• Sonuç bulunamadı

T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI (Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

(Mükellef Hizmetleri Katma Değer Vergisi Grup Müdürlüğü)

TARİH: 08.10.2008

SAYI : KDV.MUK.B.07.1.GİB.4.34.17.01.25-13.9019

KONU : Yurtdışından finansal kiralama yolu ile ithal edilen uçağın, Kanunun 13/d maddesi uyarınca KDV’den muaf olup olmadığı

… A.Ş.

İlgide kayıtlı dilekçeniz incelenmiştir.

3065 Sayılı Katma Değer Vergisi (KDV) Kanunu’nun 1/2. maddesinde; her türlü mal ve hizmet ithalatının KDV’ye tabi olduğu, 4. maddesinde ise hizmetin bir şeyi yapmak, işlemek meydana getirmek, imal etmek, onarmak, temizlemek, muhafaza etmek, hazırlamak, değerlendirmek, kiralamak, bir şeyi yapmamayı taahhüt etmek gibi şekillerde gerçekleşebileceği hüküm altına alınmıştır.

Kanunun 13. maddesinin (a) bendinde; faaliyetleri kısmen veya tamamen deniz, hava ve demiryolu taşıma araçlarının, yüzer tesisi ve araçların kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olan mükelleflere bu amaçla yapılan deniz, hava ve demiryolu taşıma araçlarının yüzer tesis ve araçların teslimleri ile bunların tadili, onarım ve bakımı şeklinde ortaya çıkan hizmetlerin KDV’nden istisna olduğu,

13/d maddesinde; Yatırım Teşvik Belgesi Sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makine ve teçhizat teslimlerinin KDV’nden istisna olduğu,

Aynı Kanunun 16/1-a maddesinde ise; Bu Kanuna göre teslimleri vergiden istisna edilen mal ve hizmetlerin ithalinin de vergiden istisna olduğu, hükme bağlanmıştır.

Öte yandan KDV Kanununun 13/a maddesinde yer alan istisna hükmünün uygulanması ile ilgili usul ve esaslar 48 ve 107 Seri No.lu KDV Genel Tebliğlerinde açıklanmıştır.

48 Seri No.lu KDV Tebliğinin (A/2-a) bölümünde, araçların teslimi ile tadil, bakım ve onarım hizmetlerinde istisnanın uygulanabilmesi için teslim ve hizmetlerin, faaliyetleri sözü edilen araçların kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olan mükelleflere yapılmasının şart olduğu,

Buna göre, araçların özel mülk olarak iktisap edilmesi ve kullanılması halinde araçların teslimi ile tadil, bakım ve onarım hizmetlerinde istisna uygulanmayacağı,

(2)

Araçların bir iktisadi işletme için iktisap edilmesi halinde ise mükellefin iştigal konusuna bağlı olarak aracın kullanım şekline bakılacağı; aracın işletme yöneticisi ve personelinin veya işletmesiyle ticari ilişkide bulunan alıcı ve satıcıların taşınması gibi amaçlarla kullanılması halinde istisna uygulanmayacağı,

Buna mukabil araç, bedel karşılığı; yük ve yolcu taşımak, reklam hizmeti vermek ilaçlama yapmak v.b. faaliyetlerde bulunmak veya bu amaçlar için kiralanmak suretiyle kullanılıyorsa ve bu faaliyetler işletmenin asli iştigal konuları arasında yer alıyorsa istisna uygulanabileceği;

ancak, bu faaliyetlerde mutad ve sürekli olarak uğraşılmasının şart olduğu; buna göre, iştigal konuları arasında gösterilseler bile bu faaliyetlerin hiç icra edilmemesi ya da arızi olarak icra edilmesi halinde, araçların tesliminde veya tadil, bakım ve onarım hizmetlerinde KDV uygulanacağı,

İşe yeni başlayacak olanlar ile bu faaliyetleri yeni icra edecek olanlara istisna uygulanabilmesi için, sayılan faaliyetlerin iştigal konuları arasında yer alması, faaliyetin gerektirdiği organizasyonun kurulmuş olması ve zorunlu resmi işlemler için yetkili mercilere yazılı olarak başvurulmasının gerekli olduğu ifade edilmiştir.

