• Sonuç bulunamadı

Seyir Defteri- Başlangıçlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Seyir Defteri- Başlangıçlar"

Copied!
84
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

OCAK - ŞUBAT - MART - NİSAN 2020 KÜTAHYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ

Başlangıçlar

(2)

Bu dergi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eği-tim Enstitüsü olarak farklı alanlarda ve farklı konularda yazıları bir araya getirerek siz değerli okuyucular ile buluşturmayı planladığı-mız Seyir Defteri'nin ilk sayısı. Hem yeni kurulan Lisansüstü Eği-tim Enstitüsü'ne hem de yayın hayatına yeni başlayan Seyir Defteri dergisine güzel bir atıf olması temennisi ile bu sayının temasını

“Başlangıçlar” olarak belirledik.

Dergimizin bu sayısında tarihten edebiyata, teknolojiden gün-delik hayata, geniş bir yelpazede farklı başlangıçlara ve ilklere yer verdik. Aynı zamanda siz değerli okuyucularımızın keyifle takip edeceğine inandığımız bazı küçük öneriler de yine Seyir Defte-ri'nin sayfaları arasında yer alıyor. Seyir Defteri, bundan sonra da yepyeni konular ve yazılarla yoluna devam edecektir. Dergiyi ha-zırlama sürecinde yaşadığımız heyecan ve mutluluğu, dergiyi okurken sizlerin de paylaşmanız en büyük arzumuzdur.

Bu sayıya yaptıkları çalışmalarla katkı sağlayan tüm yazarları-mıza ve siz değerli okuyucularıyazarları-mıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan sonraki sayılarda da farklı konular ve yazarlarla çıktığımız yoldaki yeni durakları bizlerle paylaşmaya devam etmenizi temen-ni ediyorum.

Yeni sayılarımızda buluşmak dileğiyle…

başlarken

• Prof. Dr. Şahmurat ARIK L sansüstü Eğ t m Enst tüsü Müdürü

(3)

Bu dergi, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eği-tim Enstitüsü olarak farklı alanlarda ve farklı konularda yazıları bir araya getirerek siz değerli okuyucular ile buluşturmayı planladığı-mız Seyir Defteri'nin ilk sayısı. Hem yeni kurulan Lisansüstü Eği-tim Enstitüsü'ne hem de yayın hayatına yeni başlayan Seyir Defteri dergisine güzel bir atıf olması temennisi ile bu sayının temasını

“Başlangıçlar” olarak belirledik.

Dergimizin bu sayısında tarihten edebiyata, teknolojiden gün-delik hayata, geniş bir yelpazede farklı başlangıçlara ve ilklere yer verdik. Aynı zamanda siz değerli okuyucularımızın keyifle takip edeceğine inandığımız bazı küçük öneriler de yine Seyir Defte-ri'nin sayfaları arasında yer alıyor. Seyir Defteri, bundan sonra da yepyeni konular ve yazılarla yoluna devam edecektir. Dergiyi ha-zırlama sürecinde yaşadığımız heyecan ve mutluluğu, dergiyi okurken sizlerin de paylaşmanız en büyük arzumuzdur.

Bu sayıya yaptıkları çalışmalarla katkı sağlayan tüm yazarları-mıza ve siz değerli okuyucularıyazarları-mıza teşekkürlerimi sunuyorum. Bundan sonraki sayılarda da farklı konular ve yazarlarla çıktığımız yoldaki yeni durakları bizlerle paylaşmaya devam etmenizi temen-ni ediyorum.

Yeni sayılarımızda buluşmak dileğiyle…

başlarken

• Prof. Dr. Şahmurat ARIK L sansüstü Eğ t m Enst tüsü Müdürü

(4)

KÜTAHYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ İmtiyaz Sahibi

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Adına

Prof. Dr. Kâzım UYSAL

Genel Yayın Yönetmeni

Prof. Dr. Şahmurat ARIK

Yazı İşleri Müdürü

Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK

Editör

Alper YILMAZ

Grafik Tasarım

Cem BİLİR • Gözde Ajans

Yayın Türü

Ücretsiz Yerel Süreli Yayın

İletişim

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Evliya Çelebi Yerleşkesi Tavşanlı Yolu 10. Km. KÜTAHYA

Tel: 0 (274) 443 43 43 Web: http://lee.dpu.edu.tr/ lee@dpu.edu.tr

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü enstitumdpu

@enstitudpu Baskı

Demirok Matbaa

Kapak Görsel (Çini)

Mehmet GÜRSOY

Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nün popüler yayın organıdır. • SAYI: 1 Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK Darülfünundan

Üniversiteye

31

Dr. Öğr. Üyesi Ergin ÖGCEM Başlangıçtan Bugüne İnsanoğlunun Değişmeyen Vazifesi

32

36

Başlangıç • İnception Filmine Dair Özgür ASLANGÖRÜR

40

Türk Demokrasisinin Kalesi TBMM’nin Kuruluşu Doç. Dr. Ümmü Gülsüm POLAT

42

Germiyanoğullarından Osmanlı Devletinin Başlangıcına Doç. Dr. Emine DİNGEÇ

Prof. Dr. Levent MERCİN

46

Türk Müzeciliği

54

Dünyanın İlk Ticaret Borsası

“Aizonai Macellum'u” Dr. Öğr. Üyesi Özer ÖZÇELİK

57

Siyasi Bir Güç Olarak

Başlangıç Meridyeni Dr. Öğr. Üyesi Zeynep HİÇDURMAZ

Guinnes Rekorlar Kitabı’nın Doğuşu ve Kitaptaki

Türkiye Rekorları

64

58

Modern Yaz

Olimpiyatlarında İlk Türkler Prof. Dr. Adnan ERSOY

62

Röportaj Naim EYYUBİ

67

Başlangıcın İşareti Yol ve Yolculuk Araş. Gör. Feyzettin AYTEPE

70

İnsan Hayatında

Yeni Bir Başlangıç: Memuriyet Hayatı

71

Tarihte İlkler Başlangıçlar

72

Enstitü Dergileri

74

Kitap Tanıtım

76

Üniversitemizden Haberler Şerif BİLGİLİ

68

Fecir Vakti Önemli Başlangıçlar ve Sabah Namazı

Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK

Prof. Dr. Ali ÇELİK

04

ilk yolculuğumuz Başlangıçlara dair Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

05

06

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Tarihi

08

16

Prof. Dr. Kâzım UYSAL Şöyleşi

22

Röportaj

Ahm Ershad UDDİN İlk Emir: Oku

27

Dünden Bugüne

Yeni Başlangıçlar Prof. Dr. İ. Göktay EDİZ

içindekiler

20

Prof. Dr. Şahmurat ARIK

Türk Edebiyatında Romanların Başlangıcını Oluşturan Önsözler

(5)

KÜTAHYA DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ LİSANSÜSTÜ EĞİTİM ENSTİTÜSÜ İmtiyaz Sahibi

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Adına

Prof. Dr. Kâzım UYSAL

Genel Yayın Yönetmeni

Prof. Dr. Şahmurat ARIK

Yazı İşleri Müdürü

Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK

Editör

Alper YILMAZ

Grafik Tasarım

Cem BİLİR • Gözde Ajans

Yayın Türü

Ücretsiz Yerel Süreli Yayın

İletişim

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

Evliya Çelebi Yerleşkesi Tavşanlı Yolu 10. Km. KÜTAHYA

Tel: 0 (274) 443 43 43 Web: http://lee.dpu.edu.tr/ lee@dpu.edu.tr

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü enstitumdpu

Baskı

Demirok Matbaa

Kapak Görsel (Çini)

Mehmet GÜRSOY

Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nün popüler yayın organıdır. • SAYI: 1 Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK Darülfünundan

Üniversiteye

31

Dr. Öğr. Üyesi Ergin ÖGCEM Başlangıçtan Bugüne İnsanoğlunun Değişmeyen Vazifesi

32

36

Başlangıç • İnception Filmine Dair Özgür ASLANGÖRÜR

40

Türk Demokrasisinin Kalesi TBMM’nin Kuruluşu Doç. Dr. Ümmü Gülsüm POLAT

42

Germiyanoğullarından Osmanlı Devletinin Başlangıcına Doç. Dr. Emine DİNGEÇ

Prof. Dr. Levent MERCİN

46

Türk Müzeciliği

54

Dünyanın İlk Ticaret Borsası

“Aizonai Macellum'u” Dr. Öğr. Üyesi Özer ÖZÇELİK

57

Siyasi Bir Güç Olarak

Başlangıç Meridyeni Dr. Öğr. Üyesi Zeynep HİÇDURMAZ

Guinnes Rekorlar Kitabı’nın Doğuşu ve Kitaptaki

Türkiye Rekorları

64

58

Modern Yaz

Olimpiyatlarında İlk Türkler Prof. Dr. Adnan ERSOY

62

Röportaj Naim EYYUBİ

67

Başlangıcın İşareti Yol ve Yolculuk Araş. Gör. Feyzettin AYTEPE

70

İnsan Hayatında

Yeni Bir Başlangıç: Memuriyet Hayatı

71

Tarihte İlkler Başlangıçlar

72

Enstitü Dergileri

74

Kitap Tanıtım

76

Üniversitemizden Haberler Şerif BİLGİLİ

68

Fecir Vakti Önemli Başlangıçlar ve Sabah Namazı

Dr. Öğr. Üyesi Esra IŞIK

Prof. Dr. Ali ÇELİK

04

ilk yolculuğumuz Başlangıçlara dair Lisansüstü Eğitim Enstitüsü

05

06

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Tarihi

08

16

Prof. Dr. Kâzım UYSAL Şöyleşi

22

Röportaj

Ahm Ershad UDDİN İlk Emir: Oku

27

Dünden Bugüne

Yeni Başlangıçlar Prof. Dr. İ. Göktay EDİZ

içindekiler

20

Prof. Dr. Şahmurat ARIK

Türk Edebiyatında Romanların Başlangıcını Oluşturan Önsözler

(6)

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü olarak Seyir

Defte-ri'mize güzel bir başlangıç yapmak istedik. Bu

nedenle ilk yolculuğumuz

BAŞLANGIÇ-LAR'a dair. Yeni çıkılan her yolculukta

oldu-ğu gibi bizler de heyecanlı ve umutluyuz.

