(1)OCAK - ŞUBAT - MART - NİSAN 2020
KÜTAHYA
DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
LİSANSÜSTÜ
EĞİTİM
ENSTİTÜSÜ
Başlangıçlar
(2)Bu dergi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü
Eği-tim Enstitüsü olarak farklı alanlarda ve farklı konularda yazıları bir
araya getirerek siz değerli okuyucular ile buluşturmayı
planladığı-mız Seyir Defteri'nin ilk sayısı. Hem yeni kurulan Lisansüstü
Eği-tim Enstitüsü'ne hem de yayın hayatına yeni başlayan Seyir Defteri
dergisine güzel bir atıf olması temennisi ile bu sayının temasını
“Başlangıçlar” olarak belirledik.
Dergimizin bu sayısında tarihten edebiyata, teknolojiden
gün-delik hayata, geniş bir yelpazede farklı başlangıçlara ve ilklere yer
verdik. Aynı zamanda siz değerli okuyucularımızın keyifle takip
edeceğine inandığımız bazı küçük öneriler de yine Seyir
Defte-ri'nin sayfaları arasında yer alıyor. Seyir Defteri, bundan sonra da
yepyeni konular ve yazılarla yoluna devam edecektir. Dergiyi
ha-zırlama sürecinde yaşadığımız heyecan ve mutluluğu, dergiyi
okurken sizlerin de paylaşmanız en büyük arzumuzdur.
Bu sayıya yaptıkları çalışmalarla katkı sağlayan tüm
yazarları-mıza ve siz değerli okuyucularıyazarları-mıza teşekkürlerimi sunuyorum.
Bundan sonraki sayılarda da farklı konular ve yazarlarla çıktığımız
yoldaki yeni durakları bizlerle paylaşmaya devam etmenizi
temen-ni ediyorum.
Yeni sayılarımızda buluşmak dileğiyle…
başlarken
• Prof. Dr. Şahmurat ARIK
L sansüstü Eğ t m Enst tüsü Müdürü
(3)Bu dergi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü
Eği-tim Enstitüsü olarak farklı alanlarda ve farklı konularda yazıları bir
araya getirerek siz değerli okuyucular ile buluşturmayı
planladığı-mız Seyir Defteri'nin ilk sayısı. Hem yeni kurulan Lisansüstü
Eği-tim Enstitüsü'ne hem de yayın hayatına yeni başlayan Seyir Defteri
dergisine güzel bir atıf olması temennisi ile bu sayının temasını
“Başlangıçlar” olarak belirledik.
Dergimizin bu sayısında tarihten edebiyata, teknolojiden
gün-delik hayata, geniş bir yelpazede farklı başlangıçlara ve ilklere yer
verdik. Aynı zamanda siz değerli okuyucularımızın keyifle takip
edeceğine inandığımız bazı küçük öneriler de yine Seyir
Defte-ri'nin sayfaları arasında yer alıyor. Seyir Defteri, bundan sonra da
yepyeni konular ve yazılarla yoluna devam edecektir. Dergiyi
ha-zırlama sürecinde yaşadığımız heyecan ve mutluluğu, dergiyi
okurken sizlerin de paylaşmanız en büyük arzumuzdur.
Bu sayıya yaptıkları çalışmalarla katkı sağlayan tüm
yazarları-mıza ve siz değerli okuyucularıyazarları-mıza teşekkürlerimi sunuyorum.
Bundan sonraki sayılarda da farklı konular ve yazarlarla çıktığımız
yoldaki yeni durakları bizlerle paylaşmaya devam etmenizi
temen-ni ediyorum.
Yeni sayılarımızda buluşmak dileğiyle…
başlarken
• Prof. Dr. Şahmurat ARIK
L sansüstü Eğ t m Enst tüsü Müdürü
(4)KÜTAHYA
DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
LİSANSÜSTÜ
EĞİTİM
ENSTİTÜSÜ
İmtiyaz Sahibi
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Adına
Prof. Dr. Kâzım UYSAL
Genel Yayın Yönetmeni
Prof. Dr. Şahmurat ARIK
Yazı İşleri Müdürü
Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK
Editör
Alper YILMAZ
Grafik Tasarım
Cem BİLİR • Gözde Ajans
Yayın Türü
Ücretsiz Yerel Süreli Yayın
İletişim
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Evliya Çelebi Yerleşkesi Tavşanlı Yolu 10. Km.
KÜTAHYA
Tel: 0 (274) 443 43 43
Web: http://lee.dpu.edu.tr/
lee@dpu.edu.tr
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
enstitumdpu
@enstitudpu
Baskı
Demirok Matbaa
Kapak Görsel (Çini)
Mehmet GÜRSOY
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nün
popüler yayın organıdır. • SAYI: 1
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK
Darülfünundan
Üniversiteye
31
Dr. Öğr. Üyesi Ergin ÖGCEM
Başlangıçtan Bugüne
İnsanoğlunun
Değişmeyen Vazifesi
32
36
Başlangıç • İnception
Filmine Dair
Özgür ASLANGÖRÜR
40
Türk Demokrasisinin Kalesi
TBMM’nin Kuruluşu
Doç. Dr. Ümmü Gülsüm POLAT
42
Germiyanoğullarından
Osmanlı Devletinin
Başlangıcına
Doç. Dr. Emine DİNGEÇ
Prof. Dr. Levent MERCİN
46
Türk Müzeciliği
54
Dünyanın İlk Ticaret Borsası
“Aizonai Macellum'u”
Dr. Öğr. Üyesi Özer ÖZÇELİK
57
Siyasi Bir Güç Olarak
Başlangıç Meridyeni
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep HİÇDURMAZ
Guinnes Rekorlar Kitabı’nın
Doğuşu ve Kitaptaki
Türkiye Rekorları
64
58
Modern Yaz
Olimpiyatlarında İlk Türkler
Prof. Dr. Adnan ERSOY
62
Röportaj
Naim EYYUBİ
67
Başlangıcın İşareti
Yol ve Yolculuk
Araş. Gör. Feyzettin AYTEPE
70
İnsan Hayatında
Yeni Bir Başlangıç:
Memuriyet Hayatı
71
Tarihte İlkler
Başlangıçlar
72
Enstitü Dergileri
74
Kitap Tanıtım
76
Üniversitemizden
Haberler
Şerif BİLGİLİ
68
Fecir Vakti Önemli Başlangıçlar
ve Sabah Namazı
Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK
Prof. Dr. Ali ÇELİK
04
ilk yolculuğumuz
Başlangıçlara dair
Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü 05
06
Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi Tarihi
08
16
Prof. Dr. Kâzım UYSAL
Şöyleşi
22
Röportaj
Ahm Ershad UDDİN
İlk Emir: Oku
27
Dünden Bugüne
Yeni Başlangıçlar
Prof. Dr. İ. Göktay EDİZ
içindekiler
20
Prof. Dr. Şahmurat ARIK
Türk Edebiyatında
Romanların Başlangıcını
Oluşturan Önsözler
(5)KÜTAHYA
DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ
LİSANSÜSTÜ
EĞİTİM
ENSTİTÜSÜ
İmtiyaz Sahibi
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Adına
Prof. Dr. Kâzım UYSAL
Genel Yayın Yönetmeni
Prof. Dr. Şahmurat ARIK
Yazı İşleri Müdürü
Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK
Editör
Alper YILMAZ
Grafik Tasarım
Cem BİLİR • Gözde Ajans
Yayın Türü
Ücretsiz Yerel Süreli Yayın
İletişim
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Evliya Çelebi Yerleşkesi Tavşanlı Yolu 10. Km.
