• Sonuç bulunamadı

Hikmet Özdemir'den "Doğan Avcıoğlu - Bir Jön Türk'ün Ardından":Doğan Avcıoğlu'nu anlamaya çalışmak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hikmet Özdemir'den "Doğan Avcıoğlu - Bir Jön Türk'ün Ardından":Doğan Avcıoğlu'nu anlamaya çalışmak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hikmet Özdemir den “Doğan Avcıoğlu-Bır Jön Türk'ün Ardından”

Doğan Avcıoğlu'nu

Hemen hemen herkes

Avcıoğlu’nu Yön dergisiyle

anımsar. Aralık 19 6 1’den

başlayıp Haziran 1967’ye

değin süren Yön, haftalık

politik bir dergidir. Avcıoğlu

Yön’ün hem sahibi, hem de

başyazarıdır. Yön, daha ilk

sayısında Türkiye’nin

kalburüstü aydınlarını Yön

Bildirisinde bir araya getiren

tarihsel rolüyle toplumsal

muhalefete damgasını

vurmuştur. 1961

çalışmak

Anayasası’yla genişleme alanı

bulan sol düşünce, artık

literatür ve aksiyon olarak

kendini gösterme fırsatmı

yakalar. Özellikle öğrenci

gençlik tarafından itibar

görür. Kitap Avcıoğlu’nu

tanımak için iyi bir fırsat.

AHMET GÜNBAŞ

Z

aman ne acımasız!.. Belli başlı dü­ şünce adamlarımız vadeli vadesiz göçüp giderken, yeri doldurula­ mayan o hatımaz kişiliklerin ağırbaşlı hüznünü bile toprağa gömmekte pek ge­ cikmiyoruz. Binleri kalkıp vefa duygu­ muzu harekete geçirmese, ‘nisyan ile ma­ lûl’ mağrur belleğimizin kapılarını açmı­ yoruz kendiliğinden.

Örneğin bir Doğan Avcıoğlu’nu anla­ maya çalışırken; aydın olmanın dayanıl­ maz ağırlığında halkıyla birlikte çileler çekmiş nice emektar kalemlerin ağrısını yeniden duydum.

Hikmet Özdemir’in “Doğan Avcıoğ- lu”(*) adlı biyografik yapıtının yaprakla­ nın çevirme zahmetine kadamrsamz, sağ­ lığı elverdiğince düşünce yoğunluğunu yaşayan ve yaşatan bir adamın ışıltılı yü­ züyle karşı karşıya kalırsınız. Birden 1960’lar sonrasının çalkantılı dönemleri geçer gözünüzün önünden. Kimbilir, bel­ ki de bağımsızlık ateşiyle meydanlara ta­ şan üniversiteli bir öğrencisinizdir. Daha iyi bir dünya özlemiyle yanıp kavrulurken ‘sosyalizm’ sözcüğü aklınızı başınızdan almakta, siyasallaşmanızın emekleme ev­ resinde kucak dolusu klasik kitaplar ara­ sında “Türkiye’nin Düzeni” adlı bir kitap elinizden düşmemektedir. “Bugün seviş­ tim, yürüyüşe katıldım sonra” diyen şa­ irin dizeleriyle birlikte Doğan Avcıoğ- lu’nun pervasız düşünceleri kanınıza gir­ miş olabilir.

Yön Bildirisi

Hemen hemen herkes Avcıoğlu’nu Yön dergisiyle anımsar. Aralık 1961’den başlayıp Haziran 1967’ve değin süren Yön, haftalık politik bir dergidir. Avcıoğ- lu Yön’ün hem sahibi, hem de başyaza­ rıdır. Daha ilk sayısında Türkiye'nin kal­ burüstü aydınlarım Yön Bildirisinde bir araya getiren tarihsel rolüyle toplumsal muhalefete damgasını vurmuştur. 1961 Anayasasıyla genişleme alanı bulan sol düşünce, artık literatür ve aksiyon olarak kendini gösterme fırsatım yakalar. Özel­ likle öğrenci gençlik tarafından itibar gö­ rür. Özdemir’in ifadesine göre, “...1965

21-22)

Avcıoğlu’nu ikinci aşamada, bir ikti­ dar hazırlığının yayın organı olan Dev­ rim dergisinin son başyazarı olarak gö­ rürüz. Yön’ün radikal kanadınca ger­ çekleştirilen bu yeni oluşumda, devrim

sarmaktadır. 12 Mart’ın 1.5 av ________ (27 Nisan 1971) dergi sıkıyö­ netimce kapatılır ve derginin ileri gelen yazarlan tutuklanır.

Avcıoğlu ve arkadaşları, Ulusal Kurtjı- luş eyleminin bağımsızlıkçı ve özgürlük­ çü yanını baz alarak, Kemalizmin değer­ lerini sosyalizmin İnsanî yapısıyla bineş- tirmeyi amaçlarlar. Sonuçta bir uyarlama­ dır bu. Savlarma göre Türkiye’de işçi sı mfı yeterince gelişmemiştir. Ördunun da desteğini alacak halktan yana aydınlardan kurulmuş sol-Kemalist bir yönetim, dev­ rimi gerçekleştirecek, Atatürkçülüğün ge­ rekli kıldığı tüm dönüşümleri sağlayabi­ lecektir. Bu yüzden, 27 Mayıs’m rövanşı gibi görünen 12 Mart askeri darbesinin gazabına uğramış olsa da, ordunun ulu­ sal karakterine halel getirmez. Aynı za­ manda bir aksiyon adamı olmanın bede­ lini mahkemelerle, hapislerle öder.

