• Sonuç bulunamadı

Bölükbaşı, M. (2021). Batı Dünyasında Yapılan İlk Kur ân-ı Kerîm Çevirileri. Social Sciences Research Journal, 10 (3),

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bölükbaşı, M. (2021). Batı Dünyasında Yapılan İlk Kur ân-ı Kerîm Çevirileri. Social Sciences Research Journal, 10 (3),"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

http://dergipark.org.tr/ssrj http://socialsciencesresearchjournal.com

Bölükbaşı, M. (2021). Batı Dünyasında Yapılan İlk Kur’ân-ı Kerîm Çevirileri. Social Sciences Research Journal, 10 (3), 558-563.

Batı Dünyasında Yapılan İlk Kur’ân-ı Kerîm Çevirileri Dr. Öğr. Üyesi Mehmet BÖLÜKBAŞI

Bartın Üniversitesi blkbamehmet@gmail.com

0000-0002-5923-3920

Öz

Endülüs Emevîleri İspanya’da 3 asra yakın hüküm sürmüşlerdir. Bu süre zarfında İspanya’yı bilim, sanat ve kültür alanlarında etkilemişlerdir. Endülüs Emevîleri’nin Ana dili olan Arapça özellikle 9. ve 10. yüzyıllarda İspanya’da bilim dili haline gelmiştir. Bunun yanı sıra yine bu dönemde Kurtuba, Saragossa, İlbire, İşbîliye ve Tuleytula’da bilimsel çalışmalar artmıştır. Tuleytula şehrinde ise; Arapça İslam, Hıristiyan ve Musevi dinlerine mensup ilim adamlarınca bilim, edebiyat, sanat ve iletişim alanlarında ortak dil olarak kullanılmıştır. Bu sayede Tuleytula’da birçok ilim adamı yetişmiştir. Arapça’nın Tuleytula şehrinde ortak bilim dili olarak kullanılması sayesinde Arapça eserler Hıristiyan ve Yahudi ilim adamları tarafından farklı Batı dillerine aktarılabilmiştir. Bu sayede Batı dünyası Arap-İslam dünyası hakkında bilgi sahibi olmuştur. Batı dünyası İslamiyet’i tanımak maksadıyla Kur’ân-ı Kerîm’i Arapçadan Batı dillerine aktarmıştır. Ancak yapılan çevirilerde Kur’ân-ı Kerîm deki ayetlerin yeri değiştirilmiş bazı ayetler çıkarılmış ve bazı eklemeler yapılmıştır. Batı dünyasında yapılan Kur’ân-ı Kerîm çevirileri neticesinde Batı dünyasında İslamiyet’e karşı olan önyargılarda artış meydana gelmiştir. Ayrıca Batı dünyasında yapılan ilk Kur’ân-ı Kerîm çevirilerinde mütercimler kaynak dil ve hedef dilin özelliklerine ve yapısına tam vakıf olamadıkları için başarılı bir tercüme yapamamışlardır. Bu çalışmada Batı dünyasında farklı Batı dillerine aktarılan ilk Kur’ân-ı Kerîm çevirileri ve çevirileri yapan mütercimler hakkında bilgiler verilmiştir. Ayrıca yapılan ilk Kur’ân-ı Kerîm çevirilerinin içeriği de ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Kur’ân-ı Kerîm, Çeviri, Batı Dünyası mütercimleri, Endülüs Emevîleri, Tuleytula.

The First Qur'an Translations In The Western World Abstract

Andalusian Umayyads ruled in Spain for nearly 3 centuries. During this time, they influenced Spain in the fields of science, art and culture. Arabic, the mother tongue of the Andalusian Umayyads, became the language of science in Spain, especially in the 9th and 10th centuries. In addition, scientific studies increased in Cordoba, Saragossa, İlbire, İşbiliye and Toledo in this period. In the city of Toledo; Arabic has been used as a common language in the fields of science, literature, art and communication by scholars belonging to Islamic, Christian and Jewish religions. In this way, many scientists were trained in Toledo. Due to the use of Arabic as a common scientific language in the city of Toledo, Arabic works have been transferred to different Western languages by Christian and Jewish scholars. In this way, the Western world gained knowledge about the Arab-Islamic world. The Western world has transferred the Qur'an from Arabic to Western languages in order to recognize Islam. However, in the translations, the places of the verses in the Quran were changed, some verses were removed and some additions were made. As a result of the translations of the Qur'an in the Western world, there has been an increase in the prejudices against Islam in the Western world. In addition, in the first translations of the Qur'an in the Western world, the translators could not make a successful translation because they were not fully aware of the characteristics and structure of the source language and target language. In this study, information is given about the first translations of the Qur'an, which was transferred to different Western languages in the Western world, and the translators who made the translations. In addition, the content of the first translations of the Qur'an is discussed.