KÜTAHYA
Tel: 0 (274) 443 43 43
Web: http://lee.dpu.edu.tr/
lee@dpu.edu.tr
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
enstitumdpu
Baskı
Demirok Matbaa
Kapak Görsel (Çini)
Mehmet GÜRSOY
Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nün
popüler yayın organıdır. • SAYI: 1
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK
Darülfünundan
Üniversiteye
31
Dr. Öğr. Üyesi Ergin ÖGCEM
Başlangıçtan Bugüne
İnsanoğlunun
Değişmeyen Vazifesi
32
36
Başlangıç • İnception
Filmine Dair
Özgür ASLANGÖRÜR
40
Türk Demokrasisinin Kalesi
TBMM’nin Kuruluşu
Doç. Dr. Ümmü Gülsüm POLAT
42
Germiyanoğullarından
Osmanlı Devletinin
Başlangıcına
Doç. Dr. Emine DİNGEÇ
Prof. Dr. Levent MERCİN
46
Türk Müzeciliği
54
Dünyanın İlk Ticaret Borsası
“Aizonai Macellum'u”
Dr. Öğr. Üyesi Özer ÖZÇELİK
57
Siyasi Bir Güç Olarak
Başlangıç Meridyeni
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep HİÇDURMAZ
Guinnes Rekorlar Kitabı’nın
Doğuşu ve Kitaptaki
Türkiye Rekorları
64
58
Modern Yaz
Olimpiyatlarında İlk Türkler
Prof. Dr. Adnan ERSOY
62
Röportaj
Naim EYYUBİ
67
Başlangıcın İşareti
Yol ve Yolculuk
Araş. Gör. Feyzettin AYTEPE
70
İnsan Hayatında
Yeni Bir Başlangıç:
Memuriyet Hayatı
71
Tarihte İlkler
Başlangıçlar
72
Enstitü Dergileri
74
Kitap Tanıtım
76
Üniversitemizden
Haberler
Şerif BİLGİLİ
68
Fecir Vakti Önemli Başlangıçlar
ve Sabah Namazı
Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK
Prof. Dr. Ali ÇELİK
04
ilk yolculuğumuz
Başlangıçlara dair
Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü 05
06
Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi Tarihi
08
16
Prof. Dr. Kâzım UYSAL
Şöyleşi
22
Röportaj
Ahm Ershad UDDİN
İlk Emir: Oku
27
Dünden Bugüne
Yeni Başlangıçlar
Prof. Dr. İ. Göktay EDİZ
içindekiler
20
Prof. Dr. Şahmurat ARIK
Türk Edebiyatında
Romanların Başlangıcını
Oluşturan Önsözler
(6)Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü olarak Seyir
Defte-ri'mize güzel bir başlangıç yapmak istedik. Bu
nedenle ilk yolculuğumuz
BAŞLANGIÇ-LAR'a dair. Yeni çıkılan her yolculukta
oldu-ğu gibi bizler de heyecanlı ve umutluyuz.
Güzel duraklarda, güzel insanlarla
tanışma-nın, onların kalemlerinden dökülen satırları
sizlerle buluşturabilmenin heyecanı ve
umudu bu.
Seyir Defteri, yapacağımız her yolculukla
gelişecek, sizlerin katkıları ile zenginleşecek.
Yeni notlar, yeni duraklar, yeni insanlar
ekle-necek sayfalara. Endişe duymadan,
korkma-dan ve en önemlisi tecrübe kazanarak bu
yol-culuğu gerçekleştirmek en önemli hedefimiz.
Bu nedenle Seyir Defteri sizlerden, bizden,
üniversitemizden bir parça taşısın istedik.
Biliyoruz ki başlangıçlar, insan hayatında
en önemli dönüm noktalarıdır. Heyecan,
mut-luluk ve bazen de korku duyarız. Her
başlan-gıç aynı zamanda yeni tecrübelere açılan yeni
bir kapıdır. Yeni çözümler bulur, yeni yollar
keşfederiz. Attığımız her güzel adım
korkuları-mızı süpürür ve geriye mutluluklar bırakır. Bu
ne-denle ilk sayımızda da bu tecrübeleri,
mutluluk-ları bizlerle içtenlikle paylaşan öykülere yer
ver-dik.
Bu öyküler hem geçmiş yolculukların hem
de bugünün yolculuklarının izlerini taşıyor. Bir
ta-raftan hatıralara konuk oluyor, diğer tata-raftan
he-deflere/geleceğe dair umutlandırıyor. Gelecek
geçmişin izlerini taşır dedik ya seyir defterinde
de işte bu izlerin peşine düştük, izler bizi
gelece-ğe taşısın diye.
Şairin de dediği gibi “Bir şey olmasaydı
yazmak olmayacaktı…”
Bu yolculukta ve başlangıçta satırları ile
biz-lere eşlik eden herkese teşekkür ediyor yeni
sayı-larda ve yeni duraksayı-larda aynı heyecanla
buluşma-yı ümit ediyoruz….
• Dr. Öğr. Üyes Esra IŞIK
ilk yolculuğumuz
başlangıçlara dair
Lisansüstü
Eğitim
Enstitüsü
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne
bağlı Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 28 Mart
2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete'de
yayınlanan 2319 sayılı Cumhurbaşkanlığı
kararıyla Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen
Bi-limleri Enstitüsü ve Eğitim BiBi-limleri
Enstitü-sünün kapatılmasıyla birlikte kurulmuş ve
2019-2020 Öğretim yılı Bahar Yarıyılında
eği-tim-öğretim faaliyetlerine başlamıştır.
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri
Enstitüsü ve Eğitim Bilimleri Enstitüsünün
kapatılmasıyla kurulan Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü'nde toplam 43 Anabilim /
Anasa-nat dalında hâli hazırda 92 lisansüstü program
bulunmaktadır. Bu programlar Tezli Yüksek
Li-sans, Tezsiz Yüksek Lisans ve Doktora
prog-ramlarıdır. 4000'den fazla öğrencinin kayıtlı
ol-duğu bu lisansüstü programlarda yabancı
uy-ruklu öğrenciler de yer almaktadır. Fen
Bilimle-ri, Sosyal Bilimler ve Eğitim Bilimleri alanında
geniş bir akademik kadroya sahip olan
Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü'nde hem mevcut
prog-ramların niteliği hem de lisansüstü düzeyde
eğitim alan öğrencilerin sayılarının arttırılması
temel hedefler arasındadır.
(7)Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü olarak Seyir
Defte-ri'mize güzel bir başlangıç yapmak istedik. Bu
nedenle ilk yolculuğumuz
BAŞLANGIÇ-LAR'a dair. Yeni çıkılan her yolculukta
oldu-ğu gibi bizler de heyecanlı ve umutluyuz.
Güzel duraklarda, güzel insanlarla
tanışma-nın, onların kalemlerinden dökülen satırları
sizlerle buluşturabilmenin heyecanı ve
umudu bu.
Seyir Defteri, yapacağımız her yolculukla
gelişecek, sizlerin katkıları ile zenginleşecek.
Yeni notlar, yeni duraklar, yeni insanlar
ekle-necek sayfalara. Endişe duymadan,
korkma-dan ve en önemlisi tecrübe kazanarak bu
yol-culuğu gerçekleştirmek en önemli hedefimiz.
Bu nedenle Seyir Defteri sizlerden, bizden,
üniversitemizden bir parça taşısın istedik.
Biliyoruz ki başlangıçlar, insan hayatında
en önemli dönüm noktalarıdır. Heyecan,
mut-luluk ve bazen de korku duyarız. Her
başlan-gıç aynı zamanda yeni tecrübelere açılan yeni
bir kapıdır. Yeni çözümler bulur, yeni yollar
keşfederiz. Attığımız her güzel adım
korkuları-mızı süpürür ve geriye mutluluklar bırakır. Bu
ne-denle ilk sayımızda da bu tecrübeleri,
mutluluk-ları bizlerle içtenlikle paylaşan öykülere yer
ver-dik.
Bu öyküler hem geçmiş yolculukların hem
de bugünün yolculuklarının izlerini taşıyor. Bir
ta-raftan hatıralara konuk oluyor, diğer tata-raftan
he-deflere/geleceğe dair umutlandırıyor. Gelecek
geçmişin izlerini taşır dedik ya seyir defterinde
de işte bu izlerin peşine düştük, izler bizi
gelece-ğe taşısın diye.
Şairin de dediği gibi “Bir şey olmasaydı
yazmak olmayacaktı…”
Bu yolculukta ve başlangıçta satırları ile
biz-lere eşlik eden herkese teşekkür ediyor yeni
sayı-larda ve yeni duraksayı-larda aynı heyecanla
buluşma-yı ümit ediyoruz….
• Dr. Öğr. Üyes Esra IŞIK
ilk yolculuğumuz
başlangıçlara dair
Lisansüstü
Eğitim
Enstitüsü
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne
bağlı Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 28 Mart
2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete'de
yayınlanan 2319 sayılı Cumhurbaşkanlığı
kararıyla Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen
Bi-limleri Enstitüsü ve Eğitim BiBi-limleri
Enstitü-sünün kapatılmasıyla birlikte kurulmuş ve
2019-2020 Öğretim yılı Bahar Yarıyılında
eği-tim-öğretim faaliyetlerine başlamıştır.
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri
Enstitüsü ve Eğitim Bilimleri Enstitüsünün
kapatılmasıyla kurulan Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü'nde toplam 43 Anabilim /
Anasa-nat dalında hâli hazırda 92 lisansüstü program
bulunmaktadır. Bu programlar Tezli Yüksek
Li-sans, Tezsiz Yüksek Lisans ve Doktora
prog-ramlarıdır. 4000'den fazla öğrencinin kayıtlı
ol-duğu bu lisansüstü programlarda yabancı
uy-ruklu öğrenciler de yer almaktadır. Fen
Bilimle-ri, Sosyal Bilimler ve Eğitim Bilimleri alanında
geniş bir akademik kadroya sahip olan
Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü'nde hem mevcut
prog-ramların niteliği hem de lisansüstü düzeyde
eğitim alan öğrencilerin sayılarının arttırılması
temel hedefler arasındadır.
(8)Kuruluş
Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin
çe-kirdeğini oluşturan Kütahya İktisadi ve İdari
Bilimler Akademisi, 12 Ekim 1974'te
Eskişe-hir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine
bağlı olarak, Kütahya Yönetim Bilimleri
Yük-sekokulu adıyla kuruldu.