'Yeri Türkiye'

Avcıoğlu, gerici sınıfların bir anda ter­ sine döndürdüğü 27 Mayıs rüzgârı akibe- tini ilk farkeden aydınlanmızdandır. Ba­ ğımsızlıktan, özgürlükten, toplumsal ada­ letten, paylaşımdan yana beklentilerin bo­ şa çıkması, onu yeni açılımlara götürür. Yön’deki 17 Ocak 1962 tarihli ‘Yeni Tür­ kiye’ yazısında bu değişimi ve eleştirel tav­ rı kaba hadarıyla algılayabiliriz:

“Eski devir, bir daha gelmemek üzere tarihe kavuşmuştur. Kurucu Meclis’te, birçok temsilciye “Bu da başımıza nere­ den çıktı?” dedirten sosyal adalet, çoktan toplumun zinde kuvvetlerine mal olmuş­ tur.” (s. 67)

Çözüm olarak sosyalizmi önerirken, ye­ ni bir kurtuluş savaşma hazırlanmanın erincini ve özverisini inançlı tümcelerle açıklar;

“Halbuki sosyalist sistemde, fedakâr­ lık ve nimette eşitlik esastır. Fakir küde- ler vergi verirken, zenginlerin kendilerin­ den çok daha ağır vergi ödediklerini bile­ ceklerdir. Mirasyedilerin değil, en iyi ve en faydalı şekilde çalışanın en çok kazandı­

ğım göreceklerdir. Böyle bir ortamda, kütlelere fedakârlığı seve seve kabul ettir­ mek, milletçe fedakârlıktan konuşmak mümkündür.” (s. 71)

Yine 27 Mayıs’ın 2 yıl sonrasında, sez­ gi gücü yüksek önemli bir yazısında de­ mokrasi düşmanlarının gidişatından yakı­ nır. İleride ‘Cici Demokrasi’ adıyla sözü­ nü ettiği karşıdevrimci kesimlerin ege­ men kumaya çalıştığı halkın denetimin­ den uzak parlamenter harekedenme, usul usul güçlerini birleştirmektedir:

“Bizde de büyük sermaye, 27 Mayıs’tan sonra ortaya çıkan sosyal uyanıştan ürk­

meye başlamıştır. Ser­ maye, çeşitli muhafa­ zakâr unsurlarla birle- şerek ve kuvvete daya­ narak, sosyal gidişi dur­ durmaya çalışabilir. Demokrasiye bağlı olanların bu tehlikeye karşı uyanık olması la­ zımdır.” (s. 78)

Sermaye kısa sürede kuvvete dayanmasa da, her on yılda bir dayattı­ ğı askeri darbelerle

1961 Anayasası’nı kuşa çevirip -giderek tümüy­ le mutsuz çoğunluklar için kullanılmaz bir

ha- :e-Avcıoğlu, gerici sınıfların bir anda tersine döndürdüğü 27 Mayıs rüz­

gân akıbetini ilk farkeden aydınlanmızdandır.

le getirerek- ülkenin uf kunu karartmamış mı dır? Her şeye karşın gı lecekten umududur Avcıoğlu; statükocu politikaların eninde so­

nunda çökeceğinden emindir. Hatta on­ ları ‘Devekuşu Politikası’ olarak yorum­ lar ve der ki, “ama ne olacak? Fikir hür­ riyetini istediğiniz kadar kısın, sosyal ten- kideri i

n e t ı c e t ^ , .

statükocu politikanın yakın bir gelecekte iflasım önlemez.” (s. 108)

Bugünün Islamcı-demokrat’ yüzlü ta- kiyecilerin temelinde ileriye dönük bir re­ çete olmadığının altım “Erbakan Olayı yazısıyla daha 1969’larda çizivermiştir. Din sömürüsünden başka sermayesi ol­ mayan şaklabanlığın sınıfsal karakterine

bakmak gerekir:

“Öte yandan, ‘Müslüman Anadolu burjuvazisine’ dayanmayı amaç edinen mukaddesatçı hareketin, bir İslam sos­

yalizmine öncülük etmeye ne niyeti vardır, ne de kudreti. Erbakan, kayıt­ sız şartsız kapitalizmin savunuculuğu­

nu yapmaktadır.” (s. 198)

