Tarım Sistemleri
1. Kuru Tarım sistemi: Yıllık yağışı 500 mm dolaylarında veya yağışın mevsimlere dağılışının düzensiz olması
nedeniyle vegetasyon devresinde ortalama 200 mm kadar yağış olan yerlerde sulama yapılmadan kurak araziden
faydalanma yollarını gösteren yöntem (dry farming) .
Amaç yağış sularının çoğunu toprakta biriktirilmesi ve suyu ekonomik kullanan bitkilerin yetiştirilmesidir.
2. Sulu Tarım sistemi: Genel olarak çok kurak ve kurak iklim bölgelerinde bitki yetiştiriciliği için gerekli suyun sulama ile karşılanabildiği tarım sistemidir.
3.Nemli Tarım sistemi: Yıllık yağışı 1500 mm olan
bölgelerde uygulanır. Yıllık yağışın buharlaşmadan fazla ve topraktaki suyun fazlasının drenajla uzaklaştırılmasına
ihtiyaç olan sistemdir.
Tarım sistemi İ K L İ M Çok kurak
(250 mm yağış/yıl)
Kurak (500 mm )
Kurak-Nemli (1250 mm)
Nemli (1500 mm)
Çok nemli (> 1500 mm)
Sulu tarım Tek olanak Önemli tamamlayıcı
Bazı bitkiler için gerekli
Çoğunlukla gereksiz
-
Kuru tarım Bazı bitkiler Özellikle gerekli
Bazı bitkiler için gerekli
Kurak dönemlerde
gerekli
-
Nemli Tarım - - Kısmen başlar Öncelikle
gerekli
Tek olanak
Çizelge. Tarla tarım sistemlerinin kullanış sınırları
İklim: bir bölgede uzun süreli atmosfer olaylarının ortalama karakteridir.
Kurak: yıllık yağış 250 mm veya daha az Yarı-kurak: 250-500 mm
Yarı nemli: 500-750 mm Nemli: 750 mm
Türkiyenin ortalama yıllık yağışı 640 mm dir. Bu yılda 501 milyar m3 suya denk gelir.
İklim sınıflandırılmasında aylık ve yıllık sıcaklıki yağış ve özellikle yıl içindeki Dağılışı ve bunların bitki örtüsü oluşturmadaki etkileri dikkate alınır.
Türkiye subtropikal iklim kuşağında yer alır. Günümüzde iklim bölgesi olarak 10 bölgeye ayrılmıştır:
1. Trakya-marmara 2. Batı Karadeniz 3. Doğu Karadeniz 4. Ege
5. Batı-Geçit
6. Orta Anadolu 7. Doğu Geçit
8. Doğu Anadolu 9. Güney Anadolu
10.Güney Doğu Anadolu
Küresel iklim değişikliği senoryalarına göre en iyi ihtimal ile Türkiyede 3-4 oC sıcaklık artışı, akarsularda % 20-50 akışta azalma, yağışta – 1 mm/ gün azalış beklenmektedir.
Stres faktörleri içersinde kuraklık ilk sırada yer alıp oranı % 26 dır.
Kuraklık, yağışın normal değerinin % 75’inin düştüğü dönemdir.
Yıllık yağışı 400 mm altında, bitki gelişim devresinde yeterli yağış almayan, toprak neminin solma noktasında olduğu yerlere kurak bölge denir.
Türkiye topraklarının genel özellikleri:
-Toprakların % 67’si 0-50 cm derinlikte yani sığ topraklardır -Toprakların % 21’ i 0-6 m eğimde,
-Toprakların % 42’si killi tınlı, % 50 si killi karakterde -Toprakların % 87’ si organik madde açısından fakir (% 43’ ü %1-2 organik madde, % 21’i % 1 den az,
% 23 % 2-3
% 4’ ünde % 3-4 yeterli, % 2’sinde (> 4 den) fazla
Topraklarımızın % 86’ sında hafiften çok şiddetliye kadar erozyon söz konusu)
Tarım doğal kaynakların bitkisel ve hayvansal üretim için kullanılması
olduğuna göre bir ekolojik etkinlikler topluluğudur.