Keywords: The Holy Quran, Translation, Western World Translators, Andalusian Umayyads, Toledo.

(2)

Giriş

756 yılında İspanya’da Endülüs Emevî hükümdarı I. Abdurrahman (ö.788) tarafından kurulan Endülüs Emevî Devleti 1031 senesinde III. Hişâm (ö.1037) devrinde yıkılmıştır. Endülüs Emevîleri 275 yıl boyunca İspanya’da kültür, bilim ve sanat alanında önemli gelişmeler kaydetmiştir. 9. ve 10. asırlarda Endülüs Emevîleri döneminde bilimsel çalışmaların yoğun olarak yapıldığı yerler arasında Kurtuba, Saragossa, İlbire, İşbîliye gibi şehirler arasında Tuleytula’da bulunmaktaydı. Tuleytula’nın bir diğer özelliği ise; Arapçanın İslamiyet, Hıristiyanlık ve Musevilik dinine mensup kişiler tarafından bilim, sanat, edebiyat ve iletişim alanında ortak dil olarak kullanılmış olmasıdır. Bu durum Tuleytula’da bilimsel faaliyetlerin artmasına önemli katkı sağlamaktaydı. Bu sayede Tuleytula’da birçok alim yetişmiştir (Watt, 1988: 51).

1085 yılında Tuleytula’nın Hıristiyanların kontrolüne geçmesinden sonra Batı dünyası Arap-İslam kültürünü ve ideolojisini anlamak gayesiyle Arap-İslam eserlerini ve Kur’ân-ı Kerîm’i 11. asrın Batı dünyasında bilim dili olan Latince’ye çevirmiştir. Endülüs Emevîleri döneminde Tuleytula (Toledo) şehrinde dünyaya gelen Arap-İslam kültüründe yetişen ve Arapçaya hâkim birçok Hıristiyan ve Yahudi ilim adamı Müslüman Araplarla birlikte yaşamıştır. Bu sayede Arapça telif edilmiş eserler Latince’ye aktarılabilmiştir. Endülüs Emevîlerinden sonra Tuleytula’ya hâkim olan Hıristiyanlar döneminde de Yahudiler Tuleytula’da yaşamaya devam etmişlerdir. Toledo Başpiskoposu Raimund Tuleytula şehrindeki zengin ve çeşitli kültür birikiminden faydalanmak için Tuleytula’da bir tercüme okulu kurdu. Daha sonra Başpiskopos Raimund Hıristiyan bilim adamlarını Tuleytula’nın kültürel ortamından faydalanmaları çağrısında bulundu (Glei&Venarabilis, 1985: XV,89).

Başpiskopos Raimund’un çağrısına ilahiyatçı Petrus Venarabilis icabet etti. 1143 senesinde Venarabilis Tuleytula’yı ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında daha önce Tuleytula tercüme okulunda başlayan Arapça eserlerin Latince’ye tercüme edilmesi faaliyetine yardım etti. Tuleytula tercüme okulunun iki önemli mütercimlerinden ve aynı zamanda papaz olan İngiliz Kettonlu Robert ile Dalmatialı Hermann Arapça telif edilmiş astronomi ve meteoroloji kitaplarını Latince’ye çevirmişlerdir (Paret, 1974:12).

Araştırmanın Amacı ve Önemi

Batı dünyasında 11. yüzyılda başlayan Kur’ân-ı Kerîm çevirilerinin asıl hedefi Kur’ân-ı Kerîm ’e ve İslam dinine karşı olumsuz bakış açısı oluşturmaktır. Kur’ân-ı Kerîm, İslam inançları, Hz. Muhammed’in İslam öğretileri önyargılı ve mesnetsiz bilgilere dayandırılarak farklı Batı dillerine çevrilmiştir. Çeviri yapan mütercimlerin Arapçaya istenilen seviyede hâkim olamamaları ve ayrıca çeviriye kendi dünya görüşlerini ve önyargılarını yansıtmaları neticesinde Kur’ân-ı Kerîm çevirilerinde ciddi eksiklikler ortaya çıkmıştır. Bu eksiklikler ve önyargılar nedeniyle Batı dünyasında Kur’ân-ı Kerîm’e, İslamiyet’e ve Hz. Muhammed’e karşı olumsuz bakış açısı uzun yıllar boyunca devam etmiştir. Çeviride esas olan mütercimin kaynak dilde telif edilmiş bir eserin veya metnin içeriğinde değişiklik yapmadan hedef dile aktarmasıdır. Ancak bu şekilde istenilen düzeyde bir çeviri gerçekleşebilir.

