• Sonuç bulunamadı

SAĞLIKLI BESLENMEDE ENERJİ DENGESİ: AKŞAM GAZETESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "SAĞLIKLI BESLENMEDE ENERJİ DENGESİ: AKŞAM GAZETESİ"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAĞLIKLI BESLENMEDE ENERJİ DENGESİ: AKŞAM GAZETESİ

Sağlıklı beslenmek, egzersiz ve genler enerji dengesini oluştururlar. Basit olarak tanımlamak gerekirse kilo almak ve tabii sonucunda obezite, vücudun enerji dengesinin bozulması sonucunda oluşmaktadır.

Sağlıklı yaşamanın temel kavramı beslenme, temel kuralı yeterli ve dengeli beslenmedir. Beslenme, insanın büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gereklidir. Vücudun ihtiyacı olan 40′ı aşkın besin öğesinin her birinden vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gereken miktarlarda tüketilmesi ve vücutta uygun biçimde kullanılması durumu da yeterli ve dengeli beslenme olarak tanımlanır.

Toplumların sosyo-ekonomik gelişmelerine paralel olarak değişen beslenme alışkanlıkları başta obezite olmak üzere koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, serebrovasküler hastalıklar, kanser, tip 2 diyabet, osteoporoz gibi birçok hastalığın oluşumu ve mortalitesiyle ilişkilidir.

İşleyen demir ışıldar. Uzun süren açlıklardan kaçınıp, azar azar, sık sık ve sağlıklı beslenerek metabolizmamızın sağlıklı çalışmasını sağlayabiliriz. Öncelikli olarak vücudumuzun ihtiyacı olan protein, vitamin ve sıvı alımını ön planda tutarak ve karbonhidrat ya da şeker ağırlıklı beslenmek yerine nişastalı ve posalı yiyecekler tüketilmelidir.

Total yağ tüketimi günlük enerji gereksiniminin %30′u civarında olmalıdır. Doymuş yağ ve kolesterol tüketimi azaltılmalı, doymamış yağlar kullanılmalıdır. Pişirme tekniklerimizde kızartma yerine buğulama veya ızgara tercih etmekle çok daha sağlıklı ve ihtiyacımız olduğu oranda besin almamız mümkündür.

(2)

Şeker ve şeker içeren yiyecek tüketimi azaltılmalıdır. Şekerli besinler ve şekerli/asitli içecekler geçmişte nadir tüketilen ve sadece ikram olarak tercih edilen ürünler iken şimdilerde üretimin, ulaşımın ve tüketimin artmasıyla günlük kullanımda sürekli soframıza gelmeye başlamıştır. Zararlı olduğunu bildiğiniz/düşündüğünüz bir besin ya da içeceği tüketmemenin en iyi yolu, onu evlerimize sokmamaktır.

Fizik aktivite düzeyi arttırılmalıdır. Egzersiz için vakit yoksa dahi gideceğimiz yerden bir-iki durak önce inerek ya da aracımızı park ederek en azından yürüyüşle aktivite düzeyimizi artırıp enerji dengemizi koruyabiliriz. Enerji alımının, tüketiminden fazla olduğu koşullarda enerji dengesi bozulduğu göz önüne alınarak hayatımızda birkaç ufak ama köklü değişimle, sadece yakabileceğimiz/ihtiyacımız olan kadar enerji almaya dikkat ederek daha sağlıklı bir hayata sağlam adımlarla yürüyebiliriz.

Doç. Dr. Halil Coşkun

19/02/2015 AKŞAM Gazetesi makalesidir.

http://www.aksam.com.tr/saglik/saglikli-beslenmede-enerji-deng esi/haber-383097

BARİATRİK CERRAHİ İLE BESLENME KOMPLİKASYONLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ

Bariatrik cerrahi ameliyatı sonrasında önerilen beslenme kriterlerine uyulmadığında beslenme yetersizliği ile

(3)

karşılaşalabilir. Vitamin-mineral suplementleri ve besin değeri yüksek besinler, ameliyat sonrası hem kişinin sağlığı açısından hem de başarılı kilo kaybı için oldukça önemlidir.