Tarımsal Üretimin çevreye etkisi
1. Toprak-Gübre-Su-Bitki ilişkisi:
a. Erozyon: Yanlış arazi kullanımı, meyilli alanlarda tarım yapmak, nadas sisteminin yanlış olması, tarım alet ve
makinalarının iklim ve toprak özelliklerine göre
seçilmeyişi, orman arazilerinden yangınla arzi açmaları, meraların aşırı otlatılması, usülsüz bitki örtüsü yok
edilmesi gibi işlemler erozyon yaratır.
b. Çoraklaşma: Bitki gelişimini olumsuz etkileyecek
miktarda toprakta Na ve tuzu birlikte içeren topraklara çorak toprak denir. Yani ekonomik düzeyde ürün vermeyen niteliği bozulmuş alanlardır. Çoraklık genelde kurak ve yarı kurak alanlarda ve belirli bir drenaj havzasının alçak kısmında
drenaj sularının sızarak biriktiği yerlerde oluşur. % 0.2 den fazla tuz birçok bitkinin gelişimini olumsuz etkiler.
c. Drenaj yetersizliği havasızlık nedeniyle, Aerobik organizmalar sınırlanır,
Denitrifikasyonla azot kaybı olur, Artan CO2 gazı zehirli etki yapar,
Köklerin su ve besin maddesi alınımı azalır
O2 noksanlığında köklerde şekerin fermentasyonu nedeniyle etil alkol oluşur bu da bitki gelişimini olumsuz etkiler
-aneorobik şartlar altında toprak havasında metan ve H2S oluşu ve köklere zehir etkisi yapar
d. Toprak kirlenmesi : Toprağa eklenen her türlü gübre ve organik atıklar , pestisitler ve kirli sular toprağı kirletir.
Toprağın ağır metallerle kirlenmesi ise geri dönüşümsüz bir durumdur.
Yanlış toprak işleme ve tarımsal faaliyetler doğrultusunda erozyon nedeniyle çok fazla miktarda sediment akarsularla gölleri veya denizleri kirlettiği gibi bu sularla ulaşılan
arazileri de kirletebilmektedir.
Özellikle sebzelere kurak ve ışıksız ortamlarda gereğinden fazla uygulanan nitrat asimile edilmeyerek iyon halinde birikir. Bunlar ve yüksek nitrat içeren sular insan sağlığına zararlıdır. Ayrıca yüksek miktardaki nitrat bitkilerin hastalık ve zararlılara karşı direncini de azaltır.
Fazla N lu gübre kullanımıyla ortaya çıkan nitrat asidi (HNO2) ozon tabakasının da incelmesine neden olur.
e. Su kaynaklarının Kirlenmesi: Suyun kullanılmasını bozak veya zarar verecek derecede içersinde organik, inorganik, radyoaktif veya biyolojik herhangi bir yabancı madde bulunmasına su kirliliği denir.
Kirliliğe,
Özellikle maden çıkarmada kullanılan yıkama sularının akıtılması,
Tarımsal alanlarda aşırı gübreleme ve pestisit kullanımı,
Evsel atılarda aşırı kimyasal maddelerin varlığı ve bu suların akarsulara ulaşması,
Endüstriyel atıkların hiçbir arıtmaya tabi tutulmadan ırmaklara salınması neden olur.
2. Ziraai Mücadele ilaçları ve Çevre
a. Pestisitlerin İnsanlar üzerine etkileri: akut toksite veya zehirlenmeler ve kronik toksitedir. Çoğunlukla
ilaçların hatalı ve bilinçsiz kullanımından kaynaklanmaktadır.
İlaçların fazla dozda kullanılması veya hasada yakın
kullanılması halinde bitki doku ve aksamlarında kalan ve rezidü olarak nitelendirilen kısım insanlarda birikerek kronik etkilere neden olmaktadır.
b. Pestisitlerin Çevreye Etkileri:
1. Yabani yaşam üzerine etkileri:Atılan ilaçların (örneğin orman ağaçlarındaki bazı zararlılara karşı) toprak yada sularda birikmesi sonrasında solucan, böcek gibi toprak
canlıları ile beslenen kuşlarda populasyonları azaldığı tespit edilmiştir.