Sınırlılıklar

Kur’ân-ı Kerîm hakkında önemli araştırmalar yapan belli sayıda Oryantalistlerin eserleri tetkik edilmiştir. Ayrıca, çeviri ile ilgili eserlerde incelenmiştir.

Yöntem

Nitel araştırmada bilgiler gözlem yaparak, görüşme gerçekleştirerek ve doküman incelemesi olmak üzere üç farklı şekilde yapılır (Kıral,2020: 170). Batı dillerine çevrilen Kur’ân-ı Kerîm hakkında telif edilmiş kitaplar doküman analizi tekniğiyle incelenmiştir. Elde edilen bilgiler sonucunda Kur’ân-ı Kerîm’in Batı dillerine çevrilirken ortaya çıkan eksiklikler ve tercüme edilme amacı neden-sonuç bağlamında ele alınmıştır.

Çeviri Kelimesinin Tanımı ve Çevirinin Önemi

Tercüme sözcüğü, klasik devirlerde ‘‘Çeviri’’ kelimesi ile ifade edilmemiştir. el-Câhiz (ö.869) tarafından telif edilen Kitâbu’l-Ḥayevân adlı eserde, çeviri kelimesinin yerine “Naḳl (ﻞﻘَﻧ )” ve “Taḥvîl (ﻞ'ِﻮ ْﺤَﺗ )” sözcükleri kullanılmıştır (el-Câhiz, 1979, I: 75-78). Ayrıca, İbnu’n-Nedîm’in (ö.995) el-Fihrist adlı eserinde de çeviri kelimesi ‘‘Terceme (ﺔَﻤ َﺟ ْﺮَﺗ ), Taḥvîl (ﻞ'ِﻮ ْﺤَﺗ ) veya Naḳl (ﻞﻘَﻧ )” sözcükleri ile ifade edilmiştir (İbnu’n-Nedîm, 1994:

111). Metni veya eseri tercüme eden kişi için kullanılan Mütercim (ﻢِﺟ ْﺮَﺘُﻣ ) kelimesi, el-Fîrûzâbâdî’nin (ö.1415), el-Ḳāmûsu’l-Muḥîṭ ve İbn Manzûr’un (ö.1311) Lisânu’l-Arab adlı eserlerde Tercuman (5ﺎَﻤُﺟ ْﺮَﺗ) ve Turcuman (5ﺎَﻤُﺟ ْﺮُﺗ) şeklinde geçmektedir. Daha sonra Tercuman ve Turcuman kelimeleri Mütercim (ﻢِﺟ ْﺮَﺘُﻣ ) şeklinde kullanılmaya başlanmıştır (İbn Manẓûr, 1999: I, 93; el-Fîrûzâbâdî, 2005: IV, 82).

(3)

! sosyal ve ticari etkileşimler neticesinde başlamış önemli bir etkinliktir. M.Ö. 2. yüzyılda çeviri etkinliklerinin temelleri atılmıştır. Çeviri, kaynak dilde telif edilmiş bir metnin veya eserin içeriğinde herhangi bir değişiklik yapmadan hedef dile aktarılmasıdır (Aissi,1987: 4). Çeviri sözcüğü, Arapça bir kelime olan ‘‘Terceme’’ (ﺔَﻤ َﺟ ْﺮﱠﺘﻟ9) sözcüğünün karşılığıdır. Çevirinin, sözlük manası ise; kaynak dilde yazılmış bir eserin veya metnin hedef dile aktarılması etkinliğidir (Ülken, 1997: 14). Çeviri yapacak mütercimin, kaynak ve hedef dilin özelliklerini buna ek olarak her iki dilin toplum yapısına vakıf olması gerekir. Ancak bu sayede istenilen düzeyde çeviri yapabilir (Kayayerli,1994: 208).

11. yüzyılda Batı dünyasında mütercimler Kur’ân-ı Kerîm’in kaynak dili olan Arapçanın dil özelliklerini dikkate almadan Latince, Almanca, İtalyanca, Fransızca ve İngilizce gibi farklı hedef dillere tercüme etmişlerdir. Ayrıca, dönemin mütercimleri İslam kültürünü ve yapısını tanımadan Kur’ân-ı Kerîm’i batı dillerine aktarmışlardır. Bu durum istenilen düzeyde bir çevirinin yapılmasına engel olmuştur. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerîm ve İslamiyet Batı dünyasında olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Bu bağlamda, Batı dünyasında 11. asırda Latince’ye, Almanca’ya, İtalyanca’ya, Fransızca’ya ve İngilizce’ye çevrilen Kur’an-ı Kerimlerde tercüme hataları oldukça fazladır.