4 Aralık 1974'te Kütahya Zafer
Meyda-nı'nın yakınında olan ve bugün Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı
olan iki katlı binada eğitime başlayan
yükse-kokul, 15 Şubat 1979'da Akademi tarafından
fakülteye yükseltildi ve Kütahya Yönetim
Bi-limleri Fakültesi adını aldı. 20 Temmuz
1982'de 41 sayılı Kanun Hükmünde
Karar-name ile kurum, Anadolu Üniversitesi
İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesine bağlı
Kü-tahya İdari Bilimler Yüksekokulu olarak
dü-zenlendi. 1987 yılında yasayla Kütahya
İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesi adını aldı.
Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi Tarihçesi
11 Temmuz 1992 tarihinde yasayla
Ana-dolu Üniversitesinden ayrılarak adı ve
bağ-lantısı değiştirilen Kütahya İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek
Yük-sekokuluna ek olarak, yeni kurulan
Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi,
Simav Teknik Eğitim Fakültesi, Bilecik
İkti-sadî ve İdarî Bilimler Fakültesi, Sosyal
Bi-limler Enstitüsü ve Fen BiBi-limleri
Enstitüsü-nü bünyesinde bulunduran Dumlupınar
Üniversitesi kuruldu.
İlk Yıllar
1993-1994 eğitim-öğretim yılında,
Ana-dolu Üniversitesine bağlı iken kurulduğu
bi-nada eğitime devam eden üniversitenin
ku-ruluşundan bir yıl sonra Yükseköğretim
Ku-rulunun (YÖK) aldığı kararla Tavşanlı ve
Gediz ilçelerinde birer meslek yüksekokulu
açıldı. 1994 yılında ise Kütahya'nın 10,
Bile-cik'in de 4 ilçesinde Dumlupınar
Üniversite-sine bağlı meslek yüksekokulları kuruldu.
Üniversitenin en büyük ve merkez
yer-leşkesi olan Evliya Çelebi Yeryer-leşkesinin
inşa-atı 1995 yılında başladı ve üç yıl sonra Fen
Edebiyat ve Mühendislik Fakülteleri daha
sonra da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
bu yerleşkeye taşındı. Yerleşke içindeki ilk
rek-törlük binası, bugün Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü Müdürlüğü’nün bulunduğu bina
ola-rak düzenlendi.
(9)Kuruluş
Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin
çe-kirdeğini oluşturan Kütahya İktisadi ve İdari
Bilimler Akademisi, 12 Ekim 1974'te
Eskişe-hir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine
bağlı olarak, Kütahya Yönetim Bilimleri
Yük-sekokulu adıyla kuruldu.
4 Aralık 1974'te Kütahya Zafer
Meyda-nı'nın yakınında olan ve bugün Türkiye
Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı
olan iki katlı binada eğitime başlayan
yükse-kokul, 15 Şubat 1979'da Akademi tarafından
fakülteye yükseltildi ve Kütahya Yönetim
Bi-limleri Fakültesi adını aldı. 20 Temmuz
1982'de 41 sayılı Kanun Hükmünde
Karar-name ile kurum, Anadolu Üniversitesi
İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesine bağlı
Kü-tahya İdari Bilimler Yüksekokulu olarak
dü-zenlendi. 1987 yılında yasayla Kütahya
İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesi adını aldı.
Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi Tarihçesi
11 Temmuz 1992 tarihinde yasayla
Ana-dolu Üniversitesinden ayrılarak adı ve
bağ-lantısı değiştirilen Kütahya İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek
Yük-sekokuluna ek olarak, yeni kurulan
Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi,
Simav Teknik Eğitim Fakültesi, Bilecik
İkti-sadî ve İdarî Bilimler Fakültesi, Sosyal
Bi-limler Enstitüsü ve Fen BiBi-limleri
Enstitüsü-nü bünyesinde bulunduran Dumlupınar
Üniversitesi kuruldu.
İlk Yıllar
1993-1994 eğitim-öğretim yılında,
Ana-dolu Üniversitesine bağlı iken kurulduğu
bi-nada eğitime devam eden üniversitenin
ku-ruluşundan bir yıl sonra Yükseköğretim
Ku-rulunun (YÖK) aldığı kararla Tavşanlı ve
Gediz ilçelerinde birer meslek yüksekokulu
açıldı. 1994 yılında ise Kütahya'nın 10,
Bile-cik'in de 4 ilçesinde Dumlupınar
Üniversite-sine bağlı meslek yüksekokulları kuruldu.
Üniversitenin en büyük ve merkez
yer-leşkesi olan Evliya Çelebi Yeryer-leşkesinin
inşa-atı 1995 yılında başladı ve üç yıl sonra Fen
Edebiyat ve Mühendislik Fakülteleri daha
sonra da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
bu yerleşkeye taşındı. Yerleşke içindeki ilk
rek-törlük binası, bugün Lisansüstü Eğitim
Enstitüsü Müdürlüğü’nün bulunduğu bina
ola-rak düzenlendi.
(10)Gelişmiş ileri üniversitelerde
insanlar, sadece bilim ve üretkenlik
esasına göre değerlendirilir. Zaten
böyle oldukları için ileridedirler. Yeni
bir çalışma tarzı icat etmeye,
kendimize göre yeni kurallar
koymaya ihtiyaç yok.
Prof. Dr.
Kâzım UYSAL
Rektör
Rektör Hocam kendinizi tanıtır mısınız?
Öncelikle sizi tebrik etmek, hayırlı olsun
demek istiyorum. Hızlı başladınız. Görevi
al-dıktan sonraki gayretli çalışmalarınız
gerçek-ten takdire şayandır. İnşallah Lisansüstü
Eği-tim Enstitümüz, DPÜ'ye değer katacak ve
çok güzel işlere imza atacak. Ben aynı
zaman-da derginizin adı (Seyir Defteri) ve seçtiğiniz
ilk konu (Başlangıç) bakımından da sizleri
teb-rik ediyorum. 'Seyir Defteri' ismi Lisansüstü
Eğitim Enstitümüze yakıştı. İnşallah bu
der-giniz daha akademik kariyerinin
başlangıcın-da olan binlerce gence ilham kaynağı olacak
ve yön verecek. İlk sayınızda 'Başlangıç'
ko-nusunu seçmiş olmanız da bende çok olumlu
ve güzel duygular uyandırdı. Enstitümüz
fa-aliyete; siz bu göreve, ben de görevime
aslın-da yeni başladım. 'Başlangıç' konusu bizim
için anlamlı. Ancak ben, insan için her anın
yeni bir başlangıç olduğuna inanırım. İnsan
her anını yeni bir hayata başlangıç
yapıyor-muş gibi düşünmeli ve önemsemeli. Hayat
ancak bu şekilde anlamlı ve verimli olur.
Madem dergimizin ana teması 'Başlangıç', o
halde ben de hayatımı anlatmaya en başından
başlayayım.
1971 yılında Antalya ilinin Gazipaşa ilçesine
bağlı Çile (Adanda) köyünde dünyaya geldim.
Bu dünya hayatına, ailemin ilk çocuğu olarak
dünyanın en güzel yeri olan Antalya'da ve güzel
bir bahar gününde gözlerimi açmışım. Ailemin
ilk çocuğu olmak da benim için güzel bir
başlan-gıç. Şanslıyım yani. Ben hayata başlangıç yapınca
anne ve babamı çok sevindirmişim. Onlar için
de önemli bir başlangıç olmuş.
Babam önce çiftçilik sonra da orman
bekçili-ği yaptı. Allah rahmet etsin, 2014 yılında vefat
etti. Babam birçok yönden örnek alınacak bir
in-sandı. Tüm hayatı çalışmakla ve faaliyetle geçti.
Haram kazanca hiç tenezzül etmedi. Basit ve
sade bir hayat yaşadı. Annem, ev hanımıdır. Ev
hanımı deyince günümüz ev hanımlığı
anlaşıl-masın. Sabah erken kalkan, ev ahalisi kalkmadan
ekmeğini yapan, çorbasını kaynatan, sonra da
ba-bamla birlikte tarlaya çalışmaya giden, tarlada
babam ne yaparsa genelde aynı işleri yapan,
akşam eve gelince de yemek, bulaşık, temizlik
işlerini yapan bir kadın. Dağdan odun getirir,
dereden su çeker... Yani hem ev işlerini hem
de erkeklerin yaptığı işleri yapar. Bu şartlarda
dört çocuk da büyütmüş bir kadındır anam.
Zaten bizim oralarda tüm köy kadınları
böy-ledir. Kesinlikle erkeklerden daha fazla
çalı-şırlar. Dikkat ettiyseniz köyümün ismi de
'Çile'dir. Bu ismin çıkış veya veriliş nedenini
bilmiyorum. Ancak coğrafyanın çok dağlık,
hayatın çok zor olmasından kaynaklandığını
düşünüyorum. Hele o yıllar Toroslardaki
tüm köylerde genelde hayat zordu. Herkes
ih-tiyacı olan her şeyi kendi bahçesinde yetiştirir
ve genelde küçükbaş hayvancılıkla geçinirdi.
