• Sonuç bulunamadı

Biz yalnız sana değil, bize de acıyoruz, çünkü sensiz çok fakirleşmiş olduk.» Bu sözleri geçen sene 24 Aralık günü sevgili hocam Prof

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Biz yalnız sana değil, bize de acıyoruz, çünkü sensiz çok fakirleşmiş olduk.» Bu sözleri geçen sene 24 Aralık günü sevgili hocam Prof"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜSTAD. MİMAR PAUL BONATZ

Doçent Y. Mimar A. Sabri ORAN

«Artık bir daha dönmemek üzere aramızdan ayrılıyorsun. Biz yalnız sana değil, bize de acıyoruz, çünkü sensiz çok fakirleşmiş olduk.» Bu sözleri geçen sene 24 Aralık günü sevgili hocam Prof. Paul Bonatz toprağa verilirken onun samimî dostu ve Stuttgart Technische Hochschu- le Mimarlık Fakültesinin çok kıymetli eski profesörü Paul Schmittchenner me- zarı başında gözleri yaşla dolu olarak söylemişti. Bu sözler sanki içimizden kopmuş gibi bizi de biraz teselli ediyor.

Büyük insan, büyük mimar ve büyük hoca Bonatz için ne söylense onun müm- taz şahsiyetini ve harikulâde meziyet- lerini ifade etmek için azdır. Karakteri- nin esas vasıflarından biri tevazuu idi.

Hocalığa Stuttgrat'da yeni başladığı günlerde talebeleri için bir arkadaşına şöyle demişti: «Onların kalplerini yok- layacak, seviyelerine inerek onlarla bir- likte öğreneceksin.» İşte yaratılışı itiba- riyle hakikî bir hoca olan Bonatz, an- cak böyle düşünebilir.

Prof. Paul Bonatz 6 Aralık 1877 de Loren eyaletinin Metz şehrine bağlı Sol- gne kasabasında doğmuştur. Alsas'm Ha-

genau şehrinde lise tahsilini bitirdik- ten sonra 1900 senesinde Münih Tech- nische Hochschule'sini ikmal etmiştir.

Bundan sonra 1902 - 1906 senesine ka- dar Stuttgart Technische Hochschule'si Mimarlık Fakültesinde Prof. Theodor Fischer'in yanında asistan olarak çalış- tıktan sonra 1908 senesinde o zaman Münih'e giden hocasınn yerine getiri- lerek çok genç bir yaşta profesörlüğe tayin edilmişti. Memleketimize gelince- ye kadar hep bu mektepte hocalık yap- mış ve 2 nci Dünya Harbi bittikten son- ra 1946 senesinde Türkiyede kalmak üzere kendi isteğiyle oradan ayrılmıştır.

Stuttgart Technische Hochschule'si- nin 3 üncü sınıfına yeni geçmiş bulu- nuyordum. Bütün diğer fakülte talebe- leri gibi ben de bir an evvel Almanya- nm bu meşhur mimarı ve kıymetli ho- cası Prof. Paul Bonatz'ın talebesi ol- mak heyecanı içinde kıvranıyordum.

Nihayet benim için bu büyük an gel- di, ondan ilk projemi aldım. Bonatz o zaman 50 yaşında idi ve henüz daha beyazlanmamış kumral saçları ve taze yüzü ile o kadar genç görünüyordu ki,

talebelerden pek farkı yoktu. İlk na- zarda, daha ecnebi talebelere karşı çok nazik davrandığını, onlara âdeta bir baba sıcaklığı ile hitap ettiğini gördüm Projelere bakarken espirileri tenkitleri ile herşeyden önce talebelerin manevi- yatını yükseltmeğe, onlara bir şahsiyet gibi hitap etmeğe dikkat ediyordu. Sevgi böylece, korku ve tereddütün yerini alıyor ve hoca ile talebe arasında arka- daşlık bağları teessüs ediyordu. Benim Türk olduğumu öğrenince hemen bir sene evvel (1926 senesinde) turist ola- rak İstanbulda bulunduğundan, Sultan- ahmet, Süleymaniye, Ayasofya ve Edir- nekapı camilerinin güzelliklerinden ve Mimar Sinan'a karşı duyduğu hayran- lıklarından bahsetmeğe koyuldu. Bu ilk karşılaşmamızda, senelerce sonra aramızda teessüs eden dostluğun temel- leri. o anda atılmış bulunuyordu. İstan- bul camilerinin güzelliklerinden heye- canla bahsetmesi, bende, o zaman yeni ve modern bir cami projesi yapmak he- vesini uyandırmıştı.