Tarım alanlarında kullanılan ilaçların taban suyuna ve oradan da akarsu, göl veya denizlere ulaşması ile balıklardan ördeklere kadar birçok su canlısının toplu halde ölümlerine yönelik birçok vaka günümüzde sıklıkla yaşanmaktadır.
d. Çiflik hayvanlarına etkisi: Pestisitlerin hayvanlara etkisi insanlar üzerindeki etkileri ile aynı paraleldedir. Özellikle bu Hayvanlardaki bir takım pazarizlere karşı kullanılan ilaçların hayvanlarda toksite yarattığı bilinmektedir. Özellikle verim düşüşü, yeterli kiloyu kazanamama, yavru atma, döllenme ve üreme bozukluklarına rastlanılmaktadır. Yada bu hayvanların Ürünleri ile insanlara kadar ulaşabilmektedirler.
e. Bal arıları ve polinatör arılar üzerine etkileri:
Arıların bitkilerde tozlaşma ile ürün artışına olan katkıları doğrudan verdikleri bal gibi ürünlere nazaran 12-20 kat daha fazladır.
Son yıllarda tüm dünyada toplu halde arılarda meydana gelen ölümlerin çevresel kirliliğin artmasından olduğu artık su götürmez bir gerçektir.
f. Toprak ve toprak mikroflorasına etkileri: İster doğrudan ister bitki yada hayvana uygulanmış olsun pestisitler en sonunda toprağa dönmektedir. Bu da o ortamda bulunan ve yaşam için çok önemli olan mikrofloranın etkilenmesine neden olmaktadır.
Çok değişik tertipli ilaçların değişen mikroorganizmalara farklı farklı etkileri olup en yüksek etkinin fumigasyonda kullanılan ilaçlar olduğu belirtilmektedir. Örneğim
metilbromidin 4 lt/100m2 dozu 48 saat içersinde toprak bakteri florasının % 95 oranında azaltmıştır.
g. Hava ve Su Kirliliğine olan Etkileri: Soluduğumuz hava ve içindeki tozlarda, içtiğimiz suda, içinde yüzdüğümüz nehir göl ve denizlerde, yağmur sularında insektisitlerin
bulunuşu ürkütücüdür.
Neler yapılabilir
1. Araziler kullanım sınıflarına göre değerlendirilmeli
2. Meyilli arazilerde mutlak tarım yapılacak ise toprak ve su muhafaza tedbirleri dikkate alınmalı ve arazi çıplak
bırakılmamalı ve eğime dik kontür işleme yöntemleri kullanılmalı
3. Toprak, su ve bitki analizleri yaparak gübreleme ihtiyaçları belirlenip aşırı gübrelemeden kaçınılmalı,
4. Arazi kullanım haritaları çıkarılarak arazi planlaması yapılmalı 5. Gübreler kar veya donmuş topraklara atılmamalı
6. Azotlu ve fosforlu gübreler atılıp mutlaka toprakla karıştırılmalı 7. Gübreler bitkilerin en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde verilmeli 8. Hasattan sonra nitrat yıkanmasını önlemek için sap saman
artıkları yakarak değil toprağa katarak değerlendirmeli 9. Arıtma tesisleri konusunda bilinçli ve talepkar olmalı 10.Kirlenme oluşturmayacak yaşam tarzı belirlenmeli
11.Tarımsal üretimde zararlı ve hastalıklarla mücadelede kimysal mücadele tek çözüm yolu değildir. Günümüzde organik tarımın da yaygınlaşmasına paralel olarak organik ilaçların kullanımı, biyolojik mücadeledeki ilerlemeler ve özellikle de entegre mücadele yöntemleri göz ardı
edilmemelidir.
12. Hastalık ve zararlılara karşı dayanıklığı geliştiren ıslah çalışmalarına öncelik verilmelidir.
13. İlaçlar ruhsatlandırılırken çevreye olan olumsuz etkileri mutlak dikkate alınmalıdır.
14. İlaçların çiftçiye reçeteli olarak verilmesi sağlanmalı, kullanım ve uygulama şekilleri ile ilgili mevzuata mutlak uyulması sağlanmalı, yanlış ve aşırı kullanımlarda cezai tedbirler düşünülmelidir.