• Sonuç bulunamadı

ÎD JTÎH A D

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ÎD JTÎH A D"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÎD JT ÎH A D

İ < ;!n I»1İK İ L E R N e fsin iz e h â k im o lu n u z H e k im lik C o m m u n iste ç ık m a z ı A llah K ıl‘a

Z arif l)iı* e fsa n e

İn k ıla p y o lla r ın d a [ Ş i ir ] T ö u s d e m a n d e n t » 1 0 3 1 K a lırsın » G ö n ü l r ü z g â a r la r ı » S o lm a y a n g ü z e llik le r P s y c h o lo g ie h a ta la r ı D r. Ah. D jevd et Dr. Ş ü k rü Le T em p s V o lta ir e -T e v fik F u a t A B . D J. M eh m ed T a rık İd ris A h m et V a h d et G ü lte k in M. S a id O ğuz K âzım İ. S a fa İran ş a ‘ir le ri G. h e B oıı

On beş günde bir çıkar İlmî Edebî İktsadî Mecınu'a

1 Ağustos 1932

(2)

YENİ NEŞRİYYAT

KAR Ç İÇ E K L E R İ

S. 80. fi: 40 k.

Muhterem ustad Ebubekir Hazim Bey Efen­ dinin Türkçe şi‘irleri. ismine bakılınca so'u- muş bir ilham eseri zan oluna bilir, fakat asla haraeti azalmayan bir hassasiyyet ve rikkat eseri olduğu bir kaç mısraını okumakla anla­ şılır. Azi2 ve muhterem üstadı tebrik ve kita - bini İçtihad kari’Ierine tavsiye ederiz- Oelecek nushamtzın tahlil ve tenkid şütunu Kav ç iç e k ­

le r i nin

dir-y

N e d e v sen iz d e y in iz

Muharrem Zeki B. in Şbirler mecmu'sı. S. 28- fi : 25 * Kâ’inat Kütüphanesi

Bu zamanda neşr edilen tek tük şi‘ir mec­ mualarından ayrı bir sesdedir- İlham menba'ını cinsî heva ve iştilıava müncer olan nev‘a hasr etmiyor. İlk manzumesinde :

İlham menbaUmı yok işte yalçın kayalar : İşte elleri bomboş, yüreği keder dolu ... İşte dilenen sağlam, işte çalışan ‘alil İşte sukak çocuğu ciimhuriyyetde Halil .

diyor.[so n mısra'dan tnurad olunan vazıh değil) Şüphesiz. içtima‘î sefalet ve bunun ihya etdi - ği merhamet yüksek şa irlere layık ilham men - başarılıdandır. Şukûfe Nihal H. E. nin G a y y n sı, da bu göz yaşı gölünün enginlerini dinle mişdir. Muharrem Zeki B. i tanımıyoruz. Nazm san‘atında ba‘zı tnübtediliği varsa da kendisini cezb etmiş olan içtima4! ve insan! ilham men- ba‘ları onu çabuk yükselle bilir.

D ü n y a T v a h o m m ü c a d e le si

Hazık göz hekimi genç san'atdaşımız D r. Nuri Fehmi B. E . nin dir . S. 34 . ayni eser fransızca da intişar etdi . labib arkadaşlara , Vali ve Kaymakamlara, Belediyye müdürlerine tavsiye ederiz. T u vk O p h ta lm o lo g ie gaze­ tesi neşriyyatındandır .

T iiv k B ay tavlar C e m ‘iy y e ti m e c m ıı‘ası

8 inci 15 Temmuz 1932 nüshası çıkdı . Güzel restn ve mekalelerle çıkmışdır.

Y o lla r ın S e si

Bu unvanla genç mu‘allimler tarafından çı­ nlan ilm ve terbiye mecmu4asının 2 inci nus - hası gelmişdir . Cenah Şshabeddin , Hamami İhsan, Hıfzi Rahman Raşid, Abdullah Djevdet Beylerin yazıları vardır.

Dr. Yorği Fotaki M avromatis

E m r a zı d a h iliy e

Beyoğlu Venedik Sokağı M

5

Cuma ve cumartesinden başka hergün 2,5 dan 7 ye kadar.

Çarşanba günleri parasızdır. Telefon : B. 4707

GLİSERO FOSFATLI ŞARK

M ALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i‘mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon : İstanbul : 78

Rafale de Parfum s

SO N N E T S

PAR LE Dr. AB. DJEVDET

Edition de luxe, pages 131, Prix: 100 piastres

A p v a h a m E k ş i y a n

Kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Téléfon : Stamboul : 2827

İctih a d m b u lu n d u ğ u b a ‘z ı y e r le r

“ İçtihad „ m İstanbulda satıldığı ba‘zı yerler :

Kadı k ö y ü n d e Muvekkithane caddesinde

Tütüncü D ik ra n E fen d i, K öprü ü ze rin d e

M. K e m a l E fen d i, B ü y ü k A da d a İske­

le başında Tütüncü N iko E fen d i, Ü sk üd ar

d a İskele başında Tütüncü İlh a m i E fendi

Dükkânları

İSTANBUL

ÇİNKOGRAFHANESt

Ankara caddesinde İlhami matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve sür‘atle

(3)

İÇTİHAT

ABONNEM ENT

Pays étrangers

Pour un an : 2 Dolars Edition spécialé : 3 Dolars

A D R E S S E «Idjtihad» Constantinople Télépli : 20865 xxvnème ANNÉE 1 Août 1 9 3 2

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, E D E B İ, İK T İS A D İ

No : 350

ABONNEM AN

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1,2, ‘lâ kâğıdlısı

5 liradır

A D R E S

Cığaloğlunda îçtihad Evi

Tarihi Te’sisi :

1904 — Genève Yirmi yedinci sene

1 A ğ u s to s 1 9 3 2

Gençlere « ENERGİE » dersi

N E F S İN İZ E HÂKİ M OLUNUZ !

En büyük hakimlik insanın kendi nefsine hakim olmasıdır. Nefsine hakim olmayan ferd ler evvelâ kendi nefsinin sonra başkalarının mahkûmu olur ; bundan dolayıdır,ki cığarayı, içkiyi ı kumarı ve sa’ir faydasız ve muzır şey­ leri terk edemeyen kimse nefsine hâkim olma­ yan bir insandır ve binâ’en‘aleyh başkalarının da hükmü altına düşmeye doğru yavaş yavaş yürüyor demekdir. Bir millet de böyledir , bir millet de içtima’î bir şahsiyyet demekdir .

Nefsine hâkim olan milletlerin nüfusları ııe kadar az olursa olsun bu hâkimiyyet sayesinde kendi nüfuslarının tam on misli rnüstemlike nüfusunn hâkim olurlar .

HollandalIlar, İııgilizler böyledirler. Hollanda­

lIm nufusu 5 milyondur, Hollandanm mustemli-

kesi olan J a v a nın nüfusu 2Q milyondur. 40 milyon İngiliz 400 milyon gayri İngilize hâkim dir. Sonra» bir milletin diğer millete hâkim olması yalnız askerî kuvvetle olmaz, siyasî kuvvetle de olmaz. Küçük bir millet sanayimle > ticaretiIe , fikrî ve maddî istihsallerde mu'azzam bir milleti lıükm ü nüfuzu altında tuta bilir. Âlemin haritası üzerinde ba‘zı memleketler görüyorum, ki aske- riyyen mağlub olduğulıalde İktisâdi ve sana4i kabiliyyeti sayesinde dünkü galiblerini kendisine muhtaç ve bina’eıPaleyh mağlub ve mahkûm vaz4iyyetine sevk etmekdedir • Büyük Avrupa

Harbinden sonra , bir İngiliz Şehr Emini , irad etdiği bir nutukda aşağı yukarı şu sözleri söylemişdi : «Bu gün gaüb ve mağlub milletler hangileridir belli değildir. (Galib kim mağlub kim ancak bundan 20 sene sonra bilinecekdir. Harice muhtaç olmaksızın her ihtiyacını kendi elde tedarik ve memleketin bütün sınıfları arasında refah ve hoşııudiyi te’min edecek olan millet işte gaüb millet budur » diyordu . Bu fıkrayı Fransanm elyevm Baş Vekili olan E . H e r r i o t nun C ré e r adlı kitabında oku­ yoruz,. Créer yi terceme etmeli ve çok okumalı ve okutmalı, Cemal Hüsnü Bey, Ma‘arif Vekili iken bu kitabı nazarı dikkatınaarz etmişdim ve bunun tercemesini bana ta‘alıhud etdirmişdi . Sonra kitabı bilhassa Fraıısızlar için fay - dalı görerek siparişini geri a ld ı. Bu bir yanlış işdi.İki cild den ve cem‘an 700 küsur sahifeden müteşekkil bu enfes ve son derecede kıymetdar kitabda faydası yalnız Fransaya münhasır sa - hifelerinin adedi yüzü geçmez . Bir istitrad kabilinden bu satırları yazarken kitabın müta­ laasını son derecede hararetle herkese ve bil - hassa büyük küçük zimamdarlara tavsiye ederim.

