• Sonuç bulunamadı

İşveren Kesimi İş Güvencesi ve Kıdem Tazminatının Mutlak Surette Birlikte Ele Alınmasını İstiyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İşveren Kesimi İş Güvencesi ve Kıdem Tazminatının Mutlak Surette Birlikte Ele Alınmasını İstiyor"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İşveren Kesimi İş Güvencesi ve Kıdem Tazminatının Mutlak Surette Birlikte Ele Alınmasını İstiyor

Genel Sekreterimiz Av. Bekir UZUN, 15 Mayıs 2001 tarihinde CNBC-E televizyonunda yayımlanan Platform adlı programa katıldı. UZUN, programda Atilla ÖZSEVER ve Kerem ALKİN'in İş Güvencesi ve Kıdem Tazminatı Fonu ile ilgili sorularını yanıtladı.

Atilla ÖZSEVER- Geçen hafta Sayın Çalışma Bakanı Yaşar OKUYAN'ın başkanlığında üç İşçi Sendikası Konfederasyonu Başkanı ve Türkiye İşverenler Sendikası Başkanı toplantı yaparak, öğretim üyeleri tarafından hazırlanan iş güvencesi ve kıdem tazminatı tasarısı ile ilgili görüşme yaptılar. Fakat, sanıyorum, orada bir pürüz çıktı ve iş güvencesi tasarısının ve kıdem tazminatı tasarısının ayrı ayrı meclise gönderilmesi gündeme geldi.

Sayın UZUN, hocaların hazırladığı taslakta ne var, ne yok? İşveren kesimi olarak nasıl bir yaklaşım içersindesiniz? Bundan sonra ne olabilir?

Kerem ALKİN- Soruya çengel bir soru ekleyebilirmiyim? Şimdi efendim, bakanlık için üç, işveren kesimi için üç ve üç işçi sendikası konfederasyona da birer tane olmak üzere, toplam 9 tane öğretim üyesi tarafından temsil edilme yetkisi verildi. Dolayısı ile 9 öğretim üyesi genel olarak mutabakata varmışsa ve bu 9 öğretim üyesi de üç kesim tarafından seçilmişse, nasıl oluyor da taraflar bu yasa tasarısı üzerinde anlaşamadılar?

Bekir UZUN- Sayın akademisyenlerin ortaya çıkardığı, gerçekten çok değerli bir çalışma var.

Bu çalışma önemli değişiklikler içeriyor. Ancak buradaki uyuşmazlık, işveren kesimi ile işçi kesimi arasında. İşçi kesimi bugün, sadece iş güvencesi yasa tasarısının yasalaşmasını; kıdem tazminatı konusunun, 1475 sayılı iş kanununun tümünde yapılması düşünülen değişikliklerle birlikte ele alınmak üzere bilahare görüşülmesini istiyor.

İşveren kesimi de haklı olarak, iş güvencesi ile kıdem tazminatının çok ilişkili bir konu olması nedeniyle birlikte ele alınması gerektiğini, Kıdem Tazminatı Fonu Tasarısı ile İş Güvencesi Yasa Tasarısının birlikte parlementoya sevkedilmesini ve birlikte yasalaşmasını istiyor.

Kerem ALKİN- İşveren kesimi, "kıdem tazminatı, artık olmasın" mı diyor?

Bekir UZUN- Hayır. İşveren kesimi öyle bir şey demiyor. Benim tanık olduğum öyle bir şey söz konusu değil. İşveren kesimi sadece iş güvencesi tanınıyor ise, mevcut 30 günlük kıdem tazminatının zaten işletmelerin üzerinde büyük bir yük olduğundan bahisle, bunun makul bir düzeye indirilmesini, örneğin, 15 günle sınırlanmasını istiyor. Yoksa "kıdem tazminatı tamamen kaldırılsın" diye bir istek ve arzu söz konusu değil. İşçi kesimi ile işveren kesimi arasında menfaat uyuşmazlığı var.

Atilla ÖZSEVER- Efendim, bu fon meselesi ortaya çıktığında Sayın Baydur'la görüştüm. "Bu fon nereden çıktı?" diye. Sayın Baydur, "Bizim kıdem tazminatı fonu olarak, bir düşündüğümüz yok. İş güvencesi yasası çıktığı takdirde, o zamana kadar çalışanlar işten çıkarıldıkları takdirde, iş güvencesi ile

(2)

ilgili olarak, kıdem tazminatlarını işverenden alsınlar, ondan sonraki bölüm için de 15 gün olarak devam etsinler" dedi. Yani fon yoktu, fakat hocalar bu fonu getirdiler, şeklinde bir yaklaşım ifade ettiler.