12 Eylül rejimince depolitizasyona uğratılan şaşkın bir halkın yüzer gezer oylarıyla ‘adil düzen’ safsatasına ka­ mp iktidara taşıdığı bir hareketin fos- luğunu çok önceden işaredemiştir Av- cıoğlu. Devrim dergisinde yer alan “Ci­ ci Demokrasi Üzerine” başlıklı yazısın­ da, “Cici demokrasi temellerinden sal­ landıkça, bu fiili koalisyon, ‘çok partili faşizme kadar uzanacağa benzemekte­ dir.” (s. 204) diyerek, 1 yıl öncesinden 12 Mart faşizmi ile yardakçı ara rejim hü- kümederinin öfken ayak seslerini duyu­ rur aymazlara. Hatta daha da ileri gide­ rek, darbeden 3 gün önce yayımlanan “Atatürk diyor ki” (s. 237) yazısıyla işbir­ likçi darbe olasılığı karşısmda mazlum gençliği Atatürk’ün Bursa N utkuyla uyarmayı görev bilir.

lam bağımsızlık'

Tam bağımsızlık denince dış borçlan akla getirir. “Türkiye'nin kendi kaynakla­ rıyla yılda en azından 1 milyar dolar sağ­ laması” koşulunu öne sürer ki, “Bu ger­ çekleştirilmedikçe ‘tam bağımsızlık’ iddi­ aları bir edebiyattan ibaret kalmayacak mıdır?” (s. 230) diye sorar. Günden güne kabaran borçlar batağında Doğan Avcıoğ- lu’nun geçmişteki hesabı kadanmış olma- lıdır.

Hikmet Özdemir’in yapıtına aldığı ‘Se­ çilmiş Yazılar’daki kısa bir gezinti bile, Doğan Avcıoğlu’nun yurtseverlik ateşiy­ le yanan seçkin bir düşünce adamı oldu­ ğunu tekrar tekrar anımsatır bize. 1042 imzalı tarihsel bir bildirinin ışığında gele­ ceği kurgulayan kuramsal yazılarla mil­ yonların sorunlarını omuzlamak bir baba­ yiğit yazarın harcı olmasa gerekir.

Şaft bu yüzden ölümünün ardından ya­ zanlar gözümüzü kamaştınyor: “...’yazılı düşünce’yi kendi kaleminin gönderine çekmiş ender aydınlardan biriydi.” (Çe­ tin Altan)

“...’karanlığı delen kişilerden biri.” (Müşerref Hekimoğlu)

“...Avcıoğlu, eşi bulunmaz bir araştırı­ cı ve su katılmamış bir devrimciydi.” (Uğur Mumcu)

“Devrimci Doğan bir inattır; yolundan hiç dönmedi.” (Yalçın Küçük)

“‘Ulusal solculuğun’, ülkemizdeki adı, hayli uzun bir süre ‘Yöncülük’ olmadı m ı?” (Attilâ İlhan)

Avcıoğlu hakkındaki yazıların tamamı­ nı okudukça, örnekleri çoğaltabiliriz. Ay­ rıca bir dizi mektup, fotoğraf ve notlarla zenginleştirilen ‘Ekler’ bölümü, Avcıo; lu’nun düşünceleri ile yaşamı arasında! uyumu ayrıntılarıyla resmediyor.

Deneye sınaya sürdürülen ‘düşünce toplumu’ olma yolundaki çabaların o kır­ gın aynasında Avcıoğlu’nu bir kilometre taşı olarak görmek ve göstermek zorun­ dayız.

Küreselleşe küreselleşe yuvarlanıp git­ meden!.. ■

(*) Doğan Avcıoğlu-Bir Jön Türk’ün

Ardından/ Hikmet Özdemir/ Bilgi Yayı­

nevi/ 1. Basım/ Şubat 2000/ 415 s.

S A Y F A 1 0 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 5 4 i

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Genel bir tanım yapmak gerekirse sosyal liberalizm; pozitif özgürlük anlayışına dayalı, piyasanın yetersiz kaldığı ya da başarısız olduğu noktalarda sosyal eşitliğin ve

The receptor binding assay for muscarinic receptors of cultured human tracheal smooth muscle cells (HTSMCs) was performed using [ 3 H]-N-methylscopolamine ([ 3 H]-NMS)..

Cialis® - 犀利士膜衣錠 [ 發表藥師 ] :陳木龍 藥師 [ 發布日期 ]

Literatür incelendiğinde son yıllarda belirli bir konu/ünite üzerinden çalışılarak, süreç odaklı uygulamaya dayanan bilimsel süreç becerilerinin

yüzy›l›n ilk yar›s›nda Fransa’da küf hastal›¤›na ve üzüm endüstrisini tehdit eden di¤er hastal›klara karfl› etkili oldu¤u bulunan bak›r kökenli

GÜVEN TURAN Sanat Çevresi ALP BARTU’nun figüratif düzen ilişkileri içinde belirginleşen lekeler ve hafif uçarı çizim fantazileriyle nitelik farkları ve diğerleri üzerinde

yüzyılın ikinci yarısından ön­ ce lâke teknik ve tezyinat yoktur» şeklindeki görüşüm değişmiş, hem öylesine değişmiştir ki, tahtın tavanındaki lâke

(2007) yaptıkları çalışmanın amacı, düşük fosfor durumu ile alkali topraklarda buğday ve kolza çeşitlerinin büyüme, P alımı ve rizosfer özellikleri üzerine