Güzel duraklarda, güzel insanlarla

tanışma-nın, onların kalemlerinden dökülen satırları

sizlerle buluşturabilmenin heyecanı ve

umudu bu.

Seyir Defteri, yapacağımız her yolculukla

gelişecek, sizlerin katkıları ile zenginleşecek.

Yeni notlar, yeni duraklar, yeni insanlar

ekle-necek sayfalara. Endişe duymadan,

korkma-dan ve en önemlisi tecrübe kazanarak bu

yol-culuğu gerçekleştirmek en önemli hedefimiz.

Bu nedenle Seyir Defteri sizlerden, bizden,

üniversitemizden bir parça taşısın istedik.

Biliyoruz ki başlangıçlar, insan hayatında

en önemli dönüm noktalarıdır. Heyecan,

mut-luluk ve bazen de korku duyarız. Her

başlan-gıç aynı zamanda yeni tecrübelere açılan yeni

bir kapıdır. Yeni çözümler bulur, yeni yollar

keşfederiz. Attığımız her güzel adım

korkuları-mızı süpürür ve geriye mutluluklar bırakır. Bu

ne-denle ilk sayımızda da bu tecrübeleri,

mutluluk-ları bizlerle içtenlikle paylaşan öykülere yer

ver-dik.

Bu öyküler hem geçmiş yolculukların hem

de bugünün yolculuklarının izlerini taşıyor. Bir

ta-raftan hatıralara konuk oluyor, diğer tata-raftan

he-deflere/geleceğe dair umutlandırıyor. Gelecek

geçmişin izlerini taşır dedik ya seyir defterinde

de işte bu izlerin peşine düştük, izler bizi

gelece-ğe taşısın diye.

Şairin de dediği gibi “Bir şey olmasaydı

yazmak olmayacaktı…”

Bu yolculukta ve başlangıçta satırları ile

biz-lere eşlik eden herkese teşekkür ediyor yeni

sayı-larda ve yeni duraksayı-larda aynı heyecanla

buluşma-yı ümit ediyoruz….

• Dr. Öğr. Üyes Esra IŞIK

ilk yolculuğumuz

başlangıçlara dair

Lisansüstü

Eğitim

Enstitüsü

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne bağlı Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 28 Mart 2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan 2319 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bi-limleri Enstitüsü ve Eğitim BiBi-limleri Enstitü-sünün kapatılmasıyla birlikte kurulmuş ve 2019-2020 Öğretim yılı Bahar Yarıyılında eği-tim-öğretim faaliyetlerine başlamıştır.

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Eğitim Bilimleri Enstitüsünün kapatılmasıyla kurulan Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde toplam 43 Anabilim /

Anasa-nat dalında hâli hazırda 92 lisansüstü program bulunmaktadır. Bu programlar Tezli Yüksek Li-sans, Tezsiz Yüksek Lisans ve Doktora prog-ramlarıdır. 4000'den fazla öğrencinin kayıtlı ol-duğu bu lisansüstü programlarda yabancı uy-ruklu öğrenciler de yer almaktadır. Fen Bilimle-ri, Sosyal Bilimler ve Eğitim Bilimleri alanında geniş bir akademik kadroya sahip olan Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü'nde hem mevcut prog-ramların niteliği hem de lisansüstü düzeyde eğitim alan öğrencilerin sayılarının arttırılması temel hedefler arasındadır.

(7)

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi

Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü olarak Seyir

Defte-ri'mize güzel bir başlangıç yapmak istedik. Bu

nedenle ilk yolculuğumuz

BAŞLANGIÇ-LAR'a dair. Yeni çıkılan her yolculukta

oldu-ğu gibi bizler de heyecanlı ve umutluyuz.

Güzel duraklarda, güzel insanlarla

tanışma-nın, onların kalemlerinden dökülen satırları

sizlerle buluşturabilmenin heyecanı ve

umudu bu.

Seyir Defteri, yapacağımız her yolculukla

gelişecek, sizlerin katkıları ile zenginleşecek.

Yeni notlar, yeni duraklar, yeni insanlar

ekle-necek sayfalara. Endişe duymadan,

korkma-dan ve en önemlisi tecrübe kazanarak bu

yol-culuğu gerçekleştirmek en önemli hedefimiz.

Bu nedenle Seyir Defteri sizlerden, bizden,

üniversitemizden bir parça taşısın istedik.

Biliyoruz ki başlangıçlar, insan hayatında

en önemli dönüm noktalarıdır. Heyecan,

mut-luluk ve bazen de korku duyarız. Her

başlan-gıç aynı zamanda yeni tecrübelere açılan yeni

bir kapıdır. Yeni çözümler bulur, yeni yollar

keşfederiz. Attığımız her güzel adım

korkuları-mızı süpürür ve geriye mutluluklar bırakır. Bu

ne-denle ilk sayımızda da bu tecrübeleri,

mutluluk-ları bizlerle içtenlikle paylaşan öykülere yer

ver-dik.

Bu öyküler hem geçmiş yolculukların hem

de bugünün yolculuklarının izlerini taşıyor. Bir

ta-raftan hatıralara konuk oluyor, diğer tata-raftan

he-deflere/geleceğe dair umutlandırıyor. Gelecek

geçmişin izlerini taşır dedik ya seyir defterinde

de işte bu izlerin peşine düştük, izler bizi

gelece-ğe taşısın diye.

Şairin de dediği gibi “Bir şey olmasaydı

yazmak olmayacaktı…”

Bu yolculukta ve başlangıçta satırları ile

biz-lere eşlik eden herkese teşekkür ediyor yeni

sayı-larda ve yeni duraksayı-larda aynı heyecanla

buluşma-yı ümit ediyoruz….

• Dr. Öğr. Üyes Esra IŞIK

ilk yolculuğumuz

başlangıçlara dair

Lisansüstü

Eğitim

Enstitüsü

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne bağlı Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 28 Mart 2020 tarihli ve 31082 sayılı Resmî Gazete'de yayınlanan 2319 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararıyla Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bi-limleri Enstitüsü ve Eğitim BiBi-limleri Enstitü-sünün kapatılmasıyla birlikte kurulmuş ve 2019-2020 Öğretim yılı Bahar Yarıyılında eği-tim-öğretim faaliyetlerine başlamıştır.

Sosyal Bilimler Enstitüsü, Fen Bilimleri Enstitüsü ve Eğitim Bilimleri Enstitüsünün kapatılmasıyla kurulan Lisansüstü Eğitim Enstitüsü'nde toplam 43 Anabilim /

Anasa-nat dalında hâli hazırda 92 lisansüstü program bulunmaktadır. Bu programlar Tezli Yüksek Li-sans, Tezsiz Yüksek Lisans ve Doktora prog-ramlarıdır. 4000'den fazla öğrencinin kayıtlı ol-duğu bu lisansüstü programlarda yabancı uy-ruklu öğrenciler de yer almaktadır. Fen Bilimle-ri, Sosyal Bilimler ve Eğitim Bilimleri alanında geniş bir akademik kadroya sahip olan Lisan-süstü Eğitim Enstitüsü'nde hem mevcut prog-ramların niteliği hem de lisansüstü düzeyde eğitim alan öğrencilerin sayılarının arttırılması temel hedefler arasındadır.

(8)

Kuruluş

Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin çe-kirdeğini oluşturan Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi, 12 Ekim 1974'te Eskişe-hir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine bağlı olarak, Kütahya Yönetim Bilimleri Yük-sekokulu adıyla kuruldu.

4 Aralık 1974'te Kütahya Zafer Meyda-nı'nın yakınında olan ve bugün Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı olan iki katlı binada eğitime başlayan yükse-kokul, 15 Şubat 1979'da Akademi tarafından fakülteye yükseltildi ve Kütahya Yönetim Bi-limleri Fakültesi adını aldı. 20 Temmuz 1982'de 41 sayılı Kanun Hükmünde Karar-name ile kurum, Anadolu Üniversitesi İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesine bağlı Kü-tahya İdari Bilimler Yüksekokulu olarak dü-zenlendi. 1987 yılında yasayla Kütahya İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesi adını aldı.

