• Sonuç bulunamadı

Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hazretlerinin 9 Ağustos 2011 Sohbeti,

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hazretlerinin 9 Ağustos 2011 Sohbeti,"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DİN ADAMLARINA

Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hazretlerinin 9 Ağustos 2011 Sohbeti, Destur ya RijalAllah, meded meded. As-salamu alaikum ya 'ibadAllah. M: Alaikum salam wa

rahmatullahi wa barakat. Dünyamız ve ahiretimiz mamur olsun. Cenabu Rabbul Alemin olan Mevlamız bizi razı olduğu kullarıyla beraber haşreylesin. Cenabı Mevlamız'ı tekbir edelim. Allahu akbar Allahu akbar la ilaha illa Allah Allahu akbar, Allahu akbar wa Lillahi l-hamd. Rasulu Kibriyası'na sonsuz salatu selam olsun.

Habibullah Serveri Kainat Efendimiz Kainatın Efendisi Rasulu Kibriya'ya sonsuz salatu selam olsun.

Şefkat şefaatını isteriz. Sonra cümle Enbiya, Evliyalar ki O'nun nurundan nur almışlardır, onlar da Allah'ın divanında daha dereceleri artsın. Onların berakatı bize de yetişsin, bu bu mübarek ayı hürmetine. Meded ya RijalAllah. Audhu billahi min ash-shaytani r-rajeem, Bismillahi r-Rahmani r-Rahim. Marhaban ya shahri s-siyam, marhaban ya shahri n-nur, marhaban ya shahri s-surur, marhaban wa marhaban. İlahi lütfun dünyayı tuttuğu mübarek ay marhaban. Bizim merhabalarımızı alırsın.

Ya mübarek Shahri Ramadan. Bereket isteyen Ramazan-ı Şerif'e hürmet etsin. Hayır bulmak isteyen mübarek Ramazan'a hürmet etsin. Sıhhat afiyet bulmak isteyen bu mübarek Ramazan ayına hürmet etsin. Genişlik isteyen, ferah ve sürur isteyen mübarek Ramazan ayına hürmet etsin, riayet etsin. Şeref isteyen bu mübarek aya hürmet etsin. Şeref giydirir Cenabı Allah. Ramazan-ı Şerif'in hürmetine ümmeti Muhammed'in kullarına şeref giydirir Cenabı Allah. Allah bize de nasip etsin.

Biz hakkını verip riayet edemiyoruz. Lakin ümidimiz odur ki, kazan dibinde bir şey kalırsa bize de olsun bir parça. Hey, melekutun kazanı boş kalmaz. Boş kalmaz. O kazandan bize de nasip verirler. Ey

Müslüman, bu mübarek ayda, bu mübarek aydan nasibini iste. Men olunmazsın. Mübarek Ramazan ayındaki nasibimizi ver ya Rabbi ol Habibi Ekrem'in hürmeti için. Böyle yalvar ve yakar. O sene gelen seneye kadar ne dert görürsün ne sıkıntı çekersin ne hastalık görürsün ne fakirlik çekersin ne zalimin zulmüne uğrarsın.

MashaAllah mübarek ay. Hoş geldiniz dinleyicilerimiz. Dinleyelim, ne yapalım? Her günün ayrı tecellisi var. Euzu Besmele'yi unutma. Audhu billahi min ash-shaytani r-rajeem, de. Şeytan senden uzak olsun.

Bismillahi r-Rahmani r-Rahim de. Melekutun kılıncıdır, elinde tutarsan görünen şeytanlar da senden eserlenir, ürker, yaklaşmaz. Öteki şeytanlar da Besmele-i Şerife'nin bereketine senin yanına yaklaşmaz.

Audhu billahi min ash-shaytani r-rajeem. Ya Rabbi, Sen bizi gözet.