Kur’ân-ı Kerîm’in İlk Latince Çevirisi

İlahiyatçı Petrus Venarabilis Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslam dinine ait kitapları Arapçadan Latince’ye çevirmeleri için İngiliz Kettonlu Robert ile Dalmatialı Hermann’ı görevlendirmiş ve bu iki mütercime çeviri ücreti ödemiştir.

Petrus Arap-İslam kültürünü ve İslamiyet’i tanımak istediği için Kur’ân-ı Kerîm’i ve İslam dinine ait kitapları Latince’ye tercüme ettirmiştir (Pfannmüller, 1923: 41). Batı dünyasında 1143 senesinde Kur’ân-ı Kerîm’in Latince’ye ilk çevirisi tamamlanmıştır (Paret, 1966:2).

Kur’ân-ı Kerîm’in dil yapısı ve farklı anlatım üslubu nedeniyle, Batı dünyasında yapılan bu ilk Kur’ân-ı Kerîm çevirisi istenilen düzeyde olmamıştır. Ayrıca mütercim Robert, Kur’ân-ı Kerîm ’in sure düzenini değiştirmiştir.

114 sureden oluşan Kur’ân-ı Kerîm ’i 123 sureye çıkarmıştır. Kur’ân-ı Kerîm ’in başlangıcı olan Fatiha Suresi’ni yok sayan Robert, 2. Sure olan Bakara suresini ilk sure kabul etmiştir. Bununla birlikte, 114. Sure olan Nas Suresini 123. Sure olarak değiştirmiştir. Kettonlu Robert tarafından Kur’ân-ı Kerîm’in Arapçadan Latince’ye yapılan yetersiz ve gerçeği yansıtmayan çevirisi Batı dünyasının Kur’ân-ı Kerîm ’e ve İslam dinine olumsuz bir bakış açısı ile yaklaşmasına neden olmuştur (Glei& Venarabilis, 1985: XVI,89).

İlahiyatçı Petrus Venarabilis Latince’ye çevrilen bu ilk Kur’ân-ı Kerîm tercümesi ile diğer Arap-İslam kaynaklarından yararlanarak ve kendi bakış açısına göre İslam’ın esasları hakkında bir eser telif etmiştir. Bu eseri

‘‘Summa Totius Haeresis Saracenorum’’ olarak adlandırmıştır. Eserde, İslamiyet’in Hıristiyanlık dininin bir uzantısı olduğunu ve İslamiyet’in Hıristiyanlıktan etkilendiğini ve sapmış şekli olduğunu belirtmiştir (Kritzeck, 1964: 102).

Mütercimler, İslamiyet’in esaslarını, Kur’ân-ı Kerîm’in kendine özgü üslubunu ve Arapçayı tam olarak bilmediklerinden dolayı Arapçadan Latince’ye yaptıkları tercümelerde hatalar yapmışlardır. Örneğin; Hz.

Muhammed’in (ö.632) ‘‘Komşunuzu dini ve inancından dolayı sevin’’ Hadis-i Şerifini mütercimler “Arapları dinleri ve inançları sebebiyle sevin” şeklinde Latince’ye aktarmışlardır. Bu yanlış çeviri nedeniyle Batı dünyası İslam dinini yanlış algılamış ve İslamiyet’i ırkçı bir din olarak görmüşlerdir (Koningsveld, 2000: 4).

Kur’ân-ı Kerîm’in İlk Almanca Çevirisi

Batı dünyasında Arapçadan Latince’ye yapılan ilk Kur’ân-ı Kerîm çevirisi neticesinde daha sonra Almanca, İtalyanca ve İngilizce’ye Kur’ân-ı Kerîm tercüme edilmiştir. Farklı batı dillerine çevrilen Kur’ân-ı Kerîm Batı dünyasında İslam inancının tanınmasında önemli rol oynamıştır (Gätje, 1971: 79).

Kur’ân-ı Kerîm Almanca’ya ilk olarak Almanya’nın Nürnberg şehrinde bulunan kadınlar kilisesinde vaiz olarak görev yapan Salomon Schweigger tarafından çevrilmiştir. Schweigger’in Kur’ân-ı Kerîm çevirisi 3 bölümden ve bir önsözden meydana gelmiştir. Önsöz kısmında ‘‘İyi kalpli okuyuculara Kur’ân-ı Kerîm hakkında önsöz’’ ibaresi ile başlamıştır. Schweigger, her kısma kitap ismini vermiştir. Birinci kısımda yaratılıştan bahsetmiş daha sonra Hz. Muhammed, Emevî Halifeleri hakkında özet bilgiler ile Hz. Muhammed’in İslam dini hakkındaki öğretisi ile ilgili bilgi vermiştir (Schweigger, 1616: 52).

