• Sonuç bulunamadı

1831 nüfus Sayımına Göre Pazarsuyu ve Akköy Kazaları Nüfusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1831 nüfus Sayımına Göre Pazarsuyu ve Akköy Kazaları Nüfusu"

Copied!
353
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

ORDU ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

1831NÜFUS SAYIMINA GÖRE PAZARSUYU VE AKKÖY

KAZALARI NÜFUSU

HAZIRLAYAN

ERDAL HÜROL

AKADEMİK DANIŞMAN

PROF. DR. İLHAN EKİNCİ

(2)
(3)

ÖĞRENCİ BEYAN METNİ*

Yüksek Lisans tezi olarak savunduğum “1831 Nüfus Sayımına Göre Akköy ve Pazarsuyu Kazaları Nüfusu” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmadan yazdığımı ve yararlandığım kaynakların “Kaynakça” bölümünde gösterilenlerden farklı olmadığını, belirtilen kaynaklara atıf yapılarak yararlandığımı belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

07/07/2017 Erdal HÜROL 12530300029

Adres : Ordu Üniversitesi Cumhuriyet Yerleşkesi PK 52200 Merkez / ORDU

Tel : (0452) 226 52 67 Web :http://sbe.odu.edu.tr/

Fax : (0452) 226 52 31e-mail : sbe@odu.edu.tr

(4)

ÖZET

1831 NÜFUS SAYIMINA GÖRE PAZARSUYU VE AKKÖY KAZALARI NÜFUSU

Hürol, Erdal

Yüksek Lisans, Tarih Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. İlhan EKİNCİ

Temmuz-2017 Sayfa: 340

Arşiv belgeleri tarihsel mirasın yeni nesillere aktarılmasını sağlayan en önemli araçlardır. Bu tarihi belgeler ait oldukları toplumların nüfus yapısı, dil, din, etnik yapı, bilim, kültür, sanat gibi maddi ve manevi bütün değerlerini yüzyıllar öncesinden geleceğe taşırlar. Geçmişteki Tarihi olay ve olguların günümüzdeki ispatları olan bu belgeler, dil ve tarih çalışmaları başta olmak üzere bilimsel çalışmalar için büyük önem taşırlar. Bu çalışmanın konusunu, Osmanlı Devleti’ndeki ilk modern nüfus sayımı olarak kabul edilen 1831 nüfus sayımında, Ordu İline bağlı Akköy ve Pazarsuyu Kazalarına ait 1036 ve 1045 numaralı Nüfus Ceride Defterlerindeki nüfus yapısı tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu defterlerdeki Müslüman nüfusla ilgili kayıtlar günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Yörenin nüfus sayısı ve demografik yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak bu çalışmayla Akköy ve Pazarsuyu Kazalarının nüfus yapısıyla günümüz toplum yapısı arasındaki ilişkileri ortaya çıkarmaktır.

Anahtar kelimeler: Nüfus Ceride Defterleri, Akköy, Pazarsuyu, 1831Nüfus Sayımı

(5)

ABSTRACT

POPULATİON OF AKKÖY AND PAZARSUYU DİSTRİCT ACCORDİNG TO CENSUS OF 1831

Hürol, Erdal

Master Thesis, Main Deparment of History Advisor: Prof. Dr. İlhan EKİNCİ

July-2017 Page: 340

Archive documents are most important factors which provide new generation transmission of historical heritage. These historical docements which they future carrier preheat centuries all materical and moral values of the communities that composed themselves such as population structure, language, religion, ethnic origin, science, culture, arts. These documents which are today proofs of historical events and facts are of great importance for scientific studies, especially language and history studies. İn this study, population structure of 1036 and 1045 numbered Population Registries which belong to the twon ships of Ordu province, Akköy and Pazarsuyu in 1831 census which is considered as the first modern census in Ottoman Empire.

There cords about the Muslim Population in these registries have been translated into modern Turkish. The amount of Population and demographic structure of the region have been tried to be revealed with statistical data porividing a better interpretation for the data on these documents. As a result, in this with study it is aimed to provide a contribution to the processes of change in the Population of Akköy and Pazarsuyu town sand the solution on their relationships with the structure of today’s society.

Keywords: Population Registries, Akköy and Pazarsuyu, Census of 1831

(6)

ÖN SÖZ

Siyasi ve sosyal tarih alanında yapılan çalışmalar toplumların sosyal, kültürel, siyasi ve idari yapılarının ortaya çıkarılmasında katkılar sunmaktadır. Toplumun en önemli unsuru ise onu oluşturan nüfustur. Nüfus sayımları, fertlerin sayı, meslek, öğrenim, sağlık ve iş durumlarının belirlenmesinde en önemli kaynaklardır. Sülale lakapları, zanaat ve üretim nitelikleri, doğum, ölüm oranları, yaş grupları, fiziksel ve bedensel özellikleri, asker potansiyeli, yer ve şahıs isimleri gibi pek çok alanda veriler sağlar. Bir devletin en önemli güç kaynağı olan nüfusun yapısı ve nitelikleri her zaman önemli olmuştur. Bu potansiyelin ortaya çıkarılması amacıyla birçok devlet nüfus sayımlarına ihtiyaç duymuştur.

Osmanlı Devleti’nde ilk modern anlamda nüfus sayımı 1246 (1831) yılında II. Mahmut döneminde yapılmıştır. Nüfus sayımlarında devletin temel amacı, Müslim ve gayrimüslim olmak üzere askerlik çağındaki aktif erkek sayısı ve vergi potansiyelini tespit etmeye yönelik olmuştur. Bu amaçlarla çeşitli dönemlerde nüfus sayımları yapılmış ve bu sayım sonuçları Ceride Nazırlığı’nda toplanmıştır. Bu çalışmada Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Nüfus Defterleri katalogunda bulunan 1036 ve 1045 numaralı Akköy ve Pazarsuyu Kazalarına ait Müslim Nüfus Defteri kullanılmıştır. Bu kazalara ait defterler 182 sayfa olup, toplam 52 Köyün nüfus kayıtlarını içermektedir.

Çalışmanın amacı bahsi geçen kazaların yaklaşık 180 yıl öncesine ait nüfus yapısının ve niteliklerinin ortaya çıkarılmasına, elde edilen verilerin sosyal tarih araştırmalarına katkı sağlaması hedeflenmektedir. Bu çalışmada nüfus defterlerinin günümüz Türkçesine çevrilmesi esas konudur. Bu defterlerin çevrilmesinde karşımıza çıkan zorluklar ise, bazı lakap ve şahıs isimlerinin silik olması tam olarak okunmasına engel olmuş, bazı kayıtlarda nüfusun gittiği yerlerin belirsizliği, zamanla defterlerde meydana gelen tahribat, farklı katiplerin sayımda görev yapmasından dolayı ortaya çıkan yazım farkları, hane ve şahıs isimlerinin atlanması, yani yerlerinin kaydırılması, eksik hane ve nüfus sayıları, isim ve lakapların okunmasında anlamsal tereddütler gibi birçok zorluklar mevcuttur. Bu gibi durumlarda kelimelerin okunamayan veya anlamsal tereddüt olan yerleri soru (?) işareti, okunamayan veya silik olan yerler ise (….) çizgiyle belirtilmiştir.

(7)

Bu çalışmanın ortaya çıkarılmasından, tüm aşamalarına kadar her türlü yardımlarını, katkılarını esirgemeyen değerli danışman hocam Prof. Dr. İlhan EKİNCİ’ye, Tarih Bölümündeki tüm saygı değer hocalarıma saygı ve teşekkürlerimi sunarım. Maddi ve manevi olarak desteklerini esirgemeyen aileme de minnettarlığımı belirtmek isterim.

Erdal HÜROL

Ordu, Haziran 2017

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... i ABSTRACT ... ii ÖN SÖZ ... iii İÇİNDEKİLER ... v

TABLO VE GRAFİKLER ... vii

KISALTMALAR VE SİMGELER ... ix

GİRİŞ ... 1

Klasik Dönem Osmanlı Tahrir Sistemi ... 2

Osmanlı Devleti’nde İlk Nüfus Sayımı ... 4

Nüfus Ceride Defterlerinin Tanıtımı ... 5

1036 Numaralı Nüfus Ceride Defteri (Akköy Kazası Müslim) ... 6

1045 Numaralı Nüfus Ceride Defteri (Pazarsuyu Kazası Müslim) ... 9

I. BÖLÜM: ORDU’NUN COĞRAFİ YAPISI ... 11

1.1. Coğrafi Yapısı ... 11

1.2. Türk Beylikleri ve Osmanlı Dönemi ... 12

1.3. ORDU KAZASINA BAĞLI AKKÖY VE P. KAZALARI ... 14

1.3.1. Kazalar ve Köylerin Ortaya Çıkışı ... 14

1.3.2. Pazarsuyu ve Akköy Kazalarının İdari ve Coğrafi Sınırları ... 15

II. BÖLÜM: 1831 NÜSUS SAYIMINA GÖRE AKKÖY KAZASI ... 17

2.1. Akköy Kazasına Bağlı Köyler (1036 Numaralı Defter) ... .17

2.2. AKKÖY KAZASININ NÜFUS DAĞILIMI ... .25

2.2.1. Nüfusun Yaşlara Göre Köylere Dağılım ... .25

2.2.2. Akköy Kazasına Bağlı Köylerde Doğum-Ölüm Oranları ... .28

2.2.3. Mesleki ve Sosyal Zümreler ... .29

2.2.4. Görevliler (ayan, muhtar, imam ve hatipler... .30

III. BÖLÜM: PAZARSUYU KAZASI NÜFUSU ... .33

3.1. Pazarsuyu Kazasına Bağlı Köyler ... .33

(9)

3.2. PAZARSUYU KAZASININ NÜFUS DAĞILIMI ... .51

3.2.1. Nüfusun Yaşlara Göre Köylere Dağılımı ... .51

3.2.2. Pazarsuyu Kazasına Bağlı Karyelerde Doğum-Ölüm Oranları ... .55

3.2.3. Nüfus Yapısı ve Hareketliliği ... .58

3.2.4. Mesleki ve Sosyal Zümreler ... .59

3.2.5. Görevliler ... .60 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ... .63 KAYNAKLAR ... .69 EKLER ... .71 EK - 1 ... .71 EK - 2 ... .166 ÖZGEÇMİŞ ... .341 vi

(10)

