekte haberin başında harfi var ve şeklinde kesre ile okunmuştur.

9. Cümle başında yer alan ‟dan sonra geldiğinde: (Selim hastalandı. Artık onun iyileşeceğine ümit etmiyorlar.) Örneğinde ‟dan sonra gelmiş ve şeklinde kesre ile okunmuştur.(el-Ġalâyînî, Cami‟ud-durûsu‟l- arabiyye, cüz 2, s.314; Abbas Hasan, en-Nahvu‟l-vâfî, Daru‟l-ma‟ârif, Mısır ts, cüz 1, s.630; Birgivi, Mecmûatü‟n-nahv, s.123; Çörtü, Arapça Dilbilgisi

Nahiv, s.154.)

73 Bakara 2/173, 182, 199; Mâide 5/39; Enfal 8/69; Tevbe 9/5, 99, 102; Nahl 19/115; Nur 24/62; Hucurât 49/14; Mumtehine 73/20.)

74

‟li cümlelerde, ismi ve haberiyle müevvel mastar olup ana cümlenin faili, nâibu‟l fâili, mef‟ulu bih gibi bir ögesini oluşturursa veya mübtedâ, haber, muzâfun ileyh ve başında cer harfi olur ise şeklinde fetha ile okunur.

Yolculuk yapacağın haberi bana geldi. ( ‟li cümle fâil olmuştur.)

Düşmanın geldiği duyuldu. ( ‟li cümle nâibu‟l-fâil olmuştur.)

Bana göre sen faziletlisin. (َنّأ‟li cümle mübteda olmuştur.)(el-Ġalâyînî, Cami‟ud-durûsu‟l- arabiyye, cüz 2, s.316; Abbas Hasan, a.g.e., cüz 1, s.631; Birgivi, Mecmûatü‟n-nahv, s.124; Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv, s.155.)

(39)

29

kelimesi, ismini nasp;

ismini de ref yapmıştır.

4. : Fakat, ama, lâkin, ne var ki anlamlarına gelen istidrak harfidir. İstidrak, kendinden önce geçen cümledeki vehmi(şüpheyi) ve yanlış anlamayı ortadan kaldırmak demektir.

(Cahil kurtuluşa ermedi, ama âlim kurtuluşa erdi.) kelimesi, ismini nasp yaparak kendisine isim, ismini ref yaparak kendisine haber olarak almıştır.

5. : Bâri, tek, keşke, ne olsaydı anlamlarında temenni manası ifade eden bir harftir.

(Keşke ilim herkese rızık olarak verilmiş olsaydı

.)

Örnekte ,

yi isim alarak mansûp, ‟da haber alarak merfû yapmıştır.

6. : Umulur ki, ihtimali var ki, korkarım ki, ola ki, belki anlamlarınadır. Beklenti halinde olunan ve ümit bağlanan bir şeyin, gerçekleşmesini beklemeyi ifade eder.75

(Umulur ki, Allâh Teâlâ günahımı bağışlar.)

Cümlede ,

ismini mansûp, ismini de haber alarak merfû yapmıştır.

7. 76: İstisna edatı olan bu harfin fiile benzeyenler gibi amel etmesi için şu şartların bulunması gerekir:

75

İbn Hişâm, Şerh-u kadrı‟n-nedâ ve bellu‟ṣ-ṣadâ, el-Mektebetu‟l-kübrâ, Mısır 1963, s.147.

76 istisna edatı olarak kullanılır. (bkz. s. 56 dipnot, İbn Hişam, Muğni‟l-lebîb can kutubi‟l-ecârîb,

Kuveyt 2000, cüz 6, s.143)

Kûfe alimlerine göre atıf harfi olarak kullanılır. Kûfe âlimleri bu örneği şu şeklinde açıklamışlardır: Aslında şöyle söylenmek istenmiştir. Zeyd‟ten başka kimse ayakta

(40)

30

a. Müstesnâ munkatıc (ayrı cinslerden) olmalıdır, b. Haberi hazf edilmiş olup takdir edilmelidir, c. manası ifade etmelidir.