Bekir UZUN- Sayın Baydur'un size söylediklerine ilişkin bilgim yok. Ama genel olarak, işveren kesimi kıdem tazminatı fonunun kurulmasını, oluşturulmasını istiyor.

Esasen mevcut yasamızda, 1475 sayılı İş Yasası'nın 14. maddesinde bir kıdem tazminatı fonu kurulması hükmü yıllardan beri var. Ama işlerlik kazandırılmamış.

Kerem ALKİN- Batıda örnekleri var mı?

Bekir UZUN- Batıda, belli ülkelerde örnekleri var. Esasen iş güvencesinin esasını teşkil eden ve 1994 yılında ülkemiz tarafından onaylanan 158 sayılı Kuruluşlararası Çalışma Teşkilatı Sözleşmesi'nde de kıdem tazminatına yer veriliyor. Yani, "kıdem tazminatı oluşturulmalı, çalışanların kıdem tazminatı bir şekilde korunmalıdır" diye.

Kerem ALKİN- Ama orada bir fon teklifi yok.

Atilla ÖZSEVER- Ama ülkeye göre değişen durumlar var.

Bekir UZUN- Her ülkenin kendine göre koşulları var. Ekonomik ve sosyal yapısı var. Buna göre ufak değişiklikler arzedebilir.

Kerem ALKİN- Şöyle özetleyebilirmiyim? İşveren diyor ki; "Kıdem tazminatı fonu nereden çıktı? İş güvencesi yasa tasarısı ile birlikte kıdem tazminatı eski usule göre devam etsin. Ama 15 günlük hesaplama üzerinden yapılsın." İşçi sendikası diyor ki; "Doğru, fon nereden çıktı? Ama ben işçi tarafı olarak kıdem tazminatımın 30 gün üzerinden hesaplanmaya devam etmesini isterim." Çalışma Bakanlığı diyor ki; "Ben mutlaka böyle bir fon getirilmesini istiyorum."

Bu şekilde diyebilirmiyiz, çok mu basitleştirdim?

Bekir UZUN- Basitleştirme de demiyelim, ama "tam doğru değil" diye ifade edeyim, isterseniz. Şöyle, işçi kesimi kıdem tazminatının muhafaza edilmesini istiyor, arzu ediyor. İşveren kesimi de biz iş güvencesini kabul edecek isek, kıdem tazminatı katlanılabilir bir düzeye çekilsin, 10 güne-15 güne çekilsin, ama makul bir düzeye indirilsin istiyor. İşveren kesiminin illa kıdem tazminatı fonu kurulsun ya da kurulmasın gibi ısrarlı bir tutumu da söz konusu değil.

Ancak kıdem tazminatı, mevcut yasamızda şu hali ile çok belirli koşullarda ödenebiliyor. Aslında çalışanların çoğu kıdem tazminatlarını büyük ölçüde alamıyor. Bir kişinin, kıdem tazminatını alabilmesi için; hizmet akdinin işveren tarafından feshedilmiş olması, işçinin ölmesi, kadın işçinin evlenmesi, erkek işçinin askerlik sebebiyle ayrılması,. bir de 16. maddeye göre hizmet akdinin haklı nedenle işçi tarafından feshedilmesi hallerinde Kıdem Tazminatı ödeniyor.

İşçi haklı nedenlerle, hizmet akdi feshedilirse kıdem tazminatı alabiliyor. İşletmenin batması, iflas etmesi halinde, işçinin kendi isteği ile işten ayrılması halinde ve buna benzer sebeplerle kıdem tazminatı alamıyor. Burada bir fon oluşturulduğu takdirde, işçinin hizmet akdi ne şekilde son bulursa bulsun, fonda birikecek tazminatını ilerde tamamen alabilsin amacı güdülüyor. Öyle sanıyorum ki, bu tasarıyı hazırlayan değerli hocalarımız ve akademisyenlerimiz, kıdem tazminatı ve iş güvencesi ilişkisi

(3)

yıllardır, çok yoğun bir şekilde tartışıldığı için , birlikte ele almanın gerekliliğine ve zorunluluğuna inandıklarından , kıdem tazminatını da yeni bir şekle kavuşturmak amacıyla kıdem tazminatı fonu tasarısını hazırlamışlardır. Çünkü bilmektedirler ki, işveren kesimi iş güvencesi ile kıdem tazminatının mutlak surette birlikte ele alınmasını istiyor. Amaç da işçi-işveren ve hükümet kesimi arasında üçlü bir uyuşmayı sağlamak.

Kerem ALKİN- Etkin çalıştırılması halinde kıdem tazminatı fonu zararlı olmayabilir. Yeter ki, havuzda birikecek olan para fonun büyümesi için şeffaf ve de finansal enstürmanlar tarafından çok doğru bir şekilde kullanılabilsin. Havuz ne kadar büyürse, o zaman bu fondan yararlanma koşulları ne kadar geniş olsa da bir zararı olmaz. Yani batıdaki gibi sadece hizmet akdinin işveren tarafından kesilmesi değil, işçinin kendi kendine işten çıkması durumunda bile ödeme yapabilecek bir fona kavuşabilir.

