• Sonuç bulunamadı

Onur Yürüyüşü yasak tanımadı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Onur Yürüyüşü yasak tanımadı"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TEKSTİL İŞÇİLERİNDE TÜBERKÜLOZ ARTIYOR

n Merdiven altı ve havasız yerlerde çalışan tekstil işçisi kadınların yarısında tüberküloz gözleniyor.

n Bir kadın akşamları “Yemek yaptığını” söylediği tence- rede su kaynatarak çocukları oyalamak zorunda

kalıyor.

n Bodrum’da diyabet hastası bir çocuğun evinde buzdolabı

yok. İlaçlar komşunun buz- dolabına saklanıyor. s.2

YOKSULLUK ÖMRÜ KISALTIYOR

n Çocuk ölümlerinin üçte biri yetersiz beslenmeden kaynaklanıyor.

n Varsıl ailelerde ortalama yaşam süresi yoksul ailelere göre 10-15 yıl daha fazla.

n Aşılar ücretsiz olmasına rağ- men yoksul aile çocuklarında tam aşılılık oranı yüzde 57.

n Kadınların yüzde 37’si hijyenik pede erişemiyor.

Zamlar nedeniyle pedi paketle değil tek alanlar var. s.2

MMK Metalurji, İSDEMİR, İskenderun Gübre, Befesa Metal, Ata- kaş Metal... Hatay’daki fabrikalarda çalışan işçilerin aldığı en fazla ücret yoksulluk sınırının yarısı civarında... TİS süreçle- rinde sendikacıların patronu değil, kendilerini ikna etmeye ça-

lıştığını belirten işçiler, “İnsan onuruna yaraşır ücret hakkımız.

Bu da yoksulluk sınırının altında olmamalı” diyor. s.4

emek evrenseldir

G Ü N L Ü K

www.evrensel.net

27 Haziran 2022 PazartesiuYıl: 21uSayı: 7599uFiyat: 3 TLFiyat: 3 TL

Arap Coğrafyasında

GEÇEN HAFTA

BARTIN, KASTAMONU VE OSMANIYE’DE BARTIN, KASTAMONU VE OSMANIYE’DE DERELER TAŞTI, EV VE IŞYERLERINI DERELER TAŞTI, EV VE IŞYERLERINI SU BASTI, KÖPRÜLER YIKILDI SU BASTI, KÖPRÜLER YIKILDI ss.12 .12

Onların da yüzmek hakkı

DIYARBAKIR’da ücretli havuza gi- demeyen çocuklar, yazın kavuru- cu sıcağında serinlemek için An- zele suyuna bırakır kendini. An- cak çocukların burada boğulma tehlikesi geçirmesi aileleri tedir- gin ediyor. Aileler, ücretsiz, sağ- lıklı ve güvenli havuz istiyor. s.8

BIN SELMAN’IN ZIYARETI VE ERDOĞAN’IN ITIBARI s.10

ONLARCA MÜLTECİ ÖLDÜ

İSPANYA’nın, Kuzey Afrika ülkesi Fas top- raklarındaki sömürgesi Melilla’da, Fas-İspanya sınırındaki çitleri aşmaya çalışan yüzlerce mülteci şiddetle karşı- laştı. En az 37 mülteci yaşamını yitirdi.

Katliam İspanya’da büyük yankı uyan- dırdı. Birçok sosyal ve siyasi örgüt pro- testo çağrıları yaptı. Ölen mülteciler için bazı mahallelerde mumlar yakıldı.

‘KATİL, GÖÇ ANLAŞMALARI’

İSPANYA hükümeti mültecileri “Ülkenin egemenliğine saldırmakla” suçladı. Or- tak açıklama yayımlayan Fas ve İspan- yol insan hakları örgütleri ise “katil”in AB göç politikaları ile Fas ve İspanya arasındaki göç anlaşması olduğunu vurguladı. Fas İnsan Hakları Örgütü (AMDH) de, “Göç politikalarının korkunç bedeli!” diyerek tepki gösterdi. s.9

FAS-İSPANYA SINIRINDA MÜLTECİ KATLİAMI

Göç politikalarının korkunç bedeli!

Elleri kelepçelenerek yerde bekletilen mülteciler (Fotoğraf: Fas İnsan Hakları Derneği Nador Şubesi)

Fotoğraf: AA

EKONOMİYE BİR NORM DAHA: ‘RAHMANİ’LİK!

BAKAN Nebati, sözcüsü ve seçkin bir mensubu olduğu sermaye sınıfının hat- ta onun bir kliğinin çıkarını savunmayı

“rahmanilik” düzeyine yükseltiyor. Ser- mayenin çıkarlarını savunmayanları ise şeytanın hizmetinde olmakla suçluyor!

İhsan Çaralan’ın yazısı sayfa 3’te

Fotoğraf: @dragoneslvpies/Twitter

Yoksullaşma sağlığı tehdit edi yor yor

Sağlık örgütleri İstanbul’da yoksulluk ve sağlık ilişkisini masaya yatırdı. Saha araştırmalarına göre

ilaca ulaşamamaktan yetersiz beslenme ve barınamamaya kadar pek çok sonucu olan yoksulluk

arttıkça sağlık sorunları büyüyor, ömür kısalıyor.

PROF. DR. PALA: SORUN KAPITALIST SISTEME VE SAĞLIK POLITIKALARINA

ITIRAZ ETMEDEN DÜZELEMEZ s.2

‘İNSAN ONURUNA YARAŞIR ÜCRETLER HAKKIMIZ!’

PROMETEON IŞÇILERI: ÇALIŞSAK DA YAŞAM BIZE HAYAL OLUYOR s.5

x

x

x x

x

x

x

Bakanlık giderleri rekor kırdı

2022 yılının ilk altı ayında elektrik, doğal gaz ve akaryakıta art arda gelen zamlar nedeniyle bakanlık- ların enerji giderleri de rekor oranda arttı. 9 bakanlığın ek büt- çesi 6 milyar 303 milyon. CHP’li Akın “ Zamlar bakanlık bütçele- rini de iflas ettirdi” dedi. s.7

ÇOCUK KİTAPLARI LİNÇ KURBANI

BİR erkekler kurulu olma özel- liğiyle de bilinen bir kurul, iktidar medyasının kam- panyası üzerine, Türkiye’de ve dünyada yıllardır oku- nan kitapları bir anda ‘mu- zır’ ilan ediyor. Elleri değ- mişken, iktidar basınının köpürttüğü haberlerde geçmeyen ‘Cesaret ve Korku’,

‘Diktatörlük ve Demokrasi’, ‘İyi ve Kötü’, ‘Beden ve Akıl’ da muzır ilan ediliyor. Neye göre?

Fatih Polat’ın köşesi sayfa 7’de

Fotoğraf: Dilan Temiz/Evrensel

Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel

Fotoğraf: Evrensel

Onur Yürüyüşü yasak tanı tanımadı madı

ENGELLEMELERE RAĞMEN YÜRÜDÜLER

LGBTİ’LER, tarikatların linç çağrılarını, nefret söylemlerini ve valilik ya- saklarını tanımayarak birçok ilde onur yürüyüşleri gerçekleştirdi. 20.

İstanbul Onur Yürüyüşü’nde yüzü aşkın kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında gazeteciler de vardı. LGBTİ’ler engellemelere karşı

“Vardık, varız, var olacağız” dedi.

GEZİ DİRENİŞİNE SELAM

İSTANBUL ve İzmir’de engelleme ve gözaltılar karşısında geri adım atma- yan LGBTİ’ler gerçekleştirdikleri basın açıklamaları ile hayatın her ala- nında uygulanan ayrımcılığı protesto etti, eşitlik istedi. Gezi direnişine selam gönderilen İstanbul’daki açıklamada “Ayrımcılığa, nefrete ve şiddete karşı direnişimiz sürecek” denildi. s.3

(2)

2 7 H a z i r a n 2 0 2 2

P a z a r t e s i

evrensel 2

haber@evrensel.net

haber

GÜNLÜK

evrensel

Günlük Yaygın Süreli Gazete

Bülten Basın Yayın Reklamcılık Tic. Ltd. Şti. Adına Sahibi:

Kürşat Yılmaz Genel Yayın Yönetmeni:

Fatih Polat

Yazı İşleri Müdürü:

Erdi Tütmez Sorumlu Yazı İşleri Müdürü:

Görkem Kınacı Haber Müdürü:

Cem Şimşek

Yönetim Yeri: Adres: Mehmet Akif Ersoy Cad. Mehmet Çıbıkçı İş Merkezi No: 2 K: 2 İşyeri No: 21 Şirinevler/B.Evler-İSTANBUL Tel: 0212 909 48 01 Fax: 0212 654 15 04 Dağıtım: Turkuvaz

Dağıtım Pazarlama A.Ş. Banka Hesap No: Bülten Basın Yayın Reklamcılık Tic. Ltd. Şti.

TEB Yeşilköy Şubesi IBAN: TR83 0003 2000 0540 0000 2600 57

günlük

evrensel

’i bayinizde bulamıyorsanız Bayinin unvanını ve bayilik numarasını

dağıtım servisimize bildirin, gazetenizi bayinize ulaştıralım.

0.850 302 20 67 dagitim@evrensel.net

27 Haziran 2022 Pazartesi / Sayı: 7599

YAŞAMIN İÇİNDEN

Kovidde yeni dalga uyarısı

KORONAVİRÜS salgı- nında ilk aşıyı duyuran Prof. Dr. Uğur Şahin yeni bir virüs dalgası için uyarıda bulundu.