Bariatrik cerrahi hastaları, ameliyattan sonraki süreçte proteinden zengin diyet uygular, hekiminin önerdiği vitamin- mineral suplementlerini kullanır ve rutin tetkiklerini yaptırırsa olası beslenme komplikasyonları ile karşılaşma riskini en aza indirmiş olur.

Opreasyon sonrası kişiler, başlangıçta kendilerine önerilen yaşam tarzı değişikliklerini hayatlarına dahil etmek de zorlansalar da; bunu başardıkları takdir de neredeyse tüm sağlık problemlerinin temelinde yatan obeziteyi ortadan kaldırmış olacaklardır.

Öneriler ile sağlık için minimum risk, kilo vermede maximum başarı kaçınılmazdır!

Ameliyat Sonrası Beslenme Komplikasyonlarını Önlemede Altın Kurallar

1- Vitamin-Mineral Suplementlerini Hergün Düzenli Olarak Kullanın!

Hekimin önerdiği besin destekleri önerilen dozda ve düzenli olarak kullanılmalıdır. Unutmayınız ki sadece kilo verme döneminde değil, başarılı kilo kaybı sonrasında da olası sağlık problemlerini önlemek ve enerjik olabilmek için bu destek ürünler yaşamınız boyunca size eşlik edebilirler.

1. Rutin Check-up Yaptırın!

Beslenme yetersizliği genellikle kısa sürede kolayca fark edilebilmektedir. Fakat önemsenmemiş yada tedavi edilmemiş beslenme yetersizlikleri ciddi komplikasyonlara ve kalıcı hasarlara neden olabilir. Düzenli olarak randevularınıza (doktor, diyetisyen, psikolog gibi) gitmeli ve rutin tetkiklerinizi yaptırmalısınız.

(4)

2. Sağlıklı Diyetinizi Sürdürünüz!

Ameliyat sonrası en önemli besin öğesi proteinlerdir. Öncelik her zaman proteinler olmalı, günlük en az 60 gr protein aldığınızdan emin olunuz. Mevsimine uygun sebze ve meyveler, kontrollü olmak koşulu ile tam tahıllı ürünler de günlük beslenmenizde yer almalıdır.

3. Sinyal ve Semptomların Farkında Olun!

Eğer kendinizde fark ettiğiniz bir değişiklik/semptom olduğunda mutlaka hekiminizin yorumunu alınız.

4. Sizi Destekleyenler ile Aktif Kal!

Sizi anlayabildiğini düşündüğünüz ve sizi destekleyen kişilerle iletişimde kalın. Motivasyonunuz ameliyat sonraki sürecinizde sandığınızdan daha önemli.

Düzenli vitamin ve mineral suplementi kullanmak, protein ağırlıklı beslenmek ve rutin check-up yaptırmak, bariatrik cerrahi sonrasında sağlıklı ve fit bir yaşamın temel anahtarlarını oluşturmaktadır.

* Bu makale wlshelp.com Kerri Seidler den kaynak alınarak hazırlanmıştır.

Uzm. Bariatrik Dyt. Nazlı Acar

OBEZİTE CERRAHİSİ SONRASI

BESLENME: GLİSEMİK İNDEKS

(5)

NEDİR? NEDEN ÖNEMLİDİR?

Ekmek, pirinç, makarna, kahvaltılık gevrekler, süt ve süt ürünleri, meyveler ve sebzeler günlük diyetin bileşenleridir.

Bu bileşenlerin her biri karbonhidrat içerir ve enerji sağlar.

Fakat bazı karbonhidratlar vardır ki en iyiler olarak belirtilebilir. İyi karbonhidratlar ile beslenmek kilo kontrolüne yardımcı olduğu gibi kronik hastalıkların (diyabet, kalp hastalıkları ve bazı kanser türleri) riskini de azaltmaktadır. İyi karbonhidratları almanın en iyi yolu GLİSEMİK İNDEKSİ düşük besinleri seçebilmekten geçer.