Aynı Tebliğin “İstisnanın Belgelenmesi” başlıklı (A/3) bölümünde de;

“Öte yandan, KDV Kanununun 16/1-a maddesine göre yurt içinde teslimleri istisna kapsamına giren malların ithali de vergiden müstesnadır. Buna göre araçların veya araçların imal ve inşasında kullanılacak malların ithalinde de yukarıdaki şartların gerçekleşmesi halinde istisna uygulanacaktır. İstisnanın uygulanabilmesi için ithal edilecek malların, istisna kapsamında yer aldığını gösteren vergi dairesinden alınmış yazının Gümrük İdaresine ibrazı yeterli olacaktır.”denilmektedir.

Yine Kanunun 13/d maddesinde düzenlenen KDV istisnası ile ilgili yayımlanan 69 seri no.lu KDV Genel Tebliğinin 1.1.1 bölümünde; hava, deniz ve demiryolu taşıma araçlarının makine ve teçhizat kapsamına girmediği, ancak KDV Kanununun 13/a maddesindeki şartların mevcudiyeti halinde bu araçların teslim ve ithalinde sözü edilen 13 üncü maddede düzenlenen

“araçlara ilişkin istisna” hükümleri çerçevesinde istisna uygulanabileceği, belirtilmiştir.

Diğer taraftan, KDV Kanununun 28. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 30.12.2007 tarihinde yayımlanan 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile KDV oranlarını belirleyen (I) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için KDV oranı %1, (II) sayılı listede yer alan teslim ve hizmetler için %8, listelerde yer almayan vergiye tabi işlemler için %18 olarak belirlenmiştir.

Diğer taraftan, 30.12.2007 tarihinde yayımlanan 24.12.2007 tarih ve 2007/13033 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile KDV oranlarının tespitine ilişkin Kararnamenin 1.Maddesinin 2.bendinde; finansal kiralama işlemlerinde, işleme konu malın tabi olduğu katma değer vergisi oranının uygulanacağı,

4.Maddesinde ise, Bu Kararın; finansal kiralama işlemlerine ilişkin hükümlerinin Kararın yayımı tarihinden sonra düzenlenen sözleşmeler için geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği tespit edilmiştir.

19.07.2008 tarih ve 26941 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2008/13902 sayılı Kararname Eki Kararın 1. maddesi ile 24/12/2007 tarihli ve 2007/13033 sayılı Kararname ile yürürlüğe

(3)

konulan "Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Karar"ın eki (I) Sayılı Listeye 01.08.2008 tarihinden geçerli olmak üzere aşağıdaki sıra eklenmiştir;

"15- 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca teslimleri katma değer vergisinden istisna olan araçların, faaliyetleri kısmen veya tamamen bu araçların kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olan mükelleflere kiralanması hizmeti,"

Diğer taraftan, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununun 5’inci maddesinde, finansal kiralamaya konu olabilecek mallar genel olarak tanımlanmış olup, taşınır ve taşınmaz malların sözleşmenin konusunu oluşturabileceği, 9’uncu maddesinde finansal kiralama konusu malın mülkiyetinin kiralayan şirkete ait olduğu ancak sözleşmede, sözleşme süresi sonunda kiracının malın mülkiyetini satın alma hakkına haiz olacağını kararlaştırabilecekleri hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanunun 4, 7 ve 15. maddelerinde ise, fınansal kiralama sözleşmesi, fınansal kiralama şirketince satın alınan ve kiracının, işletmesi için ihtiyaç duyduğu mal veya malların zilyetliğinin (kullanımının) sözleşmede belirtilen süre zarfında kiracı tarafından başka birine devredilmemesi şartına bağlı olarak, kiracıya devredilmesini öngörmektedir.

