• Sonuç bulunamadı

Konya sanayi mektebi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya sanayi mektebi"

Copied!
185
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİMDALI YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİMDALI

KONYA SANAYİ MEKTEBİ

Nurullah SORUÇ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN PROF. DR. Muhittin TUŞ

KONYA 2016

(2)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Yüksek Lisans Tezi Kabul Formu

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı : Nurullah SORUÇ Numarası: 124202041002

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yakın Çağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Muhittin TUŞ

Tezin Adı : Konya Sanayi Mektebi

Yukarıda adı geçen öğrenci tarafından hazırlanan Konya Sanayi Mektebi başlıklı bu çalışma 16/05/2016 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

(3)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı: Nurullah SORUÇ Numarası: 124202041002

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yakın Çağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora Tezin Adı : Konya Sanayi

Mektebi

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)

KONYA SANAYİ MEKTEBİ

ÖN SÖZ

Eğitim insan hayatında önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü eğitim hayatımızın bel kemiğidir, olmazsa olmazıdır. Aile içinde, bir sohbet ortamında, arabada kısacası hayatımızın her alanında eğitim yer almaktadır. Eğitim, hayallerimizin gerçekleşmesi için bir olanaktır, imkândır. Çünkü eğitim sayesinde çocuklarımıza güzel bir gelecek sağlamaya çalışır, eğitimimizle para kazanır, vatanımıza milletimize faydalı olur, eğitim ile karşımızdaki insana insancıl davranır, anlar ve severiz. Kendimize ve etrafımıza faydalı oluruz. Özellikle meslek eğitimleri sayesinde teknoloji, sanayi ve ticaret alanlarında ilerleme kaydeder ve bu durum sonucunda hem ülke hem de vatandaşlar olarak bu ilerlemelerden maddi ve manevi olarak bilerek veya bilmeyerek fayda sağlarız.

Eğitimden sağlanan bu fayda, aldığımız bilgi ve becerilere göre değişmektedir. Alınan eğitim akli ilimler çerçevesinde ise gelişim bu yönde olacaktır. Aynı zamanda beceri yönünden alınan eğitim ise bununla paralel olarak gelişmesine olanak sağlayacaktır. Yani eğitimde amaç ne ise fayda o yönde olacaktır.

Konya, çok eski devirlerden itibaren birçok devlet ve beyliklere başkentlik yapmış önemli bir şehirdir. Şehir bu önemini Osmanlı zamanında da devam ettirmiş, Konya’nın ticari, şehirleşme ve eğitim gibi alanlarda gelişmesine de katkı sağlamıştır. Bunlardan biri de Osmanlı coğrafyasında sınırlı sayıda kurulmuş olan Sanayi Mekteplerinden birinin Konya’da açılmış olmasıdır.

Sanayi mektepleri, ilk olarak kimsesiz, yetim, şehit çocuklarına hem kalacak yer hem de mesleki eğitim vermek için Osmanlı zamanında açılmış daha sonrasında ise alanında uzman kişiler yetiştirmek, mesleki alanda bilgi ve bu bilginin beceriye dönüşmesini sağlamak amacıyla kurulmuşlardır. Bu okullarda verilen eğitim ile ülkenin sanayi alanında yerli üretiminin arttırılması amaçlanmıştır. Konya’da açılan sanayi mektebi Konya ve çevresindeki mesleki eğitimin yanında bölgenin sanayi alanında gelişmesi hedeflenmiştir. Tabi bu hedefler doğrultusunda açılan mektepler, kendi bölgelerine ve Konya’da açılan Sanayi Mektebi, Konya’nın sanayi alanında gelişmesine nasıl katkı sağladı? Bu okuldan mezun öğrenciler ne iş yaptı? Amaçlandığı gibi ülkenin sanayi alanında yerli üretim oldu mu?

(5)

Konya Sanayi mektebinin, kendi ana binası dışında atölye binalarının kendine ait teknik binasının olması nedeniyle geniş bir alana yayılmıştır. Böylece branşlara ayrılan öğrencilere daha iyi eğitim verilmiş ve daha çok malzeme üzerinde çalışmıştır. Ayrıca bu atölyelerde imal edilen ürünler Konya’daki devlet dairelerinin ihtiyacını karşılamış böylece okula maddi destek sağlanmasıyla okulun kapanmaması için uğraşılmıştır.

Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. İlk bölümünde; Osmanlı Devleti’nin sanayileşme politikası, meslekî eğitimde uzmanlaşma ve sanayi mekteplerinin kuruluşu, devleti sanayileşmeye iten nedenler ve bu nedenlerin sonucu olan kalifiyeli eleman yetiştirmek için kurulan meslek okulları, ülke genelinde kurulan sanayi mektepleri ve bu mekteplerin amacı bilgiler yer almıştır.

İkinci bölüm ise; Konya Sanayi Mektebinin fiziksel özellikleri anlatılmaktadır. Okulun açılma süreci, açılışı, eğitimin nasıl verildiği ve meslekî eğitim veren atölyelerin işleyişi ve atölyelerin planlarına yer verilmiştir.

Üçüncü bölümde ise; okulun arşivlerde tespit edilebilen öğretmenleri ve gelir kaynakları, okul binasının, hangi kurumlara hizmet ettiği ve şu anki durumu mezun öğrencilerin anıları üzerinde durulmuştur.

Sanayi Mektebi ile alakalı fotoğraf ve belge sayının fazlalığı nedeniyle bunların bir kısmı metin için ilgili alanlara yerleştirilmiş, diğerleri ise ekler başlığı altında verilmiştir. Aynı şekilde okuyucu açısından önemli olduğu düşünülen bazı belgeler de burada yer almıştır.

Çalışmanın ortaya çıkmasında, yardımlarını esirgemeyen danışman hocam Prof. Dr. Muhittin Tuş’a, tezimle alakalı yol gösteren Prof. Dr. Alaadin Aköz, Prof. Dr. İzzet Sak, Doç. Dr. Hüseyin Muşmal, Doç. Dr. Doğan Yörük, Ahmet Çelik ve aileme teşekkürü bir borç bilirim.

Nurullah SORUÇ KONYA 2016

(6)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı: Nurullah SORUÇ Numarası: 124202041002

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yakın Çağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Muhittin TUŞ

Tezin Adı : Konya Sanayi Mektebi

ÖZET

Avrupa’da meydana gelen Rönesans ve Reform hareketleri, Sanayi İnkılâbının gerçeklemesine de zemin hazırlamıştır. Sanayi İnkılâbının gerçekleşmesiyle beraber, insan gücünün yerini makineler almıştır. Böylelikle, insanın beden gücüne ihtiyaç duyulmazken, ihtiyaç duyulan beyin gücü olmuştur. Bu beyin gücünü kullanan devletler, yeni makineler üretebilen, sanayisini geliştiren devletler olmuştur.

Avrupa’da bu değişiklikler olurken Osmanlı Devleti bunun gerisinde kalarak zamanla gücünü kaybetmiştir. Silah sanayisinde yaşanan gelişmeler, devletin çağdaş devletlerinin dışında kalmasına sebep olmuştur. Durumun farkına varıldığında fazla geç kalmadan sanayi alanında çalışmalara başlanmıştır. Bu çalışmalar önceleri askeri alanda yapılmıştır. Artan yenilgiler, devlet adamlarını yetim ve kimsesiz kalan çocuklar içinde bir çare aramaya yöneltmiştir. Bu arama çalışmalar sonucunda ilk önce kimsesiz çocuklara bir barınak sağlamak ve meslek eğitimi vermek amacıyla, ıslahhaneler kurulmuş ve bunlar birbirini takip etmiştir. Daha sonrasında ise, devletin de etkisiyle ıslahhâneler birleştirilerek sanayi mekteplerini oluşturmuştur. Böylelikle eğitim sadece yetimlere değil, halka da indirgenmiştir.

1899 yılında yapımına başlanmış, 1901 yılında eğitim hayatına başlamış olan Konya Sanayi Mektebinin amacı ilk olarak kimsesizlere bir barınak ortamı sağlamak ve mesleki eğitim vermek olmuştur. Daha sonraki gelişen süreçte, okul sadece kimsesizlere değil tüm halka hizmet vermiştir. Böylece okulun hizmet verdiği kitle de değişmiştir.

Konya Sanayi Mektebi, ilklerin okulu olmuştur. Konya’da ilk defa sinema gösterimi, halı ve kilim sergisi yapılmıştır. Okulun bünyesinde birçok atölye kurulmuştur. Bu atölyeler, Konya sanayisinin gelişmesinde de önemli rol oynamıştır.

Konya Sanayi Mektebi, kurulduktan sonra yıllar içinde ismi değişmiştir. Bu değişme okulun sadece isminde kalıp, verdiği eğitimde herhangi bir değişim yaşanmamıştır. Zaman zaman da kapatılmıştır. Fakat bu kapanmalar sürekli olmamıştır. Okulun devamı niteliğinde olan şimdiki adı Meram Anadolu Mesleki ve Teknik Lisesidir.

Anahtar Kelimeler: Konya, Islahhâne, Sanayi Mektebi, Sanayi, Eğitim

(7)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö

ğr

enc

inin

Adı Soyadı: Nurullah SORUÇ Numarası: 124202041002

Ana Bilim / Bilim Dalı Tarih/Yakın Çağ

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Muhittin TUŞ Tezin İngilizce Adı : Konya Industrial Scholl

SUMMARY

Renaissance and Reformation occurred in Europe and pave the implementation of the Industrial Revolution. With there alization of the Industrial Revolution machines have replaced human power. Thus the power of the human body needs earwitness the need has been heard brainpower. These states use the brainpower, which can produce new machines it has developed state of the industry.

The Ottoman Empire in Europe while these changes are not the force it once lagged behind. Developments in the arms industry are caused to remain outside of the state of the modern state. When awareness of the situation has begun to more late from work in the industrial field. These studies were done before the military field. Increased feat states menled to seek a remedy in there maining orphans and destitute children. These studies provide a search result in the first homeless shelter for children and to provide vocational training and they are established borstal were pursued. Afterwards the state has also created the industrial schools are borstal combined with the impact. Thus education is not only the or phans the ring is reduced.

Its construction was started in 1899 he began his education in 1901 with the aim of providing a first Konya Industrial School and has been giving vocational training to homeless shelter environment. Later in the developing process the school has all the public services not just the homeless. Thes chool has also changed so that it serves the masses.

