• Sonuç bulunamadı

DİKKAT!ACININ RESMİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DİKKAT!ACININ RESMİ"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BiLiMveTEKNiK108Ağustos 2008

İ n c i A y h a n i n c i a y h a n @ y a h o o . f r

E“Eğer bilime değerli katkılarım olabildiy-se, bunları herhangi başka bir yetenekten çok, sabırla yüksek tuttuğum dikkatime borç-luyum.” Isaac Newton Elbette Newton’un büyük bir alçak gönüllü-lükle söylediği bu sözden, büyük bir fizikçi ol-manın tek sırrının azimli bir çalışma ve yoğun dikkat olduğunu çıkarmamız yanıltıcı olur. Öte yandan dikkatimizi herhangi bir konu ya da alan üzerinde uzun süre koruyabilmenin kendi-mizi gerçekleştirmek, başka bir deyişle elimiz-deki kaynakları en etkili biçimde kullanabilmek adına büyük bir adım olacağına inanmak da yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda dikkat ku-laklarımıza sihirli bir değneğin sesi gibi çalına-bilir. Oysa yalnızca hayatta kalabilmek adına ev-rimin bizlere miras bıraktığı bilişsel bir işleyiş-ten, sınırlı işlem kapasitesi olan beynimizin et-kili çalışabilmek için kullandığı bir tür strateji-den söz ediyoruz. Nasıl mı?

Her gün uykudan uyanıp gözlerimizi açtığı-mız andan itibaren binlerce uyaranın etkisinde kalıyoruz. Oysa gerek sinir sistemimiz gerekse algı sistemimiz tümüyle birden aynı anda baş edemeyeceğinden bu uyaranların yalnızca bir bölümü bilinç sınırlarımıza girebiliyor. Bilim in-sanları buna seçici dikkat diyor. Asıl soru da burada beliriyor: Dikkatimizi vereceğimiz uya-ranları neye göre seçiyoruz? Doğada yaşam sa-vaşı verdiğimiz dönemlerden kalma birtakım

uyaranlar ister istemez tüm dikkatimizi üzerle-rine çekiyor: “Algılanabilen en uzun dalga bo-yundaki renk olduğundan göze ilk ulaşan kır-mızıdır. Kırmızı nesneler, doğal ortamda olası bir tehlikeyi sinyal veren yüksek tonda sesler, avcının yaklaştığı anlamına gelebilecek hareket eden cisimler...” Ötekiler içinse çevreyi kolaçan eden göz hareketlerimiz, hangi mekânlarda hangi uyaranları bulacağımıza ilişkin beklenti-lerimiz, geçmiş deneyimlerimiz devreye giriyor. Örneğin, inanması zor da olsa varlığını orada beklemeyeceğimiz bir mekânda en yakın

arka-daşımıza bakıp onu görememe, daha tek-nik bir deyişle algılayamama olasılığımız hiç de az değil.

Yaşamsal önemdeki bu dikkat meka-nizmalarından Newton’un söz ettiği kon-santrasyon gibi daha üst düzey bilişsel bir seviyeye gönderme yapmak kolay görün-mese de benzer sinirsel ve algısal düze-nekler her ikisinde de karşımıza çıkıyor. Herhangi bir konuya odaklanmak istedi-ğimizde çevremizde dikkatimizi dağıtacak televizyon, resim, radyo vs. gibi uyaranla-rın bulunmadığı bir mekânı yeğlemek, bu mekânı uyku ya da eğlenceye ilişkin geç-miş deneyimlerimizle bağdaştırdığımız ci-simlerden arındırmak, odadaki ışığın şid-detini iyi ayarlayabilmek işte bu nedenle işe ya-rıyor. Bu ilişki beynimizin doğayla savaşımında kuşandığı ilkel silâhları modern yaşam koşulla-rında nasıl kullanabileceğimize ilişkin güzel bir örnek sunuyor. Hedeflerimizi önceden belirle-mek, çalışma planı oluşturmak, aynı anda fark-lı konular düşünmekten kaçınmak gibi dikkat üzerinde etkide bulunan başka etmenlerse bel-lek ve karmaşık öğrenme işleyişlerini içine kat-tığından bu noktada daha üst düzey beyin mer-kezlerimiz devreye giriyor. Bu beyin merkezle-rinin hangileri olduğuysa bu alandaki en sıcak tartışma konusu olmayı sürdürüyor.

Kaynak: Dikkate dair beyin merkezleri:

Shipp, S. (2004). The brain circuitry of attention. Trends in Cogni-tive Sciences. Vol.8, No:5, 223-230.

Not: Makaleye ulaşamayan okuyucularımız temasa geçerlerse e-pos-ta yoluyla adreslerine iletebilirim.

