• Sonuç bulunamadı

BİLİM VE BİLİM İNSANI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BİLİM VE BİLİM İNSANI"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bismillahirrahmanirrahim

BİLİM VE BİLİM İNSANI

Sayın katılımcılar, bu söyleşi epistemolojik bir söyleşi olmayacaktır. Kavramlar, bilgi teorisi içinde olduğu gibi, geniş şekilde ele alınmayacaktır. Kısa tanımlamalar yapılmaya çalışılacaktır. Asıl konuya girmeden önce, bazı temel kavramların açıklanması ihtiyacı duyulmaktadır. Bunlardan biri, mühendislik ve bilimdir. Mühendislik; bilimin, ekonominin, işletmenin, muhasebenin ve hukukun bir arada bulunduğu, üretime yönelik, bir tasarım işlemidir. Mühendislikte temel amaç fayda ve kardır. Yani mühendislik faydacıdır.Bilim ise (logic) bilgi kelimesinden türeyen, fayda gütmeyen bir özelliğe sahiptir. Bilgi temeline dayanır.

Bilgi, duyularımız veya algılayıcılar yoluyla, cisimler ve olaylar hakkında elde ettiğimiz kavramlardır. Bunlar ampirik bilgi, teorik bilgi ve evrensel bilgi olmak üzere üç ana sınıfa ayrılabilir. Ampirik bilgi, günlük deneyimlerimizden elde ettiğimiz, bize fayda sağlayan, kavramlardır. Örneğin, bir çocuk kızgın sobaya elini vurduğunda, elinin yanacağını öğrenmesi, ampirik bir bilgidir. Teorik bilgi: bir ihtiyacı karşılamak için, belli hipoteze dayanarak, her hangi bir olayın açıklanması ve onunla ilgili ilişkilerin kurulmasıdır.

Evrensellik içermez. Örneğin, rölativite teorisi bir kurama dayanarak, izafi olayları açıklamaya çalışır. Yine teori her hangi bir olayı aydınlatmak için sadece bir fikri ifade eder.

Evrensel bilgi ise; aksini ispat edemediğimiz apaçık gerçeklerdir. Örneğin, canlılar doğar, büyür, gelişir, yaşlanır ve ölürler. Teorik ve evrensel bilginin her ikisi de piriori- apriori (ilk ve son hüküm) içerirler. Bilimde faydacılık kavramı yoktur.

Yine bilim ve teknoloji deyimleri de bir birine karıştırılabilmektedir. Bilimde olayların gerçek yüzü araştırılırken, teknoloji de ise bilimsel verileri kullanarak fayda sağlama amaçlanır. Sonuçta teknoloji faydacılık içerir ve oportünisttir. Örneğin, hamurun ateş karşısında pişmesi, bilimsel bir gerçektir. Oysa hamurun içine katkı maddelerinin katılarak iştah açıcı hale getirilmesi ve pişirme tekniği de kullanılarak ekmek olarak sunulması, teknolojik bir olgudur.

Akıl, zeka ve deha kavramları da sıkça karıştırılan kavramlardandır. Akıl; istidlal yapma, hüküm çıkarma ve mantık yürütme yeteneğidir. Oysa zeka, her hangi bir olay karşısında durumu kavrama, ona uyum sağlama ve uygun tepkilerin verilme hızıdır. Tepki çok hızlı olabildiği gibi, çok yavaş da olabilir. Deha ise yüksek irade anlamını taşır. İçinde akıl ve zeka kavramlarını birlikte bulundurur. Bir kişide, yüksek irade olsa bile, akıl olmayınca sonuca gidemez. Zekası olmayan, durumu kavrayamaz. Yüksek irade boşa çıkar.

Sonuç olarak bilim fayda gözetmez ve çıplak gerçeği arar. Aşağıda, bilimi daha geniş şekilde ele alarak, bazı kavramlar daha açık olarak verilmeye çalışılacaktır.

(2)

Bilim; evrensel ve değişmez veri ve olayların sınıflandırılması, tahlil edilmesi, incelenmesi ve bunların öğretilerek genç kuşaklara aktarılması, yeni bilgilerin üretilerek, keşiflerin (Discover) yapılması işlemidir. Keşif kelimesi daha kapsamlı bir kelimedir. Hem kavramayı hem de örtmeyi içerir. Bu nedenle keşif içinde kapsama ve örtme bir arada bulunur. Bilimin temelinde insanlığa hizmet, insanoğlunun bilme duygususun tatmini yatmasına rağmen, elde edilen sonuçlar insanlığa zarar da verebilir. Buna en güzel örnek, atomun parçalanmasıdır. Bugün atomun parçalanmasına ait bilgilerden tıpta yararlanılabildiği gibi, bir harp silahı olarak da kullanılabilmektedir.