Schweigger çeviriye kitabının ikinci kısmında geçmiştir. Bu bölümde Fatiha Suresine herhangi bir isim vermemiştir. Ancak Fatiha Suresini tefsir etmiştir. İkinci kısmı Kehf Suresi ile sonlandırmıştır. Üçüncü kısma ise

(4)

19. sure olan Meryem Suresi ile başlamış ve Kur’ân-ı Kerîm’in 114. ve son suresi olan Nas Suresi ile bitirmiştir (Schweigger, 1616: 75).

267 sayfadan oluşan Schweigger’in Kur’ân-ı Kerîm çevirisinde eksiklikler bulunmaktadır. Öncelikle surelerin isimleri ile ayetlerin numaraları verilmemiştir. Ayrıca Schweigger yapmış olduğu Kur’ân-ı Kerîm çevirisinin giriş kısmında İslam dinine ve Hz. Muhammed’e saygısız ifadeler kullanmıştır. Bu ifadelerden bazıları şu şekildedir:

‘‘Din ve hurafeler nasıl öğrenilir? Ne zaman ve nerede onların yalancı peygamberi Muhammed kaynak ve başlangıcı aldı’’ İslamiyet Hz. Muhammed’in yalanlarından ve rüyalarından ilham aldı. Kur’ân-ı Kerîm Hz.

Muhammed’in kendi düşüncelerini kapsayan zekât, oruç, hac ve ibadetleri anlatan bir kitaptır. Schweigger tarafından Almanca’ya yapılan bu ilk Kur’ân-ı Kerîm çevirisi birçok yönden eksik ve subjektif olmuştur (Enay, 1995: 136).

Kur’ân-ı Kerîm’i Arapçadan Latince’ye çeviren ilk mütercim İngiliz Kettonlu Robert’in yapmış olduğu tercümenin etkisinden ve eksikliğinden daha sonraki mütercimlerde olumsuz etkilenmiştir. Çünkü Schweigger’in de Kur’ân-ı Kerîm’i Almanca’ya çevirirken Robert’in etkisinde kaldığı görülmektedir. Bu çeviriler nedeniyle Batı dünyası İslamiyet’e olumsuz bir bakış açısı ile bakmıştır. Ayrıca 1960 yılının başlarına kadar Katolik kilisesi İslamiyet’i bozulmuş bir din olarak kabul etmiştir (Schimmel, 1990:3,364).

Kur’ân-ı Kerîm’in İlk İtalyanca Çevirisi

Kur’ân-ı Kerîm’in ilk İtalyanca tercümesini Andreas Arrivabene ‘‘Muhammed’in Kur’ân-ı Kerîm’i’’ (Alcorano di Macometto) ismiyle yapmıştır (Weil, 1843: 59). Andreas’ın çevirisi Kur’ân-ı Kerîm’i ilk defa Almanca’ya aktaran Salomon Schweigger’i çevirisine benzemektedir. Çünkü Andreas’ta çevirisini surelerin sıralanması, numaraları ve kısımlara ayrılması Schweigger’in tercümesine benzer şekilde yapmıştır (Abdullah, 1981: 62).

Kur’ân-ı Kerîm’in İlk Fransızca Çevirisi

Kur’ân-ı Kerîm’in ilk Fransızca çevirisini ‘‘Muhammed’in Kur’an-ı Kerimi’’ (L’alcoran de Mahomet) ismiyle Fransız Aristokrat Andre Du Ryer yapmıştır. Ryer, Kur’ân-ı Kerîm’e kendi yorumunu katmadan, anlaşılır bir dil ve üslupla Fransızca’ya tercüme etmiştir. Ryer’in, Kur’ân-ı Kerîm çevirisi sadece çeviriden ibaret olduğu için ilgi görmüştür. Ayrıca, Ryer tarafından Fransızca’ya çevrilen Kur’ân-ı Kerîm tercümesi diğer çevirilere göre daha anlaşılır ve istenilen seviyede bir çeviri olduğundan Almanca’ya ve Flemenkçeye’de aktarılmıştır (Enay,1995: 76).

Kur’ân-ı Kerîm’in İlk İngilizce Çevirisi

George Sale ‘‘Muhammed’in Kur’ân-ı Kerîm’i’’ (The Alcoran of Muhammed) adıyla Kur’ân-ı Kerîm’in ilk İngilizce çevirisini yapmıştır (Nöldeke& Schwally, 1961: 2, 218). Sale, Kur’ân-ı Kerîm’i İngilizce’ye aktarmadan önce eserinin girişinde İslam tarihi, mezhepler ve akaid gibi konuları sekiz kısma ayırarak ayrıntılı bilgiler vermiştir. Ayrıca, giriş bölümünde Hz. Muhammed’in mensup olduğu Kureyş kabilesinin şeceresini vermiştir.

