• Sonuç bulunamadı

METRİTİSLİ SÜT İNEKLERİNDE VİTAMİN A, BETA KAROTEN VE VİTAMİN E DÜZEYLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "METRİTİSLİ SÜT İNEKLERİNDE VİTAMİN A, BETA KAROTEN VE VİTAMİN E DÜZEYLERİ"

Copied!
47
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

METRİTİSLİ SÜT İNEKLERİNDE VİTAMİN A, BETA KAROTEN VE VİTAMİN E DÜZEYLERİ

Dunya ABDULLAH

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Berrin SALMANOĞLU

2011- Ankara

(2)

METRİTİSLİ SÜT İNEKLERİNDE VİTAMİN A, BETA KAROTEN VE VİTAMİN E DÜZEYLERİ

Dunya ABDULLAH

BİYOKİMYA ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Prof. Dr. Berrin SALMANOĞLU

2011- Ankara

(3)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Biyokimya yüksek lisans programı

Çerçevesinde yürütülmüş olan bu çalışma, aşağıdaki jüri tarafından Tezli Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Tez Savunma Tarihi: 14/12/2011

Prof. Dr. Hilal KARAGÜL Ankara Üniversitesi

Jüri Başkanı

Prof. Dr. Mehmet Rıfat VURAL Prof. Dr. Berrin SALMANOĞLU

Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi

Prof. Dr. Tevhide SEL Prof. Dr. Hamdi UYSAL

Ankara Üniversitesi Ankara Üniversitesi

(4)

İÇİNDEKİLER

Kabul ve Onay ii

İçindekiler iii

Önsöz v

Şekiller vii

Çizelgeler viii

1. GİRİŞ 1

1.1. Metritis 1

1.2. Hastalık Nedenleri 3

1.3. Teşhis 4

1.4. İneklerde postpartum fizyolojik süreç ve uterus enfeksiyonlarının etiyopatogenezi 6

1.5. Süt ineklerde beslenmenin metritis riski üzerine etkisi 7

1.6. Vitamin A 8

1.7. Vitamin E 10

1.8. Vitaminlerin Enfeksiyonlara Karşı Etkisi 12

1.9. İneklerin Uterus Enfeksiyonlarında Beslenme Faktörünün Rolü 13 1.10. Puerperal Dönemde İneklerinin Uterusından İzole Edilmiş Escherichia Coli

nin Genomik ve Fenotipik Karakteri 14

2. GEREÇ VE YÖNTEM 15

2.1. Kullanılan Deney Hayvanları 15

2.2. YÖNTEM 16

2.2.1. Kullanılan cihazlar 16

(5)

2.2.2.Çalışmada kullanılan reaktifler 16

2.2.3.Çalışmada standardının hazırlanması 17

2.2.4.Kontrol ve Örneklerin Hazırlanması 17

2.2.5.Vitamin A ve E çalışma metodu 17

2.3. İstatistik Analizler 19

3. BULGULAR 20

4. TARTIŞMA 26

5. SONUÇ VE ÖNERİLER 28

ÖZET 29

SUMMARY 30

KAYNAKLAR 31

ÖZGEÇMİŞ 38

(6)

ÖNSÖZ

Ülkemizde, hayvancılık işletmelerinde üreme kaynaklı problemlerden biri uterus enfeksiyonudur.

Çoğunlukla doğum sonrası erken dönemde uterus enfeksiyonu olan ineğin, bir sonraki tohumlama döneminde gebe kalma oranı düşüktür. Farklı araştırma sonuçlarında , şiddetli uterus enfeksiyonu geçiren inekler, uterus enfeksiyonu geçirmeyen ineklere göre ilk tohumlamada %8 daha düşük gebe kalma oranı belirlenmiştir.

Doğum sonrası uterusun eski haline dönmesi (involusyon) için en uygun yöntem, normal fizyolojik mekanizma ile birlikte uterus içindeki bakterilerin ve yangının etkili bir şekilde ortadan kaldırılmasıdır.

Beslenme faktörleri, çevre faktörleri, doğum sırasında kullanılan yöntemler, sonrasında uygulanan ilaçlar, uterus enfeksiyonlarının ortaya çıkma oranını yükseltir. Doğum sonrası dönemde uterus enfeksiyonları için düzenli bir sağlık programı uygulanması, meydana çıkacak sorunların erken dönemde belirlenmesini sağlar.

Hem laktasyon hem de kuru dönemde bulunan ineklerin rasyonlarındaki A vitamini ve E vitamini seviyeleri önemlidir. E vitamini miktarı düşük rasyonlarla beslenen sürülere bu vitamin ve mineral ilaveleri yapıldığında retensiyonun daha az ortaya çıktığı bilinmektedir.

(7)

A vitamini ve ön maddesi olan beta karoten , epitel dokuların devamlılığı ve onarılması için önemlidir. Diğer taraftan A vitamini, uterusun involusyonu ve sağlıklı uterus dokusunun devamı için de önemlidir.

Tezli yüksek lisans eğitimim sırasında yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Sayın Prof.Dr. Berrin SALMANOĞLU’na, Anabilim Dalı Başkanı Sayın Prof.Dr. Ş.Hilal KARAGÜL ve Anabilim Dalı Öğretim Üyeleri Sayın Prof.Dr. Arif ALTINTAŞ,Sayın Prof.Dr. Ulvi Reha FİDANCI, Sayın Prof.Dr. Tevhide SEL, Sayın Prof.Dr. Hamdi UYSAL, Jenekoloji Anailim Dalı Öğretim Üyesi Sayın Prof.Dr.Mehmet Rıfat VURAL ve analizlerin gerçekleştiği Anka Lab laboratuvarı şefine Sayın Dr. Sedat ABUŞOĞLU ve hayatım boyunca desteğini hissettiğim rahmetli Annem, değerli Babam, tüm ailem ve arkadaşlarıma

teşekkürlerimi sunarım.

(8)

Şekiller

Şekil 1.1: β- Karotenden retinoik asit sentezi 8

Şekil 1.2 : Vitamin E 10

Şekil 3.1. Kontrol grubun da HPLC cihazı ile ölçülen Beta karoten düzeyi 24 Şekil 3.2. Deneme grubun da HPLC cihazı ile ölçülen Beta karoten düzeyi 24 Şekil 3.3. Kontrol grubun da HPLC cihazı ile ölçülen vitamin A ve E düzeyleri 25 Şekil 3.4. Deneme grubun da HPLC cihazı ile ölçülen vitamin A ve E düzeyleri 25

(9)

Çizelgeler

Çizelge 2.1 Deneme Grupları 15

Çizelge 3.1. Vitamin A, E ve Beta karoten düzeylerinin sonuçları 20 Çizelge 3.2. Vitamin A, E ve Beta karoten düzeylerinin laboratuvar sonuçları

22 Çizelge 3.3. Uygulama grubunda izole edilen E.Coli koloni düzeyleri 23

(10)

1. GİRİŞ

1.1. Metritis

Metritis (metrit) ve endometrit uterus yangısıdır. Metritis endometriyumla (uterus duvarı), altındaki glandüler dokular ve kas katmanlarıyla ilişkilidir. Endometrit sadece endometriyum ve altındaki glandüler dokuları kapsar. Genelde, metrit ifadesi, her iki durumu göstermek için kullanılır. Metritin klinik ve subklinik şekilleri görülebilir.

Klinik metrit akut olabilir, hızlı gelişir ve ineğin iştahını ve süt üretimini etkiler. Eğer kronik olarak gelişirse, uzun bir dönem devam eder. Klinik metrit rektal palpasyon yolu ile teşhiste uterus duvarının boyut ve kalınlığındaki artıştan belirlenebilir. Bazı durumlarda irinli vaginal akıntı görülebilir.

Subklinik endometrit teşhisi için rektal palpasyon yetersiz kalır. Genelde akut olarak gelişir. Vajinal akıntı görülmez. Spekulumla yapılan incelemeler irinli akıntı gösterebilir, ama her zaman için geçerli olmaz. Uterus kültürleri kullanılarak mikrobiyal enfeksiyon teşhisini sağlamak açısından kesin bilgiye her durumda ulaşılmaz. Örneğin, tekrarlayan infertilite durumunda (repeat breeder) alınan doku kültürleri çoğunlukla negatiftir. Subklinik endometrit, ancak bir uterus biyopsisinin mikroskopik incelemesi ile pozitif olarak teşhis edilebilir.

Metrit ve endometritin büyükbaş hayvanların doğurganlığı üzerindeki etkisi tartışılmaktadır. Hayvanların uterus içi tedaviye verdikleri tepkiler oldukça değişkendir. Bazıları ilaçlara iyi tepki verip gebe kalırken diğerlerinde bu görülmez.

Beslenme, hormonal dengesizlikler ve hayvanın genel sağlığı gibi diğer faktörler de göz önünde bulundurulmalıdır.

Birçok metrit ve endometrit vakası, yavrulama döneminden uterusun normal boyutuna dönmesine kadar olan süre içinde başlar. Uterusun doğumdan sonra normal

(11)

boyutlarına dönmesi doğumdan sonraki 26-56 gün içinde olur, ortalaması 42-47 gündür.