Bir bilginin evrensel olabilmesi ve bilimsel bilgi hüviyetini kazanabilmesi için kozalite, dualite, determinizim, etki-tepki yasası gibi, aklın temel aksiyonlarını sağlaması yanında, diyalektik de olması gerekir. Aksi takdirde, ampirik bilgi olmaktan öteye gidemez.

Çünkü ampirik bilgi; ham ve işlenmemiş, yaşamımıza yarar sağlayan, sınıflandırılmamış bilgidir. Öğrenmenin ilk adımıdır. Bilimin özünde ampirizim yatmasına rağmen, bu ham verilerin bir sistematik içinde birleştirilerek, evrensel bir yapıya kavuşturulması gerekir.

Sistematik ayırım yolu ile, analitik düşünce kavramı içinde akıl yürütme, hipotez yapma ve bu hipotezlere dayanarak temel teoremler üretme olanağı sağlar. Teoremler ise bilimin temel yapı taşlarını oluşturur. Matematik ve fizikteki hipotez ve postulatlar bunlara karşı gelir.

Postulatlar, aksini ispat edemeyeceğimiz apaçık gerçeklerdir. Bunlara dayanarak hipotez oluşturulur.Varsayım kurulur ve teorem ispatlanmaya çalışılır. Sonuçta hükme varılır. Fizikte de aksini ispat edemeyeceğimiz apaçık gerçeklere veya postulatlara bazen de ampirik bilgilere fizik yasa adı verilmektedir. Buna en güzel örnek, Newton’un (Fma) ikinci yasasıdır. Bu ampirik bilgi, değişik felsefeler altında yorumlanarak, değişik bilim dallarının doğmasına neden olmuştur. Ampirik bilgi olmasına rağmen, günlük yaşamımızda, aksini ispat edebileceğimiz ikinci bir önerme de bulunmamaktadır.

Temel bilimsel çalışmaların amacı, kâinattaki değişmezlerin, temel yapı taşlarının ve gerçeklerin tespitidir. Oysa bazıları tarafından gerçeklerin tesadüflere bağlı olduğu ileri sürülmektedir. Tesadüfler ancak tekrarlı ölçmeler ve hata kavramı içerisinde bulunur. Bilimde bir deterministik işleyiş söz konusudur. Ana işlev bittikten sonra, gri bölge başlar ve hata kavramı, yani tesadüf ile olma başlar. Bunların yanında, yukarıda ifade edildiği gibi, bilim ile teknolojiyi de birbirine karıştırmamak gerekir. Teknoloji, bilimsel verilerin kullanılarak insanlık adına yararlı icatlar yapılmasıdır. Teknolojinin temelinde pragmatizm yatar. Örneğin, otomobil teknolojik bir ürün olmasına rağmen, onun temelinde yatan termodinamik olaylar, bilimsel yanını oluşturur. Burada da yine yukarıda ekmek yapma örneği gösterilebilir. Kısaca bilim, aksini ispat edemeyeceğimiz apaçık doğruların keşif işlemi, bunların öğretildiği ve araştırıldığı, insanoğlunun bilme duygusunun tatmin edildiği bir uğraş dalıdır.

(3)

Kâinatın temelini oluşturan postulatların, akıl çerçevesinde incelenmesidir. Özünde akıl ve akıl yürütmek, istidlal yapmak, bu istidlallerden hüküm çıkarmak bulunur. Buna dayanarak adım- adım bilim gelişir.