Yazın yaylalara, kışın sahile inilirdi.
Günü-müzde şartlar çok değişti. İnsanlar rahata
alıştı. Yeri gelmişken şu hususu paylaşmak
is-terim. Eski zor şartlarda insanlar mutluydu.
Hayatın neşesi farklıydı. Yenen yemekler,
içi-len sular daha lezzetliydi. Ben eminim o
za-manlarda tarlada kuru ekmek ve soğan
ye-mekten alınan lezzeti günümüz insanı en
güzel yemeklerden alamıyor. Çünkü fiziki
ola-rak çalışmıyor, tam acıkmadan sık sık atıştırıp
duruyor. Acıkmadan da nimetin kıymeti
an-laşılmıyor. Aslında oruç tutmanın
hikmetle-rinden birisi de nimetlere ihtiyacımızı
hisset-mek ve nimetlerin kıymetini anlamaktır.
Benim çocukluk yıllarımda şimdiki gibi
kali-teli ortopedik yataklar, kuş tüyü yumuşacık
yorganlar da yoktu. Odaya şimdiki gibi halı
değil keçi kılından yapılmış çul serilirdi. Şimdi
bazen köye gidiyorum ve çocuklarımı özellikle
çul üstünde yürütüp, oturtuyorum. Ancak
ayağı-mıza batıyor diye nazlanıyorlar. Şimdi insanlar
kaliteli yataklarda bile uyuyamıyorlar. Ancak
emi-nim tarlada yorulan bir insanın bir ağaç
gölge-sinde toprak üstünde yatmasındaki uyku
kalite-sini, günümüzün dijital insanı en kaliteli
yatak-lardan elde edemiyor. Yani kısaca konfor ve
ser-vet artmış, hayatın lezzeti kaçmış. Benim
gençle-re tavsiyem hiçbir zaman rahata ve konfora talip
olmamalarıdır, peşinde koşmamalarıdır. Daima
çalışmaya ve üretmeye talip olsunlar. Hayatın
sa-adeti ve lezzeti ancak çalışmak, yorulmak ve
üretmekle elde edilir. O halde saadetin ve
mutlu-luğun en basit anahtarı veya formülü çalışmak,
yorulmak ve üretmektir. Hayattaki sıkıntının da
kaynağı emin olun tembelliktir, konfor ve rahat
peşinde koşmaktır.
Benim gençlere tavsiyem hiçbir
zaman rahata ve konfora talip
olmamalarıdır, peşinde
koşmamalarıdır. Daima çalışmaya ve
üretmeye talip olsunlar. Hayatın
saadeti ve lezzeti ancak çalışmak,
yorulmak ve üretmekle elde edilir.
(11)Gelişmiş ileri üniversitelerde
insanlar, sadece bilim ve üretkenlik
esasına göre değerlendirilir. Zaten
böyle oldukları için ileridedirler. Yeni
bir çalışma tarzı icat etmeye,
kendimize göre yeni kurallar
koymaya ihtiyaç yok.
Prof. Dr.
Kâzım UYSAL
Rektör
Rektör Hocam kendinizi tanıtır mısınız?
Öncelikle sizi tebrik etmek, hayırlı olsun
demek istiyorum. Hızlı başladınız. Görevi
al-dıktan sonraki gayretli çalışmalarınız
gerçek-ten takdire şayandır. İnşallah Lisansüstü
Eği-tim Enstitümüz, DPÜ'ye değer katacak ve
çok güzel işlere imza atacak. Ben aynı
zaman-da derginizin adı (Seyir Defteri) ve seçtiğiniz
ilk konu (Başlangıç) bakımından da sizleri
teb-rik ediyorum. 'Seyir Defteri' ismi Lisansüstü
Eğitim Enstitümüze yakıştı. İnşallah bu
der-giniz daha akademik kariyerinin
başlangıcın-da olan binlerce gence ilham kaynağı olacak
ve yön verecek. İlk sayınızda 'Başlangıç'
ko-nusunu seçmiş olmanız da bende çok olumlu
ve güzel duygular uyandırdı. Enstitümüz
fa-aliyete; siz bu göreve, ben de görevime
aslın-da yeni başladım. 'Başlangıç' konusu bizim
için anlamlı. Ancak ben, insan için her anın
yeni bir başlangıç olduğuna inanırım. İnsan
her anını yeni bir hayata başlangıç
yapıyor-muş gibi düşünmeli ve önemsemeli. Hayat
ancak bu şekilde anlamlı ve verimli olur.
Madem dergimizin ana teması 'Başlangıç', o
halde ben de hayatımı anlatmaya en başından
başlayayım.
1971 yılında Antalya ilinin Gazipaşa ilçesine
bağlı Çile (Adanda) köyünde dünyaya geldim.
Bu dünya hayatına, ailemin ilk çocuğu olarak
dünyanın en güzel yeri olan Antalya'da ve güzel
bir bahar gününde gözlerimi açmışım. Ailemin
ilk çocuğu olmak da benim için güzel bir
başlan-gıç. Şanslıyım yani. Ben hayata başlangıç yapınca
anne ve babamı çok sevindirmişim. Onlar için
de önemli bir başlangıç olmuş.
Babam önce çiftçilik sonra da orman
bekçili-ği yaptı. Allah rahmet etsin, 2014 yılında vefat
etti. Babam birçok yönden örnek alınacak bir
in-sandı. Tüm hayatı çalışmakla ve faaliyetle geçti.
Haram kazanca hiç tenezzül etmedi. Basit ve
sade bir hayat yaşadı. Annem, ev hanımıdır. Ev
hanımı deyince günümüz ev hanımlığı
anlaşıl-masın. Sabah erken kalkan, ev ahalisi kalkmadan
ekmeğini yapan, çorbasını kaynatan, sonra da
ba-bamla birlikte tarlaya çalışmaya giden, tarlada
babam ne yaparsa genelde aynı işleri yapan,
akşam eve gelince de yemek, bulaşık, temizlik
işlerini yapan bir kadın. Dağdan odun getirir,
dereden su çeker... Yani hem ev işlerini hem
de erkeklerin yaptığı işleri yapar. Bu şartlarda
dört çocuk da büyütmüş bir kadındır anam.
Zaten bizim oralarda tüm köy kadınları
böy-ledir. Kesinlikle erkeklerden daha fazla
çalı-şırlar. Dikkat ettiyseniz köyümün ismi de
'Çile'dir. Bu ismin çıkış veya veriliş nedenini
bilmiyorum. Ancak coğrafyanın çok dağlık,
hayatın çok zor olmasından kaynaklandığını
düşünüyorum. Hele o yıllar Toroslardaki
tüm köylerde genelde hayat zordu. Herkes
ih-tiyacı olan her şeyi kendi bahçesinde yetiştirir
ve genelde küçükbaş hayvancılıkla geçinirdi.
Yazın yaylalara, kışın sahile inilirdi.
Günü-müzde şartlar çok değişti. İnsanlar rahata
alıştı. Yeri gelmişken şu hususu paylaşmak
is-terim. Eski zor şartlarda insanlar mutluydu.
Hayatın neşesi farklıydı. Yenen yemekler,
içi-len sular daha lezzetliydi. Ben eminim o
za-manlarda tarlada kuru ekmek ve soğan
ye-mekten alınan lezzeti günümüz insanı en
güzel yemeklerden alamıyor. Çünkü fiziki
ola-rak çalışmıyor, tam acıkmadan sık sık atıştırıp
duruyor. Acıkmadan da nimetin kıymeti
an-laşılmıyor. Aslında oruç tutmanın
hikmetle-rinden birisi de nimetlere ihtiyacımızı
hisset-mek ve nimetlerin kıymetini anlamaktır.
Benim çocukluk yıllarımda şimdiki gibi
kali-teli ortopedik yataklar, kuş tüyü yumuşacık
yorganlar da yoktu. Odaya şimdiki gibi halı
değil keçi kılından yapılmış çul serilirdi. Şimdi
bazen köye gidiyorum ve çocuklarımı özellikle
çul üstünde yürütüp, oturtuyorum. Ancak
ayağı-mıza batıyor diye nazlanıyorlar. Şimdi insanlar
kaliteli yataklarda bile uyuyamıyorlar. Ancak
emi-nim tarlada yorulan bir insanın bir ağaç
gölge-sinde toprak üstünde yatmasındaki uyku
kalite-sini, günümüzün dijital insanı en kaliteli
yatak-lardan elde edemiyor. Yani kısaca konfor ve
ser-vet artmış, hayatın lezzeti kaçmış. Benim
gençle-re tavsiyem hiçbir zaman rahata ve konfora talip
olmamalarıdır, peşinde koşmamalarıdır. Daima
çalışmaya ve üretmeye talip olsunlar. Hayatın
sa-adeti ve lezzeti ancak çalışmak, yorulmak ve
üretmekle elde edilir. O halde saadetin ve
mutlu-luğun en basit anahtarı veya formülü çalışmak,
yorulmak ve üretmektir. Hayattaki sıkıntının da
kaynağı emin olun tembelliktir, konfor ve rahat
peşinde koşmaktır.