Bonatz, meslek hayatının ilk büyük muvaffakiyetini 1911 senesinde Stutt.-

(2)

gart gar binasının proje müsabakasında birinci olmakla kazanmıştı. Bu eserinde ilk defa olarak hocası Theodor Fi- scher'in tesirinden ve onun tamamen klâsik uslübundan sıyrılarak mima- riyi sadeliğe ve basit formlara götüren bir stil yaratmağa çalışmıştır. Basit fo- rmlara kuvvetli detaylarla monumental bir ifade vermek; mimaride canlılık ve hayatiyet yaratmak, tekniği küçüm- semiyen, lâkin hiç bir vakit onun esiri olmamak gibi karakteristik mima- ri esaslara kıymet veren büyük bir sa- natkâr olarak tanınmıştır.

Bundan sonra, vücude getirdiği bir çok hususî ve resmî binalardan mâda Bonatz'ın daha başka sahalarda çalış- tığını görmekteyiz. 1926 senesinde ilk defa olarak Ren nehrinin küçük bir ko- lu olan Nekar'ın kanal haline getiril- mesi işinde estetik müşavir olarak Mü- hendislik sahasına atılmış bulunuyor.

Bonatz Mühendislik Binalarında yalnız teknik değil aynı zamanda bir çok Mi- marî problemlerin de bulunduğunu or- taya atan ve bunları en mükemmel bir şekilde çözebilen ilk mimarlardandı.

Almanyada, zamanında statikçi ve mü- hendislerle beraber çalışarak en güzel köprüleri vücude getirmiş ve böylelikle uzun seneler birbirinden uzak kalmış bu- lunan Mimarlık ve Mühendislik sahaları- nı birleştirmiştir. Bonatz'ın en büyük hizmetlerinden biri de budur. Yalnız hesap ve statiğin insanı güzele götüre- miyeceğini, lâkin her güzel formun konstruktiv bir mantığa istinat etmesi- nin lüzumlu olduğunu kabul eden bir mimardı. Bonatz'ın en büyük ve aynı zamanda en güzel köprülerini Alman- ya otostratları yapılırken ve bu otos- tratlarm yine estetik müşaviri olarak çalışırken inşa etmiştir. Bunların bir kısmı taştan ve bazıları ise çelik ve be- tonarmeden inşa edilmiştir.

Bonatz, memleketimize ilk olarak birinci Dünya Harbinde, o zaman İstan- bul'da inşa edilmesi düşünülen T ü r k - Alman Dostluk Cemiyeti binası müsa- bakası için gelmiş, bundan sonra kendi- sini Türkiyede tekrar Atatürk Anıt Ka- bir müsabakası beynelmilel jürisinde

1941 senesinde görüyoruz. Bu jürinin reisi' olarak isabetli kararların alınma- sında en çok müessir olan yine odur.

Bu sefer Türkiyeye gelişinde mem- leketimizi okadar sevmiştir ki, Maarif Vekâletinin dâveti üzerine verimli sa- nat hayatının 12 senesini fasılasız ola- rak bize hasretmiştir. 1943 senesinde, Maarif Vekâleti Teknik Öğretim Mimarî müşavirliği vazifesini almış ve genç Türk mimarları ile birlikte, Türkiyenin her yerinde inşa edilen Sanat Enstitüsü binalarının projelerinin hazırlanması işleriyle meşgul olmuştur. Bonatzı Maa- rife çok kıymet veren ve Türk Maarifi- ne inanan bir mimardı. Maarifin mima- rî sahada önderlik vazifesini ve örnek binalar vücude getirmekle ve pedagojik tesirler dolayısiyle çok faydalı olaca- ğını kabul edenlerdendi.

Bonatz Türkiyeye geldiği ilk gün- den beri, daima Türk mimarları ile bir- likte çalışmaktan zevk alan ecnebi mimardı.

Ankarada bulunduğu esnada, o za- manı Saraçoğlu namı ile anılan (bu- günkü Namık Kemal Mahallesi) me- mur evleri mahallesinin şehircilik ve mimarî plânlarını hazırlamıştır. Bina- ların inşaat kontrollüğünü da yapmış- tır. Bundan sonra Ankara Opera bina- sının inşaat plânlarının hazırlanması yet- kisi kendisine verilmiş ve Türkiyede en güzel eserlerinden birini tahakkuk et- tirmiştir. Bonatz, her zaman bu güzel eserin sahnesi hariç diğer bütün kısım- larının yalnız Türk işçilerinin ve Türk teknisyenlerinin emeği ile vücude ge- tirildiğinden bir Türk kadar gururlanır- dı. Hayatının büyük eserlerinden bah- sederken, bunlardan birisinin Ankara Operası olduğunu söylerdi.