Kütahya Dumlupınar

Üniversitesi Tarihçesi

11 Temmuz 1992 tarihinde yasayla Ana-dolu Üniversitesinden ayrılarak adı ve bağ-lantısı değiştirilen Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek Yük-sekokuluna ek olarak, yeni kurulan Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Simav Teknik Eğitim Fakültesi, Bilecik İkti-sadî ve İdarî Bilimler Fakültesi, Sosyal Bi-limler Enstitüsü ve Fen BiBi-limleri Enstitüsü-nü bünyesinde bulunduran Dumlupınar Üniversitesi kuruldu.

İlk Yıllar

1993-1994 eğitim-öğretim yılında, Ana-dolu Üniversitesine bağlı iken kurulduğu bi-nada eğitime devam eden üniversitenin ku-ruluşundan bir yıl sonra Yükseköğretim Ku-rulunun (YÖK) aldığı kararla Tavşanlı ve Gediz ilçelerinde birer meslek yüksekokulu açıldı. 1994 yılında ise Kütahya'nın 10, Bile-cik'in de 4 ilçesinde Dumlupınar Üniversite-sine bağlı meslek yüksekokulları kuruldu.

Üniversitenin en büyük ve merkez yer-leşkesi olan Evliya Çelebi Yeryer-leşkesinin inşa-atı 1995 yılında başladı ve üç yıl sonra Fen Edebiyat ve Mühendislik Fakülteleri daha sonra da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

bu yerleşkeye taşındı. Yerleşke içindeki ilk rek-törlük binası, bugün Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü’nün bulunduğu bina ola-rak düzenlendi.

(9)

Kuruluş

Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin çe-kirdeğini oluşturan Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Akademisi, 12 Ekim 1974'te Eskişe-hir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisine bağlı olarak, Kütahya Yönetim Bilimleri Yük-sekokulu adıyla kuruldu.

4 Aralık 1974'te Kütahya Zafer Meyda-nı'nın yakınında olan ve bugün Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığına bağlı olan iki katlı binada eğitime başlayan yükse-kokul, 15 Şubat 1979'da Akademi tarafından fakülteye yükseltildi ve Kütahya Yönetim Bi-limleri Fakültesi adını aldı. 20 Temmuz 1982'de 41 sayılı Kanun Hükmünde Karar-name ile kurum, Anadolu Üniversitesi İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesine bağlı Kü-tahya İdari Bilimler Yüksekokulu olarak dü-zenlendi. 1987 yılında yasayla Kütahya İkti-sadi ve İdari Bilimler Fakültesi adını aldı.

Kütahya Dumlupınar

Üniversitesi Tarihçesi

11 Temmuz 1992 tarihinde yasayla Ana-dolu Üniversitesinden ayrılarak adı ve bağ-lantısı değiştirilen Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek Yük-sekokuluna ek olarak, yeni kurulan Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi, Simav Teknik Eğitim Fakültesi, Bilecik İkti-sadî ve İdarî Bilimler Fakültesi, Sosyal Bi-limler Enstitüsü ve Fen BiBi-limleri Enstitüsü-nü bünyesinde bulunduran Dumlupınar Üniversitesi kuruldu.

İlk Yıllar

1993-1994 eğitim-öğretim yılında, Ana-dolu Üniversitesine bağlı iken kurulduğu bi-nada eğitime devam eden üniversitenin ku-ruluşundan bir yıl sonra Yükseköğretim Ku-rulunun (YÖK) aldığı kararla Tavşanlı ve Gediz ilçelerinde birer meslek yüksekokulu açıldı. 1994 yılında ise Kütahya'nın 10, Bile-cik'in de 4 ilçesinde Dumlupınar Üniversite-sine bağlı meslek yüksekokulları kuruldu.

Üniversitenin en büyük ve merkez yer-leşkesi olan Evliya Çelebi Yeryer-leşkesinin inşa-atı 1995 yılında başladı ve üç yıl sonra Fen Edebiyat ve Mühendislik Fakülteleri daha sonra da İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

bu yerleşkeye taşındı. Yerleşke içindeki ilk rek-törlük binası, bugün Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü’nün bulunduğu bina ola-rak düzenlendi.

(10)

Gelişmiş ileri üniversitelerde

insanlar, sadece bilim ve üretkenlik

esasına göre değerlendirilir. Zaten

böyle oldukları için ileridedirler. Yeni

bir çalışma tarzı icat etmeye,

kendimize göre yeni kurallar

koymaya ihtiyaç yok.

Prof. Dr.

Kâzım UYSAL

Rektör

Rektör Hocam kendinizi tanıtır mısınız?

Öncelikle sizi tebrik etmek, hayırlı olsun

demek istiyorum. Hızlı başladınız. Görevi

al-dıktan sonraki gayretli çalışmalarınız

gerçek-ten takdire şayandır. İnşallah Lisansüstü

Eği-tim Enstitümüz, DPÜ'ye değer katacak ve

çok güzel işlere imza atacak. Ben aynı

zaman-da derginizin adı (Seyir Defteri) ve seçtiğiniz

ilk konu (Başlangıç) bakımından da sizleri

teb-rik ediyorum. 'Seyir Defteri' ismi Lisansüstü

Eğitim Enstitümüze yakıştı. İnşallah bu

der-giniz daha akademik kariyerinin

başlangıcın-da olan binlerce gence ilham kaynağı olacak

ve yön verecek. İlk sayınızda 'Başlangıç'

ko-nusunu seçmiş olmanız da bende çok olumlu

ve güzel duygular uyandırdı. Enstitümüz

fa-aliyete; siz bu göreve, ben de görevime

aslın-da yeni başladım. 'Başlangıç' konusu bizim

için anlamlı. Ancak ben, insan için her anın

yeni bir başlangıç olduğuna inanırım. İnsan

her anını yeni bir hayata başlangıç

yapıyor-muş gibi düşünmeli ve önemsemeli. Hayat

ancak bu şekilde anlamlı ve verimli olur.

Madem dergimizin ana teması 'Başlangıç', o

halde ben de hayatımı anlatmaya en başından

başlayayım.

1971 yılında Antalya ilinin Gazipaşa ilçesine

bağlı Çile (Adanda) köyünde dünyaya geldim.

Bu dünya hayatına, ailemin ilk çocuğu olarak

dünyanın en güzel yeri olan Antalya'da ve güzel

bir bahar gününde gözlerimi açmışım. Ailemin

ilk çocuğu olmak da benim için güzel bir

başlan-gıç. Şanslıyım yani. Ben hayata başlangıç yapınca

anne ve babamı çok sevindirmişim. Onlar için

de önemli bir başlangıç olmuş.

Babam önce çiftçilik sonra da orman

bekçili-ği yaptı. Allah rahmet etsin, 2014 yılında vefat

etti. Babam birçok yönden örnek alınacak bir

in-sandı. Tüm hayatı çalışmakla ve faaliyetle geçti.

Haram kazanca hiç tenezzül etmedi. Basit ve

sade bir hayat yaşadı. Annem, ev hanımıdır. Ev

hanımı deyince günümüz ev hanımlığı

anlaşıl-masın. Sabah erken kalkan, ev ahalisi kalkmadan

ekmeğini yapan, çorbasını kaynatan, sonra da

ba-bamla birlikte tarlaya çalışmaya giden, tarlada

babam ne yaparsa genelde aynı işleri yapan,

akşam eve gelince de yemek, bulaşık, temizlik

işlerini yapan bir kadın. Dağdan odun getirir,

dereden su çeker... Yani hem ev işlerini hem

de erkeklerin yaptığı işleri yapar. Bu şartlarda

dört çocuk da büyütmüş bir kadındır anam.

Zaten bizim oralarda tüm köy kadınları

böy-ledir. Kesinlikle erkeklerden daha fazla

çalı-şırlar. Dikkat ettiyseniz köyümün ismi de

'Çile'dir. Bu ismin çıkış veya veriliş nedenini

bilmiyorum. Ancak coğrafyanın çok dağlık,

hayatın çok zor olmasından kaynaklandığını

düşünüyorum. Hele o yıllar Toroslardaki

tüm köylerde genelde hayat zordu. Herkes

ih-tiyacı olan her şeyi kendi bahçesinde yetiştirir

ve genelde küçükbaş hayvancılıkla geçinirdi.

Yazın yaylalara, kışın sahile inilirdi.

Günü-müzde şartlar çok değişti. İnsanlar rahata

alıştı. Yeri gelmişken şu hususu paylaşmak

is-terim. Eski zor şartlarda insanlar mutluydu.

Hayatın neşesi farklıydı. Yenen yemekler,

içi-len sular daha lezzetliydi. Ben eminim o

za-manlarda tarlada kuru ekmek ve soğan

ye-mekten alınan lezzeti günümüz insanı en

güzel yemeklerden alamıyor. Çünkü fiziki

ola-rak çalışmıyor, tam acıkmadan sık sık atıştırıp

duruyor. Acıkmadan da nimetin kıymeti

an-laşılmıyor. Aslında oruç tutmanın

hikmetle-rinden birisi de nimetlere ihtiyacımızı

hisset-mek ve nimetlerin kıymetini anlamaktır.