(2)

Biz bizim maksadımız Sana kulluktur. Sen bizi yarattın, yoktan var eyledin. Varlığından da haberdar eyledin. Ve bize kulum kulum diyerekten şeref verdi Rabbimiz. Ey kullarım buyuruyor, labbayk de. Buyur ey Rabbim buyur, diyemiyor. Şeytana buyur diyor bu zamanın insanları da, Rabbisi'ne karşı buyur emri ferman Senindir Rabbim buyur emri fermanını tutalım, bize kuvvet ver. E işte bizim burada oturuyoruz birkaç söz söyletiyorlar bize. Biz resmi vaiz değiliz. Veyahut kendimizi alim diye takdim etmiyoruz.

Cenabı Hak isterse dağı taşı da konuşturtur, isterse ağaçları da konuşturur, isterse hayvanları da konuşturur. Emir ferman O'nda. Biz kendimiz konuşamıyoruz, konuşturan var madem söyleriz.

Konuşturmazsa bizi neyi söyleyeceğiz, bilmeyiz. Onun için Cenabı Mevla'dan afuv talep ederim. Allah beni affeylesin. Günahsız insan yok. Lakin tövbesiz insan çok. Hepimiz günahkârız. Cenabı Hakk'ın emrini hakkıyla tutamıyoruz. Cenabı Hak, Bana gelin dediği halde biz başka yere gidiyoruz.

İşte bu insanların çektiği ceza ve bela ve azap Cenabı Hakk'ı bırakıp başka yerlere koşturuyorlar. Cenabı Hak buyuruyor, ey kulum Bana gelin. Ne isterseniz Ben'de var. Sizi zaten yaratan Benim. Benim

hazinelerim dolu, her şey var. Beni bırakıp nereye gidersiniz siz? Nereye gidiyorsunuz? Çalışmakla ne elde edeceksiniz? Ben çalışmadan da size aklınıza, fikrinize gelmeyen hazineler veririm. Bana geliniz.

Sultanlar Sultanı Benim. Kainatı halkeden Benim, Rabbiniz Benim.

Nereye gidersiniz Benden başka? Kimden ümit beklersiniz? Cumhur reisinizden, baş vekilinizden, öteki vekillerden, beylerden, paşalardan, zenginlerden, bunlardan ne neyi ümit edersiniz bunlardan? Hak hık deyip de olduğu yerde kalır bunlar. Hak diyen başka türlü karşılanır Baba Eyub, baba Tahsin. Hık diyen başka türlü karşılanır. Son nefesinizde ya Hak diyeni alayla melaike karşılar. Bu Hakk'ın kuludur. Hak diyemeyen hık der. Hık dedi mi olduğu yerde boş çuval gibi kalır. Bu bir hatırlatmaktır.

Euzu çektik ya. Euzu çektiğimiz vakitte şeytan karıştıramaz. Hak sözü bozamaz. Hak diyeni şeytan mağlub edemez. Şeytanın işi gücü Hakk'ı bırakın. Ne diyelim? Hık diyelim. Allah Allah. E hıkta ne var be?

Hep hık diyenlerin arkasına düşüyorsunuz. Söylesene ya Ahmed Efendi. Bu insanlar Hak mı desin, hık mı desin? Cübbeli meşhur Ahmed Efendi Hoca. Bu, ona söylüyorum, konuşuyoruz. Ne için bu insanlar Hak demiyor da, hıkın arkasına düşüyorlar. Alıştırsana, öğretsene yahu.

Abdestin farzları kaçtır? Ramazan orucu ne vakit başlar, ne zaman biter? İğne yapsak orucumuz bozulur mu? Elimize bir diken batıp da bir parça kanasa acaba abdestimiz bozulur mu? E, hanım ile kucaklaşsam oruç bozulur mu? E bunları saçma sapan böyle şeyleri ne sorar sana? Bunların aklında ne durur da söylersin sen? Sen söyle, ey insanlar insanlar iki sınıftır, biri Hak diyen, biri hık diyendir.