Konya Industrial School became the firsts chool. Film screenings in Konya for the first time the exhibition is made carpets and rugs. Manys hops were established with in the school. These work shops have played an important role in the development of the industry in Konya.

Konya Industrial School, the name has changed over the years after establishment. This change only the name of thes chool mold, there has not been any change in thet raining given. From time to time it is closed. However, this closure is not continuous. Now called Anatolia is a continuation of Meram School Vocational and Technical High School.

Key Words: Konya, Borstal, Industrial School, Industry, Education

(8)

KISALTMALAR

A.DVNSNZA.d. Bab-ı Asafi Divan-ı Hümayun Sicilleri Nizamât Defterleri

BEO Bab-ı ‘âli Evrak Odası Evrakı

Bkz. Bakınız

BOA Başbakanlık Osmanlı Arşivi

C. Cilt

DH. İD Dâhiliye Nezâreti İdare Evrâkı

DH. MKT Dâhiliye NezâretiMektûbî Kalemi

DH. UMVM Dâhiliye Nezâreti Umûr-ı Mahalliye ve Vilayât Müdürlüğü Evrâkı

DİA Diyanet İslâm Ansiklopedisi

DİE Devlet İstatistik Enstitüsü

Edit. Editör

Hzl. Hazırlayan

İ. DH. İrade Dâhiliye

İ.HUS İrade Husûsi

İ.MVL İrade Meclis-i Vâlâ

İ.RSM İrade Rüsûmat

İSOD İstanbul Sanayi Odası Dergisi

KEMSL Konya Endüstri Meslek Lisesi

KMA Konya Maârif Arşivi

KMEMÖA Konya Milli Eğitim Müdürlüğü Özlük Arşivi

KMESL Konya Milli Eğitim Sanat Lisesi

MF. MKT. Maarif Nezâreti Mektûbî Kalemi OTAM Osmanlı Tarihi Araştırmaları Dergisi

s. Sayfa

S. Sayı

Ş.D. Şurây-ı Devlet Evrâkı

ŞD. TNZ Şurây-ı Devlet Ticaret Nafi’a, Zira’ât, Orman ve Ma’âdin Nezareti

TDVY Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları

(9)

Y. MTV Yıldız Mütenevvi Maruzat Evrâkı M Muharrem S Safer Ra Rebi’ül-evvel R Rebi’ül-‘ahir Ca Cemaziye’l-evvel C Cemaziye’l-‘ahir B Recep Ş Şabân N Ramazan L Şevvâl Za Zi’l-kâde Z Zi’l-hicce vi

(10)

İÇİNDEKİLER ÖN SÖZ ... i ÖZET ... İİ ABSTRACT ... İİİ KISALTMALAR ... V İÇİNDEKİLER... Vİİ TABLOLAR ... X FOTOĞRAFLAR ... Xİ BELGELER ... Xİİİ GİRİŞ... XİV I.BÖLÜM EĞİTİMLE UZMANLAŞMA A. OSMANLI SANAYİLEŞME POLİTİKASI ... 1

B. MESLEKÎ EĞİTİM... 9

C. SANAYİ MEKTEPLERİNİN KURULUŞU ... 16

1. Islâhhâneler ... 25

2. Mekteplerin Amacı ... 27

3. Sanayi Mektepleri Tertibatı ... 29

II. BÖLÜM KONYA SANAYİ MEKTEBİ A. KONUMU VE DURUMU ... 35

1. Konumu ... 35

2. Yapının Durumu ... 37

B. AÇILMASI ... 40

(11)

1. Okulun Açılması ... 40 2. Mimari Özellikleri ... 46 C. EĞİTİM ... 54 1. Torna ve Tesviye ... 67 2. Demir ... 71 3. Döküm ... 75

4. Ağaç İşleri Atölyesi ... 77

a. Marangozluk ... 79 b. Model ... 80 c. Oymacılık ... 81 5. Elektrik ... 81 6. Motor ve Ziraat ... 83 III. BÖLÜM OKULUN GEÇMİŞİ VE ŞİMDİKİ DURUMU A. OKULUN KADROSU ... 88

B. OKULUN MALİ DURUMU ... 94

1. Sinema ... 101

2. Değirmen ... 103

C. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE ... 105

1. Eğitim ... 106

a. Pratik Sanat Okulu ... 107

b. Meram Endüstri Meslek Lisesi ... 108

2. Bina Olarak ... 109

a. Hukuk Mektebi ... 111

b. Karatay Lisesi ... 112

c. İl Özel İdaresi ... 113

d. Zabıta Dairesi Başkanlığı ... 113

3. Öğrencilerden Anılar ... 114

SONUÇ ... 117

EKLER ... 124

(12)

FOTOĞRAFLAR ... 124 BELGELER ... 149 KAYNAKÇA ... 161

(13)

TABLOLAR

Tablo 1: İstanbul Kız Sanayi Mektepleri 1893–1895 ... 20 Tablo 2: 1923–24 yılı Okullardaki Öğrenci Sayıları ... 23 Tablo 3: 1923–24 Yıllarında Sanayi Mekteplerinde ki Öğrenci Sayısının Mesleklere Dağılımı ve Öğretmen Sayıları ... 24 Tablo 4: Cumhuriyet Öncesi Verilen Dersler ... 59 Tablo 5: Cumhuriyet Sonrası Verilen Dersler ... 59

(14)

FOTOĞRAFLAR

Fotoğraf 1: Üsküdar Kız Sanayi Mektebi Öğrencileri ... 21

Fotoğraf 2: Der saadet Kız Sanayi Mektebi ... 22

Fotoğraf 3: Konya Sanayi Mektebinin bulunduğu konum ... 36

Fotoğraf 4: Konya Sanayi Mektebi Yapılmadan Önceki Konya Bedesteni ... 38

Fotoğraf 5: Konya Hamidiye Sanayi Mektebinin Temellerinin Atılması ... 42

Fotoğraf 6: Konya Hamidiye Sanayi Mektebinin İnşaatı Devam Ederken ... 43

Fotoğraf 7: Yeni Yapılacak veya Elden Geçecek Vilayet Sanayi Mektepleri Okul Planı ... 47

Fotoğraf 8: Okulun Planı ... 49

Fotoğraf 9: Yapıdaki Çinilerden Örnekler ... 52

Fotoğraf 10: Sanayi Mektebi Çatı Planı ... 53

Fotoğraf 11:Öğrenci Diplomasına Ait Bir Örnek ... 61

Fotoğraf 12: 1938–1957Yılları Arasında Okulun Bütün Bölümlerinden Mezun Öğrenci Sayıları ... 64

Fotoğraf 13: Mezun olmuş bir öğrencinin öğretmenlik yaptığına dair ... 65

Fotoğraf 14: Ankara Sanat ve Konya Sanat Mektebi Spor Müsabakasından Bir Haber ... 66

Fotoğraf 15: Tesviye Atölyesi Planı ... 67

Fotoğraf 16: Tesviye Atölyesi Binası (Ön Cephe) ... 68

Fotoğraf 17: Tesviye Öğrencileri ... 70

Fotoğraf 18: Tesviye Makinesinde Bir Öğrenci ... 70

Fotoğraf 19: Demir Atölyesi Binası (Ön Cepheden)... 72

Fotoğraf 20: Demir Atölyesi Yerleşim Planı ... 72

Fotoğraf 21: Demir Atölyesi Planı (Bodrum Kat)... 73

Fotoğraf 22:Demir Atölyesinden Bir Kare ... 74

Fotoğraf 23: Döküm Atölyesi Öğrencileri ... 75

Fotoğraf 24: Döküm Atölyesi ... 76

Fotoğraf 25: Ağaç işleri Atölyesi Planı ... 78

Fotoğraf 26: Ağaç İşleri Atölyesi Binası ... 79

Fotoğraf 27: Model Bölümü Atölyesinden ... 81

Fotoğraf 28: Elektrik Atölyesi Bina Fişi ... 82

Fotoğraf 29: Elektrik Atölyesi Binası ... 83

Fotoğraf 30: Motor ve Ziraat Aletleri Atölyesi ... 84

Fotoğraf 31: Motor ve Ziraat Atölyesinden ... 85

Fotoğraf 32: Okula Lazım Malzemeler İçin Bakanlar Kurulu Kararı ... 97

Fotoğraf 33: 1938 ve 1954 Yıllarında Okula Yapılan Ödenekler ... 100

Fotoğraf 34: Sanayi Mektebi Öğrencileri Öğretmenleriyle Bir Törende ... 124

Fotoğraf 35: Öğrenciler ve Öğretmenler Yaptıkları Malzemeleri Sergilerken ... 125

Fotoğraf 36: Okulun Ön Cephesinden Görünümü ... 125

Fotoğraf 37: Öğretmenler Bir törende ... 126

Fotoğraf 38: Öğrenciler Uygulama Yaparken 1 ... 126

Fotoğraf 39: Öğrenciler Uygulama Yaparken 2 ... 127

Fotoğraf 40: Konya’da Bulunan Amerikalı Uzman Makine Öğretmenlerinin Sergiyi Ziyaretleri ... 128

Fotoğraf 41: İsmet İnönü’nün Okulu Ziyareti Sırasında İncelemelerde Bulunurken ... 128

(15)

Fotoğraf 42: Öğrenci Künye Defteri ... 129

Fotoğraf 43: Okulun Kaynak Bölümünden ... 130

Fotoğraf 44: Valilik Adına Yapılan Masa ... 130

Fotoğraf 45: Torna ve Tesviye Bölümünde Üretilen Aletler ... 131

Fotoğraf 46: Okulda Yapılan Çocuk Odası Takımı ... 132

Fotoğraf 47: Okulda Yapılan Oturma Grubu ... 132

Fotoğraf 48: Okulda Yapılan Bahçe Takımları ... 133

Fotoğraf 49: Bileme Tezgâhı ve Kum Karıştırma Makinesi ... 133

Fotoğraf 50: Kalıplama Makinesi ... 134

Fotoğraf 51: Torna ve ZımparaTaşıTezgâhları ... 135

Fotoğraf 52: Konya Valisi Şefik Soyer’in Tesviye Atölyesi Sergisi Ziyareti ... 135

Fotoğraf 53: Ağaç İşleri Atölyesi Birinci Sınıf Öğrencileri ... 136

Fotoğraf 54: Öğrencilerin Yaptığı Malzemeler ... 136

Fotoğraf 55: Yatak Odası Takımları ... 137

Fotoğraf 56: Konya Elektrik Santrali için Üretilen Dizel Motor Torna Edilirken ... 138