Asıl mevzu‘umuza avdet edelim : Nefsine hâkim olan kimsenin vasfları nedir? Onları

(4)

5768 i ç t i h a t

.Tözden geçirelim; nefsine hâkim olan ferdin vasfları şunlardır :

j —Tehlike ânında i'tidali demini ve bütün kuvvetlerini muhafaza eder. Hattâ tehlike anın­ da ‘âlel'ade ahvalde olduğundan daha ziyade kuvvetli o lu r, zira, h erh ald e, frasî olarak anlar, ki kurtulmak ve başkalarını kurtarmak için bütün Energie lerin i toplaması lâzımdır • Kurtulmak mürnkin olmadığı takdirde ölünceye kadar sâkiıı kalır ve felâket arkada daıinı teş­ ci4 eder.

2 — Etrafında, ânî bir gürültü olunca te - laşlaıımaz •

2 _ HİÇ bir şeyden korkmaz . lıisabsız ve düşüncesiz atılgan olmaksızın , da ima cür etli ve cessurdur .

4 _ Münakaşayı cessurâne kabul eder, lehde ve aleyhde i‘tidali demle münâzara eder ve asla hiddetlenmez. Çabuk hiddete gelmek nefse

hâkim olmamanın en birinci alâmetidir.

5 — Başkalarının te’sir ve nüfuzu altına düşmeksizin zamanım ve şahsını istediği gibi tasarruf eder .

ö _ Kendi kendisini tanır Diğer bir çok kimselere faikiyyetini bilir, f.ıkat bunu giis termez. Sâde ve mütevazı'dır, dai’ma sâkin - dir ■ Hu keyfiyyet halinde , etvarıııda > bütün kabalıklardan ârî necib bir vekar şeklinde gö­ rülür . Ne olursa olsun halinden ho.nuddur; daha tam bir âfiyet ve her lıususda daha ziyade tatminkâr neticeler elde etmek ister ve bunun için her lâzım geleni yapar.

7 _ Zevk ve eğlenceden pek a‘lâ müteııa1- im olur ve tahmininden fazla para sarf etmiş olursa buna keder etmez • Eğlencenin sonunda bundan aldığı lezzeti ve bâ husus te’mirı etdiği bedenî ve ruhî istifadeyi düşünür.

g — Heınnev'i için da’ima kerim ve h a tır- ııuvazdır, elinden geldiği kadar onların sefalet - lerini telıvin eder, onlara cesaret tavsiye ederek teşci1 eder, pek bed baht olanların haline pek

ziyade acıdığını göstermez . Çüııki anlarki bu hal onları me’yus eder ve sefaletlerinin , zan etdiklerinden fazla olduğu fikrini verir.

9 — Da’irna miisterıhdir , lıkritıi , yapdığı işin üzerinde temerküz etdiriı , zihnini başka şeyle meşğul etmez. Terakkiyyatın reftarıııdan haberdar olmak için gazeteleri , mecmu alan gözden geçirmekle beraber ‘adî romanlar, hika­ yeler gibi hiç bir kimseyi alakadar etmemek lâzım gelen bayağı şeyleri okumakdan ictinab eder .

10 — Hayatın yaşamaya lâyık olduğu ve da’ima daha mükemmel kılmak istediği bir hal teşkil etdiği kaıdatmdadır. Da’ima mes‘ud ve halinden hoşnud olmakla beraber lâ yenkatı' halini , sa‘y ü cehdile , dana ziyade eyileş - dirmeye çalışır.

Nefsine hâkim olmayanlar bu evsafın zıddı evsafdadırlar •

Gençlere diyorum: Hayat bir yük değildir, hayat bir rü'ya değildir. Hayat rnübarezedir ve miibarezede en yüksek haz ve sa‘adet vardır . Bu ıııübarezede nıağlub olabilirsin, yere serile bilirsin fakat vazifeni yapmış , cehd etmiş ve hayatdan , mübarezeden kaçmamış olduğunu duşııne bilirsin. Bir koıkak, bir alçak olmadı - ğım bilirsin , böyle düşünmek , bunu bilmek nıağlub olmana bile bir galib gelmek haysiyyet. ve şerefi verir. Gençler! ve genç ruhlular? doğru olun; fazilete muhib ve sadık olun; ve böyle olanların korkacağı yokdur • Fazilet nedir ? Başkalarına eyilik yapmaya bizi sevk eden derunî meyidir . Başkalarına eyilik yapmak istemek meyli insanı başkalarının mu‘avenetiııe muhtaç olmayacak hale yükseltir. Eyilik yap - mak , başkalarına yardım etmek için insan kendisini yardım edilmekden müstağni kılma­ lıdır. Kuvvetli ı nurlu, gani ve müstağni, kerim ve rahim olunuz !

(5)

İ Ç T İ H A T 5769

Halk için Hıfzıssıhha sütunu :

H E K İ M L İ K

Hastalıklar hayatı kısaltan sebeblerin en mühimlerinden ayılırlar; hattâ ba'zan ân î bir suretde hayatımızın merhalesini keserler .

Tababet, hastalıkların tedavîsile bunların hücumundan korunmak için sıhhî tedbirler öğretir . Bu ¡‘tibarla tabiblik insan ömrünün uzamasına hidmet etmiş olur ? böylece tıbdaıı istifade edilir .

Halbuki çok def a tıbbın bu hidmetinden istifade edilemeyiib bil'akis zarar göriirlür , Sebebi şudur, ki ba‘zı kimseler ne kadar çok ilâç kullanırsa o kadar çok istifade edilir zali­ mle ilâca çok düşkün olurlar. Ba‘zıları ise ilâcı gayri tabi'i ve lüzumsuz bir şey gibi , iktiza etdiği halde kullanmakdan korkarlar, ba‘zanda tabib ile tabiblik ve ilâç hakkında pek yanlış fikirlerde bulunurlar ve oıılardean hiç istifade etmek istemez ve yalıud doğru bir yolda isti - iade edemezler. Diğer tarafdan son zamanlarda herkes için anlaşılması müşkül bir sürü köylü

halka mahsus eserler meydana gelnıişdir . ki bunların hekim o! mayan kimseler tarafından tatbik ve isti'mal edilmesi pek çok su’i isti1 - mallere ve sıhhati umumiyye için büyük za - rarlara sebeb olacağı şüphesizdir .

Hekim olmak herkes için ıhümkin değildir. Tıb tahsili o kadar güç ve o derece şümullü - dir, ki pek esaslı ve devamlı mütalaalarla beraber hususî bir isti‘dad ve kuvvetli bir zekâ sahibi olmayanlar için elde edilmesi mümkin değildir . Ba‘zı tedavi usulleri ve vasıtalar bilmekle bir takımların zan etdikleri gibi insan hekim olamaz. Bu tedavî usulleri ve çareler tıbbın neticeleridir* bu çarelerle hastalık sebeb- leriııin arasındaki bütün münasebet ve alaka - lan biliib anlayan ve binııetice meydana çıka - rılan hakikatin emrettiği tedavî usullerini biz­ zat bulan hekim namını taşımaya lâyık olur . Bu i'tibarla hekim o’manın herkesin kârı olma­ yacağı anlaşılmış olur .