Buna en güzel örnek, Newton’un ikinci yasası olarak bilinen eşitlik ilk kez Galileo Galile tarafından bulmuştur. Fakat Galile kuvveti skaler olarak ifade etmiştir. Newton,bunun bir vektör büyüklük olduğunu göstermiştir.Aklın ve muhakemenin olmadığı yerde, bilim de yok demektir. Bilimde olayların nedeni ve niçininin araştırılması gerekir. Elde edilen sonuçların yorumlanarak, nelere sebep olduğu apaçık gösterilmelidir. Bilimsel araştırmalarda neden ve niçin soruları her adımda ve aşamada sorulur. Pozitif bilimler diyebileceğimiz fizik, kimya veya mühendislikteki araştırmalar, üç temel başlık altında ele alınırlar. Ancak mühendislik, her hangi bir üretime yönelik tasarım eğitimi ve öğretimidir. İçinde estetik,mukavemet ve ekonomiyi barındırır. Yoksa bir mühendis, torna tesfiye aletinin başına geçerek, onu kullanamaz. Kullanmak ustanın işidir. Ama mühendis, onun tasarımının nasıl yapılacağını ve nasıl doğru kullanılacağını bilir. Sonuçta mühendislik, teorik bir öğrenimdir. Şimdi sözü edilen üç temel araştırma yöntemini ele alarak bunları zikredelim.

1. Fenomenolojik veya makroskopik araştırmalar: Bu araştırma türünde olaylar gözlenir, sınıflandırılır, değişkenler tespit edilir, aradaki ilişkiler bulunur. Tespit edilen sürekli değişkenlerin deterministik ilişkisi saptanır. Bu yöntem, bugüne degin bilimde ve mühendislikte çok kullanılan ve proje yapmada yararlanılan, yöntemlerden biridir. Bu tür araştırmalar, olay ve cisimlerin davranış biçimleri ve işleyişleri hakkında fikir verirler.

2. Mikro-Rehologic araştırmalar: Cisimlerin mikroskop altındaki davranışları ve nedenleri incelenir. Sonuçlar makraskobik araştırmalarda elde edilen sonuçlara uymayabilir.

Ancak elde edilen bulgular olayların açıklanması ve nedenleri hakkında kıymetli bilgi sağlar. Örneğin, çatlak mekaniği böyle doğmuş yeni bir bilim dallarından biridir.

3. Miroskop altı veya atomik araştırmalar: Bu tür çalışmalar, atom davranışları veya mikroskop altı davranışlar göz önüne alınarak, olayların davranış biçimlerini tayin etmeyi amaçlarlar. Bu konuda ulaşılan seviye, tek osilatörlü cisimlerin davranış biçimlerinin tanımlanması durumundadır. İki osilatörlü cisimlerin davranış biçimlerinin tayinine yeni geçilmiştir. Bu tarzda yapılan araştırmaların günün teknolojik seviyesine katkısı, mühendislik anlamında, oldukça azdır. Daha uzun bir yol alınması gerekir.

Bugünkü bilimsel ve teknolojik seviyemiz, çok özel konular dışında, ancak ilk iki sınıfta araştırma yapma imkanı sağlamaktadır.

(4)

Bilimde; aynı ortamda, aynı nedenler, aynı sonuçları vermelidir. Bu nedenle uzayın normlandırılması, norumlanmış uzayın ölçülendirilmesi gerekir. Ölçüm yapılabilmesi için, ölçü sistemine ait birimin, tanımlanması lazımdır. Bunların gerçekleştirilebilmesi için, mukayese sistemlerine ihtiyaç duyulur.

Sonuç olarak konum ve süreyi belirten, mukayese birimlerine ihtiyaç vardır. Daha açıkçası mukayese birimleri uzay içinde ele alınmalıdır. Koordinat ekseni ve zaman kavramlarına ait anlamlar tanımlanmalıdır. Uzay kavramı ortamı belirtir. Çok geniş kapsam içinde ele alınarak incelenmelidir. Koordinat eksenleri ise, uzaydaki bir noktanın, rölatif olarak belirtilmesi amacı ile, uydurulan mukayese öğeleridir. Zaman ise, geçen süreyi belirtmek için, tarafımızdan konulmuş parametrik bir büyüklüktür. Her uzayın ve yerin zaman ölçüsü farklıdır. Oysa fizikçiler zamanı, bir koordinat ekseni olarak da alabilmektedirler. Bunun sonucu olarak, değişik olayları daha kolay açıklayabilmek için, değişik koordinat sistemlerini ortaya koymuşlardır. Kartezyen koordinatlar, silindirik koordinatlar, küresel koordinatlar bunlara örnektir. Bir koordinat sistemi hesaplarda en az varsayımı vermelidir. Yoksa uğraştırır. Her olay kendi koordinat sistemi içerisinde incelenmelidir.

Temel fizik ve kimya yasaları veya cisimlerin temel özellikleri: ölçme yöntemlerine bağlı olmayan, evrensel özellik taşırlar. Ölçme yöntemine bağlı kalmazlar. Örneğin Ohm yasası Hooke yasası vs. gibi. Eğer araştırılan olayın fizik yasası bilinmiyor ve elde edilen ölçüm değerleri, ölçme yöntemine bağlı kalıyorsa, buna da teknolojik özellik adı verilir.