Fotoğraf 57: Okulda Üretilen ve Ağaç İşleri Atölyesinde Kullanılan Bıçkı Makinesi ... 139

Fotoğraf 58: Okulda Üretilen Çeşitli Küçük İş Aletleri ... 139

Fotoğraf 59: Model Bölümü Öğrencilerinin Yaptığı Ürünler ... 140

Fotoğraf 60: Döküm Atölyesinde Üretilen Parçalardan Örnekler... 140

Fotoğraf 61: Demir Atölyesinde Üretilen Parçalardan Örnekler ... 141

Fotoğraf 62: Farklı Tarza Yapılmış Bahçe Takımı ... 141

Fotoğraf 63: Kız Sanat Mektebi Öğrencileri Dikiş Öğrenirken ... 142

Fotoğraf 64: Öğrenciler Tarihi Bir Piyes Oyununa Hazırlanırken ... 143

Fotoğraf 65: Okulda Üretilen Ürünlerden Bazıları ... 143

Fotoğraf 66: Okulda Üretilen Dolaplar ... 144

Fotoğraf 67: Okulun Girişinden Bir Görüntü ... 144

Fotoğraf 68:Okulun Ön Cephesi ... 145

Fotoğraf 69: Okulun Yan Cephelerinden Görünüm ... 145

Fotoğraf 70: Okulun Giriş Katı ... 146

Fotoğraf 71: Okulun 2. Katından Bir Görünüm ... 146

Fotoğraf 72:Okulun Çatı Katından Görünüm ... 147

Fotoğraf 73: Okulun Arka Girişinden Bir Görünüm ... 148

Fotoğraf 74: 2015 Yılında Toplanan, Okul Mezunlarının Buluşmasından ... 148

(16)

BELGELER

Belge 1: Okulun Açılması İçin Aşardan Alınan Paranın Karşılık Tutulması ... 149

Belge 2: Okulun Açılması Hakkında İlan ... 150

Belge 3: Avrupa’dan İthal Malzemelerin Gümrüksüz Gönderilmesi Hakkında ... 151

Belge 4: Okula Tayin Edilen Öğretmenlerin Maaşlarını Alamadıklarına Dair İrsal ... 152

Belge 5: Darû’l-Eytâm Öğrencilerinden Bir Öğrencinin Sanayi Mektebinde Okuduğuna Dair ... 153

Belge 6: Bekir Bey’in Müdürlüğe Getirilmesine Dair ... 154

Belge 7: Vali Vefik Paşanın Sanayi Mektebi Bandosu Tarafından Karşılanması ... 155

Belge 8: Konya’daki İlk Halı Sergisi Hakkında Yazı Serisi ... 156

Belge 9: 1948 Yılına Ait Sergi Haberi ... 157

Belge 10: Gomon Sinema Şirketinin Bir Alacağının Olmadığına Dair ... 158

Belge 11: Okulun Yanması ile Alakalı Haber ... 159

Belge 12: Okul Atölye Binalarının Yıkılması Hakkında ... 159

Belge 13: Okulun Yeni Binasına Taşınması ve İlk Kız Öğrencisi ... 160

(17)

GİRİŞ

Eğitim, hayatımızın her alanında karşımıza çıkmaktadır. Kişi ister eğitimini tamamlayıp bir alana yönelsin isterse tamamlayamayıp bir iş sahibi olsun; öğrenmeden, ister istemez eğitim almadan bir hayat yaşayamaz. Bu durum, eğitimin, ne kadar önemli ve bir o kadar da hayatımızda geniş bir yere sahip olduğunun göstergesidir. Eğitim deyince, çoğu insanın aklına okulda, camide verilen eğitim gelir. Hâlbuki berberin çırağı da ustasına bakarken, aslında, fark etmeden eğitim almaktadır. Bir öğrenci, ders dışında, hocasıyla normal bir sohbette veya günlük bir konu hakkında konuşurken de farkında olmadan, eğitim sürecinin içinde yer alır. Hepimiz insanız; bir toprak mahsulü gibi ekilmedik; bu yüzden de bir toprak mahsulü gibi eğitimsiz ömrümüzü tamamlamayı farkına varsak da varmasak da doğumdan ölüme kadar insan, her zaman eğitim sürecinin içinde yer alır.

Dünya, her gün yeni bir güne doğmaktadır. Bu her yeni bir güne doğuşlar, devir-daimler büyük bir dinamizmi göstermektedir. Hiçbir şey olduğu gibi kalmamakta ve her yönüyle bir değişime tabi olmaktadır. Bu değişim sürecinde kendini yenileyen, geliştiren ve değişimlere ayak uydurabilen devletler veya insanlar başarılı oluyor. Fakat bunun dışındakiler, diğerlerinin gerisinde kalmaktadır. Buna ayak uydurabilmek demek eğitim sistemlerini günün şartlarına göre değiştirmek ve geliştirmek demektir. Kısacası dünya değişiyor, teknoloji değişiyor eğitim değişiyor.

Osmanlı Devleti için de aynı durum geçerlidir. Osmanlı Devleti, değişen dünyaya ayak uydurabilmiş; eğitim alanında her türlü yeniliği ve değişimi hayata geçirmiş; sonuçta dünya çapında güçlü bir devlet olmuş; eğitim alanında yeniliklerden uzak kalmış; değişime ayak uyduramamış ve yıkılmıştır. Başlangıçta gelişime uyum sağlayan devletleri kendine örnek almış, oralardan çeşitli devlet adamları getirilmiş, o ülkelerden kitaplar çevrilmiş ve bunlar okullarda ders kitabı olarak okutulmuştur. Ancak zamanla durum değişmiştir. Daha sonraki dönemlerde kimi devlet adamları değişime ve gelişime ayak uydurabilmek için çabalar sarf etse de birçoğu başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu bağlamda birçok okullar açılmış, çeşitli kitaplar çevrilmiş; özellikle Sanayi İnkılâbı sonrası, sanayi, ticaret ve meslekî eğitim veren okullar açılmasına gayret edilmiştir. Osmanlı Devleti de, gerek sanayisini kurmak gerekse sanayi ve meslekî alanda ilerlemek, için konusunda uzman, kalifiyeli elemanlar yetiştirmek için meslekî eğitim veren okullar açmıştır. Bu araştırmada ele alacağımız sanayi mektepleri, bu gibi okullardan sadece birisidir.

Sanayi mektepleri, değişen dünyada, özellikle sanayi için becerikli, kalifiyeli elemanlar yetiştirmeyi amaçlamıştır. Bu gibi okullarda bazen hedeflenen amaca uygun bir

(18)

başarı elde edilmiş bazen de başarısızlık yaşanmıştır. Başarısızlıkla sonuçlanmasının yegâne sebebi devletin içinde bulunduğu maddi durum ve buna bağlı olarak okullara gerekli desteğin verilememesidir. Fakat şu da unutulmamalıdır ki, gerek cumhuriyetin ilk yıllarında gerekse daha sonraki yıllarda açılan fabrikaların kurucuları bahsettiğimiz bu sanayi mekteplerinin mezunlarından çıkmıştır. Buradan şu sonucu çıkarmak da mümkündür: bu okullar kurulduktan sonra kısa zamanda yararları görülmese de gelişen Türkiye’nin sanayileşmesinde önemli roller üstlenmişlerdir.

Osmanlı Devleti’nin son yıllarında kurulan bu mektepler, hem kendi zamanlarında hem de daha sonraki Türkiye Cumhuriyetinin gelişmesinde önemli bir roller oynamıştır. Hem sanayi alanında hem de meslekî eğitimin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi birçok iş adamı bu mekteplerden mezun olmuş ülkenin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.

(19)

I.BÖLÜM

EĞİTİMLE UZMANLAŞMA

A. OSMANLI SANAYİLEŞME POLİTİKASI

Avrupa, Rönesans ve Reform hareketlerinden önce ve sonra çeşitli buhranlı dönemler yaşamış, özellikle Sanayi İnkılâbından sonra, bir atılım gerçekleştirmiştir. Bu atılım, sanayisini geliştiremeyen devletleri sıkıntıya sokmuştur. Bu durum, özellikle Osmanlı Devletini etkilemiş, devlet eski gücünü yitirmiş, zamanına göre birçok devletin gerisinde kalmıştır. Bunun sonucunda devlet sanki Avrupa devletlerinin hammadde pazarı haline gelmiştir. XIX. yüzyıl, Avrupa devletleri için, Osmanlı Devleti’nin aksine her alanda önde olduğu bir dönem olmuştur. Bu yüzyılda sanayi inkılâbını başta İngiltere olmak üzere gerçekleştiren Avrupa devletleri, sanayisini geliştirme başarısını gösteremeyen ülkelerin pazarlarını istila etmeye başlamıştır. İngiltere, dünyanın en güçlü üreticisi, en büyük ihracat ve ithalatçısı, tek yatırımcı ve rakipsiz taşımacı durumuna gelmiştir. Hatta dünyanın dört bir yanında sömürgesi olduğu için “üzerinde güneş batmayan ülke” olarak nitelendirilmiştir.

1815’ten sonra, Avrupa’da meydana gelen Napolyon Savaşlarının bitmesiyle, başta Fransa olmak üzere, öteki Avrupa devletleri de sanayileşme çabalarına hız verdiler. Bunun için de himayeci gümrük politikaları oluşturarak yerli sanayiyi canlandırmaya çalıştılar. Bu yüzden yüksek gümrük duvarları oluşturma uygulamaları başlattılar. Bu uygulamayı ilk yapan ise Fransa oldu. Onu, Alman Zollverein Devletleri1ve 1833’te Avusturya izledi. Aynı yıl Rusya da ithalata ağır gümrük koydu. İşte bu durum İngiltere’yi Osmanlı İmparatorluğu pazarına yönelten temel etkenlerden birisi oldu. Osmanlı İmparatorluğu, önemli bir pazar olmasının yanı sıra, sahip olduğu zengin hammadde kaynaklarıyla da İngiliz sanayisi için oldukça büyük önem arz etmekteydi. Bu sırada Avrupa devletleri, yüksek gümrük duvarları politikasıyla kendi sanayilerini korurken, Osmanlı Devleti XVI. yüzyılda Kanunî ile beraber Fransızlara verdiği kapitülasyonlarla kendi sanayisini koruyamıyor dahası Avrupa ülkeleri sahip oldukları kapitülasyonları daha da Osmanlı sanayisi ve esnafı aleyhine sonuçlar çıkarıyordu. Bu arada Avrupa’daki ekonomik gelişmelerin de dışında kalıyordu2. Devlet kendini geliştiremedikçe, sanayisini sanayisi ve esnafı zarar görüyor, bütün ülke hammadde pazarı haline geliyordu. Bu durum Avrupa devletlerinin de işine geliyordu. Çünkü Avrupa devletleri böylece hem hammadde kaynağı sağlıyorlar hem de işlenmiş ürünler için 1Zollverein ya da Alman Gümrük Birliği, bölge içindeki gümrük ve ekonomi politikalarını yönetebilmek

amacıyla kurulmuş bir koalisyon bkz. Davut Dursun, “Almanya”, DİA, İstanbul 1989, s. 512.