Optimum hijyen ve temizlik yönetiminin doğum sonrası uterus yapısının takip edilmesi ve enfeksiyon riskinin azaltılması önemlidir. İnekler bu stresli dönemde enfeksiyonlara oldukça açıktırlar. Akut metrit görülürse, bu genelde enfeksiyonun temizlenmesinden sonraki 2 - 3 hafta içinde hafifler. Fakat akut metrit kronik bir hal alabilir ve uzun süre kalıcıdır.

Süt ineklerinde reprodüktif verimsizliğin birçok sebebi olsa da (Radostitis et al, 1994), özellikle kızgınlığa gelme dönemini belirleyen kriterlerin zayıf geçmesi gibi faktörler (Ferguson ve Galligan, 1999), geleneksel veteriner hekimlik çalışmalarında postpartum uterus hastalıklarına odaklanmaktadır. Veteriner hekimlikte, üreme dönemlerinde müdahalelerin yönetimi, sadece uygun zamanlı gebeliklere yol açtığı durumda faydalıdırlar. Üreme döneminden önceki reprodüktif incelemelerin bir değerinin olması için, bunların doğru zamanda gebe kalamama riski altındaki inekleri belirleyebilmesi gereklidir.

Bu teşhis süreci endometrit tedavisinden fayda görecek ineklerin belirlemesi gereklidir. Gerçekten bozuk reprodüktif performansı olan inekleri belirleyen bir teşhis kriteri için, geçerli bir klinik endometrit vaka tanımı gereklidir. Birçok gözlem çalışmasında, metrit ve endometrit terimleri aynı anlamda, genelde bir vaka tanımı olmadan kullanılmışlardır (Emanuelson,1993).

Patolojik olgularda, endometrik sistemik işaretler olmaksızın uterusun endometriyal sınırında yangı oluşmakta, bu durum uterusun patojenik bakteriler, özellikle Arcanobacterium pyogenes tarafından kronik postpartum enfeksiyonu ile ilişkilendirilmektedir (Lewis, 1997; Bondurant, 1999).

(12)

Klinik olarak ortaya çıkan sorunun düzeltilmesi için tedavi uygulanacağı umuduyla, gerçekten doğurganlık eksikliği riski altında olan ineklerin tanımlanmasıdır. Bu patolojinin morfolojik tanımlaması kavramsal olarak önemli olsa da, klinik olarak kullanışlı vaka tanımı ve teşhis kriterleri gereklidir. Endometrit teşhisi için en çok kullanılan yöntem uterusun transrektal muayenesidir. Fakat bu yöntem subjektiftir ve genelde uterus kıvrımındaki farklılıkları ve normal olayları hesaba katılmaz veya reprodüktif performansla bir ilişki kuramamaktadır (Lewis, 1997).

Vajinoskopi sonuçları genelde bakteri enfeksiyonlarıyla daha kuvvetli ilişkilendirilir (Dohmen et al, 1995). Postpartum endometriyal biyopsiler reprodüktif performans için önceden bir kriter oluşturur, fakat bu tekniğin doğurganlık üzerinde olumsuz etki yarattığı görülmüştür (Bonnett et al, 1993). İyi tasarlanmış, doğru analiz edilmiş, objektif vaka tanımları ve ekonomik olarak anlamlı sonuçları olan geniş ölçekli endometrit teşhis alan çalışmalarının sayısı azdır (Gilbert ve Schwark, 1992).

Yapılan çalışmada, vitamin A, E ve beta karoten düzeylerinin metritis hastalarında hangi düzeyde olduğunu belirleyerek, hastalık oluşumunda rolü araştırılmıştır.

1.2. Hastalık Nedenleri

Birçok mikroorganizma metrit sebebi olarak gösterilmektedir. Bakteriler, virüsler, mantarlar ve protozoalar metrit olan uteruslarda görülmektedir. Mikroorganizmalar uterusa birkaç yoldan girerler.

En sık görülen organizmalar, özellikle bakteriler ve mantarlar, uterusa yavrulama ya da erken yavrulama döneminde bulaşırlar. Üreme kanalı bu zamanda savunmasızdır, özellikle vajina ya da vulvada travma ya da lezyon varsa, hayvanın

(13)

doğal savunmasındaki azalma enfeksiyon riskini artırır.. Doğum esnasındaki destek veya müdahaleler organizmaların kolaylıkla uterusa girmesine yol açabilir.

Uterus enfeksiyonu bulaşıcı bovin üst solunum yolu enfeksiyonu (IBR), bovin viral ishali (BVD) ya da leptospiroz gibi vücudun diğer organlarındaki enfeksiyondan yola çıkarak, uterusa bulaşmış olabilir (sistemik enfeksiyonlar).

Enfeksiyon ayrıca bir boğayla doğal çiftleşme esnasında da üreme yoluna girebilir. En sık görülen iki hastalık türü Camphylobacter (vibriyozi) ve Trichomonas’dır. Enfeksiyon hastalıklı bir boğa yoluyla taşınabilir ya da hastalıklı bir dişiden hastalığa açık bir dişiye giden boğadan bulaşabilir.

Sperm yoluyla bulaşım daha az görülen bir enfeksiyon türüdür. Fakat bu enfeksiyonlar reproduktif dönemde olmayan ineklerin döllendiği durumlarda özellikle tehlikelidirler (Özet IRM – 10). Uterusun enfeksiyona direnci kızgınlık döneminde, öncesine göre çok düşüktür. Dölleme esnasında ineğin kızgınlıkta olduğundan ve spermin hastalıklı olmadığından emin olunmalıdır. Genelde, yapay döllenme aygırlarının spermleri belli hastalıkları içermediği üzerine belgelenir.

Mikoplazma ve Hemophilus somnus gibi bazı organizmalar vajinada sıklıkla görülebilirler ve metrite yol açabilirler. Bu organizmalar bazı ülkelerde daha sık metrite yol açmaktadırlar.

1.3. Teşhis

Metritin doğum sonrası dönemde erken teşhis edilip tedavi edilmesi önemlidir. Her ineğin süt verme döneminin başında rutin sürü sağlık programı dahilinde postpartum incelemeden geçmesi gereklidir.

Klinik metrit ve endometrit genelde irinli vajinal akıntı ile teşhis edilebilir. Bu rektal palpasyon ile bir veteriner hekim tarafından doğrulanabilir. Vajinal inceleme,

(14)

uterus kültürü ya da biyopsi gibi daha gelişmiş teşhis teknikleri gerekli olabilir.

Palpasyon ve vajina incelemesinin kriterleri içinde doğum zamanına nispeten uterus boyutu, uterus duvarı kalınlığı ve bir ya da iki boynuzdan çekilen sıvının varlığı, rengi, kokusu ve koyuluğu bulunmaktadır.

Doğum travması, distorsi ya da doğum sonrası dönemde irinli vajinal akıntıı görülmesi endometrit teşhisini destekler. Suni dölleme sırasında gözlemlenen irin varlığı hastalığı doğrulayabilir, bu da olası bir uterus inflamasyonununa işaret eder.

Dölleme pipetinde küçük miktarda irin benzeri malzeme bulunması ve doğal üreme sonrası 12 ile 24 saat içinde beyazımsı vulva akıntıı ille metrit göstergeleri değildirler. Serviks inflamasyonu (servisit) ve vajina inflamasyonu (vajinit) da normal dışı akıntıya yol açabilir. Sıvı uterusta incelenemiyorsa, vajinal spekulum ile inceleme yapılması şarttır.

Bazı durumlarda klinik ya da subklinik endometrit uterus biyopsisi ile doğrulanmalıdır. Biyopsi dokusunun mikroskopla incelenmesi uterus duvarında akut ya da kronik inflamasyon ve diğer anormallikleri ortaya çıkarabilir. Uterus biyopsisi özellikle tekrarlayan infertilite durumunda ileri dönemde üreme potansiyelinin değerlendirilmesi için önemlidir.

Simultane biyopsi örneklemesi ve uterus kültürleri endometrit varlığını ve uterus içinde organizma olup olmadığının gösterebilir. Kültür sonuçları negatif bulunduğunda uterus içi antibiyotik veya antiseptik tedavisinin önemli faydası yoktur. Bazı araştırmacılar gereksiz tedavinin gebelik üzerinde olumsuz etkisi olduğunu bildirmektedir.

Yapılan bir çalışmada, fazla doğum sayısına sahip ineklerin (üçüncü ya da ileri laktasyonundakiler) ikinci ya da birinci laktasyonunda olan ineklere göre daha yüksek klinik endometrit riski altında oldukları belirlenmiştir. Aynı çalışmada,

(15)

veteriner hekim destekli doğumun klinik endometrit olasılığı üzerinde belirgin bir etkisi olmadığı ifade edilmiştir.

1.4.İneklerde Postpartum Fizyolojik Süreç ve Uterus Enfeksiyonlarının Etiyopatogenezi

İneklerde reprodüktif süreç açısından özel öneme sahip ve uterus enfeksiyonları açısından izlenmesi gereken dönem postpartum dönemdir. Gebelik döneminde uterus enfeksiyonlara karşı mekanik, selüler ve humoral savunma faktörlerinin desteği ile iyi korunmaktadır. Genital kanalın doğum ile açılmasıyla beraber enfeksiyon etkenleri uterus içine yönlenmektedir. Postpartum ilk iki haftada inek uteruslarının 100% ünde enfeksiyon etkenleri bulunmaktadır. Bu enfeksiyon etkenleri aktif uterus kontraksiyonları, selüler ve humoral bağışıklık faktörleri ile doğumu izleyen altı hafta içinde 5% e düşmektedir (Beagley JC ve arkadaşları, 2010).