Benim gençlere tavsiyem hiçbir
zaman rahata ve konfora talip
olmamalarıdır, peşinde
koşmamalarıdır. Daima çalışmaya ve
üretmeye talip olsunlar. Hayatın
saadeti ve lezzeti ancak çalışmak,
yorulmak ve üretmekle elde edilir.
(12)Eğitim hayatınız hakkında bilgi verir
misi-niz?
Eğitimime 1981 yılında başladım.
İlko-kulun beş sınıfında da bütün sınıflar aynı
derslikte ve tek öğretmenle okudum. Okulun
odununu biz getirir, sobasını biz yakar,
te-mizliğini biz yapardık. İlkokulda bilgi olarak
çok yeterli bir eğitim gördüğümüz
söylene-mez. Ancak hiç unutamadığım okul
hatırala-rım vardır. Okul olarak bazen köylülere
yar-dıma gider, bahçede çalışırdık. Zaten çok
zaman sınıfa da girmez açık alanda sürekli
ola-rak öğretmenimizin etrafında dolaşırdık. O
zamanlar eleştirilen öğretmenimiz aslında en
iyi eğitim yöntemini kullanıyormuş. Bilgiden
ziyade davranış, sosyalleşme, konuşma,
anla-tım ve yazma üzerinde dururdu. Her gün
bık-madan usanbık-madan bizim bir önceki gün
neler yaptığımızı anlattırır ve yazdırırdı.
Bence bir insanın asıl şekillenmesi ilkokul
yıl-larında oluyor. O yıllarda kazanılan
davranış-lar ve alışkanlıkdavranış-lar kolay kolay terkedilemiyor.
O yıllarda çocuklara bilgiden ziyade güzel
alışkanlıklar, insani davranışlar verilmeli ve
kazandırılmalı.
İlkokul yıllarında bize de sık sık
'Büyü-yünce ne olacaksın?' diye sorarlardı. Ben o
za-manlar ya ormancı ya da öğretmen derdim.
Gerçi bir ara şoför olmayı da çok istemiştim.
Çünkü bu üç meslek o zamanlar tüm köylünün
gözdesiydi. Belki çok istediğimden Allah bana
üçünü de nasip etti. Eğitim camiasında görev
yapmamdan dolayı öğretmenim, kendi aracımın
şoförüyüm, bilim dalım biyoloji olmasından da
(her ne kadar zooloji olsa da) ormancılık ve
or-mancılarla iç içeyiz.
İlkokuldan sonra orta ve lise eğitimime
ilçe-miz olan Gazipaşa'da başladım. O yıllar ilçeilçe-miz-
ilçemiz-de kalabileceğim bir yurt yoktu. Babamın ev
ki-ralamak için hem mali gücü yoktu hem de benim
tek başıma kiralık bir evde kalabileceğime inancı
yoktu. Bu yüzden altı yıl bir akrabamızın evinde
kaldım. Orta öğrenim yıllarım benim için zor
yıl-lardır. Genelde her hafta cuma günü ders sonu
il-çemizden yaklaşık 20 km uzaklıkta olan
köyü-müze yürüyerek gider, pazar günü de yine
yürü-yerek ilçeye gelirdim. Köye gidince kesinlikle
boş durmaz yapabileceğim işlerde çalışırdım. Bu
şartlarda okudum ve 1987 yılında Gazipaşa
Li-sesinden mezun oldum.
Liseden mezun olduğum yıl, Karadeniz
Tek-nik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri
Fakül-tesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği
Bölü-münü kazandım. 'Çocukluk hayaliniz öğretmen,
ormancı ve şoför olmaktı, bu da nerden çıktı?'
di-yebilirsiniz. Ben Akdeniz çocuğuyum.
Akde-niz'in yanında özellikle köyümüzün alt
tara-fından geçen derede çok yüzdüm ve çok balık
avladım. Belki bundan dolayı denize, suya ve
balığa karşı da aşırı bir ilgim vardı. Gerçi
'Ba-lıkçılık Teknolojisi Mühendisliği' diye bir
bölüm olabileceğini, üniversite tercihi
yapar-ken fark ettim ve tercihlerim arasına yazdım.
Ancak yine de ilk tercihlerim arasında
öğret-menlik ile ilgili bazı bölümler ve Orman
Mü-hendisliği Bölümü de vardı. Çocukluk
yılları-mın favori mesleklerinden olan şoförlük ise
daha liseyi bitirmeden tercihlerim arasından
çıkmıştı.
Üniversiteye başlamak da benim
haya-tımda bir dönüm noktasıdır. Üniversite
yılla-rımda çok iyi bir arkadaş çevrem oldu. Beni
hep doğruya ve güzele yönlendiren, milli ve
manevi değerlerimizi önemseyen ve yaşayan
bir arkadaş çevrem vardı. Trabzon'da çok
güzel yıllarım geçti ve güzel hatıralar yaşadım.
Trabzon benim ikinci memleketim sayılır.
Trabzon'un sahillerinde çok yüzdüm ve
yay-lalarında çok gezdim. Taze hamsi ve
karala-hananın lezzetini orada öğrendim. Trabzon
yılları için çok şey anlatabilirim. Ancak
her-halde başka soracak sorularınız da var.
Bun-dan dolayı biraz kısa
kes-mekte fayda var.
1991 yılında aynı
bö-lümden mezun oldum.
1992 yılında Karadeniz
Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü,
Balık-çılık Teknolojisi Bilim
Da-lında yüksek lisans
eğiti-mine başladım. 1995
yı-lında Karadeniz Teknik
Üniversitesi, Fen
Bilimle-ri Enstitüsünde kısa süreli
araştırma görevlisi olarak
çalıştım. 1995 yılında
'Rüzgâr Verileri
Kullana-rak Doğu Karadeniz'de
Tasarım Dalgası Tahmini'
başlıklı yüksek lisans
tezi-mi tamamlayarak
“Balık-çılık Teknolojisi Yüksek
Mühendisi” unvanını
aldım. Yüksek lisansımı
ta-mamladığım yıl; Süleyman Demirel Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Su Ürünleri Temel
Bi-limleri Bilim Dalında doktora eğitimine
başla-dım. 1997 yılında Mardin ilinin Nusaybin
ilçesi-ne öğretmen olarak
atan-dım. Şimdi geri dönüp
baktı-ğımda iyi ki Nusaybin'de
ça-lışmışım diyorum. Çünkü
memleketimin gerçekleri ile
yüzleştim. Memleketimi,
in-sanımı daha iyi tanımış
oldum.
Mardin/Nusay-bin'de de çok samimi
arka-daşlarım oldu ve hâlâ zaman
zaman görüşüyoruz.
Öğret-menlik yaptığım yıllarda
dok-tora çalışmalarına da devam
ettim. 2000 yılında 'Eğirdir
Gölü Sudak
(Stizostedionlu-cioperca Lin. 1758)
Balıkla-rının Total Lipit, Total Yağ
Asidi ve Yağ Asidi
Bileşimi-nin Mevsimsel İncelenmesi'
başlıklı doktora tezimi
ta-mamladım ve doktor
unva-nını aldım.
(13)Eğitim hayatınız hakkında bilgi verir
misi-niz?
Eğitimime 1981 yılında başladım.
İlko-kulun beş sınıfında da bütün sınıflar aynı
derslikte ve tek öğretmenle okudum. Okulun
odununu biz getirir, sobasını biz yakar,
te-mizliğini biz yapardık. İlkokulda bilgi olarak
çok yeterli bir eğitim gördüğümüz
söylene-mez. Ancak hiç unutamadığım okul
hatırala-rım vardır. Okul olarak bazen köylülere
yar-dıma gider, bahçede çalışırdık. Zaten çok
zaman sınıfa da girmez açık alanda sürekli
ola-rak öğretmenimizin etrafında dolaşırdık. O
zamanlar eleştirilen öğretmenimiz aslında en
iyi eğitim yöntemini kullanıyormuş. Bilgiden
ziyade davranış, sosyalleşme, konuşma,
anla-tım ve yazma üzerinde dururdu. Her gün
bık-madan usanbık-madan bizim bir önceki gün
neler yaptığımızı anlattırır ve yazdırırdı.
Bence bir insanın asıl şekillenmesi ilkokul
yıl-larında oluyor. O yıllarda kazanılan
davranış-lar ve alışkanlıkdavranış-lar kolay kolay terkedilemiyor.
O yıllarda çocuklara bilgiden ziyade güzel
alışkanlıklar, insani davranışlar verilmeli ve
kazandırılmalı.
İlkokul yıllarında bize de sık sık
'Büyü-yünce ne olacaksın?' diye sorarlardı. Ben o
za-manlar ya ormancı ya da öğretmen derdim.
Gerçi bir ara şoför olmayı da çok istemiştim.