Büyük Ada D l ‘ . Ş ü k r ü

* CO M M UNISTE »» ÇIKMAZI«i

Rusyada beş senelik planın, bilhassa köylü­ lere a’id olan kısmı, temauıen âkiırı kalmışdır . Ma‘lûmdur, ki ( Leııin ) lıayatda olduğu za - mandan beri bolşevikler, köylüleri, araziyi sür­ mek ve mahsulü alub hükümete vermek, vel - hasıl, umum için amele gibi çalışdırmak gaye­ sini ta‘kib etmişlerdir.

Lenin hayatda iken bu hususda yapılan ilk teşebbüs köylülerin büyük hoşnudsuzluğuııu ve ba‘zı yerlerde isyanını mucib oldukdan sonra Lenin bunu terk etmiş ve N ep denilen yeni iktisad siyasetini ittihaz ederek gerek köylülere, gerekse küçük esnafa alış veriş hususunda az çok hiirriyyet vermişdi bu hiirriyyet sayesinde köylerde ya daha çok çalışması veya akıllı ve ilimli ve azimli olması ve yahud daha cok

Mayıs 1932 de çıkan bir Le Temps dan

tali'in yardımına uıazhar bulunması sebeblerile ba‘zı köylüler diğerlerinden daha çok müreffeh olmaya başladılar * halbuki bolşeviklikde , bir takım kimselerin sa‘y ü gayretleri ve kabiliyyet leri neticesinde diğerlerinden farklılaşması müsavat principine halel getireceğinden köyler de sivrilen ve K ulak ya‘ni zenğin köylü denilen

bu adamlara karşı miidhiş birkanpanva açıldı, malları müsadere ve kendileri Sibiryayü,' hefy olundu ve arazinin milkiyyeti kaİdihl'ârâa köyleri Collectivisé edilmek için Şiddetli tiédbir lere tevessül olundu. Bu cebr ü tazyik a kôÿlll- leriıı mühim bir kısmı nâçar boÿlin !égffil'er/-. Bolşevikler bunu büyük bth mhızaiferiyyet olarak âleme i'lâiîînetdilörve 'Rus köklülerinki yüzde doksanının bolşevik oldpğuau .bildirdiler.

(6)

5770 İ Ç T İ H A T

halbuki cebr ü tazyik karşısında emri vakı!ı kabul eden köylüleri eskisi gibi çalışdırmak mümkin olmadı. Sürdükleri tarlaların rııahsu - lünü başkalarının yiyeceğini ve kendilerine bir faydası olmayacağını düşünen köylüler mümkin olduğu kadar az sürmeye ve mahsulden de mümkin olduğu kadar Hükümete az vermeye başladılar. Mahsulü toplamaya çıkan me’mur - larla köylüler arasında şiddetli mücadeleler birbirini ta ‘kib etti. Bunun akıbetinin eyi ol - mayaeağını anlayan Stalin ıne’murların fartı gayret göstermelerini men' etti ve köylülerin ihtiyarları haricinde köyleri Collectivise eden ıııe’murları cezalandırdı . Bu suretle köylüleri kendi rizalarile bolşevikliğe sokmak emeline düşdii ve bolşevikliğe giren köylere bol bol traktör, harman makinesi vermek ve sa’ir kolaylıklar ve menfa'atlar göstermek suretile bu haraketi teşvik etmek istedi, fakat bir az hiirriyyet bulan köylü bütün bu cazibelere kapılmayarak kendi topraklarında kendileri için çalışmak cihetini tercih etdiler ve evvelce bu 100 de 90 ı nın bolşsvik olduğu rlân olunan köylülerin yüzde doksanı bolşeviklikden çıkdılar.

Köyleri kendi ihtiyar ve arzularına terk etme­ nin böyle bir neticeyi verdiğini gören Stalin tekrar cebr ii şiddet yolunu tutdu . Fakat bu def‘a da köylüler tohumları ekmekden ise rahat rahat yemeyi tercih etdiler ve topraklarını

TERCEMELER

sürmemek cihetini tercih etdiler. Volga taraf­ larında gayet vasi1 bir mıntaka i arazideki köylerin bu kış nihayetlerinde tuhumsuz kal - dığı ve tarlalarını ekeuıeyecekleri tahakkuk etdi. Vaktile bütün dünyaya zahire ihraç eden Rusya bu def‘a köylülere tohumluk tevzi1 et­ mek için hariçden milyonlarla kiııtal buğday satın almaya ve köylülere yetişdirmeye mecbur oldu . İş bununla da kalmadı , köylüler kendi ineklerinin südünii ve tavuklarının yumurtasını her gün, bilâ bedel, alub şehre götüren me’mur- ların yüzünü bir daha görmemek için inekleri ve tavukları keserek etlerini yediler. Bu suretle Rusyada tere yağı, süt ve yumurta i tibarıle büyük bir kıtlık hüküm sürmeye başladı . Bu def’a Stalin siyasetini tebdil etdi ve köylülere parlak va‘d lerde bulundu . Bu va‘d lere göre köylüler bundan böyle ineklerden alacakları süt ve tere yağını istedikleri gibi pazarda sa­ tacaklardı ve tavuklarının yumurtalarını da serbestçe kendi nıenfa'atlarına pazara götiire - bileceklerdi . Fakat bu kadar tecrübeler geçir­ miş olan köylülerin bu va‘d lere inanmak iste­ medikleri anlaşılıyor, çünki Rusyada tere yağı ve yumurta kıtlığı, eskisi gibi’ şiddetle hüküm sürmekdedir .

Avıupadan getirilen tohumlarla ekilen ara­ zinin ne mahsul vereceği önümüzdeki aylarda belli olacakdır.

A L I

Arcadiusün devrinde , fstanbulun ilâhiyat­ çılarından Logomahos, Sitiye gitmişti. Kafka - syanın eteğinde münbit Zefrirn ovaları civarın­ daki Korşit hudutlarında durmuştu.

İhtiyar Doııdindak basık tavanlı odasında , büyük mandrasile geniş samanlığı arasında idi. Karısı, beş oğlu , beş kızı, akraba ve uşakları arasında dizçökmüştii . Hafif bir yemekten

sonra Allaha sena ediyorlardı, Logomahos :

A H

— Orada ne yapıyorsun putperest diye hitap etti .

Dondindak cevap verdi: — Ben putperest değilim .

Logomahos: mademki Yunan değilsin Sit -lisiıı putkerest olman lâzım . Söyle bakalım şu senin Sitli kaba lisanınla neler söyliyorduıı ?

Dondindak: Allahın indinde bütün lisanlar birdir . Biz ona hamdü sena ediyorduk .

(7)

i ç t i h a t 5771

bir Sitli a’ile ki bizden ders almadığı halde Allaha ibadet ediyor dedi . Müteakiben Sitli Dondindakla bir mükâleuıeye koyuldu . Zira ilâhiyatçı bir az sitçe bilirdi öteki de az yu - nancaya vakıfdı .

Şu ınükâleuıe İstanbul kütüphanesinde mah­ fuz el yazısile bir kitabda bulundu .

L : — Bakalım ilmi hali biliyor musun? Niçin Allaha ibadet ediyorsun?

D: — Hepimizin haliki olan Allahı tanımak doğru olduğu için.

L : — Bir barbar için fena değil . Dileğin neydi bakalım?

D : — Lütfü ihsanına ve aynı zamanda beni katlandırdığı felâketlere teşekkür ediyordum . Fakat ondan bir şey dilemekten çekinirim, bize lâzım olan şeyleri o bizden eyi bilir . Esasen komşum yağmur isterken güneş açma­ sını temenni et -

inekten korkarım. L : — A, bu - dalaca sözler söy- liyeceğini tah - min ediyordum . Daha yüksekten başlıyalım . Bar­ bar ! bir Allahın

olduğunu sana kim söyledi ? D : — Bütün kâinat.

L : — Bu kâfi değil. Allah hakkında fik - rin ne ?

D : — Hayır işlersem beni mükâfatlandıra - cak, günah işlersem beni cezalandıracak olan

hakimim, Allahım.

L : — Safsata, bütün bunlar manasız. Asla gelelim . Allah nâmiitenahi midir yoksa zat (essence) ile mahdut mudur ?

D : — Anlamıyorum .

L : — Budala hayvan . Allahın mekânı var mıdır? Her yerin haricinde midir, yoksa m e­ kândan münezzeh midir?..

D : — Ne bileyim ben. Nasıl isterseniz öyle olsun .