Creep, rölaksasyon ve yorulma gibi olaylar böyle özelliklere sahiptir. Teknolojik özellikler, enerji kullanılarak, cisimlerin davranışlarındaki değişmelerin ölçümü ile belirlenirler.

Mukayese için hep aynı yöntem kullanılmalıdır. Cisimlerin sertlik derecesi benzer bir özelliktir. Örneğin değişik yollarla tanımlanmış, Whiskers, Brinell ve Rakfel sertlik derecesi mevcuttur. Bu nedenle malzemelerin sertlikleri aynı sertlik derecesi içinde mukayese edilmelidir.

Öte yandan bilim, bir yaklaşıklık ve tahmin problemidir. Dikkat edilirse sıvı özelliklerinin dışındaki ölçümlerin çoğu, cisimlerin sınırlarında yapılmaktadır. Ara bölgede ne gibi olayların olduğu tahmin edilir. Bu nedenle incelenen olayların matematik modellemesine gidilir. Bu gibi olayların incelenmesini kolaylaştırmak amacı ile, cismin ortamı Euler uzayı, Lagrange uzayı gibi değişik uzay çeşitleri ile tanımlanır. Yine bu amaçla divergent teoremi, transport teoremi gibi vs. gibi Teoremler icat edilmiştir. Sonuçta bilimsel gerçekler, sınırlara bağlı, birer sınır değer problemi olarak karşımıza çıkar.

Sınır değerler değiştikçe olayın mahiyeti, tanımı, özelliği değişir. Sınır değer problemleri ise birinci tip, ikinci tip ve başlangıç değer problemi olarak ayrılır. İncelenen olaya uyan bir sınır değer ve uygun bir koordinat sistemi seçmek gerekir.

(5)

Olay silindirik bir mahiyette ise silindirik koordinatlar, küresel bir mahiyette ise, küresel koordinatların kullanılması uygun olur. Bir uzaydan diğerine geçilmesi paradoks veya anamoli yaratabilir. Kullanılan değişkenler olaya uygun olmalı ve olayı daha çabuk açıklayabilmelidir. Bu amaçla transforum teknikleri ortaya konulmuştur. Olayın mahiyetine göre, bunlar Afin transform, Fourier trnsformu, Laplace transformu veya Winir-Hoff transformu olabilir.

Bir olay incelenirken mutlaka bir ölçüme dayanmalı, olayın istatistiği yapılmalı, olayın probabilistik bir özelliğe mi yoksa stokastik bir özelliğe mi sahip olup olmadığı tayin edilmelidir. Ölçüm değerlerinin aynı kümenin elemanı olup olmadığı, değişik testler ile tespit edilmelidir. Bunlar 2testi, t testi ve normal dağılım testi olabilir. Sonra, olaya etki eden değişkenlerin, olayla olan korelasyon’larının ne olduğuna bakılmalıdır. Determinasyon katsayıları tayin edilmelidir. Olaylar, noise denilen parazit ve yan etkilerden ayıklandıktan sonra, gerekli hipotez ve varsayımlar yapılarak, bu hipotez ve varsayımlar altında, olayların deterministik yanı yani matematik ifadesi çıkarılmalıdır. Bilimde, değişkenler veya sonuçlar oranlarla ifade edilir. Mutlak değerler pek kullanılmaz.

Tabiatta mükemmel bir tanımlama olmadığı için, olayların hangi güven aralığında, yüzde kaç olasılıkla olacağının belirtilmesi gerekir. Olayın artı veya eksi ne kadar doğrulukla gerçekleşeceği mutlaka ifade edilmelidir. Aksi takdirde bilimsel bir hüviyet taşımaz. Allah mükemmeli kendine saklamıştır. Sonuç olarak, bilimde iyi bir tasnif yapmak temel özelliklerden biridir. Ufak bir gerçek bile insanı günlerce uğraştırabilir. Zira her hangi basit bir olay, aklın temel prensiplerine uygun bir biçimde açıklanamaz ise, bilimsel bir hüviyet kazanamaz. Yine çok kuvvetli bir tez, iyi müdafaa edilmediği takdirde, sınıfta kalabilir. Bu nedenle, bilimde güçlü bir dile ve ifade yeteneğine sahip olmak gerekir.