2 Rıfat Önsoy, “19. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda Sanayileşme Teşebbüsleri”, Milli Kültür, II/5, (Ağustos, Eylül-Ekim 1980), s. 71–74.

1

(20)

kendilerine hazır bir pazar sağlamış oluyorlardı. Üstelik her ne kadar toprak kayıpları olsa da, kalan topraklar içinde geniş bir coğrafya da kendilerine pazar imkânı sağlıyorlardı. Üstelik daha ilerisi için toprakları paylaşma noktasında da kendilerine uygun zemin hazırlanıyordu.

XIX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Osmanlının sanayi ürünü ihtiyacını karşılayan Fransa, Avusturya ve İsveç artık İngiltere’nin ucuz ihraç malları ile rekabet edemedikleri için İngiltere, Osmanlı pazarında hemen hemen tek başına kaldı. Bu durum 1838 Ticaret Anlaşmasıyla da tescillemişti. İngiltere için Osmanlı Devleti kapitülasyonların da sağladığı kolaylıklarla ideal bir ülke durumundaydı3. Devletin geniş bir coğrafyası vardı savaşlardan yenilgiyle ayrılan bir devletti ve üstelik sanayisi gelişmemişti. Bu durum başta İngiltere ve diğer sanayisini geliştiren devletlerin lehine olmuştur.

Hal böyle iken Osmanlı Devleti sanayi alanında tümüyle geri olduğu söylenemezdi. Gelişmiş sanayi kolu da bulunmaktaydı. Osmanlının en fazla gelişmiş sanayi kolu dokumacılıktı. XIX. yüzyıla gelinceye kadar bu alanda oldukça ileri bir seviyede bulunuyor, iç tüketimde imparatorluğun ihtiyacını karşılamakla kalmıyor, ihracat da yapabiliyordu. Anadolu’da pamuk ipliği ve dokuma sanayi XVII. yüzyıla kadar gelişmiş ve bu yüzyıldan itibaren, tekstil ürünleri ihraç edilmeye başlanmıştı. Hatta İstanbul’da 1719 yılında bir dokuma ve 1721 yılında bir çuha ipekli dokuma fabrikası kurulmuştu. Önemli bir ihraç limanı olan İzmir’den İtalya, Fransa, İspanya, Venedik ve Ceneviz gibi ülke ve merkezlere ipekli, dokuma, yün ve tiftik mamulleri ihracı yapılmaktaydı4. Bu durum aslında sanayisinin gelişebileceğinin bir göstergesiydi. Yine de XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı İmparatorluğu dokuma sanayinde yeterli bir düzeyde bulunmuyordu. Avrupa’dan yapılan kumaş ithalatının ise toplam tüketime göre oranı yüzde üç kadardı. Ankara ve çevresinde üretilen sof ve keçi kılından kumaşlar Avrupa’ya ihraç edilen ünlü Osmanlı ürünleriydi. Aynı yüzyılın sonlarına kadar da bu ihracat canlı bir biçimde sürmekteydi5. Osmanlı sanayisini geliştirmek için çabalar harcıyor ve fabrikalar kuruyordu. Bunu da ilerde olduğu kumaş sanayisi üzerine kuruyordu. Bu durum, sanayileşmenin üzerine düşüldüğünde başarı sağlanabileceğinin de bir göstergesi olmuştur.

XIX. yüzyıla girerken Avrupa’nın gerçekleştirmiş olduğu sanayi devriminin Osmanlıya yansıyan olumsuz etkileri artmış, kendisini teknolojik olarak yenileyemeyen Osmanlı sanayisinin rekabette gerilemesinde ve çökmesinde bu etki birinci derecede önemli

3 Rıfat Önsoy, Osmanlı Borçları 1854–1914, Ankara 1999, s.27–28.

4Adnan Giz, “Anadolu Tarihinde Sanayi Faaliyetlerine Toplu Bir Bakış”, İSOD, 4/39, 15 Mayıs 1969, s.14–15 5Şevket Pamuk, Osmanlı Ekonomisi ve Dünya Kapitalizmi 1820–1913, Ankara 1984, s. 105.

2

(21)

rol oynamıştır. Osmanlı yönetimi bu durum karşısında çeşitli önlemler almaya ve bazı sanayileşme girişimlerine başvurmaya yönelmiştir. Yapılan yeni teşebbüsler, eski mevcut tesisleri genişletmek ve yeni fabrikaların kurulması şeklinde olmuştur. Bütün bu yeni fabrikalar piyasaya yönelik ve ticari amaçlı olmayıp daha çok askeri ihtiyaçları karşılamak üzere açılmıştı6. Çünkü en büyük ihtiyaç bu yöndeydi. Artık savaşlarda alınan yenilgiler artıyor galibiyetle dönülmüyordu. Bu teşebbüsler, sadece devletin elindeki mevcut tesisleri genişletmekle sınırlı kalmıştır. Bazı yeni fabrikaların kurulmasına da gayret edilmiş ise bu yeni fabrikalar piyasaya yönelik ve ticari amaçlı olmamış daha çok askerî ihtiyaçları karşılamayla sınırlı olmuştur.

XIX. yüzyılın ortalarından itibaren başta İngiliz malları olmak üzere yabancı mallar Osmanlı pazarını istila etti. Yabancı rekabeti karşısında Osmanlı sanayi üretimi geriledi. Osmanlı, hammaddelere daha fazla para veren Avrupalı tüccarlara sattığından bu maddelerin fiyatları arttı. Osmanlı esnafı işleyecek hammadde bulmakta sıkıntı çekti hatta bazı maddeleri hiç bulamadı. Bütün bunların yanında Avrupa ülkelerinin kendi gereksinimlerini karşılamak için bazı ürünlerin üretilmesini teşvik etmeleri sonucu Osmanlı yalnız üretimde değil, bu ürünlerin pazarlanması içinde Avrupa’ya bağlanmış oldu7. Kısacası sömürülen bir devlet durumuna geldi. Bu durum devlet ekonomisi içinde kendini iyice hissettirdi.

Tanzimatçılar gittikçe kuvvetlenen Batı rekabeti karşısında yerli sanayinin ancak Avrupa’nın üretim teknik ve yöntemlerini alarak seri imalâta geçmesi suretiyle tutunabileceğine inanmaktaydılar. Fakat çoğu Avrupa’dan satın alınan makinelerle elde edilen, yabancı işçi ve mühendisler tarafından işletilen tesislerden beklenilen sonuç umulduğu gibi olmadı. Yine de devlet adamları devletin sanayisini güçlendirmek için çareler aramış, çalışmalar yürütmüştür. Bu çalışmalar Tanzimat Dönemi devlet adamları tarafından “Sanayi Güçlendirme Operasyonu” olarak nitelendirilmiştir. Bu çalışmaları iki döneme ayırmak mümkündür 8 : Birinci Dönem, 1840–1860, ikinci dönem ise; 1860–1876 yıllarını kapsamaktadır.

1840–1860 yılları arasında uzanan ilk dönemde devletçiliğin ağır bastığı, yani devletin eskiden olduğu gibi ihtiyacı olan malları üretmek amacıyla fabrikalar kurma veya mevcutları geliştirmek yoluna gittiği görülür. Devletin bu girişimi, Batı'daki üretim usullerinin Osmanlı geleneksel üretim usulüne üstünlüğünün anlaşılmağa başladığı bir 6 Önsoy, Sanayileşme Teşebbüsleri, s. 76.

7Orhan Kurmuş, Emperyalizmin Türkiye'ye Girişi, Yordam Kitap, 1. Baskı, Ankara 1982, s. 36.

8Rıfat Önsoy, “Tanzimat Dönemi Sanayileşme Politikası 1839–1876, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, II/2, Ankara 1984, s. 7.

3

(22)

döneme rastlamaktadır. Yani bir bakıma üstünlüğün kabul edildiği bir dönemdir. Bu dönem başka bir deyişle, Avrupa devletlerinin Osmanlı pazarlarını ele geçirmek için mücadele verdikleri bir sırada karşı tedbir olarak düşünülmüştür. Bu dönemde yapılan belli başlı çalışmalar ise şunlardır;

—İslimiyye’de, II. Mahmut zamanında kurulan bir yün iplik ve dokuma fabrikasının Avrupa’dan ithal edilen modern makinelerle teçhiz edilerek fabrika müdürlüğüne Avrupa’yı yakından tanıyan Kâmil Paşa'nın getirilmesi,

—1840’ların ortasında üretime geçen, demir döküm ve dokuma atölyeleri ile bir tersaneden müteşekkil Bakırköy Sanayi Sitesinin kurulması,

—Ordunun ihtiyacı olan demirden mamul araç-gereç ve silahların yapımı amacıyla Zeytinburnu Sanayi Sitesinin kurulması,

—Yine ordunun kumaş ihtiyacını karşılamak gayesiyle 1843’de İzmit Çuha Fabrikası’nın kurulması,

—1840’ların ortasında faaliyete geçen Hereke Dokuma Fabrikası’nın Avrupa’dan getirilen modern makinelerle donatılması,

— Çubuklu Billur Fabrikası’nın kurulması,

— 1842’de Balıkesir Çuha Fabrikası’nın üretime başlaması, — Beşiktaş’ta bir demir dökümhanesinin kurulması,

— Varna yakınlarında on iki fırınlı demir dökümhanelerin kurulması, —1846’da İzmir Kâğıt Fabrikası’nın kurulması,

—Kumaş fabrikalarının ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla 1852’de Bursa’da bir İpek İpliği Fabrikası'nın kurulmasıdır9.

Görüldüğü gibi devlet; köklü bir sanayileşme yoluna gitmiş; bunun için yurt dışından modern araç-gereçler getirtilmiştir. Yeni fabrikalar kurulmuş; bunların başına yetenekli, tecrübeli ve Avrupa’yı tanıyan kişiler atanmıştır. Sanayi ise daha çok dokuma ve kumaş sanayisi üzerine ve ordunun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik fabrikalar kurulmuştur.