TABLO VE GRAFİKLER

Tablo 1: Aktepe Köyüne Ait Lakaplar…….………..18

Tablo 2: Taliblü Köyüne Ait Lakaplar………...19

Tablo 3: Dikmen Köyüne Ait Lakaplar………...19

Tablo 4: Uçarlu Köyüne Ait Lakaplar ………...20

Tablo 5: İnece Köyüne Ait Lakaplar………..20

Tablo 6: Küçüklü Köyüne Ait Lakaplar………...21

Tablo 7: Bozteke Köyüne Ait Lakaplar……….22

Tablo 8: Görgülü Köyüne Ait Lakaplar ………...22

Tablo 9: Sabahçı Köyüne Ait Lakaplar ………...23

Tablo10: Nefsi Akköy Köyüne Ait Lakaplar ………....23

Tablo 11: Çakur Köyüne Ait Lakaplar………...24

Tablo 12: Meleklü Köyüne Ait Lakaplar………24

Tablo 13: Akköy Kazasına Bağlı Köylerin Hane ve Nüfus Sayıları…………..25

Tablo 14: Akköy Kazasına Bağlı Köylerin Nüfusunun Yaşlara Göre Dağılımı………...26

Tablo 15: Akköy Kazasına Bağlı Köylerin Nüf. Yaş gruplarına G.Dağılışı…..28

Tablo 16: Akköy Kazasına Bağlı Karyelerde Doğum-ölüm Oranları...……..29

Tablo 17: Bulancak Köyüne Ait Lakaplar………..33

Tablo 18: Kızılot Köyüne Ait Lakaplar………..34

Tablo 19: İncüğez Köyüne Ait Lakaplar……….………..34

Tablo 20: Sürmen Köyüne Ait Lakaplar ………35

Tablo 21: Süme Köyüne Ait Lakaplar………....35

Tablo 22: Mağdala Köyüne Ait Lakaplar………...………....36

Tablo 23: Karakoç Köyüne Ait Lakaplar………...………....37

Tablo 24: Yassı Bahçe Köyüne Ait Lakaplar ………..………..37

Tablo 25: Yoma Köyüne Ait Lakaplar ……….……….38

Tablo 26: Kuz Köyüne Ait Lakaplar………...………...38

Tablo 27: Karacaresul Köyüne Ait Lakaplar…...………...38

Tablo 28: Sası Köyüne Ait Lakaplar ………..………...39

Tablo 29: Bedirlü Köyüne Ait Lakaplar………..………...39

Tablo 30: Ahmetlü Köyüne Ait Lakaplar……..……….40

Tablo 31: İcillü Köyüne Ait Lakaplar ………..………..41

Tablo 32: Ada Köyüne Ait Lakaplar……….……….41

Tablo 33: Bostan Köyüne Ait Lakaplar……..………....42

(11)

Tablo 34: Cindi Köyüne Ait Lakaplar……….………..42

Tablo 35: Çakur Köyüne Ait Lakaplar ……..………...43

Tablo 36: Çarşik Köyüne Ait Lakaplar ……….43

Tablo 37: Elmalu Köyüne Ait Lakaplar ………...……….43

Tablo 38: Oyrak Köyüne Ait Lakaplar …………...………..44

Tablo 39: Ekservendi Köyüne Ait Lakaplar……….……….44

Tablo 40: Kovanlı, Çıkdam Köyüne Ait Lakaplar……..………...46

Tablo 41: Ahurlu Köyüne Ait Lakaplar ……….………...46

Tablo 42: Bozat Köyüne Ait Lakaplar………...………....47

Tablo 43: Balçıklı Köyüne Ait Lakaplar ………...………....47

Tablo 44: Mendehor Köyüne Ait Lakaplar………..………..48

Tablo 45: Şeyhlü Köyüne Ait Laakaplar………....49

Tablo 46: Nefsi Pazarsuyu Köyüne Ait Lakaplar……….………..49

Tablo 47: Şeyh Musalu Köyüne Ait Lakaplar………....50

Tablo 48: Nefsi Piraziz Köyüne Ait Lakaplar………....50

Tablo 49: Pazarsuyu Kazasına Bağlı Köylerin Hane ve Nüfus Sayıları ……...50

Tablo 50: Pazarsuyu Kazasına Bağlı Köylerin Nüfusunun Yaşlara Göre Dağılımı………..51

Tablo 51: P. Kazasına Bağlı Köylerin Nüfusunun Yaş Gruplarına Göre Dağılım………..………....51

Tablo 52: Pazarsuyu Kazasına Bağlı Köylerin Doğum ve Ölüm Oranları…...52

Tablo 53: Pazarsuyu Kazasına Bağlı Köylerdeki Mesleki ve Sosyal Zümreler………..54

Tablo 54: Menşe Bildiren Lakaplar ………...56

Tablo 55:Sosyal Durumu Bildiren Lakaplar ………..59

Tablo 56: P. Kazasına Bağlı Köylerin Ayan ve Muhtarları………60

Tablo 57: Pazarsuyu Kazsına Bağlı Köylerin İmam ve Hatipleri………...62

(12)

KISALTMALAR VE SİMGELER a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale

BOA :Başbakanlık Osmanlı Arşivi Bkz. : Bakınız

c. : Cilt

çev. : Çeviren

HAT. : Hatt-ı Hümayun Haz. : Hazırlayan NFS. d. : Nüfus Defteri Nr. : Numara

S. : Sayı

s. :Sayfa

TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı TTK. :Türk Tarih Kurumu

(13)

GİRİŞ

Ülke, şehir, kasaba, köy veya daha küçük sınırları ihtiva eden yerleşim alanlarında belirli zamanda yaşayan insan sayısına nüfus denir. Nüfus değişiminde doğumlar, ölümler ve göçler önemli etkenlerdir. Bir yerdeki nüfus yoğunluğu o yerin sahip olduğu fiziki ve beşerî özelliklerin potansiyeline göre değişim göstermektedir1. Nüfus yaşadığı coğrafyanın fiziki, beşeri, sosyo-kültürel niteliklerini kendi amaçları doğrultusunda şekillendirme potansiyel ve eğilimine sahiptir2.

Nüfus bir toplumun en önemli güç kaynağı ve sermayesidir, aynı zamanda devletin iç ve dış politikaları, ihtiyaç ve beklentileri bu unsura göre şekillenir. Sahip olunan coğrafyanın büyüklüğü, nüfusun yapısı hedeflerin belirlenmesinde ve buna göre nüfus politikalarının oluşturulmasında belirleyici en önemli etkenlerdir. Bir milletin bağımsızlığını ve varlığını devam ettirebilmesi, bulunduğu bölgede ve diğer alanlarda söz sahibi olabilmesi için iyi bir coğrafi konuma, doğal kaynaklara, belirli miktarda ve nitelikli bir nüfus yapısına sahip olmasını gerektirir3. Toplumsal değerlerin ve üzerinde yaşanılan coğrayanın elde

tutulabilmesi insan faktörüne bağlıdır. Bu önemli görevlerin sürdürlebilmesi ve var olma mücadelesi ise öncelikle belirli sayıda, aktif, nitelikli bir nüfusun varlığına bağlıdır. Bir milletin tarihi süreçte gerçekleştirdiği siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik, askeri faaliyetlerin seyrini, etkisini sahip oldukları nüfusun özellikleri belirlemiş ve derecesi de bu güçle orantılı olmuştur.

Hemen her toplumda çeşitli yöntemlerle nüfusu tespit etme faaliyeti mevcuttur. Nüfus sayımları sonucu elde edilen veriler doğrudan veya dolaylı olarak bir toplumu oluşturan bireylerin sayı, yaş, meslek, askerlik, göç ve eğitim durumlarını ortaya çıkardığı için toplumların sosyolojik ve tarihsel gelişim sürecinde önemlidir4. Nüfus yapısı hakkında verilerin elde edilmesi bu günü anlamaya yardımcı olacağı gibi gelecekle ilgili planlamalara da katkı sağlar5.

Devletler, sahip oldukları nüfusu yönetebilmek, kendi ihtiyaç ve beklenitleriyle

1 Erol Tümertekin- Nazmiye Özgüç, Beşeri Coğrafya İnsan, Kültür, Mekan, İstanbul 2006, s.

323-324.

2Ali Tanoğlu, Beşeri Coğrafya Nüfus ve Yerleşme, İstanbul 1969, s. 31.

3Nedim İpek, İmparatorluktan Ulus Devlete Göçler, Trabzon 2006, s. 347.

4Bahaeddin Yediyıldız, Ordu Kazası Sosyal Ta rihi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara

1985, s. 103.

5Cevdet Yılmaz, “Ordu İlinin Nüfus Özellikleri’’, Orta Karadeniz Kültürü, Ankara 2005, s.

253-278.

(14)

nüfusun taleblerini dengede tutabilmek, sağlıklı ve uygun politikalar geliştrebilmek için sahip olduğu nüfusun yapısını, miktarını bilmek istemişitir. Bu hayati öneme sahip bilgilerin elde edilmesi için nüfus sayımları en önemli yöntemlerden biri olmuştur. Bu nedenle tüm toplumlarda çok eski dönemlerden beri nüfus sayımları yapılmıştır. Osmanlı Devleti’de nüfus sayımlarına önem vermiş, özellikle timarların dağıtımı, vergi mükelleflerini belirleme ve asker potansiyelini ortaya çıkarmaya yönelik sayımlar yapılmıştır. Bu sayımlarda ise sadece erkek nüfus kaydedilmiştir6.

Toplumsal alanda araştırma yapmak isteyenlerin en öncelikli odaklanma noktası toplumu meydana getiren nüfusun sahip olduğu özellikler ve miktarı üzerinde yapılan çalışmalardır. Nüfusun sosyal ve demografik yapısını oluşturan unsurlar ancak bu alanda yapılacak detaylı araştırmlardan sonra ortaya çıkarılabilir. Sosyolojik ve tarihsel olayların arka planında yer alan ve bu süreci belirleyen en önemli faktör de yine nüfustur7. Bu çalışmada 1831 nüfus sayımı doğrultusunda Ordu Livası’na tabi olan Akköy ve Pazarsuyu Kazaları’na ait (1036, 1045 numaralı) nüfus defterleri üzerinde yoğunlaşarak daha dar bir alanda yörenin sosyal ve demografik gelişim seyrini ortaya çıkarmaya yönelik bir çalışma üzerinde durulacaktır.

Klasik Dönem Osmanlı Tahrir Sistemi

Osmanlı Devleti nüfus bilgilerini özellikle iki farklı şekilde belirlemeye çalışmıştır. Klasik dönemde kullanılan bu yöntemlerden birisi yeni fethedilen yerlerin toprak ve vergi mükellefini tespit etmeye yönelik tahrir sistemidir. Bu işlem 30 yıllık arayla tekrar edilmiştir. Bu uygulamanın amacı tımarların dağılımı ve vergi mükelleflerini tespite yönelikti. Bu nedenle sayım işlemine sadece vergi verebilecek durumda olan erkek nüfus kaydedilmiştir. Bu işlemde şehirlerde genelde meslek grupları yazılırken, kırsal nüfus ise toprağa sahip olma miktarına göre çift, nim çift, bennak veya mücerret olarak sınıflandırılmıştır. Ayrıca çeşitli nedenlerden dolayı vergiden muaf olan gruplar da belirtilmiştir. Klasik dönemde nüfus sayım işlemlerinde yararlanılan diğer bir kaynak ise cizye defterleridir. Bu defterlere özellikle kentlerde yaşayan gayrimüslim nüfustan alınan cizye vergileri

6 Cem Behar, “Osmanlı Nüfus İstatistikleri ve 1831 Sonrası Modernleşmesi”, Osmanlı Devleti’nde

Bilgi ve İstatistik, Başbakanlık İstatistik Enstitüsü Yay. , Ankara 2000, s. 63-64.