Şahin “Çok olaylı geç- meyecek bir sonbahar ve kışın bizi beklediği- ni söyleyebilirim. Ama şunu da belirtmek lazım ki yeni bir dalga da kapıda ve bu dal- ganın zararsız olacağı- na dair elimizde bir garanti yok o yüzden hazırlıklı olmakta yarar var” dedi.

(İSTANBUL)

Omicrona karşı yeni aşı

PFIZER-BioNTech, güncellenen koronavi- rüs aşılarının omicron varyantına karşı orijinal aşıdan daha yüksek bağışıklık tepkisi gös- terdiğini açıkladı. 56 yaş ve üstü 1200’den fazla yetişkinde 30 ve 60 mikrogram olmak üzere iki farklı doz seviyesi test edildi.

Aşının omicron var- yantına karşı orijinal aşıdan daha yüksek bağışıklık tepkisi gös- terdiği bildirildi.

(MAİNZ)

Maymun çiçeği açıklaması

DÜNYA Sağlık Örgütü (WHO) maymun çiçeği salgınının şu anda

‘küresel bir halk sağlı- ğı acil durumu’ oluş- turmadığını, ancak daha fazla yayılmayı kontrol etmek için

‘yoğun müdahale çabalarına’ ihtiyaç olduğunu belirtti.

(BERN)

Yasmin için destek çağrısı

9 AYLIK olan SMA Tip 1 Hastası Yasmin Elif için ailesi ilaç kampan- yası sürdürüyor.

Ekmek ve Gül Kadın Korosu, Grup Pencere ve Lol Doğaçlama Tiyatro Grubu kam- panyaya destek topla- mak ve kampanyayı yaygınlaştırmak için Seyhan Belediyesi Yaşar Kemal Kültür Merkezinde sahne ala- rak destek çağrısı yaptı. (ADANA)

Ankara: (Birkan Bulut) Karanfil Sokak, No: 11/16 Kızılay Tel: (0312) 4194480 Faks: 4194483 İzmir: (Özer Akdemir) Oğuzlar Mah. Gaziler cad. No: 133 D:701 Kapılar Tel: (0232) 4457020 Faks: 4845755 Adana: Cemal Gürsel Caddesi Ali Hikmet İş Hanı Kat:2 No: Tel-Faks: (0322) 3631016 Diyarbakır: Yenişehir Mah. Ali Emiri 5. Sokak Ademoğlu Apt. No: 8 D:

7 Yenişehir Tel: (0412) 2282613 Almanya/Köln: (Serdar Derventli) Tel: (0049) 2215108970-71 / 2219131271 Faks:

2219131269 Fransa/Paris: (Yıldız Eren) Tel: (0033) 148240473 Faks: 142469227 İngiltere: Tel: (0044) 2072758440 Faks:

(0044) 2072757245 İstanbul Baskı: Kuzey Veb Ofset San. Tic. Ltd. Şti Tayakadın Mah. Yassıören Cad. No:75/1 Arnavut- köy/İstanbul Tel: 0212 682 61 62 Adana Baskı: Arslan Güneydoğu Gazetecilik, Matbaacılık ve Kağıtçılık A.Ş. Yeni Doğan Mh. 2108 Sk. No: 18/A Yüreğir/ADANA Ankara Baskı: Arslan Güneydoğu Gazetecilik, Matbaacılık ve Kağıtçılık A.Ş. Saray Osmangazi Mh. Sütçü İmam Sk. 2108 Sk. No: 33 Pursaklar/ANKARA İzmir Baskı: Arslan Güneydoğu Gazetecilik,Matba-

acılık ve Kağıtçılık A.Ş. Metal İşleri San. Sit. 2. Cadde No.93 Kısıkköy, Menderes/İzmir

DERİN YOKSULLUĞUN SAĞLIK BOYUTU:

Yoksullar güneşe de doktora da hasret

500 BİN KİŞİ

DERİN YOKSULLUK YAŞIYOR

HALK Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ka- yıhan Pala, sağlık perspektifinden yoksulluk nasıl ele alınmalı sorusuna cevap ararken, Türkiye’de 25 milyon hanenin yüzde 2’sinin (yaklaşık 500 bin kişi) derin yoksulluk yaşadığını söylüyor. Yoksulların sağlığa erişeme- diğine ilişkin anlatımları ise Genel Sağ- lık Sigortası (GSS) kapsamında 10 mil- yon kişinin olduğunu bu kişilerin GSS borçları her yıl ertelense de yıl içinde borcu olanların hastaneye erişemediğini hadi hastane- ye erişti katkı payı ödemeden ilaç alamadığına dikkat çeken Pala, bu sorunun paranın, kaynak- ların dağıtımına doğal olarak kapitalist sisteme ve onun sağlık politikalarına itiraz etmeden dü- zelemeyeceğine vurgu yaptı.

SAĞLIK HAKKI ÜCRETSİZ VE ULAŞABİLİR OLMALI

Kovid-19’dan en fazla yoksulların etkilendiğini hatırlatan Pala, bunun bir tesadüf olmadığını, er-

ken bebek ve çocuk ölümlerinde hane halkı geliri ile ölümler arasında ciddi bir bağlantı olduğunu söyleyerek ekliyor: “Varsıl erkekler yoksullara gö- re 15 yıl, kadınlar ise 10 yıl fazla yaşıyor. İnsanlar yoksul oldukları için daha az yaşıyor.”

Türkiye’de çocukluk aşılarının ücretsiz ol- masına rağmen 2008’de tam aşılı oranı yüzde 80 iken 2018’de yüzde 66.9’a düştüğü bilgisini veren Pala, refah düzeyi en düşük olanlarda bu oran yüzde 57 yani ücretsiz olmasının yanında ulaşılabilir olması için de çaba gösterilmesi ge- rektiğine vurgu yaptı.

YOKSULLUK VE TÜBERKÜLOZ

GÖĞÜS Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr.

Haluk Çalışır, “Dünya haritasında yoksul- lukla tüberküloz neredeyse tıpa tıp aynı seyri izliyor” dedi. Özellikle tekstilde mer- diven altı, havasız, kalabalık çalışma orta- mında bulaşıcı hastalıkların çok daha ko- lay yayıldığını anlatan Çalışır, tekstilde ça- lışan kadınların yarısında tüberküloz göz- lendiğini söyleyerek, ‘Güneş girmeyen eve doktor girer’ sözünü hatırlatıp artık dok- tora ulaşmanın da bu kesimler için im- kansız hale geldiğine işaret etti.

KADINLARIN

YÜZDE 37’Sİ PEDE ERİŞEMİYOR

DOKTOR Yeşim Yasin ise yoksulluğun kadın sağlığı üzerine etkilerine dikkat çe- kerek ‘cinsiyet körü’ olan hiçbir kriz olma- mıştır hepsinin cinsiyete duyarlı olduğunu ve yoksulluğun, kadınları her açıdan er- keklerden daha fazla etkilediğini söyledi.

Zengin ülkelerde yaşayan kadınların yok- sul ülkelerdekinden ortalama 19 yıl daha fazla yaşadığını söyleyen Yasin “Türkiye’de son 1 yılda hijyenik ped fiyatı yüzde 51 art- tı, kadınların yüzde 37’si pede erişemiyor.

İstanbul’da tek adet ped satan yerler var”

dedi. Yasin, rahim ve meme kanseri ne- deniyle ölen kadınların büyük çoğunluğu- nun da yoksul kadınlar olduğunu söyledi.

BODRUM’UN GÖRÜNMEYEN YÜZÜ

BODRUM Belediyesi Yoksulluk Çalışmaları Koordinatörü Özgür Sevgi Göktaş, lüks yaşam- larla akıllarda yer eden Bodrum’un görünmeyen yüzünü gazetemize anlattı. Belediye olarak 10 mahalle belirlediklerini aktaran Göktaş, geri dönüş yaptıkları tüm kapılarda açlıkla karşılaştık- larını söyledi. Bu yoksulların çoğunun Van’dan göçle gelenler olduğunu ve mevsimlik inşaat iş- lerinde çalıştıklarını anlatan Göktaş, diyabet hastası bir çocuğun evinde buzdolabı olmadığını ve ilaçların komşunun buzdolabına konulduğunu söyledi. Bu aileye buzdolabı temin ettiklerin- de ise elektriklerin kesik olduğunu öğrendiklerini belirten Göktaş “İzbe, 1+1 evlerde aileler bir- leşmiş 8-10 kişi bir arada yaşıyor” dedi.

BUNUN ADI AÇLIK

Elif Gömçen ise sigortası olmayan, randevu alamayan, hastaneye gidecek parası olmayan, ilaca ulaşamayanların sayısının giderek arttığını belirtiyor. En son İzmir’de uyuz vakasına rast- ladıklarını anlatan Göçmen’in sözleri salondan ‘Bodrum’da bile var’, ‘İstanbul’da da çok var’ çı-

kışlarıyla kesiliyor.

Öte yandan sahada gördüklerinin artık yetersiz beslenme diye nitelenemeye- ceğini anlatan Göç- men, gittiğimiz bir evde ‘Uzun süredir canımız çekiyordu 10 liralık aldık’ denilenin peynir olduğunu öğ- rendiklerini söyleye- rek “Bunun adı res- men açlık” dedi.

İstanbul Tabip Odasında düzenlenen “Yoksulluk ve Sağlık” konulu söyleşiye çok sayıda uzman ve saha araştırmacısı katıldı. Konuşmalarda

paylaşılan veri ve gözlemlere göre derinleşen yoksulluk nedeniyle sağlık hizmetlerine erişim zorlaştı, yoksulların ömrü kısaldı.