Kanunun gerekçesinde de izah edildiği üzere, finansal kiralamanın amacı, işletmelerin sabit kıymet ihtiyaçlarının, kredi esasına dayalı olarak çalışan diğer finans kurumlarından farklı olarak doğrudan kredi vermek suretiyle değil, fakat işletmelerin ihtiyaç duydukları malların finansal kiralama şirketince satın alınarak veya başka bir suretle temin edilerek kullanımının bir bedel karşılığında kiracıya devredilmesi suretiyle karşılanmasıdır.

Benzer konuda Bakanlık Makamı’ndan alınan 09.06.1995 tarih ve 31827 sayılı yazıda;

“1-……….

Yukarıda yer alan hükümler çerçevesinde, kiralama veya finansal kiralama yoluyla 13/a maddesi kapsamına giren hava taşıma araçlarının ithali katma değer vergisine tabi değildir.

Dolayısıyla geçici olarak ithal edilen uçakların yurtdışı edilmemesi halinde de katma değer vergisi hesaplanmayacağından, Kanunun 49.maddesi gereğince teminat alınmaması gerekmektedir.

2-Kiralama İşlemine Ait Katma Değer Vergisi Uygulaması:

Katma Değer Vergisi Kanununun 1. maddesi gereğince, yurt dışından uçak kiralama işlemi hizmet kapsamında katma değer vergisine tabi bulunmaktadır. Kiralamayı yapan firmanın, finansal kiralama şirketi olması veya uçağın teslim ve ithalinin Kanunun 13/a maddesine göre katma değer vergisinden istisna olması durumu değiştirmemektedir.

Ancak, yurt dışından uçak kiralama hizmetine ait katma değer vergisinin, Kanunun 9.

maddesi gereğince kiralayan tarafından sorumlu sıfatıyla beyan edilip ödenmesi gerekmektedir. Kiralama işleminin Finansal Kiralama Kanunu kapsamında yapılması halinde, bu kiralama işlemine katma değer vergisi oranı %1 olarak uygulanacaktır.” denilmektedir.

(4)

İlgi dilekçenizde, firmanızca … adresinde bulunan … firmasından, … A.Ş. aracılığı ile Yatırım Teşviği kapsamında finansal kiralama yolu ile … tipinde … seri numaralı uçağın kati ithalatını gerçekleştirmek istediğinizin belirtildiği görülmüştür.

Buna göre, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 13/a maddesinde deniz, hava ve demiryolu taşıma araçları ile yüzer tesis ve araçlarının teslimi, 13/d maddesinde ise, Yatırım Teşvik Belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki makine ve teçhizat teslimleri katma değer verisinden istisna olduğundan, finansal kiralama şirketi aracılığıyla alınan uçağın yine söz konusu finansal kiralama şirketi tarafından firmanıza kiraya verilmesi işlemi hizmet kapsamında olup, teslim sayılmayacağından istisna uygulanması mümkün bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, finansal kiralama şirketi ile firmanız arasında düzenlenen sözleşmenin yukarıda sözü edilen Kararın yayımı tarihinden (30.12.2007) önce düzenlenmiş olması halinde finansal kiralama hizmeti %1oranında, sözleşmenin bu tarihten sonra düzenlenmiş olması halinde ise 01.08.2008 tarihine kadar %18 oranında, 01.08.2008 tarihinden sonra %1 oranında KDV’ye tabi olacaktır.

Ayrıca finansal kiralamaya konu olan uçağın mülkiyetinin kira süresinin sonunda sözleşme gereği şirketinize devrinde bağlı bulunduğunuz vergi dairesi müdürlüğünden alacağınız istisna belgesinin finansal kiralama şirketine ibrazı halinde Kanunun 13/a maddesi kapsamında istisna uygulanacağı tabiidir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(5)

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı

Mükellef Hizmetleri Diğer Vergiler Grup Müdürlüğü

Tarih : 15.09.2008

Sayı : B.07.1.GİB.4.34.18.01/2.1.1198.260/9822.3309

………. NOTERLİĞİNE İlgi : ……….. tarih ……… sayılı yazınız.