7 Musa Çadırcı, “1831 Sayımına Göre Ankara Şehir Merkezi Üzerinde Bir Araştırma”, Osmanlı

Araştırmaları1, İstanbul 1980, s. 109.

(15)

kaydedilirdi. Cizye defterlerinde vergi veren yetişkin erkek nüfus vergi ödeme gücüne göre âlâ, evsat, ednâ şeklinde sınıflandırılırdı. Ayrıca kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve vergi veremeyecek kadar fakir olan kimseler ise bu vergiden muaftır. yani sayım işlemine yazılmamışlardır8.

Tahrir sisteminde ilk önce Tahrir Emini görevlendirilir sonra onun sorumlu olduğu bölgede kendisine yardımcı olması açısından kâtip ve gerekirse güvenliği sağlamak için de koruyucular tahsis edilirdi. Tahrire Eyalet merkezinden başlanarak kaza, köy ve mezra gibi diğer birimlerin tamamında tarım alanları, yaylaklar, kışlaklar belirlenir ve hukuki statüsü tespit edilirdi. Her köyün kimin hassı, tımarı veya hangi vakfa ait olduğu ve o köylerde yetiştirilen mahsullerin, hayvanların cins ve miktarları kayıt altına alınmıştır9. Kayıtların tutulduğu defterler daha sonra usul gereği İstanbul’a yani merkeze gönderilerek Sultan’a takdim edilirdi. Defterler burada incelenip kabul gördükten sonra defterin bir kopyası yapılarak, gerekli durumlarda bu kayıtlara başvurmak için merkezde saklanmıştır.10

Devletin askeri ve mali alanda en önemli bilgi kaynakları olan bu tahrir defterleri “Defter-i Hakani Dairesi’nde’’ özenle muhafaza edilir ve bu odalara giriş- çıkışlar izinle olmaktaydı11. İlk tahrir defterinin 1431 (H. 835) yılına ait

olması nedeniyle, tahrirlerin 15. yüzyıl gibi erken bir zamanda yapılmaya başladığı kabul edilmektedir12. Tahrir defterleri, avârız defterleri, mühimme

defterleri, seyahatnameler, vakfiyeler nüfus bilgileri açısından birinci elden kaynaklar olarak kabul edilir. Gerek tahrir ve gerekse avarız defterlerinin tarih araştırmalarında dikkatli kullanılması gerekir. Her ikisinin de hazırlanma sebepleri ve nitelikleri demografik (nüfus bilgisi) olmaktan ziyade vergi kaynakları ve mükelleflerin tespitine yöneliktir13. Bu defterlerin konumuz olan

nüfus bilgileri açısından en önemli tarafı ise, vergi mükelleflerinin isimleri,

8 Cem Behar, Osmanlı Nüfus İstatistikleri, s. 63-64.

9İsmet Miroğlu, Kemah Sancağı ve Erzincan Kazası, TTK, Ankara 1990, s. 9-10.

10Halime Doğru, “Osmanlı Devleti’nde Toprak Yazımından Nüfus Sayımına Geçiş ve Bir Nüfus

Yoklama Defteri Örneği’’, Anadolu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, C.1, S. 2, Eskişehir 1989, s. 233- 286.

11 Ömer Lütfi Barkan, “Türkiye’de İmparatorluk Devrinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri ve

Hakana Mahsus İstatistik Defterleri’’, Osmanlı Devleti’nin Sosyal ve Ekonomi Tarihi Tetkikler-

Makaleler I, İstanbul 2000, s. 175- 250.

12 Musa Çadırcı-A. Latif Armağan-Sedat Bingöl-Bekir Koç, 1830 Sayımında Ankara, Ankara

Büyükşehir Belediyesi Yayınları, Ankara 2000, s. 9-10.

13 Mübahat S. Kütükoğlu, Menteşe Sancağı, (1830), TTK, Ankara 2010, s. XIX.

(16)

tasarruf edecekleri arazinin miktarı ile vergiden muaf olanlar ayrıntılı olarak kaydedilmesidir. Hane reisleri ile bekârların sayıları verildiği için bu defterler nüfus hakkında bazı tahminler yapılmasını kolaylaştırmıştır14.

Ö. Lütfi Barkanın, hane nüfusunu ortalama beş kişi olarak hesaplaması birçok tarihçi tarafından da kabul görmüştür. Ancak bazı tarihçiler ise beş rakamının her bölge için geçerli olmayacağını, bazı yerlerde bunun ona kadar çıkabileceğini, bazı yerlerde ise dört veya dört buçuk üzerinden hesaplanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Takriben de olsa tahrir defterleri bir yerin nüfusu hakkında fikir edinilmesine yardımcı olabilmektedir15.

Nüfusun niteliği hakkındaki veriler devletin sahip olduğu kaynak ve imkanlarını bilmesi açısından değerlidir. Bu çalışmaya konu olan Ordu yöresinin 1455 yılından itibaren günümüze doğru geçen süreçte idari açıdan nasıl teşkilatlandırıldığı ve hangi birimlere ayrıldığı hususu tahrir defterlerinde açıklığa kavuşmaktadır. Yörenin ilk tahriri 1427 yılında Osmanlı Devleti tarafından ilhak (Hacı Emiroğulları’ndan) edilince yapıldığına dair bilgiler olsa da bu deftere henüz ulaşılamamıştır16.

Osmanlı Devleti’nde İlk Nüfus Sayımı

Osmanlı Devleti’nde kapsamlı ve modern anlamda denilebilecek ilk nüfus sayımı (1831) yılında yapılmıştır. II. Mahmud döneminde Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılıp yerine yeni bir ordu kurulmasından sonra, bir yandan askerlik çağında olanların, diğer taraftan vergi mükelleflerinin doğru bir şekilde tespit etmek için sayım yapılmıştır17. Sayımın hangi usullerle yapılması gerektiği ve sayılanların

nasıl bir terminolojiye göre sınıflandırılacağı ile ilgili bazı devlet görevlilerince çeşitli görüş ve tavsiyeler ileri sürülmüş ancak Sultan II. Mahmud sayımın eski yöntemlerle (usul-i sabıka’ya) göre yapılmasını emretmiştir. Sultanın bahsettiği eski sistem, muhtemelen nüfusu yaş gruplarına ayırmayan ve askerlik hizmetine ya da vergi ödemeye elverişli olanların belirlenmesinden oluşan bir sistemdi 18.

Gizli tutulan sayım için Rumeli ve Anadolu’ya gönderilen görevliler vasıtasıyla

14 Barkan, “Türkiye’de İmparatorluk Devrinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri”, s. 175- 177.

15 Kütükoğlu, Menteşe Sancağı, s. 2-3.

16 Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, İstanbul 2000, s. 42-43.

17 Sedat Bingöl, 1829 Nüfus Sayımı ve Tophane Kasabası, Eskişehir 2004, s. 2-3.

18Mahir Aydın, ‘’Sultan II. Mahmud Döneminde Yapılan Nüfus Tahrirleri’’, Sultan II. Mahmud

ve Reformları Semineri, 28-30 Haziran 1989, İstanbul 1990, s. 81-84.

(17)

tüm eyalet, sancak ve kazalarda sayım yapılmaya çalışılmıştır. Sayımda görevli olarak belirlenen kişiler daha çok bilgin ve din adamlarından oluşmaktaydı.

Sayım işlemini yapacak memurlar İstanbul’da belirlenerek eyaletlere tayin edilmiş ve taşradaki ilgililere de fermanlar gönderilerek sayımın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için çaba göstermeleri emredilmiştir. Kadılar ve ulema içerisinden seçilen yaklaşık 85 yüksek düzey memur ve çok sayıda katibin görevlendirilmesi 1831 sayımına verilen önemi ortaya koymaktadır19. Nüfusun tespitinde muhtar, imam, kocabaş ve kahya gibi yerel idarecilerin yetki ve sorumlulukları çok önemliydi. Bu görevliler sorumlu oldukları yerleşim birimlerinde gelen, giden, doğan ve ölenlerin kayıtları gibi tüm nüfus hareketlerinin kayıtlarını taşrada bulunan nüfus müdürlerine ve mukayyitlere bildirmek zorundaydılar.

Nüfus memurları, sayım yerlerine bizzat gelerek o alanda bulunan erkek nüfusu tek tek huzuruna çağırıp muayene ederek, hazır ve mevcut olan insanları yaş, eşkal ve lakaplarıyla birlikte kaydeder, asker olan, memuriyet, ticaret veya sair nedenlerle gurbette olanlar varsa bu şahısların kayıtları ise muhtar ve imamların ifadelerine göre yapılmıştır. Memur herkesi yazdıktan sonra halka 8-10 günlük süre vererek unutulan veya yanlışlıkla yazılanlar varsa kayıt yaptırmalarını, nüfusu gizlemenin cezaya tabi olacağını belirtmişlerdir. Bu sebeple muhtar ve imamlar aralarında görüşerek ne kadar nüfus varsa hepsini memura bildirmişlerdir. Bu şekilde oluşturulan işleme Yoklama Defterleri (ilmühaber) veya Vukuat Defteri denirdi20.

Nüfus Ceride Defterlerinin Tanıtımı

Ulaşım imkanlarının kısıtlı ve çetin olduğu bir coğrafyada, ilk kez gerçekleştirilen bu uygulama esnasında sorunlar olması muhtemeldir. Nüfus defterlerindeki yazı tarzı ve kayıt farklılıkları bölgede sayım işlemlerinin farklı görevliler tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir21. Devlet

Arşivleri Genel Müdürlüğü Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Ordu Livası’nın

19 Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Sosyal ve Demografik Özellikleri, (Çev: Bahar

Tırnakçı), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2003, s. 67-68.

20Nedim İpek, Canik Sancağı Samsun Kazasının Nüfus Yapısı, Canik Belediyesi Kültür Yay./No:

9, Samsun 2016, s. 2-3.

21 İsmail Kıvrım, “Nüfus Ceride Defterlerine Göre 19. Yüzyılın Ortalarında Giresun’un Nüfus

Yapısı’’, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, S. 10, Bahar 2011, s. 53- 70.

(18)

Akköy ve Pazarsuyu Kazalarıyla ilgili bölümü [=NFS. d] 1036 ve 1045 numaralı nüfus defterleridir.