Uterus enfeksiyonlarına neden olan mikroorganizmalar ülke ve çiftliklere göre farklılıklar göstermekle birlikte genelde Tablo 1’de gösterilen mikroorganizmalar sıklıkla tüm inek işletmelerinde karşılabilecek bakteriyel ajanlardır (Sheldon IM ve arkadaşları, 2008).

Gebeliğin son iki haftasında yüksek seyirli plasental progesteron ve östrojen hormonlarının etkileri ve doğumdan hemen sonra da süt sekresyonu için yüksek düzeyde enerjiye ihtiyaç duyulması, lökositlerin antibakteriyel aktivitesinde azalma ve immunglobulin seviyesinde düşmeye neden olur. Bu süreç doğumdan iki hafta önce başlar ve postpartum üç haftaya kadar uzar. Ayrıca interselüler kalsiyum seviyesinin düşüklüğü, lenfositlerin antibakteriyel etkinliğini azaltmasının yanı sıra doğum sonrası, uterusun kontraksiyon gücünü de düşürür. Prepartum kortizol düzeyinin yükselmesi ile birlikte uterus enfeksiyonlara karşı kendini korumada fizyolojik olarak dezavantajlı konuma geçer. Yukarıda anlatılan tetikleyici faktörler, enfeksiyon etkenlerinin uterusta kalıcı olmasına yol açar (Sheldon IM ve arkadaşları, 2008; Williams EJ ve arkadaşları, 2007).

(16)

Genital kanala giren mikroorganizmalara karşı vagina duvarında spesifik IgA üretilir ve enfeksiyon etkenlerinin mukozal yüzeye bağlanması engellenir. Uterus içine giren mikroorganizmalara karşı şemotaktik aktivite uyarılır, nötrofiller, makrofajlar ve T lenfositler aracılığı ile enfeksiyon engellenmeye çalışılır. (Sheldon IM ve arkadaşları, 2008; Williams EJ ve arkadaşları, 2005). Hücresel anti-enfektif çabanın yanı sıra humoral immunite elemanları olan immunglobulinler IgG de bu sürece dahil olurlar.

1.5. Süt İneklerinde Beslenmenin Metritis Riski Üzerine Etkisi

Hastalıkların erken tanımı ya da öngörümü hastalık sürelerini minimize edebilir ve oluşacak ekonomik kayıpları azaltabilir (Grummer, 1995) tarafından doğum öncesi 3 hafta ve sonrası 3 hafta olarak tanımlanan geçiş dönemi, süt ineklerinin metabolik hastalık ve enfeksiyon riskinin en yüksek olduğu dönemdir (Drackley, 1999). Bu nedenle geçiş dönemindeki ineklerin hastalıklarını tanımlama yeteneği üzerinde faydalı olabilir.

Veteriner hekim muayenesi hastalık belirlemede gerekli standarttır, ama bu tür incelemelerin birçok mandıra çiftliğinde yetersiz yapılması (genelde postpartum 2 haftada bir) nedeni ile hastalıklar gözden kaçabilir. Üreticiler, süt üretimindeki değişikliklerin hastalıktan kaynaklandığını anlamak için bazı basit ve ucuz idrar veya süt testleri ile belirleyebilirler. Değerlendirmelerde araçların dezavantajları vardır.

Doğum sonrası en sık görülen hastalıklardan birisi olan metrit ve endometrit belirleyebilen kesin bir test bulunmamaktadır. Bu nedenle, geçiş dönemlerinde ineklerinin düzenli gözetimi ve sağlık durumu ile hastalık riskinin değerlendirilmesinde fayda vardır. Metritis, genelde doğum sonrası görülür ve reprodüktif performansı ciddi şekilde etkileyebilir (Fourichon et al, 2000).

(17)

1.6.Vitamin A

Vücut için gerekli olan vitamin veya minerallere mikronütrient denilmektedir.

İyot, demir ve çinko gibi A vitamini de halk sağlığı açısından önemli olan mikronütrientlerden biridir (Kirkwood,2001).

A vitamini yağda çözünen ilk vitamin olarak bulunmuştur. 1928 yılında ise ilk kez kızamık tedavisinde kullanımı ile antienfektif bir vitamin olduğu saptanmış ve 1937’de de kimyasal yapısı ortaya konmuştur. (Venkatarao, 1996)

Şekil 1.1: β- Karotenden retinoik asit sentezi

(18)

A vitamininin kızamık mortalite ve morbiditesinde azaltıcı etkisinin çalışmalarla kesinlik kazanmasını takiben, 1987 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından ilk kez A vitamini ile ilgili rapor sunulmuştur (McNally ve Tomkins 2001).

A vitamini fizyolojik olarak hayvansal besin ürünlerinde etinol, retinal aldehit ve retinoik asit formlarında bulunur. Ayrıca doğada oluşan ve provitamin A olarak adlandırılan “retinoidler” ve bunların A vitamini aktivitesi gösteren ve göstermeyen sentetik anologları vardır. Özellikle sarı ve yeşil sebzelerde bulunan beta-karoten, bunların en önemlisi olup vitamin A aktivitesi gösterir. Besin içerisindeki protein ve yağ oranı arttıkça A vitamini emilimi de artar. Emilen A vitamininin % 90’ı karaciğerde depolanırken, ancak %1’i serumda bulunur ve bunun da büyük kısmı retinol bağlayan proteine bağlıdır (RBP). Serum A vitamini düzeyi depolardaki miktara ve taşıyıcı proteinlere bağlı olarak uzun süre değişmeden kalabilir (Blomhoff, 2001).

Serum A vitamini düzeyinin düşmesi, % 90 oranında depolarda olan A vitamininin eksikliğinin uç bir göstergesidir. Eksikliği en erken belirleyen test karaciğer depolarının belirlenmesidir. Bununla birlikte invaziv bir yöntem olduğundan klinikte kullanımı mümkün değildir (Allen ve Haskell).

Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik nedenlerle beslenmenin yetersiz olması, yanlış beslenme, sık doğumlar, sık enfeksiyonlar ve en önemlisi eğitimsizlik, bireylerin, özellikle annelerin A vitamini depolarının yetersiz olmasına neden olmaktadır (Radhika ve ark., 2002).

Retinoik asitin daha çok glikoprotein sentezine katılan büyümeyi ve farklılaşmayı tetikleyen bir molekül olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca retinoik asit ve retinolün kemik büyüme modülasyonunda fonksiyonları vardır ve kıkırdak hücrelerin aktivitesi için gereklidir. Beta karotenin çift bağları, tekli oksijen radikalini gidermede etkindir. Beta karoten, oksijenin düşük parsiyel basınçlarda serbest peroksit konsantrasyonlarında rol oynayan vitamin E nin antioksidan etkisini

(19)

tamamlayan önemli bir antioksidandır Plazmada A vitamini ve β-karoten düzeyinin düşük olduğu durumlarda memede önemli dejenerasyonların meydana geldiği ve meme enfeksiyonlarında artışların olduğu bildirilmektedir. Somatik hücre sayısı normal olan sağlıklı hayvanlarda plazma A vitamini ve β- karoten değerlerinin normal, somatik hücre sayısı yüksek olan hayvanlarda ise bu değerlerin düşük düzeyde olduğu bildirilmektedir (Erksine1987).

1.7.Vitamin E

Fark edildiği ilk dönemlerde bir antisterilite vitamini olarak kabul edilen vitamin E, bugün esansiyel bir antioksidan olarak organizmanın antioksidan kapasitesinin göstergesi bir vitamin gibi düşünülmektedir.

Evans ve Bishop 1922 yılında ratların diyetlerine acılaşmış yağ katılarak beslenmeleri sonucu görülen fötal reabsorbsyonun, sebzelerdeki herhangi bir maddenin önlediğini bildirmişlerdir. Bu bilinmeyen madde 1924 yılında Sure tarafından Vitamin E olarak isimlendirilmiştir. Ratlarda bu bileşiği alarak bir nesil sahibi olduklarından Evans bu bileşiğe (tokos = doğurmak, phero=taşımak ve alkol olduğunu belirtmek için sonuna –ol eki) “tokoferol” adını vermiştir.

Şekil 1.2 : Vitamin E

Oral yolla alınan tokoferol genellikle iyi absorbe edilir. Yağlar ve safra tuzları, diğer yağda eriyen vitaminlerde olduğu gibi vitamin E’nin absorbsiyonunu kolaylaştırır (Jial 1995). Tokoferoller ince bağırsakta safranın yardımıyla

(20)

emülsiyon haline gelir ve sonra absorbe olurlar. Maksimum absorbsiyon vitamin E alındıktan birkaç saat sonra görülür. Vitamin E plazmada beta-lipoproteinlere bağlı olarak taşınır. Tokoferol safra ile nispeten küçük miktarda atılır. Yüksek dozda tokoferol verildikten sonra idrardaki metabolitleri izole edilebilir (Henning ve ark., 1997).