Benim çocukluk yıllarımda şimdiki gibi

kali-teli ortopedik yataklar, kuş tüyü yumuşacık

yorganlar da yoktu. Odaya şimdiki gibi halı

değil keçi kılından yapılmış çul serilirdi. Şimdi

bazen köye gidiyorum ve çocuklarımı özellikle

çul üstünde yürütüp, oturtuyorum. Ancak

ayağı-mıza batıyor diye nazlanıyorlar. Şimdi insanlar

kaliteli yataklarda bile uyuyamıyorlar. Ancak

emi-nim tarlada yorulan bir insanın bir ağaç

gölge-sinde toprak üstünde yatmasındaki uyku

kalite-sini, günümüzün dijital insanı en kaliteli

yatak-lardan elde edemiyor. Yani kısaca konfor ve

ser-vet artmış, hayatın lezzeti kaçmış. Benim

gençle-re tavsiyem hiçbir zaman rahata ve konfora talip

olmamalarıdır, peşinde koşmamalarıdır. Daima

çalışmaya ve üretmeye talip olsunlar. Hayatın

sa-adeti ve lezzeti ancak çalışmak, yorulmak ve

üretmekle elde edilir. O halde saadetin ve

mutlu-luğun en basit anahtarı veya formülü çalışmak,

yorulmak ve üretmektir. Hayattaki sıkıntının da

kaynağı emin olun tembelliktir, konfor ve rahat

peşinde koşmaktır.

Benim gençlere tavsiyem hiçbir

zaman rahata ve konfora talip

olmamalarıdır, peşinde

koşmamalarıdır. Daima çalışmaya ve

üretmeye talip olsunlar. Hayatın

saadeti ve lezzeti ancak çalışmak,

yorulmak ve üretmekle elde edilir.

(11)

Gelişmiş ileri üniversitelerde

insanlar, sadece bilim ve üretkenlik

esasına göre değerlendirilir. Zaten

böyle oldukları için ileridedirler. Yeni

bir çalışma tarzı icat etmeye,

kendimize göre yeni kurallar

koymaya ihtiyaç yok.

Prof. Dr.

Kâzım UYSAL

Rektör

Rektör Hocam kendinizi tanıtır mısınız?

Öncelikle sizi tebrik etmek, hayırlı olsun

demek istiyorum. Hızlı başladınız. Görevi

al-dıktan sonraki gayretli çalışmalarınız

gerçek-ten takdire şayandır. İnşallah Lisansüstü

Eği-tim Enstitümüz, DPÜ'ye değer katacak ve

çok güzel işlere imza atacak. Ben aynı

zaman-da derginizin adı (Seyir Defteri) ve seçtiğiniz

ilk konu (Başlangıç) bakımından da sizleri

teb-rik ediyorum. 'Seyir Defteri' ismi Lisansüstü

Eğitim Enstitümüze yakıştı. İnşallah bu

der-giniz daha akademik kariyerinin

başlangıcın-da olan binlerce gence ilham kaynağı olacak

ve yön verecek. İlk sayınızda 'Başlangıç'

ko-nusunu seçmiş olmanız da bende çok olumlu

ve güzel duygular uyandırdı. Enstitümüz

fa-aliyete; siz bu göreve, ben de görevime

aslın-da yeni başladım. 'Başlangıç' konusu bizim

için anlamlı. Ancak ben, insan için her anın

yeni bir başlangıç olduğuna inanırım. İnsan

her anını yeni bir hayata başlangıç

yapıyor-muş gibi düşünmeli ve önemsemeli. Hayat

ancak bu şekilde anlamlı ve verimli olur.

Madem dergimizin ana teması 'Başlangıç', o

halde ben de hayatımı anlatmaya en başından

başlayayım.

1971 yılında Antalya ilinin Gazipaşa ilçesine

bağlı Çile (Adanda) köyünde dünyaya geldim.

Bu dünya hayatına, ailemin ilk çocuğu olarak

dünyanın en güzel yeri olan Antalya'da ve güzel

bir bahar gününde gözlerimi açmışım. Ailemin

ilk çocuğu olmak da benim için güzel bir

başlan-gıç. Şanslıyım yani. Ben hayata başlangıç yapınca

anne ve babamı çok sevindirmişim. Onlar için

de önemli bir başlangıç olmuş.

Babam önce çiftçilik sonra da orman

bekçili-ği yaptı. Allah rahmet etsin, 2014 yılında vefat

etti. Babam birçok yönden örnek alınacak bir

in-sandı. Tüm hayatı çalışmakla ve faaliyetle geçti.

Haram kazanca hiç tenezzül etmedi. Basit ve

sade bir hayat yaşadı. Annem, ev hanımıdır. Ev

hanımı deyince günümüz ev hanımlığı

anlaşıl-masın. Sabah erken kalkan, ev ahalisi kalkmadan

ekmeğini yapan, çorbasını kaynatan, sonra da

ba-bamla birlikte tarlaya çalışmaya giden, tarlada

babam ne yaparsa genelde aynı işleri yapan,

akşam eve gelince de yemek, bulaşık, temizlik

işlerini yapan bir kadın. Dağdan odun getirir,

dereden su çeker... Yani hem ev işlerini hem

de erkeklerin yaptığı işleri yapar. Bu şartlarda

dört çocuk da büyütmüş bir kadındır anam.

Zaten bizim oralarda tüm köy kadınları

böy-ledir. Kesinlikle erkeklerden daha fazla

çalı-şırlar. Dikkat ettiyseniz köyümün ismi de

'Çile'dir. Bu ismin çıkış veya veriliş nedenini

bilmiyorum. Ancak coğrafyanın çok dağlık,

hayatın çok zor olmasından kaynaklandığını

düşünüyorum. Hele o yıllar Toroslardaki

tüm köylerde genelde hayat zordu. Herkes

ih-tiyacı olan her şeyi kendi bahçesinde yetiştirir

ve genelde küçükbaş hayvancılıkla geçinirdi.

Yazın yaylalara, kışın sahile inilirdi.

Günü-müzde şartlar çok değişti. İnsanlar rahata

alıştı. Yeri gelmişken şu hususu paylaşmak

is-terim. Eski zor şartlarda insanlar mutluydu.

Hayatın neşesi farklıydı. Yenen yemekler,

içi-len sular daha lezzetliydi. Ben eminim o

za-manlarda tarlada kuru ekmek ve soğan

ye-mekten alınan lezzeti günümüz insanı en

güzel yemeklerden alamıyor. Çünkü fiziki

ola-rak çalışmıyor, tam acıkmadan sık sık atıştırıp

duruyor. Acıkmadan da nimetin kıymeti

an-laşılmıyor. Aslında oruç tutmanın

hikmetle-rinden birisi de nimetlere ihtiyacımızı

hisset-mek ve nimetlerin kıymetini anlamaktır.

Benim çocukluk yıllarımda şimdiki gibi

kali-teli ortopedik yataklar, kuş tüyü yumuşacık

yorganlar da yoktu. Odaya şimdiki gibi halı

değil keçi kılından yapılmış çul serilirdi. Şimdi

bazen köye gidiyorum ve çocuklarımı özellikle

çul üstünde yürütüp, oturtuyorum. Ancak

ayağı-mıza batıyor diye nazlanıyorlar. Şimdi insanlar

kaliteli yataklarda bile uyuyamıyorlar. Ancak

emi-nim tarlada yorulan bir insanın bir ağaç

gölge-sinde toprak üstünde yatmasındaki uyku

kalite-sini, günümüzün dijital insanı en kaliteli

yatak-lardan elde edemiyor. Yani kısaca konfor ve

ser-vet artmış, hayatın lezzeti kaçmış. Benim

gençle-re tavsiyem hiçbir zaman rahata ve konfora talip

olmamalarıdır, peşinde koşmamalarıdır. Daima

çalışmaya ve üretmeye talip olsunlar. Hayatın

sa-adeti ve lezzeti ancak çalışmak, yorulmak ve

üretmekle elde edilir. O halde saadetin ve

mutlu-luğun en basit anahtarı veya formülü çalışmak,

yorulmak ve üretmektir. Hayattaki sıkıntının da

kaynağı emin olun tembelliktir, konfor ve rahat

peşinde koşmaktır.

Benim gençlere tavsiyem hiçbir

zaman rahata ve konfora talip

olmamalarıdır, peşinde

koşmamalarıdır. Daima çalışmaya ve

üretmeye talip olsunlar. Hayatın

saadeti ve lezzeti ancak çalışmak,

yorulmak ve üretmekle elde edilir.

(12)

Eğitim hayatınız hakkında bilgi verir

misi-niz?

Eğitimime 1981 yılında başladım.

İlko-kulun beş sınıfında da bütün sınıflar aynı

derslikte ve tek öğretmenle okudum. Okulun

odununu biz getirir, sobasını biz yakar,

te-mizliğini biz yapardık. İlkokulda bilgi olarak

çok yeterli bir eğitim gördüğümüz

söylene-mez. Ancak hiç unutamadığım okul

hatırala-rım vardır. Okul olarak bazen köylülere

yar-dıma gider, bahçede çalışırdık. Zaten çok

zaman sınıfa da girmez açık alanda sürekli

ola-rak öğretmenimizin etrafında dolaşırdık. O

zamanlar eleştirilen öğretmenimiz aslında en

iyi eğitim yöntemini kullanıyormuş. Bilgiden

ziyade davranış, sosyalleşme, konuşma,

anla-tım ve yazma üzerinde dururdu. Her gün

bık-madan usanbık-madan bizim bir önceki gün

neler yaptığımızı anlattırır ve yazdırırdı.