YEMEK YERİNE SU

KAYNATAN ANNELER…

TOPLANTIYA katılanlardan Melek Uygun, uzun süre sahada çocuk yoksulluğu üzerine çalışmış. İstanbul Harbiye’de bir ailenin eksi 2. katta 1 oda ve mutfaktan ibaret yaşadığı evde sadece mutfakta küçük bir pencere olduğunu anlatan Uygun, “Pencere bir

bankanın sigara içme alanına açılıyor. Çocukların o sağlıksız koşullarda bodur kaldığını gördük. İzmir Sasalı’da yaşlı çiftten erkek olanı yıkanmak için denize gidiyor. Kadın ise çamaşır yıkamak için tenekede su ısıtmak zorunda. ‘Çamaşır makinesi iyi olmaz mı’ deyince kadın ‘Çamaşır makinesi olsa da evde su yok’

cevabını veriyor. Yoksullar bırakın gıdayı suya bile erişemiyor” diyor. Uygun, bazı

kadınların çocuklarını uyutabilmek için tencerede yemek yaptığını söyleyip su kaynatıp çocukları oyalayarak akşamları yatırmak zorunda kaldıklarını da aktardı.

Vural NASUHBEYOĞLU İstanbul

Ç

ocuk babasına “Bu yoksulluk kaç

gün sürer?” diye soruyor. Baba “40 gün sürer” diye cevaplıyor. Çocuk bu kez “Peki 40 gün sonra zengin olur muyuz?” diye soruyor, babası ise

“Yok oğul, alışırız” diye cevaplıyor.

İstanbul Tabip Odasında yapılacak olan

‘Yoksulluk ve Sağlık’ söyleşisine giderken nedense bu sözler geliyor aklıma. Cağaloğ- lu’ya gitmek için bindiğim Marmaray kala- balık. Bir kadın beyninde tümör olduğunu söylediği çocuğunun tedavisi için yardım isti- yor. Bir elinde mendil ve kalem diğer elinde çocuğuna ait olduğunu söylediği sağlık ra- porlarını gösterip “Yavrum için yardım edin” diyor. Kimi kayıtsız, kimileri üç beş kuruş çıkarıp veriyor. Sağlıkta dönüşümle piyasalaşan, ‘paran kadar sağlık’ sistemi ne- deniyle en temel hak olan yaşam hakkı da yoksulları es geçiyor.

Bu düşüncelerle girdiğim salonda beledi- yeler ve çeşitli kurumların sahada yoksullara yönelik çalışmalarını yürütenlerin yanında alanında uzman hekimler, farklı konu baş- lıklarında sağlık ve yoksulluk ilişkisini ve bir- likte neler yapılabileceğini tartışacak.

DEVREDİLEN YOKSULLUK

İlk sözü Yoksulluk ve Dayanışma Ofisi Koordinatörü Hacer Foggo alıyor. Yürüt- tükleri çalışmaların pandemide herkes eve kapanınca aksadığını bir süre sonra ‘Evde yi- yecek yok’ telefonları almaya başladıklarını anlatan Foggo, bu yoksul ailelerdeki çocuk- ların büyük bir bölümünün okulu bıraktığını, ailelerde bebek maması ve beze ulaşama- yanların sayısının katlandığını, yoksulluğun çocuklarda bodurluğu artırdığını söylüyor.

Foggo, kapanmalar bitince bu sorunlar aza- lır diye düşündüklerini ama artan enflasyon- la birlikte yoksulluğun daha da boyutlandığı- na dikkat çekip bir başka noktaya işaret edi- yor; derin yoksulluk içinde yaşayan bir yetiş- kin bu yoksulluğu ve sağlıksızlığı çocuklarına da devrediyor.

14.8 MİLYON

YETERSİZ BESLENİYOR

Sahadaki gözlemlerini verilerle destekle- yen Foggo, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı’nın Türkiye verilerinde nüfusun yüzde 18’inin yani 14.8 milyon kişinin yeter- siz beslendiğini gösterdiğini aktarıyor. Yeter- siz gıda tüketen kişi sayısının ise sadece son 3 ayda 391 bin kişi arttığını dile getiren Fog- go “Türkiye’de yetersiz beslenme oranının en yüksek olduğu il yüzde 20.6 ile Şırnak. Üç büyük şehirde ise İzmir yüzde 18.7 ile birinci sırada. 5 yaş altı çocukların yüzde 6’sı kronik yetersiz beslenirken, akut yetersiz beslenen çocuk oranıysa yüzde 1.7” bilgisini vererek yetersiz beslenmenin dünyada beş yaşından küçük çocuk ölümlerinin üçte birinden fazla- sına neden olduğuna işaret ediyor.

Araştırmaların çocukların beden, zihin, sosyoduygusal gelişimindeki büyük eksiklik- lerin yaşadıkları derin yoksulluktan kaynak- landığını gösterdiğini anlatan Foggo, bütün bunların yoksulluğun, hastalıklarla ilişkili ol- duğunu aynı zamanda yoksulluk derinleştik- çe önlenebilir hastalıkların tedavi edilemedi- ğinde ölümle sonuçlandığını ortaya koydu- ğunu belirtiyor. Derin yoksulların hastaneye ve doktora erişemediğini anlatan Foggo, çar- pıcı bir örnek veriyor: “Kanser hastası; iyi beslenmesi gerek ama yapamıyor, kemotera- piye gitmeli ama hem randevu yok hem de yol parası.”

Toplantı sonunda yoksulların sağlığa erişi- mi için ne yapılacağı, nasıl bir yol izleneceği konuşuldu. Sahada çalışanlarla hekimler arası bir koordinasyon kararlaştırıldı.

Fotoğraflar: Evrensel

Fotoğraf: AAFotoğraf: Evrensel

(3)

2 7 H a z i r a n 2 0 2 2

P a z a r t e s i

evrensel 3

haber@evrensel.net

haber

KISA... KISA

Polis ‘Ateş etti’ iddiasıyla vurdu

KÜÇÜKÇEKMECE’de İddiaya göre evli ve 2 çocuk babası Oktay Yeşilırmak, evde tek başına olduğu sırada pencereye çıkarak çev- reye ateş etti.

Arkadaşlarının evinde misafir olan polisler Y.A, D.T ve M.M.Ş. sesler üzerine sokağa çıktı.

Polisler şüpheliyi uyar- dıklarını Yeşilırmak’ın kendilerine doğru ateş ettiğini iddia ederek kar- şılık verdi. Oktay Yeşilırmak, Y.A. isimli polis memuru tarafından açılan ateş sonucu hayatını kaybetti.

(İSTANBUL)

‘Yan bakma’

kavgası:

2 ölü

MERSİN’in Tarsus ilçe- sinde sokakta karşı kar- şıya gelen 2 grup ara- sında, ‘yan bakma’

nedeniyle çıkan kavga- da Emircan D, pompalı tüfekle Ender Yıldırım ve Bünyamin Davarcı’ya ateş açtı. Sağlık ekiple- rince Tarsus Devlet Hastanesine kaldırılan Yıldırım ile Davarcı, burada hayatını kaybet- ti. Kaçan Emircan D.

gözaltına alındı.

(MERSİN)

Azra bebek kazada öldü

DENİZLİ’nin

Merkezefendi ilçesinde kırmızı ışıkta geçen minibüs ile otomobil çarpıştı. 2 araç, yolun karşısına geçmeyi bek- leyen yayalara çarptı.

Kazada kaldırımdaki Ömer Faruk Bakan, Kumral Özkaya ve bebek arabasındaki Amine Azra Bakan ile otomobildeki 5 kişi yara- landı. Amine Azra bebek, hastanede haya- tını kaybetti. Alkollü Minibüs Sürücüsü Ender Başkafa gözaltına alındı. (DENİZLİ)

Otomobil otobüse çarptı: 2 ölü

KASTAMONU’nun Tosya ilçesinde Hüseyin Etçi, yağan yağmurun etkisiyle direksiyon haki- miyetini kaybetmesi sonucu otomobil, karşı şeride geçerek yolcu otobüsü ile çarpıştı.

Kazada, Hüseyin Etçi ile Miray Sane Etçi hayatını kaybederken, yolcu oto- büsünün sürücüsü ile otobüsteki 15 yolcu yaralandı. Etçi çiftinin yeni evlendiği ve bala- yından döndüğü belir- lendi. (KASTAMONU)

B

akan olarak atandı- ğında, “Gözlerimdeki ışığı görüyor musu- nuz?” diye, ekonomiyi kendi gözerindeki ışığa indirgeyen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, “Kültepe Ekonomi Zirvesi-2022”de ekonomik gidişata dair yeni bir norm daha koydu!

Ekonomide öncelik- lerinin “enflasyonla mücadele” olduğunu öne süren Bakan Nebati,

“Türkiye’nin dengeli

şekilde büyüdüğünü” de iddia etti.

Oysa daha üç hafta önce “İstesek enflasyonu düşürürdük” diyerek, enflasyonla mücadele diye bir sorunlarının olmadığını açıkça ilan eden Nebati, Türkiye’nin dengeli bir biçimde büyüdüğünü de iddia ederek ekonomide izledikleri politikanın esasının sermaye sınıfı lehine “dengesizlik” üstüne oturduğu gerçeğinin üstünü örtmeye çalıştı.