Olaylar yansız, tarafsız ve bütün spekülasyonlardan uzak bir biçimde, berrak bir akılla incelenmelidir. Hiçbir olayın tesirinde kalınmadan, şartlanmadan değerlendirilmelidir. Sonuç olarak bilim yapma, her hangibir olayın sabırla, yansız ve tarafsız, objektif bir gözle incelenmesi, sonuç çıkarılması ve hüküm verilmesidir ki, olay bütün çıplaklığı ile tanımlanabilsin. İşin içine spekülasyon girdiği an, bilimden uzaklaşılmış olur. Bilim olayların apaçık, yansız ve objektif bir yorumudur. Bu yorum, toplum lehine olabildiği gibi, aleyhine de olabilir. Buna en güzel örnek nükleer enerji örneğidir.

Bilimde gizem bulunmaz. Olayların niçini ve nedeni defalarca sorgulanmalı, olaya açıklık getirilmelidir. Çünkü bilimde her sonucun, mutlaka bir nedeni vardır. Eğer incelenen olay, bir üst katmanda ve karmaşık bir (lineer ve non-liner) olay ise, bazı basitleştirmeler ile, daha önce doğruluğu kanıtlanmış bir olaya dönüşmelidir. Başka bir ifade ile Boher’un tekabül etme ilkesini sağlamalıdır.

(6)

Bilim ideal ortamları göz önüne alarak, olayları çözümlemeye ve açıklamaya çalışır.

Örneğin, bir eğik atış, hava sürtünmesinin olmadığı durumu, elektromagnetik dalga yayılışı ise ona etki eden faktörleri göz önüne almadan inceler. Yan faktörler teknolojik özelliğe girer.

Bilimde bir idealizm vardır. Bakıldığı zaman kâinatta bir ahenk ve harikulade bir mimari mevcuttur. Bu ise insanı, Allah sevgisine ve bu sevgi ise kusursuz mükemmeliyet karşısında, Allah korkusuna götürür. Sonuçta bilim, yaratılmış olanın keşfi ile uğraşır.

Tüm bu söylenenleri toparlarsak, bilim aynı zamanda, bir yaşam tarzıdır. Sabır gerektirir. Analitik düşünceyi ve iyi tahlil yapmayı gerektirir. Boş laf ve düşünceye gerek yoktur. Her insan bilim insanı olamaz. Bu nedenle ilk asistan olduğumuz zaman hocalarımız bizleri, değişik vesilelerle denemiş ve imtihan etmiştir. Adının önünde değişik başlık ve unvanların bulunması, kişinin bilim adamı olduğunu göstermez. O kişi, sadece unvan almış, asgari gerekleri yerine getirmiş demektir. Bir kişinin bilim adamı olup olmayacağını denemek için, eskiden memur asaletinin onaylanma süresi, üç yıl gibi uzun bir süre ile verilmiş idi.

Bilim adamı olacağına kanaat getirilen kişi,asaleti onaylandıktan sonra doktora çalışmasına başlatılırdı. Bu arada öğrencinin kültür seviyesi, kuruma olan bağlılığı, yetenekleri, prezantabl olup olmadığı, konuşma sıkıntısının bulunup bulunmadığı ve bir konferansta, yahut toplantıda, konuşma sırasında, topluma hakim olup olamayacağı kontrol edilirdi.

Bunların hepsinin ötesinde, bilimsel tartışma sırasında,tabii ki bu tartışma bilimsel olmak zorundadır, tevazu ve adabın korunup korunmadığına bakılırdı. Çünkü bilim tevazu kaldırır.

Kişinin ortak çalışma alışkanlığına, paylaşımcı olup olmadığına bakılır, egoizmi ölçülmeye ve yaratıcılığının olup olmadığı tartılırdı.

Bir bilim adamının en önemli görevlerinden biri de iyi bir öğretmen olmasıdır. Mevcut bilgilerin, elden geldiğince eksiksiz, öğrenciye aktarılmasıdır. Öğrencileri düşünmeye sevk ederek, analitik düşünme yeteneğinin geliştirilmesi ve analiz yapma özelliğinin kazandırılmasıdır. Çünkü öğretmenlik, sahne sanatlarının en zorudur. Bu özellikleri kazanmak amacı ile hocalar asistanları, kendileri ile birlikte derse sokarlardı. Asistanlar hocaları izler, hocanın nelere dikkat ettiği gözlenirdi. Gerektiğinde hoca dersi keser, asistanın ders anlatmasını, nerelerin vurgulanması gerektiğini, önemli noktaların neler olduğunu öğretmeye çalışırdı.