Atilla ÖZSEVER- Sayın UZUN, burada bir şey ifade etmek isterim. Şimdi, bir anlamda kıdem tazminatı memur ikramiyesine dönüştürülmek isteniyor. Fakat işçinin iş güvencesi memur kadar güçlü mü? Memur çok özel koşullar dışında işten çıkarılamıyor. Ama işçinin öyle bir riski var. Emekli ikramiyesine dönüştüğü takdirde memura göre, işçinin riskleri artıyor diye düşünüyorum.

Bekir UZUN- Kıdem tazminatı fonuna işçi kesiminden yönelen itirazlar iki temel nedenden kaynaklanıyor. Benim görebildiğim kadarıyla, bunlardan bir tanesi Türkiye'de -acıdır bunu söylemek, ama söylemek zorundayız- yıllardır uygulanan ve örnekleri görülen, çeşitli fonlar var. Bir çoğu battı, kapandı. Örneğin; Tasarrufu Teşvik kesintileri, 8 katrilyon birikti, ama bugün karşılığı yok. İşçi kesimi haklı olarak kurulacak bir fondan, pek yarar beklemiyor. O fonun da sonuçta biriken paraları ödeyemeyeceğini, bunların bir yerde çarçur edileceği endişesini taşıyor. Birinci temel neden bu.

Kerem ALKİN- Veya o zaman iyi çalıştırılacağına dair garanti istiyor.

Bekir UZUN- Evet. İnancı yok, güvenci yok. İkinci neden de, mevcut tasarı bu hali ile işçi kesiminin haklı tepkisini çekiyor. Bu haklılığa kişisel olarak ben de katılıyorum. Nedir o derseniz? Kıdem tazminatı fonundan, kıdem tazminatını alabilmesi için bir çalışanın, ya ölmesi, ya emekli olması, ya malulen emekli olması- işyerinde bir iş kazası veya meslek hastalığı geçirmesi-, ya da emekliliğe hak kazanamamasına rağmen toptan ödemeye Sosyal Sigortalar Yasası'nın 64. maddesi uyarınca hak kazanmış olması lazım. Diyelim ki, bir işçi 45 yaşına gelmiş, ama emekli olabilmesi için, S.S. Yasas'na göre 58 yaşını beklemesi lazım.

Burada böyle bir uygulama, kıdem tazminatının çalışanlara fiilen ödenmemesi sonucunu doğuruyor. Halbuki bugün hizmet akdi, kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde son bulan bir çalışan, hizmet akdinin son bulması halinde hak etmiş olduğu -içerdeki müktesep hak olarak- kıdem tazminatını öyle ya da böyle alabiliyor. Öyle sanıyorum ki hocalarımız burada, aktüerya hesapları ve fonun varlığını koruma kaygısıyla, sadece eski yasadaki hükme ve devlet memurlarına ilişkin uygulamaya bir paralellik kurmak, kıdem tazminatını adeta bir emekli ikramiyesine dönüştürmek amacı ile kıdem tazminatı fonundan geri ödeme yapılmasını sadece bu 4 hale münhasır kılmışlar ki, bu herhangi bir çalışan tarafından kabul edilebilecek bir husus değildir.

Kerem ALKİN- Burada iki çözüm kendini hissettiriyor. 1 ) Fonun iyi işletilmesi ve tüm talepleri karşılayacak şekilde hızla büyümesi için, garanti teşkil edebilecek olan bir yapı tarafından yönetilmesinin işçi kesimi tarafından görülmesi,2 ) Fondan yararlanma olanaklarının, olasılıklarının veya nedenlerinin arttırılması,genişletilmesi.

(4)

Bekir UZUN- Aslında bu konu şöyle ifade edilebilir; kendi istek ve iradesi dışında, işini kaybetmiş olan bir işçi, diyelim ki fona adına asgari üç yıl süreyle prim ödenmiş olması koşulu ile işini kaybettiği takdirde fona müracaatla orada kendi adına birikmiş olan kıdem tazminatının hiç olmazsa % 50'sini , % 75'ini alabilmeli. Yani oradaki parayı alabilmek için, yaşlılığını, 60 yaşını beklemek durumunda kalmamalı. Çünkü hepimiz biliriz ki, ekonomide de bu kuraldır, geç gelen para on para etmez.

Üstelik orada teknik bir sorun da var. Şöyle ki, fondan kıdem tazminatı alabilmenizin ilkesi, size fondan ayrıldığınız yıldaki son ortalama ücretinizden kıdem tazminatını hesap edip veriyor olmaları.