1036 Sayılı Nüfus Ceride Defteri (Akköy Kazası)

Defter Bilgi Formu Tablosunun en üst kısmında T.C Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA) ifadesine, sağ üst köşede sadece 2005 tarihi yer almaktadır. (burada geçen 2005 yılı muhtemelen defterlerin dijital kopyalarının çekilmesi ve tasnif edildiği zamanı belirtmektedir.) Bu kısmın hemen aşağısında defter bilgi formu ibaresinin önünde (BDA-17-FR-10) ifadesi ve bunun alt kısmında sırasıyla KOD: NFS. d. SIRA NU: 01036 yazılmış olup ORİJİNAL NU: boş bırakılmış, Nüfus Defteri başlıklı bölümün alt başlıkları ise başlangıç ve bitiş tarihleri kısmı da boş bırakılmıştır. Şekilsel olarak ciltsiz ve ebrusuzdur.

Ebadı bölümünde ise 17.5x49 ölçüsü, numaralama usulü sayfa olup toplam sayfa sayısı 63, numaralı boş sayfa sayısı (61-63), numarasız boş sayfalar başta 1 sonda 1 olmak üzere mükerrer sayfalar ve ekler kısmı boş bırakılmıştır. Defter Bilgi Formundan hemen sonra kırmızı mürekkeple yazılmış olan “Kaza-i Akköy Tabi Liva-i Ordu Bayramlu” ifadesiyle kayıt işlemleri ilk sayfadan itibaren başlatılmıştır. Bu ifadenin hemen altına ise yine kırmızı mürekkeple “Karye-i Aktepe Tabi Akköy” açıklaması vardır22. “Nüfus

kayıt bilgilerinin yazılmasında kullanılan yazı tipi rika’dır, fakat doğum, ölüm, askerlik, hastalık ve özellikle nakil gidenler, göçebe taifesi nüfusun kayıtlarında siyâkat yazı tipi kullanılmıştır. Defterler siyah mürekkep kullanılarak yazılmıştır. Her varakta sağ ve sol üst köşelere sayfa numaraları (1, 2, 3 gibi) verilmiştir. Kişiler yazılırken önce muhtar, imam veya ayan gibi devlet otoritesini temsil eden şahıslardan başlandığını görüyoruz. Kişi isimleri sağ üste sıra numarası, sol üste ise hane numarası verilerek, her satıra beş isim gelecek şekilde her bir sayfada sekiz satır ve toplamda ortalama kırk kişi kaydedilmiştir. Sayım yapılırken kişi, hane ve sıra numaraları, yaş, varsa görevi veya özel durumunu belirten bilgiler kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Kişilere verilen sıra numarası hane numarasından bağımsız olup, bir hanedeki kişilerin tamamı yazıldıktan sonra diğer hane numarasına geçilerek sayım işlemi devam ettirilmiştir. Kişiler deftere kaydedilirken fiziki özelliklerine

22 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Nüfus Defteri, 1036 numaralı, s. 1- 32.

(19)

göre betimleme yapılmış olup; boy uzunluğu (uzun, orta, kısa), sakal, bıyık miktarı (köse, müzellef, çal, sarı, kara) ve ten rengi (ak, kara, kumral) gibi özel ifadeler kullanılmıştır. Kişiler baba isimleriyle veya lakaplarıyla yazılmıştır. Bunun dışında (amucası, üvegi oğlu, hafidi yani torunu, damadı, kayını, babalığı, yeğeni) gibi akrabalık ve ile bağlarını belirten tanımlar da görülmektedir. Bunların dışında mesleği ve lakabı olanlar ise örneğin berber, saraç, demirci, vaiz, imam, muallim-i sıbyan ve taleb-i ulum gibi hususlarda yazılmıştır. Yine bazı şahısların görevleri de belirtilmiştir. Bunlar sipahi, asakir-i mansure’de, muhtarı evvel, imam gibi açıklayıcı ifadelerle belirtilmiştir.

Her bir kimsenin yaşı mutlaka isminin altındaki “sinn” ifadesinin hemen altına kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Fakat yazım esnasında yanlışlıklar yapılmış, rakamlar unutulmuş veya zamanla silinmiş ya da tahrip olmuştur. Yeni erkek çocukları olan şahısların isimlerinin altına (tevellüd oğlu) ifadesiyle genellikle gün, ay ve yıl belirtilerek isimlerinin hemen altına yazılmıştır. Bu çocuklar ilk sayımdan sonra doğdukları için bunlara şahıs numaraları verilmemiştir. Bu çocuklardan ölenler ise yine üstleri çizilerek ölüm tarihleri belirtilmiştir. Kullanılan yazı tipi rikadır. Fakat doğum, ölüm, askerlik, göç, hastalık vs gibi defterlere sonradan (nüfus vukuat defterleriyle gelen) yazılan kayıtlar ise siyâkat yazı tipi ile kaydedilmiştir”23.

Defterler siyah mürekkep kullanılarak yazılmış olup, şahısların vefatları ise düz bir cizgi çekilerek, isimlerinin üzerine “fevt-i şud”i ifadesiyle özellikle kırmızı mürekkeple ölüm yılı not düşülmüştür. Kayıtlar hicri takvim esas alınarak yazılmıştır. Ay isimleri genellikle ilk harf veya ilk iki harf ya da son harf esas alınarak; M (Muharrem), S (Safer), R (Rebi’ülevvel), Ra (Rebiülahir), Ca (Cemaziyelahir), B (Receb), Ş (Şaban), L (Şevval), Za (Zilkade), Z (Zilhicce) şeklinde kaydedilmiştir24. Ayın ilk günü için gurre, son

günü için de selh ifadeleri kullanılmıştır. Yine askerlik, iş, ticaret, eğitim gibi amaçlarla bir yere gidişleri “Reft be ifadesiyle (Reft be kaza-i Akköy, fi 4 B sene 1254, dönüş âmed be der sene 1254), nakil gidenler nukulet be kaza –i.

23Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimler Sözlüğü, C. III. , İstanbul 1993, s.

43-237.

24 Yücel Dağlı - Cumhur Üçer, Hicri Tarihleri Miladi Tarihe Çevirme Kılavuzu, TTK, Ankara

1997, s. 2-4.

(20)

karye-i..” ifadeleriyle şahısların gittikleri kaza, nahiye veya köyler belirtilerek, isimlerinin genellikle altına veya üstüne kırmızı mürekkeple yazılmıştır.

Kayıtlarda daha çok İstanbul’a gidiş ve gelişlerin olduğu görülmektedir. Bunun nedeni askerlik, bazı kimselerin ilim tahsili, ticaret ya da işçilik maksadıyla gitmesidir. Sayım yapılırken şehir dışında olanlar (Dersaadette imiş, diyar-i aherde imiş nizamda imiş) gibi yerleri belirtilmiştir. Bu bilgiler özellikle nüfus hareketlerinin takibi, içeriği, amacı, süresi, yoğunluğu ve hangi bölgelerin göç verdiği ve aldığının da doğru olarak tespit edilmesi açısından önem arz etmektedir. Askerliğe elverişli olmayanların özür durumları (arazlı, alil, âmâ (kör), yek çeşim (tek göz), arac (anadan doğma topal) çolak, mecnûn (deli) maraz, alil’ül mizaç (hastalıklı), yek kadem (tek kol), yek dest (tek el), yarım, sağır) gibi ifadelerle isimlerinin hemen üzerine yazılmıştır.

Askerliğe durumları elverişli olanların ise isimlerinin üst kısmına “malum” ibaresi ve hangi tarihte alınacağı kırmızı mürekkeple yazılmıştır. Nerede olduğu bilinmeyenlere (gaib, zaid), mahkûmlara veya suçlulara (mücrim) gibi ifadeler kullanılmıştır. Asker olanların ise nerede ne askeri oldukları Mansure’de Yüzbaşı, Dersaadet’te Topçu, Asakir-i Bahriye veya Asakir-i Mansure gibi ifadeler mevcuttur. Bu şekilde bir kazanın veya köyün yazımı tamamlandıktan sonra sırasıyla toplam hane ve kişi sayısı yazılmıştır.

Sayım sırasında nüfus yaşlarına göre üç gruba ayrılarak yazılmıştır. Bunlar müsinn (yaşlı), tüvânâ (güçlü-kuvvetli), sagîr (çocuk), şâbb-ı emred ve ter bıyık (sakalı bıyığı yeni çıkmış genç) ifadeleridir. Bu sınıflandırmanın yaş grubu açısından anlamı ise sagir 1-14, tüvânâ 15-40, müsinn ise 40 ve üzeri olan yaş aralıklarını kapsamaktadır. Sayım bittikten sonra her Karye’nin en son satırına ise toplam nüfus sayısı yazılmıştır. Göçebe taifesi ise en son boş bırakılan sayfalara yazılmıştır. Örneğin (karye-i aktepe Tabi Akköy Göçebe veya Göçeban Taifesi) başlığı altında göçebe nüfus yazılmıştır25. Akköy Kazası’na tabi olan Karyeler; Aktepe, Taliblü, Dikmen, Uçarlu, İnece, Küçüklü Bozteke, Görgülü, Sabahcı, Akköy, Çukur/Çakur, Meliklü olmak üzere 12 Karye’nin sayım kayıtlarının okunmasıyla birlikte bu nüfusa ait lakaplar, meslekler, görev, eğitim durumu, göçebe ve yerleşik nüfus, askeri,

25 BOA. , NFS. d. 1036, s. 1- 32.

(21)

idari, fiziki özelliklere ait bilgiler ve nüfus hareketliliği gibi birçok husus üzerinde önemli ipuçları sunmaktadır.

Örnek olması açısından tespit edilen bilgilerin bir kısmı şunlardır; Akköy Kazası’na bağlı 12 Karye içerisinde toplam 13 Muhtar, 9 İmam, 4 Hatib, 1 Ayan (Aktepe Köyünde Kara İbrahimzade Ömer Ağa bin Hasan isimli şahıs nüfus sayımı esnasında burada kayıt edilmiştir). 1 kişi Kaza-i mezbur Naibi (Taliblü Köyünde Karamanoğlu Molla Mustafa bin Hasan), 1 kişi Tahsildar Emini (Küçüklü Köyünde görev yeri Ordu. Süleymanoğlu Hasan isimli şahıs) 45 kişi Asakir-i Bahriye’de, 8 kişi Asakir-i Mansure’de 5 kişi Asîtane’de (İstanbul), 16 kişi Diyar-ı Aher’de (başka diyarda) 1 kişi Kaza-i Harputta, Tirebolu Kazası’na giden 27 kişi, dönen 1 kişi, Ordu Kazası’na giden 18 kişi, 7 kişi nakil giden, dönen 7 kişi, Bazarsuyu Kazası’na giden 32 kişi, dönen 8 kişi, Giresun Kazası’na gidenler 16 kişi, dönen 11 kişi, Keşap Nahiyesine giden 3 kişi, dönen 1 kişi, Şemseddin Nahiyesi’ne giden 5 kişi, dönen 4 kişi, Bolaman Kazasına giden 7, dönen 1, Ünye Kazası’na giden 8, dönen 1, Ebu’lhayır Nahiyesine giden 5 kişi, dönen 3 kişi, Elmalı Nahiyesi’ne giden 4 kişi, dönen 2 kişidir. 1 kişi Hisar Nahiyesi’nde olduğuna dair kayıt düşülmüştür. Bunların dışında ayrıca 22 kişi çeşitli karyeler arasında nakil yapmıştır.