Çünkü bu üç meslek o zamanlar tüm köylünün
gözdesiydi. Belki çok istediğimden Allah bana
üçünü de nasip etti. Eğitim camiasında görev
yapmamdan dolayı öğretmenim, kendi aracımın
şoförüyüm, bilim dalım biyoloji olmasından da
(her ne kadar zooloji olsa da) ormancılık ve
or-mancılarla iç içeyiz.
İlkokuldan sonra orta ve lise eğitimime
ilçe-miz olan Gazipaşa'da başladım. O yıllar ilçeilçe-miz-
ilçemiz-de kalabileceğim bir yurt yoktu. Babamın ev
ki-ralamak için hem mali gücü yoktu hem de benim
tek başıma kiralık bir evde kalabileceğime inancı
yoktu. Bu yüzden altı yıl bir akrabamızın evinde
kaldım. Orta öğrenim yıllarım benim için zor
yıl-lardır. Genelde her hafta cuma günü ders sonu
il-çemizden yaklaşık 20 km uzaklıkta olan
köyü-müze yürüyerek gider, pazar günü de yine
yürü-yerek ilçeye gelirdim. Köye gidince kesinlikle
boş durmaz yapabileceğim işlerde çalışırdım. Bu
şartlarda okudum ve 1987 yılında Gazipaşa
Li-sesinden mezun oldum.
Liseden mezun olduğum yıl, Karadeniz
Tek-nik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri
Fakül-tesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği
Bölü-münü kazandım. 'Çocukluk hayaliniz öğretmen,
ormancı ve şoför olmaktı, bu da nerden çıktı?'
di-yebilirsiniz. Ben Akdeniz çocuğuyum.
Akde-niz'in yanında özellikle köyümüzün alt
tara-fından geçen derede çok yüzdüm ve çok balık
avladım. Belki bundan dolayı denize, suya ve
balığa karşı da aşırı bir ilgim vardı. Gerçi
'Ba-lıkçılık Teknolojisi Mühendisliği' diye bir
bölüm olabileceğini, üniversite tercihi
yapar-ken fark ettim ve tercihlerim arasına yazdım.
Ancak yine de ilk tercihlerim arasında
öğret-menlik ile ilgili bazı bölümler ve Orman
Mü-hendisliği Bölümü de vardı. Çocukluk
yılları-mın favori mesleklerinden olan şoförlük ise
daha liseyi bitirmeden tercihlerim arasından
çıkmıştı.
Üniversiteye başlamak da benim
haya-tımda bir dönüm noktasıdır. Üniversite
yılla-rımda çok iyi bir arkadaş çevrem oldu. Beni
hep doğruya ve güzele yönlendiren, milli ve
manevi değerlerimizi önemseyen ve yaşayan
bir arkadaş çevrem vardı. Trabzon'da çok
güzel yıllarım geçti ve güzel hatıralar yaşadım.
Trabzon benim ikinci memleketim sayılır.
Trabzon'un sahillerinde çok yüzdüm ve
yay-lalarında çok gezdim. Taze hamsi ve
karala-hananın lezzetini orada öğrendim. Trabzon
yılları için çok şey anlatabilirim. Ancak
her-halde başka soracak sorularınız da var.
Bun-dan dolayı biraz kısa
kes-mekte fayda var.
1991 yılında aynı
bö-lümden mezun oldum.
1992 yılında Karadeniz
Teknik Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü,
Balık-çılık Teknolojisi Bilim
Da-lında yüksek lisans
eğiti-mine başladım. 1995
yı-lında Karadeniz Teknik
Üniversitesi, Fen
Bilimle-ri Enstitüsünde kısa süreli
araştırma görevlisi olarak
çalıştım. 1995 yılında
'Rüzgâr Verileri
Kullana-rak Doğu Karadeniz'de
Tasarım Dalgası Tahmini'
başlıklı yüksek lisans
tezi-mi tamamlayarak
“Balık-çılık Teknolojisi Yüksek
Mühendisi” unvanını
mamladığım yıl; Süleyman Demirel Üniversitesi,
Fen Bilimleri Enstitüsü, Su Ürünleri Temel
Bi-limleri Bilim Dalında doktora eğitimine
başla-dım. 1997 yılında Mardin ilinin Nusaybin
ilçesi-ne öğretmen olarak
atan-dım. Şimdi geri dönüp
baktı-ğımda iyi ki Nusaybin'de
ça-lışmışım diyorum. Çünkü
memleketimin gerçekleri ile
yüzleştim. Memleketimi,
in-sanımı daha iyi tanımış
oldum.
Mardin/Nusay-bin'de de çok samimi
arka-daşlarım oldu ve hâlâ zaman
zaman görüşüyoruz.
Öğret-menlik yaptığım yıllarda
dok-tora çalışmalarına da devam
ettim. 2000 yılında 'Eğirdir
Gölü Sudak
(Stizostedionlu-cioperca Lin. 1758)
Balıkla-rının Total Lipit, Total Yağ
Asidi ve Yağ Asidi
Bileşimi-nin Mevsimsel İncelenmesi'
başlıklı doktora tezimi
ta-mamladım ve doktor
unva-nını aldım.
(14)Kütahya'ya ne zaman geldiniz ve kaç yıldır
Kütahya'dasınız?
2003 yılında Kütahya Dumlupınar
Üni-versitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji
Bö-lümü Zooloji Bilim Dalında Yrd. Doç. Dr.
un-vanı ile göreve başladım. Bu başlangıç da
benim için çok önemlidir. Çünkü ben
Üni-versiteye başladığım ilk yıllar karar vermiştim
akademisyen olmaya. Okuduğum fakültenin
müfredatının gereği olarak ben aynı zamanda
kaptan (gemi kaptanı) olabiliyordum. Zaten
mezun olurken bununla ilgili yeterlilik
belge-sini de almıştım. Nitekim şu an aynı sınıfta
okuduğumuz arkadaşlarımdan bazıları
kap-tan olarak çalışıyorlar. Belki iyi de para
kaza-nıyorlar. Ancak ben kaptanlık yapabilir
bel-gem olmasına rağmen bu mesleğe hiç heves
etmedim ve bu sahada iş bulmak için hiç
te-şebbüs etmedim. Üniversiteye başladığım ilk
yıllar kafama koyduğum akademisyenlik
mes-leğine mezuniyetten tam on iki yıl sonra
ka-vuşabildim. Çok kısa süreliğine (yaklaşık 8 ay)
araştırma görevliliği yaptım. Ancak hem
yük-sek lisans hem de doktora çalışmalarımı hep
üniversite dışında çalışarak yaptım. Bu benim
tercihim değil, o günlerdeki şartların
netice-siydi.
Özal dönemi ile milletimizin hayatında
bir rahatlama olsa da daha sonra kendini
seç-kin gören, milli ve manevi değerlerimize
ya-bani bakan ve toplum mühendisliğine
soyu-nan sözde halkçı ve demokrat ancak gerçekte
müstebit ve zalim bir grubun hakimiyeti
vardı. Malum 28 Şubat öncesi ve sonrası
yılla-rın şartları Anadolu
çocukları-nın, milli ve manevi
değerleri-ne bağlı insanların lehideğerleri-ne
de-ğildi. 28 Şubat'ı sahiplenen ve
icra eden zihniyet mensupları
maalesef toplum
mühendisli-ğine soyundular. Bu asil
mille-ti ifmille-tihar vesilemiz olan
değer-lerinden koparmaya, kültür ve
medeniyet köklerinden
ayır-maya çalıştılar. Ben de bu
dö-nemin kurbanı oldum.
Huku-kun rafa kaldırıldığı, keyfi
uy-gulamalar yapan zorba
insan-ların hüküm sürdüğü bu dönemle ilgili de çok
ha-tıralarım vardır. O dönemlerde yaşadığım
hak-sızlıkları ve maruz kaldığım muameleleri yazsam
kitaplara sığmaz. Kısacası o kötü dönemle ilgili
söylenecek mana, anlatılacak olay çok. Bunları
başka zamana ve yazılara havale edelim.
2003 yılında Kütahya Dumlupınar
Üniversi-tesinde görev almam da benim hayatımda
önemli başlangıç noktalarından biridir.
Kütah-ya'nın doğasını, havasını, tarihini ve kültürünü
ben ve ailem çok sevdik. Zaman zaman
memle-ketim olan Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde
göreve başlamam için teklifler almama rağmen
hiç teşebbüs etmedim. Ben Kütahya'yı ve
üni-versitemi sevdim ve hep severek çalıştım. 2011
yı-lında doçent, 2018 yıyı-lında ise profesör oldum.
Bi-yoloji ve biyokimya bölümlerinde hidrobiBi-yoloji,
anatomi, çevre biyokimyası, ekoloji,
ekotoksiko-loji, tatlı su balıkları, kültür balıkçılığı gibi
dersle-ri yürüttüm. Çalışma saham ile ilgili üniversiteler
ve farklı kurumlarca desteklenen 20'den fazla
araştırma projesinde görev aldım. Ulusal ve
uluslararası dergiler ve kitaplarda 100'den fazla
eser yayınladım. 2019 yılının Temmuz ayında ise
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü
ola-rak atandım.