Vitamin E karaciğer ve yağ dokularında depo edilir. Depolama miktarı yaşa ve cinsiyete göre değişir. Yaş ile depolama kapasitesi artar. Ayrıca dişi hayvanların birçok dokusunda erkeklere oranla daha fazla vitamin E bulunur.

Bütün hayvanlarda vitamin E miktarının hipofizde , adrenal bezlerde ve uterusta daha yüksek olduğu görülmüştür. Vitamin E, vitamin A’ nın tersine plasentada da depo edilir, ancak fötusa transferi çok sınırlı olup, yeterli değildir. Hücre içerisinde ise tokoferol mitokondri, mikrozom ve lizozomlarda birikir ( Steiner,1993).

Özellikle α-tokoferol çok kolay oksitlenebilme özelliğine sahiptir. Vitamin E’nin biyolojik ortamlarda gerçekleştirdiği işlev büyük oranda bu özelliğine dayanmaktadır. Antioksidan karakteri nedeniyle vitamin E aktif radikallerle reaksiyona girerek oksidasyona duyarlı moleküler yapıların istenmeyen oksidasyonlarının önlenmesinde ya da azaltılmasında etkili olur (Jialal ve Fuller 1993).

Vitamin E bulunduğu biyolojik ortamlardaki serbest radikalleri toplayarak peroksidasyonun erken döneminde zar fosfolipidlerindeki çoklu doymamış yağ asitlerini korumada oksidatif strese karşı ilk savunma hattını oluşturur. Bir diğer yol ile de singlet oksijen, süperoksit ve daha çok hidroksil radikallerini indirger.

Bu işlevini paroksidasyon reaksiyon zincirini sonlandırarak gerçekleştirir (Packer L. ,1991).

(21)

Çok güçlü bir antioksidan olan -tokoferolün en önemli görevi oksijen serbest radikallerinin ataklarına karşı membran lipidlerindeki doymamış yağ asitlerini korumaktır.

Vitamin E üzerinde tartışılan konulardan birisi de antioksidan etkinliğin gerçekleşebilmesi için gerekli dozdur. Bu alanda türlere, cinsiyete, yaşa, patolojilere göre değişen miktarlardan bahsetmek mümkündür. Örneğin insanlar için 50 IU’nin hiçbir antioksidatif etkisinin bulunmadığı, bunun üzerinde dozların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, insanlar için 400 IU vitamin E ile antioksidan etkinin sağlandığı, maksimum etkinliğin ise 800 IU ile sağlandığı ortaya konulmuştur ( Hodis HN, 1996).

1.8.Vitaminlerin Enfeksiyonlara Karşı Etkisi

Eğer enfeksiyon nedeni Gram-negatif bakterilerse, saldıkları endotoksin sayesinde immun sistem vücut savunmasında lokal ve sistemik anlamda farklı özellikte ve sayıda hücreleri harekete geçirir. Aktive edilen immun sistem hücreleri tarafından yangı mediatörleri olan nitrik oksit, prostaglandinler ve sitokinler salınır. Bu sayede ilk yangı semptomları olan kan akımı artışı, vücut ısısı, kalp sayısında yükselme ve iştah azalması ortaya çıkar. Yangı mediatörleri olan sitokinler sayesinde ortaya çıkan bu değişimler bütün fizyolojik sistemlerde hissedilir. Çünkü bütün hücrelerde sitokin reseptörleri bulunur. Sitokinlerin en başında tümör nekroz faktör (TNFα) gelir.

Bunun yanında interleukin 1β, and interleukin 6 mediatörleri de sayılabilir ve hepsi etki mekanizmasını ayni sinyal kanalı üzerinden etkin hale getirir (Dantzer, R., ve K.W. Kelley, 2007).

Diyetle alınan antioksidatif elementlerin başında vitamin A, E, beta karoten ve selenyum gelir. Hepsi reaktif oksijen türlerinin nötralizasyonu ve yangının ilerlemesini inhibe etme özelliği gösterirler. Özellikle vitamin E’nin doğum öncesi dönemde antioksidatif dengede etkili olduğu bildirilmiştir (Weiss, W.P. ve ark, 1990). Yapılan çalışmalarda, immun fonksiyonun desteklenmesi amacına yönelik

(22)

olarak, doğuma yakın zamana kadar günlük 1,500 IU vitamin E verilmesi tavsiye edilmektedir.

Michal, 1994’de yaptığı çalışmada metritli grupta, kontrol gruba göre vitamin A miktarları farklı bulunmazken, özellikle beta karoten düzeylerinde önemli azalmalar belirlemiştir (Michal, J.J.ve ark, 1994).

Son yıllarda, vitaminlerin özellikle immun sistem hücrelerinin patojen mikroorganizmaları yok ederken (fagositoz), interlöykin ve immunoglobilin sentezinde etkili oldukları belirlenmiştir. Vitamin A ve E immun sistemin optimal fonksiyon kapasitesini sağlamak adına etkin olduğu da gösterilmiştir.

Vitamin A immun hücrenin sitoplazmasına girdiğinde 9-cis ve all-trans retinik aside dönüşür. Reseptörler aracılığı ile hücre çekirdeğine taşınır. RNA- polimeraz II sayesinde mRNA etkilenerek gerekli hücresel savunma mediatörleri sentezlenir.

Vitamin yetersizlikleri , T-lenfositlerinin spesifik değişimlerinin gerçekleşmesine engel olur.

Vitamin E, hücre çekirdeğinde bulunan nükler faktör kappa B (NFkB) ‘nin regülasyonu ve fonksiyonunda etkilidir. Bu protein ise löykositlerin transkripsiyonunda rol oynar. Vitamin A ve E, antioksidatif etkilidir. Membran yapısına yerleşerek granülosit hücrelerini radikaller ve lipit peroksidasyonlarına karşı korur.

1.9.İneklerin Uterus Enfeksiyonlarında Beslenme Faktörünün Rolü

Yapılan bazı çalışmalar göstermiştir ki doğum esnasında yüksek vücut skoru ile uterus enfeksiyonun sıklıkla görülmesi arasında bağlantı vardır. Çünkü doğum esnasında yüksek vücut skoruna sahip ineklerde zayıf uterus kasılmaları, doğum sırasında erken yorulma ve güç doğum oranı daha yüksektir. Hem laktasyon hem de kuru dönemde bulunan ineklerin rasyonlarındaki A vitamini ve E vitamini seviyeleri

(23)

önemlidir. E vitamini ve selenyum miktarı düşük rasyonlarla beslenen sürülere bu vitamin ve mineral ilaveleri yapıldığında retensiyo görülme sıklığının düştüğü gözlenmiştir. A vitamini, epitelial dokuların devamlılığı ve onarılması için önemlidir.

Üreme konusunda A vitamini, uterusun involusyonu ve sağlıklı uterus dokusunun devamı için önemlidir. Diğer beslenme faktörleri uterus sağlığının devamı için dolaylı olarak etkilidir. Dolayısıyla, kuru dönemdeki hayvanların rasyonlarının dengeli olması kritiktir.

1.10. Puerperal Dönemde İneklerinin Uterusundan İzole Edilmiş Escherichia Coli nin Genomik ve Fenotipik Karakteri

İneklerin puerperal uterin enfeksiyonu patogenezinde Escherichia Coli’nin rolü tam olarak bilinmemektedir. (Miller et al, 2007; Williams et al, 2008). E.Coli ilk postpartum haftası boyunca uterusta izole edile edilen en kalabalık bakteri olsa da, enfeksiyon sadece küçük bir toplulukta görülmektedir (Mateus et al, 2002a).

Enfeksiyon oluşumu büyük ihtimalle konak savunma mekanizmaları, bakteri tür ve zehirliliğine (Silvia et al, 2008), ve çevre koşullarına bağlıdır. Genetik ve fenotipik E.Coli uterin izolatı özelliklerinin ineklerde puerperal uterin enfeksiyonu oluşumuyla ne kadar ilişkili olduğu bilinmemektedir.

Bu çalışmanın amacı, doğumun ardından 21. gün ve sonrasında en yüksek risk olarak görülen metritiste kan serumunda vitamin A, beta karoten ve vitamin E düzeylerini belirlemek ve sürü sağlığı yönünde alınacak tedbirlere katkısını araştırmaktır.

(24)

2. GEREÇ VE YÖNTEM

2.1. Kullanılan Deney Hayvanları :

Çalışmada, İzmir’in Ödemiş ilçesinde özel bir işletmede barındırılan inekler kullanılmıştır. Bu ineklerin ortalama yaşı 4 ile 10 arasındadır, ortalama yavrulaması 2 ile 7 arasında yavrulamış, bunların 20% sı abort yapmıştır. Beslenmelerinde saman, silaj, yonca, şalgam, posa, küspe ve fabrika yemi (konsantre yemde protein oranı

%21 dir ve enerjisi 2700 kaloridir) kullanılmıştır.

Toplanan kan örnekleri Kasım ayı ile Ocak ayı arasında doğumdan sonra, 20- 24 gün arasında alınmıştır. Kan örnekleri hayvanların V.jugularis’inden katkısız vakumlu tüplere alınmıştır. Kan bir süre bekletildikten sonra oluşan pıhtı cam bir çubukla çizilerek portatif santrifüj cihazı (Hettich Eba 4, Tuttlingen, Almanya ) kullanılarak 3000 rpm’de 5 dakika süre ile santrifüj edilmiştir.