Bu verilerin dışında nüfusun fiziki, sosyal ve sağlık durumu açısından da bazı bilgiler mevcuttur. Bunlar; 6 kişi mücrim (sanık- suçlu), 2 kişi ma’zûr (özürlü-düşkün) 2 kişi divane, 3 kişi mecnun, 5 kişi topal, 5 kişi çolak, 5 kişi a’rac (anadan doğma topal, sakat), 5 kişi yek çeşim (tek göz), 1 kişi âmâ olmak üzere toplam 34 nüfusun bedensel ve ruhsal olarak engel durumları kayıt düşülmüştür26. Akköy Kazası’na bağlı 12 Karye’nin (köy) nüfus

sayımına göre toplam hane sayısı; 426’dır. Yaş tasnifine göre ise, Müsinn (yaşlı) 285 kişi, Tüvânâ (güçlü, kuvvetli, genç) 627 kişi, Sagîr (çocuk) 883 olmak üzere toplam erkek nüfusu 1795 kişidir27.

26 BOA. , NFS. d. 1036, s. 1- 32. 27 BOA. , NFS. d. 1036, s. 1- 32.

(22)

1045 Sayılı Nüfus Ceride Defteri (Pazarsuyu Kazası)

Defterin ilk kısmında Defter Bilgi Formu Tablosunda T C Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı (BOA) ifadesine, sağ üst köşede ise sadece (2005) tarihi vardır. Diğer bilgiler ise tablo şeklinde sıralanmış, Defter Bilgi Formu (BDA-17-FR-10) bu ifadenin altındaki bölümde KOD: NFS. d. SIRA NU: 01045, ORİJİNAL NU: boş bırakılmıştır. Şekli bölümünde ise ciltli ve ebrusuz olduğu, ebadı:18.5x51’dir. Numaralama usulü sayfa olup, toplam sayfa sayısı 124’tur. Numaralı boş sayfalar 1 ve 24. sayfa numarasız, boş sayfa başta ve sonda belirtilmemiştir. Açıklamalar kısmı boş, mükerrer sayfa olup olmadığı belirsizdir.

Pazarsuyu Kazası’na bağlı 39 Karye içerisinde 27 muhtar, 13 imam, 2 Ayan (Bulancak karyesi nüfus kayıtlarında ismi geçen Ayan, Gedikalioğlu İbrahim bin Ömer sinn 40, Elmalu Nahiyesinde oturduğu belirtilmektedir)28.

Mendehor Karyesi kayıtlarında olan diğer Ayan (Piralioğlu Emin bin Ahmet sinn 30). Kaza’da ayan sayısının iki tanesi olması bölgede ileri gelen ailelerin etkisini ve idari anlamda ön plana çıktıklarını gösteriyor29. Pazarsuyu Kazası nüfus sayımına göre toplam hane sayısı: 900’dür. Müsinn (yaşlı nüfus) 561 kişi, Tüvana 1127 kişi, Sagir 1482 olmak üzere toplam 3047 erkek nüfus tespit edilmiştir. Pazarsuyu Kazası’nda dikkat çeken bir husus vardır. Akköy Kazası’nda engelli olan nüfusun engel durumları, örneğin zihinsel, bedensel, fiziksel engellileri kaydedilmiş, fakat bu hususa Pazarsuyu Kazası’nda yapılan sayımlarda değinilmemiştir. Bu durumun nedeni sayım işlemlerinde farklı katiplerin görev yapması ihtimalinden olabilir30. Pazarsuyu Kazası’na Bağlı

Karyeler; Bulancak, Kızılot, İncüğez, Ali Hoca, Sürmen, Süme, Mağdala, Karakoç, Yassı (Yasdı) Bahçe, Yoma, Kuz, Karaca Resul, Sası, Bedirlü, Ahmedlü, İcillü, Adaköy, Bostan, Cindi, Çakur, Çarşik, Elmalu, Oyrak, Kuzören, Ekservendi, Sofulu, Bayındır, Alibey, Kovanlı, Çıkdam, Kızılev, Ahurlu, Bozat, Balçıklı, Mendehor, Şehylü, Nefsi Pazarsuyu, Şeyh Musalu ve Piraziz olmak üzere toplam 39 köy mevcuttur31.

28 BOA. , NFS. d. 1045, s. 1- 62.

29 Bkz, İlhan Ekinci, Tanzimat Devri Ordu Kazası, Gece Yay. , Ankara 2016, s. 172-178.

30 BOA. , NFS. d. 1045, s. 1- 62. 31 BOA. , NFS. d. 1045, s. 1- 62.

(23)

I. BÖLÜM: ORDU’NUN COĞRAFİ YAPISI 1.1. COĞRAFİ YAPISI

Orta ve Doğu Karadeniz Bölümlerinde sınırları bulunan Ordu’nun dar bir kıyı şeridi, nemli ormanları ve kıyıdan uzaklaştıkça yükselen engebeli arazi yapısı vardır. Daha iç kesimlerde ise geniş yaylalar ve meralar, orman bakımından geniş ve zengin alanlar mevcuttur. Yerleşim alanları doğuda Turnasuyu dik kıyıları ile batıda Boztepe’nin kuzeyindeki dik kıyılar arasında yoğunlaşmıştır. Ordu, batıda Samsun’un Terme ilçesinden doğuda Giresun’un Bulancak ve Piraziz ilçeleri ile güneyde Kelkit Irmağı’nın çevrelediği alana kadar sınırları bulunmaktadır32.

Osmanlı idari teşkilat yapısına baktığımızda o dönemde Ordu’nun idari ve fiziki sınırları Bolaman Deresi’nden (Fatsa) Giresun’un batısındaki Batlama Deresi’ne kadar olan fiziki alanları içerisine almaktaydı33. Çalışmaya konu olan

Pazarsuyu ve Akköy Kazaları ise o dönemde Ordu-Giresun arasında kalan geniş bir alanı kapsayan nahiye ve köylerden oluşmaktaydı. Bu coğrafi alan günümüzde Bulancak, Piraziz34, Ebulhayr/Gülyalı ilçeleri ile bir kısmı günümüzde bu ilçelerin

sınırlarında, bir kısmı ise dışında kalan köy ve kasabalardan oluşmaktaydı. Çoğrafi sınırları doğuda Batlama Vadisi’nden, batıda Piraziz Deresi’ne ve güneydeki dağlık alan ise yaylalara kadar uzananıyordu35. Orta Karadeniz

bölümünde yer alan Ordu’nun doğusunda Giresun, batısında Samsun, güneyinde Sivas ve Tokat vilayetleriyle çevrilidir36.

Bölgenin dağlık arazi yapısı yerleşmenin dağınık oluşunun temel nedeni olarak görülebilir. Bu nedenle sarp arazi yapısı büyük kasaba ve şehirler yerine genelde mezra ve küçük köyler şeklinde dağınık yerleşim tiplerini ortaya çıkarması muhtemeldir. Bu dağlık yapı ulaşım faktörünü etkilediği için genellikle akarsu vadilerinde köy ve mahallelerin ortaya çıkmasına neden gösterilebilir37

32 Mustafa Özdemir, “Orta Karadeniz Bölgesinin Tarihi Coğrafyasına Bakış”, Orta Karadeniz

Kültürü, Siyasal Kitapevi, Birinci Basım, Ankara 2005, s. 34.

33Yediyıldız, Ordu kazası Sosyal Tarihi, (1455-1613), Ankara 1985, s. 40.

34Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, İstanbul 2000, s. 92-93.

35Yediyıldız-Ünal Üstün, Ordu Yöresinin Tarihi Kaynakları I, TTK Yay. , Ankara 1992, s. 343.

36 Yurt Ansiklopedisi, “ Ordu”, Anadolu Yayıncılık, 1982-1983, C.9, s. 6248-6273.

37Ali Uzun, “Karadeniz Sahil Yolunun Doğal Kıyılar Üzerindeki Etkileri ve Ulaşım Sorununa

Coğrafi Bir Bakış”, OMÜ Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, Coğrafya Serisi, Sayı: 1, Samsun 2000, s. 59-80.

(24)

1.2. TÜRK BEYLİKLERİ VE OSMANLI DÖNEMİ

Türkler başkentlerine “Ordu” adını verirlerdi. Ordu kelimesi Türkçede birçok anlamda kullanılmıştır. Bu kelimenin esas ve en eski anlamı ‘Hükümdar Çadırı’ demekti. Başkomutanların, hatta küçük komutanların karargâh çadırları da birer ‘Ordu’ idiler38. Türkçe bir kelime olan Ordu’nun sözlük anlamı, bir devletin

silahlı kuvvetlerinin tümü veya bu kuvvetlerin bir bölümüdür. “Ordu” kelimesinin anlamı Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eserinde “ordulanmak” “başşehir edinmek” anlamına geldiği ifade edilmiştir. “ordhulanmak” ise yurt tutmak yerleşmek manalarına gelir39.

Orta Karadeniz bölgesinde Danişmentlilerin mirasçısı olan Çepni Türkleri bu bölgede iki beylik kurmuştur. Bu beyliklerden biri Niksar’da kurulan Tacettinoğulları Beyliği diğeri ise Danişmentlilere sınır olan Mesudiye Kale köyünde teşkilatlanan Hacı Emiroğulları Beyliğidir. 1455 tarihli ve 13 numaralı Vilayet-i Bayramlu me’a İskefsir ve Milas isimli tahrir defterinde beyliğin kışlak olarak kullandığı ve Bayram Bey’in adına izafeten “Bayramlu” denilen idari birimin yönetim merkezinin adı, “Bölük-ü Niyabet-i Ordu bi-ism-i Alevi”dir40.

Hacı Emiroğulları beyliğinin kurucusunun Bayram Bey olduğuna dair görüşler vardır. Süleyman Bey, batı da Tacettinoğulları Beyliği’nin büyük kısmını kendi beyliğine bağladıktan sonra Mesudiye yöresinde yoğunlaşmış bulunan Türkmen oymaklarını sahillere yerleştirmek için bölükler oluşturarak, Giresun’un doğu ve batı taraflarının tamamını beylik sınırlarına dahil ettikten sonra Türkmenleri bu yerlere iskan ettirmiştir. 1396 yılında yaklaşık on iki bin kişilik ordusuyla şiddetli çatışmalardan sonra 1397 de Giresun’u da fethederek burasını da Türkmenlerin iskânına tahsis ettiğine dair bilgiler vardır.41.