İşte bu soru bir çocuğun hayatının merke-zine gelip oturabiliyor: “Bana acının resmini çizebilir misin?” Bir psikoloğun gözünden çok da yadırganacak bir durum değil. Çünkü re-simlerdeki öğelerden anlamlar çıkartarak ço-cuğun ruhsal dünyası hakkında ip uçları elde etmek psikoloji biliminin kullandığı yöntem-lerden biri. Özellikle de psikanalitik yaklaşım bilinçaltında gizli kalmış duygu ve içsel çeliş-kilerin dışavurumu olarak gördüğünden tera-pi ya da tanı aşamasında psikolojik test ola-rak sistemli çizimler uygulatabiliyor. Konu hakkında ufak bir örneği şu alıntıyla* verelim: “Resim, küçük yaşlarda çocuğun sözcük-lerinden daha güçlü bir anlatım aracıdır. Bu nedenle çocuğun iç dünyası hakkında bilgi edinmek üzere resimden yararlanılır. Resmin bırakacağı ilk izlenim son derece önemlidir. Resmin kağıt üzerinde sunuluşunun önemi

bü-yüktür. Örneğin, bir adam resminde ellerin kalçaya konması, ağıza sigara konması, ayak-ların geniş olması, saldırganlık duyguayak-larının bir ifadesi olarak kabul edilir.”

Ancak bundan yalnızca birkaç yıl önce or-taya konan ve sonrasında da başka çalışma-larla desteklenen bir bulgu tamamen fizyolojik

kaynaklı bir hastalığın da resim yoluyla tanı-sının konulabileceğini gösteriyor: migren.

Verilere göre çocuklar arasında en sık rastlanan kronik ve tekrarlayıcı baş ağrısı ne-deni sayılan migren çoğu kez diğer baş ağrıla-rıyla karıştırılabiliyor**. Ancak migren günlük hayatta kullandığımız bir tanımla baş zonkla-ması yaratırken, mide bulantısı, ses ve ışığa aşırı duyarlılık gibi belirtileri de beraberinde getirebiliyor. İşte, kaynağını migren ya da di-ğer nedenlerden alan baş ağrıları farklı nite-likler gösterdiğinden bu farklılık çocukların çi-zimlerine de yansıyor. Şimdilerde doktorlar ve psikologlar bu resimlerin migrenin tanı aşa-masında sistemli olarak kullanılmasının müm-kün olup olmadığını tartışıyorlar.

Kaynaklar:

*Prof. Dr. Haluk Yavuzer’in Psikolojik Tanıda Resmin Rolü isimli yazısından alınmıştır.

**http://www.klinikpediatri.org/files/journals/3/62.pdf http://faculty.washington.edu/chudler/heada.html

DİKKAT!

ACININ RESMİ

Şeklin sol tarafında yer alan resim migrenli bir çocuğun baş ağrısı tasviriyken orta tarafında yer alan resim kaynağını başka bir nedenden alan baş ağrısından şikayetçi bir çocuğa ait. Sağdaki resim yine migrenli bir başka çocuğa ait. Bu resimde

mide bulantısı da anlatılmış. Tehlike sinyali veren uyaranlar yaşamımıza bir

tehdit oluşturdu¬ğundan dikkatimiz otomatik olarak onlara yöneliyor. Peki, ders çalışırken gerek duyduğumuz konsantrasyonla bunun bir

ba¬lantısı olabilir mi?

Referanslar

Benzer Belgeler

Gerilim tipi ağrı, migren ve küme tipi (cluster headache) ağrı- lar, birincil baş ağrıları grubuna girer.. Beyin içe- risinde meydana gelen bir olaya veya hastalı- ğa

Günümüzde, yerel yönetimlerin kendilerini ulus devletin oluşturucu bir parçası olarak algıladıkları bir anlayıştan, küresel ölçekte gezinen sermayeyi kendi

Türk resim sanatı, Osmanlı Ressamlar Cemiyeti, 1914 Kuşağı, 1928 Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği, 1933 D Grubu, 1941 Yeniler grubu ve 1950 Onlar Grubu gibi

Taşocağı proje tanıtım dosyasının kendilerine 6 ay önce verilmesi gerekirken, birkaç gün önce ulaştırıldığını belirten Muhtar Güven Ergüven, “Tanıtım dosyasını

Gökçek Ankara su şebekesinin ihtiyacı olan bakımı yaptırmadığı için Ankara içme suyu şebekesinden yoğun miktarda su kaybı yaşanmakta,. Ankaralının suyu

Türk temaşa âleminde olduğu kadar Türk mizah âleminde de ölümsüz bir isim bırakan ve halkın «Komik-i Şe­ hir» adını verdiği KEL HAŞAN E- FENDİ, 14

Babası İsmail Safa, anadan doğma şair, Peyami Safa, babadan doğma saıı’atkârdır.. ' Ben, paletimin zaviyesinden Peyami Safayı böyle

İbn Miskeveyh, duyusal hazların çoğunlukla acı ile hem dem olduğunu ve acının bertaraf edilmesinden başka bir işe yaramadığını, onları yerine getirmenin insan için