Elde edilen serumlar soğuk zincir koşullarında, 12 saat içinde Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalına getirildi. Analizler gerçekleşene kadar örnekler -20C0 de tutuldu. Serum Vit A, Vit E ve B.Karoten düzeyleri özel bir laboratuvarda test edildi (Anka Lab).

Çizelge 2.1 : Deneme Grupları

Gruplar Hayvan sayısı

Kontrol grubu 10

Uygulama grubu 25

Mikrobiyolojik analiz için, doğumu izleyen 20 – 24 gün aralığında gerek kontrol gerekse uygulama gruplarından ineklerin serviks uturslerinden işletme Veteriner Hekim swap örneklerini aldı. Alınan bu örnekler transport medium ve

(25)

soğuk zincir koşullarında 12 saat içinde serumlar ile birlikte laboratuvara getirildi (Anka Lab).

Mikrobiyolojk Analizler : alınan kültür materyallerinin koyun kanlı ve SS (Salmonella Shigella Agar) agarlara ekim yapıldı. Plaklar 24 saat süreyle 22 C0 de inkube edildi, inkubasyon sonunda üreyen kolonilerin E.coli olarak identifiye edildi.

Çalışmanın uygulama grubunu doğumu izleyen 20 – 24 gün aralığında mukoz, mukoprulent veya prulent vajinal akıntı gözlenen hayvanlar oluşturdu.

2.2. YÖNTEM

2.2.1. Kullanılan cihazlar

HPLC (Yüksek Performans Sıvı Kromatografisi)

Agilent 1100 Series G1312A Bin Pump and G1315A DAD HPLC System

Santrifuj : seri no: 107268 Sigma 3k30 /Germany

Otomatik pipetler (Eppendorf 10 µl-100µl)

2.2.2.Çalışmada kullanılan reaktifler

1. Vit AE standardı (STD) (standard solution) 10 ml – kit 2. İNTSTD (internal standart solution) 5 ml – kit

3. DİL (dilution solution) 10 ml – kit 4. PREC (precipitation solution) 50 ml – kit

5. CTRL 1 ve CTRL 2 – toz halinde (lyophilized TOZ) her birini 600 µl distile su ile çözüyoruz.

(26)

2.2.3.Çalışmada standartın hazırlanması

1. 250 ml STD ependorf tüplere pipetlenir 2. üzerine 50 ml İNTSTD pipetlenir 3. 250 ml Dilüsyon solusyon pipetlenir 4. en son 250 ml PREC pipetlenir

5. vortekslenir ve 30 dakika 2-8 0C buzdolabında inkübe edilir sonra 10.000 g de 10 dakika sanrifüj edilir

6. üste kalan kısımdan yani süpernatantdan 100 µl cihaza verilir

2.2.4.Kontrol ve Örneklerin Hazırlanması

1. 250 µl örnek ve kontroller ependorflora pipetlenir 2. üzerine 50 µl İNTSTD pipetlenir

3. 500 µl PREC pipetlenir

4. vortexlenir ve 30 dakika 2-3 0C de buzdolabında inkübe edilir 5. 10.000 g de 10 dakika danrifüj edilir

6. 100 µl üsteki kısmdan yani süpernattan den alınıp cihaza verilir

2.2.5.VİT AE çalışma metodu

1. injection volumu 100 µl 2. mobil faz akış hızı 1 ml/min 3. çalışma zamanı 15 dakika 4. max basınç 400 bar 5. kolon sıcaklığı 30 c

6. dedektör : vit A için 325 nm , vit E için 300 nm 7. CRTL 1 Vit A : 0.54 – 0.90 mg/l

Vit E : 6.4 – 10.6 mg/l CTRL 2 Vit A : 1.06 – 1.76 mg/l

(27)

Vit E : 14.2 – 23.8 mg/l

8. ST . Vit A : 2.8 mg/l , Vit E : 19.9 mg/l NOT : 0-7 dakika arası 320 nm de okur

7-15 dakika arası 300 nm de okur Mobil faz : Kit içeriği

CTRL 1 – 2

LOT : 1003 – 225 REF: KC 1600 KO

İNTSTD

LOT : 1600 – 624 REF: KC 1600 İS

PREC

LOT : 1600 – 621

STD

LOT : 0910 – 719 REF : KC 1600 ST

(28)

DİLUSYON

LOT : 1006 – 622 REF : 1600 VL

CİHAZIN İSİMİ : Agilent technologies – 1200 series

1. mobil faz tepsisi : seri no. KC1600LM, katalog no.1006-589/1L- MOPHE

2. pompa seri no. DE62959227 (İSO pump) 3. ALS (örnekleyici kısım) seri no. DE64778699 4. kolor fırını (TCC) seri no. DE90381597 5. UV dedektör (VWD) seri no. DE71367695

PROGRAM : Chem station for LC systems Rev. B.04.01 (481) Copy right Agilent Technologies 2001 – 2008

2.3. İstatistik Analizler

Elde edilen tüm veriler bilgisayarda oluşturulan bir veri tabanına girilmiştir.

Araştırılan kontrol ve uygulama gruplarında elde edilen değerler arasında ortalama yönünden farklılıklar Mann-Whitney U testi kullanılarak yapılmıştır (Hayran M.Özdemir 1996). Buna göre sağlıklı ve hasta grup arasında Vitamin A, vitamin E ve beta karoten serum düzeyleri p<0.01 değerinde istatistik olarak önemli bulundu.

(29)

3. BULGULAR

Kontrol grubu ve metritis olduğu belirlenen hasta hayvan grubunun vitamin A, beta karoten ve vitamin A ortalama değerleri, değişim sınırları ve p değerleri Çizelge 3.1’de yer almaktadır.

Kontrol grubu ve hasta gruba ait vitamin A, beta karoten ve vitamin E değerleri sırasıyla 5,57; 1,78 ; 6,14 ve 3,40 ; 1,13 ; 3,72 mg/L olarak ölçülmüştür.

Çizelge 3.1. Vitamin A, E ve Beta karoten düzelerinin sonuçları

Vitaminler Vit A Vit E Beta.K

N Kontrol

grubu 10 10 10

Aritmetik Ortalama 5,5703a 6,1445a 1,7810a Art.Ort.Std.Hatası 0,14834 0,25131 ,02261

Medyan 5,6854 6,1051 1,7874

Std.Sapma 0,46910 0,79470 ,07149

Minimum 4,63 4,84 1,65

Maksimum 6,19 7,31 1,85

N Uygulama

grubu 25 25 25

Aritmetik Ortalama 3,4041b 3,7283b 1,1364b Art.Ort.Std.Hatası 0,37071 0,46168 ,10623

Medyan 3,4037 2,8191 1,2764

Std.Sapma 1,85355 2,30839 ,53115

Minimum 1,00 1,12 ,00

Maksimum 8,19 8,32 1,97

a,b gruplar arasındaki farklılık p ≤ 0.01 düzeyinde önemli bulundu.

(30)

Hasta gruba ait belirlenen değerler, her vitamin sonucu kontrol grubu için p≤0,01 değerinde istatistik öneme sahip bir azalma göstermiştir.

Kontrol grubu ve metritis olduğu belirlenen hasta hayvan grubunun laboratuvarda elde edilen vitamin A, beta karoten ve vitamin A düzeyleri mg/L olarak Çizelge 3.2’de verilmiştir.

Mikrobiyoloji ekimler yapıldı kan ve SS (Salmonella Shigella Agar) agarında ve sonuç olarak kontrol grubunda hiç E. Coli ye raslanmadı ama metritis gurubunda koloniler göründü ve bunlarda aşağıdaki Çizelge 3.3’de belirtildi:

HPLC cihazı ile Kontrol grubu ile Deneme (hasta) grubunda ölçülen Beta karoten düzeyi Şekil 3.1 ve 3.2’de, Vitamin A ve Vitamin E düzeyleri Şekil 3.3 ve 3.4’de sırasıyle verilmiştir.