I , : — Olmuş bir şeyin olmamış olmasına ve y ı l ut lir c’ığ u ğ 'n :ki v<u o ln ıııa s ra kidir

mıdır?.. Geçmişi mazi gibimi görür hal gibi mi ? Mahlukatı ademden vücude getirdikten sonra nasıl tekrar yok edebiliyor?

D : Bu gibi şeyleri hiç tetkik etmedim . L : — Ne , budala . Haydi alçalınalı , onun anlayabileceği şeykrden bahs etmeli • Söyle bakalım dostum, fikrince madde ezeli midir i

D : — Ezelî olsa da olmasa da neme lâzım benim. Ben ezelden beri dünyada değilim ki . Allah bana doğru yolu gösterdi onu takip et - meliyim. Filosof olmak niyetinde değilim, i n ­ san olmak istiyorum.

L : — Böyle kalın kafalı insanlarla biraz güçlük çekilir . Onun zihniyetinin haricine çıkmayalım . Allah nedir ?

D : — Hakimim, babam .

L: -Sana onu sormuyorum. Sıfatı nedir? D : — Eyi ve aynı zamanda kadiri mutlak

olmak . L : — Cismanî inidir , ruhanî midir? D : — Bunu nasıl bilebilirim . L : — Ruhani-yetin ne oldu - ğundan haberin

D : — Hiç haberim yok ; neme gerek benim. Bunu bilmekle daha doğru mu yoksa daha eyi bir koca, bir baba, bir vatandaş mı olurum?

L : — Ruhaniyetin ne olduğunu sana behe­ mehal öğretmeli. Dinle, şey.... şey .... şeydir... Sana bunu bir başka defa öğretirim .

D: — Korkarım ki ona atfedeceğiniz sıfat - ların çoğu kendisinde bulunmayan .sıfatlar ola­ caktır. Müsaade ediniz de ben de size bir sual sorayım. Vaktile mabetlerinizden birini ziyaret etmiştim Allahı neden kocaman bir sakal ile tersim ediyorsunuz?

L : Bunu anlayabilmek için bazı iptidaî malûmata ihtiyaç vardır .

D : — Nasihatlarınızı almadan evvel size başımdan geçen bir vak‘ayı anlatayım. Bağçe- min köşesine küçük bir daire yaptırmıştım . Y İ N E H Ü R R İ Y Y E T E

S a n a h a y r a n lığ ım la y ü k s e ld im : liiı* s e m a v i g u r u r d u r h ü sn ü n ; H e r G ü zel bir b a lın fân idir , E bedi bir sü r ü r d ü r h ü sn ü n .

16 Haziran 1931 A. D.

(8)

5772

i ç t i h a t

Bir köstebekle bir mayısböceğinin mükâlemç . sine şahit oldum ;

Köstebek diyordu k i : işte giizel bir fabrika her halde bunu inşa eden pek kudretli bir köstebek olmalı .

Mayısböceği : Alay mı ediyorsun ? Bu

inşa-atm mühendisi dâhî bir mayısböceğidir. O günden beri bir daha münakaşa etmemeğe karar verdim .

« Voltaire >. in « Dictionnaire philosophique » inden nakleden T e v iik F u a t

/ A K İ F « İ R E F

Fenike kırallarındaıı Acenor in bir kızı varmış. Adı «Evrupa» .

^unanistana henüz göçmemiş olan, ilâhlar efendisi Zeus , bu kızın hüsnüânmdan, zekâ - sından haberdar olmuş . Kalkmış Siiriyeye gitmiş.

Bir gün «Evrupa» bir çok kız arkadaşîarile şehrin haricinde bir gezintiye çıkmış; Zeus bir boğa şekline girerek kızlara yakıtı gelmiş . Evrupadan ma‘adası kızlar korkup kaçmışlar. Evrupa eşkâli tam, kavı, zarif ve munis gözü­ ken boğaya yaklaşmış, okşamış, sevmiş ve alay olarak, eğlence için üstüne binmiş.

t irşat kollayan Zeus derhal Evrupayi evvelâ Giride oradan da Yunanistana kaçırmış .

Evrupanın biraderi Kadnıus hemşiresinin kaçırıldığını haber alır almaz, arkasından gitmişi

Ş İ ‘ İR

İN K IL A P Y O L LA R IN D A ...

- Kemal Tahir - e

Karanlıklar kaçıyor kanatlanan bir atla. İçimizde bir ateş yanıyor için için : Koşuyoruz şu karşı dağa doğru üsr‘atla Görünmeğe başlıyan güneşi tutmak için . Lokomotii dev gibi alevler püskürüyor , Mesafeler trenin arkasından yürüyor Görünmeğe başlıyan güneşi tutmak için Kalpler sonsuz bir iman lâvile tutuyor kor! - Kaçacak bir yerin yok, güneş ufuk sana dar, Bizim yolumuz ise gider ta arşa kadar !

İstanbul : 12 - ıx - 930 İ llr İ S A h m e t

S A N E ( M Y T H E )

bir çok yerler dolaşdıktan sonra nihayet Yuna- nistane gelmiş , orada hali vahşetde yaşayan halka zira'atı, ev ve şehir bina etmesini, kumaş dokumasını, ma’denciliği, «Alfabeyi» öğretmiş, medenileşdirmiş .

En eski Yunan « Mythe » lerindeıı olan bu zarif nakl neyi ifade ediyor '?

«Mythe»nedir ?

Bir «Mythe» uydurma bir şey değildir. Bir «Mythe» Bir kiııâye değildir. Bir«Mythe»bir reniz

değildir. Bir «Mythe» bir insan zümresine a’id fikirlerin mecazî ifadesidir.

«Mythe»i gayri mu‘ayyen bir zamanda tesbit etmek onu bir Hurafe yapmak ; Hurafeyi mu­ ayyen bir zamanda tesbit etmek onu bir Tarihi veya şibhi Tarihî bir vak;a yapmak demekdir.

M ehm ed T a rık

DES ESSAiS

T O U S D E M A N D E N T

Les étoiles qui scintillent Et les feuilles qui vacillent Demandent ce qu’elles sont. La vieille cloche qui tinte, La machine au rouge peinte Demandent ce qu’elles fon t. Et les hommes qui s’avancent, Ont un air douteux, et pensent Vers où, vers quel but iis vont.

(9)

i ç t i h a t 5773

GÖNÜL R Ü Z G Â R L A R I

NAZM TECRÜBELERİ

1 9 3 1

Ustad Tokadı zade Şefik B. E. ye

Kiinhüne varılrmyan güç bir muamma gibi Akıl erdiremeden geçirdik bir yıl daha Cmid ile yaklaştık bir az daha Allaha . Bu varlıkta hepimiz zümrüdi anka gibi... Bir yıl daha ulaştık böylece yokluğa biz , Bir yıl daha iletti bizi mezara ecel. Çekiyor karanlığa gitgide bizi bir el

Bu yıl da bırakacak kalbimizde bir çok iz ? Kiinhiine varılrmyan giiç bir muamma gibi Akıl erdiremeden geçirdik bir yıl daha Ümid ile yaklaştık bir az daha Allaha. Bu varlıkta hepimiz ziimrüdi anka gibi ...

Mazlıar Sait

K A L I R S I N

" Lütfü Kaya » ya

Ne kadar şenlenseıı bahtiyarlığında Kalbinde eskimiş bir gamla kalırsın! Başın beyazlaşır ihtiyarlığında içini dolduran akşamla kalırsın! Kadınlar sökülür şen ufuklarından , Kalbini yakarsın ateşli kanından , En sonra çekilir giderler yanından , Altında yattığın bir çamla kalırsın ! Hatırdan çıkarsın ilk hülya da olsan , Kararır gidersin nur, ziya da olsan , Şu feleği saran bir derya da olsan Sonunda tükenir bir damla kalırsın! Nihayet üstünü örter kara toprak Vücudunda kefen, gönlün çırıl çıplak, Burda bıraktığın hatıra olarak

Taşına yazılan son namla kalırsın !

Oğuz Kâzını

Her gün enin içinde bir hasta hali taşır.. Melalini aldatır, hatasını paylaşır ,

Yadında göz yaşları zincirlenir sel olur

Ta‘kib eder gizlice sevdiğimin peşini Görünce telâşında teselli güneşini Köhne dehlizlerinde filizlenir ilk sürür

Kararsız bir seyyalidir şüphenin dağlarında , Öfkeleri cenkleşir hasretin bağlarında .. Hatırlardı bir va,‘de kanan bahtiyarları !.