Bence bir insanın asıl şekillenmesi ilkokul

yıl-larında oluyor. O yıllarda kazanılan

davranış-lar ve alışkanlıkdavranış-lar kolay kolay terkedilemiyor.

O yıllarda çocuklara bilgiden ziyade güzel

alışkanlıklar, insani davranışlar verilmeli ve

kazandırılmalı.

İlkokul yıllarında bize de sık sık

'Büyü-yünce ne olacaksın?' diye sorarlardı. Ben o

za-manlar ya ormancı ya da öğretmen derdim.

Gerçi bir ara şoför olmayı da çok istemiştim.

Çünkü bu üç meslek o zamanlar tüm köylünün

gözdesiydi. Belki çok istediğimden Allah bana

üçünü de nasip etti. Eğitim camiasında görev

yapmamdan dolayı öğretmenim, kendi aracımın

şoförüyüm, bilim dalım biyoloji olmasından da

(her ne kadar zooloji olsa da) ormancılık ve

or-mancılarla iç içeyiz.

İlkokuldan sonra orta ve lise eğitimime

ilçe-miz olan Gazipaşa'da başladım. O yıllar ilçeilçe-miz-

ilçemiz-de kalabileceğim bir yurt yoktu. Babamın ev

ki-ralamak için hem mali gücü yoktu hem de benim

tek başıma kiralık bir evde kalabileceğime inancı

yoktu. Bu yüzden altı yıl bir akrabamızın evinde

kaldım. Orta öğrenim yıllarım benim için zor

yıl-lardır. Genelde her hafta cuma günü ders sonu

il-çemizden yaklaşık 20 km uzaklıkta olan

köyü-müze yürüyerek gider, pazar günü de yine

yürü-yerek ilçeye gelirdim. Köye gidince kesinlikle

boş durmaz yapabileceğim işlerde çalışırdım. Bu

şartlarda okudum ve 1987 yılında Gazipaşa

Li-sesinden mezun oldum.

Liseden mezun olduğum yıl, Karadeniz

Tek-nik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri

Fakül-tesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği

Bölü-münü kazandım. 'Çocukluk hayaliniz öğretmen,

ormancı ve şoför olmaktı, bu da nerden çıktı?'

di-yebilirsiniz. Ben Akdeniz çocuğuyum.

Akde-niz'in yanında özellikle köyümüzün alt

tara-fından geçen derede çok yüzdüm ve çok balık

avladım. Belki bundan dolayı denize, suya ve

balığa karşı da aşırı bir ilgim vardı. Gerçi

'Ba-lıkçılık Teknolojisi Mühendisliği' diye bir

bölüm olabileceğini, üniversite tercihi

yapar-ken fark ettim ve tercihlerim arasına yazdım.

Ancak yine de ilk tercihlerim arasında

öğret-menlik ile ilgili bazı bölümler ve Orman

Mü-hendisliği Bölümü de vardı. Çocukluk

yılları-mın favori mesleklerinden olan şoförlük ise

daha liseyi bitirmeden tercihlerim arasından

çıkmıştı.

Üniversiteye başlamak da benim

haya-tımda bir dönüm noktasıdır. Üniversite

yılla-rımda çok iyi bir arkadaş çevrem oldu. Beni

hep doğruya ve güzele yönlendiren, milli ve

manevi değerlerimizi önemseyen ve yaşayan

bir arkadaş çevrem vardı. Trabzon'da çok

güzel yıllarım geçti ve güzel hatıralar yaşadım.

Trabzon benim ikinci memleketim sayılır.

Trabzon'un sahillerinde çok yüzdüm ve

yay-lalarında çok gezdim. Taze hamsi ve

karala-hananın lezzetini orada öğrendim. Trabzon

yılları için çok şey anlatabilirim. Ancak

her-halde başka soracak sorularınız da var.

Bun-dan dolayı biraz kısa

kes-mekte fayda var.

1991 yılında aynı

bö-lümden mezun oldum.

1992 yılında Karadeniz

Teknik Üniversitesi, Fen

Bilimleri Enstitüsü,

Balık-çılık Teknolojisi Bilim

Da-lında yüksek lisans

eğiti-mine başladım. 1995

yı-lında Karadeniz Teknik

Üniversitesi, Fen

Bilimle-ri Enstitüsünde kısa süreli

araştırma görevlisi olarak

çalıştım. 1995 yılında

'Rüzgâr Verileri

Kullana-rak Doğu Karadeniz'de

Tasarım Dalgası Tahmini'

başlıklı yüksek lisans

tezi-mi tamamlayarak

“Balık-çılık Teknolojisi Yüksek

Mühendisi” unvanını

aldım. Yüksek lisansımı

ta-mamladığım yıl; Süleyman Demirel Üniversitesi,

Fen Bilimleri Enstitüsü, Su Ürünleri Temel

Bi-limleri Bilim Dalında doktora eğitimine

başla-dım. 1997 yılında Mardin ilinin Nusaybin

ilçesi-ne öğretmen olarak

atan-dım. Şimdi geri dönüp

baktı-ğımda iyi ki Nusaybin'de

ça-lışmışım diyorum. Çünkü

memleketimin gerçekleri ile

yüzleştim. Memleketimi,

in-sanımı daha iyi tanımış

oldum.

Mardin/Nusay-bin'de de çok samimi

arka-daşlarım oldu ve hâlâ zaman

zaman görüşüyoruz.

Öğret-menlik yaptığım yıllarda

dok-tora çalışmalarına da devam

ettim. 2000 yılında 'Eğirdir

Gölü Sudak

(Stizostedionlu-cioperca Lin. 1758)

Balıkla-rının Total Lipit, Total Yağ

Asidi ve Yağ Asidi

Bileşimi-nin Mevsimsel İncelenmesi'

başlıklı doktora tezimi

ta-mamladım ve doktor

unva-nını aldım.

(13)

Eğitim hayatınız hakkında bilgi verir

misi-niz?

Eğitimime 1981 yılında başladım.

İlko-kulun beş sınıfında da bütün sınıflar aynı

derslikte ve tek öğretmenle okudum. Okulun

odununu biz getirir, sobasını biz yakar,

te-mizliğini biz yapardık. İlkokulda bilgi olarak

çok yeterli bir eğitim gördüğümüz

söylene-mez. Ancak hiç unutamadığım okul

hatırala-rım vardır. Okul olarak bazen köylülere

yar-dıma gider, bahçede çalışırdık. Zaten çok

zaman sınıfa da girmez açık alanda sürekli

ola-rak öğretmenimizin etrafında dolaşırdık. O

zamanlar eleştirilen öğretmenimiz aslında en

iyi eğitim yöntemini kullanıyormuş. Bilgiden

ziyade davranış, sosyalleşme, konuşma,

anla-tım ve yazma üzerinde dururdu. Her gün

bık-madan usanbık-madan bizim bir önceki gün

neler yaptığımızı anlattırır ve yazdırırdı.

Bence bir insanın asıl şekillenmesi ilkokul

yıl-larında oluyor. O yıllarda kazanılan

davranış-lar ve alışkanlıkdavranış-lar kolay kolay terkedilemiyor.

O yıllarda çocuklara bilgiden ziyade güzel

alışkanlıklar, insani davranışlar verilmeli ve

kazandırılmalı.

İlkokul yıllarında bize de sık sık

'Büyü-yünce ne olacaksın?' diye sorarlardı. Ben o

za-manlar ya ormancı ya da öğretmen derdim.

Gerçi bir ara şoför olmayı da çok istemiştim.

Çünkü bu üç meslek o zamanlar tüm köylünün

gözdesiydi. Belki çok istediğimden Allah bana

üçünü de nasip etti. Eğitim camiasında görev

yapmamdan dolayı öğretmenim, kendi aracımın

şoförüyüm, bilim dalım biyoloji olmasından da

(her ne kadar zooloji olsa da) ormancılık ve

or-mancılarla iç içeyiz.

İlkokuldan sonra orta ve lise eğitimime

ilçe-miz olan Gazipaşa'da başladım. O yıllar ilçeilçe-miz-

ilçemiz-de kalabileceğim bir yurt yoktu. Babamın ev

ki-ralamak için hem mali gücü yoktu hem de benim

tek başıma kiralık bir evde kalabileceğime inancı

yoktu. Bu yüzden altı yıl bir akrabamızın evinde

kaldım. Orta öğrenim yıllarım benim için zor

yıl-lardır. Genelde her hafta cuma günü ders sonu

il-çemizden yaklaşık 20 km uzaklıkta olan

köyü-müze yürüyerek gider, pazar günü de yine

yürü-yerek ilçeye gelirdim. Köye gidince kesinlikle

boş durmaz yapabileceğim işlerde çalışırdım. Bu

şartlarda okudum ve 1987 yılında Gazipaşa

Li-sesinden mezun oldum.

