YÜZYILIN EN ETKİLİ PSİKOTERAPİSİ EMDR
Psikolojik Travma kavramı, sanırım insanlık tarihi kadar eski bir kavramdır çünkü; insanın dünya üzerinde yaşamaya başladığı andan itibaren felaketler, doğal afetler, kayıplar vb. olumsuz olaylar hiç peşini bırakmamıştır.
Çağlar değiştikçe toplumlar dönüştükçe yeni travmalarda bunlara eklenmiş artık insan eli ile de oluşturulan travmalardan söz edilmeye başlanmıştır.
—Fiziksel, duygusal, cinsel istismar
—Fiziksel ve duygusal ihmal
—Aile içi şiddet
—Saldırıya uğramak ya da bir saldırıya tanık olmak
—Trafik kazaları
—Hayatı tehdit edebilecek hastalıklara yakalanmak ya da yakalanan birini tanıyor olmak
_İcra ve iflaslar
—İşkence bunlardan başlıcalarıdır.
Psikolojik travma en öz tanımlamayla; kişilerin hayatını, vücut bütünlüğünü ya da ruhsal dengesini tehdit eden, ve duygusal anlamda üstesinden gelmekte zorlandığı olaylar, deneyimler veya durumlardır. Genel olarak, psikolojik travma,en başta ölüm korkusu olmak üzere oldukça stres yaratan durumlardır ve kişinin temel güven duygusunu zedeleyerek kişide çaresizlik, yalnızlık ve tehlikeli bir dünyada her an zarar görebileceği hissi uyandırır.
Birey, travmatik bir durum yaşadığında; Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TTSB) adı verilen bir psikolojik rahatsızlığın belirtilerini gösterir. Travmatik olayın geriye dönüşlü (flashbac) olarak zihinde veya rüyalarda tekrar tekrar yaşanması, onu çağrıştıran her şeyden kaçınma, karşılaştığında tetiklenme, aşırı uyarılmışlık, uykusuzluk, öfke patlamaları, içe çekilme, duygusal küntlük, dikkat bozukluğu gibi pek çok belirti gözlenir. Tıbbi anlamdaki bedensel travmalar nasıl insanın dışarıdan yardım almadan kapatamayacağı yaraları tanımlamaktaysa psikolojik travmalarda kendi başlarına geçebelilecek durumlar değillerdir ve bir süreliğine unutulmuş (bastırma) gibi görünseler de 50 yıl bellekte saklanabildikleri görülmüştür.
TTSB kaygı bozuklukları içerisinde etkeni bilinebilen tek bozukluk olmasına karşın yıllarca psikolojik tedavisinde etkli bir yöntem geliştirilememiştir.
Bu rahatsızlığa sahip bireyler, çoğu zaman başka bozukluklarla karıştırlarak ağır psikiyatrik ilaçlarla tedavi edilmeye çalışılmış, Psikolojik tedavi yöntemleri ise;
travmanın beyin üzerindeki etkilerini hesaba katmadığı için yetersiz kalmıştır.
1987 yılında ilk kez Francine Shapiro adlı bir Klinik Psikolog, oldukça tesadüfi bir biçimde istemli göz hareketlerinin travmatik bilginin duygusal yükünü hafiflettiğini fark etmesi sonucu daha sonradan adına Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma
ve Yeniden İşleme (EMDR). Bu keşfin ardından bir dizi yoğun bilimsel araştırmalar planlayan başta Shapiro ve pekçok bilim insanı EMDR’ nin TTSB bozukluğunda çok etkili bir yöntem olduğunu kanıtlamışlardır. 20-25 yıl gibi kısa sürede pekçok gelişmiş ülkenin TSSB için öncelikli terapi seçeneği haline gelmiştir.
EMDR' nin özgül tekniği, bireyin kendine ait iyileşme mekanizmasını harekete geçirmesi, travmatik anıya erişebilmesini, travmatik anı ile sağlıklı anılar arasında ilişki kurmasını böylece travmatik bilginin işlemlenmesi sonucu nötürlenerk artık kendisini rahatsız etmeyecek bir hale gelmesini sağlamaktadır.