Bunu ekonomi alanında kalarak yapamayacağı için de tartışmayı dinin alanına çekmeye yöneldi.

r Yıllık yüzde 73.5’lik enflasyonla dünya enflas- yon sıralamasında Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye, Zimbabwe’den hemen sonra 6’ncılığı da geçerek 5’inciliğe yaklaşması,

r Gelir adaletsizliğinde her yıl yeni rekorlar kırarak TÜİK’e göre bile GSYH, 2022 yılı birinci çey- rekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7.3 artmasana karışın emeğin GSYH içindeki payı yüzde 31.5’e gerilerken, sermayenin payının yüzde 47.6’ya çıkması,

r Yılın başında büyük övgülerle yürürlüğe sokulan 1 trilyon 470 milyar TL’lik bütçeyi yılın yarısı- na gelmeden tüketip, 880.5 milyar TL’lik “ek bütçe”

talebi Mecliste görüşülürken ekonominin başındaki Bakan Nebati’nin “dengeli büyüme”den ve “enflasyo-

na karşı mücadeledeki başarı”larından söz etmesi bırakalım burjuva iktisadı normlarını, akılcı sınırlar çerçevesinde bile anlaşılır değildir.

NEBATİ’DEN EKONOMİYE YENİ BİR NORM: ‘RAHMANİ’LİK!

Hazine ve Maliye Bakanı Nebati bunu bildiği için olacak 24 Haziran’da yukarıda sözü edilen zirvedeki konuşmasında ekonomideki gelişmeleri; “Çok iyi işler yapıyoruz. Türkiye 21. yüzyılın en önemli aktörü.

İyimseriz, iyimser olmaya devam edeceğiz. Rahmani bakış açısıyla işlerimizi yürütüyoruz. Karamsarlık şey- tanidir, sürekli vesvese verir” diyerek savunması şaşırtıcı olmamıştır!

Eğer Nebati, “iyimserlik” ve “kötümserlik” (Nebati, iyimserliğe rahmanilik, kötümserliğe de şeytanilik(*) diyor) üstüne soyut bir kavramsal tartışma yapıyor olsaydı, bu tartışmayı dini renklere boyasa bile böyle bir tartışma tamamen yersiz, vakit kaybı olan bir tartışma olurdu!

Ancak Nebati, sadece sözcüsü değil seçkin bir

mensubu da olduğu sermaye sınıfının (burjuvazinin), hatta onun bir kliğinin çıkarını savunmayı olumlayıp onu “rahmanilik” düzeyine yükseltiyor. Sermaye kesiminin çıkarlarını savunmayanları ise şeytanın yanında, hizmetinde olmakla suçluyor!

Böylece Nebati, tartışmayı ekonomi alanında bir tartışma olmaktan çıkarıp dinin alanına çekerek, tartışmaya kendi tarafından dokunulmazlık kazan- dırmaya çalışıyor. Nebati’nin böylece, aynı zamanda tartışmadan kendini haksız çıkarmayacak bir sonuç çıkarmayı da güvenceye almayı amaçladığı anlaşılı- yor.

‘CEK’Lİ ‘CAK’LI VAATLER VE HAMASETTEN DİNE SARILMAYA!

Çünkü tek adam yönetimi, halka verecek bir şeyinin kalmamasının yanında ne faiz, ne enflasyon ne de dolar ve avro başta olmak üzere tüm yabancı paralar karşısında TL’nin serbest düşüşünü durdu- ramaması (Daha doğrusu durdurmak istememesi),

”cek”li “cak”lı vaatlere de inanan kimsenin kalmadı-

ğını görünce, son çare olan dini akitlere dayanmaya kadar gerilemiştir!

Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebep enflasyon neticedir” artık şeklindeki dünyaca da tanınan ünlü “doktrini”ni savunmak için “Dinimizde faiz ‘Nas’tır. Öyleyse sana bana ne oluyor!” diyerek tartışmayı kendi acısından bitirmesinin arkasından Nebati ekonomideki iyi gidişatı “Ekonomi gözlerdeki ışıktır!” diyerek, kendi gözlerindeki “ışığı” ekonomik bir norm olarak göstermesine şimdi de “rahmani- lik-şeytanilik” normunu eklemiştir.

Eğer siz ekonomideki gidişatı iyi görüyorsanız rahmanisiniz, yani “Allah’ın yolunda”sınız, yok eğer eleştiriyorsanız şeytanisiniz; yani “şeytanın yolunda”- sınız!

TEK ADAM YÖNETİMİNİN GELDİĞİ YER ÇARESİZİLİKTİR!

Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekse onun bakanı Nebati’nin bir yandan ülke ekonomisini adeta iflasa sürükleyen politikaları, bu politikaların işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamına işsizlik, yoksullaşma ve açlık olarak yansıyarak katlanılamaz biçimde zorlaş- tırması karşısında emekçilere, “Halinize şükredin.

Yaradan sizi sınıyor!” deme noktasına gelmesi iktida- rın başarısının değil başarısızlığının itirafıdır.

Bu yüzden tek adam yönetimi ekonomik politi- kalarını, ciddi ekonomistler tarafından az çok benimsenen normlar etrafında tartışmaktan kaçıra- rak bu politikaların halkın hayatındaki görülmemiş hızdaki yoksullaşmanın nedeni olduğunun üstü ört- meyi amaçlamaktadır.

Başka bir söyleyişle, “Denize düşenin yılana sarıl- ması” gibi, iç ve dış politikada olduğu gibi ekonomik politikaları da çıkmaza giren tek adam yönetimi içine sürüklendiği çaresizlik karşısında dini değerleri yardıma çağırmaktadır.

Ötesi laga lugadır!

(*) Rahmani, tanrı ile ilgili, tanrısal, tanrının yolundan giden, şeytani ise şeytanla ilgili, şeytanın yolundan giden anlamında kullanılıyor.

HABERÝN ÝÇÝNDEN

İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

‘NAS’ VE ‘GÖZLERDEKİ IŞIK’TAN SONRA EKONOMİYE YENİ BİR NORM DAHA: ‘RAHMANİ’LİK!

Fotoğraf: AA

BAKANDAN İTİRAF GİBİ YANIT:

Milli sporcuya madalya yoksa ödenek de yok

AVRUPA Boks Şampiyonası’na katılan milli sporcular arasında harcırahla ilgili ayrım yapıldığı iddiasını gündeme getiren CHP’li Murat Emir’in sorusuna, Bakan Muharrem

Kasapoğlu’ndan itiraf gibi yanıt geldi. Kasapoğlu,

“Madalya alan sporcuların masrafları federasyonca karşılanmıştır” dedi.

12-24 Mart tarihleri arasında Hırvatistan’da düzenlenen 22 Yaş Altı Avrupa Boks

Şampiyonası’na katılan milli takım, dördü altın olmak üzere toplam 10 madalya ile turnuvayı tamamladı. Turnuva, sporcular için dikkati çeken bir başarı ile tamamlanırken ödenek yetersizliği gündeme geldi. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, seçmeler ile turnuvaya hak kazanan bazı milli sporcuların masraflarının Boks Federasyonunca, “Ödenek yetersizliği”

gerekçesiyle karşılanmadığını gündeme getirdi.

İDDİASINI MECLİS GÜNDEMİNE TAŞIDI

CHP’li Emir, iddiasını TBMM gündemine taşıyarak Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Kasapoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Emir’in sorularına verilen yanıt ise “Bu kadarı da olmaz” dedirtti. Kasapoğlu,

“Turnuvada madalya kazanan sporcular”ın masraflarının karşılandığını belirtti. Kasapoğlu, madalya kazanan sporcular haricinde de masrafları karşılanan sporcular olduğunu ancak bu sporcuların Federasyon Teknik Kurulu ile milli takım antrenörleri tarafından belirlendiğini kaydetti.

Bakan Kasapoğlu’nun yanıtını değerlendiren Emir, “Bakanlık, ‘Madalya yoksa harcırah da yok’

diyor” ifadesini kullandı.

‘KURULUN SEÇİM KRİTERİ NEDİR’

Madalya alamayan ancak harcırah verilecek sporcuların bir kurul ve antrenörler tarafından belirlendiğini ifade ediyor. Bu kurul hangi kriterlere göre madalya alamayan sporcular arasından seçim yapıyor. Belki de binlerce yetenekli gencimiz ekonomik gerekçelerle yitip gidiyor. Bakanlık ise buna yalnızca seyirci kalıyor. ‘Madalya kazanan sporcuların masrafları federasyonca karşılanmıştır’ demek en hafif tabiriyle ayıptır.

Beyin göçünü bir türlü engelleyemeyen, iktidar, milli sporculara da ‘Ne yaparsanız yapın’

mı demek istiyor? Buradan çağrıda bulunalım, yetenekli sporcularımızın elimizden kayıp gitmesine izin vermeyelim. Onları ekonomik olarak rahatlatıp, yalnızca yeteneklerini sergilemelerine izin verelim.”

(Ankara/EVRENSEL)

Fotoğraf: DHAFotoğraf: DHAFotoğraf: DHA Fotoğraf: CHP

Onur Yürüyüşü yasak tanımadı

Eylem NAZLIER İstanbul

İ

stanbul’da 20. Onur Yürüyüşü öncesi sokaklar polis ablukasına alınırken, polisler kafelerde oturanları ve bir araya gelen LGBTİ’leri gözaltına aldı.

Gözaltılara rağmen yüzlerce LGBTİ, Beyoğlu sokaklarında yürüyüş gerçekleştir- di. Avukatlardan edinilen bilgiye göre 100’den fazla kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar arasında AFP fotomuhabiri Bü- lent Kılıç da yer alıyor.

Onur Yürüyüşü öncesi kalabalık şekilde sokaklarda dolaşan polisler, Cihangir’de ka- felerde oturan LGBTİ’leri hiçbir gerekçe göstermeden gözaltına aldı. Herhangi bir eylemde bulunmamalarına ve slogan atma- malarına rağmen kafede otururken çok sa- yıda kişi gözaltına alındı. Polis, basın men- suplarının görüntü almasını da engellemeye çalıştı. Halk, polis müdahalesini camların- dan tencere tava çalarak protesto etti.