Kütahya'nın doğasını, havasını, tarihini
ve kültürünü ben ve ailem çok sevdik.
Zaman zaman memleketim olan
Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde
göreve başlamam için teklifler almama
rağmen hiç teşebbüs etmedim.
Daha önce rektör olmayı hiç düşünmüş
müy-dünüz?
Rektörlük, genelde şartları sağlayan her
akademisyenin idealidir. Akademisyenlikte
gelinebilecek en yüksek idari makamlardan
bi-risidir. Böyle olmasına rağmen ben
rektörlü-ğü hep kendimden çok uzak gördüm.
Dü-şünsenize yüksek lisans ve doktora
dönemin-de (12 yıl) çok istemesine rağmen
üniversite-ye girememiş birisiyim. Belki bundan
dolayı-dır, benim için akademisyen kadrosu almak
hele de doçent ve profesör olmak zaten en
tat-min edici, en güzel kazanımlar oldu. İşimi
se-verek yaptım. Bana verilen nimetlerin
kıyme-tini bildim ve şükrünü elimden geldiği kadar
eda etmeye çalıştım. Herhalde verilen
nimet-lerden memnun oldukça Allah da nimetlerini
ziyadeleştirdi ve rektörlüğü nasip etti. Yoksa
emin olun (yakın arkadaşlarımın hepsi
şahit-tir) rektör olacağım diye bir gayretim, hele de
hırsım hiç olmadı.
Rektör olma süreciniz nasıl gerçekleşti?
Benden önceki Rektör Bey, beni
üniversi-te yönetim kurulu üyeliğine üniversi-teklif etmişti.
Ancak hocamızın bazı icraatlarını tasvip
et-medim. İlgili fikirlerimi de uygun ortamlarda
açıkça ifade ettim. Hocanın görev süresi
do-lunca malum rektör adaylığı müracaat süreci
başladı. İlk başlarda rektör adayı olmak niyetim
de ve planım da yoktu. Müracaat süresinin
son-larına doğru bazı arkadaşlarımın teşviki ile
müra-caat ettim. Müramüra-caat süresi bittikten sonra
yakla-şık dört ay kadar da hiç girişimde bulunmadım
ve çalışmadım. Hatta rektör adayı olan çok
de-ğerli bir arkadaşımı destekledim ve bunu da ilgili
bazı yerlerde açıkça ifade ettim. 'Ha ben ha O'
dedim. 'O olsa kendim olmuş gibi sevinirim'
dedim. Her şey yaklaşık son bir ay içerisinde
şe-killendi. Yerel dinamiklerden önemli bazı isimler
ilgililere yani YÖK başkanımıza ve Sayın
hurbaşkanımıza beni teklif etmişler. Sayın
Cum-hurbaşkanımızın tensipleri ile de 27 Temmuz
2019'da Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne
“Rektör” olarak atandım. Benim için rektörlük
süreci çok hızlı gelişti. Ancak burada şunu da
ifade etmek isterim. Rabbim bana hep
istedikle-rimin daha iyisini ve fazlasını verdi. Rektörlük de
öyledir. Rektörlük benim hak ettiğim değil,
Rab-bimin bana ikram ve ihsanıdır. Vesile olan
herke-se teşekkür ediyorum. Başta Sayın
Cumhurbaş-kanımız olmak üzere vesile olanların yüzünü
kara çıkarmamaya ve bu önemli nimetin
şükrü-nü eda etmeye de söz veriyorum. Bunun için de
inşallah çalışma arkadaşlarımla birlikte var
gücü-müzle çalışıyoruz ve çalışacağız.
(15)Kütahya'ya ne zaman geldiniz ve kaç yıldır
Kütahya'dasınız?
2003 yılında Kütahya Dumlupınar
Üni-versitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji
Bö-lümü Zooloji Bilim Dalında Yrd. Doç. Dr.
un-vanı ile göreve başladım. Bu başlangıç da
benim için çok önemlidir. Çünkü ben
Üni-versiteye başladığım ilk yıllar karar vermiştim
akademisyen olmaya. Okuduğum fakültenin
müfredatının gereği olarak ben aynı zamanda
kaptan (gemi kaptanı) olabiliyordum. Zaten
mezun olurken bununla ilgili yeterlilik
belge-sini de almıştım. Nitekim şu an aynı sınıfta
okuduğumuz arkadaşlarımdan bazıları
kap-tan olarak çalışıyorlar. Belki iyi de para
kaza-nıyorlar. Ancak ben kaptanlık yapabilir
bel-gem olmasına rağmen bu mesleğe hiç heves
etmedim ve bu sahada iş bulmak için hiç
te-şebbüs etmedim. Üniversiteye başladığım ilk
yıllar kafama koyduğum akademisyenlik
mes-leğine mezuniyetten tam on iki yıl sonra
ka-vuşabildim. Çok kısa süreliğine (yaklaşık 8 ay)
araştırma görevliliği yaptım. Ancak hem
yük-sek lisans hem de doktora çalışmalarımı hep
üniversite dışında çalışarak yaptım. Bu benim
tercihim değil, o günlerdeki şartların
netice-siydi.
Özal dönemi ile milletimizin hayatında
bir rahatlama olsa da daha sonra kendini
seç-kin gören, milli ve manevi değerlerimize
ya-bani bakan ve toplum mühendisliğine
soyu-nan sözde halkçı ve demokrat ancak gerçekte
müstebit ve zalim bir grubun hakimiyeti
vardı. Malum 28 Şubat öncesi ve sonrası
yılla-rın şartları Anadolu
çocukları-nın, milli ve manevi
değerleri-ne bağlı insanların lehideğerleri-ne
de-ğildi. 28 Şubat'ı sahiplenen ve
icra eden zihniyet mensupları
maalesef toplum
mühendisli-ğine soyundular. Bu asil
mille-ti ifmille-tihar vesilemiz olan
değer-lerinden koparmaya, kültür ve
medeniyet köklerinden
ayır-maya çalıştılar. Ben de bu
dö-nemin kurbanı oldum.
Huku-kun rafa kaldırıldığı, keyfi
uy-gulamalar yapan zorba
insan-ların hüküm sürdüğü bu dönemle ilgili de çok
ha-tıralarım vardır. O dönemlerde yaşadığım
hak-sızlıkları ve maruz kaldığım muameleleri yazsam
kitaplara sığmaz. Kısacası o kötü dönemle ilgili
söylenecek mana, anlatılacak olay çok. Bunları
başka zamana ve yazılara havale edelim.
2003 yılında Kütahya Dumlupınar
Üniversi-tesinde görev almam da benim hayatımda
önemli başlangıç noktalarından biridir.
Kütah-ya'nın doğasını, havasını, tarihini ve kültürünü
ben ve ailem çok sevdik. Zaman zaman
memle-ketim olan Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde
göreve başlamam için teklifler almama rağmen
hiç teşebbüs etmedim. Ben Kütahya'yı ve
üni-versitemi sevdim ve hep severek çalıştım. 2011
yı-lında doçent, 2018 yıyı-lında ise profesör oldum.
Bi-yoloji ve biyokimya bölümlerinde hidrobiBi-yoloji,
anatomi, çevre biyokimyası, ekoloji,
ekotoksiko-loji, tatlı su balıkları, kültür balıkçılığı gibi
dersle-ri yürüttüm. Çalışma saham ile ilgili üniversiteler
ve farklı kurumlarca desteklenen 20'den fazla
araştırma projesinde görev aldım. Ulusal ve
uluslararası dergiler ve kitaplarda 100'den fazla
eser yayınladım. 2019 yılının Temmuz ayında ise
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü
ola-rak atandım.
Kütahya'nın doğasını, havasını, tarihini
ve kültürünü ben ve ailem çok sevdik.
Zaman zaman memleketim olan
Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde
göreve başlamam için teklifler almama
rağmen hiç teşebbüs etmedim.
Daha önce rektör olmayı hiç düşünmüş
müy-dünüz?
Rektörlük, genelde şartları sağlayan her
akademisyenin idealidir. Akademisyenlikte
gelinebilecek en yüksek idari makamlardan
bi-risidir. Böyle olmasına rağmen ben
rektörlü-ğü hep kendimden çok uzak gördüm.
Dü-şünsenize yüksek lisans ve doktora
dönemin-de (12 yıl) çok istemesine rağmen
üniversite-ye girememiş birisiyim. Belki bundan
dolayı-dır, benim için akademisyen kadrosu almak
hele de doçent ve profesör olmak zaten en
tat-min edici, en güzel kazanımlar oldu. İşimi
se-verek yaptım. Bana verilen nimetlerin
kıyme-tini bildim ve şükrünü elimden geldiği kadar
eda etmeye çalıştım. Herhalde verilen
nimet-lerden memnun oldukça Allah da nimetlerini
ziyadeleştirdi ve rektörlüğü nasip etti. Yoksa
emin olun (yakın arkadaşlarımın hepsi
şahit-tir) rektör olacağım diye bir gayretim, hele de
hırsım hiç olmadı.