Süleyman Bey’in Giresun’u fethetmek için karargâh kurduğu ve asker topladığı 1günümüzdeki Eskipazar civarı o tarihten itibaren çevredeki halk tarafından Ordu olarak isimlendirilmiştir. Bayramlu adı ise yerleşim yeri olmaktan ziyade coğrafi bir addır. Osmanlı tahrir defterlerinde bu bölge Vilayet-i Bayramlu olarak geçmektedir42. Bölgede kurulan Türk Beylikleri (Hacı Emiroğulları,

38Sıtkı Çebi, Ordu Şehri Belediye Tarihi, Ordu 2002, s. 37.

39Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, s. 69. 74-75.

40Yediyıldız- Ünal Üstün, Ordu Yöresi Tarihinin Kaynakları I, TTK Ankara 1992, s. 329-330.

41 Mehmet Öz, XV – XVI. Yüzyıllarda Canik Sancağı, TTK Ankara 1999, s. 31-32.

42Mithat Baş, Ordu Yöresi Tarihi, Ordu Belediyesi Yay. , Ordu 2012, s. 236.

(25)

Danişmentliler, Taceddinoğulları, Kubadoğulları, Taşanoğulları, Bafa Beyleri gibi)43. Zengin bir kültürel mirasa sahip olan bir coğrafyanın nüfus yapısının ve

kültür öğelerinin değişime uğraması ve sosyal çeşitliliği barındırması doğaldır44.

Süleyman Bey idaresi altında birçok Türk Boyu’ndan oluşan Çepni, Döğer, Eymür, Karkın, Ala -Yundlu, Bayadı, Bayındır ve İğdir gibi Oğuz Boyları tarafından fetih ve iskan edilen45 Ordu yöresinin ebedi kalacak şekilde Türk yurdu

haline getirilmesinde katkıları vardır46. Osmanlı Devleti’nin 1398 yılında

Samsun’un zaptından sonra Ordu’nun da (Bayramlu-Eskipazar) içinde bulunduğu bütün Canik havzası I. Bayezid’in egemenliğine girmiştir. Fakat Ankara savaşından (1402) sonra yaşanan fetret devrinin getirmiş olduğu karışıklıklardan yararlanan diğer beylikler gibi Hacı Emiroğulları da bağımsız olmuşlardır47.

Çelebi Mehmet döneminde bölge yeniden Osmanlı topraklarına dahil edilerek 1427 yılında bölgenin ilk tahririnin yapıldığı söylensede bu ilk tahrire ait kayıtlar mevcut değildir. Bu nedenle Ordu’nun o dönemdeki idari taksimatı hakkında bilgi bulunmamaktadır. Fatih Sultan Mehmed zamanında yaptırılan 1455 tahrir defterine göre bu dönemde Ordu yöresinin resmiyetteki ismi Vilayet-i Canik-i Bayramlu me’a İskefsir ve Milas’tır48.

Osmanlı, Tahrir Defterlerine göre Pazarsuyu Irmağı’nın yukarı vadilerinde Divan-i Elmalı, Batlama deresi yukarısında Bölük-i Pir Kadem Kethüda ve daha güneyde Niyabet-i kırık-ili bulunmaktaydı. Doğu sınırı Niyabet-i Kırık-ili ile sınırlıydı49. Ordu idari anlamda, 1515-1520 yılında Karahisar-ı Şark-i Sancağı’na

bağlı olarak Erzincan Eyaleti’ne dahil edilmiştir50.

43 İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hakimiyeti’ne Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Serander

Yayınları, I. Baskı, Trabzon 2004, s. 139- 192.

44 Yediyıldız, “Kimlik”, Orta Karadeniz Kültürü, Ankara 2005, s. 87.

45 İbrahim Erdoğdu, “Orta Karadeniz Bölgesi’nin Tarihi Coğrafyası”, Orta Karadeniz Kültürü,

Siyasal Kitapevi, Birinci Basım, Ankara 2005, s. 21-32.

46Bkz. Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, s. 74-75.

47İbrahim Tellioğlu, Doğu Karadeniz’de Türkler, s. 152; Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, s. 46.

48 Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, s. 42. 49 Yediyıldız, Ordu Kazası Sosyal Tarihi, s. 20.

50 Mehmed Öz-Fatma Acun, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VII Karahisar-i Şark-i Sancağı

Mufassal Avarız Defteri (1642-1643), TTK, Ankara 2008, s. XLIII ve XLV.

(26)

1.3. ORDU LİVASINA BAĞLI AKKÖY VE PAZARSUYU

KAZALARI

1.3.1. KAZALARIN VE KÖYLERİN ORTAYA ÇIKIŞI

Doğu Karadeniz kıyı şeridi günümüzde çok yoğun bir iskân ve yerleşmeye maruz kalmasına rağmen geçmiş dönemlerde ise aynı oranda nüfus yoğunluğuna ve şehirleşme sürecine sahip değildi. Sahil şeridinde korumasız küçük yerleşme alanları kıyıdaki dar düzlüklerden ziyade bu düzlüklere ve denize bakan dağlık alanlara, tepelere, dere boylarına dağınık

bir şekilde dağılmış durumdaydı. Zamanla çeşitli sosyal ve ekonomik, gelişmeler sahil kesiminde kalan belli başlı kasaba veya ilçe merkezlerinin

önemli bir bölümünün ortaya çıkışını hızlandırmıştır. Sahil ya da kıyı yerleşmelerinin temeli iskelelerden başlıyor diyebiliriz. İskelenin bulunduğu kıyı köyleri ilerleyen yıllarda giderek bulundukları bölgenin merkez kasabası halini almaya başlamışlardır. Bu tip yerleşmelerin geneli kıyıda küçük birer iskân birimleri olup çok eski tarihi bir geçmişe sahip değiller. En eskisinin yerleşim tarihi ancak 15. yüzyıla kadar gidebilir51.

“19.Yüzyılda imparatorluğun büyüyen uluslar arası ticaretine hizmet eden liman kentlerinin ortaya çıkması nedeniyle kıyı bölgelerinde nüfus yoğunlaşması görüldü. Liman kentleri demografik bakımdan genel nüfustan daha çok hızlı bir artış gösterdi. Bu kentlerin çoğu derin deniz limanlarıydı ve art bölgeleriyle kurulmuş ticaret bağları vardı. Bu gelişmeler sahillere doğru olan göçü arttırmıştır. Ordu’nun 18. Yüzyılın sonlarında art bölgesindeki malların ihraç edildiği bir yer olarak başlayan kentleşme süreci, Karadeniz’in uluslar arası ticarete açılmasıyla birlikte giderek hızını artırmış ve yüzyılın sonuna doğru ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı, mütevazi ölçekli bölgesel bir merkez haline gelmiştir52.” Bu gelişmeler ışığında bugün ki Bulancak,

Piraziz ve Ebulhayr/Gülyalı sınırları içerisinde yer alan Pazarsuyu ve Akköy Kazalarının da bu gelişimden etkilendiği söz konusu olabilir. Bu bilgilerden ve gelişim çizgisinden hareketle Karadeniz’in kıyı kesiminin belirli bir bölgesi temel alınarak incelenen yerleşme alanları içerisinde iskele-Pazar yerinden

51 Emecen, Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabasının Tarihi, s. 21-25.

52 İlhan Ekinci, “19. Yüzyılın Sonlarında Ordu Kazası’nda Müslim-Gayrimüslim Nüfus ve

İlişkiler” Uluslar arası Karadeniz İncelemeleri Dergisi, Sayı: 1 Güz Trabzon 2006, s. 56

(27)

kasabaya ve şehre dönüşüm süreci geçiren bir iskan tipi ortaya çıkıyor53.

Akköy ve Pazarsuyu Kazaları özellikle sahil kesimlerinde meydana gelen yerleşim alanları olduğu için bu tip yerleşmelerin tarihi çok eskilere gitmez54.

1.3.2. PAZARSUYU VE AKKÖY KAZALARININ İDARİ VE COĞRAFİ SINIRLARI

Hacı Emiroğulları Beyliği’nin, askerleri bölükler şeklinde ayırdığı ve bölüklerin başına da komutanlar atadıkları belirtilmektedir. “Bölük” kelimesinin anlamlarından birisi, Türk askeri teşkilatında belli sayıdan oluşan birliktir. Divan, nahiye ve niyabet de yine idari birim isimleridir. Divan, bölgenin mali açıdan, nahiye coğrafi açıdan, niyabet ise adli olarak idari bölümlerini teşkil eder. Her bölüğün fethettiği ve yerleştiği yerleri birer idari birim haline getirdiği ifade edilmiştir. Bu duruma bazı örnekler Seydi Ali Kethüda, Davut Kethüda, Ebulhayr Kethüda gibi şahısların bilhassa ya kendileri ya da babalarının bölgenin fethinde önemli etkilerinin olduğuna dair yer ve idari birim isimleri de kanıt gösterilebilir55. Bunlardan “Bölük-i

Niyabet-i Ordu bi-ism-i Alevi” Hacı Emiroğulları ailesinden kişilerce yönetilmiş ve bölgenin fethinde en önemli katkısı olduğu öne sürülen, bu bölük günümüzdeki Ordu merkeze bağlı Eskipazar civarına yerleşmişti. Niyabet-i Ordu bi ism-i Alevi bütün bölgenin idari merkezi ve en kalabalık yerleşim birimi olmuştur56.

Ordu Bayramlu Vilayeti’nin sınırlarında kalan Pazarsuyu ve Akköy Kazaları ise o dönemde Ordu-Giresun arasında kalan geniş bir alanı kapsayan nahiye ve köylerden oluşmaktaydı. Bu coğrafi alan günümüzde Bulancak, Piraziz57, Ebulhayr/Gülyalı ilçeleri58 ile bir kısmı günümüzde bu ilçelerin sınırlarında, bir kısmı ise dışında kalan köy ve kasabalardan oluşmaktaydı. Bu kazaların sınırları doğal olarak bugünkü sınırlarından daha geniş bir alanı ihtiva etmekteydi. Sınırları doğuda Batlama Vadisi’nden, batıda Piraziz Deresi’ne, güneydeki dağlık alan ise yaylalara kadar uzanıyordu. Pazarsuyu Kazası beş nahiyeye bölünmüştü.

53 Emecen, Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabasının Tarihi, s. 20-25.

54 Emecen, Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabasının Tarihi, s. 16-19; 21-25.

55Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, s. 42-47.

56Yediyıldız, Ordu Kazası Sosyal Tarihi, s. 24-25.

57Yediyıldız, Ordu Tarihinden İzler, s. 92-93.

58Yediyıldız-Ünal Üstün, Ordu Yöresinin Tarihi Kaynakları I, TTK Yay. , Ankara 1992, s. 343.

(28)

Bunlar Şemseddin, Bozat, Kepsil, Kırık-ili ve Elmalı nahiyeleriydi59.