AFP MUHABİRİNE TERS KELEPÇE VE GÖZALTI

Basın mensuplarının görüntü almasını da engellemeye çalışan polis, AFP Foto Muha- biri Bülent Kılıç’ı ters kelepçeyle darbede- rek gözaltına aldı. Polis geçen yıl yine Onur Yürüyüşü sırasında Bülent Kılıç’ı yere yatı- rıp boğazına bastırarak nefessiz bırakmıştı.

POLİSE SLOGANLARLA TEPKİ GÖSTERDİLER

Gözaltıların ardından bir araya gelen LGBTİ’ler, polise “Aşk aşk hürriyet, uzak olsun nefret” ve “Polis defol, bu sokaklar bizim” sloganlarıyla tepki gösterdi. Polisin gözaltı ve engelleme çabalarına rağmen bin- lerce LGBTİ Beyoğlu’nda sokak aralarında Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştirdi.

100’DEN FAZLA KİŞİYE GÖZALTI

Polisler, pek çok sokakta yürüyen kitleye müdahale etti. Polisler gazetecileri engelle- meye devam etti. Avukatlardan edinilen bil- giye göre 100’den fazla kişi gözaltına alındı.

Polisin keyfi olarak gözaltı yaptığı, slogan atmayan insanları da gözaltına aldığı göz- lendi. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğüne gö- türülen müvekilleriyle görüşmek isteyen avukatlar ise içeri alınmadı. Polise kanuna aykırı işlem yaptıklarını belirtiklerinde “tali- mat var” denildiğini belirtti.

Kutlu Sokak’ta 3 kişi gerici söylemlerle kitleye saldırmak istedi. Saldırıda bulunan kişilerin polis korumasına alındığı görüldü.

GEZİ DİRENİŞÇİLERİNE SELAM

Bütün engellemelere rağmen Beyoğlu›- nun pek çok noktasında LGBTİ’ler eş za- manlı basın açıklamaları gerçekleştirildi.

Açıklamalarda bu senenin temasının 2013’te Gezi eylemleriyle birlikte belirlenen

“direniş” olduğu vurgulandı. Artan homo- fobi, transfobi ve bifobiye, erkek egemen devlet politikalarına, heteroseksizme ve şid- dete karşı yeniden direnişin gündeme alın- dığı belirtilen açıklamada “Yok saymalara, baskı rejimlerine, hedef göstermelere sade- ce bugün değil her gün direniyoruz” denildi.

1987’den bugüne süren direnişlere selam gönderilen açıklamada “Bugün Gezi parkı için yargılanan ve iktidarın uygun gördüğü kurallara göre karar veren mahkemelerin hukuksuzca ağır hapis cezaları verdiği tüm direnişçileri selamlıyoruz. Gezi yargılana- maz” ifadelerine yer verildi.

‘DEVLETİN ŞİDDETİNDEN KORKMUYORUZ’

LGBTİ’lerin barınmaya çalıştıkları getto- larda ve sokaklarda rahat bırakılmadıkları- na, polis yetmez gibi üstüne bekçi ve esna- fın da dahil olduğu şiddet sarmalına dikkat çekilen açıklamada “2006’da rant hırsı ile Eryaman’da trans kadınlara uygulanan ve yıllar boyunca devam eden şiddet sarmalı- nın benzerini bugün İzmir Alsancak’ta da görüyoruz. Kolluk kuvvetlerinin korumak- tan ziyade zulüm aracına dönüştüğü, her fırsatta gücünü lubunyalara karşı arttıran erk devletin şiddetinden korkmuyoruz; dire-

niyoruz” denildi.

LGBTİ’lerin tüm ayrımcı zihniyetlerin karşısında durduğu belirtilen açıklamada,

“8 Mart’lar da, 1 Mayıs’lar da, Newroz’lar da, Onur yürüyüşleri de bizim. Her gün ya- şadıkları şiddete tanık olduğumuz tüm seks işçilerinin haklarını haykırmak için, özelde ve kamuda çalışırken uğradığımız ayrımcı- lıkları, fobileri; iş bulabilmenin ayrı dert, o işte tutunabilmenin ayrı dert olduğunu her seferinde yeniden hatırlatmak için 1 Mayıs- lardayız. Emek sömürüsü ve istihdam mü- cadelesi hepimizin mücadelesidir” denildi.

Eğitimden sağlığa, ulaşımdan barınmaya kadar her alanda direnişin devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, “Eşit yurttaşlık haklarımız için mücadelemizi sürdürüyoruz.

Haklarımızı rica etmiyor, istiyoruz! Ayrımcı- lığa ve nefrete inat direnerek ve dayanışa- rak herkes için eşit bir dünyayı mümkün kı- lacağız” ifadeleri yer aldı.

İZMİR’DE ONUR YÜRÜYÜŞÜNE POLİS MÜDAHALESİ: 8 GÖZALTI

İZMİR’de Onur Yürüyüşü için bir araya gelen kitle- ye polis müdahale ederken, şu ana kadar 8 kişinin gözaltına aldığı öğrenildi.

Alsancak Kıbrıs Şehirleri Caddesinde bulunan ÖS- YM önünde toplanan kitle “Katledilen translar isyanı- mızdır”, “Onur Yürüyüşü yasaklanamaz” sloganları eşliğinde cadde boyunca yürüyüşe geçti.

Kitlenin yürümesine izin vermeyen polis müdaha- le ederek 8 kişiyi gözaltına aldı. Polis ayrıca görüntü almak isteyen gazetecileri abluka altına alarak engel- ledi. (İzmir/EVRENSEL)

Fotoğraflar: Eylem Nazlıer/Evrensel

Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel

(4)

‘YOKSULLUK SINIRI İLE ÜCRETLERİMİZ ARASINDA UÇURUM VAR’

İSKENDERUN’da organize sanayi bölgesin- de faaliyet gösteren Befesa Silvermet Çelik To- zu Ayrıştırma ve Geri Dönüşüm fabrikası işçile- ri, geçtiğimiz yıl topluca Özçelik-İş’ten istifa ederek, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş’e üye oldu.

Birleşik Metal-İş’in başvurusu üzerine yetki tespit belgesi geldi ancak Özçelik-İş, Birleşik Metal-İş’in yetkisine itiraz etti. 6 Haziran’da mahkemede yetki konusu görüşüldü ancak dava 28 Eylül tarihine ertelendi. Befesa işçileri için düşük ücret önemli bir sorun. Fabrikadaki ücretler 4 bin 800 lira ila 5 bin 700 lira arasın- da. İkramiye ve sosyal haklar ile ellerine ge- çen miktar ortalama 6 bin 500 lira oluyor.

İşçiler düşük ücret almalarının nedenini şimdiye kadar üyesi oldukları Özçelik-İş’e bağlıyorlar. Başından beri Özçelik-İş’in düşük zam oranlı TİS’ler imzaladığını anlatan işçiler, şimdiye kadar var olana razı olduklarını, dü- şük ücret ve daha zor yaşam şartlarına mahkum edildiklerini ama yaşadıklarından dersler çıkararak artık buna seyirci olmaya- caklarını söylüyorlar. Belirlenen yoksulluk sı- nırı ile aldıkları ücretler arasında uçurum olduğunu belirten işçilerin, ücret konusun- daki genel eğilimleri 10 bin liradan aşağı ol- maması şeklinde. “En azından açlık sınırı- nın üzerinde bir ücret alınmış olur” diye dü- şünüyorlar. Befesa işçileri, ürettikleri hal- de açlık sınırında yaşadıklarını, çocukları- nın ihtiyaçlarını karşılamaya ve borçsuz bir yaşam sürmeye yetecek bir ücret talep- lerinin olduğunu belirtiyorlar.

‘TİS’LE BELİRLENEN ÜCRET ASGARİ

ÜCRETİN ALTINDA KALDI’

PETROL-İŞ’in örgütlü olduğu İsken- derun Gübre AŞ’de geçen yıl yaz ayların- da toplu iş sözleşmesi (TİS) imzalanmış- tı. Aralık ayında asgari ücrete yüzde 50 civarında zam gelmesi toplu sözleşmey- le belirlenen ücreti asgari ücretin altında bıraktı. Geçen bir yıl içinde devletin kuru- mu TÜİK’in yıllık enflasyonu yüzde 70, bağımsız iktisatçıların oluşturduğu ENAG’ın ise yüzde 160 olarak açıkladığını belirten işçiler, “TÜİK enflasyonunu baz

alsak bile bizim ücretlerin yüzde 70 art- ması gerekir. Bir yıl içinde ürünler en az

yüzde 100 arttı. Yüzde 200-300 zam gelen birçok ürün oldu. Sadece mayısta çaya yüzde 40, şekere yüzde 20 zam

geldi. Ücretlerimizin de gelen zamlara göre artması gerekir” diyor.

Sendikalı oldukları halde sendikala- rının kayıplarını karşılayacak yeni bir protokol, ek zam talebi dile getirmedi-

ğini hatırlatan bir gübre işçisi, “TİS’ten sonra enflasyon aldı başını gitti. Olağa-

nüstü bir durum var. İnsanca yaşaya- cak bir ücret artışı olmalı. Fazla mesa- iye kalmazsak elimize para geçmiyor.

Mesaiye kalınca çocuğumuzun yüzü- nü göremiyoruz. Sendika bunu görüp ücretlerimizdeki erimeye dur demeli.