Nasıl Ahmed Efendi öfkelenme yahu. Çok öfkelenme, seni severiz. Severiz. Çünkü kalbin açıktır. Kalbin temizdir mashaAllah. Onun için bir parça sana takılmak isterim bazı defa. Kızım sana söylerim, gelinim

(3)

Lakin benim serzenişte bulunduğum bir sürü din adamları var Türkiye'de. Bre lazlar, duydunuz mu hiç siz, evvel zamanda din adamı diyerekten bir tabir kullansın ecdadımız? M: Yok Efendim. ŞE: Ecdadımızın hep söylediği hoca efendiler, alim zatlar, şeyh efendiler, muteber kimseler. Böyle söylerlerdi. Şimdiki din adamı. Ne demek be o din adamı? Ne demek din adamı? Yani din adamı tin adamına benzettiniz. Tin nedir Ahmed Efendi? Arapça kelimedir Şeyh Efendi bu. Tin dediği vakitte, yani incirdir. İncirdir.

Binaenaleyh incir adamı mı yoksa tin? Tin midir, din midir? Din adamı diyorlar bunlar. Bre din adamı olmaz, hoca efendi olur, alim kimse olur, imam efendi olur, hoca efendi olur, denir. Şimdi batıp çıktı diyanetinden başlayıp hepsi neye yazıldı TC devletinde bunlar din adamlarıdır. Yaa. Bunlar İslam alimleridir diye söylemeye dilinize yakışmadı demek.

Din adamı diye tabir yok İslam'da. Alim kimseler var, alim adam. Alim hoca efendi, çok alim vaiz efendi.

Böyle, din adamı, din adamları var TC'de. Bunlar kapıları açar, kapıları kapar, bir cinsleri de var onların ki onların ismi nedir be şeyh baba Tahsin? Din adamları, bir tabirleri daha var onların din adamı diyor.

Türkiye'de hoca efendi kalmadı. Gözünüz aydın öyleyse, kabre girdiğinizde din adamı olmasa size telkin eden şaşıracaksınız ne cevap vereceğinizi. Bize alim hoca efendi lazım.

Kabre yattığımızda neler gelecektir başına ömründe ağzını açar mı senin, diyanet reisi veyahut din adamları söylesin ey müslümanlar. Ey müslümanlar bugün dünya, yarın ahirettir. Bugün dünyanın üzerinde dolaşırsın, süslü elbiseler giyersin, ziynetler takınırsın, lakin yarın din adamlığı geçmeyecek.

Ziynetin geçmeyecektir. Bugün dünyanın üstlerinde koşturursun, dolaşırsın, lakin yarın, yarın seni tabutun içinde getirecekler, nasibin varsa ona da, bir çukura gömeceklerdir.

Demeyesin beni de din adamıyım. Telkin edesin şeye, ölüye. Diyesin ki Rabbin kim? Şeyh Efendi biz böyle şeyleri bilmeyiz, biz din adamlarıyız. Din adamı. Biz hoca değiliz ki, böyle şeyleri bilelim. Biz din adamlarıyız. Din adamı camilerde gider, kapısını açar, penceresini kapar, elimize mikrofonu alır ve içerisinde onu okuruz, milletin başını ağrıtırız bağıra çağıra. Biz din adamıyız.

Herifler bıkar, usanır bir sürü saçma yazı. Bizim vazifemiz hoparlör denilen makinaya üfürmektir. Bunda da diyor din adamları, mevlevilere bir benzeyiş vardır, mevleviler, laz uşağı nedir mevlevilerin çaldığı be?