(Bozat’ın bir kısmı günümüzde Ebulhayr/Gülyalı, bir kısmı Piraziz içerisinde kalır)60. Bütün bu bölge 16. yüzyılda (1547) bir kaza haline getirilerek

Pazarsuyu Kazası idari alanı oluşturulmuştur. 17. yüzyılda bu kazanın idari sınırlarında önemli değişikler yapılmıştır. 1642 yılında yapılan tahrir sonuçlarını içeren 1643 tarihli defter verilerine göre Pazarsuyu Kazası’nın doğu tarafı, yani Bulancak Deresi’nden itibaren Batlama vadisine uzanan kesimi ayrı bir kaza haline getirildiği görülmektedir. 1642 yılında Pazarsuyu Kazası ikiye ayrılarak Akköy Kazası oluşturulmuştur. Bu düzenlemeye göre Pazarsuyu Kazası, Kepsil, Şemseddin, Elmalı, Bozat, Kırık-ili ve Piraziz nahiyelerinden oluşuyordu61.

Ordu ve Kazalarının 17. Yüzyılda oluşturulan bu idari yapısını 19. Yüzyılın ilk yarısına kadar devam ettiği görülüyor. 1850’de Akköy, Ebulhayr, Pazarsuyu, Bulancak Kazaları Ordu Livasına, Piraziz ve Ayvasıl nahiyeleri Pazarsuyu kazasına bağlıdır. Bu idari durumun 1866’ya kadar sürekli değişerek devam ettiği görülmektedir62.

Ordu Kazası 1455 ve 1485 Yıllarında idari Sınırları63

Bölük-i Geriş-i Bucak (Ordu merkez) Bölük-i Ebulhayr Kethuda

Bölük-i Niyabet-i Ordu Bölük-i Niyabet-i Geriş-i İhtiyar (merkez)

Bölük-i Bedierlü (Ordu merkeze yakın Uzunisa) Bölük-i Geriş-i Bucak

Bölük-i Seydi Ali Kethuda (Gülyalı) Bölük-i Niyabet-i Ordu nam-ı diğer Alevi

Bölük-i Davut Kethuda (Bulancak ve Piraziz) Bölük-i Bedirlü

Divan-iElmalı tabi Bendehor (Bulancak) Bölük-i Seydi Ali Kethuda/Bozat

Bölük-i Ebulhayr Kethuda (Gülyalı) Bölük-i Davut Kethuda

Bölük-i Geriş-i Alibeğce (Kabadüz ve çevresi) Bölük-i Niyabet-i Geriş-i İhtiyar

Bölük-i Pir Kadem Kethuda Niyabet-i Kepsil

Bölük-i Şemseddin Kethuda Bölük-i Mehmet Kethuda

Kethuda Bölük-i Mustafa Bölük-i Şemseddin

Niyabet-i Kepsil Niyabet-i Kırık-ili

59 Mehmet Fatsa, Giresun’da Kırsalın Sosyal Tarihi, Giresun 2002, s. 107-153.

60Yediyıldız-Ünal Üstün, Ordu Yöresinin Tarihi Kaynakları I, s. 343.

61Yediyıldız-Ünal Üstün, Ordu Yöresinin Tarihi Kaynakları I, s. 372-373.

62 Emecen, Doğu Karadeniz’de İki Kıyı Kasabasının Tarihi, s. 115-121.

63 Mehmed Öz-Fatma Acun, Orta Karadeniz Tarihinin Kaynakları VII Karahisar-i Şark-i Sancağı

Mufassal Avarız Defteri (1642-1643), TTK, Ankara 2008, s. xxvıı.

(29)

II. BÖLÜM: 1831 NÜFUS SAYIMINA GÖRE AKKÖY KAZASI 2.1. AKKÖY KAZASI’NA BAĞLI KARYELER

Akköy Kazasının nüfus sayım kayıtları 1036 numaralı Müslim Nüfus Defterinde, “Kaza-i Akköy Tabii Liva-i Ordu-yu Bayramlu” başlığı altında ve bu kazaya bağlı olan 12 köyün toplam nüfusunu içermektedir. Nüfus kayıtlarında uygulanan sistem köylerin nüfusu yazıldıktan sonra sayfa sonunda ayrılan boş yerlere aynı köye ait göçebe taifesi yazılmıştır. Örneğin “Aktepe Der Karye-i Göçeban Taifesi” şeklinde ayrı olarak nüfus kayıtları yapılmıştır. 64Bu kayıtlarda

bahsi geçen göçebe taifesinden kasıt olarak, konar-göçerlik ya da mevsimlik işçilik, yaylacılık yapan insanlar olmayıp, burada “göçebe” olarak nitelendirilen nüfusun, bir zamanlar kaza içinden veya dışından birkaç nesil önce o köye göç ederek yerleşmiş ve birkaç tahrirden beri o köyün nüfus kayıtlarına yazılan gruplardır. Bunların üzerinde emlak ve arazi kaydı olmayıp, başkasının arazilerini işleyerek bir tür kiracı durumunda olan ve göçebe olarak yaşayan insanlar olduğu söylenebilir65. Karyelerin nüfusları yazılış sırasına göre şöyledir.

Karye-i Aktepe Tabii Akköy

Nüfus sayım işlemleri ilk olarak özellikle muhtar, imam, hatip veya varsa ayan gibi ileri gelen kişilerden başlatılmıştır. sayımın yapıldığı tarihte 32 yaşında olan ve Aktepe nüfus kayıtlarına yazılan ayan, orta boylu kara sakallu kara İbrahimzade Ömer Ağa bin Hasan’dır. Muhtarı 45 yaşında, uzun boylu kumral sakallu Uzun Alioğlu İsak bin Hüseyin’dir. Köyde ayan bulunması burasının önemi ve kaza’nın yönetim merkezi olma ihtimalini gösteriyor.

Aktepe Karyesi’nin yerli nüfusu 15 hanedir. müsinn 16 kişi, tüvana 27 kişi, sagir 48 olmak üzere toplam 91 nüfus kaydedilmiştir. Nakil giden 1 kişidir. Göçebe nüfusu ise 9 hanedir. müsinn 6 kişi, tüvana 16 kişi, sagir 16 kişi olmak üzere toplam 38 nefer kayıtlıdır. Yerli ve göçebe nüfusa sayıma dahil edilmeyen kadın nüfusu da ilave ettiğimiz taktirde nüfus sayısı önremli ölçüde artmaktadır. Nakil giden 1 kişidir. köydenden çeşitli nedenlerden dolayı ayrılan şahıslar ise; 4 kişi Asitane’ye (İstanbul) gitmiş, Asakir-i Bahriye’de 2 kişi, Kaza-i Tirebolu’da 3 kişi, Şemseddin Nahiyesi’nde 2 kişi, Diyar-i Aher’de ( başka yerde) 1 olmak üzere toplam 12 kişi ayrılmıştır. Engelli nüfus ise burunsuz 1 kişi, Çolak 1 kişi,

64 BOA, NFS. d. 1036. s. 1- 5.

65İlhan Ekinci, Tanzimat Devri Ordu Kazası, s. 41- 43.

(30)

Topal 1 kişi, Divane 1 kişi, mücrim 1 olmak üzere toplam 6 kişinin fiziksel ve ruhsal yönden engelli olduğu kaydı düşülmüştür66. Bu bilgilerden nüfusun sağlık

ve sosyal yönü hakkında bilgiler edinmek mümküdür. Tablo 1: Aktepe Karyesine ait lakaplar67.

Karye-i Taliblü- Samur

Taliblü Karyesi nüfus bakımından yoğun yerleşmelerden biridir. Karye’de bulunan görevliler, Kaza-i mezbur Naibi 30 yaşında, orta boylu kara sakallu Karamanoğlu molla Mustafa bin Hasan’dır. Bu görevlinin sayım sırasında 30 yaşında olduğunu, Taliblü nüfus kayıtlarına yazıldığını görmekteyiz. Muhtar-ı evveli ise 33 yaşındaki uzun boylu kumral sakallu Kündelioğlu Ömer bin Hasan’dır. Muhtar-ı sanisi, 45 yaşında, orta boylu sarı sakallu Deli Salihoğlu Mustafadır. Hatibi, sarı sakallu molla Osman bin Abdullah sinn 40. İmamı, orta boylu müzellef sakallu Ömer Efendioğlu Hüseyin bin Abdullah sinn 24.

Taliblü-Samur karyesinin yerli nüfusu 31 hanedir. müsinn 14 kişi, tüvana 39 kişi, sagir 49 kişi, nakil giden 3 olmak üzere toplam 105 erkek nüfus kayıtlıdır. Göçebesi 13 hanedir. müsinn 10 kişi, tüvana 16 kişi, sagir 24 kişi, nakil giden 10 kişi olmak üzere toplam 60 nüfus kayıtlıdır. Yerli ve göçebe nüfus toplamı 165’tir. Bu rakam iki ile çarpılıp Kadın nüfus oranları da (165x2=330) eklendiğinde nüfusun yoğunluğu ortaya çıkmaktadır. Bu rakamlar o dönem de köylerin nüfus yönünden ne durumda olduklarına dair önemli bilgilerdir. Diğer sebeplerle farklı yerlerde olan şahıslar, Asitane’ye giden 1 kişi, Asakir-i Bahriye’de 2 kişi, Kaza-i Tirebolu’da 14 kişi, diyar-i aher’de 5 kişi, Kaza-i Giresun’da 4 kişi, Nahiye-i Keşap’ta 1 kişi olmak üzere toplam 27 nüfus karye dışında kaydedilmiştir68.

66 BOA. , NFS. d. 1036, s. 1- 5. 67 BOA. , NFS. d. 1036, s. 2- 5. 68 BOA. , NFS. , d. 1036, s. 5- 11.

Kara İbrahimzade Kara Mehmetğlu Hancıoğlu Kelberberoğlu Uzun Alioğlu Çolakoğlu Sümeloğlu Zahir Alioğlu Kör Hasanoğlu Yamakoğlu Çulhaoğlu Kalafatoğlu Çukadaroğlu Dağlıoğlu Ebniyecioğlu Mollaismailoğlu Hacı Ahmedoğlu Hacı Hasanoğlu Kazakoğlu Mısırlıoğlu Dedeoğlu Seydioğlu Saadullahoğlu

Kahramanoğlu Çivelekoğlu Mısırlıoğlu

(31)

Tablo 2: Taliplü Karyesinde kullanılan Lakaplar

Kündelioğlu Bediroğlu Abdullahoğlu Hayatoğlu

Ak Mehmetoğlu Fetvacıoğlu Baba Hasanoğlu Abdül şakiroğlu Gülekoğlu Araklıoğlu Yusufoğlu Boyunsuzoğlu Lazoğlu Numanoğlu Egelioğlu Menteşeoğlu Alicanoğlu Sabuncuoğlu Kara Ahmetoğlu Bayramoğlu Terzi Haliloğlu Katmiroğlu Deli Salihoğlu Adalıoğlu Deli Osmanoğlu Farsîoğlu Hamioğlu Çakıroğlu Yakasızoğlu Atmacaoğlu Emir Ahmetoğlu Çolakoğlu Tataroğlu Taviloğlu Muradoğlu Kethüdaoğlu Kancaoğlu Deli mollaoğlu Gülezoğlu Çakmakoğlu Carcaroğlu Karakullukoğlu Deli Ağaoğlu Alaçoğlu

Karye-i Dikmen

Akköy Kazasına bağlı olan Dikmen Karyesinin muhtarı, sayımın yapıldığı tarihte 43 yaşında olan orta boylu kumral bıyıklı Derviş oğlu Halil bin Mehmettir. Nüfus olarak Dikmen Karyesi 22 hanedir. 22 hane içerisinde müsinn 9 kişi, tüvana 28 kişi, sagir 33 kişi, nakil giden 1 olmak üzere toplam 70 erkek nüfusu vardır. Köy dışında olanlar ise, Mansure’de 1 kişi, Asakir-i Bahriye’de 1 kişi, Ormanlu Karyesine giden 12 kişi, Ömerli Karyesine 2 kişi, Kaza-i Tirebolu’da 3 kişi, Kaza-i Ordu 1 kişi, Kaza-i Pazarsuyu 1 kişi, Kaza-i Bolaman 6 kişi, Nahiye-i Elmalu 4 kişi, Nahiye-i Ebulhayr 2 kişi olmak üzere toplam 33 kişi hareket halinde kayıtlara geçmiştir69.