GLİSEMİK İNDEKS; tüketilen besinin referans olarak alınan (glikoz) besine göre kan şekerine olan etkisidir. Besinin glisemik indeksi ne kadar düşükse, kan şekerine olan etkisi o kadar yavaştır.

Glisemik İndeks, yenilen besinlerin kan şekerini ne kadar arttırdığı ile ilgilenmektedir. Harvard Medical School uzmanları glisemik indeks katogorilerini bilmek sağlıklı bir yaşam sağlayabileceğini vurgulamaktadırlar.

Diyette glisemik indekse dikkat etmek sağlığımızı pek çok açıdan olumlu yönde etkileyebilmektedir.

Düşük glisemik indeks; kilo kontrolüne yardımcı olur

Yüksek glisemik indeks; meme, prostat, kolorektal ve pankreatik kanser riskini arttırmaktadır

Yüksek glisemik indeks; diyabet ve kardiovasküler hastalık riskini de arttırmaktadır

Glisemik İndeksi Anlamak!

Karbonhidratlı yiyecekler kan şekerini ve insülin seviyesini arttırırlar.

Örnek 1: Bir porsiyon pirinç pilavı neredeyse basit şekerlerden glikoz gibi aynı etkiyi gösterir. Kan şekerini ve

(6)

insülin seviyesini hızlıca arttırır.

Örnek 2: Bir porsiyon mercimek yemeği daha yavaş ve daha uzun süreli etkiye sahiptir. Böylelikle kan şekerine ve insülin seviyesine etkisi daha geç olmaktadır.

Glisemik İndeksi Kullanmak!

Glisemik İndeksi (Gİ) kullanmak çok kolaydır, yüksek Gİ’li besinler yerine düşük Gİ’li besinleri tercih etmek gerekmektedir.

Neler Tercih Edebiliriz?

Düşük Gİ besinler (Gİ<55): Pek çok meyve, sebze, kuru 1.

baklagiller, az yağlı süt ve süt ürünleri, fındık, bezelye

Orta Gİ besinler (Gİ=56-69): Patates, mısır, tam tahıllı 2.

kahvaltılık gevrekler, makarna, kuskus

Yüksek Gİ besinler (Gİ>70): Pirinç, beyaz ekmek, pek çok 3.

kahvaltılık gevrek , simit, hamur işleri, pek çok kraker, patates, mısır

Herşeyin Ölçüsü Önemlidir!

Gİ, sağlıklı besin seçimi için oldukça yararlıdır ancak düşük glisemik indeksli besinleri seçerken miktar kontrolünün de olması gerekmektedir. Örneğin; kepekli makarnanın glisemik indeksi 42 dir, eğer ki makarnayı glisemik indeksi düşük besinlerden diyerek büyük bir porsiyon yenirse kan şekerinin hızlıca yükselmesine neden olur. Ayrıca şunu da bilmeliyiz ki her glisemik indeksi düşük besin, sağlıklı besin değildir!

Örneğin Cola’nın glisemik indeksi 63 dür.

Aldığınız karbonhidratların Gİ değerlerini internet ortamından araştırarak rahatlıkla bulabilir ve seçimlerinizi sağlıklı ürünler yönünden yaparak beslenmenizi planlayabilirsiniz.

* Bu makale Harvard Medical School Health Letter, 2012 kaynak alınarak hazırlanmıştır.

(7)

Uzm. Bariatrik Dyt. Nazlı Acar

BARİATRİK CERRAHİ SONRASI PSİKİYATRİK PROBLEMLERE GENEL YAKLAŞIM VE ÖNERİLER

Bariatrik cerrahi hastalarında depresyon varlığının cerrahi s o n u ç l a r ı ü z e r i n e e t k i s i i l e i l g i l i a r a ş t ı r m a l a r bulunmaktadır. Bu çalışmaların pek çoğu cerrahi öncesi depresif semptomların varlığının kısa dönemdeki cerrahi sonrası sonuçlara etkisi incelenmiştir. Sendromal düzeydeki depresyonun ya da diğer psikiyatrik bozuklukların cerrahi sonrası seyri değiştirip değiştirmediği ile ilgili veriler tutarsızdır. Kalarchian ve arkadaşları yaşam boyu duygudurum veya anksiyete bozuklukları varlığının, hastaların cerrahi sonrası kısa dönem izleminde daha az miktarda kilo vermeleri ile ilişkisini ortaya koymuştur.