İkramiye ve sosyal haklar olmazsa sendikasız asgari ücret ile çalışan iş-

çilerden bir farkımız olmaz” dedi.

2 7 H a z i r a n 2 0 2 2

P a z a r t e s i

evrensel 4

haber@evrensel.net

haber

Halil İMREK İskenderun

Ü

cret, en genel ifadeyle emek gücüne biçilen de- ğerin parasal ifadesi. Bu- gün bir işçinin emek gü- cüne biçilen en fazla de- ğer, o işçinin ancak ertesi gün veya er- tesi ay çalışmasını sağlayacak olan ba- rınma, yiyecek, içecek, fatura gideri gi- bi temel maddi ihtiyaçlarıyla sınırlı. Aç- lık sınırı seviyesindeki ücretler gerçeği ortadayken, çoğu işçi bu temel ihtiyaç- larını bile karşılamaktan mahrum bıra- kılıyor, işçinin kültürel ve sosyal ihti- yaçları gibi pek çok gereksinimi ve aile- si ise hiç hesaba katılmıyor... Ücretle- rin işçilerin istediği gibi belirlenmesi de ancak işçilerin örgütlü olması ile müm- kün. Bu açıdan ücretin ne kadar yük- sek ya da ne kadar düşük olacağında işçi ile patronların arasındaki mücadele belirleyici durumda.

Peki, işçiler açısından bugün ücret ne ifade ediyor? Beslenmeyi, geçinmeyi karşılıyor mu? İşçi aldığı ücretin çocuğu ile gezmeden eşine alacağı bir hediyeye kadar temel yaşam ihtiyaçları dışında kalan kalemleri de karşılayabilmesi ge- rektiğini düşünüyor mu? Aldığı ücretle sinemaya, tiyatroya gitmesi, tatil de yap- ması gerektiğinin ne kadar farkında?

Artı değer ürettiğinin ne kadar bilincin- de? Üyesi oldukları sendikaların bu me- seleye bakışı nasıl? Hatay’ın İskende- run, Payas, Dörtyol ilçelerinde görüştü- ğümüz metal ve gübre işçileri, “İnsan onuruna yaraşır ücret hakkımız” der- ken, ücretlerin yoksulluk sınırının üs- tünde olması gerektiğini söylüyor.

‘ÜCRETLERİMİZ

YOKSULLUK SINIRININ ÜSTÜNDE OLMALI’

Çelik iş kolunda ilk sıralarda yer alan, İstanbul Sanayi Odasının (İSO) en büyük 500 şirket listesinde 32. sırada yer alan fabrikalardan MMK Metalurji’de işçilerin çıplak ücretleri ortalama 7 bin civarında. 12-13 yılık işçilerin giydirilmiş ücreti ise 11-12 bin lirayı ancak buluyor.

Üstelik buna ikramiye ve bütün sosyal haklar dahil. MMK işçileri banka pro- mosyonu alamıyor.

MMK Metalurji’den konuştuğumuz bir işçi çıplak ya da kök ücreti “İşçinin, işveren ile anlaşarak saatlik ya da aylık belirlendiği, yardım ya da sosyal destek olmadan aldığı net ücrettir. İşçi için önemli olan saat ücretinin ne kadar ol- duğudur” diye tanımlıyor. Bir de giydi-

rilmiş ücreti açıklıyor: “Giydirilmiş ücret ise işçinin anlaştığı fiyat üzerine ikrami- ye, sosyal yardım, performans ücreti, sa- tış ya da üretimde rekor kırıldığında ve- rilen prim gibi ek ödemelerdir...”

Ücretin işçinin emeği, alın teri karşı- lığında almış olduğu günlük, haftalık ya da aylık emeğinin değeri olduğunu söy- leyen MMK işçisi, “Mevcut aldığımız ücret asgari ücret üzerinde, buna karşın yoksulluk sınırının da bir hayli altında.

Bir emekçinin ve ailesinin insan onuru- na yaraşır bir şekilde yaşayabilmesi için ücret her zaman yoksulluk sınırının en az yüzde 10 üzerinde olmalıdır” diyor.

‘SENDİKACI PATRONU DEĞİL İŞÇİYİ İKNA EDİYOR’

Özçelik-İş’in örgütlü olduğu MMK’de 2 yılda bir TİS imzalanıyor.

Görüştüğümüz MMK işçisi sendikalı ve sendikasız işyerleri arasındaki ücret far- kının çok da olmadığı kanısında. Sendi- kanın da TİS sürecinde patronu değil iş- çiyi anlaşılan ücrete ikna etmeye çalıştı- ğını söyleyerek tepki gösteriyor: “Sendi- ka bu dönemlerde gelecek iki yılın ücre- tini, sosyal yardımlarını, fazla mesai üc-

retlerini belirlemek üzere taslak hazırlı- yor, sonrasında işveren ile anlaştığı ora- na bizi ikna etmeye çalışıyor. Dönem dönem hayat pahalılığına karşın ek öde- me çıkışları olsa da netice itibariyle enf- lasyon farkı (tabii TÜİK’e göre) neyse maaşa o yansıyor.”

Demir çelik sektöründe sendikalı ya da sendikasız işyerlerinde kök ücretler arasında çok fark olmadığını dile geti- ren işçi, “Patronlar genelde ‘Sendikayı getirmeyin ne istiyorsanız anlaşırız’ di- yor. Hatta ‘Sendikayı getirmeyin ömür boyu iş garantisi veriyoruz’ diyenleri de duyduk. Tabii ki her iş kolu arasında fark var. Bu iş kollarında kendine göre tehlikeli ve ağır iş kolları var. Fakat ne- dense iş başvurusunda işçiye ‘ağır iş ra- poru’ aldıran işveren, ‘Neden primler ağır ve tehlikeli iş konumunda yatırılmı- yor’ sorusuna ‘Burası ağır sanayiye gir- miyor’ cevabını veriyor. İş tehlikesi ve ağır iş kolu yıpranma payı alamıyoruz.

Çalışma süresine göre ücret farkı alıyo- ruz lakin yeni işe başlayan bir işçi ile yıl- lardır fabrikaya emek vermiş kişiler ara- sında fark yok denecek kadar az” diyor.

FAZLA MESAİYE RAĞMEN GEÇİNEMİYORLAR

MMK işçisi derinleşen ekonomik kriz karşısında fazla mesaiye kalsalar da geçinemediklerini, her işçinin 1 Mayıs da dahil resmi tatillerde çalıştığını belir- tiyor. Şirketin kâr oranları hakkında hiç- bir bilgisi olmadığını söyleyen işçi, dö- nem dönem satış rekoru, üretim rekoru kırıldığını duyduklarını söyleyerek “Ama hiçbir işveren kârdan zarar ettiği zaman işçiyi çalıştırmaz, bunu biliyorum” diyor.

REKORUN ÖDÜLÜ BİR DİLİM BAKLAVA!

Bir başka MMK işçisi çıplak ücreti

“Üzerine hiçbir şey giydirilmemiş ücret”

olarak açıklıyor: “Sendikaların ve patro- nun verdiği zam bunun üzerinden he- saplanır. Giydirilmiş ücret ise alınan zammın üstüne yakacak parası, ikrami- ye, ayakkabı parası eklenmesi... Sonra sendikalar bize örneğin ‘Yüzde 50 zam- mı aldık’ diye hava atarlar. Normalde tüm sosyal haklarla aldıkları zam oranı- dır bu. Çıplak maaşa ise bizde olduğu gibi yüzde 14 zam alırlar.”

Kendi net ücretinin 6 bin, giydirilmiş haliyle 10 bin olduğunu söyleyen MMK işçisi, “Sendikanın rolü; üyesini koruma- sı, kollaması, onun ücretini arttırması.

Ama bizim patronun çıkarlarına hizmet eden bir sendikamız var. Şu Türkiye şartlarında rahat geçinebilmek için üc- retimizin en az 18 bin TL’den aşağı ol- maması lazım. Sendikanın şu an tek fay- dası sosyal haklar, ikramiye gibi şeyler”

diyor. Ücretler konusunda sendikacıla- rın tutumunu eleştiren işçi, “Yine de di- ğer fabrikalara bakınca sendikalı fabri- kalarda sosyal haklar var” diyor.

Fazla mesaiye ilişkin de “Fazla mesai- ye kalmadan geçinmek demek ‘Halamın bıyıkları olsa amcam olurdu’ demeye benziyor. Yani geçinmek şuraya dursun elektrik, su, doğal gazı ödese diğerlerine parası kalmaz” diyen MMK işçisi şöyle devam ediyor: “Şirket her yıl kârına 1’e 10 ekliyor. İşçi rekor kırıyor, onlar işçiyi 1 dilim baklavayla ödüllendiriyor. Sistem belli, işçiyi borçlandır, köle niyetine kul- lan. Neredeyse tüm işçiler borçlu, borcu ödemek için işinde kalmak zorunda, onun için sesini de çıkarmıyor.”

FAZLA MESAİ YAPMAKTAN ÇOCUKLARININ YÜZLERİNİ GÖREMEYEN İŞÇİLER

‘İnsan onuruna yaraşır ücretler hakkımız!’

İSDEMİR İŞÇİSİ:

ÇALIŞMA SÜRESİ AZALMALI,

ÜCRETLER ARTMALI

ÖZÇELİK-İş’in örgütlü olduğu İskende- run Demir ve Çelik’ten (İSDEMİR) bir işçi, bugün gelişen teknolojiyle çok büyük üre- tim yaptıklarını söyleyerek, İSDEMİR’in İSO 500’de 5. sıraya yükseldiğini hatırlatıyor: “Bu daha fazla sömürüldüğümüz demek. Eğer teknoloji gelişiyorsa, üretim artıyorsa o za- man bununla uyumlu olarak çalışma saat- lerinin düşürülmesi, işçinin kendisi ve ailesi için kullandığı zamanın artırılması gerekir.”