Liseden mezun olduğum yıl, Karadeniz

Tek-nik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri

Fakül-tesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği

Bölü-münü kazandım. 'Çocukluk hayaliniz öğretmen,

ormancı ve şoför olmaktı, bu da nerden çıktı?'

di-yebilirsiniz. Ben Akdeniz çocuğuyum.

Akde-niz'in yanında özellikle köyümüzün alt

tara-fından geçen derede çok yüzdüm ve çok balık

avladım. Belki bundan dolayı denize, suya ve

balığa karşı da aşırı bir ilgim vardı. Gerçi

'Ba-lıkçılık Teknolojisi Mühendisliği' diye bir

bölüm olabileceğini, üniversite tercihi

yapar-ken fark ettim ve tercihlerim arasına yazdım.

Ancak yine de ilk tercihlerim arasında

öğret-menlik ile ilgili bazı bölümler ve Orman

Mü-hendisliği Bölümü de vardı. Çocukluk

yılları-mın favori mesleklerinden olan şoförlük ise

daha liseyi bitirmeden tercihlerim arasından

çıkmıştı.

Üniversiteye başlamak da benim

haya-tımda bir dönüm noktasıdır. Üniversite

yılla-rımda çok iyi bir arkadaş çevrem oldu. Beni

hep doğruya ve güzele yönlendiren, milli ve

manevi değerlerimizi önemseyen ve yaşayan

bir arkadaş çevrem vardı. Trabzon'da çok

güzel yıllarım geçti ve güzel hatıralar yaşadım.

Trabzon benim ikinci memleketim sayılır.

Trabzon'un sahillerinde çok yüzdüm ve

yay-lalarında çok gezdim. Taze hamsi ve

karala-hananın lezzetini orada öğrendim. Trabzon

yılları için çok şey anlatabilirim. Ancak

her-halde başka soracak sorularınız da var.

Bun-dan dolayı biraz kısa

kes-mekte fayda var.

1991 yılında aynı

bö-lümden mezun oldum.

1992 yılında Karadeniz

Teknik Üniversitesi, Fen

Bilimleri Enstitüsü,

Balık-çılık Teknolojisi Bilim

Da-lında yüksek lisans

eğiti-mine başladım. 1995

yı-lında Karadeniz Teknik

Üniversitesi, Fen

Bilimle-ri Enstitüsünde kısa süreli

araştırma görevlisi olarak

çalıştım. 1995 yılında

'Rüzgâr Verileri

Kullana-rak Doğu Karadeniz'de

Tasarım Dalgası Tahmini'

başlıklı yüksek lisans

tezi-mi tamamlayarak

“Balık-çılık Teknolojisi Yüksek

Mühendisi” unvanını

mamladığım yıl; Süleyman Demirel Üniversitesi,

Fen Bilimleri Enstitüsü, Su Ürünleri Temel

Bi-limleri Bilim Dalında doktora eğitimine

başla-dım. 1997 yılında Mardin ilinin Nusaybin

ilçesi-ne öğretmen olarak

atan-dım. Şimdi geri dönüp

baktı-ğımda iyi ki Nusaybin'de

ça-lışmışım diyorum. Çünkü

memleketimin gerçekleri ile

yüzleştim. Memleketimi,

in-sanımı daha iyi tanımış

oldum.

Mardin/Nusay-bin'de de çok samimi

arka-daşlarım oldu ve hâlâ zaman

zaman görüşüyoruz.

Öğret-menlik yaptığım yıllarda

dok-tora çalışmalarına da devam

ettim. 2000 yılında 'Eğirdir

Gölü Sudak

(Stizostedionlu-cioperca Lin. 1758)

Balıkla-rının Total Lipit, Total Yağ

Asidi ve Yağ Asidi

Bileşimi-nin Mevsimsel İncelenmesi'

başlıklı doktora tezimi

ta-mamladım ve doktor

unva-nını aldım.

(14)

Kütahya'ya ne zaman geldiniz ve kaç yıldır

Kütahya'dasınız?

2003 yılında Kütahya Dumlupınar

Üni-versitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji

Bö-lümü Zooloji Bilim Dalında Yrd. Doç. Dr.

un-vanı ile göreve başladım. Bu başlangıç da

benim için çok önemlidir. Çünkü ben

Üni-versiteye başladığım ilk yıllar karar vermiştim

akademisyen olmaya. Okuduğum fakültenin

müfredatının gereği olarak ben aynı zamanda

kaptan (gemi kaptanı) olabiliyordum. Zaten

mezun olurken bununla ilgili yeterlilik

belge-sini de almıştım. Nitekim şu an aynı sınıfta

okuduğumuz arkadaşlarımdan bazıları

kap-tan olarak çalışıyorlar. Belki iyi de para

kaza-nıyorlar. Ancak ben kaptanlık yapabilir

bel-gem olmasına rağmen bu mesleğe hiç heves

etmedim ve bu sahada iş bulmak için hiç

te-şebbüs etmedim. Üniversiteye başladığım ilk

yıllar kafama koyduğum akademisyenlik

mes-leğine mezuniyetten tam on iki yıl sonra

ka-vuşabildim. Çok kısa süreliğine (yaklaşık 8 ay)

araştırma görevliliği yaptım. Ancak hem

yük-sek lisans hem de doktora çalışmalarımı hep

üniversite dışında çalışarak yaptım. Bu benim

tercihim değil, o günlerdeki şartların

netice-siydi.

Özal dönemi ile milletimizin hayatında

bir rahatlama olsa da daha sonra kendini

seç-kin gören, milli ve manevi değerlerimize

ya-bani bakan ve toplum mühendisliğine

soyu-nan sözde halkçı ve demokrat ancak gerçekte

müstebit ve zalim bir grubun hakimiyeti

vardı. Malum 28 Şubat öncesi ve sonrası

yılla-rın şartları Anadolu

çocukları-nın, milli ve manevi

değerleri-ne bağlı insanların lehideğerleri-ne

de-ğildi. 28 Şubat'ı sahiplenen ve

icra eden zihniyet mensupları

maalesef toplum

mühendisli-ğine soyundular. Bu asil

mille-ti ifmille-tihar vesilemiz olan

değer-lerinden koparmaya, kültür ve

medeniyet köklerinden

ayır-maya çalıştılar. Ben de bu

dö-nemin kurbanı oldum.

Huku-kun rafa kaldırıldığı, keyfi

uy-gulamalar yapan zorba

insan-ların hüküm sürdüğü bu dönemle ilgili de çok

ha-tıralarım vardır. O dönemlerde yaşadığım

hak-sızlıkları ve maruz kaldığım muameleleri yazsam

kitaplara sığmaz. Kısacası o kötü dönemle ilgili

söylenecek mana, anlatılacak olay çok. Bunları

başka zamana ve yazılara havale edelim.

2003 yılında Kütahya Dumlupınar

Üniversi-tesinde görev almam da benim hayatımda

önemli başlangıç noktalarından biridir.

Kütah-ya'nın doğasını, havasını, tarihini ve kültürünü

ben ve ailem çok sevdik. Zaman zaman

memle-ketim olan Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde

göreve başlamam için teklifler almama rağmen

hiç teşebbüs etmedim. Ben Kütahya'yı ve

üni-versitemi sevdim ve hep severek çalıştım. 2011

yı-lında doçent, 2018 yıyı-lında ise profesör oldum.

Bi-yoloji ve biyokimya bölümlerinde hidrobiBi-yoloji,

anatomi, çevre biyokimyası, ekoloji,

ekotoksiko-loji, tatlı su balıkları, kültür balıkçılığı gibi

dersle-ri yürüttüm. Çalışma saham ile ilgili üniversiteler

ve farklı kurumlarca desteklenen 20'den fazla

araştırma projesinde görev aldım. Ulusal ve

uluslararası dergiler ve kitaplarda 100'den fazla

eser yayınladım. 2019 yılının Temmuz ayında ise

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü

ola-rak atandım.

Kütahya'nın doğasını, havasını, tarihini

ve kültürünü ben ve ailem çok sevdik.

Zaman zaman memleketim olan

Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde

göreve başlamam için teklifler almama

rağmen hiç teşebbüs etmedim.

Daha önce rektör olmayı hiç düşünmüş

müy-dünüz?

Rektörlük, genelde şartları sağlayan her

akademisyenin idealidir. Akademisyenlikte

gelinebilecek en yüksek idari makamlardan

bi-risidir. Böyle olmasına rağmen ben

rektörlü-ğü hep kendimden çok uzak gördüm.

Dü-şünsenize yüksek lisans ve doktora

dönemin-de (12 yıl) çok istemesine rağmen

üniversite-ye girememiş birisiyim. Belki bundan

dolayı-dır, benim için akademisyen kadrosu almak

hele de doçent ve profesör olmak zaten en

tat-min edici, en güzel kazanımlar oldu. İşimi

se-verek yaptım. Bana verilen nimetlerin

kıyme-tini bildim ve şükrünü elimden geldiği kadar

eda etmeye çalıştım. Herhalde verilen

nimet-lerden memnun oldukça Allah da nimetlerini

ziyadeleştirdi ve rektörlüğü nasip etti. Yoksa

emin olun (yakın arkadaşlarımın hepsi

şahit-tir) rektör olacağım diye bir gayretim, hele de

hırsım hiç olmadı.