M: Ney. Ney çalar onlar. Ney çaldığı gibi biz de elimize hoparlör denilen bir yeni icat düdük alırız ki bizim sesimiz bir derecedeyse halk anlayamazsa ikinci dereceye koyarız bu hoparlörü koyarız, daha hızlı çıkar, nihayet bakarız ki millet sinirleniyor, toplanıyor, bunları teskin için üçüncü dereceye çıkarız, ki camilerin kubbeleri inlesin ve ahali korksun ki ses çıkartmayalım, bizim din adamları hızla hoparlörle konuşuyor, bağırıyor, ansızdan bu caminin kubbesi başımıza yıkılmasın diye seslerini çıkarır fakirler otururlar oldukları yerde.

(4)

E şimdi din adamlarımız sosyetik olmuşlardır. Ütülü pantolonlar, boğazlarında hristiyanların haçını temsil eden kravatlar, takımlar, sinek kaydı traşlar, başlarında tuvaletler, ellerinde yüzüklerdi ve ondan sonra yüzükleri bırak Şeyh Efendi ne söylüyorsun yüzükleri yahu? Ellerinde kollarındaki saatlere bak sen.

Saate de ara sıra böyle de bakıyor gösteriyor ki altın kaplama veyahut gümüştür saatlerimiz dikkat ediniz.

Bu tertiple ahir zamanda müslümanlar yollarını şaşırırlar.

Şaşırdıkları vakitte kabre konulduğunda melaike soracak, imamın kimdir? İmamımız yoktu bizim. Din adamımız vardı. Çağır din adamını bakayım gelsin buraya. Ne öğretti size? Bize nota üzerine kıraatı talim eyledi ve askeri nizam ile içeri gireceksiniz, birinci safı dolduracaksınız, omuz omuzlara yetişecektir, kısa boylular arkaya, uzun boylular ileri gidecektir. İmam sesini yükselttiği vakitinde dinleyesiniz, duyasınız, anlayasınız diye orada imam efendinin önüne beş tane hoparlör konmuştur.

Ses çıkarmayacaksınız. Aman kulaklarımız demeyesiniz, aman kuyruklarımız demeyesiniz, aman boyluklarımız demeyesiniz, karmakarış etmeyesiniz. Aman yahu Ahmed Efendi böyle işleri hiç e bu modern din anlayışımızdır. Biz eskiyi bıraktık, yeni icatların içerisinde dinimizi yeni bir hüviyet ve kimlikle bu insanımıza öğretmek davasında ve kaygısındayız. Dinle bakalım ne diyor o kürsüde oturan sinek kaydı traşlı ve başındaki fesi de bir parça eğri koyup daha heybetli olur muyum diyerekten oturan zata bak oraya, ne söylüyor sana?

E söylediği bir şey yok yahu. Sor kendisine, türkü söyler mi. Türkü söylemesini... İlahi okur mu? E sorduk da dedi ki bize, biz ilahi okumayız, biz modern din adamlarıyız, binaenaleyh biz türkü ve şarkı

söyleyebiliriz çalgıcıların refakatında. Milleti uyandırmak için. Bizim yolumuz yenilik yoludur. Biz eskiye takılmış insanlar değiliz. Biz Müslümanlığı böyle anlamışız ve böyle anlatırız. Kabul etmeyen kimse buradan isterse Çin'e gitsin, isterse Maçin'e gitsin.

Bizim şimdi 21. asırda din anlayışımız modern hocalarımızla bütün dünyaya yayılacaktır, bütün dünya şaşıp kalacaktır, hatta içerisinde düşüp bayılacaklar olur ki bayıldığı vakitinde ayıltacak adam da bulamayacağız. Ne oldu diye sorulursa oruç keyfidir, şimdi birader oruç tutmuş herifi oruç tutma değil, baştaki okuyan adamın sesinden bayıldı herif. Karadenizliler nasıl sizin hocalarınız be? Beğeniyor mu?

Yenilik istiyoruz. Hayır biz yenilik diye bir saçma sapanın arkasında gidemeyiz.