Rektör olma süreciniz nasıl gerçekleşti?
Benden önceki Rektör Bey, beni
üniversi-te yönetim kurulu üyeliğine üniversi-teklif etmişti.
Ancak hocamızın bazı icraatlarını tasvip
et-medim. İlgili fikirlerimi de uygun ortamlarda
açıkça ifade ettim. Hocanın görev süresi
do-lunca malum rektör adaylığı müracaat süreci
başladı. İlk başlarda rektör adayı olmak niyetim
de ve planım da yoktu. Müracaat süresinin
son-larına doğru bazı arkadaşlarımın teşviki ile
müra-caat ettim. Müramüra-caat süresi bittikten sonra
yakla-şık dört ay kadar da hiç girişimde bulunmadım
ve çalışmadım. Hatta rektör adayı olan çok
de-ğerli bir arkadaşımı destekledim ve bunu da ilgili
bazı yerlerde açıkça ifade ettim. 'Ha ben ha O'
dedim. 'O olsa kendim olmuş gibi sevinirim'
dedim. Her şey yaklaşık son bir ay içerisinde
şe-killendi. Yerel dinamiklerden önemli bazı isimler
ilgililere yani YÖK başkanımıza ve Sayın
hurbaşkanımıza beni teklif etmişler. Sayın
Cum-hurbaşkanımızın tensipleri ile de 27 Temmuz
2019'da Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne
“Rektör” olarak atandım. Benim için rektörlük
süreci çok hızlı gelişti. Ancak burada şunu da
ifade etmek isterim. Rabbim bana hep
istedikle-rimin daha iyisini ve fazlasını verdi. Rektörlük de
öyledir. Rektörlük benim hak ettiğim değil,
Rab-bimin bana ikram ve ihsanıdır. Vesile olan
herke-se teşekkür ediyorum. Başta Sayın
Cumhurbaş-kanımız olmak üzere vesile olanların yüzünü
kara çıkarmamaya ve bu önemli nimetin
şükrü-nü eda etmeye de söz veriyorum. Bunun için de
inşallah çalışma arkadaşlarımla birlikte var
gücü-müzle çalışıyoruz ve çalışacağız.
(16)Rektör olarak ilk göreve başladığınızda
neler hissettiniz? Korku, endişe, heyecan vs.
duy-dunuz mu?
Rektör olmam elbette beni ziyadesi ile
se-vindirdi ve heyecanlandırdı. Hele devir
tes-lim töreni ve görevi devraldığım ilk günler
bende tarifi mümkün olmayan duygular
uyandırdı. Allah'a güvenim ve verdiği
nimet-lere şükrüm daha da arttı. Kemik gibi kuru
odunlardan tatlı meyveleri çıkaran, kupkuru
topraktan türlü ikramlar yapan Allah, benim
gibi annesi okuma yazma hiç bilmeyen
baba-sı askerlikte okuma yazma öğrenen
birisini de rektör yapabilir ve yaptı.
Allah'a teslim olmak ve güvenmek
insana sonsuz bir güç ve sakinlik
ve-riyor. Hakiki nimet verenin Allah
ol-duğunu bilen bir kişi ölçüsüz
dere-cede sevinmediği gibi, musibeti
ve-renin Allah olduğunu bilen bir kişi
de ölçüsüz derecede üzülmez. Evet,
rektör olduğuma sevindim. Ancak
rektör olmam arkadaşlarımı
etkile-diği kadar galiba beni etkilemedi.
Bazı yakın arkadaşlarımın benden
daha çok sevindiğini ve
heyecanlan-dığını düşünüyorum. Eee, bu da
ka-liteli arkadaşın ölçüsüdür! Benim
ar-kadaşlarım gerçekten beni benden
ziyade düşünür ve severler.
İleriye yönelik nasıl bir üniversite
hayal ediyorsunuz?
Gelişmiş ileri üniversitelerde
in-sanlar, sadece bilim ve üretkenlik
e-sasına göre değerlendirilir. Zaten
böyle oldukları için ileridedirler.
Yeni bir çalışma tarzı icat etmeye,
kendimize göre yeni kurallar koymaya ihtiyaç
yok. Başarılı olmak ve üretmek için ne
yapıl-ması gerektiği belli. Biz yanlış yaptık. Şeklen
batıya benzemekle onlar gibi olacağız
yanıl-gısına düştük. Bu milletin kadim değer
yargı-ları ile giyimi ve kuşamı ile mücadele ettik. Bu
üniversite, taş kapıdan içeri başı örtülü
öğ-rencilerin alınmadığı zamanları gördü. Ben,
derse girdiğim bir sınıfta başını örten bir kız
öğrenci olduğu için sarı zarf gördüm ve
sor-guya çekildim. Ben, görevi bilim üretmek ve
iyi eğitim vermek olan doçent ve profesörlerin
başı örtülü öğrenci avına çıktıkları, başı örtülü
öğrenciler için ikna odaları kurdukları,
Anado-lu'dan gelmiş masum öğrencilere günlerce dil
döktükleri günleri yaşadım. Bundan dolayı
sa-dece akademik esaslara göre insanların
değer-lendirildiği bir üniversite hayal ediyorum.
Dü-şünce ve ifade özgürlüğünün (yasalarda
tanım-landığı şekli ile) olduğu, bilime ve üretkenliğe
odaklanmış bir üniversite hayal ediyorum.
Bugün eskiye göre çok iyi bir yerdeyiz ve
inşal-lah çok daha iyi olacağız.
İleride Kütahya Dumlupınar Üniversitesi için
gerçekleştirmeyi planladığınız hedef ve projelerden
bahseder misiniz?
Bahar ve yaz gelip şartlar uygun olunca
mey-veler gelişir ve olgunlaşır. Kütahya Dumlupınar
Üniversitesi Rektörü olarak ben ve çalışma
ar-kadaşlarımın en asli vazifesi de şartları uygun
hâle getirmektir. Yani öncelikli vazifemiz tüm
ça-lışanlarımıza insanca muamele etmek, üretene
ve çalışana hakkını vermek, yönetimde adalet ve
şeffaflık gibi değerleri yerleştirmek ve
uygula-maktır.
Üniversitemizde bu değer yargıları
yerle-şirse eğitim de bilim de gelişir ve kaliteli hâle
gelir; üniversite bekleneni topluma verir. Biz
uluslararası standartlarda bir üniversite
olmak istiyoruz. Bunun yolu da belli. Oturup
dersimize çalışacak ve inşallah bunu
yakala-yacağız. Tabii Kütahya'nın da kendine has
çözüm bekleyen problemleri ve
üniversite-mizi diğer üniversiteler arasında öne
çıkara-cak potansiyeli var. Üniversite olarak halkla
ve sanayi ile de el ele verip çalışacağız. Hem
üniversite kaynaklarımızı hem de
bulduğu-muz dış kaynakları öncelikle Kütahya'nın
problemlerini çözmeye ve potansiyelini
de-ğerlendirmeye harcayacağız.
Rektör Hocam, Kütahya'ya ilişkin
düşünce-leriniz neler?
Kütahya değeri bilinmeyen bir hazine
gi-bi. Doğa, su, maden, tarih, kültür, sanat hepsi
var Kütahya'da. Öncelikle hazinenin
keşfe-dilmesi, sonrasında da pazarlanması
gereki-yor. Bu görevin çoğu da aslında
üniversitemi-ze düşüyor. Bundan sonra inşallah
üniversi-temiz görevini yapacak, Kütahya'mız da daha
güzel olacak.
Son olarak hocalarımıza ve öğrencilerimize bir
mesajınız var mı?
Herkesin işine odaklanmasını ve rahat
olma-sını istiyorum. Tüm öğrencilerimiz ve çalışma
ar-kadaşlarımıza kapımız sonuna kadar açık ve çok
yakınız. Bu ara pandemi sebebi ile gelemeseler
bile telefon ve e-posta gibi iletişim vasıtaları ile
bana ve yakın çalışma arkadaşlarıma
ulaşabilir-ler. Düşünce ve problemlerini rahatlıkla
paylaşa-bilirler. Tüm öğrencilerime ve
çalış-ma arkadaşlarıçalış-ma selam ve
muhab-betlerimi sunuyor; özellikle bu
gün-lerde mümkün oldukça evde
kalma-larını ve tedbirlere azami derecede
ri-ayet etmelerini istiyorum.
Madem konu 'Başlangıç' o halde konumuza
uygun olarak şunu da söylemek isterim. Bu
küre-sel salgın tüm dünya için bir dönüm noktası ve
başlangıç olacak. Birçok güçlü devlet ve
milletle-rin zayıflamaya ve gerilemeye başladığına şahit
olacağız. İnanıyorum ki bu hadise ülkemiz ve
mil-letimiz için yükseliş ve şahlanış yıllarının
başlan-gıcı olacaktır.
Sayın Hocam, çok kıymetli vaktinizi ayırdığınız
için teşekkür ederim.