9Mehmet Seyitdanlıoğlu, “Tanzimat Dönemi Osmanlı Sanayi (1839–1876)”, Türk Modernleşme Tarihi Araştırmaları Sempozyumu, Ercüment Kuran’a Saygı, Ankara 2006, s. 263–278.

4

(23)

Diğer dönemde Tanzimatçılar ekonomiyi içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtarabilmek amacıyla 1860’ların başından itibaren bir takım yeni tedbirler aldılar. Bu tedbirleri de şu şekilde sıralayabiliriz:

a) İthal gümrüğünün artırılması,

b)İmparatorlukta üretilen malların kalite, çeşit ve fiyatlarını görmek, üreticinin sorunlarını tespit etmek, başarılı olanları ödüllendirmek amacıyla İstanbul’da bir sergi açılması,

c) Sanayinin ihtiyacı olan kalifiye eleman yetiştirmek amacıyla sanayi mekteplerinin açılması,

d) Islâh- Sanayi Komisyonu’nun kurulması10.

Alınan bu önlemlerle, sanayi konusunda geri kalmışlığı bertaraf etmek, gümrük gelirlerini arttırmaya çalışmışlardır. Bunları yaparken aynı zamanda sanayi konusunda eğitimli kişilere ihtiyaç duyulduğu için, kalifiyeli elemanlar yetiştirmek amacıyla sanayi mekteplerinin kurulması da kararlaştırılmıştır. Sanayi konusunda tecrübeye önem verilmiş; özellikle sanayii geliştirmek amacıyla 1868 yılında İstanbul’da bir sanayi mektebinin açılmıştır. Bu mektepte, demircilik, marangozluk, dökümcülük, makinecilik, mimarlık, terzilik, kunduracılık ve ciltçilik gibi bölümler açılarak, kalifiye ustalar yetiştirilmeye başlanmıştır11.

Yine bu esnada çözüm aramaları devam etmiş ve yine bu dönemde önemli adımlar atılmıştır. Özellikle 1860 sonrası sanayileşme çabaları içerisinde girilmiş ve Islâh-ı Sanayi Komisyonu kurulmuştur.

Islâh-ı Sanayi Komisyonunun Talimatnamesi ise şu şekildedir;

1. Komisyonun bir başkanı, sanayi ve küçük sanatları tanıyan lüzumu kadar daimi üyesi, iki kâtip ve bir mukayyidi bulunacak, gerektiği zaman toplantılara çağrılmak üzere çeşitli devlet dairelerinden seçilen yine lüzumu kadar tabii üyesi olacaktır,

2. Komisyon üyeleri, cuma ve pazardan başka her gün en az beş saat çalışacak ve boş vakit geçirmeden her türlü sanat şubelerinin en kısa zamanda gelişmesi çarelerini arayacak ve olumlu buluşlarını meydana koyarak ödüle hak kazanacaklardır,

10 Önsoy, Sanayileşme Teşebbüsleri, s. 75–77.

11 Bayram Kodaman , “Tanzimat’tan Meşrutiyet’e Kadar Sanayi Mektepleri”, Birinci Uluslararası Türkiye’nin Sosyal ve Ekonomik Tarihi Kongresi, Ankara 1980, s.287–299.

5

(24)

3. Esnafın eskisi gibi ayrı ve dağınık olarak sanatlarını icra etmelerinde yarar yoktur. Aralarında sermaye toplayarak bir şirket kurmaları ve birlikte çalışmaları gerekmektedir. Keşane, saraçhane, altın varakçı esnafı ve İstanbul’un çeşitli yerlerindeki tabakhaneler bu şekilde birleştirilecek ve onlar gibi birleşme dilekleri komisyona havale edilen mumcu, demirci, dökümcü, doğramacı, divitçi ve mürekkepçi esnafının ve bundan sonra dilekleri havale edilecek olanların sanat ve hallerine göre durumlarının düzenlenmesine çalışılacaktır,

4. Kurulan şirketler bir yönetim kurulu tarafından yönetilecek, esnaf kethüdaları kurulun başkanı, güvenilir işadamları da kurul üyesi olacak, kendilerine şirketin sâfi kârından uygun pay verilecektir,

5. Devletin ihtiyaçlarını bu şirketlerin mamullerinden karşılamak için komisyona her daireden bir memur atanacak, bunlar komisyonun tabii üyesi sayılacaktır. Hangi daire mal alacaksa, o daire temsilcisinin katılmasıyla durum incelenerek mazbatalar düzenlenecektir,

6. Sanayi mamullerinin sürümü ve değeri, gayet saf, halis, dayanıklı ve bununla beraber güzel ve gösterişli yapılmasına ve fiyatlarının da ucuz olmasına bağlıdır. Komisyon çalışmalarının temel ilkesi olan bu prensibin bir an önce sağlanmasına çalışılacak ve hemen sağlanması mümkün olmayan işlerin yerli ve yabancı uzmanların yardımıyla derece derece gerçekleştirilmesine olağanüstü bir çaba harcanacaktır. Bu arada bilgi sahiplerinin ileri sürdükleri makul tekliflere önem verilecektir,

7. Sanayi mamullerinin bilirkişiler ve uzmanlar marifetiyle ölçüleri, kâr miktarları tespit edilerek, mümkün ve münasip olanların satış fiyatları da tayin olunarak gazetelerle yayınlanacak ve bu düzene giren sanayicilerin hiçbir vakit bozuk ve uygunsuz şeyler yapmasına meydan verilmeyecektir. Noksan ve hileli şeyler yapan ve satanlar olursa komisyonun ihtarıyla Şehremaneti tarafından cezalandırılacaktır,

8. Her kim yeni bir şey icat ederse komisyona sunacak, lâyık görülürse kendisine imtiyaz verilecektir. Sanayicilerin arasında sanatlarının birbiriyle olan ilişkileri bakımından bir anlaşmazlık çıkarsa komisyon çağırılarak anlaşmazlığın giderilmesine çalışacaktır,

9. İstanbul’da bal ve yağ mumu yapanlar birleşerek şimdilik 15.000 altın sermayeyle, Hazine-i Hassa tarafından yaptırılan ancak uzun süreden beri boş olan fabrikada çalışmalarına müsaade edilirse ucuz mum yapacak ve tüm demirciler de birleşerek 25.000 altın sermayeyle makine ve alet imal edeceklerini bildirmiş ve bu konularda verdikleri dilekçeler komisyona havale edilmiş olduğundan, umuma faydalı olan bu işlerin desteklenerek meydana getirilmesi, komisyonun takdir edilmesine yol açacaktır,

(25)

10. Sanayimizin gelişmesi için padişahın gösterdiği ilgi duyulup etrafa yayıldıkça memleketin öteki şehirlerindeki esnafın da sanatlarını geliştirmesine vesile olacağı umulduğundan Ankara sofu ve buna benzer taşra mamulâtı hakkında gereken uyarmaları yapmaya komisyon yetkili bulunacaktır12.

Komisyon, Avrupa’yla rekabetin baskısıyla çökmüş bulunan, yerli sanayii korumak amacıyla kurulmuştu. Bu komisyonun öncelikli hedefi, Osmanlı lonca geleneğinin tekrar canlandırılmasıdır. Bu noktada şirketler kurulması kararlaştırılmış ve bu kurulacak şirketlerin başına esnafların getirilmesi de amaçlanmıştır. Bu komisyon için, günümüz sanayi ve ticaret odalarının temeli de diyebiliriz. Gerçek manada gerçek bir amaca ulaşmak için eğitimli kişiler seçilmiş, esnaf ve sanayi erbabını tanıyan kişilerden oluşması amaçlanmıştır. Teşvik için hediyeler, ödüller de konulmuştur. Ancak komisyonun süresi, satış fiyatlarından, kâr durumuna kadar her alanda etkili olmak istediğinden dolayı için kısa ömürlü olmuştur. Avrupa’daki benzerlerine gibi teşkilâtlandığı anlaşılan komisyonun ilk işi, Batı’da olduğu gibi, durumu günden güne daha da bozulan küçük esnafı şirketler halinde birleştirme meselesi oldu. Ayrıca komisyon üyelerinin çalışma saatleri de belirlenerek boşa vakit geçirmemeleri istenmiştir. Bu istek, sanayileşme ve küçük esnafı koruma niyetlerinin ciddiyetini ortaya koymaktadır. Ancak alınan bütün olumlu neticelere rağmen devletin ekonomi politikasındaki istikrarsızlık yüzünden büyük ümitlerle kurulan bu komisyon, 1873’de feshedildi13. 1873’e kadar çalışan komisyon, özel teşebbüsü geliştirmek amacıyla esnafı şirketler halinde birleştirme çabalarına öncülük etmiştir14. En önemli katkısı da şirket olgusunu topluma kazandırması olmuştu.

Ayrıca bu komisyon sonucunda yeni şirketlerin kurulmasını teşvik etmek, mevcutların gelişmesine imkân sağlamak amacıyla aşağıdaki imtiyazlar da verilmişti. Bu imtiyazlar:

1. Teşkil olunan şirketlere on iki yıl müddetle imtiyaz verilecekti,

2. İmal edecekleri eşya ile dışarıdan ithal edecekleri makine, alet ve maddeler altı yıl müddetle damga ve gümrük resminden muaf tutulacaktı,

12İhsan Satış, “Islah-ı Sanayi Komisyonu ve Şirketlerin Teşekkülü: Debbağ Şirketi Örneği”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Hatay 2012, IX/18, s. 420–421, Ayrıca Bkz. Giz, Islah-ı Sanayi Komisyonu, s. 16–19.

13İsmail Yıldırım, “XIX. Yüzyıl Osmanlı Ekonomisi Üzerine Bir Değerlendirme (1838–1918)”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, XI/2, s. 313–326, Elazığ 2001.