1946 senesinden sonra Bonatz'ın yine çok sevdiği hocalık sahasında ve bu sefer İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde çalıştığını görü- yoruz. Memleketimiz için bu sahadaki çalışmaların en uzun ve en faydalı o- lanlardandır. Çünkü, yaradılış itibariy- le hakikî bir hoca olan Ronatz birçok talebelerin iyi bir şekilde yetiştirilme-

sinde müessir olmuş ve böylelikle en büyük hizmetlerinden birini görmüştür.

1954 senesinin nihayetine kadar Üni- versitemizde bina bilgisi dersini ver- mekte idi.

2 inci Dünya Harbinden sonra yı- kılan Almanyanın imarına faydalı ola- bilmek ve fiilen iştirâk etmek arzusu bizden ayrılmasına sebep olmuştur. Lâ- kin bu ayrılış Türkiye'ye karşı olan bağlılığını hiç bir vakit zedelememiş bilâkis her zaman dâvet edildiğinde yardımımıza koşmuştur.

Bonatz, san'atı, insanları birbirine bağlayan en kuvvetli vasıta olarak ka- bul ederdi. Bundan dolayı cemiyetimi- zin bütün san'at hâdiselerini ve mimarî hayatını çok yakından takip eder ve onlarla ilgilenirdi. Bütün meslekî dert- lerimizi ve üzüntülerimizi bizler kadar benimsemiştir.

Türk mimarîsini iyi anlıyan, çok seven ve iyi tatbik eden bir mimar olarak Bonatz mimarî ve san'at tarihimize bir- kaç yaprak ilâve etmeğe muvaffak ol- muştur. Ankara'da, Adnan Saygun'un Yunus Emre'sini ilk dinlediği andaki heyecanını ve konserden sonra onu nasıl kucakladığını hiç bir vakit unuta- mıyacağım. Onun hayatta yalnız güzele ve iyiye bağlandığını ve bunun haricin- de kalan diğer bütün hâdiseleri nasıl reddettiğini bilenler ölümü ile dünya san'atmın ve insanlığın ne büyük bir varlığının kaybolduğunu acı ile idrâk etmişlerdir. Hayatının son nefesine kadar kalemini elinden bırakmamıştır.

Bu büyük sanatçı ölüm yatağına yat- mak üzere hastaneye giderken bile Stuttgart'ta hazırlamış olduğu projeleri- ne göre restore edilmekte olan, hocası Theodor Fischer'in Kunstgebaeude in- şaatı şantiyesine uğramayı ihmal etme- miştir. Bir Türk arkadaşına bu vesile ile yazdığı son veda mektubunda şöyle diyordu: «Kulağıma makina sesleriyle karışan taşların murçla işlenirken çıkan sesleri geliyor, lâkin bu seslerde Anka- radaki Opera binasında çıkan makinasız temiz taş seslerindeki asîl musikiyi bu- lamıyorum.»

Referanslar

Benzer Belgeler

O kadar ki, mecmuanın imtiyaz sahibi Ab- dullah Ziya bir gün Akademi'de bizlere (biz o zaman mimari atölyesi öğrencisi idik) gerekirse paltomu satarım mecmua yine de yürür

Endüstrileşmenin ana düşünceleri —EnldüStrileşmiş yapıda proje ilkeleri — Yapının elemanlarla kuruluşu —Endüstrr- leşmiş yapıda kaba yapı

Ön sahne elemanlarının bu değişkenliği, sah- ne mekanik ve elektrik tesisatı ile bir- likte, büyük opera ve müzikal tiyatro kü- çük ve büyük tiyatro, operet, konser gi- bi

Bununla beraber, oturma odası ayni za- manda yemek odası olarak kullanılsa bile, yemek artık ekseriyetle eski ikametgâhlarda olduğu gibi oturma odasının fonksiyonlarının

Umumî binalar, teknik binalar monümantal binarlar diye üç neve ayırırsak, bu nevilerden bil- hassa mektep hastahane hamam otel ve emsali u- mumî b.nalaıın geniş sahası için

Cemiyetin işgal ettiği iki üst kat masraflarının temini için binanın alt katı postahane, bir, iki, üçüncü katlar ise büro o- larak inşa edilmişlerdir, üçüncü katta

Kemal LOKMAN Faai Üye (Executive Member) Dr, Lutfiye EREMTÖZ Yedek Üjel^r (Associate Executive Membersj Dr. Gahide KIRAĞLI.. Dr.

Reylerin tasfinin neticesinde birinciliği muallim mimar Sedat Hakkının projesi, ikinci- liği mimar İhsanın projesi, üçüncülüğü mimar Hüsnünün projesi, dördüncülüğü mimar