(31)

Çizelge 3.2. Vitamin A, E ve Beta karoten düzeylerinin laboratuvar sonuçları

SIRA VİT A VİT E BETA.K

K1 5,7509 6,42152 1,8512

K2 5,75475 6,19361 1,68681

K3 5,54138 7,31127 1,84283

K4 6,09141 6,97942 1,75495

K5 6,1915 6,9694 1,77579

K6 5,77142 5,84474 1,84459

K7 5,61987 6,01654 1,79891

K8 4,62964 4,84175 1,64534

K9 5,08358 5,27366 1,76169

K10 5,26876 5,59296 1,84832

M1 4,2424 4.32216 1,53659

M2 3,79716 4,42252 1,34568

M3 7,76619 6,38454 1,8503

M4 4,4375 7,70873 1,46683

M5 2,19506 2,26907 1,12335

M6 2,19538 1,72556 1,11627

M7 1,48784 1,75827 0,17842

M8 2,86954 3,06952 1,25652

M9 2,10961 1,7868 1,30136

M10 2,8071 2,12703 1,34356

M11 3,77336 2,22918 1,33765

M12 1,39023 2,81912 0,23456

M13 1,00353 1,90802 0,46787

M14 2,95244 8,31556 1,04328

M15 8,18978 1,11583 1,97387

M16 1,01837 1,32012 0,00498

M17 3,77536 7,52101 1,14309

M18 3,55484 3,42415 1,27642

M19 4,35002 2,80787 1,58954

M20 2,56736 1,54178 1,09853

M21 3,40365 5,00738 1,26545

M22 3,54628 7,52667 1,38764

M23 4,52454 4,68163 1,3982

M24 5,89043 5,96957 1,57643

M25 1,25385 1,44598 0,09435

ünit : mg/L

(32)

Çizelge 3.3. Uygulama grubunda izole edilen E.Coli koloni düzeyleri

E.Coli izole edilen örneklerde koloni sayıları

n=24

E. Coli izole edilmeyen örnek sayısı

10 10-50 50-100 100

4 5 1 2 4

(33)

Şekil 3.1. Kontrol gurubunda HPLC cihazı ile ölçülen Beta karoten düzeyi

Şekil 3.2. Deneme gurubunda HPLC cihazı ile ölçülen Beta karoten düzeyi

(34)

Şekil 3.3. Kontrol gurubunda HPLC cihaz ile ölçülen vitamin A ve E düzeyleri

Şekil 3.4. Deneme gurubunda HPLC cihaz ile ölçülen vitamin A ve E düzeyleri

(35)

4. TARTIŞMA

Ruminantlar, diğer bir çok türde olduğu gibi yağda eriyen vitaminleri diyetle almak zorundadırlar. Vitamin A, beta karoten ve vitamin E bunlar arasındadır. Vitamin A, bitkilerde serbest olarak bulunması dışında, ön maddesi olan beta karoten formunda yüksek miktarda yer alır . Bu durumda diyette yeterli miktarda beta karotenin bulunması vitamin A yetersizliğini önler. Ruminantlarda, yetersizliginde üreme fonksiyonlarında sorun yaşanmasına neden olan vitamin A’nın yavru atma, metritis, kısırlık, zayıf doğum ve siklus bozuklukları gözlenmiştir (Salmanoğlu ve ark 1997).

Beta karoten, vitamin A’nın ön maddesi olması dışında kendi başına üreme fonksiyonu üzerinde etkilidir. Korpus luteum yapısında yüksek konsantrasyonda bulunarak, siklus dönemlerinde miktarının azaldığı belirlenmiştir. Doğum sonrası dönemde vitamin A ve E’nin serum konsantrasyonları ineklerin immun sistemleri üzerinde etkili olduğu bilinmektedir. Süt ineklerinde kan dolaşımında yetersiz vitamin A ve E bulunması doğum oranını azaltır. Vitamin E hücre zarlarını koruyucu anti oksidatif özelliği sayesinde, her türlü enfeksiyon riskine karşı koruyucu rol oynar ve hücre içi bakteri invazyonunu önler. Doğum sonrası herhangi bir enfeksiyon yaşanmayan kontrol grubunda ölçülen vitamin E ortalama değeri 6,14 mg/L, normal değerler içindedir. Çalışmanın devam ettiği sürede bir enfeksiyon belirlenmediği de görülmüştür. Vitamin E’nin antioksidatif gücü yanında immun sistemi güçlendirdiği de bilinmektedir. Bu sonuçlara göre, doğum sonrası vitamin E düzeyindeki azalma uyarıcı bir kriter olarak değerlendirilebilir.

Alınan kan örnekleri yaz dönemine rastladı. Taze ot ve ilave yemde araştırılan vitamin düzeylerinin yüksek olması nedeni ile, belirlerenen ortalama beta karoten değeri 178,7 mg/dl’dir. Diğer bazı araştırma sonuçlarına göre daha yüksektir.

Örneğin, Iwanska ve ark’nın kış aylarında yaptıkları çalışmada ölçülen beta karoten değerleri ortalama 69.3mg/dl bildirilmiştir (Iwanska, 1989). Benzer bir çalışma Lotthammer ve Ahlswede tarafından yaz döneminde yapılmıştır ve değer olarak 174,3 mg/dl ile bizim bulgularımıza yakındır. Daha önce yapılan benzer çalışmalar

(36)

inek başına günde 1000 IU E vitamini kullanımının ileri kuru dönemde dolaşımdaki peripartum vitamin E miktarını azalttığını göstermektedir. Fakat hastalık önleyici etkisi olduğu söylenemez.

Biyokimyasal tepkimelerin hızlarında veya hücre sağlığının korunmasında vitaminlerin rolü olduğu bilinmektedir. Dokulardaki hücrelerden fizyolojik olarak belirli miktarlarda vitaminler kan dolasımına geçerler ve belirli konsantrasyonlarda farklı dokularda bulunurlar. Çoğu vitaminler hayat olaylarını düzenlediklerinden bunların aktivitelerindeki artıs veya azalıslar normal fonksiyonların bozulmasına ve hastalıklara neden olmaktadır.

Günümüzde klinik biyokimya alanında önem kazanan vitaminler, düzenledikleri metabolik fonksiyonları yanında, kandaki düzeylerini saptanması anlamında klinisyenlere tanı açısından önemli destek saglar.

Özellikle sütçü inek sürülerinde sağlık programı hazırlanırken, uzun süreli uterus sağlığı ve potansiyel problemlerin tanımı açısından son derece önemlidir. Doğum sonrası yapılacak rutin kontroller için kullanılacak biyokimyasal parametreler arasında vitamin düzeyleri de dikkate alınırsa problemlerin erken tesbit edilerek vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gündeme gelecektir.

(37)

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

Doğum esnasında ve sonrasında ineklere maksimum hijyenik koşulların sağlanması gereklidir. Bu dönemde cerviks henüz kapanmamış ve uterus çevrede bulunan bulunan çeşitli bakteriler, viruslar, altlık materyalleri, toz ve olası küflere karşı açıktır. Doğum sırasında ve sonrasında ineklere maksimum hijyenik koşulların sağlanması gereklidir.

Uygun vitamin ve mineral düzeyinde beslenen inekler bile kötü çevre koşullarında viral etkenlere karşı dayanamaz. Bu yüzden doğum yapacak inekler;

kuru, temiz ve havadar yerde uygun bir altlık üzerinde bakılmalıdır.

Uterus enfeksiyonları, inek geçmişte aynı yerde problemsiz doğum yapmış olsa bile aniden ortaya çıkabilir. Bunun sebebi oradaki organizmaların artması, hayvanın strese girmesi veya yeni bir patojen enfeksiyon etkeninin ortaya çıkması olabilir.

Doğum sonrası yapılan çalışmalarda ineklerin bu stres ile immun fonksiyonlarının zayıfladığı, kandaki selenyum, E vitamini ve A vitamini seviyelerinin düştüğü tesbit edilmiştir. İmmun fonksiyonların azalması metritisin oluşumuna zemin hazırlamaktadır.

Hasta grupta kan serumunda vitamin A, E ve Beta karoten düzeyleri kontrol gurubuna göre istatistik anlamda bir düşme gözlenmiştir. Bu sonuç bize metritisli hasta hayvanların beslenmesinde vitamin A, vitamin E ve beta-karoten yönünden zengin bir rasyonla beslenmeleri gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

Bu çalışma ile saglıklı ve metritis belirlenen sığırların serumlarında vitamin A, beta karoten ve vitamin E’nin hem referans değerlerinin saptanması hem de hastalık durumunda bu parametrelerdeki sapmalar tanıya yardımcı olacaktır.

(38)

6. ÖZET

Metritisli Süt İneklerinde Vitamin A, Beta Karoten ve Vitamin E Düzeyleri

Yüksek Performans Sıvı Kromatografisi (HPLC) cihazı ile metritisli ve sağlıklı (kontrol) süt ineklerinden alınan kan serum örneklerinde vitamin A, beta karoten ve vitamin E düzeyleri belirlendi. E. Coli için Mikrobiyolojik ekimler kan ve Salmonella Shigella (SS) agarında yapılmıştır. Bu araştırmada ortalama yaşı 4 ile 10 arasında olan inekler besin olarak saman, silaj, yonca, şalgam, posa, küspe ve fabrika yemeği (konsantre yemler ve protein oranı 21 dir ve enerjisi 2700 kaloridir) tüketmiştir. İnekler ortalama 2 ile 7 arasında yavrulamış, bunların 20% sı abort yapmış ve doğumdan sonra 7. gün ile 60. gün arası dönem göz önünde bulundurularak analizler yapılmıştır.

Çalışmada, 10 adet sağlıklı inek (kontrol grubu, KG) ve 25 adet metritisli inek (hasta grubu, MG) kullanılmıştır. Mikrobiyolojik olarak kan ve SS agarında yapılmış olan ekimlerde kontrol grubunda hiç E. Coli ’ye rastlanmamıştır, ancak metritis grubunda koloniler görülmüştür.

Kontrol grubu ve hasta grubuna ait vitamin A, beta karoten ve vitamin E değerleri sırasıyla 5,57; 1,78 ; 6,14 ve 3,40 ; 1,13 ; 3,72 mg/L olarak ölçülmüştür.

Metritis’li grubun kan serumunda vitamin A, beta karoten ve vitamin E düzeylerinde kontrol grubuna göre anlamlı bir düşme gözlenmiştir (p<0.01).