Şirketin kârı artarken fabrikada daha az işçiyle daha yoğun ve uzun saatler çalışıldığı- nı söyleyen işçi, fazla çalışma sürelerinin sağlıklarını tehdit ettiğinin de farkında: “Asıl mesele daha az işçiyle daha çok iş çıkarmak ve azami kâr elde etme hedefi. İSDEMİR’de eskiye göre daha az işçi ile daha çok üretim yapılıyor. Normalde Türkiye’de çalışma saatle- ri fazla. İş Kanunu’nda 45 saat olarak düzen- lenen haftalık çalışma saati, sanayide 55-60’ı buluyor. Birçok sektörde de yasal süre aşılıyor.

Fazla çalışma sürelerinin bir sonucu da iş ka- zalarıdır. İş kazalarının büyük bir kısmı iş gü- nünün ya da haftanın son saatlerinde oluyor.

Zaten iş saatleri uzadıkça işçinin ömrü de aza- lıyor. Ortaya çıkan zenginlik ve refahtan hakkı- mız olanı istemeliyiz. Yoksa patronların geliri ar- tarken işçilerin payına açlık sınırında yaşamak düşer. İşçiler ve onların sendikalarının ‘Ücretler artmalı, en düşük ücret yoksulluk sınırının altına olmamalı ve çalışma süresi düşürülmelidir’ tale- bini yükseltmesi lazım.”

‘BİRLİK OLMAZSAK PATRONLAR İŞÇİ MALİYETİNİ HEP DÜŞÜRÜR’

ATAKAŞ Metal fabrikasının giderek bü- yüdüğünü, Atakaş’ın ikinci galvaniz hattını kurduğunu anlatan işçilere göre Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi, Rus menşeli MMK Metalurji’yi olumsuz etkilemiş ama diğer yerli fabrikaların işinin artmasına neden olmuş.

Atakaş’ta ücretler ortalama 6 bin. Yani asgari ücretin biraz üstü. Sendika yok. Daha önce MMK Metalurji’de çalışan ve fabrikaya pazarlık yapıp gelenler daha yüksek ücret alıyor. Bu gelen işçiler bir ücret pazarlığı yaparak gel- dikleri ve usta öğretici olarak başladıkları için diğer işçilere göre yüksek ücret alıyorlar.

“Yoksulluk sınırı 19 bini geçmiş biz 6 bin alıyo- ruz” diyerek aldıkları ücrete tepki gösteren iş- çiler, “Doğrusu bizim 19 bin ücret almamız” di- yor. Daha önce fabrikada bir sendikalaşma gi- rişimi olduğunu ama patronun önayak olanları işten attığını söyleyen işçi, yeni bir örgütlenme karşısında “İşten atılma korkusu var” diyor ve ekliyor: “Bir de sendikalar da işçi örgütlensin di- ye çok uğraşmıyor. İşçiler kendileri üye oluyor, sonra bir sendikacı çağırıyorlar, biz bu işi bilmi- yoruz sen gel diye, tüm yetkiyi ona bırakıyorlar.”

“Bütün zenginlikleri üreten biziz. Patron bi- zim ürettiğimiz üzerinden zengin oluyor” diyerek yaşadıkları eşitsizliğe ve sömürüye tepki göste- ren Atakaş işçisi, “Oysa biz işçiler bir sınıf olarak hareket etsek emeğimizin karşılığını alırız. Aksi taktirde patronlar hep işçi maliyetini düşürmeye çalışacaktır” diyerek işçilere birlikte mücadele çağrısı yapıyor.

Fotoğraflar: Kateryna Babaieva Pexels

(5)

2 7 H a z i r a n 2 0 2 2

P a z a r t e s i

evrensel 5

haber@evrensel.net

haber

Ebru YİĞİT Kocaeli

P

rometeon, Pirelli lisansıyla endüst- riyel ve ticari lastik üreten bir fab- rika. 2 bin işçi çalışıyor. Kârını ve üretimini her geçen gün artırıyor.

Yoksulluk sınırına yaklaşamayan Prometeon işçileri ise ayakta kalmaya çalışı- yor. Bir firma yöneticisinin “Prometeon hem fiziksel hem de ruh sağlığımızla ilgilenir”

sözlerine atıf yapan işçiler, patronun kârı dı- şında hiçbir şeyle ilgilenmediğini söylüyor ve şu örneği veriyor: “Üretim adetlerini arttırıp bizi soluksuz çalıştırınca baklava ısmarlıyor- lar.”

DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikasının örgütlü olduğu fabrikada işçiler destek kadrosu ve ana kadro diye ayrılmış durumda. Destek işçileri de kendi içinde üç gruba ayrılıyor. 1. grup 6 bin 700, 2. grup 6 bin 500, 3. grup ise 6 bin 300 lira ücret alıyor. İşçiler birbirlerinden farklı ücret alıyor. İşten atılma kaygısı nedeniyle is- mini yazmadığımız İşçi A 8 yıldır Promete- on’da çalışıyor. Ay sonunda eline geçen para net 6 bin 500 lira.

ENFLASYON YÜZDE 150’Yİ AŞTI

Bu ücrete yeni kavuştuklarını anlatan İşçi A şunları söyledi: “Asgari ücret 4 bin 253 lira olmadan önce 3 bin 500 lira civarı bir ücret alıyorduk. Sonra asgari ücret zammı gelince ücretlerimiz mecburen 4 bin 253 liraya çekildi.

Sonrasında da toplu sözleşme süreci derken şimdi elimize geçen para 6 bin 500 lira. Gece zammı, devam primi, aile yardımı, ikramiye, bayram çeki filan hepsi dahil olduğunda ise elime geçen para giydirilmiş hali ile 10 bin li- rayı buluyor.”

Ana kadro işçilerinin çıplak ücretleri ise 11 bin lira. Sosyal haklar eklendiğinde bu rakam 13 bin lirayı buluyor. Yoksulluk sınırının 19 bin lirayı aştığını hatırlatan İşçi A, şöyle de- vam etti: “Bunca yorgunluk ile aldığımız para ile rahat rahat geçinmemiz mümkün değil çünkü, enflasyon yüzde 150’yi aşmış durumda.

Yıllık izin zamanı eskiden tatil planları yapar- dık şimdi yol parasını düşünüp, kalacak yerle- re bin liralar verirsek nasıl bütçemizi dengele- riz diye düşünmekten tatil bile hayal oldu. Ko- caeli’nin her yerinde yazar, ‘Çalışınca oluyor’

oysa artık çalışsak da yaşam bize hayal olu- yor.”

‘ELİMİZDEKİNİ KORUMAK ZORUNDAYIZ’

Lastik fabrikasında çalışmanın koşullarının ağır olduğunu hatırlatan İşçi A, işçilerin gene- linde elindekine sahip çıkma eğilimi olduğunu aktardı: “Biz gün boyu kimyasallarla iç içeyiz fabrikada. Senelerce çalıştıkça, sağlığın da el- den gidiyor yalan değil. Fabrikada kiminle ko- nuşsan bir rahatsızlığı var, bel boyun fıtığı ol- mayan insan az. Bel, boyun fıtığı gibi hastalık- lar meslek hastalığından çıkarıldı. Oysa ki bu hastalıklar genelde çalışma koşullarından olu- yor. Siz bunu meslek hastalığından çıkarıyor- sunuz ki işçiler hak talep etmesin. Bu düzen- de, işçinin emekçinin yararını düşünen ne var ki, varsa yoksa patronların kârı.”

Üretim kapasitesinin 1.5 milyona ulaştığını, işçilerin büyüyen kârdan payına düşeni alıp alamadığını sorduğumuzda ise şu yanıtı verdi:

“Biz büyüyen kârdan payımıza düşeni baklava ile alıyoruz. Üretim adetlerini arttırıp bizi so- luksuz çalıştırınca baklava ısmarlıyorlar onu yiyoruz. Ama yine de öyle günlerden geçiyo- ruz ki, şükürler olsun bir işimiz var diyecek boyuta geldik. Diğer firmalara göre fena ücret almıyoruz. Ana kadroda çalışanlar çok daha iyi alıyor tabii. Geçim zor, artık geleceği değil günü kurtarma aşamasındayız fakat yine de elimizdekini korumak zorundayız.”

GÜVENSİZLİK OLUNCA DEĞİŞMİYOR

Söz asgari ücrete temmuz ayında yapılması beklenen zam ve buna bağlı olarak ücretlere ek zam beklentisinin olup olmamasına geliyor.

“Ek zam meselesi olur mu bilmiyorum” diye söze giren İşçi A, şunları dile getirdi: “Ama enflasyon gerçek rakamları yansıtmadığı müd- detçe, alacağımız ücretler bugün iyi duruma gelse yarın yine eriyecek. Sendikaya da bir şey söylemeye çekiniyor genel olarak herkes. Bir sorun olduğunda gidip konuşalım ya da bir iyi- leştirme talep edelim desek, başta herkes ta- mam diyor ama sendikacıların yanına gidene kadar sayı düşüyor yolun sonunda bir bakmış- sın iki kişi anca kalmış. Herkes korkuyor, gü- vensizlik de var. Öyle olunca bazı şeylerin de- ğişmesi de biraz zor oluyor.”

