• Sonuç bulunamadı

'O bir dev sanatçıydı':Fransız ana-kız, Fikret Mualla'yı bütün dünyaya tanıtmak için seferber olmuşlar...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "'O bir dev sanatçıydı':Fransız ana-kız, Fikret Mualla'yı bütün dünyaya tanıtmak için seferber olmuşlar..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

*

O,

DEV

BİR SANATÇIYDI

9

D İ Y E N

m ~

Fransız ana-kız, Fikret

Muallâ’yı bütün dünyaya

tanıtmak için seferber

olmuşlar..

ALI Z. ORALOGLU

l i f FİRET Mualla’yı bütün P dünyaya tanıtmak istiyo- ■ ruz. O, sade Türkiye ça­ pında değil uluslararası kıymeti ve yeteneği olan bir ressamdır.» Bu sözleri söyleyen iki kadın tâ Paris’ten kalkıp İstanbul’a gelmişlerdi. Ak saçlı, şişman ve yaşlı olanının adı «Femande Angles», siyah saçlı, ince, uzun boylu ve genç olanının ise «Fran çoise Pechenart» idi.

Madame Angles Paris’te bir galeride o zamana kadar hiç ta­ nımadığı «Fikret Mualla»nın tablolarım görerek çok beğen­ miş ve hemen iki - üç tanesini satın almış. Galeri sahibi:

«Bu ressamla madem bu kadar ilgileniyorsunuz, ona yardım edin. İlgi gösterin» demiş. Sonra da Fikret Mualla’yı şöyle tanıt­ maya çalışmış:

«Mutsuz, içkiye düşkün, za­ vallı bir adam.»

O günden sonra Madame An­ gles 15 yıl süre ile Fikret Mual- la’nın âdeta hamisi olmuş, tab­ lolarını devamlı şekilde satm al­ mış. Fikret Mualla haftada, on beş günde bir Fernande Angles’e uğrar, yaptığı tablo veya tablo­ ları verir, karşılığında da para­ sım alırmış.

«Parasını alınca hemen ya­ nımdan ayrılır ve sokakta ilk rastladığı meyhaneye girer, dur­ madan içerdi. Eli açık olduğun­ dan merdanede bulunanlara da içki ikram ederdi. Tabiî, bu yüz­ den kısa zamanda parasız kalırdı» diyen Madame Angles ekliyor; «Şarap, rakı, viski, pastiche ne bulursa içerdi. Hem de duble olarak. Bir gün tam elli duble şarap içtiğini hatırlarım. Her- şeyden, bilhassa polisten korkar­ dı. Canı istediği zaman resim yapardı. Bırşeyi istenince değil kendi isterse yapardı. Her geli­ şinde değilse bile arada sırada çiçek, Türk sigarası, rakı veya başka birşey getirirdi.»

Bu sırada söze «Françoise Pechenart» karışıyor, «Ben o za­ man küçüktüm, ama, hâlâ gözle­ rimin önündedir, beni elimden tutup şık bir mağazaya götürüp bana çok güzel bir şapka almış­ tı» diyor.

Fernande Angles Fikret Mualla ya ait bir anısını da şöyle anla­ tıyor:

«Bir gün iki tablo getirmişti. Eskilerinden farklı bir tarafı yoktu bunların. Buna rağmen her zamankinin iki misli para istedi. Niye diye sorunca bana (Ben haftada sekiz saat çakşı­ rım. istediğim parayı verirsen çalışmamı dört saate indiririm) demez mi?»

Madame Angles yazları Paris’­ ten Cannes’a gittiğinde Fikret Mualla’yı beraberinde götürür, ona bir yer kiralarmış. 1961 ya­ zında Fikret Mualla Cannes’a gidememiş. Geceleri yatağım kir­ lettiğinden Paris’teki otelinden atmışlar. Bitkin bir halde imiş. Tansiyonu 26-28 civarında imiş. Beş hafta hastanede yattıktan sonra iyileşmiş ve bir süre iç- memeye başlamış. Fakat ahşan bir türlü huyundan vazgeçer mi? Fernande Angles, hayranı ol­ duğu sanatçımıza Provence’da «Reillane» kasabasında ufak bir ev kiralamış. Burada Fikret Mıı- alla daha canlı renkli tablolar yapmaya başlamış.