(39)

7. SUMMARY

A vitamin, Beta Carotene and E vitamin Levels in Dairy Cow with Metritis

Vitamin A, beta carotene and vitamin E levels have been determined in blood serum samples taken from healthy (control) dairy cattle and cattle with mastitis by High Performance Liquid Chromatography. For E. Coli, the microbiologic seeds have been realized in blood and Salmonella Shingella (SS) agars. In this research, the cows with average 4 – 10 years old have been fed by straw, silage, alfalfa, turnip, pulp, meal and factory food (concentrated feed with protein rate 21 percent and 2700 calories). The cows have bred average between 2 and 7, 20% of them have been aborted and the analyses have been realized by concerning between 7th and 90th days after breeding.

In this study, 10 of healthy cows (control group, KG) and 25 of cows with mastitis (Patient group, MG) have been used. E. Coli has not been found in the control group on which seeding has been performed microbiologically in blood and SS agar.

In the control and patient (mastitic) groups of diary cows, vitamin A, beta carotene and vitamin E values have been determined as 5,57; 1,78 ; 6,14 and 3,40 ; 1,13 ; 3,72 mg/L respectively. A statistically significant decrease have been observed in vitamin A, beta carotene and vitamin E levels in the blood serum of cows with mastitis when compared to control group (p<0.01).

(40)

8. KAYNAKLAR

1. ALSEMGEEST SPM, LALSBEEK HC, WENSING TH. (1994).

Concentrations of serum amyloid-A (SAA) and haptoglobin (Hp) as parameters of inflammatory diseases in cattle. Vet Q. 16:21–23.

2. ALSEMGEEST, S.P.M., H. C. KALSBEEK, T. WENSING, J. P. KOEMAN, A. M. VAN EDEREN, AND E. GRUYS. (1994). Concentrations of serum amyloid-a (SAA) and haptoglobin (Hp) as parameters of inflammatory diseases in cattle. Vet. Q. 16:21–23.

3. BARLUND CS, CARRUTHERS TD, WALDNER CL, PALMER CW.

(2008). A comparison of diagnostic techniques for postpartum endometritis in dairy cattle. Theriogenology. 69(6):714-23.

4. BEAGLY JC, WHİTMAN KJ, BAPTİSTE KE, SCHERZER J. (2010).

Physiology and treatment of retained fetal membranes in cattle. J Vet inter Me.

24(2):261-8.

5. BONDURANT, R. H. (1999). Inflammation in the bovine female reproductive tract. J. Dairy Sci. 82(Suppl. 2):101–110.

6. BONNETT, B. N., S. W. MARTIN, AND A. H. MEEK. (1993). Associations of clinical findings, bacteriological and histological results of endometrial biopsy with reproductive performance of postpartum dairy cows. Prev. Vet.

Med. 15:205–220.

7. BROOKS, G. (2000). Comparison of two intrauterine treatments for bovine endometritis. Vet. Rec. 146:25.

8. BURKE CR, MEIER S, MCDOUGALL MITCHELL M, ROCHE JR. (2010).

Relationships between endometritis and metabolic state during the transition period in pasture-grezed dairy cow. J Dairy Sci. 93(11):5363-73.

9. CALLAHAN, C. J., AND L. A. HORSTMAN. (1993). Treatment of postpartum metritis in dairy cows caused by Actinomyces pyogenes. Bovine Practitioner 27:162–165.

(41)

10. CALLAHAN, C. J., AND L. A. HORSTMAN. (1993). Treatment of postpartum metritis in dairy cows caused by Actinomyces pyogenes. Bovine Pract. 27:162–164.

11. DANTZER, R., AND K.W. KELLEY. (2007). Twenty years of research on cytokine-induced sickness behavior. Brain. Behav. Immun. 21(2):153-160).

12. DOHMEN, M. J. W., J. A. C. M. LOHUIS, G. HUSZENICZA, P. NAGY, AND M. GACS. (1995). The relationship between bacteriological and clinical findings in cows with subacute/chronic endometritis. Theriogenology 43:1379–1388.

13. DOHMEN, M. J. W., J. A. C. M. LOHUIS, G. HUSZENICZA, P. NAGY, AND M. GACS. (1995). The relationship between bacteriological and clinical findings in cows with subacute/chronic endometritis. Theriogenology 43:1379–1388.

14. DRACKLEY, J. K. (1999). Biology of dairy cows during the transition period: The final frontier. J. Dairy Sci. 82:2259–2273.

15. DUBUC J, DUFFIELD TF, LESLIE KE, WALTON JS, LEBLANC SJ.

(2010). Risk factors for postpartum uterine diseases in dairy cows. J Dairy Sci. 93(12):5764-71.

16. EMANUELSON, U., P. A. OLTENACU, AND Y. T. GROHN. (1993).

Nonlinear mixed model analyses of five production disorders of dairy cattle.J.

Dairy Sci. 76:2765–2772.

17. FERGUSON, J. D., AND D. T. GALLIGAN.(1999). Veterinary Reproductive Programs. Pages 131–137 in Proc. 32nd Annu. Conf. Am. Assoc. Bovine Pract.

18. FOURICHON, C., H. SEEGERS, AND X. MALHER.(2000). Effect of disease on reproduction in the dairy cow: A meta-analysis. Theriogenology 53:1729–1759.

19. GILBERT, R. O. (1992). Bovine endometritis: The burden of proof. Cornell Vet. 82:11–14.

20. GILBERT, R. O., AND W. S. SCHWARK. (1992). Pharmacologic considerations in the management of peripartum conditions in the cow. Vet.

Clin. North Am. Food. Anim. Pract. 8:29–56.

(42)

21. GILBERT, R. O., AND W. S. SCHWARK. (1992). Pharmacologic considerations in the management of peripartum conditions in the cow. Vet.

Clin. North Am. Food. Anim. Pract. 8:29–56.

22. GRUMMER, R. R. (1995). Impact of changes in organic nutrient metabolism on feeding the transition dairy cow. J. Anim. Sci.73:2820–2833.

23. HAYRAN M.ÖZDEMIR (1996). Bilgisayar istatistik ve tıp hekimleri yayın birliği. Medikomat, Ankara.

24. HEUWIESER, W., B. A. TENHAGEN, M. TISCHER, J. LUHR, AND H.

BLUM. (2000). Effect of three programmes for the treatment of endometritis on the reproductive performance of a dairy herd. Vet. Rec. 146:338–341.

25. HUZZEY JM, DUFFIELD TF, LEBLANC SJ. (2009). Haptoglobin as an early indicator of metritis. J Dairy Sci. 92:621–625.

26. IWANSKA, S . FALKOWSKA, A., STRUSİNSKA, D .. RYBİCKA.. M.

AND PYSERA. B. (1989). B- carotene and vitamin A content in plas. ma and in liver of slaughter cows in different seasons of the year. Acta Acad.

AgricuIt. Techn. olst., 33: 3947.

27. J.E. MANSPEAKER, Dairy Integrated Reproductive Management, erişim:

http://www.wvu.edu/~Agexten/forglvst/Dairy/dirm22.pdf Erişim Tarihi:

06.07.2011

28. KASIMANICKAM R, DUFFIELD TF, FOSTER RA, GARTLEY CJ, LESLIE KE, WALTON JS. (2005). A comparison of the cytobrush and uterine lavage technique to evaluate endometrial cytology in clinically normal postpartum dairy cows. Can Vet J 46(3):255-9.

29. KNUTTI, B., U. KUPFER, AND A. BUSATO. (2000). Reproductive efficiency of cows with endometritis after treatment with intrauterine infusions or prostaglandin injections, or no treatment. J. Vet. Med. A Physiol.

Pathol. Clin. Med. 47:609–615.

30. KRISTULA, M., B. I. SMITH, AND A. SIMEONE. (2001). The use of daily postpartumrectal temperature to select dairy cows for treatment with systemic antibiotics. Bovine Pract. 35:117–125.

31. LEBLANC, S. J., T. F. DUFFIELD, K. E. LESLIE, G. P. KEEFE, K. G.

BATEMAN, J. S. WALTON, AND W. H. JOHNSON (1998). Defining and

(43)

diagnosing postpartum clinical endometritis, and its impact on reproductive performance. J. Dairy Sci. 85:1806:update at pagination.

32. LEBLANC, S. J., T. F. DUFFIELD, K. E. LESLIE, K. G. BATEMAN, G. P.

KEEFE, AND J. S. WALTON. (2002a). Defining and diagnosing postpartum clinical endometritis and its impact on reproductive performance in dairy cows. J. Dairy Sci. 85:2223–2236.

33. LEON, R. L. (2002). Invited review: Cytokine regulation of fever: Studies using gene knockout mice. J. Appl. Physiol. 92:2648–2655.

34. LEWIS, G. S. (1997). Uterine health and disorders. J. Dairy Sci. 80:984–994.

35. MACKOWIAK, P. A., J. G. BARTLETT, E. C. BORDEN, S. E.

GOLDBLUM, J.D. HASDAY, R. S. MUNFORD, S. A. NASRAWAY, P. D.

STOLLEY, AND T. E. WOODWARD. (1997). Concept of fever: Recent advances and lingering dogma. Clin. Infect. Dis. 25:119–138.

36. MATEUS, L., L. LOPES DA COSTA, F. BERNARDO, AND J. ROBALO SILVA. (2002a). Influence of puerperal uterine infection on uterine involution and postpartum ovarian activity in dairy cows. Reprod. Domest.Anim. 37:31–

35.