Sale, eserinin ilk kısmında Cahiliye dönemi, ikinci kısmında, Doğu Hıristiyanları, kiliseleri ve Yahudiler hakkında bilgi vermiştir. Üçüncü kısımda, Kur’ân-ı Kerîm’in içeriğini ele almıştır. Dördüncü kısımda, Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan yasakları ele almıştır. Beşinci kısımda, Kur’ân-ı Kerîm’e göre toplumun düzeni, altıncı kısımda İslamiyet’e göre kabul edilen kutsal günler, yedinci kısımda mezhepler ve sekizinci kısımda yalancı peygamberler ile ilgili bilgiler vermiştir (Sale, 1746: I, 232).

George Sale’nin Kur’ân-ı Kerîm çevirisinde sure ve ayet numaraları verilmemiştir. Sale, her sayfanın alt kısmında surelerin isimleri, ibadet, iman, Cennet ve Cehennem ile ilgili açıklamalar yapmıştır. Ayrıca, Sale çevirisini yaparken önemli İslam kaynakları olan Celaleyn, Keşşaf, Taberi ve Beydavi gibi tefsir eserlerinden yararlanmıştır (Sale, 1746:3, 48).

Batı Dünyasında Yapılan Kur’ân-ı Kerîm Çevirilerinin Özellikleri ve Farklı Batı Dillerine Tercüme Edilmesinin Amacı

11. asırda Batı dünyasında Hıristiyan din adamları ve kilise yönetimde söz sahibiydi. Yine bu dönemde Müslüman Araplar ile özellikle Haçlı Seferleri ile iletişime geçen Batı dünyası Müslümanları tanımak ve kültürlerini öğrenmek amacıyla Kur’ân-ı Kerîm’i tercüme etmiştir. Bu çevirinin amacı, İslamiyet’i olumlu yönde tanıyıp anlamak gayesinde olmamıştır. Asıl amaç Kur’ân-ı Kerîm’ in içeriğinin yanlış olduğunu ve içerisinde eksikliklerin bulunduğunu göstermek olmuştur (Le Goff, 2015:77).

(5)

! görülmektedir. Yapılan çevirilerde Kur’ân-ı Kerîm’in içeriği ve kendine has anlatım tarzı dikkate alınmamıştır.

Ayrıca çevirilerde yanlı bir tutum sergilenmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in asıl mesajı tahrif edilerek tercüme edilmiştir.

Bu çeviriler Batı dünyasında Kur’ân-ı Kerîm’e ve İslamiyet’e karşı olumsuz yargıların uzun süre devam etmesine neden olmuştur. Kur’ân-ı Kerîm’i, İslam inançlarını ve Hz. Muhammed’i kötülemek çevirilerin asıl amacını oluşturmuştur (Reiss,1993:105).

Batı dünyası Hıristiyanlığın etkisini devam ettirebilmek için Kur’ân-ı Kerîm’i tanıyıp anlamanın gerekli olduğunu bildiği için Kur’ân-ı Kerîm’i farklı batı dillerine tercüme etmiştir. Batı dünyası, çeviriler sayesinde Kur’ân-ı Kerîm’in içeriğine vakıf olduktan sonra onu İncil ile karşılaştırmış ve subjektif bir yaklaşımla İslam dininin tahrif edilmiş Hıristiyanlık inancının devamı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Batı dünyası Arap-İslam kültürüne vakıf olabilmek amacıyla Arapça telif edilmiş önemli kaynak eserleri de tercüme etmiştir (Pfannmüller, 1923:212).

Bulgular

Kur’ân-ı Kerîm, İslam kaynakları ve Arap Edebiyatına ait önemli kaynak eserlerin farklı batı dillerine tercüme edilmesi sayesinde İslam dini, Hz. Muhammed, Orta doğu coğrafyası ve kültürü hakkında Batı dünyası bilgi sahibi olabilmiştir. Ancak mütercimlerin dini inançları, önyargıları çevirilerde ön plana çıkmıştır. Bu yüzden, Kur’ân-ı Kerîm’e ve İslam dinine karşı Batı dünyasında var olan olumsuz düşünceler ve bakış açısı daha da artmıştır.

Dolayısıyla, 11. asırda yapılan Kur’ân-ı Kerîm çevirileri neticesinde Batı dünyasında oluşan önyargılar günümüze İslamofobi (İslam korkusu) Kur’ân-ı Kerîm’e, İslam dinine ve Müslümanlara karşı duyulan nefret, kin, düşmanlık ve ayrımcılık şeklinde devam etmektedir.