(Günah cennetten uzaklaştırır, Fakat itaat ona yaklaştırır.)

Bu cümlede yerine, takdir edilip şöyle söylenebilir.

8. : Bu harf başında bulunduğu cümledeki nekre ismin türü içinde bulunanların tümünü olumsuz yaptığından kendisine cinsini nefyeden adı verilmiştir. Hiç yok, hiç değil anlamınadır.

(Kötülük yapan hiç kimse kurtuluşa eremez.)

Bu ‟nın ve kardeşleri gibi amel edebilmesi için şu şartların bulunması gerekir:

a. Cinsini nefyedecek şekilde genel ve açık bir olumsuzluk olması, b. İsmi ile haberi daima nekre olarak gelmesi,

c. Haberinin isminin önüne geçmemesi veya daima ismi önce, haberi sonra gelmesi,

d. Kendisi ile ismi arasında başka bir kelimenin bulunmaması, e. Başında harf-i cer bulunmaması.

(Gökyüzünde parlayan hiçbir yıldız yoktur.)

değildir. kelimesi kelimesine, ile atıf yapılmıştır.( İbn Hişam, Muğni‟l-lebîb can kutubi‟l-ecârîb, Kuveyt 2000, cüz 1, s.457.)

(41)

31

Örnekteki ‟nın amel şartları bulunduğu için ‟yi ismi olarak mansûp, ‟ıda haberi olarak merfû yapmıştır.

ve benzerlerinin sonlarına 77 bitiştiği zaman amel etmezler, isim ve haberleri mübtedâ ve haber olarak merfû olur. Artık fiil cümlesinin önüne de gelebilir.78

(De ki: "Bana ancak sizin ilâhınızın bir tek ilâh

olduğu vahyediliyor.) 79

Ayette

ye

bitiştiği için amel etmemiş, fiil cümlesinin önüne gelmiştir. (İlim nur gibidir.)

Örnekte ‟ya kâffe ve mekfûfe denir. Bu

,

onun amel etmesine mani olmuştur. mübtedâ, dahaberdir.

(Sanki onlar ölüme götürülüyor.)

Cümlede amel etmemiş ve fiil cümlesinin başına gelmiş ve bu cümleye sadece anlamda katkı sağlamıştır.

Bu harflerden kendisine bitişen ‟ninamel etmesi caizdir. (Keşke gençlik geri dönse.)

Örnekte amel etmiştir. ismi olup mansûp, fiilcümlesi de haberi olup mahallen merfûdur. Bu cümleyi şu şekilde de söyleyebiliriz.

(Keşke gençlik geri dönse.)

77 Bu ‟ya mây-ı kâffe( ) denir. Amel etmesini engellediği için ona bu ad verilmiştir. (el- Ġalâyînî, Câmicu‟d-durûsi‟l-arabiyye, cüz 2, 308)

78 el- Ġalâyînî, a.e.; Çörtü, Arapça Dilbilgisi Nahiv., s157. 79 Enbiyâ 21/108.

(42)

32

Burada ise amel etmemiştir. mübtedâ olarak merfû, fiil cümlesi de haber olarak mahallen merfû olmuştur. isim cümlesinin yanı sıra fiil cümlesinin önüne de gelebilir.

C. Üçüncü Grup Âmiller: İsmini ref, haberini nasp edenlerdir. Bunlar ‟ye benzeyen harfler olup olmak üzere dört tanedir. Bunların gibi amel etmeleri için bazı şartların bulunması gerekir.

1. :Amel etme şartları oluştuğu takdirde başında bulunduğu isim cümlesinin anlamını olumsuz yapar. Bu cümledeki mübtedâyı kendisine isim alarak merfû, haberi de kendisine haber alarak mansûp yapar. Amel şartlarından birinin bulunmaması durumunda amel etmez. Kendisinden sonraki kısım mübtedâ ve haber olarak kalır.