EMDR seansları sırasında unutulduğu sanılan pekçok travmaya bağlı ayrıntının taptaze durmakta olduğu hatta "beden hafızası" adı verilen bedensel duyumlarının bile aynı şekilde korunduğu gözlenebilir. Örn: travmatik olay anında karnına tekme yiyen biri karnında aynı acıyı tekrar duyumsayabilir. Yani tıpkı zihnimizin unutmadığı gibi bedenimiz ve duyu organlarımız da unutmamaktadır.
Çoğu psikoterapi yöntemi sözel olarak anlatma ya da davranışa odaklı iken EMDR beynin çift yönlü uyarımını öncelikli olarak hedefler. Bu uyarımlar göz hareketleri ile olabilirken, dokunsal veya işitsel olarak bireye uygulanabilmektedir. Teknolojinin gelişimi ile birlikte bu uyarımlar çeşitli cihazlar yoluyla sağlanmaktadır. Bir terapi yöntemi olarak bilinen hiç bir yan etkisi yoktur.
Bazı kişilerin rüyalarında renklerin biraz daha parlak veya baskın olabildiği gözlenmiş çoğu kişi tarafından bu yan etki ise espirili biçimde yanıt bulmaktadır.
EMDR nin bilinen güçlü yönlerinden biri; çoğu iyi işlediği bilinen terapi yöntemlerine ve ilaca göre daha hızlı etki etmesidir. Tek seansta bile travma belirtilerinin %96 sını nötürleyebilen tek tedavidir. Seans süresinin yaklaşık 1-1.5 saat sürmesi ve travmatik olayın aynı seans içinde işlenip bitirilmesine olanak sağlar.
Çok sıkıntılı halde görüşmeye giren bireye seans içerisinde öncelikle
"güvenli yer" adı verilen teknik uygulanarak travmatik bilgiyi ele alabilecek temel güven yerleştirilir. Çünkü Travma geçirmiş kişinin birincil bağlanmaları zedelenmiştir bu nedenle terapiste de güven duymada ve ilişki kurmada zorlanabilir.Travma yaşamış kişiler ayrıca üzücü olaylar hakkında konuşmayı tolere etmeleri zayıftır ve stres durumlarından kaçınırlar. Bu nedenle konu hakkında konuşmak yerine terapiden kaçınmayı tercih ederler (başa çıkamayacaklarını düşünürler.) Bu nedenlerden dolayı "güvenli yer "
eğzersizleri başlangıçta travmatik olayın ele alınışına bir ön hazırlık sağlar.
EMDR terapisinde konuşmadan çok çift yönlü uyarımlar olması ve çift yönlü uyarımın etkisini görmek kişiyi heyacanlandırır, şaşırtır ve olayın üzerine etkili biçimde gitme cesareti verir. Başlangıçta iyi bir şey olabileceğine endişe ile bakmalarına karşın seans içerisinde sürece bağlanıp travmatik olayı
nötrleyerek derin bir rahatlama ile birlikte güçlenerek seansı bitirirler.
EMDR tekniğinin ilk geliştirilmesi ve ilk uygulamaları aslında TSSB tedavisine yönelik olmuştur. Ancak tekniğin oldukça etkili olduğunun anlaşılması üzerine başta fobiler olmak üzere, panik bozukluk, obsesif kompüsif bozukluk, miğren ve kronik ağrı bozukları, yas, beden algısı bozukluğu, sınav kaygısı vb. değişik klinik bozuklukta hatta kişilik bozuklukların da bile başarıyla işlediği görülmüştür. Bunun yanı EMDR 'ı performans arttırma protokolü sayesinde bireylerin ulaşmak istedikleri hedeflere yönelik zihinsel yapılanmalarını kurmada oldukça etkili olduğu görülmüştür.