Her yenilik şeytandandır. Söyle bunu Ahmed Efendi. Her yenilik ki bu millete aşılamak istediler, öğretmek istediler ve giydirmek istediler ve okutmak istediler, hepsi şeytandandır. Hiç birisi Rahmani değildir. Çünkü bir memleket ki Kur'an-ı Kerim okutmaz, her şeyleri şeytandandır. İster beğen, ister beğenme. Söylesene bunu Hak. Hak sözü söylesene Ahmed Efendi, Cübbeli Ahmed Efendi.

(5)

Her gece bir mevzu konuşacağına, böyle mevzuları konuş, isterse benimle telefonla konuş, telgrafla konuş, cevap vereyim ben sana, iyi cümbüş olur. İyi cümbüş olur o vakit. Karadenizliler ona çok

meraklıdırlar. Çünkü onlar derler ki bizden anlayışlı bir cemaat TC cumhuriyetinin içerisinde yoktur. Biz en anlayışlılarıyız, binaenaleyh, Ahmed Efendi hocanın söyleyeceği her yeni tertibatı da anlarız, kör edersiniz. Yanından geçmezler. Nasıl yanından geçmez yahu?

Bize her gün bu şeylerde şeytan dolabı denilen o sinema aletinin içerisinde bize telkin olunan nedir? Ey eski kafalılar, eski kafayı bırakacaksınız, yeni kafalı olacaksınız. Eski anlayışınızı bırakacaksınız, yeni anlayışa...Eski anlayış dediğin nedir? Eski anlayış, yani dinimiz değil mi? Dininiz, tininiz ne olursa. Bu bu zamana göre din anlayışını size öğretecek biz fakülteler açtık. Ve ondan mezun olan kimseleri kimisini doktor, kimisini eczacı yaptık. Kimisini çalgıcı, kimisini derviş yaptık.

Dervişliğin yanından geçmez. Neyin dervişi yahu? Derviş değil, devrildi herif de onun için derviş

demişler yahu. Berekat bu devrilme meselesi laz uşaklarını pek algılayamıyor. O da nedir ya Şeyh Efendi?

Algılıyor diyor. Neyi algılıyor be? Algılama diye bir şey var mı? Var. Ne veznindedir? Algılamak, alkışlamak veznindedir, binaenaleyh ikisi bizim ileri gittiğimizin şahitleridir. Alkışlayacaksın. Ne için? Algılandığın vakitte. Algılanmasan sen de öküz gibi oturursun orada.

Bir şeyden anlamazsın. Algılandın gibi göstereceksin, alkışlayacaksın. Algılanmak alkışlamak vezninde Arapça'da eskiden böyle telakki ederlerdi, şimdi de biz en yeni tedrisat usulleriyle Avrupa'daki

manastırların ve kiliselerin tertibatını karıştırıp, araştırıp baktık ki bu insanları algılayan veya ayıplayan veya ayılaştıran ne tertibat varsa biz de onları tatbik edelim diye uğraşıyoruz sen de gelip karıştırıyorsun Ahmed Efendi, böyle şey olur mu, olmazdır, şudur, budur.

Yahu biz, biz ileri bir toplumuz ve toplum her şeyden algılanmalıdır. Yeni bir, yeni bir sosyetik, sosyetik diyor. Sosyetik hayat diyeceğine süslü hayat desen be. Sosyetiği kim anlar? Sosyetiği anlarsın yoksa süslü be kayyazlar, ha? Sosyetik hayatımız için en uygun din şeklini biz çiziyoruz ve eşsiz milletimize talim ediyoruz ki biz eskiden uzaklaşalım, yenilikle yeni hale gelelim. Kendilerini yeni hastalığı tutsun bu yenilik taraftarlarının. Nasıl yahu? İşte bunlar da var.