Hastalar cerrahi sonrası belirgin olarak hala kilolu bile olsalar bedenleri ve kiloları ile ilgili olumsuz algıları da azalmaktadır. Ancak bazı hastalar yine de özellikle derideki sarkmalardan dolayı bedenlerine yönelik olumsuz uğraşlarını sürdürebilirler.

Popüler bir konu olarak bariatrik cerrahi sonrası bazı hastalarda alkol kötüye kullanımı veya kumar, kompülsif alışveriş veya kompülsif seks gibi bağımlılık ile ilişkili dürtüsel bozukluklarda artış olduğuna dair vaka bildirimleri mevcuttur. Buna rağmen bu konuda kanıta dayalı çalışma henüz bulunmamaktadır. Yine de bariatrik cerrahi sonrası özellikle alkol ve madde bağımlılığının izlenmesini gerekli kılan

(8)

mantıklı sebepler vardır. Öncelikle bariatrik cerrahi adaylarının alkol ve madde kullanım bozukluklarının yaşam boyu görülme oranları yüksek, fakat cerrahi öncesi mevcut durumdaki oranları ise düşüktür. Bu durum sigorta şirketleri nezdinde a l k o l v e m a d d e b a ğ ı m l ı l ı ğ ı n ı n a m e l i y a t i ç i n b i r kontrendikasyon kabul edilmesi sebebiyle hastaların durumlarını gizlemeleri ile ilişkilendirilmiştir. Öte yandan bağımlılık pek çok bariatrik cerrahi merkezinde en önemli kontrendikasyon olarak algılanmaktadır. Ayrıca gastrik bypass alkol metabolizmasını değiştirerek alkolün etkilerini arttırabilir, bu da bu grup hastalarda içme davranışını daha yakından izlemeyi gerekli kılmaktadır.

Her ne kadar bariatrik cerrahi hastalarının diyabet, kalp hastalıkları ve kansere bağlı nedenlerden ölüm oranları düşükse de bu grup hastaların diğer ağır obezite hastalarına göre daha yüksek oranda intihar ettiği bildirilmiştir. Suisid oranlarındaki bu artış daha önce mevcut psikiyatrik hastalıkların daha yüksek oranda gözükmesiyle açıklanabileceği gibi, bariatrik cerrahinin aşırı obez bireylerin yaşamları üzerine etkisiyle de açıklanabilir. Bu durumun izahı için uzun ve kısa dönemli takip çalışmalarıyla incelenmeye ihtiyacı vardır.

Bu bilgiler ışığında bariatrik cerrahi hastalarının gerek cerrahi işlem öncesi gerekse cerrahi sonrası izlemde, yeme bozuklukları, duygudurum bozuklukları, madde kullanım bozuklukları ve diğer psikiyatrik bozukluklar açısından rutin olarak değerlendirilmeleri ve daha ciddi semptom bildiren hastaları değerlendirme ve tedavi için psikiyatriye yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu hastaların psikiyatrik ve psikososyal yönden dikkatle ele alınması, bireysel olarak yaşam kalitesini arttırdığı gibi ameliyat sonrası kilo verme üzerine olumsuz tesirleri engellemesi bakımından da önemli bir husustur. Halbuki uygulamada psikiyatrik değerlendirmelerin p e k ç o k m e r k e z d e k l i n i k g ö r ü ş m e y a d a ç o ğ u y a r ı yapılandırılmış ölçeklerle yapıldığı sadece %18’inin

(9)

yapılandırılmış görüşmeler ve ölçekler kullandığı bildirilmiştir.