Yazınızda; Daireniz ……… vergi kimlik numaralı mükellefi

……….. A.Ş.’nin ………..

A.Ş. ile aralarında yapmış oldukları “Birleşme Sözleşmesi”nin kurumlar vergisi kapsamında yapılan devir olup olmadığı, harç ve damga vergisinden istisna olup olmadığı konusunda bilgi verilmesi istenilmektedir.

492 sayılı Harçlar Kanununun 123 üncü maddesinin son fıkrasında, anonim, eshamlı komandit, limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev’i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifleri (Bu Kooperatifler ile Kredi Garanti Fonu İşletme ve Araştırma Anonim Şirketi tarafından bankalardan kullandırılacak krediler için verilecek kefaletler dahil) bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemlerin bu Kanunda yazılı harçlardan müstesna olacağı hükme bağlanmıştır.

488 sayılı Damga Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde; “Bu Kanuna ekli (1) sayılı Tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisine tabidir.

Bu Kanundaki kağıtlar terimi, yazılıp imzalanmak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade eder.” hükmüne yer verilmiştir.

Aynı Kanunun 9 uncu maddesinde; “Bu kanuna ekli (2) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga Vergisinden müstesnadır.” hükmü yer almakta olup, Kanuna ekli (2) sayılı tablonun

“IV.Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar” başlıklı bölümünün 17 numaralı fıkrasında;

Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kağıtların damga vergisinden müstesna tutulacağı belirtilmiştir.

Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Devir, Bölünme, Hisse Değişimi”

başlıklı 19 uncu maddesinde; “1) Bu Kanunun uygulanmasında aşağıdaki şartlar dahilinde gerçekleşen birleşmeler devir hükmündedir:

(6)

a) Birleşme sonucunda infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanunî veya iş merkezlerinin Türkiye'de bulunması.

b) Münfesih kurumun devir tarihindeki bilânço değerlerinin, birleşilen kurum tarafından bir bütün halinde devralınması ve aynen bilânçosuna geçirilmesi.

(2) Kurumların yukarıdaki şartlar dahilinde tür değiştirmeleri de devir hükmündedir.

...” hükmü yer almaktadır.

Aynı Kanunun “Devir, bölünme ve hisse değişimi hallerinde vergilendirme” başlıklı 20 nci maddesinin 1 inci fıkrasında;

“(1) Devirlerde, aşağıdaki şartlara uyulduğu takdirde, münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilir; birleşmeden doğan kârlar ise hesaplanmaz ve vergilendirilmez:

a) Şirket yetkili kurulunun devre ilişkin kararının Ticaret Sicilinde tescil edildiği tarih, devir tarihidir. Münfesih kurum ile birleşilen kurum;

1) Devir tarihi itibarıyla hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesi ile,

2) Devir işleminin hesap döneminin kapandığı aydan kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayın sonuna kadar geçen süre içerisinde yapılması halinde, münfesih kurumun önceki hesap dönemine ilişkin olarak hazırlayacakları ve müştereken imzalayacakları münfesih kuruma ait kurumlar vergisi beyannamesini, birleşmenin Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verirler.

b) Birleşilen kurum, münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer ödevlerini yerine getireceğini münfesih kurumun birleşme sebebiyle verilecek olan kurumlar vergisi beyannamesinin ekinde vereceği bir taahhütname ile taahhüt eder. Mahallin en büyük mal memuru, bu hususta birleşilen kurumdan ayrıca teminat isteyebilir.” denilmektedir.