14 Giz, Sanayi Faaliyetleri, s. 16.

7

(26)

3. Esnafın usta, kalfa ve çırakları için kabiliyetli görülenlerin eğitilmesi amacıyla bir mektep açılacaktı,

4. Resmi daireler ihtiyacı olan eşyaları tercihen bu şirketlerden alacaklardı15.

İmtiyazlar daha çok yerli esnafın ve yerli sanayinin kurulmasına yönelikti. Alınan kararlarla ve verilen imtiyazlarla hem Avrupa ile rekabet arttırılmak istenmiş hem de yetenekli kişilerin eğitilmesi amaçlanmıştır. Yine aynı şekilde ürettikleri malzemelerin elde kalmaması için devletin resmi dairelerinin ihtiyaçlarını bu şirketlerden alma yoluna gitmiştir. Gerek alınan önlemlerle gerek düşüncelerle sanayi konusunda yetenekli, eğitimli bireyler yetiştirmek amaçlanmıştır. Böylece, eğitime çok büyük önem verildiği açıkça görülmektedir. İstanbul Sanayi Mektebinin açılması, yetenekli kişilerin eğitilmesi, sanayiyi geliştirebilmenin ancak kaliteli eğitimle mümkün olabileceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Tabi ki diğer kararlar ve uygulamalar da sanayinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Fakat sadece onlarla yetinilmemiş eğitime de önem verilmiş olduğunun bir göstergesi olmuştur.

Osmanlı sanayisinin gelişmesini engelleyen diğer faktörlere gelince: Bunların başında yabancı devletlerle imzalanan ticaret anlaşmaları gelmektedir. Verilen kapitülasyonlar devletin güçlü zamanlarında lehine, devletin güçsüz zamanlarında ise aleyhine bir durum olmuştur. Ayrıca kapitülasyon verilen devlet sayısının fazla olması, durumun kötüleşmesinde daha fazla etkili olmuştur. Düşük tutulan ithal gümrüklerinden istifade eden Avrupa ürünleri kısa zamanda Osmanlı pazarlarını ele geçirerek yerli malları saf dışı etmiştir. Batılılaşma hareketleriyle birlikte XIX. yüzyılda askerî ve sivil kesimin kıyafetlerinde Batı modelinin alınması, bazı Avrupa usul ve adetlerinin Osmanlı toplumuna girmesi de Avrupa mallarının kullanımını artıran bir sebep olmuştur.

Bütün imkânsızlıklara ve olumsuzluklara rağmen XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren bütün dünya da olduğu gibi Osmanlı Devleti de bir kalkınma, sanayileşme hamlesi içinde olmuştur. Tanzimat’tan itibaren Osmanlı devlet adamları ekonominin, özellikle sanayinin çöküşünü görerek, sanayi kurtarmak ve geliştirmek amacı ile bir gayret içine girmişler; görüşlerini dile getirmişler, kararlar almaya ve uygulamaya çalışmışlardır. Ancak devletin içinde olduğu durumda belliydi. İç çekişmeler, isyanlar ve savaşlar gibi sebeplerin yanında kapitülasyonlar ve bazı ticaret anlaşmalarının olumsuz etkisi, bu çalışmaları kötü etkilemiş ve Osmanlı yönetiminin Avrupa tipi sanayi tesislerini ülkeye kazandırma gayretleri istenilen sonucu verememiştir. Devletin önemli gelir kaynaklarının, Duyûn-ı Umumiye ile

15 Önsoy, Sanayileşme Teşebbüsleri, s. 78.

8

(27)

Avrupalı alacaklıların denetimine verilmesi, olumsuz mali şartlar, büyük miktarlarda dış borçlanma sadece iktisadi bağımlılığı getirmemiş, aynı zamanda Osmanlı dış politikasında siyası dış bağımlılığa da yol açmıştır. Bu durum, en çok İngiltere’nin işine yaramıştır. Çünkü İngiltere’nin Osmanlı devletini kendisinin bir sömürgesi olarak görmesi, onu diğer devletlere karşı korumasına neden olmuştur. Bu durum, İngiltere’nin korumacı bir devlet olduğundan değil, kendi sömürgelerini başka bir devletin eline kaptırmak istememesinden kaynaklamaktadır. Yine aynı zamanda bu bağlamda alınan kararlar veya ileri sürülen, icraata geçen fikirler olmuş olsa da, hem yukarıda sayılan sebeplerden hem de devletin içinde ulaşım, haberleşme ve üretilen malın pazarlanması gibi sıkıntılar olduğu için çok da başarılı olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.

B. MESLEKÎ EĞİTİM

Osmanlı Devleti kurulduğundan itibaren eğitime önem vermiştir. Genelde bilimin gelişmesi için çaba sarf etmiştir. Fethettikleri yerlerdeki önemli bilim adamlarını yanlarında saraya getirmiş, onlara her türlü imkânı sağlamaya çalışmıştır. Padişahlar bile, bu yöndeki çalışmalara bizzat katılmış, bilim adamlarına ilmi münazaralar yaptırmıştır. Halk için medreseler yapılmış ve bu medreseler vakıflar sayesinde kendilerini idare ettirmişlerdir. Padişahların veya hatunlarının kurduğu vakıflarda eğitime destek verilmiştir. Klasik dönem diye adlandırdığımız bu dönemde eğitim ve bilim üst seviyelerdeydi. Bununla paralel olarak devletin gücü de en üst seviyelerdeydi. Fakat ne zaman eğitim kurumları bozulmaya ve bu kurumların başına liyakatsiz kişiler gelmeye başladı devletin gücü de aynı oranda azalmaya başlamıştır.

Osmanlı Devleti’nde meslekî ve teknik eğitimin ilk örneği, devletin kuruluşunda rol oynayan ve Müslüman Türk toplumunun ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına direkt etki eden Ahilik teşkilatında görülmektedir. Nitekim esnaf, sanatkâr ve meslek erbabına yön vererek çalışmalarını düzenleyen bu meslekî ve ahlakî kurum, eğitimin devlet görevi olmadığı dönemlerde, aynı zamanda bu hizmeti de görmekteydi16. Ahilik, eğitimde İslâm ahlakını prensip edinmiştir. Temel ahlakî ilkeleri, cömertlik, edep-hayâ, ibadete ağırlık vermek, dünyaya düşkün olmamak, nefsinin esaretine girmemek, iyiliği tavsiye, kötülüğü engellemek, helalinden kazanmak şeklindedir. Ahilikte iş başındaki eğitim kalfa ve ustalar tarafından veriliyordu. Akşamları teorik eğitim de verilir ve bu eğitim iş hayatında uygulanırdı. Diğer taraftan esnafın belli usul ve kaidelerle bir düzen içinde çalışması ve bunu alışkanlık haline getirmesi gerekiyordu. Ahilikte aynı zamanda askeri eğitim de veriliyordu. Bu kapsamda, 16Mehmet Ali Yıldırım, Tanzimat Dönemi Meslek Okulları, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2010, s. 146.

9

(28)

silah kullanma, haberleşme, destek ve ikmal hizmetleri, sır saklama, dayanıklılık gibi konulara değiniliyordu. Ahilikte eğitim kolaydan zora doğru gerçekleşiyor ve soru-cevap, örnek olma metodu gibi farklı yöntemler uygulanıyordu. Aynı zamanda kişinin toplumdaki yerine göre yiğitlik, ahilik, halife, şeyh ve şeyhü’l-meşayih gibi rütbeler aldığı görülür. Çocuk, üstadının aracılığı ile zaviyeye gidebilmekte ve burada fütüvvet name veya yönetmelik, Kur’ân-ı Kerîm, tarih ve biyografiler, tasavvuf, Türkçe, Farsça, Arapça, edebiyat ve raks öğretimi yapılırdı Kendi içinde bir eğitim kurumu gibi görev yapmaktaydı. Bir usta-çırak ilişkisi de vardı. Böylece kendi içinde bir düzeni bulunmaktaydı. Bu düzen hem esnafı hem de meslekî eğitimi kendi içinde organize ediyordu17.

Ahilik, eğitim süreci içinde, akli ilimlerin yanında dini ilimleri veren bir kuruluş olarak hizmet vermekteydi. Ayrıca ahilik usta-çırak ilişkisine dayanması, bir meslekî eğitim veren kuruluş olma özelliğindedir. Bu meslekî eğitim modern anlamda değil kendi içinde oluşmuş bir sistem üzerine dayanmaktaydı. Bu eğitimin, XIX. yüzyılda eğitimin artık modern veya batı tarzda olması gerekiyordu. Yani değişen dünyaya ayak uydurmak gerekiyordu. Fakat modern veya batılı modelde meslekî konuda eğitim hiç yok değildir; sadece zamanın şartlarına uygun değildi. Ayrıca esnafı da kontrol altında tutarak bir denetleme özelliği bulunmaktaydı.

Meslekî ve teknik eğitimin Osmanlı Devleti’ndeki batılı anlamda ortaya çıkışı genelde XIX. yüzyıl başlarına rastlar ve Tanzimat dönemi ile birlikte hız kazanır. Bu amaçla Avrupa’dan uzmanlar getirilmesi, Avrupa’nın çeşitli şehirlerine farklı meslek alanlarında öğrenciler gönderilmesi, meslekî kitapların ve makalelerin çevrilmesi gibi faaliyetler Osmanlı Devleti’nin Batı örnekli çalışmalarda geç kalınmış faaliyetleri olmakla birlikte sanayi tarihimizin başlangıcı sayılabilecek atılmış önemli adımlar olmuştur. Bu ilk adımlar en çok ihtiyaç olan ordu için yapılmıştır. XIX. yüzyıl başlarına kadar Avrupa’daki teknolojik gelişmelerin takibi ve transferi, Osmanlı ordusunun modernleştirilmesi üzerinde gerçekleştirildi. 1734 yılındaki Hendesehâne ve 1773’teki Mühendishâne-i Bahrî Hûmâyun ile 1795’de açılan Mühendishâne-i Berr-î Hûmâyun, çağdaş teknik-eğitim müesseselerinin ilk örnekleri olmakla beraber askerî amaçlara yöneliktiler 18 . Buna ek olarak devleti sanayileşmeye yönelten ekonomik nedenler de yine bu doğrultudaydı. İlk sanayi tesislerinin

17 Seyit Taşer, “Ahîlikten Okul Müfredatlarına Sanat ve Meslek Eğitimi (Konya Örneği)”, Ahilik, Ahilik Teşkilatı ve Konya’daki İzleri, Yeni İpek Yolu Konya Ticaret Odası Dergisi, Konya Kitabı Özel S. XIV, Konya 2013, s. 97.

18 Kemal Beydilli, Türk Bilim ve Matbaacılık Tarihinde Mühendishâne Matbaası ve Kütüphânesi1776–1826, İstanbul 1995, s. 23–94.