Böyle bir mesele söyleyeceğiz Ahmed Efendi'ye karmakarış ettik bu söyleyeceğimiz sözün üzerine Ahmed Efendi darıldı dediler bana. Yahu ne darılacaksın söylediğimiz söz tamam, yüzde yüz tamam sözdür. Yani kimse itiraz edemez. Biz birinci sınıf sosyetik hayatı temsil eden sınıfı tatmin etmek için böyle güzel sözler, tabirler kullanıyoruz.

Ki abusül vecih oturursa insanlar yani yüzü, gözü asık Karadeniz'de gemisi batmış laz gibi, kaz gibi oturduğu vakit bir parça bunların zevkini okşamak için böyle güzel tabirlerle bana tebrik telgrafları geliyor, laz uşakları yaşa. Şeyh Efendi biz seni yaşlandı, bunadı derler ama haşa ki bunamış olasın.

(6)

Sana bunamış diyenler, her birinin cebinden yüz tane çıkarırsın. Yaşa ya lazlar laz uşakları. E bizim de ecdadımız lazdır be. Nasıl, akıllıyım tabi. Hem birinci sınıf akıllıyım. Kim isterse gelsin imtihan olalım. Var mı çıkacak? Bütün Türkiye'de kim isterse gelsin imtihan olalım. Ya o bana öğretecek ya ben ona

öğreteceğim. Gel buraya, kalk bakalım yukarıya. Ey kefenine sarılmış kişi kalk dur. Sana soracaklarımız vardır. Soracaklarımıza cevap veresin.

Siz nereden geldiniz? Nerelisiniz? Biz gökyüzünden inen Allah'ın kullarıyız. Yaa. Gökyüzü diye bir şey mi vardı? Yahu sen hiç tayyareye binmedin mi? Bindik ama gökyüzünde sizin gibi adam görmedik ki. Hiç görmedik. Ya şimdi iyi bak beni göresin. Sana kaç tane sual soracağız. Sorayım sana ki bu soruyu dünyadaki ilim adamlarına soruyorum. Sorduruyorum. Diyorum ki bu dünya nerede duruyor. Ne profesörü ne modern din adamı ne ilahiyat mezunları cevap veremiyor.

Soruyorum. Dünya nerede duruyor? Bir tanesi bana dedi boşlukta durur. Boşluk ne demektir? Boşlukta bir şey, dünya boşlukta mı durur? Acayip. E nereden gelip de kondu be o dünya boşluğa? Söylesene bana. Ondan sonra diyor, bizim bildiğimize göre dünyanın atmosferi varmış, yani dünyanın at koşturtacağı bir yer varmış gökyüzünde. Sonra ne oluyor onlar?

İşte o boşlukta duruyor, diyor. Dünya boşlukta. E boşluk nedir oğlum? Şeyh Efendi boşluk şimdi dünyamızın etrafını bir gaz sarıyormuş, gaz tabakası. Ki o tabakaya ne derler? O tabakaya hava tabakası diyor. Veya atmosfer diyor buna. Bu atmosfer de nedir? Dünyayı saran bir gaz tabakasıdır. O gaz neredendir be? Hava gazıdır? Ne gazıdır be, hava gazı? Nerede hava gazı oraya çıkacak be? Ne gazı söylesene. Ha Ahmed Hocam ne gazıydı ya o? Ne gazı ha? Gaz dediğin vakitinde işte gazdır.

E gaz bir de ördeğin kardeşine derler kaz. Laz vezninde gaz. Ne yapacağız şimdi bunu? Beceremiyoruz bu meseleyi. Bu gaz nereden çıktı? Peki. Diyorlar ki Ahmed Efendi, bu dünyanın etrafında 70 kilometreye kadar bir gaz tabakası varmış. İnanır mısın sen? E ne halt edelim Şeyh Efendi inanmayalım da? Herifler söylüyor. E neyle ölçtüler be? İple ölçtüler? saatle ölçtüler?

