K o n y a şehir plânı üzerinde . etütler
Mimar Şahabettin
I. A l â e t t i n tepesi.
Eski şehir plânında tepe, tam ortada bu- lunuyordu. Şehir plânında hâkim bir vaziyeti vardı. Bugünkü şehir plânında, ortada değil, ikamet noktası içindedir. Eskiden şehirde, m i - marî gruplarile baş olarak tesir yapıyordu. O tesirinden, bugün uzak kalmış bir halde- dir. Üzerinde, b i r camiden başka göze batar şekli yoktur. Boş b i r toprak yığınıdır. Günü- müzde, tepenin bu vaziyette bırakılması, doğ- ru değildir. Şehir plânında, değeri yerine g e - tirmek lâzımdır. Bilhassa, ikamet noktası içinde bulunduğundan, m i m a r î tesir altında gösterilmesine, çok ihtiyaç vardır. Şehir m i - marisi bakımından, bu uğurda düşündüklerimin ve tepede, yeni bir tesirin yüze gelmesi için, iki usulden hangisinin tatbik edilmesini m u v a f ı k bulduğumu gözden geçirelim.
I. Tepede, tabiati taklit etmek, vaziyetini değiştirmemek, üstünde, yeşillik v e gezinti yolları yapmaktır. Bu usulde, tepeye şekil veri- lecek olursa, nasıl bir tesir yapar? Bunu, biraz düşünelim. Tepeye doğru, dört t a r a f t a n gelen sokakların düz hatları, tepe daire münhanisine amut olarak dayanır. Müstakimlerin, doğrudan doğruya münhani geçmeleri, güzellik kaide- sine göre çok çirkin bir tesirdir. Vakıa, bazı usulde, çok hatların daire oldukları görülür.
Meselâ, kubbelerde, dört köşe içine, muhtelif köşeli hatların daire teşkil ettikleri, inşaatta, bir Türk işçiliği olduğunu hatırlarım. Fakat.
bunu tepede tatbik etmekle, bir f a y d a ele geç- mez.
Hususile, tepe üzerinde olan camiin, m u - vazi ve a m u t hatlardan mürekkep tesiri, büyük münhani içinde, sokakların kenarlarda yaptığı tesiri tekrar edecekler. Usul, bize yabancı olan bir usul değildir. Meselâ, Çinde, Hanlar z a m a - nında, Türk mimarları, düz sahaları güzelleş- tirmek için, ilk defa bu usulü kullandılar. F a - kat, söylediğim mahzurlardan, bunun Alâettin tepesinde, tatbik edilmesini doğru bulmuyo- rum.
II. Tepeye, terasalı şekil vermek, sokak se- viyesinden itibaren, e n üste kadar, üç terasa yapmak, üstünü yeşillendirmektir.
Bu usulün, iyiliğine karşı, mimarî tesiri, çok kuvvetlidir. Tepenin, bu şekilde gösteril- mesinde, ayrı f a y d a l a r vardır. Bu usulü, eski Türkler, Ortaasya örneklerinde, çok defalar tatbik etmişlerdir. Şehrin görünüşünü, en çok gözeten, bir usuldür.
Terasa şekli, uzunluğu v e genişliği 400 X 300 = 12,000 m2 bir müstatilin üstüne, m u h t e - lif ölçüde, mustatiller koyarak hasıl oluyor.
İlk müstatilin üzerine, yanlarından 40 m . g e - nişliğinde, terasaları olan ikinci b i r mustatil koyuyoruz. Bunun üstüne, gelecek üçüncü mus- tatil, birinciden 80 m. v e ikinciden 40 m. ufak ölçüdedir.
Her mustatil, yekdiğeri üzerine 7 m. i r t i f a - mda, meyilli olarak geliyor. Üç müstatilin bir-
•f
//-A
•mr ut fi^Jy -A
777777777^
4
£ İM
K
i
5o
'A W"
zbirinden farkları ile, tepenin yüksekliği olan 21 m. ölçüsü çıkar.
İlk terasamn, gündoğu, günbatı tarafla- rında, sokaktan başlar, üç tane merdiveni var- dır. Kıble ile poyraz tarafları, sokakların işlek- liğine karşı, tek bir merdivenle, yola bağlanır- lar. Merdivenlerin, herhangi birinden, ilk te- rasaya çıktıktan sonra, merdivenler poyrazda clmamak üzere ikişer merdivenlidir. Poyrazda camiin bulunması yüzünden, bu tarafta, mer- diven intihap edilmemiştir. Bu fikir, .ayni za- manda, camiin, kendine mahsus sakinliğini gidermem ek, ta ma mil e kendi halinde bırak- mak içindir. Üçüncü taraşa ile, ikinci arasında kıble ve günbatıdan birer merdivenle merbut- tur. Son tarasanm irtifaı, cami irtifamdan, da- ha aşağıdır. Bu suretle, camiin kıblesi, doğru- dan doğruya meyilli bir yeşillik sathı ile temas eder. Yani mavi gök önünde, koyu yeşil bir renk tabakası ve^ önünde cami bulunmaktadır.
Dört taraftan görünüşünde cami, daima yeşillik içindedir. Bilhassa, camiin muvazi ve şakulî hatları, tabaka, tabaka yükselen yeşil- lik, şakulî hatlarile, muayyen mesafelerden muvazi olarak yükselirler. Nitekim, tepenin es-
ki yıllardaki tesirinde de, dört tarafı, satıh- ları, muhtelif irtifada kuleler ve sarayın suru hatlarile, ahenk vermesi gözetilmişti. Yeni alacağı şekilde ise bu tesir, yekdiğerinden fark- lı, amut yeşillik hatlarından temin edilmekte- dir.
Öteki usulde, şekil aldığında tabiiliğini saklıyacak olan tepe, daha çok sathî, münhani bir tesir yapacaktır. Bilhassa, irtifaı muayyen bir ölçüde clmıyan bu münhaninin sokak ka- idesinden, poyrazda Karatay medresesi, gün- batıda İnceminare ve kıblede Sırçalı medrese- nin 'birbirinden uzaklaştırıldığı görülecektir.
Halbuki, taraşa usulünde biçim verildiğinde, bütün tesirde, bu ayrılık yoktur. Söylediğim mimarî örnekler, tepe ve üstünde bulunan ca- mile birleşiyorlar. Şehrin, umumî görünüşünü, mimarî bir ifade ile tamamlamağa yarıyorlar.
Tepeye, bu şekli vermek için, büyük ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç, şehrin vaziyeti ve halkın ihtiyacıdır. İlk takışta, değersiz gibi olan, bu noktanın şehir planındaki, mevkiini bilmek lâzımdır. Bu nokta, idareye, halka, şehre yeni faydalar kazandırabilir.
m . A
. J ü f l f c ^ /
^ i ^ ^ ^ j p i ı f c ı ı ı ı i ı »
— _ - C j S j ^ ^ I f c »