10

(29)

çoğu yine askerî malzemeleri üretmeye yönelikti. Bunları ülke içerisinde üreterek masraflarını azaltma amacıyla kurulmuştu19. Çünkü devlet hem çok savaşıyor hem de eskisi gibi savaşlardan galibiyetle ayrılmıyordu. Galibiyetle ayrılmadığı için herhangi bir toprak veya tazminat almıyor aksine toprak kayıpları yaşanıyor hatta kimi zaman tazminat ödemek zorunda kalıyordu. Artan bu yenilgiler ve ekonominin sıkıntılı olması ya vergi tahsilâtını hızlandırmakta ya da yeni vergiler koyulmaktaydı. Alınan her yenilgiler halkın üzerinde ayrı bir yük, ayrı bir masraf oluşturmaktaydı.

XIX. yüzyıl başlarından itibaren ülkede kurulmaya başlanan fabrikaların makine, motor teknolojisi Avrupa’dan ithal edildiği gibi aynı zamanda işletilmesi de yabancı iş gücüne bağımlıydı. Yani Avrupa makinesiyle, Avrupa malzemesi kullanılarak, Avrupalı ustaların imal ettiği ürünlerin yalnızca üretim yeri Osmanlı topraklarıydı. İşte bu bağımlılık, fabrikalar kurmak için girişimlerde bulunarak ticaret dengesini korumayı hedefleyen idarecileri, modern sanayi eğitiminin de yaygınlaştırılmasına sevk etti20. Bu yüzden Osmanlı coğrafyası içinde kalifiyeli elemanlara ihtiyaç vardı. Bu amaçla askerî amaçlı da olsa sanayinin ve fabrikalarda kullanılan teknolojinin prensiplerini öğrenmek için Avrupa’ya öğrenciler gönderildi 21. Avrupa’dan ustalar getirtildi. Mesela; Almanya’nın Berlin şehrine 1883 yılında ziraat tahsili için altı öğrenci yollanmıştır. Bu öğrenciler kimi zaman başarılıydı kimi zamanda başarısızdı. Mesela; 1896 yılında Ziraat eğitimi alan üç öğrenci Fransa’daki “Alzor” adı verilen Baytar Mektebi’nden başarısızlıkları dolayısıyla geri çağrılmışlardır22. Yine meslekî alanlarda ülke içinde okunması için Fransa’dan risaleler gönderilmiştir. Ziraî alanda kitaplar tercüme edilmiştir. Bu kitaplar;

1- Fransa Zira’ati: Kuzey Eyaletlerinden Haute Garonne ve Hautes-Pyrénées ve Kuzey sahilinde Tours’la ve l’Aude ve l’Isére bölgesi ziraatı ile ilgilenenlerin yazdıkları bir eserdir,

2- Felahât-ı Mufassala ve Mahsusa adlı Layet Picard’ın eseri. Bu eser Batı Eyaletleri içinde bulunan Deux-Sévres arazisinin ziraat ilmine dair bilgileri ihtiva etmektedir,

19Ekmelettin İhsanoğlu, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Bilim, Teknoloji ve Sanayide Modernleşme Gayretleri”, Osmanlı Bilimi Araştırmaları II, İstanbul 1998, s.17.

20Yıldırım, Tanzimat Dönemi Meslek Okulları, s. 148–149. 21 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C.V, Ankara 1983, s.162.

22Ayşin Şişman, “Osmanlı Devleti’nde Batılı Anlamda Meslekî ve Teknik Eğitimin Doğuşu”, Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Uşak 2008, I/1, s. 36.

11

(30)

3- Alman zira’atinin mektebleriyle nizamatına ve usul ve ihtira’at-ı cedideleriyle amaliyyatına dair adlı Revaillé’nin eseri,

4- Mebadi-i Fenn-i kimya ve fizika ve arazi fenninin ilm-i felahate tatbiki adlı Kalpa’nın eseri,

5- Felahât-i Amelliye başlıklı Dambazel’in risalesi,

6- Kont Gasparen tarafından yazılan Mebahisü’l-felaha adlı eserin ikinci ve üçüncü ciltleri,

7- Molle tarafından yazılan Cezayir Arazisi Ziraatine dair iki cilt kitap, 8- N. de Tort’un Fransa arazisi kavanini şerhi kitabı,

9- Delafon’un boynuzlu hayvanata mahsus olan bazı emraz-ı sariye üzerine malumatı,

10- Delafon’un büyük hayvanatın emraz-ı sadriyyesine dair kitabı, 11- Delafon’un hayvanatın veba illetine dair kitabı,

12- Molle’ninFenn-i ziraatin mebadisi isimli risalesidir23.

Osmanlı meslekî alanını gelişmek için, Batı’nın meslekî alanda gelişmişliğini öğrenmek üzere Avrupa’ya öğrenciler yollamıştır. Çünkü ülkesinde kendi elemanlarıyla üretim yapmak istiyordu. Ayrıca yurt dışına giden bu öğrenciler, geldiklerinde yine öğrendiklerini başkalarına aktaracağı için bu bilgi silsilesi birbirine aktarılarak devam edecekti. Yine yurt dışından kitap tercümeleri yaparak meslekî alanlarda ilerlemek istemiştir. Bu eserler, her ne kadar ziraat alanında olsa da meslekî alanlara artık önem verildiğinin bir göstergesi olmuştur. Böylece ziraat alanında Batı üstünlüğü kabul edilmiş, onların eserleri Osmanlı öğrencileri için kaynak teşkil etmiş; okullarda okutulmuştur. Çünkü biliniyordu ki, gerekli hammadde olsa da eğitim açısından yoksunluk vardı. Kısacası bilgili ve becerikli eleman eksikliği vardı.

Aynı şekilde İstanbul Sanayi Nefise Mektebi de Fransa’da bulunan “L’ecole Des Beaux-Arts” sanat okulu örnek alınarak açılmıştır. Fransa’da, eğitim gören öğrenciler yurda döndüğünde aynı mektepte hocalık yapmışlardır. Fransa’daki bu okulun sanat ve eğitim anlayışını, İstanbul’daki benzeri okullarda da yansıtmışlardır. Diğer sanayi mektepleri ise İstanbul’u örnek almışlardır; dolayısıyla bu okulların tamamının Fransa’daki “L’ecole Des

23Şişman, Meslekî Eğitimin Doğuşu, s. 37–38.

12

(31)

Beaux-Arts” etkilendiğini söyleyebiliriz. Gerek okulun eğitim yapısı gerekse okulun yönetim şekli, Paris’teki modele göre işlemektedir. Okulda yapılacak eğitim, kayıt olacak öğrencilerin yaşları, atölyelerin çalışmaları gibi özellikler Paris Güzel Sanatlar okulu örnek teşkil etmiştir24. XIX. yüzyılda Fransa sadece bu okullarda değil hemen hemen her alanda Osmanlı kurumları üzerinde etkili bir ekol olmuştur. Kurulan kurumların işleyişinde, mimari tarzlarında Fransız etkisi görülmektedir. Buna bağlı olarak İstanbul ve diğer yerlerde kurulan sanayi mekteplerinde de Fransa ekolü benimsenmiştir. Eğitimin idare yapısı, mimari tarzları ve eğitim görme şekli Fransa ile benzerlik göstermektedir.

Tüm bunlara ek olarak ülkenin sanayi ve ilimde ilerlemesini sağlamak amacıyla bir tercüme heyetinin kurulması kararlaştırılmıştır. Bu heyet, ihtiyaç duyulan eserlerin bilginin ve geri kalmışlığın ihtiyacını karşılayacağı düşüncesiyle kurulmuştur. Ülke gençlerinin yabancı dil öğrenmesinin veya öğretilmesinin büyük sıkıntılara yol açacağı düşüncesi etkili olmuştur. Buna istinaden tercüme heyetinin kurulmasına dair irade şu şekildedir25:

Atûfetli efendim hazretleri

Avrupalılar ekser-i ulûmu tevsî‘ ve ta‘mîk ederek her nev‘ fünûn ve sanâyi‘-i mütekaddimînin vâsıl olamadığı dereceye îsâl eylemiş oldukları misillü Memâlik-i Şahane ahalisinin dahi işbu ulûm ve fünûn-ı cedîdeden müstefîd olmaları arzu olunmakda ise de bunları tahsil eylemek mutlaka Fransızca veyahud diğer bir ecnebi lisanı ta‘allümüne muhtac bulunduğu cihetle su‘ûbet ve müşkilâtı mûcib olduğundan ve sadr-ı İslâmda hulefâ-yı Abbasiye ve muahharan bazı selâtîn-i izâm-ı Osmaniyye zamanlarında Yunan ve Latin ve sair elsineden Arabîve Türkî'ye pek çok müellefât-ı nâfi‘anakl ve tercüme kılınmış idüğüne binâen gerek lisan-ı celîl-i Osmanî ıslâhât-ı ilmiyece zamanın muhtac olduğu dereceye îsâl olunmak ve gerek bi'l-cümle mekâtib ve ahali için iktizâ eden kütüb ve resâil ve saire tercüme ve te’lif etdirilmek üzere Maârif Nezâreti taht-ı idaresinde bir cemiyet-i mahsusa teşkili ve yazılan nizâmnâme lâyihası mûcebince bir reis ve iki musahhih ile azâsının vezâif-i memuriyetleri istîzânına dair nezâret-i müşârun-ileyhânın tezkire-i mufassalası üzerine Meclis-i Vâlâ'dan kaleme alınan mazbata arz ve takdim kılındı. Meâlinden müstebân olduğu vechile vâkı‘anterakkî-i servet ve sâmân-ı ahaliyi mûcib olan esbâbın birincisi fünûn-ı adîde ve ulûm-ı cedîdenin tahsili olduğu hâlde iktisâbında olan su‘ûbet hasebiyle intişâr-ı maârif madde-i mühimmesi buraca derece-imatlûbeye varmamış idüğünden sâye-i kudret-vâye-i hazret-i padişahîde bu emr-i mühimin bir kat daha teksîr ve intişârı zımnında cemiyet-i mezkûrenin teşkili muvâfık-ı kaide-ihikmet ve maslahat olacağına mebnî lâyiha-i mezkûrenin bazı mahalleri tashih ve imtiyâzlı olarak kütüb tercüme ve te’lifiyle tab‘ ve neşr etmek isteyenler için dahi bir madde-i mahsusa ilân olunmuş ve nâfi‘a tahsisâtından olarak reis-i cemiyete iki bin ve iki musahhihe binerkuruş maaş ve mütercim ve müelliflere icab etdikce Maârif Meclisi ma‘rifetiylei‘tâ olunmak üzere senevî yüz bin kuruş mükâfât akçesi tahsisinde görülen sarâhat muvazzaf ve mikdar-ı muayyen ibarelerine tahvîl kılınmış ve tahsisât-ı merkûmeden evvel cemiyetin vücuda getireceği âsâr-ı nâfi‘a bilinip ihtiyar kılınacak masârıfın kemiyet ve keyfiyeti ona nisbetle ve lâyıkıyla tebeyyün etdirilmek üzere mebâliğ-i mezkûre bir sene müddetle tahsis olunarak işbu müddet hitâmında cemiyetin tercüme etdiği kitablar Meclis-i Vâlâ'da bi'l-mütâlaa görülecek muhassenâta kıyasen tahsisât-ı merkûmenin tezyîd veya

24Daha ayrıntılı bilgi için bkz. Derya Uzun Aydın, “Sanayi-i Nefise Mektebi ve Paris Güzel Sanatlar Okulu ‘L’ecole Des Beaux-Arts’ Üzerine Bir Değerlendirme”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, II/6, Eylül 2014,s. 74–81.

