Aslında bu hafta yıllık tembellik hakkımı kullanıp yazmayacaktım ama bu hakkımı da Veysel Eroğlu yedi, alacağı olsun onun... Arada bir o hakkı kullanmak gerekir, tabi ki patrondan izin alarak. Ama hem bizim gazetede patronluk müessesesi yok, hem de öbür tarafta Veysel Eroğlu boyuna konuşuyor, bu demektir ki o hak hiçbir zaman
kullanılmayacak, çattık yani anlayacağınız…
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun her gün yeni marifetleri ortaya dökülüyor. Yargının, madenci şirketlere talan yolunu tıkamasının hemen ardından başta Veysel Eroğlu olmak üzere bazı bakanlar verdikleri beyanatlarla yasaları bir şekilde aşacaklarını açık ettiler. Bunlar bir tek bu gibi konularda palavra atmazlar, dediğini yaparlar. Yedi yıllık AKP iktidarında gördük ki, bunların atamayacağı takla, çevirmeyeceği dümen yoktur.
Biz buralarda Veysel Eroğlu için çok yazıp çizdik, yaşımız gençtir, yine yazarız. Onun daha İSKİ Genel Müdürü iken eşinin üzerine kurduğu şirketten İSKİ’ye boru satın aldığını unutmadık. Taze bakanken, Kanadalı altın madeni
patronundan yediği fırça üzerine, yargı kararı ile kapatılmış olan Kışladağ Altın Madeni’ni yasalara rağmen hukuk dışı yollarla tekrar açtırdığını da unutmadık. Bu işlerin aslı astarı TBMM’de soru önergesi ile sorulduğunda halka ve TBMM’ye yalan söylemesini ise hiç unutmadık.
Dikkat edin, birçok gelişmiş ülkenin çevre bakanı, politika çevresine aykırıdır. Yani o ülkelerin çevre bakanları genelde bakanlar kurulunda istenmeyen, ama mevcudiyeti mecburi olan kişidir; çünkü çok şeye taş koyarlar ve arkalarındaki dinamik halk desteği nedeniyle kimse onları hafife alamaz. çevre bakanları şirketlerin iş takipçiliğini yapmaz, çevre ve yaşam hakkını savunan vatandaşlarını “Bazı ülkelerin maşası” diye suçlamaz. Ülkesinde yapılacak yatırımları halk adına yargılayan, sorgulayan kişidir.
Bu ülkenin yaşam savunucuları, istisnasız her iktidar tarafından teknolojik gelişmenin önündeki engel olarak görülmüştür. Özelleştirmeye karşı çıksanız, hantal devlet yapısını savunmakla suçlanırsınız. Kıyıların, ormanların yağmasına direnseniz, turizm patlamasının önündeki engelsiniz. Maden şirketlerinin çevre tahribatına ayak
dirediğinizde yabancı ülkelerin maşası olursunuz, bize uydurulacak kılıf çoktur onlar için. Tüm bunlara rağmen, yüreğimizi ferahlatan yargı kararları birbiri ardına iktidarın yüzünde patlıyor, direnişimiz sonuçlarını veriyor.
Bir ülkedeki en büyük güvensizlik, iktidarın yargı kararlarına uymasına duyulan şüphedir. Biz şu anda bu güvensizlik içindeyiz, çünkü iktidarın ruhunu biliyoruz. İktidar kendisini sermayenin taleplerini harfiyen yerine getirmekle görevli görüyor ve öyle davranıyor. Yargı kararlarının Bakanlar Kurulu tarafından baypas edilmesi, askıya alınması gibi yasadışı uygulamalar bizim ülkemize ait bir garabettir, özenle takip edilmesi gerekir.
Bakan Veysel Eroğlu bakanlık koltuğunda eğreti oturmamalı, dik durmalıdır. Himayesini eksik etmediği siyanürcü şirketlere önce elindeki yargı kararını, daha sonra da kapıyı göstermelidir. Bakanlık hukukçularını ve personelini “Bu işin bir oluru” için seferber etmemelidir. Bakan Eroğlu, çağdaş ülkelerdeki meslektaşlarına bakıp o koltukta nasıl oturulacağını öğrenmeli, artık koltuğunun gerçek sahibi olmalıdır.
Ertuğrul ÜNLÜTÜRK eunluturk@gmail.com Evrensel 9.8.2009