Zalimin meramını nazlının dileğini , Görmeden ta‘rif eder şeytanın gömleğini ; Alı gönül rüzgârları, bu gönül rüzgârları ...

-- 932 — İsm a il S a fa ' ■ " ■ ı , a u a ıl a , , a , , >> a(, SOLMAYAN GÜZELLİKLER : ö '—'T } j L f " ¿ O y ¿Ki ¿ı / (X* j ’fc" o G i y }*■ i l:t~ o.1 ] ¿t ^ ve

Beni tekfir etmek kolay olmaz, benim ima­ nımdan daha kuvvetli iman bulunmaz. Benim gibi, dünyada bir ikinci yokdur, bana da dinsiz diyorlar . Şu halde dünya da tek müslüman yokdur.

l X İ i S t l c—i~İO

Dosta düşmandan şikâyet edilir, dost düş • man olunca kime şikâyet edeyim.

c.—SCG Ij ¿Di j f

[ 1 ] c—5or

Eğer i<eleğin benimle mübareze etmek niyyeti varsa bir harfe meydanı tedarik etsin ; cihan dardır,

X -V- j' y ¡.İT c—*ALj

[ jttCÜ ] • y _ ^

Rüzgârın balından ağzım o kadar acıdır,ki gül gibi, tatlı gülüşümden kan yutuyorum.

(10)

5774 İ ÇT İ H A T

C İ H A N I N Ş İ M D İ K İ İ N K İ Ş A F I

HAYALLAR VE HAKİKATLAR

Biiyiik hakim Dr. Gustave Le Bon un son eserlerinden Tiirkceye tercemesi

basılmaya başlamış olan bıı çok mühim kitapdaıı:

[ Mabaû ]

Akvamın siretlerini, izah için aklî mantıki kullanmak, insanı, ekseriya en vahim hatalara sevk eder . 1915 Harbinden evvel , Sorbon Darülfünununun bir çok meşhur Professeurleri tarafından teşci' olunan Socialistler, Almanya ile bir harp zuhurunun aklen gayri mümkin olduğundan, teslihatı azaltmak lâzım geldiğim iddi'a ettikleri vakit bu -iıata bir def'a daha görülür .

* •* *

Psychologia, Ciimhurları kullanmak ve in- delhace hissiyyatlarını tebdil etmek göç san ‘atını öğretir, César ın cenazesi önünde Ciim - hura hitab eden ve kendisi tarafından (Antoin)a atf olunan nutukda Shakepeare bunun parlak bir misâlini vermişdir. Ne Prusya Kiralının,ne Fransa împeratorunun arzu etmedikleri muha­ rebeyi infilak ettirecek kadar kuvvetli millî bir tehevvür indifakı da‘vet etmek maksadile, gavri mütecaviz bir telğrafnamenin b azı k e ­ limelerini tahrif ederk, Fransız kavminin çabuk hiddetlenmek isti dadından istifade ettiği vakit, belki Bismarck bu Psychologia şinaslığın daha şe’nî bir misalini vermişdir.

Hükümeti idare etmek san‘atı, kısmen muh­ telif tahrik ve tenbihleriıı te’siri altında ma1- şerî aksüPamellerin bilgisinden müteşekkildir.

Bu aksüPameller umûmî kanunlara tabi* - dirler, ki eğer kavinden kavine değişnıeseydi , her kavnı için ayni olsaydı bu umûmî kanun­ ları ta‘yin etmek kolay olurdu. Fakat bu ka - nunlar, ‘ırklara göre tahavvül eder. Iııgilizler, Fransızlar, Ispanyollar v. s. ayni tenbihlerin te’siri altında muhtelif tarzda aksiiPamelde bulunurlar. Prince de Bismarck muhaırel tel- ğırafile Fransada elde ettiği neta’ici Ingilterede, galiba, elde edemezdi.

•* * *

insanların idarelerinin bu kadar güç olması yalnız ferdi Psychologia kanunlarının ma‘şerî Psychologia kanunlarile ancak uzakdan uzağa münasebetdar olmasından değildir.

Bu güçlük, hayatı akvamın ba‘zı anlarında ez cümle büyük edvarı îııkılâbiyyede şahsiy - yetlerin zuhur eden tahavviilleri hadisesile artmaktadır.

Umûmiyyetle kabul olunan fikirlerin aksine olarak her ferdin şalısiyyeti bir terkib[Synthese] den ve h attâ, yekdiğeri üzerine mevzu1 müte- ‘addid şahsiyyetlerin sade bir yekûnundan başka bir şey değildir bile denilebilir. Hayatın zaruf ve zamanı tahavvül ettiği vakit bu muh­ telif şalısiyyetler ortaya çıkar.

Ferdiyyetimizin zahirî sabitliği ancak içinde yaşadığımız muhitin sabitliğinden hasıl olur . Mensub olduğu zünıre’i içtima‘iyyenin ve her günkü iştigallerinin çerçivesi içinde bulundukça insan hemen hemen hiç değişmez, bil‘aks zuruf ve zaman tahavvül edecek olursa insan da ta­ havvül ed er; Halim bir adam , anif ve şedid olabilir ; Sulhperver bir adam Harb tarafdarı olabilir; faziletli adam, faziletlerinin tarüm ar olduğunu görür .

Vaktile, bu anlayışı, Fransa büyük ihtilâli esnasındaki « Millet Meclisi » niıı siretinin izah ve tefsirine tatbik ettim . Yalnız bu anlayış : Kendi hallerinde«Boureois»aların: Notaire lerin; mahkeme âzalarının, tabiblerin, v. s . , binlerce kafa kesdiren, kıralların kemiklerini mezarla­ rından çikarup yakan , kıymetdar âbideleri mahv eden hûnlıâr kimselere münkalib olma­ larını izah etmeye müasdd idi . lğtişaş geç - dikden sonra , ( Napoleon ) un muti' bendeleri olan bu kimseler sabık hal ve hareketlerini kendi kendilerine bir dürlii izah edemiyorlardı.

(11)

İ Ç T İ H A T

O zamanın ibtida’î Psychologiasile , bunu aıılamıyorlarrdı .

*

* *

Yeni teşekkül eden şahsiyyetler, bu şahsiy- yetleri meydana çıkaran vak'aların zevâlile za’il olduğu gibi, ayni vak'aların devamı, yeni te­ şekkül eden bu şahsiyyetleri pek uzun bir müddet muhafaza edebilir.

Dinî ve siyasî kuruntular , sun'î' devamlı şahsiyyetler yaratmak ve muhafaza etmek hususunda, diğer kuruntular arasında ınüte - meyyiz görünüyor.

Britanya İmperatorluğunuıı temellerini sars­ mış olan , ma'den amelesinin uzun grevi , eeddanî te’sirlerin şevketine rağmen pek müstakır zihniyyetlerin bile ma‘ruz olabileceği tebeddülatı mümkineyi gösterir. Vaktile, Pro­ testanlık te’siri dinîsile, Britanyalılarm ruhunda daha derin tahavvüller vücude geldi.

Rus inkılâbı Tarihi i bu nevi' istihalelere diğer misaller vermekdedir , ma‘a haza bu misaller daha az mukııi‘dir . Çünki İslâv ruhu, devamlı bir istikrara mütahmmil olama­ yacak derecede şekilsiz kalmışdır .

* *

İnkılâblar esnasında şahsiyyetiıı büyük ta - havvüllerinin uırıûmiyyetle devamsız olmaları - nın sebebi, muvakkaten müteşekkil yeni şah - siyyetleri hali tabi‘îye irca* için rulıı ırkın, aradan çok zaman geçmeden, te’sir icra etme- sindeııdir .

Fakat son muharebenin here ti mercinde olduğu gibi uıümted herc*ü niercler vakayıünda, ırkın ruhu afetzede olduğundan, tekrar keıı - disiui toplaması ba‘zan bir batililik zaman ister,

İşte biz şimdi, şahsiyyetlerin mtimted tagay- yürleri devrleriııde birinde bulunuyoruz. Gerek muharebeler devrinde ana rahmine düşen genç­ lik , gerek bu muharebelerin te’sirile nıüte’essir olmuş olan gençlik; büyük muharebeden evvelki

nesillerden pek ziyade farklıdırlar.