Bu hükümler çerçevesinde, ……… A.Ş.’nin ……… A.Ş.’ne devrine ilişkin düzenlenen yazınız eki “Birleşme Sözleşmesi”nin 492 sayılı Harçlar Kanununun 123 üncü maddesine göre harçtan, 488 sayılı Kanuna ekli (2) sayılı Tablonun IV-17 nci fıkrası hükmüne göre damga vergisinden müstesna tutulması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

(7)

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı

(Mükellef Hizmetleri Grup Müdürlüğü)

Tarih : 03.10.2007

Sayı : B.07.1.GİB.4.99.16.01/01/MUK-41 /19435

Konu: Davası henüz derdest olan idari para cezasının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilip edilemeyeceği

……….

İlgi: Gelir İdaresi Başkanlığına vermiş olduğunuz …/…/2007 tarihli dilekçeniz.

Müvekkiliniz ………..A.Ş hakkında Gelir İdaresi Başkanlığına vermiş olduğunuz ve bir örneği Başkanlığımıza gönderilen ilgide kayıtlı dilekçenizden; Rekabet Kurumu Başkanlığı’nın …… sayılı kararı ile müvekkiliniz adına 10.203.273,56 YTL idari para cezası kesildiği, söz konusu idari para cezasının iptali amacıyla Danıştay … Daire Başkanlığı’nda dava açıldığı, davanın henüz derdest olduğu belirtilerek; bahsi geçen kesinleşmemiş idari para cezasının 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsil edilip edilemeyeceği hususunda görüş talep edildiği anlaşılmaktadır.

Konuya ilişkin olarak Gelir İdaresi Başkanlığından alınan ve ilgide kayıtlı dilekçenizde belirtilen hususlara cevap teşkil eden …/…/2007 tarih ve ….. sayılı yazıda;

“………..

Bilindiği gibi, 5560 sayılı Kanunla değişik 5326 sayılı Kabahatler Kanununun; 3’üncü maddesinde,

“ (1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır.” hükmü,

-17’ nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında da, “ (3) 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından verilen idarî para cezalarının ilgili kanunlarında 1/6/2005 tarihinden sonra belirlenen oranın dışındaki kısmı ile Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler tarafından verilen idarî para cezaları Genel Bütçeye gelir kaydedilir. Sosyal güvenlik kurumları ile mahalli idareler tarafından verilen idarî para cezaları kendi bütçelerine gelir kaydedilir. Diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen idarî para cezaları ise,

(8)

ilgili kanunlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, Genel Bütçeye gelir kaydedilir. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının verdiği para cezaları, kendi kanunlarındaki hükümlere tâbidir. Kişinin ekonomik durumunun müsait olmaması halinde, idarî para cezasının, ilk taksitinin peşin ödenmesi koşuluyla, bir yıl içinde ve dört eşit taksit halinde ödenmesine karar verilebilir. Taksitlerin zamanında ve tam olarak ödenmemesi halinde, idarî para cezasının kalan kısmının tamamı tahsil edilir.

(4) Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idarî para cezalarına ilişkin kesinleşen kararlar, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairelerine gönderilir. Sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idareler tarafından verilen idarî para cezaları, ilgili kanunlarında aksine hüküm bulunmadığı takdirde, Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre kendileri tarafından tahsil olunur. Diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen ve Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gerekmeyen idarî para cezaları, ilgili kanunlarında özel hüküm bulunmadığı takdirde genel hükümlere göre tahsil olunur.” hükmü,

yer almaktadır.

5560 sayılı Kanun ile 5326 sayılı Kanunun 17’nci maddesinde yapılan değişiklikle idari para cezalarının gelir kaydının, idari para cezasını veren kamu idaresi ve bütçeler itibarıyla yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Buna göre;

-10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idareleri tarafından verilen idari para cezalarının ilgili kanunlarında 01/06/2005 tarihinden sonra belirlenen oranın dışındaki kısmı ile Cumhuriyet başsavcılıkları ve mahkemeler tarafından verilen idari para cezaları genel bütçeye,

-Sosyal güvenlik kurumları ile mahalli idareler tarafından verilen idari para cezaları kendi bütçelerine,

-Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından verilen idari para cezaları, ilgili kanunlarındaki hükümler saklı kalmak kaydıyla genel bütçeye,

gelir kaydedilmesi gerekmektedir.