Rektör olma süreciniz nasıl gerçekleşti?

Benden önceki Rektör Bey, beni

üniversi-te yönetim kurulu üyeliğine üniversi-teklif etmişti.

Ancak hocamızın bazı icraatlarını tasvip

et-medim. İlgili fikirlerimi de uygun ortamlarda

açıkça ifade ettim. Hocanın görev süresi

do-lunca malum rektör adaylığı müracaat süreci

başladı. İlk başlarda rektör adayı olmak niyetim

de ve planım da yoktu. Müracaat süresinin

son-larına doğru bazı arkadaşlarımın teşviki ile

müra-caat ettim. Müramüra-caat süresi bittikten sonra

yakla-şık dört ay kadar da hiç girişimde bulunmadım

ve çalışmadım. Hatta rektör adayı olan çok

de-ğerli bir arkadaşımı destekledim ve bunu da ilgili

bazı yerlerde açıkça ifade ettim. 'Ha ben ha O'

dedim. 'O olsa kendim olmuş gibi sevinirim'

dedim. Her şey yaklaşık son bir ay içerisinde

şe-killendi. Yerel dinamiklerden önemli bazı isimler

ilgililere yani YÖK başkanımıza ve Sayın

hurbaşkanımıza beni teklif etmişler. Sayın

Cum-hurbaşkanımızın tensipleri ile de 27 Temmuz

2019'da Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne

“Rektör” olarak atandım. Benim için rektörlük

süreci çok hızlı gelişti. Ancak burada şunu da

ifade etmek isterim. Rabbim bana hep

istedikle-rimin daha iyisini ve fazlasını verdi. Rektörlük de

öyledir. Rektörlük benim hak ettiğim değil,

Rab-bimin bana ikram ve ihsanıdır. Vesile olan

herke-se teşekkür ediyorum. Başta Sayın

Cumhurbaş-kanımız olmak üzere vesile olanların yüzünü

kara çıkarmamaya ve bu önemli nimetin

şükrü-nü eda etmeye de söz veriyorum. Bunun için de

inşallah çalışma arkadaşlarımla birlikte var

gücü-müzle çalışıyoruz ve çalışacağız.

(15)

Kütahya'ya ne zaman geldiniz ve kaç yıldır

Kütahya'dasınız?

2003 yılında Kütahya Dumlupınar

Üni-versitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji

Bö-lümü Zooloji Bilim Dalında Yrd. Doç. Dr.

un-vanı ile göreve başladım. Bu başlangıç da

benim için çok önemlidir. Çünkü ben

Üni-versiteye başladığım ilk yıllar karar vermiştim

akademisyen olmaya. Okuduğum fakültenin

müfredatının gereği olarak ben aynı zamanda

kaptan (gemi kaptanı) olabiliyordum. Zaten

mezun olurken bununla ilgili yeterlilik

belge-sini de almıştım. Nitekim şu an aynı sınıfta

okuduğumuz arkadaşlarımdan bazıları

kap-tan olarak çalışıyorlar. Belki iyi de para

kaza-nıyorlar. Ancak ben kaptanlık yapabilir

bel-gem olmasına rağmen bu mesleğe hiç heves

etmedim ve bu sahada iş bulmak için hiç

te-şebbüs etmedim. Üniversiteye başladığım ilk

yıllar kafama koyduğum akademisyenlik

mes-leğine mezuniyetten tam on iki yıl sonra

ka-vuşabildim. Çok kısa süreliğine (yaklaşık 8 ay)

araştırma görevliliği yaptım. Ancak hem

yük-sek lisans hem de doktora çalışmalarımı hep

üniversite dışında çalışarak yaptım. Bu benim

tercihim değil, o günlerdeki şartların

netice-siydi.

Özal dönemi ile milletimizin hayatında

bir rahatlama olsa da daha sonra kendini

seç-kin gören, milli ve manevi değerlerimize

ya-bani bakan ve toplum mühendisliğine

soyu-nan sözde halkçı ve demokrat ancak gerçekte

müstebit ve zalim bir grubun hakimiyeti

vardı. Malum 28 Şubat öncesi ve sonrası

yılla-rın şartları Anadolu

çocukları-nın, milli ve manevi

değerleri-ne bağlı insanların lehideğerleri-ne

de-ğildi. 28 Şubat'ı sahiplenen ve

icra eden zihniyet mensupları

maalesef toplum

mühendisli-ğine soyundular. Bu asil

mille-ti ifmille-tihar vesilemiz olan

değer-lerinden koparmaya, kültür ve

medeniyet köklerinden

ayır-maya çalıştılar. Ben de bu

dö-nemin kurbanı oldum.

Huku-kun rafa kaldırıldığı, keyfi

uy-gulamalar yapan zorba

insan-ların hüküm sürdüğü bu dönemle ilgili de çok

ha-tıralarım vardır. O dönemlerde yaşadığım

hak-sızlıkları ve maruz kaldığım muameleleri yazsam

kitaplara sığmaz. Kısacası o kötü dönemle ilgili

söylenecek mana, anlatılacak olay çok. Bunları

başka zamana ve yazılara havale edelim.

2003 yılında Kütahya Dumlupınar

Üniversi-tesinde görev almam da benim hayatımda

önemli başlangıç noktalarından biridir.

Kütah-ya'nın doğasını, havasını, tarihini ve kültürünü

ben ve ailem çok sevdik. Zaman zaman

memle-ketim olan Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde

göreve başlamam için teklifler almama rağmen

hiç teşebbüs etmedim. Ben Kütahya'yı ve

üni-versitemi sevdim ve hep severek çalıştım. 2011

yı-lında doçent, 2018 yıyı-lında ise profesör oldum.

Bi-yoloji ve biyokimya bölümlerinde hidrobiBi-yoloji,

anatomi, çevre biyokimyası, ekoloji,

ekotoksiko-loji, tatlı su balıkları, kültür balıkçılığı gibi

dersle-ri yürüttüm. Çalışma saham ile ilgili üniversiteler

ve farklı kurumlarca desteklenen 20'den fazla

araştırma projesinde görev aldım. Ulusal ve

uluslararası dergiler ve kitaplarda 100'den fazla

eser yayınladım. 2019 yılının Temmuz ayında ise

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü

ola-rak atandım.

Kütahya'nın doğasını, havasını, tarihini

ve kültürünü ben ve ailem çok sevdik.

Zaman zaman memleketim olan

Antalya'da, Akdeniz Üniversitesi'nde

göreve başlamam için teklifler almama

rağmen hiç teşebbüs etmedim.

Daha önce rektör olmayı hiç düşünmüş

müy-dünüz?

Rektörlük, genelde şartları sağlayan her

akademisyenin idealidir. Akademisyenlikte

gelinebilecek en yüksek idari makamlardan

bi-risidir. Böyle olmasına rağmen ben

rektörlü-ğü hep kendimden çok uzak gördüm.

Dü-şünsenize yüksek lisans ve doktora

dönemin-de (12 yıl) çok istemesine rağmen

üniversite-ye girememiş birisiyim. Belki bundan

dolayı-dır, benim için akademisyen kadrosu almak

hele de doçent ve profesör olmak zaten en

tat-min edici, en güzel kazanımlar oldu. İşimi

se-verek yaptım. Bana verilen nimetlerin

kıyme-tini bildim ve şükrünü elimden geldiği kadar

eda etmeye çalıştım. Herhalde verilen

nimet-lerden memnun oldukça Allah da nimetlerini

ziyadeleştirdi ve rektörlüğü nasip etti. Yoksa

emin olun (yakın arkadaşlarımın hepsi

şahit-tir) rektör olacağım diye bir gayretim, hele de

hırsım hiç olmadı.

Rektör olma süreciniz nasıl gerçekleşti?

Benden önceki Rektör Bey, beni

üniversi-te yönetim kurulu üyeliğine üniversi-teklif etmişti.

Ancak hocamızın bazı icraatlarını tasvip

et-medim. İlgili fikirlerimi de uygun ortamlarda

açıkça ifade ettim. Hocanın görev süresi

do-lunca malum rektör adaylığı müracaat süreci

başladı. İlk başlarda rektör adayı olmak niyetim

de ve planım da yoktu. Müracaat süresinin

son-larına doğru bazı arkadaşlarımın teşviki ile

müra-caat ettim. Müramüra-caat süresi bittikten sonra

yakla-şık dört ay kadar da hiç girişimde bulunmadım

ve çalışmadım. Hatta rektör adayı olan çok

de-ğerli bir arkadaşımı destekledim ve bunu da ilgili

bazı yerlerde açıkça ifade ettim. 'Ha ben ha O'

dedim. 'O olsa kendim olmuş gibi sevinirim'

dedim. Her şey yaklaşık son bir ay içerisinde

şe-killendi. Yerel dinamiklerden önemli bazı isimler

ilgililere yani YÖK başkanımıza ve Sayın

hurbaşkanımıza beni teklif etmişler. Sayın

Cum-hurbaşkanımızın tensipleri ile de 27 Temmuz

2019'da Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'ne

“Rektör” olarak atandım. Benim için rektörlük

süreci çok hızlı gelişti. Ancak burada şunu da

ifade etmek isterim. Rabbim bana hep

istedikle-rimin daha iyisini ve fazlasını verdi. Rektörlük de

öyledir. Rektörlük benim hak ettiğim değil,

Rab-bimin bana ikram ve ihsanıdır. Vesile olan

herke-se teşekkür ediyorum. Başta Sayın

Cumhurbaş-kanımız olmak üzere vesile olanların yüzünü

kara çıkarmamaya ve bu önemli nimetin

şükrü-nü eda etmeye de söz veriyorum. Bunun için de

inşallah çalışma arkadaşlarımla birlikte var

gücü-müzle çalışıyoruz ve çalışacağız.