Tartışma

756 senesinde İspanya’da kurulan ve 1031 yılına kadar geçen 275 yıllık süre zarfında İspanya’nın bilimsel ve kültürel alanlarda gelişmesine Endülüs Emevîleri’nin katkısı oldukça fazladır. Endülüs Emevîleri İspanya’yı kontrol altına aldıktan sonra bölgede yaşayan Hıristiyanlara, Yahudilere ve diğer inançlara sahip toplumların inançlarını yaşamalarına izin vermiş herhangi bir kısıtlama getirmemiştir. Bu durum bilimsel çalışmalara da yansımıştır. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi ilim adamları ortak çalışmalar gerçekleştirmişlerdir. Endülüs Emevîleri devrinde İspanya’da bilimsel çalışmaların yoğunlaştığı şehirlerden biriside Tuleytula’dır. Tuleytula’da farklı dinlere mensup ilim adamlarının ortak dili Arapçaydı. Bu sayede farklı dillere ait telif edilmiş önemli kaynak eserler anlaşılır bir dille tercüme edilebilmiştir. Tuleytula şehrinin sahip olduğu çok kültürlülük neticesinde Tuleytula’da birçok ilim adamı yetişmiştir. 11. asırda şehir Hıristiyanların kontrolüne geçtikten sonra bile Endülüs Emevîleri döneminde olduğu gibi bilimsel çalışmaların yapıldığı bir yer olarak kalmaya devam etmiştir. Tuleytula şehrindeki bilimsel çalışmaların öneminin farkında olan Hıristiyan alimler şehirdeki Arap-İslam kaynaklarını dönemin bilim dili olan Latince’ye aktarmışlardır. Ayrıca, İslamiyet’i anlamak ve bilmek maksadıyla Kur’an-ı Kerim’i de Latince’ye çevirmişlerdir. Hıristiyan alimlerinin Arapça çeviri yapabilmelerinin nedeni Endülüs Emevîleri döneminde Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler arasındaki ortak dilin Arapça olmasından kaynaklanmaktadır. Bu sayede Hıristiyan alimler Arapça telif edilmiş önemli kaynakları ve Kur’ân-ı Kerîm’i farklı batı dillerine tercüme edebilmişlerdir.

Sonuç

Batı dünyasında 11. asırda başlayan Kur’ân-ı Kerîm tercümelerinde görülen amaç İslamiyet’i tanımaktır. Ancak asıl amaç düşman olarak kabul edilen Müslümanları ve İslam dinini kötülemektir. Ayrıca Batı dünyasında yapılan ilk çevirilerde ön plana çıkan özellik ideolojik yorumlarla Kur’ân-ı Kerîm farklı batı dillerine tercüme edilmiştir.

Yapılan ilk tercümelerde amaç Kur’ân-ı Kerîm’i Batı dünyasına tanıtmak değildir. Aksine Hıristiyanlar için kutsal kabul edilen Kudüs’ü kontrol eden Müslümanlara karşı yine 11. yüzyılda gerçekleştirilmesi planlanan Haçlı seferleri için insan desteği sağlamaktır. Kur’ân-ı Kerîm’in ilk tercümelerinde İncil ve Kur’ân-ı Kerîm karşılaştırılarak İncil’de Hz. Muhammed’in yalancı olduğunu ve İslamiyet’in tahrif edilmiş Hıristiyanlığın öğretilerini barındırdığına dair atıfların bulunduğu çevirilerde belirgin bir diğer husus olarak görülmektedir.

Ayrıca Arapçaya ve Kur’an-ı Kerîm’in kendine has anlatım özelliğine tam hâkim olmayan mütercimler nedeniyle ilk çevirilerde hatalar yapılmıştır. Bununla birlikte, mütercimler kendi yorumlarını çevirilere katmışlardır. Kur’ân- ı Kerîm’in çevirisinde ortaya çıkan taraflı yorumlar nedeniyle Batı dünyası İslamiyet’e, Hz. Muhammed’e ve Kur’ân-ı Kerîm’e karşı uzun yıllar olumsuz fikirlere sahip olmuştur.

(6)

Kaynakça

Abdullah, S.M. (1981). Geschichte des Islam in Deutschland. Graz.

Aissi, L. (1987). An Analytical Study of The Process of Translation (With Special Reference To English / Arabic), (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Salford Üniversitesi Modern Diller Bölümü. İngiltere.