‟nın amel etme şartları şunlardır:

a. Haberinin isminden önce gelmemesi,

b. ‟dan sonra harfinin zâid olarak gelmemesi,

c. Olumsuzluğun istisnâ harfi ile bozulmaması gerekir.80

( Allâh bir mekanda yer tutmuş değildir.)

Örnekte ‟nın amel şartları bulunduğu için ‟ı ismi olarak merfû yapmış,

ni de haberi olarak mansûp yapmıştır.

2. : gibi amel etmekle birlikte pek fazla kullanılmaz. Bunun da amel etme şartları vardır. Bu şartlar gerçekleşmediği zaman amel etmez.

‟nın amel etme şartları şunlardır:

(43)

33 a. İsmi ile haberinin nekre olması,

b. Haberinin kendinden ve isminden önce gelmemesi, c. Kendisi ile ismi arasına başka bir kelimenin girmemesi.

d. ‟dan sonra harfinin zâid olarak gelmemesi,

d. Olumsuzluğun istisnâ harfi ile bozulmaması gerekir.81 ( Allâh‟ın benzeri hiçbir şey yoktur.)

Örnekte ‟nın amel şartları bulunduğundan „ü ismi olarak merfû, ‟ni de haberi olarak mansûp yapmıştır.

3. : gibi amel etmesi için bazı şartlar vardır. Bunlar:

a. İsmi ile haberinin zaman bildiren kelimelerden biri olması,

b. İsmi ya da haberinden birinin hazf edilmesi. Çoğunlukla isminin hazf edildiği görülür. Hazf edilen isim haberin aynısı olarak takdir edilir.

(Bu saat pişmanlık saati değildir.)

Örnekte

nin ismi gizlidir ve onu merfû yapmıştır. şeklindedir. Haberi kelimesi olup mansûp ve muzâftır. ise muzâfun ileyhtir. 82

4. :

‟ye

benzeyen harflerden olup nadiren onun gibi amel eder. Amel etme şartları şunlardır:

a. İsminin haberinden önce gelmesi,

b. Olumsuzluğunun istisnâ harfi ile bozulmaması, c. Kendisi ile ismi arasına başka bir kelimenin girmemesi,

Bu da diğerleri gibi amel şartları bulunmadığında gibi amel etmez.

81 el- Ġalâyînî, Câmicu‟d-durûsi‟l-arabiyye, cüz 2; 294; Çelen, a.g.e.,s. 213.

(44)

34

(Şefik öğrenci değildir.)

Örnekteki 'in amel şartları bulunduğu için, ismi olan

nu ref, ‟ni de haberi olarak nasp yapmıştır.83

D. Dördüncü Grup Âmiller: Fiili muzâriyi nasp eden harfler olup dört adettir. 1. : Nasp ettiği fiili muzâriyi mastar manasına çeviren bir harftir.84

( Allâh‟a itaat etmeyi severim.)

Örnekte , olan fiili muzâriyi nasp etmiştir. Ayrıca

müevvel mastar olmuş ve (itaat etmek) anlamınadır.

2. : Başında bulunduğu fiili muzâriyi nasp ederek anlamını gelecek zamanın olumsuzluğa çevirmiştir.

( Allâh kâfirleri bağışlamayacaktır.)

Örnekte , ‟yı nasp etmiş anlamını gelecek zamana taşımıştır.

3. : olarak da kullanılır. Fiili muzâriyi nasp edip manasını mastara çevirerek, gelecek anlamı verir. Kendisi ile birlikte sebep lâmı(lâmüt-ta‟lil)

83 el- Ġalâyînî, a.e.; Çelen, a.e.

84 umumiyetle mâzi ve muzâri fiilerin önüne gelir, manalarını mastara çevirir ve muzâriyi nasp eder. ‟li fiilden oluşan mastara Arapçada müvvel mastar denir.

Sınavda başarmayı istiyorum.

fiil cümlesinin manasını mastara çevirdiği gibi onu tek unsur haline getirir.

Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

Yukarıdaki cümlede cümlesi mübtedadır. Te‟vili ise: dür.

Nadiren emir fiilin önün de gelir ve manasını mastara çevirir.