PROMETEON İŞÇİLERİ: PATRONUN KÂRI KATLANIYOR BİZE BAKLAVA DÜŞÜYOR

‘Çalışsak da yaşam bize hayal oluyor’

“Yıllık izin zamanı eskiden tatil planları yapardık

şimdi yol parasını

düşünüp, kalacak yerlere bin liralar verirsek nasıl bütçemizi dengeleriz diye düşünmekten tatil bile hayal oldu. Kocaeli’nin her yerinde yazar, ‘Çalışınca oluyor’ oysa artık çalışsak da yaşam bize hayal

oluyor.”

FİZİK VE RUH SAĞLIĞI MI KÂR MI?

TÜM dünyada endüstriyel lastik odaklı tek firma olan, dört fabrika, üç ARGE merkezi, bir geliştirme mer- kezi bulunan ve dünyada beş kıtada toplam 7 binden fazla çalışanı bünyesinde bulunduran Prometeon fir- ması Pirelli lisansıyla endüstriyel ve ticari lastiklerin üretimini de gerçekleştiriyor. Uluslararası alanda faali- yet gösteren ve çalışanlarının yüzde 57’sinin 25 farklı ülkeden “Y kuşağının” oluşturduğunu ifade eden firma- nın yöneticilerinden birisi “Prometeon hem fiziksel hem de ruh sağlığımızla ilgilenir” dedi. Türkiye’nin ilk lastik fabrikası olarak 1960 yılında Kocaeli’de kurulan üretim tesisinde yılda 1.5 milyon adet lastik üretim kapasitesi- ne sahip olan Prometeon Türkiye’de halihazırda 2 bin kişi çalışıyor. Üretiminin yüzde 50’sinden fazlasını ihraç ederken ihracatın büyük kısmını Avrupa’ya gerçekleşti- riyor. Pandemi döneminde dahi planlanan yatırımları- nın eksiksiz bir biçimde hayata geçtiğini ifade eden fir- ma müdürü, lastik üretim kapasitesinin 1.5 milyon ka- pasiteye ulaştığını ve pazardaki her 4 lastikten birinin prometeon lastiği olduğunu gururla duyurdu. Pande- miyle birlikte azalmak yerine artan üretim adetleri, ge- çim sıkıntıları ve uzun yıllar ağır bir iş kolunda çalışma- nın vermiş olduğu sağlık sorunları ile yaşayan Prome- teon işçileri ise Prometeon’un fizik ve ruh sağlıklarıyla ilgilenmekten ziyade, her geçen gün artan kârı ile ilgi- lendiğini söylüyor.

Fabrikanın çatısından düşen işçi yaralandı

KOCAELİ’nin Gebze ilçesinde, bir fabrikanın çatısından düşen işçi hastaneye kaldırıldı.

Balçık Mahallesi Organize Caddesi’ndeki bir fabrikanın tadilatında çalışan R.H, henüz belirle- nemeyen nedenle yaklaşık 4 metreden beton ze- mine düştü.

R.H’nin düştüğünü gören fabrika çalışanları, durumu sağlık ve jandarma ekiplerine bildirdi.

Olay yerine gelen sağlık ekipleri, yaralıyı Gebze Fatih Devlet Hastanesine kaldırdı. (Kocaeli/AA)

Göçük altında kalan işçi hayatını kaybetti

KONYA’nın Selçuklu ilçesinde kanalizasyon hattı inşaatında çalışırken göçük altında kalan işçi, yaşamını yitirdi.

Erenköy Mahallesi Hekimoğlu Caddesi’nde, bir inşaat firması tarafından yapılan kanalizasyon hattı kazısında çalışan Mehmet Maral’ın (66) üze- rine toprak çöktü. Durumun bildirilmesi üzerine olay yerine 112 acil servis, itfaiye, AFAD ve polis ekipleri sevk edildi.

İtfaiye ve AFAD ekipleri tarafından uzun uğ- raşlar sonucu toprak altından çıkarılan Maral’ın hayatını kaybettiği belirlendi. (Konya/AA)

Devrilen traktörün

sürücüsü ağır yaralandı

SİVAS’ın Suşehri ilçesinde traktörün devrilmesi sonucu sürücü ağır yara-

landı.

M.A. yönetimindeki traktör, Güdeli köyünde arazide seyir halindey- ken kontrolden çıkarak devrildi.

Çevredekilerin ihbarıy- la bölgeye jandarma ve

sağlık ekipleri gönderildi. Ambulansla Suşehri Devlet Hastanesine kaldırılan M.A, burada yapı- lan ilk tedavisinin ardından durumunun ağır ol- ması üzerine Sivas’a sevk edildi. (Sivas/AA)

Zehirlenen 4 işçi hastaneye kaldırıldı

MANİSA OSB 4.’üncü kısımda elektrik kablo- su üretimi yapan bir fabrikanın 4 çalışanı, gece 03.30 sıralarında molaya çıktıkları esnada atık su kanalından gelen gazdan etkilendi. Şüphe üzerine çevre hastanelere kaldırılan 4 işçinin, zehirlendiği tespit edildi.

Manisa Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ve AFAD ekipleri bölgede inceleme başlattı. Zehirlenmeye neden olan gazın, Muradi Organize Sanayi Sitesi 21’inci Sokak üzerindeki başka bir işletme tarafından atık olarak bırakılan hidrojen sülfür gazı olabileceği üzerinde durulur- ken, AFAD ekipleri tarafından yapılan inceleme- de de benzer tespitlere ulaşıldı. Manisa Çevre Şe- hircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekipleri de atık su kanalının 10 ayrı bölgesinden, bakanlı- ğın referans laboratuvarlarında analiz edilmek üzere numune aldı. Eşleştirme analizi sonucu, ze- hirlenmeye neden olan firmalara yaptırım uygu- lanması bekleniyor.

Bölgede incelemelerde bulunan Manisa Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürü Melih Melik Kara, “Bulunduğumuz bölge sanayi bölgesi, dolayısıyla Devlet Su İşleri (DSİ) kanalının, Mani- sa Su ve Kanalizasyon Genel Müdürlüğü altyapı- sının, organize sanayi bölgelerinin bulunduğu bir bölgeden bahsediyoruz. Olayın muhtemelen sana- yi kaynaklı olduğunu düşünüyoruz. Ancak bunu net söyleyebilmek için analiz sonuçlarını bekleme- miz gerekmektedir” dedi.

Öte yandan 4 işçinin sağlık durumunun iyi ol- duğu ve taburcu olduğu öğrenildi. (Manisa/DHA)

Fotoğraf: AAFotoğraf: AAFotoğraf: AA

Fotoğraf: Pixabay

Fotoğraf: AA

ÇANKIRI’dan Muğla’nın Marmaris ilçesine yangın söndürme çalışmalarına destek olmak için gönderilen 5 orman işçisi çadırda, arazöz içinde ve üzerinde günde 2’şer saat uyuyarak söndürme çalışmalarını sürdürdü.

Marmaris’in Bördübet mevkiindeki ormanda, 21 Haziran’da çıkan orman yangını sonrası Çan- kırı Orman İşletme Müdürlüğünden Marmaris’e destek için gönderilen arazözdeki görevli 5 işçi yangının 2’nci gününden bu yana alevlerle müca- dele etti. 5 işçiden 2’si yangın sürecinde çadırda, 2’si ise arazözün üzerinde günlük 2’şer saatlik uykuyla alevlerle savaştı. İşçilerden evli ve 2 ço- cuk babası İsmail Uslu (35), “Karşılaştığımız tab- lo vahşet, ağaçlar bitmiş kül olmuş. Yangının ikinci günü geldik. Geldiğimizde uykusuz bir şe- kilde bekledik daha sonra ertesi gün 5’e doğru uyuduk. Sabah 7’de kalktık. 5 gündür 2 arkadaş çadırda yatıyoruz, diğer 2 arkadaşımız arazözde yattı. Biz görevimizi yapmak için buradayız. Ne- reden geldiğimizin, nerenin personeli olduğumu- zun bir önemi yok. Ormanlarımız bütün vatanın”

dedi. (Muğla/DHA)

Orman yangınına günde 2 saat uyuyarak müdahale ettiler

Fotoğraf: DHA

Referanslar

Benzer Belgeler

•Yozgat’ın yeni ilçeleri Saraykent, Kadısehir ve Aydıncıkta kaymakamların göreve başlama tö­ renine katılan Cumhurbaşkanı özal, insan hafı­ zasının zavıf

Ancak, Pera Palas Otelini çalıştıran İstanbul Otelcilik ve Turizm Ticaret A.Ş.. yetki­ lileri anahtarı vermeyecek­

Dengesizlik şikayeti ile KBB hekimine başvuran ya da refere edilen hastalarda hekim ilk olarak iyi bir hikaye alarak, var olan şikayetin gerçek bir vertigo mu yoksa vertigo

Dünyada 1990 yılında başlayan ve ülkemizde de 2000’li yılların başından itibaren yapılan laparoskopik ürolojik cerrahi girişimlerin, açık cerrahiye göre daha az

Bu çalışmada yoğun bakımda bakteriyal ve viral menenjitli hastalarda serum iyonize kalsiyum (iKAL) düzeyinin, yoğun bakıma geldiklerindeki ve süperenfeksiyon

Küçük kız Namık Kemal ’in torunu Selma Ekrem ’di.. “ Büyübabasını öldüren o kötü adam ” onun tanımıyla “upuzun çarpık bir burnu, hiçbir yere

Tatlı Sır adlı oyunda oynarken tiyatroyu po­ lis basıyor, Afife arka bahçeden kaçıyor?. Odalık’ta oynarken po­ lis daha usta davranıyor, tiyatronun çevresini