Öte yandan, 5560 sayılı Kanunla değişik 5326 sayılı Kanunun 17’nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının ilk cümlesi hükmü uyarınca Genel Bütçeye gelir kaydedilecek olan idari para cezalarının infaz (cebri takip ve tahsil) edilebilmesi için, söz konusu idari para cezalarının dayanağını teşkil eden idari yaptırım kararlarının kesinleşmesi gerekmektedir.

Bu itibarla, 5326 sayılı Kanunun 17’nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının gerek 5560 sayılı Kanun öncesi hükmü gerekse 5560 sayılı Kanunla değişik hükmü gereğince genel bütçeye gelir kaydedilecek idari para cezalarının infaz ( cebri takibat ve tahsil) edilebilmesi için idari yaptırım kararının kesinleşmesi gerekmektedir.

(9)

Diğer taraftan, 5560 sayılı Kanunla 5326 sayılı Kabahatler Kanununda yapılan değişiklik neticesinde idari para cezalarının uygulanmasına yönelik hazırlanan 442 Seri No’lu Tahsilat Genel Tebliği 12/05/2007 tarihli ve 26520 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış bulunmaktadır.

Söz konusu Genel Tebliğin “III/C- İdari Para Cezalarının Kesinleşmesi” başlıklı bölümünde;

“... Buna göre, genel bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idari para cezalarının 6183 sayılı Kanuna göre takip ve tahsil edilebilmesi için, bu cezalara ilişkin idari yaptırım kararlarının kesinleşmesi gerekmektedir.

Kabahatler Kanunu, genel bütçeye gelir kaydedilmesi gerekmeyen ve süresinde ödenmeyen idari para cezalarının takip ve tahsilinde idari yaptırım kararlarının kesinleşme şartını aramamaktadır. Ancak, bu idari para cezalarının düzenlendiği özel kanunlarda yer alan hükümlerin dikkate alınacağı tabiidir.

İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna başvurulmaması veya kanun yoluna başvurulması halinde yargılama aşamalarının son bulması neticesinde idari para cezalarının takip edilebilir aşamaya gelmesi, idari para cezasının kesinleşmesidir.

Kabahatler Kanununun 5560 sayılı Kanunla değişik 3 üncü maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi hükmü nedeniyle idari para cezalarının düzenlendiği kanunlarda kanun yoluna ilişkin düzenlemenin bulunması halinde, bu düzenlemelerin uygulanması gerektiğinden, idari para cezalarının kesinleşmesi aşağıdaki şekilde olacaktır.

1) Kabahatler Kanununa Göre İdari Para Cezalarının Kesinleşmesi: 5326 sayılı Kanunun 27 ila 31 inci maddelerinde idari yaptırım kararlarına karşı başvuru yolu, başvurunun incelenmesi, itiraz yolu, vazgeçme ve kabul ile masrafların ve vekalet ücretinin ödenmesi hususları düzenlenmiştir.

Söz konusu hükümlere göre, idari yaptırım kararları;

i) Kararın ilgilisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde sulh ceza mahkemesine başvurulmadığı takdirde bu sürenin bitiminde,

ii) Kanuni süresinde sulh ceza mahkemesine başvurulması halinde,

- Sulh ceza mahkemesinin kararına itiraz edilmemiş ise kararın taraflara tebliğini takip eden 7 nci günün bitiminde,

- 2.000,-YTL’ye kadar (bu tutar dahil) idari para cezalarına ilişkin sulh ceza mahkemesinin karar tarihinde,

iii) Sulh ceza mahkemesi kararına ya da mahkemeler tarafından verilen idari yaptırım kararlarına karşı ağır ceza mahkemesine itiraz edilmesi halinde itiraz üzerine verilen karar tarihinde,

kesinleşmektedir.