Babama, bana biraz para gönder diye yazdım.

(45)

35

gelmezse, lâm gibi cer harfi olup gizli bir ile muzâriyi nasp eder. Başına sebep lâmı gelirse mastar harfi olur ve doğrudan fiili muzâriyi nasp eder. 85

(İlim öğrenmek için ömrün uzun olmasını

isterim.) Örnekte, , fiilini nasp yapmıştır.

4. : İki kişinin konuşması sırasında geçen şu diyalogtaki gibi kullanılır. Fiili muzâriyi nasp yapar.

(

Ben Allâh‟a itaat ediyorum.) diyen kimseye cevaben

(

O halde cennete girersin.) şeklinde karşılık verir. Burada

,

‟yi mansûp

yapmıştır.

Yukarıda saydığımız dört harf, fiili muzâriyi doğrudan nasp erder.86

85 Çelen,a.g.e., s.179.

86 Ancak fiili muzâri kendilerinden sonra gelen gizli bir ْنّأ ile şu yerlerde nasp edilir: 1. İnkar lâmından ( ) sonra geldiğinde.

(Hiçbir vakit gerçeği gizlemem.)

2. Sebeb lâmından ( )sonra geldiğinde, gizli veya açık gelebilir.

(Muhakkak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.)

Örnekte lâm olan muzâri fiili gizli bir nasp etmiştir.

3. ‟dan sonra geldiğinde. Bundan sonraki muzâri fiilin mansûp olabilmesi için sebep veya sonuç ifade etmesi lazımdır. (Çelen, aynı eser, s.182.)

(Müslüman ol ki cennete giresin.(sebep))

Örnekte cennete girebilmenin yolunun/sebebinin Müslüman olmadan geçtiği belirtilmiştir.

(Dönünceye kadar sabret.(sonuç))

Örnekte sabretmenin, bir kişinin dönüşüne kadar sürmesi istenmiştir.

Örneklerde sebep ve sonuç anlamlarına dikkat çekilmiştir. Burada ‟dan sonra gizli bir ‟le ve fiilleri nasp olmuştur.

4. ‟den sonra geldiğinde. Bu harf, istisnâ edatı

veya cer harfi

yı kendi yerine koymak uygun olduğu zaman kendisinden sonra gizli bir ‟le muzâri fiili nasp eder.

(Tevbe edinceye kadar sizi döverim.)

Referanslar

Benzer Belgeler

Arap dilinde harflerle birlikte kullanılan birtakım işaretler olarak ifade edilen harekenin harfteki yerine dair üç ihtimalin bulunduğunu dile getiren İbn Cinnî’ye göre, hareke

İlaç, malzeme bilimi için ürünler, bitki patojenleri ve mahsül zararlılarına dayanıklılık için genler, dekoratif türler (evcil hayvanlar ve bahçe bitkileri) 16

Bu dilciler, derin – yüzeysel yapı ayrımıyla, yüzeysel yapıda ortaya çıkan gramatikal ilişkileri anlamaya çalışmışlardır.. Derin yapının da içinde olduğu dil

Yaşlı kişilerin şifalı sulan daha çok kullandığı

1926 yılında doğan To­ ker, birbuçuk yıl önce geçirdiği kalp kri­ zi ve felcin ardından 165 yaşlının kaldı­ ğı Balıklı Rum Hastanesi Huzurevi’nde kalıyordu..

Sonuçlar içerisinde en fazla oyu alma kuralına göre (majority voting) ilgili biber için sınıflandırıcının verdiği karar tespit edilmiştir. Bu şekilde 53 defa,

4274 Sayılı Köy Okulları ve Köy Enstitüleri Teşkilat Yasası’nın 62.maddesi “Köy Okulları ve Köy Enstitüleri’nde öğretmen, öğrenci ve köy halkının gereksinimlerine

Ameliyattan kaynaklanacak olan hasta olma ya da ölüm ihtimalidir. Cerrahi risk tüm perioperatif dönemi kapsar. Genel risk faktörleri arasında; yaş, şişmanlık,