Sonuç olarak bilimsel çalışma, bilim adamı olma, küçük yaşlardan itibaren, bir yaşam tarzı olarak belirmeye başlayan bir özelliktir. Bilim adamı olmanın hiçbir maddi karşılığı olmadığı gibi alışkanlıkları, çalışma şekli, uykusu, aile yapısı, insanlarla olan ilişkileri bakımından da karşımıza çıkan temel özelliklere sahip bir yapıdır. Tüm bunların özeti olarak, bir bilim adamındaki temel özellikler, şu şekilde sıralanabilir:

(7)

1. Bir bilim adamı yansız, tarafsız ve objektif olmak zorundadır.

2. Yine bir bilim adamı akıllı, zeki ve muhakeme gücüne sahip olmalıdır.

3. Yaratıcı olmalıdır.

4. Aidiyet duygusuna sahip olmalıdır.

5. Kurumuna, ülkesine ve bilime sahip çıkmalıdır.

6. Sabırlı olmalı, olayları sabırla analiz etmelidir.

7. İyi bir öğretmen ve anlatma gücüne sahip olmalıdır.

8. Dürüst ve gerçekleri olduğu gibi sunmalıdır.

9. Cesur olmalı ve elde edilen gerçekleri, bazılarının hoşuna gitmese de, olduğu gibi ifade edebilmelidir.

10. İyi bir bilim adamı kıskanç olmamalı, yetiştirdiği insanlar ile gurur duymasını bilmelidir.

11. Duygusal tarafı ağır basmayan, tevazu sahibi, olgun ve toplumun saygısını kazanmış, sözüne itimat edilebilen bir kişiliğe sahip olmalıdır.

12. Üniversiteler siyaset yeri değildir. Konusu siyaset olanlar, siyasetin tüm ayrıntılarını bilmelerine rağmen, ancak danışmanlık yapabilirler. Siyasetin içinde bulunamazlar. Ya bilimi ya da siyaseti tercih etmelidirler.

Sonuç olarak, bilim savsata değildir. Bu nedenle bilim sahibi olunmalıdır. Bilimsel veriler Allah’ın birer delilleri (bize sunduğu ayet’leri) veya lütfu olup, kişilerin bilim sahibi olması gerekir. Her kesin bilimi ancak nasibi kadardır. Bilimi olmayanın imanı, imanı olmayanın da dini olmaz.

Saygılar sunarım!

Konuşmacı:

Prof. Dr. Mehmet Arslan TEKİNSOY

Moderatör: Âdem AHISKALI

Referanslar

Benzer Belgeler

Tüm canlılar çevreden gelen uyarılara karşı tepki gösterirler. Canlıların gösterdiği tepki biçimlerinde farklılıklar görülür. Örneğin tatlı sularda yaşayan tek

Yazarlara göre toplum- sal inşacılık tezini öneren bilgi sosyologları, bilimin, içinde üretildiği toplumdan yöntemce özerk olduğunu kabul etmediklerinden, bilimsel

Sofistlerin bilginin olanağını yok sayan bu görüşlerine karşın, Sokrates, kişiden kişiye değişmeyen, her yerde ve herkes için doğru olan bilgilerin

A) Zar oluşumunda DNA görev yapar. B) Zardan hücre içine madde alınmasında molekül büyüklüğü ve özelliği etkilidir. D) Hücre zarında bulunan protein ve yağlar

• Proje yürütücüsünün kusur ve ihmalinden dolayı, proje izleyici raporu olumsuz olan ve / veya sonuç raporu eksik doldurulduğundan dolayı sonuçlanmamış

8.Hafta Ölçüt Problemi: Uygunluk / Tutarlılık / Uzlaşım / Fayda 9.Hafta Ölçüt Problemi: Uygunluk / Tutarlılık / Uzlaşım / Fayda 10.Hafta Epistemolojiden Bilgi

Hem daha fazla çalışma yayınlayabilmek, hem de okuyucunun ilgisini arttırabilmek amaciyle, yazı ­ ların gereğinden uzun olmaması için itina gösterdik.

Fen ve teknoloji okuryazarı olan bir kişi, bilimin ve bilimsel bilginin doğasını, temel fen kavram, ilke, yasa ve kuramlarını anlayarak uygun şekillerde