Bu makale ile bariatrik cerrahi ile psikiyatri ilişkisinde önemli olan unsurlara genel bir bakış sağlanmıştır. Ağır obezitenin gittikçe artan yaygınlığı ve cerrahi dışı kilo verme tekniklerinin yetersiz olması nedeniyle obezitesi olan hastalara cerrahi yöntemlerin uygulanması giderek artmaktadır.

Bariatrik cerrahi halen obezite tedavisinde kilo verdirmede en etkili tedavi yöntemidir. Hastaların pek çoğu cerrahi sonrasında dikkate değer miktarda kilo verir ve verdiği bu kiloyu sürdürür. Bu durum hastaların mortalitesini azalttığı gibi gerek fiziksel gerekse psikiyatrik komorbiditeyi de azaltır. Ne yazık ki bu etkileyici sonuçların sağlanamadığı hastalar da olabilmektedir. Özellikle bu grup hastalardaki iyi sonuçlar elde edilememesi durumu cerrahinin başarısızlığından z i y a d e p s i k i y a t r i k v e p s i k o s o s y a l e t k e n l e r l e ilişkilendirilmektedir. Bu yüzden ruh sağlığı uzmanları bariatrik cerrahi hastalarının değerlendirilmesinde temel bir role sahiptirler.

Cerrahi işlemin başarısının ne ile ölçüleceği üzerine yapılan tartışmalar, artık sadece kilo vermenin tek başına bir kriter olmadığını, hastaların psikiyatrik ve psikososyal durumu ile y a ş a m k a l i t e s i n d e k i i y i l i k h a l l e r i n i n b a ş a r ı n ı n d e ğ e r l e n d i r i l m e s i n d e ö n e m l i b i r k r i t e r o l d u ğ u n u göstermektedir. Bir cerrah obezite cerrahisi için hastayı değerlendirirken hastasının genel sağlık durumunu saptar ve ameliyatın hangi hastalar için riskli hangi hastalar için gerekli olduğu konusunda karar verir. Ameliyat öncesi psikiyatrik değerlendirme ise psikososyal risk faktörlerinin belirlenmesine ve bu bilgilerin hem cerraha hem hastaya sunulması ile mümkün olan en iyi sonucun alınmasına yardımcı olur.

Cerrahi öncesi psikiyatrik değerlendirmede standart olmadığı gibi cerrahi sonrası yapılacak psikolojik müdahalelerden hangisinin en uygun ve etkili olarak cerrahi sonuçlarını

(10)

olumlu yönde etkileyeceği ile ilgili fikir birliği bulunmamaktadır. Bununla birlikte ameliyat öncesi değerlendirme sıklıkla, davranışsal bilişsel, duygusal, gelişimsel alanları kapsar. Ayrıca hastanın mevcut yaşam stresleri, ameliyatla ilgili motivasyonu ve beklentileri de değerlendirilmelidir. Ameliyat öncesi sorunlu psikososyal faktörlerin ve psikiyatrik durumların tespit edilmesi ve bu problemli alanların tedavisi veya düzeltilmesi hastanın cerrahiden elde edeceği faydayı arttırmakta etkili olmasının yanı sıra cerrahın da bu durumlarla ilgili farkındalığının artması ile hastayı daha iyi anlaması tedavi sürecini daha olumlu yönetmesini sağlaması bakımından önemli bir durumdur.

Problemli alan tespit edildiğinde yapılacak müdahaleler;

farmakolojik girişimler, psiko-eğitim, cerrahi sonrası potansiyel engelleri ele almak için psikoterapi, beslenme danışmanlığı, cerrahi sonrası yakın izlem ve obezite cerrahisi destek grubuna katılıma teşvik gibi yöntemlerden biri veya daha fazlası olabilir. Bütün bu durumlar göz önüne alındığında bariatrik cerrahi hastalarında cerrahi öncesi değerlendirme, içinde ruh sağlığı çalışanının da bulunduğu multidisipliner bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir.

