Türkiye’nin dört bir yanı yeni hes ve su kullanım anlaşmalarıyla su şirketlerinin denetimi altına giriyor. Saklıkent Koruma Platformu da Muğla ve yöresinde yürütülen hes ve su devir anlaşmalarına yönelik hukuki mücadelesini başlattı. Karaçay ve Eşen Çayı üzerinde verilen su kullanım anlaşmalarından ilkine karşı dava açıldı.
Muğla bölgesinde ki tarımsal ve ekolojik yaşamı alt üst edecek olan hes projeleri konusunda matbu su kullanım anlaşmaları ile şirketlere tanınan imtiyazlar, bölgenin su varlıkları yok edilecek. Bölgenin sosyal ve ekonomik gelişme politikaları önemsenmeden yapılan bu anlaşmalarla suyun ticari kullanımının ön plana çıkartıldığı ortadadır. Suyun ticari bir mal olarak şirketlere devrinin öngören bu anlaşmalar yapılmadan önce bölgenin soyal ve ekolojik değerleri göz önünde bulundurulması gerekirdi. Oysa ki, ne köylerin bu süreçten nasıl etkileneceği araştırılmış ne de bu
anlaşmalar sonucunda bölgenin ekolojik değerlerlerinin ne olacağı hususunda bir çalışma yapılmıştır. Bu araştırmalar yapılmadan su kullanım anlaşmalarının imzalanması canlılığın temeli olan suyun şirketlerin denetimine sunulması, yürürlükteki mevzuata çevre hukukuna, canlıların yaşama hakkında, temel hak ve özgürlüklere, uluslararası
anlaşmalara aykırıdır.
Dava konusu yapılan SAKLIKENT bölgesindeki su kullanım anlaşmasına yönelik yapılacak hes ve ilgili diğer yatırımlar, Muğla ili stratejik planında gösterilmemiştir. Stratejik planda gösterilmeyen bir yatırım konusunda anlaşma yapılması hukuka aykırıdır.
Dava konusu edilen su kullanım anlaşması ile yapılması düşünülen hes projeleri bölgenin de içinde olduğu yüzbinlik ölçekli planlarda gösterilmemiştir. Bu planlarda bölge önemli doğa alanlarının bulunduğu, hassas ekosistem alanlarını barındıran, ekolojik değerlerinin korunarak bölgede gelişmenin sağlanmasını önceleyen bir planlama yaklaşımını benimsemiştir. Oysa ki bu su kullanım anlaşması ile hem bölgedeki köylülerin ekonomin açıdan zarar görmesi hem de doğa varlıklarının yok olmasına yol açılacaktır.
Su kullanım anlaşmalarından önce bölgede ÇED süreci başlatılması gerektiği Danıştay kararlarına da yansımış olmasına karşın, bu kararların görmezlikten gelinerek, şirketlere suların peşkeş çekilmesi kabul edilemez bir uygulamadır.
Yukarda vurguladığımız gerekçeler doğrultusunda açılan bu davalar bölgedeki köylülerin ve yöre halkının güçlü bir biçimde sularına ve geleceğe sahip çıkacakları bir sürecin doğuşunu müjdelemektedir. Muğla bölgesinin ekolojik değerlerinin korunması açısından tüm duyarlı toplum kesimlerinin ve halkımızın sürecin parçası olmaları
gerekmektedir.
Unutulmasın ki dava konusu edilen yaşamlarımızın şirketlerin eline geçip geçmeyeceği meselesidir. Türkiye’nin dört bir yanında yok edilen derelerin ve ordaki binlerce canlının, köylerinden göç ettirilen ve suları ellerinden alınan on binlerce insanın vebalini almak istemeyenler bu su kullanım anlaşmalarını iptal etmelidir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler gündemine gelen suyun insanlığın temel hakkı olduğuna yönelik anlaşmaya çekimser oy kullanmasını kabul etmiyoruz. Bu nedenle derelerimizin ve yaşamlarımızın
özgürleşmesi için, su hakkının BM sözleşmeleri doğrultusunda tanıması ve suyun tüm canlı yaşamın temeli olduğunun görülmesi gerekir. Biz Muğla ve bölgemizde tüm canlıların yaşamlarını korumaya devam edeceğiz. Kamuoyuna duyrulur.
SAKLIKENT KORUMA PLATFORMU ,
facebook sayfası: su kullanım anlaşmaları iptal edilsin http://www.facebook.com/event.php?eid=136529793050038