Neyle ölçtüler ki bunu söylüyorlar, dünyanın etrafında bir gaz tabakası var diyor. Bu bildiğimiz gaz mı, ocakta yaktığımız yoksa derelerde yüzen kaz mı? İşi berbat etti ki. Kaç tane gaz oldu be? E bir gaz hava gazı diyor, ha, hava gazı. E bize hava gazını parayla satarlar bu herifler. Halbuki yukarıda çok, hava gazıysa yukarıda çok. İndir millete beleş dağıt, rahat etsin millet. Ne gazı be bu? Gaz tabakası var diyor.

Acayip. Yani buz tabakası gibi taş mıdır toprak mıdır be bu?

Sorma Şeyh Efendi bunun ne olduğunu. Derler ki elli, altmış, yetmiş kilometre kalınlığı varmış bu şeyin, gaz tabakasının. Peki. Hadi öyle olsun böyle olsun. Ahmed Efendi anlar maşaAllah. Ahmed Efendi söyle bakalım, bu 70 km gaz tabakasını ötesinde ne vardır? Valla Şeyh Efendi bu mesele boşluktur diyor. E

(7)

Bizim okuduğumuz işte gaz tabakası. E gaz tabakasının ötesi, madem 60, 70 km kabalığı var. Ondan ötesi nedir? Ondan ötesi boşluktur diyor. Boşluk? E boşluğun içine bizim dünya nasıl durur ya? He? Valla boşluğun içine düşse İnini, tinini bulamazsın. Deme yahu Hoca efendi böyle şeyi ne sorarsın bize? Bunu bizim profesörler bile bilmez. Bilmez ama zırzırları vırvırları çoktur.

Allah'ın kudreti vardır demeye utanıyor o akılsızlar. Desene be. Bundan ötede Allah'ın kudreti vardır.

Boşluk diye bir şey yok. Boş olsa patadak başına düşecek dünya. Bu Allah'ın kudret denizidir. Onun içinde yüzüyor demeye utanıyorlar. Utanmaz herifler. İşte onun için aşıklar ne söylemiş, ne demiş? Cehalet tuttu cihanı, sorsalar bilmez imanı. Bu haline geldiler. İman meselesidir bu, soruyorum. Ki dünyanın atmosfer tabakası 70 veya 80 kilometredir. Gazdır etrafı.

Peki bu gazın ötesinde ne var? Valla Şeyh Efendi bu lazlar diyor ki gazın ötesinde ördek var. Ha! Ördek?

E işte kaz bu taraftaysa, ördek de o taraftadır ya. Ne söylersin bize bu meseleyi? Tövbe astagfirullah.

Tövbe astagfirullah. Peki, ama ne kadar ördek ister ya burası? Valla lazlara sor. Lazlar bu işin erbabıdır.

Gazları biliriz diyor lazlar. Lakin gazdan öteye ne olduğunun farkında değildik, şimdi senden öğrendik ki gazın ötesinde laz, lazın ötesinde ördek. Tövbe astagfirullah, amma iş.

Yahu Ahmed Efendiyi şaşırttık bugün çok mühim meseleler söyledik, söylettiler bize. Sen de

dinliyorsun. Dinle, cevap ver. Cevap ver. Desene bre cahiller de onlara şu, Allah'ı inkar eder haşa. Allah'ın kudreti var. Allah'ın kudretinin içinde duruyor, dönüyor, koşuyor desene. Söyle onlara. Söyleyemezsen dilin tutulsun, ömründe söyleyemezsin. Aman ya Rabbi, tövbe ya Rabbi.

İşte böyle böyle ne yapalım, Ramazan günü iftar vakti de geldi, karnımız da acıktı, bakalım gidelim soralım ne pişirdiler bu gece. Bu gece ya hamsi diyor bu lazlar veyahut kaz. Dedim ki hamsiden bıktık, bırak hamsiyi. Kaz kestiler mi? Lazlar kaz kesmez. Ne keser? Deve. Bre lazistanda hiç deve görüldü mü? E ne bilelim biz? Derler ki ziyafet verdiklerinde deve boğazlarlarmış. Yok yahu. Bunu da hiç duymadık.