Hali hazır gençliğinin « İdeal » i yeni değil­ dir ; zira Horace ın zamanında genç Romalı - iarın ta ‘kib ettikleri ve«Carpe diem» düsturunun

hülâsa ettiği « IdĞal » in aynıdır : [1] bu genç­ lik sefil ve harisdir. Siyasî ııazariyyelere ehem- nıiyyet vermez ve emellerine hidmet, edebilecek olan re’islere teveccüh ve serfüru e d er.

%

:jî *

Hayyizi fi‘le çıkarılan bütün terakkilere rağmen Psychologia , kimya olmadan evvel simyanın bulunduğu devr kadar ibtida’î bir devrde bulunmaktadır . Psychologia , bir ilm halinde te’essüs ettiği gün, Devlet Recülleri Tarihin mensuc olduğu müdhiş siyasî hatalar­ dan ictinab edebileceklerdir.

İKİNCİ KİTAB

EMNİYYET MES’ELESİ HAKKINDA KURUNTULAR

BİRİNCİ MEBHAS

K A V M LER A R A S IN D A H A K A R E T L E R V E P A G İ P İ S T L E R İN Z U 'U M LA R I

Bütün kavmler sulha teşnedirler , fakat , kendi memleketlerinin içinde bile sulhu muha­ faza etmek için ittihad etmeye muvaffak ol - muyorlar . Büyük milletler bir parça mevhi'i iktidar koparmaktan, hükûmetde bir iş başına geçmekdeıı başka bir şey’e bakmayan ve boş Principleri muzaffer etmek yolunda gerek v a ­ tanlarının ve gerek dünyanın mukadderatını feda etmeye hazır olan siyasî fırkalara ayrıl - mışlardır. Eski Avusturya ınonarhiasının ziya­ nına olarak teşekkül eden ve İktisadî hayatları her gün daha ziyade müşkülleşen yeni küçük Devletler, komşularının arazisinden ba'zı parça­ lar feth ve zabt etmekden gayri bir şey dü - şünmüyorlar. Avrupa nın şarkî hududlarmda , mevhum akidelerin te’siri altında tekrar bar - barlığa düşmüş olan mu‘azzam bir Imperatorluk cihanın âsâyişiııi tehdid etmekdedir , Daha uzakta Asiya’î kitle, dahili rekabetin tehlikeyi görmesine mani4 olduğu Avrupanın karşısında

Ol lü

[İl Latince Carpe diem , « yevmi hazırdan istifade etmeye bak » demekdir. Her millet için bu , ölüm sesi

(12)

5776 tÇ T IH AT

dikilmeye , Avrupacım aleyhinde ayaklanmaya âmâdedir.

* * *

Ekseriya hatırlatm ışadır, ki karni hâzırın İktisadî icabatı , kavmler arasında bir terabut [Iııterdependancejvücude getirmişdir, bu terabut, akvamı mütesanid kılmak , ve, bina’en4aleyh, yekdiğerini faydasız mücadelelerle ezmeye , kuvvetden düşürmeye bedel yekdiğerine m ua­ venet etmeye sevk etmek iktiza eder ; fakat bu icabat temamen ak lî, olduklarından. Cum­ hurların siretiııe, hal ve hareketine hâkim olaıı hı'ssiyyat ve ihtirasatı üzerine te’sirsiz kal - makdadır.

Ma‘a hâzâ bu terabut , kavmlerin yekdiğe­ rine bü bağlılığı bir derecededir, ki bir hükû - met , bütün dünya üzerinde in'ikâslar da‘vet etmeksizin artık en küçük bir tedbir ittihaz edemez . Eğer geçirıııekde olduğumuz here ü mereden sonra mu‘ammer olursa, kavmlerin tesanüdü, cihaıı-şümul bir kanun olacakdır ; fakat tesaniid kanununun hükmüran olabilme - sinden evvel, hâli hazırın şe’niyyeti ile [ yani hâli hazırda bilfiil mevcud olan ahval ile ] y a ­ şamamız ve büyiimekde olduğunu gördüğümüz tehdide karşı kendimizi muhafaza etmeye ç a ­ lışmamız lâzımdır.

Bu tehdidlerin mevcudiyyeti hakkında ya - nılmalar, hataya düşmeler vahimdir. 1914 felâ­ ketine takaddüm eden zemanlardaki sulhper - verlik kuruntularının Fransa ya neye mal ol­ duğunun hatırası bir ibret olmalıdır.

* •* *

Sulh ü müsalemetin muhafazası büyük ırıes- ’elesini hail etmek için, muta‘arrız millete kar­ şı , birleşeceklerini ilâ n etmeye bir çok millet­ leri İrza etmek kâfî görünür.

Sulh ü müsaIemet«Garantie» sinin bu ibtida’î telakkisi , ma'lûm olduğu üzre , Miittahide’i Amerika Re’isi Hükümeti Wilson undur. Onun projesine göre ( Almanya ),( Fransa ) ya tekrar hücum ettiği takdirde, ( Muttehîde’i Amerika ) ve ( Ingiltere ) nin , (Fransa) nın yanında mev­ ki4 almayi- ta‘ahhud etmeleri lâzım geliyordu .

Bu şera’it dahilinde Cermen Imperatorluğu bir intikam harbini hatırına getiremiyecek ve bu veçh ile , hiç olmazsa bir kaç zaman için, sulh ü müsalemet te’min edilmiş bulunacakdı.

Zahiren bundan daha sâde bir şey yokdur, fakat yalnız zahiren. Re’is ( Wilson ) un İnsanî vesayasına rağmen, Müttehide’i Amerikanın Parlementosu, onun projesini kabul etmekden şiddetle imtina4 etti.

Muhtelif akvamın zihniyyetlerindeki farklar, sulhu te’sis ve idame etmek için birleşmek vücubunu akl isbat ettiği halde, bunu yapma - larma mani4 olan başlıca sebebleri teşkil eder.

Zihniyyetleri ve menfa‘atları birbirine ben­ zemeyen kavmler arasında müşterek bir maksad için birleşmenin ınümkin olmadığını otuz kadar «Conferance» zaten göstermişdir.

Fransanın sabık müttefiklerinin telakkileri, ister ı uhık ister gayri muhik olsun, her halde bu telakkiyi hisaba koymak zaruridir . Hak ve adi fikirleri ise , bu fikirlerden istiane eden kavmlere göre tahavvîil eder.

Bina’eıialeyh, bir kavinin fikirlerini diğer bir kavme kabul ettirmek iddiasında bulun - mak , bu iki kavmin zihniyyetleri muhtelif bulunduğu zetnan, siyaseten faydasızdır .

Şunu da unutmayalım, ki şemiyyetin zuhuru sa‘atında [ ya‘ni ekvaljn değil ef'alin ortaya çıkdığı sa‘atde ], sulh zemamııda takarrür eden düştür [ Formüle ] 1er umumiyyet İtibarile te’- sirden mahrum

kalır-Bütün cihan tarafından kabul olunmuş o l­ makla beraber,(La H a y e S u lh M ahkem esi) nin , muharebeleri spyrekleşdirmek ve zuhura gelebilecek muharebeleri daha rahimane kılmak iddiasında bulunan İnsanî kararlarının ne ka - dar faydasız olmuş olduğu ma‘lûmdur. Bu k a ­ rarlar, hiç bir niza‘a mani' olmadı ve son harb, La Haye Sulh Mahkemesinin İnsanî kararlarile muttasıf olmak şöyle dursun, Tarihin kayd ettiği muharebelerin en vahşiyane bir suretde hunhar olanı oldu . Bidayeti emirde f,a H a y e mukarrara-

tına riay et etmeyen düşmanlar karşısında bu mukarrarata riay et etmek istemiş olanlar hakkın da , bilhassa bunlar hakkında > harb hunhar oldu .

(13)

i ç t i h a t 5777

Pek uzak, hali hazırda hayyizi fi‘le çıka - raaz , ve, akvamı halâ ateşleyen ihtiras ve kinlere karşı mü’essiriyyetiniıı gayri mümkin olduğunu nazara almakla beraber , sulh perver «İdéal» e ta'zim ve hürmet arz) edelim.