Diyelim ki, bir çalışan yüksek ücretlerle çalışıyordu. Ekonomik kriz oldu, 500 milyon lira ile çalışırken işini kaybetti, daha sonra 250 milyon liralık bir iş bulabildi. O takdirde arada, kendi adına yüksek ödenen primler kaybolmuş olacak. En son düşük ücretle verilen kıdem tazminatını almış olacak. Bu da kabul edilir bir şey değil. Bu sebeple mutlak surette fonun gerçekten işleyeceğinin, gerçekten yapısının

sağlıklı olacağının işçi kesimi tarafından görülmesi;

İkincisi de, işini kaybeden işçinin kıdem tazminatı fonundan dilediği kadar kıdem tazminatını alabilmesi şartının getirilmesi gerekiyor. Bu takdirde, o tepkilerin azalacağı inancındayım.

Aslında iş güvencesi sağlanır ise ki, işveren kesiminin, iş güvencesine "hayır" demesi söz konusu değil. Ben de kişisel olarak şuna inanmaktayım. Bu ülkede kayıtdışı sektörün önlenmesinin en önemli tedbirlerinden bir tanesi iş güvencesi yasasının kabul edilmesidir. Çalışanlar örgütlenebilirler, işyerlerinin yönetimlerine iştirak edebilirler, bugün bakıyoruz, bizim ülkemizde 10 milyon mertebesinde SSK'ya tabi olarak çalışması gereken insan var iken -tahminler bunlar- bugün sosyal Sigortalar kurumu'na 4.5 milyon çalışanımız prim ödemekte. Diğer 5.5 milyon insan nerede?

Kaldı ki, verginin tabana yayılması gibi, SSK priminin tabana yayılması ve tüm çalışanların sosyal güvenlik çatısı altına alınabilmesinin yolu da iş güvencesinin sağlanmasından geçiyor, diye düşünmekteyim.

Atilla ÖZSEVER- Bundan sonra ne olabilir?

Bekir UZUN- Henüz o konuda netleşmiş bir şey yok. İşçi kesimi de, İşveren kesimi de konuyu kendi aralarında henüz değerlendirme safhasındalar. TİSK de bu çalışmaları yapıyor. İşçi kesiminde de bunun değerlendirmeleri yapılıyor. İşçi kesimi "kıdem tazminatı bir şekilde kalsın da, önce bir iş güvencesi çıksın, sonra birlikte hepsini görüşelim" diyor. İşveren kesimi de "hayır, bu iki konu birbirleriyle son derece irtibatlıdır, birlikte yasalaşsın" diyor. Ama mutlaka bir uzlaşma yolu bulunacaktır, inancındayım.

Atilla ÖZSEVER- Bundan sonra hocalarla komisyonda biraraya gelme imkanı olacak mı?

Bekir UZUN- Hocalar aslında üzerlerine düşeni fazlasıyla yaptılar. Ben gerçekten çok değerli hocalarımızın tümüne bu ülkenin vatandaşı olarak teşekkür etmek istiyorum. Ortaya çıkarabilecekleri çalışmanın en güzelini çıkardılar. Çalışmaları her türlü takdirin ve övgünün üzerindedir.

Ben bunu söyleyebilirim. Gerisi taraflara kalmıştır.

Kerem ALKİN- Çok teşekkür ediyoruz. Çalışma hayatının bir boyutunu sizle birlikte değerlendirdik.

(5)

Referanslar

Benzer Belgeler

gg) İşe İade Davası Devam Ederken İşverenin İşçiyi işe Başlatmasının Davaya Etkisi: İşe iadesi devam ederken işveren işçiyi işe başlaması için çağrıda bulunur

Konuya ilişkin bir Yargıtay kararında ; Davalı işverence iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve sendikal nedenlerle feshedildiğini belirten davacı, feshin

Yapılan çalışmalarda genelde söz konusu kısıtların yalnız birini içeren problemler incelenmiş olup, az sayıda çalışmada ise stokastik talepli zaman pencereli topla

Türkiye’de 1999 yılında 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ve 2002 yılında da 4773 Sayılı İş Güvencesi Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte kıdem

Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak.. Irk,

• İster belirli, ister belirsiz süreli iş sözleşmesine göre çalışılsın, kanunda gösterilen hallerde kıdem.. tazminat

İncelemiş bulunduğumuz tezimizin konusunu “İş Güvencesi ve İş Sözleşmelerinin Bildirimli Fesih ile Sona Erdirilmesi” oluşturmaktadır. İnceleme üç

Başka bir anlatımla, işçinin fiilen işe başlama tarihi ile kıdem tazminatını gerektirecek bir sebeple (hayatını kaybetme, haksız yere işten kovulma, emekli olma, askere