Tablo 3: Dikmen Karyesinde Kullanılan Lakaplar

Epiloğlu Hamzaoğlu Melekoğlu Kefiloğlu İbrahimoğlu

Dervişoğlu Uzunoğlu Kara Hasanoğlu Mehmetoğlu

Civelekoğlu Alioğlu Korkutoğlu Çobanoğlu

Karye-i Uçarlu

Akköy Kazasına bağlı karyenin yerli nüfusu 8 hanedir. müsinn 3 kişi, tüvana 9 kişi, sagir 14 olmak üzere toplam 26 erkek nüfus kayıtlıdır. Göçebe taifesi ise yerleşik nüfustan daha fazla olup 31 hanedir. müsinn 11 kişi, tüvana 26 kişi, sagir 47 kişi, nakil giden 32 kişi o toplam 85 erkek nüfus kayıtlıdır. Çeşitli nedenlerden dolayı karye dışında olan nüfus ise; Kaza-i Pazarsuyu’na giden 11 kişi, dönen 10 kişi, Kaza-i Tirebolu’ya 4 kişi, Kaza-i Bolaman’a 2 kişi, Nahiye-i

Şemseddin 5 kişi, Karye-i Dikmen 12 kişi, Asakir-i Bahriye’de 2 kişi,

69 BOA. , NFS. , d. 1036, s. 11- 12.

(32)

Dersaadet’te 1 olmak üzere 50 kişi kayıtlıdır70.

Tablo 4: Ucarlu Karyesinde Kullanılan Lakaplar

Çamur Alioğlu Çerkesoğlu Yarımoğlu Gökçeoğlu Ulakbaşıoğlu Pir Velioğlu Çavuşoğlu Delibaşoğlu Kel Hasanoğlu Kırcaoğlu Beşiroğlu Bektaşoğlu Çakacıoğlu Kazakoğlu Köseoğlu Tufanoğlu Boşnakoğlu Nazaroğlu Dursunoğlu Dedeoğlu Kör Hasanoğlu Kırbacıoğlu Kalfaoğlu Yüyüşoğlu Üçkulaçoğlu Tiryakioğlu Kadıoğlu Çakıroğlu Karamustafaoğlu

Karye-i İnece

AkköyKazasına tabi olan İnece karyesinin muhtarı 55 yaşında, merkum molla İbrahim pederi kır sakallu Musa bin Ethem’dir. Hatibi, sayım esnasında 32 yaşında olan, orta boylu kumral sakallu Hacı Musaoğlu molla İbrahim’dir. İnece karyesi 16 hanedir. müsinn 13 kişi, tüvana 17 kişi, sagir 27 kişi olmak üzere toplam 57 nüfus kayıtlıdır. Göçebe taifesi 6 hanedir. müsinn 2 kişi, tüvan 6 kişi, sagir 12 kişi toplam 20 kişidir. Farklı yerlerde olan şahıslar, Kaza-i Giresun’da 1 kişi, Nahiye-i Şemseddin’e giden 3 kişidir.

Tablo 5: İnece Karyesinde Kullanılan Lakaplar71.

Hacı Musaoğlu Elekçioğlu Karabıyıklıoğlu Kırmazoğlu Molla İbrahimoğlu Çeribaşoğlu Davutoğlu Köylüoğlu Kör Hasanoğlu Hasan Ustaoğlu Abatoğlu

Topaloğlu Hacı Velioğu Çengeloğlu

Karye-i Küçüklü

Akköy Kazası’na bağlı karye’de ikamet eden görevliler, Tahsildar Emini, sayım sırasında 19 yaşında olan şabb-ı emred Süleyman bin Hasan’dır. Muhtar-ı evveli, orta boylu kır sakallu İlyasoğlu Ali bin Hasan’dır. Muhtar-ı sani, Ahmetoğlu orta boylu kumral bıyıklı Hasan bin İbrahim sinn 41. Hatibi, orta boylu kumral sakallu Hasan Ustaoğlu Mehmet Efendi sinn 55. Küçüklü Karyesinin yerli nüfusu 50 hanedir. müsinn 49 kişi, tüvana 75 kişi, sagir 106 kişi olmak üzere toplam 230 erkek nüfusu vardır. Kadın nüfus sayılarını da bu rakamlara eklediğimiz zaman nüfus yoğunluğu değişeçektir. Nakil giden 2 kişi. Göçebe taifesi ise 42 hanedir. müsinn 24 kişi, tüvana 54 kişi, sagir 72 kişi, nakil

70 BOA, NFS. , d. 1036, s. 13- 18. 71 BOA, NFS. , d. 1036, s. 17- 20.

(33)

giden 7 kişi olmak üzere toplam 187 kişidir. Farklı nedenlerden dolayı Karye dışında olan nüfus ise, Asakir-i Bahriye’de 9 kişi, Diyar-ı Aher’de 10 kişi, Kaza-i Ordu’da 8 kişi, Kaza-i Tirebolu’da 5 kişi, Kaza-i Giresun’da 1 kişi, Dersaadet’te 2 kişi olmak üzere toplam 35 kişidir72.

Tablo 6: Küçüklü Karyesinde Kullanılan Lakaplar

İlyasoğlu Zahiroğlu Akaroğlu Tosunoğlu

Kara Mehmetoğlu Bekaroğlu Kethudaoğlu Yazak/yağakoğlu Aybalakoğlu Kurtoğlu Turaşanoğlu Sarı Hüseyinoğlu Çamur Alioğlu Güneşoğlu Kuloğlu Semihoğlu Kır Hasanoğlu Büyükoğlu Ayçanoğlu Meramoğlu Tahmazoğlu Kırcaoğlu Derelüoğlu Boğaoğlu Kaburgaoğlu Yaz Alioğlu Osmanoğlu Boşnakoğlu Hacı Alioğlu Veziroğlu Kaba Hasanoğlu Altıoğlu Ali Reisoğlu Civan başlıoğlu Kabacaoğlu Yalıoğlu Hemşinlioğlu Caferoğlu Mahmutoğlu Civan güloğlu Molla Hüseyinoğlu Piyadeoğlu Ormanoğlu Biliç/piliçoğlu Kara Hasanoğlu Şah Melikoğlu Kurtoğlu Şerifoğlu Melikoğlu Yarımbaşoğlu Ekşioğlu Karabaşoğlu Molla Cemiloğlu Şeyhoğlu Topaloğlu Tartıcıoğlu Kömüroğlu Odabaşoğlu Bektaşoğlu Tozluoğlu

Gümüşoğlu Emiroğlu Bebekoğlu Komakoğlu

Hatipoğlu Hasanbaşoğlu Çatakoğlu Acemoğlu Buçakcıoğlu Kârhanecioğlu

Karye-i Bozteke

Akköy Kazası’na bağlı olan Bozteke karyesi yerli ve göçebe nüfus yapısıyla en yoğun köylerden biridir. Köyün hatibi, 60 yaşındaki uzun boylu ak sakallu keloğlu Halil bin Mustafadır. Bozteke’nin yerli nüfusu 47 hanedir. müsinn 36 kişi, tüvana 88 kişi, sagir 92 kişi, nakil giden 7 kişi olmak üzere toplam yerli nüfusu 216 kişidir. Göçebe taifesi 16 hanedir. müsinn 6 kişi, tüvana 24 kişi, sagir 21 kişi, nakil giden 18 kişi olmak üzere toplam 51 kişi kayıtlıdır. Farklı yerlerde olan nüfus ise, Asakir-i Bahriye’de 10 kişi, Kaza-i Ordu 6 kişi, Kaza-i Giresun’da 2 kişi, Kaza-i Pazarsuyu 3 kişi, Diyar-ı Aher’de 1 kişi olmak üzere toplam 22 kişi karye dışında kaydedilmiştir73.

72 BOA, NFS. d. 1036, s. 20- 31.

73 BOA, NFS. d. 1036, s. 32- 39.

Referanslar

Benzer Belgeler

Edinilen bilgiye göre; Köy halk ı, 130 hanelik köylerini sular altında bırakmak üzere olan HES projesinin, açmış olduklar ı davaların sonuçlanmasına kadar

Hanede baba adı kayıtlı olmayan 2 veya 3 erkek kardeĢin bir arada yaĢadığı toplam 8 hane tespit edilmiĢ bunlar geniĢ aile statüsünde belirtilmiĢtir.3 hane

“ Küçük Ağa” , bir din adamı­ nın, İstanbullu bir hocanın, ön­ celeri karşısında olduğu Kurtu­ luş Savaşı'nı giderek destekleme­ si, hocalığı bırakıp

Programda: Beethoven’ in ikinci senfo­ nisi ve Jentsch’in köy şenlikleri, Mozart'ın sihirli flüt operası uvertürü vardır. İstanbul Şebir

This review provides a summary of the limitations of periapical radiographs and the relevance of alternative advanced imaging techniques which are suggested as adjuncts

İbrahim, 112 metre yürüdükten sonra kısa bir mola verdi. Sonra 164 metre daha yürüdü. Bir mola daha verdikten sonra 53 metre daha yürüyerek yolu bitirmiştir. Üç aylık

Yerleşim birimleri adı, sınıfı (kaza, nahiye, karye, cemaat, çiftlik) ve bağlı olduğu birim adı (Karye-i Kuz tabi-i kaza-i Ağlasun), kişiler ise hane esasına göre önce

Sancağın nüfus yapısı böyle bir dağılım göstermekle birlikte Osmanlı Devleti topraklarında asker ve vergi kaynağını belirlemek amacıyla 1831 yılında