Yrd. Doç. Dr. Güzin Elbüken Sevinçer

Neuropsychiatric Research Institute, Fargo, North Dakota, ABD

* Bu makale Güzin Sevinçer ve ark. tarafından Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2014;

6(1):32-44 dergisinde yayımlanmış ve buradan alıntı yapılmıştır.

(11)

BARİATRİK CERRAHİ SONRASI YEME BOZUKLUKLARI: GENEL YAKLAŞIM

Bariatrik cerrahi yeme davranışında büyük değişiklikleri gerektirir. Midenin küçülmesi herhangi bir öğünde yenebilen gıda miktarını büyük ölçüde azaltmayı gerektirir ve bu durum kilo vermenin temel mekanizmasıdır. Hastalar az miktarda yemeye, bütün gıdaları iyi çiğnemeye ve tokluk hissi oluşur oluşmaz yemeyi durdurmaya yönlendirilirler. Ameliyattan sonraki ilk 6 ayda üst gastrointestinal sistemin dolgunluğuna cevaben ortaya çıkan kusmalar sık görülür. Kusmalar istemsiz y a d a r a h a t s ı z l ı k h i s s i n e b a ğ l ı o l a r a k i s t e m l i gerçekleşebilir. Ancak istemli olan kusmalar zayıflama amaçlı olmayıp, rahatsızlık hissini gidermeye yöneliktir. Gastrik kısıtlamayla beraber malabsorbsiyonu da kullanan gastrik bypass gibi yöntemler dumping sendromu, vitamin eksiklikleri ve diyare gibi ilave riskler taşımaktadır. Pek çok hasta için uygun gıda seçimleri bu semptomların ortaya çıkmasını engeller. Daha da az sayıda bir hasta grubunda ise postprandiyal hipoglisemi belirtileri aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkabilmekte olup bu durum diyet veya ilaç tedavisine dirençli seyretmektedir.

Diyete uyum konusunda problemler de sık gözlenmektedir. Bazı hastalar, yeme biçimlerini yüksek kalori içeren sıvılar alımında artış veya atıştırma yoluyla yeme şekline dönüştürerek ameliyatın ideal sonuçlarını elde etmeyi zorlaştırır. Diğer bazı hastalarsa verilmek istenen kiloya ulaşma sonrasında yeniden kilo alımıyla neticelenen kalori alımını zaman içinde yavaş yavaş arttıran bir yeme davranışı sergilerler. Bu tarz uyumsuz yeme davranışı gösteren hastalar için davranışsal kilo verme yöntemlerinin uygulanması ve Bariatrik Beslenme Uzmanına yönlendirilmesi önerilmiştir.

(12)

Tüm bu durumlar, ameliyat sonrası yeme tutumlarındaki değişiklikleri davranışsal açıdan izah ederken göz önüne a l ı n m a s ı g e r e k e n k o n u l a r d ı r . Ç ü n k ü o l u ş a n b u y e m e problemlerinin dürtüsel yeme atakları ya da kendini kusturma gibi belirtilerle seyreden özgül yeme bozukluklarından ayırt edilebilmesi gerekmektedir.