37. MİCHAEL L. O’CONNOR, Departman of Dairy and Animal Science, erişim:

http://www.anadoluhayvancilik.com/docs_ureticilere/uterus_enfeksiyonlarina_se bep_olan_faktorler , Erişim Tarihi : 06.07.2011

38. MICHAL, J.J., L.R. HEIRMAN, T.S. WONG, B.P. CHEW, M. FRIGG, AND L. VOLKER. (1994). Modulatory effects of diyetary {beta}-carotene on blood and mammary leukocyte function in periparturient dairy cows. J. Dairy Sci.

77(5):1408-1421

39. MILLER, A. N. A., E. J. WILLIAMS, K. SIBLEY, S. HERATH, E. A.

LANE, J. FISHWICK, D. M. NASH, A. N. RYCROFT, H. DOBSON, C. E.

BRYANT, AND I. M. SHELDON. (2007). The effects of Arcanobacterium pyogenes on endometrial function in vitro, and on uterine and ovarian function in vivo. Theriogenology 68:972–980.

40. MURATA H, SHIMADA N, YOSHIOKA M. (2004). Current research on acute phase proteins in veterinary diagnosis: an overview. Vet J. 168:28–40.

(44)

41. OLSON, J. D. (1996). Metritis/endometritis: Medically sound treatments.

Pages 8–14 in Proc. 29th Annu. Conf. Am. Assoc. Bov. Pract., San Diego, CA.

42. PETERSEN HH, NIELSEN JP, HEEGAARD PMH. (2004). Application of acute phase protein measurements in veterinary clinical chemistry. Vet Res.35:163–187.

43. RADOSTITIS, O. M., K. E. LESLIE, AND J. FETROW. (1994). Herd Health— Food Animal Production Medicine, 2nd ed. W.B. Saunders Co., Philadelphia, PA.

44. RAJALA-SCHULTZ, P. J., Y. T. GRO¨HN, AND C. E. MCCULLOCH.

(1999). Effects of milk fever, ketosis, and lameness on milk yield in dairy cows.J. Dairy. Sci. 82:288–294.

45. REBHUN,W. C. (1995). Diseases of Dairy Cattle. Lippincott Williams&

Wilkins, Baltimore, MD.

46. RUNCIMAN DJ, ANDERSON GA, MALMO J, DAVIS GM. (2008).Use of postpartum vaginoscopic examination of dairy cows fort he diagnosis of endometritis and the association of endometritis with reduced reproductive performance. Aus Vet J .86(69:205-13.

47. SALMANOĞLU, R. BAŞTAN. A. SALMANOĞLU. B. KÜPLÜLÜ, Ş VE VURAL R (1997). Çeşitli fertilrte problem holştayn inelderde kan B.Karoten. retinol, glikoz ve koIesteroi düzeyleri. Vet Fak..Derg., 44:151- 157.

48. SHELDON İM, PRİCE SB, CRONİN J, GİLBERT RO, GADSBY JE.

(2009).Mechanisms of infertility associated with clinical and subclinical endometritis in high producing dairy cattle. Reprod Domest Anim. 44(Suppl 3):1-9.

49. SHELDON İM, WİLLİAMS EJ, MİLLER AN, NASH DM, HERATH S.

(2008). Uterine diseases in cattle after parturition. Vet J . 176(1):115-21.

50. SHELDON, I. M., G. S. LEWIS, S. J. LE BLANC, AND R. O. GILBERT.

(2006a). Defining postpartum uterine disease in cattle. Theriogenology 65:1516–1530.

(45)

51. SHELDON, I. M., G. S. LEWIS, S. LEBLANC, AND R. O. GILBERT.

(2006). Defining postpartum uterine disease in cattle. Theriogenology 65:1516–1530.

52. SILVA, E., M. GAIVAO, S. LEITAO, B. H. JOST, C. CARNEIRO, C. L.

VILELA, L. LOPES DA COSTA, AND L. MATEUS. (2008). Genomic characterization of Arcanobacterium pyogenes isolates recovered from the uterus of dairy cows with normal puerperium or clinical metritis . Vet.

Microbiol. 13:111–118.

53. STEINER, A. A., S. CHAKRAVARTY, A. Y. RUDAYA, M.

HERKENHAM, AND A. A. ROMANOVSKY. (2006). Bacterial lipopolysaccharide fever is initiated via Toll-like receptor 4 on hematopoietic cells. Blood 107:4000–4002.

54. UPHAM, G. L. (1996). A practitioner’s approach to management of metritis/endometritis: Early detection and supportive treatment. Proc 29th Annu. Conv. Am. Assoc. Bovine. Pract., San Diego, CA. Frontier Printers Inc., Stillwater, OK.

55. WEISS, W.P., J.S. HOGAN, K.L. SMITH, AND K.H. HOBLET. (1990).

Relationships among selenium, vitamin E, and mammary gland health in commercial dairy herds. J. Dairy Sci. 73(2):381-390.

56. WHITACRE, M. D. (1992). Intrauterine infusion in the postpartum dairy cow.

Vet. Med. 87:376–381.

57. WİLLİAMS EJ, FİSCHER DP, NOAKES DE, ENGLAND GC, RYCROFT A, DOBSON H. (2007). The relationship between uterine pathogen growth density and ovarian function in the postpartum dairy cow. Theriogenology.

68(4):549-59.

58. WİLLİAMS EJ, FİSCHER DP, PFEİFFER DU, ENGLAND GCW, NOAKES DE, DOBSON H. (2005). Clinical evaluation of postpartum vaginal mucus reflects uterine bacterial infection and the immunresponse in cattle.

Theriogenology 63(1):102-17.

59. WILLIAMS, E. J., D. P. FISCHER, D. U. PFEIFFER, G. C. W. ENGLAND, D. E. NOAKES, H. DOBSON, AND I. M. SHELDON. (2005). Clinical

(46)

evaluation of postpartum vaginal mucus reflects uterine bacterial infection and the immune response in cattle. Theriogenology 63:102–117.

60. WILLIAMS, E. J., S. HERATH, G. C. W. ENGLAND, H. DOBSON, C. E.

BRYANT, AND I. M. SHELDON. (2008). Effect of Escherichia Coli infection of the bovine uterus from the whole animal to the cell. Animal 2:1153–1157.

61. YOUNG, C. R., T. E. WITTUM, L. H. STANKER, L. J. PERINO, D. D.

GRIFFIN, AND E. T. LITTLEDIKE. (1996). Serum haptoglobin concentrations in a population of feedlot cattle. Am. J. Vet. Res. 57: 138–141.

(47)

9. ÖZGEÇMİŞ

i.Bireysel Bilgiler

Ad Soyad: Dunya ABDULLAH

Doğum yeri ve tarihi: Kerkük, 02.03.1984 Uyruğu: Irak

Medeni Durumu: Bekar

İletişim Adresi ve Telefonu: dunya_alb@yahoo.com / 5363605956

ii.Eğitim:

Kerkük Teknik Üniversitesi 2002 – 2006 Filistin lisesi 1999 – 2002

Al – Rafıydain ortaokul 1996 – 1999 Al – Kindi anaokulu

Yabancı Dil : Arapca ve İngilizce iii.Ünvan:

Biolog

iv.Mesleki Deneyimi:

Kerkük AL – Şifa Hastanesi 2006 – 2007

v.Katıldığı Seminerler ve Kurslar:

 Proteomik Araştırmaları Temel Bilgiler ve Uygulama Örnekleri 2009, TUBİTAK MAM, İstanbul.

 3.Ankara Tıp Biyokimya Günü 2010. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji binası, Ankara.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu amaçla tedavi öncesi ve tedavi sonrası hayvanların klinik durumu, hematolojik (Hematokrit değer, alyuvar, akyuvar, formül lökosit) ve bazı biyokimyasal parametreler (ALT,

Hani (İstan­ bul dünyanın en güzel şehri ve } Sarayburnu bu en güzel şehrin en güzel noktasıdır) cümlesini yaz­ dıktan sonra, bu itibarla dünyanın en güzel

Mudanya Ate~kes Antla~mas~'ndan sonra Türk hükümeti tarafin- dan ~stanbul komutan~~ olarak Selahaddin Adil Pa~a, TBMM ~stanbul temsilcisi olarak da Adnan Bey'in atanmas~~

Yukarıda verilen bilgilere göre; I. 21 Mart’tan sonra 21 Aralık’a kadar Kuzey ve Güney Yarım Küre’de iki kez mevsim değişikliği yaşanır. II. 21 Mart’tan 21

However, the models hide some important features when if dataset training is taken place[27] Create a Computing Adaptive Feature Weights with PSO to Improve Android Malware

Hastaların medeni durumlarına göre SMMT’den aldıkları toplam puanların da¤ılımları incelendi¤inde; evli hastaların SMMT puanlarının tüm zamanlarda daha yüksek oldu¤u

Eşli çalışan türbinlerde ise türbinlerin arkalarında bıraktıkları rüzgâr gölgeleri performansı etkilediğinden, türbinlerin toplam yıllık enerji üretimi

Diğer taraftan laiklik, siyasal kültür içinde özellikle İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde kavram olarak dahi gündemin ön sıralarında yer almamakta ve hâliyle üniversiteler