25 BOA.,İ. MVL,17 Za. 1281, 529/23733_5.

13

(32)

tenkisi caiz olacağından ol vechile icra-yı icabının nezâret-i müşârun-ileyhâya havalesi tezekkür olunmuş olmakla ol bâbda her ne vech ile irâde-i seniyye-i hazret-i padişahî müteʻallik ve şeref -sudûr buyurulur ise ona göre hareket olunacağı beyânıyla tezkire-i senâverî terkîm kılındı, efendim.

Fî 16 Za. sene 1281

Ma‘rûz-ı çâker-i kemîneleridir ki

Hâme-zîb-i ta‘zîm olan işbu tezkire-i sâmiye-i âsafâneleriyle evrak-ı melfûfe manzûr-ı maârif-nüşûr-ı hazret-i cihanbânî buyurulmuş ve tezekkür ve istîzân kılındığı üzere cemiyet-i mezkûrenin teşkili ve teferruâtının icrası hususunun nezâret-i müşârun ileyhâya havalesi şeref-sünûh ve sudûr buyurulan emr u fermân-ı isabet-beyân-ı cenâb-ı şehriyârî mantûk-ı münîfinden olarak evrak-ı merkûme yine savb-ı sâmî-i Sadâret-penâhîlerine iade kılınmış olmakla ol bâbda emr u fermân hazret-i veliyyü'l-emrindir.

Fî 17 Za. sene 1281”

Belgeden de anlaşılacağı üzere Avrupa’nın ileride olduğu, Fransızca veya diğer ecnebi dillerinin öğrenilmesinin zorunluluğu dikkat çekilerek, İslam devletleri zamanında ve Osmanlı padişahları zamanında tercüme edilen Latin ve Yunan kaynaklarının tercüme edildiği, Osmanlıcanın geliştirilmesi ve gerekse okullar ve halk için ihtiyaç duyulan kitapların tercüme ettirilmesinin ihtiyacı karşılayacağı vurgulanmıştır. Devlet haklı olarak her öğrenciyi yurt dışına gönderemeyeceğinden tercüme hareketlerine hız verilmesi çünkü yabancı dili öğrenmenin zorluğu en azından yabancı dil öğrenene kadar yabancı dillerdeki eserlerin tercümesinin yapılması istenmiştir.

Meslekî alanda eğitimin modernleşmesi sürecinde basit ama önemli bir dönüm noktası vardır. Sultan Adülmecid’in 1845’te Meclis-i Vâlâ ziyareti olmuştur. Bu ziyarette padişah, her surette toplumun cehaletten kurtarılması gereğine işaret etmiştir. Bunun için ilim, fen ve sanayinin kaynağı olan yeni okulların açılmasını ve bunları aynı zamanda ülkenin dört bir yanına yayılmasını da istemiş; konuyla, ilgili devlet adamlarının dikkatini bu yöne çekmiştir. Bunun meslekî ve teknik eğitim açısından ilk yansıması ise yerli tekstil sanayisine kaliteli ve bol miktarda hammadde üretmek üzere 1847 yılında açılan Ziraat Mektebi ile olmuştur26. Sultan da durumun farkında ve ülkenin sanayi alanında gelişmesini istiyor, devlet adamlarına da bu yönde çalışmasını istiyordu. Sultan, sadece meslekî alanda değil ülkenin cehaletten kurulmasını da istiyordu. Ayrıca ziraat mektebinin kurulması ülkenin iyi durumda olan yerden başladığını göstermektedir. Zaten devlet dokuma ve kumaş sanayisi açısından zengindi ve bu alanda ihraç bile yapılabiliyordu.

Bu gelişmelerle paralel olarak, Birinci Meşrutiyet döneminde meslekî ve teknik eğitim alanında oldukça zengin bir okullaşma görülmektedir. Sanayi ve ticaret okullarının

26Yıldırım, Tanzimat Dönemi Meslek Okulları, s. 150. 14

(33)

kurulmasına ayrıca önem verilmiştir. Okulların kurulması hızlandırılmıştır. Bu dönemde açılan bazı okullar şunlardır;

1-Ziraat Ameliyat Mektepleri; Osmanlı tebaasından çiftçi ve esnaf çocukları alınmaktadır. 1910 yılında Adana, Ankara, Bursa, Selimiye ve Selanik’te olmak üzere beş tane Ziraat Ameliyat Mektebi vardır. 1911’de ise Siroz, Manastır, Kosova, Kastamonu, Trablusgarp, Sivas, Erzurum ve Halep’tekilerle beraber mektep sayısı 12’ye yükselmiştir27.

2-Çiftlik Mektepleri; Siroz, Selimiye (Hama), Antalya ve Halep’te kurulmuştur, 3-Amele Mektepleri; Kastamonu ve Trablusgarp’ta olmak üzere 2 amele okulu açılmıştır,

4-Bağcılık, Bahçıvanlık, İpekçilik Ameliyat Mektebi; Aydın, Antalya ve Van’da açılmıştır,

5-Dar’ül-harirler; ipekçiliği fenni bir şekilde öğretmek için kurulmuş okullardır. Bursa, Selanik, Beyrut, Amasya, Antalya ve Mamûr’etü’l-aziz’de açılmıştır28.

6-Sütçülük Okulları; ilk olarak 1910 yılında Halep’te kurulmuştur. Daha sonra Trabzon, Erzurum, Adana ve Ankara’da kurulmuştur. Ziraat ve Ticaret Nezâreti 1913 yılında Fransa’daki “Ecole Ambulantes de Laiterie” ler tarzında Seyyar Sütçülük okulları kurup ülkeyi dolaştırmak için, Avrupa’ya pek çok aletler ısmarlanmış, bu çerçevede Macaristan’a 6 öğrenci de yollanmıştır29.

Osmanlı Devleti’nde açılan diğer meslek okulları; Polis Mektebi, Baytar Muavinleri Mektebi, Şimendifercilik Mektebi, bedayi-i Osmanî, Ameli Ticaret Mektebi, Darû’l-elhân Adliye Mektebi, Mekteb-i Evkâf, Darû’l-hayr-i Ali, Aşcı ve Garson Mektebi, Belediye Çavuşan-ı Mektebi’dir. II. Meşrutiyet devrinde Osmanlı Devleti’nde yükseköğretim büyük bir önem kazanmıştır. Yüksek Meslek ve Teknik okulları arasında; Posta ve Telgraf Mekteb-i Âlisi, Ticaret Mektebi Âlisi, Mıntıka Ziraat Mekatib-i Âlisi, Halkalı Ziraat Mektebi Âlisi, Mülkiye Baytar Mektebi Âlisi, Sanayi-i Nefise Mektebi, Kadastro Mekteb-i Âlisi, Orman Mekteb-i Âlisi, Kondüktör Mektebi, Maliye Mekteb-i Âlisi sayılabilir30.

27 Mustafa Ergün, İkinci Meşrutiyet Dönemi Eğitim Hareketleri(1908–1914), Ocak Yayınları, Ankara 1996, s. 248–249.

28Şişman, Meslekî Eğitimin Doğuşu, 39–40. 29 Ergün, Eğitim Hareketleri, s. 250. 30Şişman, Meslekî Eğitimin Doğuşu, 40.

15

Şekil

Tablo 1:  İstanbul Kız Sanayi Mektepleri 1893–1895 41 Okul  Geçen  Yıldan  Devreden  Ö ğrenci  Yeni  Kaydedilen Öğrenci  Okuldan Ayrılan Öğrenci  Diploma Alan Öğrenci  Kalan Ö ğrenci  Memur ve Öğretmen  Açılış Tarihi  Leyli  Kız  Sanayi  Mektebi  171  89
Tablo 2: 1923–24  yılı Okullardaki Öğrenci Sayıları 45
Tablo 3: 1923–24  Yıllarında Sanayi Mekteplerinde ki Öğrenci Sayısının Mesleklere Dağılımı  v e Öğretmen Sayıları 46
Tablo 4: Cumhuriyet Öncesi Verilen Dersler 113 Yıllar  Sınıflar  Dersler

Referanslar

Benzer Belgeler

Osmanlı’da Ekonomik Sistem ve Siyasal Yapı Arasındaki

1856 yılında Sultan Abdülmecid tarafından yayınlanan Islahat Fermanı’nın bir devamı olarak kurulan Osmanlı Bankası ile ilişkiler inişli çıkışlı devam

Orta Çağ’da büyük bir karanlık içine gömülen Avrupa XV. yüzyıldan itibaren, Katolik Kilisesi’ne kar- şı eleştirilerin artmasıyla bu karanlıktan kurtulmaya

Complete hydatidiform mole with a coexisting fetus (CMCF) is a rare entity, with an incidence of 1 in 22,000-100,000 pregnancies.. It is associated with many complications,

Kalsiyum fosfat çimentosu porozitesi biyolojik olarak kabul edilebilirliği, biyoindirgenmesi ve osteokondüktif (1) özelliklerine bağlı olarak ilaç salınım sistemi

Thus the planned experiment at the improved GIBS set-up gives reasons to hope obtain new experimental data, which will help essentially to clear up the mechanism

Görüldüğü gibi Konsey, 17 Haziran muhtırasında dile getirilen Osmanlı taleplerini ağır bir dille reddetmişti. Hatta, Türk milletinin yönetme kabiliyetinden yoksun bir

Osmanlı pazarının ihtiyaçları, Çerkes kabilelerinin Osmanlı Devleti ile kurduğu ilişkiler, Kırım Hanlığı’nın rutin yağma ve köle akınları gibi