Bariatrik cerrahi sonrası yeme bozuklukları denilince cerrahi sonuçlarını da doğrudan etkilemesi bakımından ilk akla gelen tıkınırcasına yeme bozukluğudur. Tıkınırcasına yeme bozukluğu cerrahi sonrası yeme davranışının düzenlenmesini zorlaştıran bir durum olması bakımından önemlidir. Bariatrik cerrahi hastalarında tıkınırcasına yeme bozukluğu prevalansı % 2 ile % 49 arasında bildirilmiştir. Ayrıca tıkınırcasına yeme bozukluğu olan obez hastalarda yeme bozukluğu bulunmayan obez hastalara göre diğer psikiyatrik bozuklukların da daha yüksek o r a n d a b u l u n d u ğ u g ö s t e r i l m i ş t i r . A m e l i y a t ı n y e m e bozukluklarına etkisi bakımından birçok çalışma bariatrik cerrahinin yeme bozukluklarını düzelttiği, yeme tutumlarını olumlu yönde değiştirdiği, kilo ve bedenle ilgili uğraşıları azalttığını göstermektedir. Bu, özellikle tıkınırca yeme epizodları için geçerli olup, bariatrik cerrahi sonrası geçici bir süre bile olsa tıkınırcasına yeme bozukluğunun tamamen düzeldiğini bildiren yazarlar bile olmuştur. Ancak tıkınırcasına yeme bozukluğunun cerrahi sonuçları üzerine etkisini araştıran çalışmaların sonuçları birbiriyle tutarsızdır. Çünkü farklı değerlendirme metodları farklı cerrahi teknikler, izlem süresi ve araştırmanın hangi zaman diliminde yapıldığı çalışmadan çalışmaya değişmektedir.

C e r r a h i s o n r a s ı t ı k ı n ı r c a s ı n a y e m e d a v r a n ı ş ı n ı n değerlendirilmesi ile ilgili önemli bir konu da DSM-IV tıkınırcasına yeme bozukluğu tanısının “normal yenebilecek miktardan daha fazla miktarda gıda alımı” tanımına dayalı olmasıdır. Ancak cerrahiden hemen sonra başlayan tıkınırcasına yemenin daha az kilo verme ve yeniden kilo alımıyla ilişkili olduğu bulunmuştur. Dolayısıyla cerrahi sonrasında tıkınırcasına yeme problemlerinin takibi önerilmektedir ve

(13)

bazen bu problem için gerek psikoterapi gerekse ilaçla tedavi gerekebilmektedir.

Bariatrik cerrahi sonrası patolojik veya normal yeme davranışının ayrımı tartışmalı bir konudur. Birçok hastada ameliyat sonrası kusma ve regurjitasyon görülmekte olup, hastalar bunu engellemek için mecburen küçük miktarlarda yemek ve sık çiğnemek zorunda kalırlar. Bu durum bilinçli yapılan bir yeme davranışı değişikliği değildir. Bariatrik cerrahi hastaları kiloları sabit bir düzeye ulaştıktan sonra tekrar kilo almaktan aşırı derecede korkarlar. Bunun sonucunda kasıtlı olarak daha az yemeye başlarlar ve buna bağlı olarak yatkın olan kişilerde tıkınırcasına yeme atakları ortaya çıkabilir. Hatta anoreksiya nervoza ve bulimia nervoza gelişen vaka bildirileri de bulunmaktadır.

Ameliyat sonrası ortaya çıkan yeme bozuklukları her ne kadar DSM IV yeme bozuklukları kriterlerini tam olarak karşılamasa da işlevsellikte bozulma ve belirgin düzeyde sıkıntıya yol açmaktadır. Bu durumun başlı başına bir bozukluk olup olmadığı tartışmalı ise de Segal ve arkadaşları cerrahiyle ilişkili yeme bozuklukları başlığı altında “cerrahi sonrası yemeden kaçınma bozukluğu” tanısını önermişlerdir. Buna göre bu bozukluk, anksiyete ile beraber laksatif kullanımı, diyet kısıtlaması, hızlı kilo verme ve beden imajı tatminsizliği gibi kriterlerden oluşan bozulmuş yeme biçimi şeklinde tanımlanmıştır. Bu bozukluğun yeme bozuklarından ayrı bir antite olup olmadığı ile ilgili yeterli araştırma mevcut olmamasına rağmen bazı hastalarda cerrahiyle ilişkili bilindik yeme bozukluklarının gelişebileceğini göz önünde bulundurmak önemlidir. Bu tip hastaların klinik idaresi için ruh sağlığı uzmanına yönlendirilmesi gerekmektedir.