1-15 haziran tarihleri arasında Paris’teki Turizm Büromuzda Fikret Mualla resim sergisi açı­ lacak ve sanatçımız bütün yön­ leri ile Fransızlara ve Fransız başkentindeki resimseverlere ta­ nıtılmaya çalışılacakmış. Bu ser­ gide Fernande Angles’in elinde bulunan, Fikret Mualla’mn 40 guaş, T2 yağlıboya ve bâzı siyaiı - beyaz resimleri sergilenecekmiş. Madame Angles’e Fransa Büyük­ elçimiz Haşan Işık ile Turizm Bürosu Müdürü Mukadder Sez­ gin yardım ediyorlarmış.

« F ik r e t M uailtâ s a d e T ü r k iy e ’n in d eğ il, u lu s la ra ra s ı k ıy m e ti o la n b ir re s sa m d ır» d iy e n F e m a n d e A nglès, re s s a m ım ız ın 40 g u a ş, 12 y a ğ lıb o . y a v e b a z ı s iy a h , b e y a z re s im le r in i 1 - 15 H a z ir a n ’da P a r is ’t e S e rg iley e ­ c e k m iş. R c s 'm d c F i k r e t M u alla h a y r a n ı, F e m a n d e A n g lè es ile F r a n ­ ço ise P é c h c n a rt g ö rü lü y o r.

«Fikret Mualla bütün dünyaya tanınması gereken bir ressam­ dır» diyen Madame Angles, bu­ nu şu sözleri ile ispatlamak isti­ yor:

«Picasso’nun (kadın başı) tab­ losunu Fikret Mualla’ya ithaf ve hediye etmesi bu sanatçının kıymetini göstermez mi? Picas- so kaç kişiye tablo armağan et­ miştir? Bu tabloyu Mualla sat­ mıştı. İsviçre’ye gidip buldum ve satın almaya kalktım. Benden 22.009 İsviçre Frangı istediler. Bu yüzden alamadım. Onu da koleksiyonuma dahil edip sergi­ lemek isterdim. Diğer taraftan benim bildiğim kadarı ile Gene- ve’de (Petit Palais) Müzesinde, Perrier madensulannın sahibi (Perrier) de ve heykeltraş (Ma- ilIol)un oğlunda Mualla'nın tab­ lolarının bulunması bu sanatçını­ zın değerinin bir ölçüsü değil midir?»

Paris’ten sonra New-York’ta da bir sergi açarak Fransada «acı çekmeden ve birdenbire» dün­ yadan ayrılan Türk ressamım tanıtmak isteyen Fernande Ang­ les İstanbul’a bu sanatçımızın arkadaşları üe konuşmaya, ölü­ münden onbeş yıl evvel yaptığı tablolarım görmeye ve resimleri­ ni çekmeye gelmiş, ama galiba eli boş dönecekmiş. Zira aradık­ larının hiçbirini bulamamış.

J

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Dizide okuyucunun daha az tanıdı­ ğı sanatçılarla ilgili ciltler, özellikle de çağımıza daha yakın dönemlerle ilgili klasikleşmiş yazarlara ayrılacak

The dilatometer data of the dimensional change or shrinkage (dL/L0) and shrinkage rate (dL/dt) of the pellets in the first stage sintering zone is given in Figure 3 depending

Okmeydanı ile sim­ geleşmiş her biri birer sanat eseri olarak tasarlanmış bu dikilitaşlan bulabilmek bugün zorlu bir araştır­ mayı, hatta arkeolojik

Kültür endüstrisinin ideolojisi, panzehirini yine kendi içinde taşır (Dellaloğlu, 2001: 96). Endüstri’nin kendisiyle çelişir hale gelebilmesi için, belirli bir

Verilen bilgilere göre ayrıca darülkurra, Cumhuriyet döneminde önce sağlık müzesi, ardından müftülük binası, 1968’den sonra Kültür Bakanlığı’na bağlı

Aya Yorgi manastırı, denize i- nen sert bir yamacın üzerinde inşa edilmiş olduğundan burası halk ara­ sında «Krimnos» yâni «Uçurum» manastırı diye de

Numune Maks.. fazla tokluk kazanımı elde edilerek üstün bir tokluk değerine ulaşılmıştır. Saf epoksi Zn nanopartikül ilaveli numunelerin postkür uygulanmış ve

Avrupa Teknoloji Öğrencileri Birliği (BEST) tarafından düzenlenen ve Avrupa çapında üniversiteler arası en kapsamlı yarışma olan EBEC (Avrupa BEST Mühendislik Yarışması)