*

* *

Milletler için büyük güçlük, lıariçde uıağlub olmamak için dahilde muttahid kalmakdır.

Milletlerin mefruz kardaşlığı üzerine mü’esses 8ulhı cihanı te’emmül ederken, beşer muhibleri, bütün milletlerin zihniyyetleriııi biribirinin ayni ve bu milletleri yalnız menafi1 ihtilâflarile ayrılmış zan ediyorlar.

Menafi' miibayenetleri, şüphesiz, derin dir . Takat zihniyyet mübayenetleri daha ziyade derin dir .

Yukarıda söylediğim veçh ile, sulh akdindan beri toplanan müteaddid conférance 1ar, akvam arasında hissiyyat ve tefekküjrat te’lifi kabiliy- yetsizliğinin ne kadar azaltılamaz oldu - ğuııu göstermeye kâfidir . Ayni kelimeler , muhtelif zihniyyetlerde ayni fikirleri uyandır­ mazlar. Onların münasebatına tam bir anlama- mazlık hâkim olur .

Conférance 1ar, kongralar, v. s. kezalik, ak­ vamın siretlerini [ ya'ııi hal ve hareketlerini ] idare etmek hususunda , aklî kuvvetlerin ne kadar âciz kaldığını isbat etmişdir.

tıısaniyyet < yıldızların sıkletini hisab ve yıldırımları teshir etmeye kabiliyyetli dimağ - lamı doğduğunu gördü , fakat ictima’î hayat sahasında, milletlerin mukadderatını âkılâne sevk ve idare etmeyi bilen pek az zekâlar saydı .

Böyle dimağlar, sulh akdindan berj topla - nan otuz «conférance» da, kongra da aranılma- lıydı. Şüphesiz uıaşeriyyetler, zekâ i‘ti bari le, pek âdidirler. Fakat bu rna'şeriyyet [Collectivitéjler muhtelif ırklara mensub insanlardan mürekkeb olursa bu adîlik daha bariz olur .

Yalnız bu icmali bilgilerin nuru sayesinde ve (Fransa) ve (Ingiltere) nin asırlarca miiba - Tezede bulundukları — Napoléon aleyhindeki yirmi sene muharebeyi mevzu'ı batış bile etmek­ siz in — unutulınayarakdır, ki akvamın te’lifi

beyni için yapılan «Conférance» Iann muvaffa - kıyyetsizliği izah olunur.

Şurası da dikkati calib olacakdır , ki bu coniérance 1ar ba'zı milletlerin politikalarında büyük bir i.stidamet gösterınişdir. Inğilterede , hangi fırka’i siysiyye mevkı'i iktidarda olursa olsun, ister muhafazakârlar, ister libérallar ve hattâ isterse«socialİ8te»ler mevkı'i iktidare geç­ miş olsun, cümlesi ayni tarzda düşünmüş, ayni tarzda haraket etmişlerdir. Bu istidamet [Con­ tinuité] sayesinde ( İngiltere ) bu Conférance larda her arzu edebildiğini elde etti .

Socialiste bir hükümetin riyaseti altında , (Londra)da mıin'akid beynelmilel conférance ların birinden sonra, murahhaslar, rnüdhiş bir suret de müsellah yüz zırhlının manevra yapdığını görmeye da'vet olundular. Murahhaslar, fayda­ sız nutuklara lüzum kalmaksızın, o zaman an­ ladılar, ki muharebe ile elde edilen ve vaktile Almanya tarafından icra olunan hégémoniayi, ya'ııi Avrupa üzerine fa’ikiyyet vaz’iyyetiııi Ingiltere, muhafaza etmek fikrindedir .

Politikacılarının pek az hisaba katdıkları ve bununla beraber mu'auıelelerine hâkim olan zihnî ihtilâflar, milletler arasındaki zilini ihti­ lâflar üzerinde ne kadar tevakkuf ve bunun ehemmiyyetini ira’ede ne kadar ısrar etsem azdır. Bu ihtilâf , bu i’tilâf kabiliyyetsizliği , muhtelif ırklardan insanlar menfa'atlarıııi veya akidelerini münakaşe etmek için kongrada top­ landıkları vakit derhal meydana çıkar.

Kavmlerin miitekabilen yekdiğerlerini anla­ mamalarının derecesi ne olursa olsun harbler o derece mühlik o derece masraflı olmuşdur,ki milletler yekdiğeri üzerine atılmadan evvel

«

şüphesiz bir müddet tereddüd edeceklerdir . Bundan başka yeni harbler, neticeleri i'tibarile bütün mütekaddim harbler , ez cümle iuıtidad i'tibarile yeni lıarbleri geride bırakmış ve şid­ det i tibarile ba'zaıı müsavi olmuş olan ilk İmperatorluk harblerinden pek farklıdır .

Napoléon devrinin uzun mübarezeleri Avru- payı fakirleşdirmedi . Çıinki bu muharebelerin hitamı akvamın kudret ve servetini azim bir mıkyasda artırmasına müsa'id olan kömür kuv­

(14)

5778 i ç t i h a t

ve’i mihanîkiyyesinin keşfi gibi mühim keşfiy- yata müsadif oldu.

Başka yerde gösterdim , ki büyük harbin bidayetinde, ( Almanya ) da, her sene çıkarılan kömürün kuvve’i muharrikesinin 950 milyon amelenin husule getire bilecek olduğu sa'yi temsil ediyordu . [ ya’ni 950 milyon işçinin göre bileceği işi görmek kudretini ha’izdi ] . [1]

J*s -* *

Vaktile hükümdarların iradetleri kavmlerin hayatına hâkimdi, ve lıarbler, ez cümle, vilâ - yetler feth etmek yahud dinler, itikadlar neşr etmek arzusundan tevelliid ediyordu . Bu gün, akvamın iradetleri hükümdarların iradetleri yerine ka’im oldu. Fakat mücadeleler daha nâdir oluııyor; mücadeleler sadece daha ziyade k a n lı, daha imhakârdırlar : Bunun böyle ol - masının sebebi yalnız yeni alâtı harbiyyeııin keşfi değildir, bunun sebebi ez cümle ve bil - hassa, şudur , ki démocrat şi‘ar fikirlerin terak- kiyyatı, sabık zamanın küçük orduları yerine, bütün nüfusun eli silâh tutanlarını muhtevi milyonlarca mevcudlu orduları ikame etmişdir.

Milletler arasındaki terabut milletleri biri birine sevdirmese de hiç olmazsa biri birine tahammül etmelerine yardım edeck mi ?

Bir hükümet ister hüktimdarlı [Monarchique] ister, Demokrat şiar[Democratique] isterse«Com- muniste»yahud Théocratique[ya‘ni, Hilâfet bibi İlâhî nüfuza müsteııid hiikûmetjolsun, elıemiyyeti yokdur . Hattı haraketini , üzerlerine te’sirsiz olduğu ecnebi iradetler tanzim eder. Eğer komşuları harb isterlerse , bir millet için, sulhu arzu etmek hiç bir şey’e yaram az.

işte bunun içindir, ki beynelmilel münase - bata daha uzun müddet kararsızlık hâkim ola- cakdır. Pcaz enğiz keşflere rağmen yeni karn, da’ima , kadîm barbarlığın te’sir ve nüfuzlarına münkad kalmakdadır.

[1] Bu hisabların tafsilatını görmek için, nıü’ellifin tarafımızdan Türkceye « Avrupa Harbinden alınan Psy - chologia’î dersler»unvanile terceme edilmiş olan kitabının

117 inci sahifesinden I26"mcı sahifesine kadar okuyun.

İKİNCİ MEBHAS

T E R K İ T E S L İH A T V E İT T İF A K L A R H A R K I N D A K İ K I R I N T I L A R

Tarihin tahattur ettiği harblerin en müd - hişi olan Harbi Umumî den sonra Versailles mu‘ahedesi imza olunduğu vakit , Muttehide’i Amerika Re’isi Cümhuru ve tevabii olan Pro­ fesseur 1er tarafından düşünülmüş âlimâné konbinezon sayesinde , cihan için derin bir sulh ü müsalemet devrinin açılacağına milletler

kani4 bulundular.