Yrd. Doç. Dr. Güzin Elbüken Sevinçer

Neuropsychiatric Research Institute, Fargo, North Dakota, ABD

* Bu makale Güzin Sevinçer ve ark. tarafından Psikiyatride

(14)

Güncel Yaklaşımlar-Current Approaches in Psychiatry 2014;

6(1):32-44 dergisinde yayımlanmış ve buradan alıntı yapılmıştır.

OBEZİTE CERRAHİSİ GEÇİREN HASTALARDA BESLENME: GÜNCEL BESİN PİRAMİTİ

Ameliyat sonrasında nasıl beslenilmeli? Nelere dikkat edilmeli? Her şeyden yenilebilir mi? Miktarları ne olmalı?

O zaman besin piramidimizi gözden geçirelim;

1- Mavi Basamak: “Günlük Unutulmaması Gerekenler”

Sanıldığından daha önemliler : Egzersiz, vitamin ve mineral katkıları, günlük sıvı alımı (şekersiz, kafeinsiz ve kalorisiz)

2- Pembe Basamak: “Öncelik Proteinlerin”

Günlük protein alımı kişiden kişiye değişkenlik göstermekle birlikte; obezite cerrahisi olan kişilerin günde en az 60 gr protein almaları gerekmektedir.

3- Sarı Basamak: “Sebzeler Meyveler ve Zeytinyağı”

Tüm sebzelere gönül rahatlığıyla yer verebilirsiniz.

Günde 1 yemek kaşığı zeytinyağı unutulmamalı.

Meyveler 1: “Günlük 140 gr ile sınırlı olanlar”

(15)

Elma, karpuz, kavun, çilek, portakal, greyfurt Meyveler 2: “Günlük 70 gr ile sınırlı olanlar”

Üzüm, şeftali, muz, kayısı, kiraz, vişne, döngel, ananas

4- Yeşil Basamak: “Kontrollü Tüketilmesi Gerekenler”

Unutmayınız! Gün içinde sadece iki kez tercih edilebilirler.

Pirinç ve makarna: 90 gr* (tercihen kepekli türleri) Kahvaltılık gevrekler: 30 gr*

Baklagiller: 80 gr*

Patates : 85 gr*

*pişirilmiş ağırlıktır!

5- Kırmızı Basamak: “Uzak Durulması Gerekenler”

Karbonhidratlı ve kafeinli içecekler Alkollü içecekler

Kolesterolü ve trans yağ içeriği fazla olan yiyecekler Uzm. Bariatrik Dyt. Nazlı Acar

Referanslar

Benzer Belgeler

Kişinin kendini değerlendirişinde kilo ya da vücut seklinin olağandan çok daha fazla yer alması veya o anki kilosunun düşük olmasının öneminin farkına varmama/kilo kaybının

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi verilerine göre 2016 yılında halkla ilişkiler alanında eğitim veren kurumlar arasında en yüksek puan ile öğrenci alan üniversite

Halide Edip’le aynı dönemde yaşamış, çeşitli dernek etkinliklerinde aktif olarak yer almış, onunla birlikte mitinglere katılmış Kafkas kökenli bir yazar olan

Bu çalışmada siyasi, sosyal ve ekonomik bağlamda Ankara’nın geçirmiş olduğu dönüşümler zemininde gerçekleşen kentsel dönüşüm çalışmalarının kent

Nitekim yukarıda da ifade edildiği gibi, 1923 yılında Kırk Altılar deklarasyonunun yayınlanmasından sonra muhalefet hareketi Komsomol içerisine de etkinlik kazanmaya

Tüm hastaların demografik verileri (yaş, cinsiyet), diabetes mellitus (DM) ve hipertansiyon (HT) gibi kronik hastalık öyküsü, operasyon öncesi multivitamin desteği

Paris’ten sonra New-York’ta da bir sergi açarak Fransada «acı çekmeden ve birdenbire» dün­ yadan ayrılan Türk ressamım tanıtmak isteyen Fernande Ang­ les

bozukluğunun gelişebileceği en riskli grup yaşadığı kültürde veya çev- resinde zayıflık yönünde baskı bulunan, doğal olarak beden kütle en- deksi yüksek olan ve