Aferin yahu laza. Öyleyse iyi olduğumda gideyim de orada iftar edelim, çünkü, çünkü deve eti diyor, insana çok yararmış. Nereye yarar yahu? Bre sorma be. Ahmed Efendiye sor, aşağıya yukarıya taktı. Bu şey bu yarar diyor o. Nasıl? Nerede bulacağız şimdi deveyi şeyde lazistanda? Tövbe astagfirullah. Bugün de böyle geçti alhamdu Lillah, akşam oluyor. Karnımız zil çalıyor, ne yemek yaptılar diye, Allah aç koymasın, açık bırakmasın bizi.

Bir teselli kabilinden bize söylettiler bu gibi meseleleri, düşünsün millet. Ben yanlış söylediysem doğrusunu onlar söylesin, yazsınlar, biz de bakalım öğrenelim. İlim beşikten mezara kadardır. Biz de bildiğimizi söyledik. Onlar da çıksın, söylesin bildiklerini. Aferin size laz uşakları. Benim ecdadımın memleketi onlarda. E seviniriz dinlerlerse.

(8)

Dinlemezlerse yuh olsun, ervahlarına diye çağıracak melaikeler, ben karışmam. Tövbe ya Rabbi tövbe ya Rabbi tövbe astagfirullah. Şükür ya Rabbi, şükür ya Rabbi, şükür alhamdulillah. Bizi aciz bırakma ya Rabbi. Senin yoluna davet etmek için Senin has kullarını gönder, kaldı, dünyanın işi bizim gibilere kaldıysa ooo aman ya Rabbi, tövbe ya Rabbi. Ne yapalım?

Vaaz edenler daha iyiyse onlar da iyi, dinle. Anlamazsan gel bana, benim meclis iyidir. Anlaşılır. As- salamu alaikum wa rahmatullahi wa barakatuh. M: Wa alaikum as-salam. Allah size güzel günler göstersin. M:Hep beraber inshaAllah. ŞE: İman ile yaşayalım, iman ile dünyadan çıkalım. M:Amin. ŞE:

Fatiha Allah bizi affeylesin.

Video Link: http://saltanat.org/videopage.php?id=1231&name=2011-08-09_tr_DinAdamlarina.mp4

Referanslar

Benzer Belgeler

Altın dediğimiz gibi çarşıda soğan sarmısak almak için cebine altın koyup da giden var

Şeref insandadır ve insanın ayakta duruşu Cenab-ı Hakk'ın Allah ismi celalinin ilk harfi elif gibidir?. Hepsi

Birinci grup ki Yüce Allah'ın sonsuz cömertliği ile onlar için hazırlanmış cennetlere kavuşmuşlardır.. Onlar orada olacaklar, ve diğerleri (ikinci grup) Yüce Allah'ın

Bütün Peygamberlerin Ahir Zaman Nebi'sinin emri: "Ummu Khayran" Hayrı yayınız diyor.. Hangi hükümet var

Duvar gazetesinde resimleri asılan efendim, gazetelerde, baş yerde isimleri resimleri görülür, bunlar büyük değildir.. Büyüğü

Sen emreyledin, biz "fes'av fi talebi rızk." Rızkını toplamak için yürü dedi Cenab-ı Allah?. "İnne ardî vâsiatun fe iyyâye fa'budûn." Cenab-ı Hak buyuruyor,

Gökyüzüne böyle dikmiş olan, efendim, beş para kıymeti olmayan, havası on para etmeyen silahlar için çok havalıdır diyor.. Diyormuş, Şimal Guriya

Şükürler olsun bize Habibi'ni alemlerin iftiharı olan Habibi'ni (sav) bize gönderdi bize talim için.. O Peygamber, ilmin şehri