Günden güne bütün bu ümidler za’il oldu. Eski müttefikler arasında konferanslar darbe - îerile devam eden münazaralar müşterek düş­ mana karşı top darbelerile devam etmiş olan miibarezeler yerine ka’im oldu . Her tarafda harb tehdidleri yüz gösteriyor. Maziye a’id zan olunan cehennem, ufukda, tekrar zuhur ediyor. • Bu sukutı hayallerden, içtima’î ve siyasî ha - yatın bütün unsurları üzerine te’sir icra eden bir umumî hoşnudsuzluk doğdu ; kavmler, nazarlarında yeni ümidler parlatan hatiplere doğru yüzlerini çeviriyorlar.

Endişenin , rahatsızlığın sebebleri o kadar maiûmdur , ki bunları muhtasaren hatırlatmak kâfidir.Bunları saymak, bilhassa kavmlerin ha­ yatında kuruntu [Illusions] ların oynadığı rolü gösterecekdir.

* * *

Bir çok kongra akdına sebeb olan terki tes- lihat mes’elesi, bahs ettiğim kuruntuların kuv­ vetini en eyi meydanı bedahete koyan mesele­ lerden biridir .

Bütün terki teslilıat projeleri, bittabi1 Al - manyayı istihdâf eder, fakat teklif olunan su­ reti haller pek tıflâne kalmaktadır .

Alman ordusunu toplarından ve tüfenklerinden mahrum etmek iddiasında mı bulunulacak? O, top ve tüfenklerini şarkî Prusyayı Rusyadan ayıran hududlar civarında iTnal eder. Mevadı infılakıyye imalinden men‘ edilmek mi istenile­ cek? [ Bitmedi ]

( Müessis sahibi : Dr. AB. Djevdef ) Mes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin

(15)

Tarif de publicité dans

«JÇTtHAD>>Kütübhanesi

F « Idjtihad »

Ltq, 1 pour chaque 3 centimètres de„hauteur dans les colonnes de 1' "Idjtihad,,. soit 3 X 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de 1’ "Idjtihad,, dans lesquels les avis et annonces ont paru sont 'envoyés, aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon .

‘A K L İ S E L İ M

Meşhur Rahib M eslier nin V o lta ir e ta­ rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘zı mühim haşiyeler ‘ilâvesile Türkceye çevrlmiş ve basılmışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab‘ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir sür‘atle satılmış ve nus - hası azalrııışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci def‘a ve yeni Türk harflerde de basıl - mışdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı ma‘nidar re - simler ‘ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir danesini aşağıya koyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 528 salıifelidir fi. 1 liradır. Yeni Türk harfle­ rde basılmış nüshalar 135 kuruşdur •

M ev cu d k ita b la ri:

Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 sahifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerile) 135 Rahib "Meslier„nin Vasıyyetnamesi 20 Ruh ul Ekvam (eski harflerle) 274 sahife 100 Dün ve Yarın ( > » ) 254 » 100 İlmi tulıi ictima'i( » » ) 287 *> 50 Adabı muaşeret rehberi ( Resimli, eski harflerle ) 509 sahifeli 150 üiullame Teli ıoo Dilmesti'i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye veDin(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle) 219 sah ifelik ıoo Asırların Panoraması ( Eski harflerle ,

resimli). 246 sah ifelik 100 Felsefe'i istibdad ( Eski harf )Alfieri nin,

esimli 272 sahifeli 50 Ruba'iyyatı Khayyam ve Türkceye - tercüme!eri.(Eski harflerle)resimli,âdi cildli 150

aTâ kâğıdlı, a‘lâ cildli ve imzalı 500 Persefon-Esatiri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle) resimli, 708 salıifelik 150 Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50 ‘Ameli Ruhiyyat. 223 sahifeli 100

İngiliz Kavm 150

Dimağ ve Melekâti 'akliye [Resimli] 250 i h t a r : Haricden siparişlere yüzde yirmi nisbetinde ta‘ahhndlu irsaliyye ücreti zam olunur. Siparişlerle beraber posta havalesi gönderilir. Havalenamenin viisulu günü iste­ nilen kitab ta'ahhudlu olarak postaya verilir. (İçtihat) abonelerine yüzde 20 nisbetinde iskonto yapılır. Yahut ta‘ahhüdlü posta ücreti alınmaz.

Cum huriyet M ücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde . Ki­ taplarını hem metin bir suretde, hem mutedil

(16)

| j^ F

Bütün

«

classique

»

kitaplar la f diğer neşriyyatı oe: mektep levazımınızı^

almak için

İ s ta n b u ld a B e y o ğ lu i s t i k l a l c a d d e s in d e 4(>9

numarada:

LA G R A N D E L ÎB R A İR ÎE M ONDÎA|LE

Müessesesiııe miiraca‘at ediniz

Ş a r k i k a r ib in e n b ü y ü k v e ç e ş id le r i e n iy i« in tih a b e d ilm iş k ila b h a n e s p i r Telefon : Beyoğlu : 2710

T ü r k i y e SANAYİ* v e M A*ADİN B A N K A S I

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mâ'mulâtından ipekliler ve döşemelikler* yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlari, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavulu, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FABRİKALARI MA‘MULÂT1

Satış mahalleri:

Yalnız topdan, Herekede Fabrika merkezi, İstanbul ve Ankara da

YERLİ MALLAR PAZARLARI

Perakende için İstanbulda Bahçe kapıda birinci vakıf han altında

YERLİ MALLAR PAZARI

A n k a r a d a Ç o c u k S a r a y ı c a d d e s in d e

Yerli mallar pazarile İstanbul ve sa’ir vilâyetlerdeki bilumum kumaşc1 mağazalarından ve terzilerden talep

ediniz-T . C.

E M N İ Y E T

S A N D I Ğ I

Türkiyenin en eski millî bir müessese’i mâliyesidir . Muhtelif müddet ve fa’izle tevdiat kabul ve Mücevherat ve Altın ve Gümüş ve Emlâk mukabilimde mutedil şeraitle para ikraz eder. Merkezi idaresi Cagaloğlunda kâin dairei mahsusadır . Hiç bir yerde şubesi yoktur.

, 4» 4 » 4 » 4» «» +» +» +» «» +» +» 4» +» +» +» +»■ ■♦» 4» ♦» «» «» 4» ♦» ♦» 4» ♦» ♦» +» ♦» #» ■

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

r

2

$mayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Türkiyenin her şehrinde şu‘beleıi vardır.

S A T 1 E

Her nevi tenvirat ve kuvve’i muharrike te’sisatmı, mötörleri, alâtı beytiyyeyi 6 - 18 ay vade ile, veresiye yapar ve satar. Telef. B. 4800

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi* ağrı için müessirdir.

Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

P E R R A U D İN

Pastillerini alınız

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırmanın konusu, yağ içeriği yüksek olan veya yoğun ve ucuz bir şekilde üreyebilen mikroalglerden elde edilen yağlardan biyodizel yakıtı üretmektir.. Alternatif

Protokol kapsamında, Ankara Kent Konseyi ve Başkent Üniversitesi Göç Araştırmaları Merkezi, Türk Mutfak Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi, Güzel Sanatlar

Düzeltme amacıyla alkol kullanılmasını takiben parmaklarda ve hastanın alkol ile temizlenmiş kısımlarındaki çizimlerin çok daha kalıcı olması.. Çizim öncesi

A) Ticaretle uğraşmasında. D) Allah’ın emirlerini tebliğ etmesinde. Peygamberlik görevi, Yüce Allah tarafından verilmiş zor ve sorumluluk isteyen bir görevdir. Bu görevi

Her gün 10 m derinliğe inen sondaj makinesi 12 gün sonunda suyun olduğu derinliğe

 Teknoloji girişimleri ile birlikte, çok büyük sermayeler gerekmeden de başarılı bir girişimci olunabileceği fikri, her geçen gün daha fazla kişiyi girişimci

/* önce oranlar listemizdeki başlığı çekiyoruz string olarak daha sonrada sayısal anlamda düzenleyerek down listemizde bulunan toplam borç ve kalan borcu ekledik. Substring

Venedik bir taraftan 1393’te Sigismund’a başvurarak Türk karşıtı ittifak içinde yer almak için görüşmeler yaparken, diğer taraftan ertesi yıl hem manuel ile