(16)

Rektör olarak ilk göreve başladığınızda

neler hissettiniz? Korku, endişe, heyecan vs.

duy-dunuz mu?

Rektör olmam elbette beni ziyadesi ile

se-vindirdi ve heyecanlandırdı. Hele devir

tes-lim töreni ve görevi devraldığım ilk günler

bende tarifi mümkün olmayan duygular

uyandırdı. Allah'a güvenim ve verdiği

nimet-lere şükrüm daha da arttı. Kemik gibi kuru

odunlardan tatlı meyveleri çıkaran, kupkuru

topraktan türlü ikramlar yapan Allah, benim

gibi annesi okuma yazma hiç bilmeyen

baba-sı askerlikte okuma yazma öğrenen

birisini de rektör yapabilir ve yaptı.

Allah'a teslim olmak ve güvenmek

insana sonsuz bir güç ve sakinlik

ve-riyor. Hakiki nimet verenin Allah

ol-duğunu bilen bir kişi ölçüsüz

dere-cede sevinmediği gibi, musibeti

ve-renin Allah olduğunu bilen bir kişi

de ölçüsüz derecede üzülmez. Evet,

rektör olduğuma sevindim. Ancak

rektör olmam arkadaşlarımı

etkile-diği kadar galiba beni etkilemedi.

Bazı yakın arkadaşlarımın benden

daha çok sevindiğini ve

heyecanlan-dığını düşünüyorum. Eee, bu da

ka-liteli arkadaşın ölçüsüdür! Benim

ar-kadaşlarım gerçekten beni benden

ziyade düşünür ve severler.

İleriye yönelik nasıl bir üniversite

hayal ediyorsunuz?

Gelişmiş ileri üniversitelerde

in-sanlar, sadece bilim ve üretkenlik

e-sasına göre değerlendirilir. Zaten

böyle oldukları için ileridedirler.

Yeni bir çalışma tarzı icat etmeye,

kendimize göre yeni kurallar koymaya ihtiyaç

yok. Başarılı olmak ve üretmek için ne

yapıl-ması gerektiği belli. Biz yanlış yaptık. Şeklen

batıya benzemekle onlar gibi olacağız

yanıl-gısına düştük. Bu milletin kadim değer

yargı-ları ile giyimi ve kuşamı ile mücadele ettik. Bu

üniversite, taş kapıdan içeri başı örtülü

öğ-rencilerin alınmadığı zamanları gördü. Ben,

derse girdiğim bir sınıfta başını örten bir kız

öğrenci olduğu için sarı zarf gördüm ve

sor-guya çekildim. Ben, görevi bilim üretmek ve

iyi eğitim vermek olan doçent ve profesörlerin

başı örtülü öğrenci avına çıktıkları, başı örtülü

öğrenciler için ikna odaları kurdukları,

Anado-lu'dan gelmiş masum öğrencilere günlerce dil

döktükleri günleri yaşadım. Bundan dolayı

sa-dece akademik esaslara göre insanların

değer-lendirildiği bir üniversite hayal ediyorum.

Dü-şünce ve ifade özgürlüğünün (yasalarda

tanım-landığı şekli ile) olduğu, bilime ve üretkenliğe

odaklanmış bir üniversite hayal ediyorum.

Bugün eskiye göre çok iyi bir yerdeyiz ve

inşal-lah çok daha iyi olacağız.

İleride Kütahya Dumlupınar Üniversitesi için

gerçekleştirmeyi planladığınız hedef ve projelerden

bahseder misiniz?

Bahar ve yaz gelip şartlar uygun olunca

mey-veler gelişir ve olgunlaşır. Kütahya Dumlupınar

Üniversitesi Rektörü olarak ben ve çalışma

ar-kadaşlarımın en asli vazifesi de şartları uygun

hâle getirmektir. Yani öncelikli vazifemiz tüm

ça-lışanlarımıza insanca muamele etmek, üretene

ve çalışana hakkını vermek, yönetimde adalet ve

şeffaflık gibi değerleri yerleştirmek ve

uygula-maktır.

Üniversitemizde bu değer yargıları

yerle-şirse eğitim de bilim de gelişir ve kaliteli hâle

gelir; üniversite bekleneni topluma verir. Biz

uluslararası standartlarda bir üniversite

olmak istiyoruz. Bunun yolu da belli. Oturup

dersimize çalışacak ve inşallah bunu

yakala-yacağız. Tabii Kütahya'nın da kendine has

çözüm bekleyen problemleri ve

üniversite-mizi diğer üniversiteler arasında öne

çıkara-cak potansiyeli var. Üniversite olarak halkla

ve sanayi ile de el ele verip çalışacağız. Hem

üniversite kaynaklarımızı hem de

bulduğu-muz dış kaynakları öncelikle Kütahya'nın

problemlerini çözmeye ve potansiyelini

de-ğerlendirmeye harcayacağız.

Rektör Hocam, Kütahya'ya ilişkin

düşünce-leriniz neler?

Kütahya değeri bilinmeyen bir hazine

gi-bi. Doğa, su, maden, tarih, kültür, sanat hepsi

var Kütahya'da. Öncelikle hazinenin

keşfe-dilmesi, sonrasında da pazarlanması

gereki-yor. Bu görevin çoğu da aslında

üniversitemi-ze düşüyor. Bundan sonra inşallah

üniversi-temiz görevini yapacak, Kütahya'mız da daha

güzel olacak.

Son olarak hocalarımıza ve öğrencilerimize bir

mesajınız var mı?

Herkesin işine odaklanmasını ve rahat

olma-sını istiyorum. Tüm öğrencilerimiz ve çalışma

ar-kadaşlarımıza kapımız sonuna kadar açık ve çok

yakınız. Bu ara pandemi sebebi ile gelemeseler

bile telefon ve e-posta gibi iletişim vasıtaları ile

bana ve yakın çalışma arkadaşlarıma

ulaşabilir-ler. Düşünce ve problemlerini rahatlıkla

paylaşa-bilirler. Tüm öğrencilerime ve

çalış-ma arkadaşlarıçalış-ma selam ve

muhab-betlerimi sunuyor; özellikle bu

gün-lerde mümkün oldukça evde

kalma-larını ve tedbirlere azami derecede

ri-ayet etmelerini istiyorum.

Madem konu 'Başlangıç' o halde konumuza

uygun olarak şunu da söylemek isterim. Bu

küre-sel salgın tüm dünya için bir dönüm noktası ve

başlangıç olacak. Birçok güçlü devlet ve

milletle-rin zayıflamaya ve gerilemeye başladığına şahit

olacağız. İnanıyorum ki bu hadise ülkemiz ve

mil-letimiz için yükseliş ve şahlanış yıllarının

başlan-gıcı olacaktır.

Sayın Hocam, çok kıymetli vaktinizi ayırdığınız

için teşekkür ederim.

Şekil

Grafik Tasarım

Referanslar

Benzer Belgeler

Öğretmenin transpoze edilecek olan fa majör tonunun başlangıç sesini belirtmesi ve sağ elinin beşinci parmağını la tuşunun, sol elini de uygun akorun (fa-la- do)

Bu kılavuzun amacı; Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanlığı tarafından yapılacak 2016-2017 eğitim öğretim yılı Özel Yetenek Sınavında, ön kayıt

a) Sınava başlamadan önce gözetmenler tarafından adayların sınav kimlik belgelerinin ve özel kimlik belgelerinin kontrolleri yapılır. Bu belgeleri gösteremeyen

Resmi anasanat atölye dersi olarak seçen öğrencilere, seçmeli sanat atölye derslerinin en az bir yarıyıllık kısmında üç boyutlu (heykel ya da grafik)

Konuşma ve şarkı söylemede sesin doğru, güzel ve etkili kullanılması amacına yönelik olarak, genel, amatör ve mesleki müzik eğitiminde, dil ve konuşma

(2) Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı’na özel yetenek sınavı ile öğrenci alımına ait işlemler

Yurtdışı kontenjanlara (4 Kontenjan) başvuracak adayların, YÖK tarafından belirlenen yurtdışından öğrenci kabulüne ilişkin başvuru koşulları ve

Yerleştirmeye esas olan puan (Yerleştirme Puanı = YP) aşağıdaki formül kullanılarak hesaplanacaktır. a) Aday aynı alandan geliyorsa (30.03.2012 tarihi itibarıyla