Enay, M. E. (1995). Muhammed und Heilege Koran. Hamburg.

el-Câhiz, Ebu Osman Amr b. Bahr (1979). Kitâbu’l-Ḥayevân. I-VII. (Nşr). Abdüsselâm M. Hârûn. Kahire.

el-Fîrûzâbâdî, Ebû't-Tâhir Mecduddîn Muhammed b. Ya'kûb b. Muhammed. (2005). el-Kâmûsu'l- Muhît. (thk.) Mektebu't-tahkîki't-turâsi fî müesseseti'r-risâle. Beyrut: Müessesetu'r Risâle. I-VI.

Gätje, H. (1971). Koran und Koranexegese. Zürich-Stuttgart.

Glei,R.& Venerabilis, P. (1985). Schriften Zum Islam Altenberge. I-XVII.

İbn Manẓûr, (1999). Lisânu'l-arab. Beyrut: Daru sâdır. I-IV.

İbnu’n-Nedîm (1994). el-Fihrist. (Nşr.) İbrâhim Ramazan, Beyrut. I- XIV.

Kayayerli, M. (1994). Çeviri Eleştirileri ve Çeviride Eşdeğerlik. IV. Ulusal Çeviri Semineri Özel Sayısı, c. VIII, Sayı l.

Kıral, B. (2020). Nitel bir veri analizi yöntemi olarak doküman analizi. Siirt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15, 170-189.

Koningsveld, P.S. (2000). The Apology of al-Kindi, Religious polemics in context: papers presented to the second international conference of the Leiden institute for the study of religions, (Ed.) Tl.Hettema & A van der Kooiji, Leiden.

Kritzeck, J. (1964). Peter the Venerable and Islam, Princeton University Press. New Jersey.Princeton.

Le Goff, J. (2015). Orta çağ Batı Uygarlığı. (Çev.) Hanife Güven, Uğur Güven, 1.Basım, Ankara: Doğu Batı Yayınları.

Nöldeke, T.& Schwally F. (1961). Geschichte des Qurans. 2. Hildesheim.

Paret, R. (1974). Der Koran. Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft.

Paret, R. (1966). Arabistik und Islamkunde an deutschen Universitaten (Deutsche Orientalisten seit Theodor Nöldeke). Wiesbaden.

Pfannmüller, G. (1923). Handbuch der Islam Literatur. Berlin: Leipzig.

Reiss, K. (1993) Texttyp und Übersetzungsmethode. Der operative Text. Tübingen: Groos Verlag.

Sale, G. (1746). Der Koran. (Çev.) Theoder Arnold.

Schimmel, A. (1990). Der Islam. I-III. Stuttgart.

Schweigger, S. (1616). Alcoranus Mahometicus. Nürnberg.

Ülken, H. Z. (1997). Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü. İstanbul: Ülken yayınları.

Watt, W.M. (1988). Der Einfluss des Islam auf das europaische Mittelalter. (Çev.) Holger Fliessbach. Berlin.

Weil, G. (1843). Mohammed der Prophet, sein Leben und seine Lehre aus handschriftlichen Quellen und dem Koran geschöpft und dargestellt. Stuttgart.

Referanslar

Benzer Belgeler

Peygamber’in (s.a.s.) , Cibril’den öğrenmeye muhtaç olduğu âyet- ler vardı Zira O, Resûlullah’ın müşahede etmediği ahvali müşahede edi- yordu. Bize göre

* Kur’an-ı Kerim’in Türkçe’ye tercüme çabalarına, esas itibariyle imparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinde, batılılaşma/moderleşme çabalarının en

kuduret eesi bolgon zat (кудурет эеси болгон зaт): Kudret sahibi olan kişi.. üstömdük kıluuçu (үстөмдүк кылуучу): Üstünlük-hakimiyet

O halde Kur’ân’ı doğru anlamanın bir diğer şartı, Kur’ân hüküm ve öğretilerinin belli bir zaman veya mekâna ait olmayıp, kıyamete kadar insanlıkla devam edeceği ve

Her kabileye mensup şair kendi övünç yönlerini ve atalarının kahramanlıkla- rını sayardı. Şiir ve şairler her kabilenin kurtuluş belgesi, meşru sermayesiydi. Her dilde

Mensuplarının gerçek mutluluğu sadece ‗Gökler Ġklimi‘nde bulup, orada yaĢayacağını ifade eden Ġncil‘in bütün satırlarına uhrevîlik ve ruhanîlik sinmiĢ

İşte bu çalışmada Kur’ân’da geçen çok anlamlı kelimelerden biri olan e-h-z fiili ve türevlerinin Türkçe meâllere ne şekilde aktarıldığı irdelenecektir. 4

278 Dolayısıyla tefsiri yapılan ayette belirsiz durumda olan yani kendisinden neyin kast edildiği anlaşılamayan konu, Şâri tarafından Kur’an’ın başka