(10)

iv) Kabahatler Kanununun 27 nci maddesine 5560 sayılı Kanunla eklenen;

- (6) numaralı fıkra ile soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi ve kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edilmesi halinde idarî yaptırım kararına karşı başvurunun kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı yapılacak itirazı inceleyen itiraz merciinde inceleneceği hükme bağlandığından,

- (7) numaralı fıkra ile kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi ve fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidilmesi halinde, idarî yaptırım kararına karşı itirazın da beraat kararını inceleyen mercide inceleneceği hükme bağlandığından,

bu durumlarda kesinleşme kanun yollarının tüketilmesine bağlı olarak belirlenecektir.

v) Kabahatler Kanununun 27 nci maddesine 5560 sayılı Kanunla eklenen (8) numaralı fıkrasında ise idarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görüleceği düzenlenmiş olduğundan, bu kapsamdaki idari yaptırım kararları idari yargılama sürecine bağlı olarak kesinleşecektir.

2) Kanun Yolu Saklı Tutulan Hallerde İdari Para Cezalarının Kesinleşmesi: İdari para cezasına yönelik Kabahatler Kanununun hükümleri dışında kanun yolu öngörülmesi halinde, ilgili kanunlarında yer verilen kesinleşme nedenlerine bağlı olarak idari para cezaları kesinleşecektir.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Buna göre, 5326 sayılı Kanunun 17’nci maddesi hükmü ve bu maddenin uygulamasına ilişkin olarak söz konusu Tebliğ’in III/C bölümüne ilişkin genel açıklamaların yapıldığı ve yukarıda da belirtilen kısımlarda yapılan düzenlemelerde, genel bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idari para cezalarının 6183 sayılı Kanuna göre takip ve tahsil edilebilmesi için bu cezalara ilişkin idari yaptırım kararlarının kesinleşme şartı aranmakta, aynı zamanda kesinleşme “idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna başvurulmaması veya kanun yoluna başvurulması halinde yargılama aşamalarının son bulması neticesinde idari para cezalarının takip edilebilir aşamaya gelmesi” olarak tanımlanmaktadır.

Buna göre, Genel Bütçeye gelir kaydedilmesi gereken idari para cezalarına ilişkin olarak kanun yolunun gerek idari para cezalarının düzenlendiği kanunlarda düzenlenmiş olsun, gerekse özel kanunda bu yönde bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle 5326 sayılı Kanun hükümleri esas alınmış olsun, söz konusu idari para cezaları hakkında kanun yolları tüketilmeden, diğer bir ifadeyle idari yaptırım kararı kesinleşmeden, bu para cezalarının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanuna göre infazına (cebren takip ve tahsiline) başlanılması mümkün bulunmamaktadır.” denilmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.

Referanslar

Benzer Belgeler

Söz konusu düzenleme ile 31/12/2025 tarihine kadar uygulanmak üzere imalat sanayii ile turizme yönelik yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzun incelenmesinden, Ekonomi Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü tarafından şirketiniz adına düzenlenen 26/01/2012 tarihli

MADDE 13 – (1)Sosyologların görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir. a) Görevlerini yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak yürütmek.. b) Genel

MADDE 15- (1) Sosyologların görev, yetki ve sorumlulukları aşağıda belirtilmiştir. a) Görevlerini yürürlükte bulunan mevzuata uygun olarak yürütmek. b) Genel Müdürlüğün

İndirimli orana tabi işlemlerden doğan iade alacağının, vergi inceleme raporuna göre Tebliğin (III/B-3.2.2.) bölümünde belirtilen borçlara mahsubunun talep

İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, Şirketinizde ücretli olarak çalışan iş güvenliği uzmanları ve diğer personel tarafından şehir içi ulaşımlarında İstanbul

a)-3065 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasının (o) bendinde yer alan ve kısmi istisna mahiyetinde olan gümrük antrepoları ve geçici

06.04.2008 tarihli ve 26839 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2008/13426 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 2 inci maddesinde, KDV Kanununun 30 uncu maddesinin (b) bendine