• Sonuç bulunamadı

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Zoşçenko. Öykü LASTİK PABUÇLAR. Çeviren: Ataol Behramoğlu. Resimleyen: Yıldız Aydemir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Zoşçenko. Öykü LASTİK PABUÇLAR. Çeviren: Ataol Behramoğlu. Resimleyen: Yıldız Aydemir"

Copied!
21
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Zoşçenko

LASTİK PABUÇLAR

Çeviren: Ataol Behramoğlu

Resimleyen: Yıldız A ydemir

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATIÖykü

(2)
(3)

Zoşçenko

LASTİK PABUÇLAR

Çeviren: Ataol Behramoğlu Resimleyen: Yıldız Aydemir

(4)

Yayın Koordinatörü: İpek Gür Kapak ve İç Tasarım: Gözde Bitir Tasarım Uygulama ve Dizgi: Neşe Pirlioğlu

Düzelti: Erkan Irmak Kapak Baskı: Azra Matbaası İç Baskı ve Cilt: Özal Matbaası

Can Sanat Yayınları Yapım, Dağıtım, Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.

Hayriye Caddesi No. 2, 34430 Galatasaray , İstanbul Telefon: (0212) 252 56 75 - 252 59 89 F

aks: 252 72 33 www.cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com

1. Basım: 2001 8. Basım: 2000 adet, Şubat 2012

ISBN 978-975-07-0019-4

© Can Sanat Yayınları Ltd. Şti., 2001 Tüm hakları saklıdır. Tanıtım için yapılacak

kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.

(5)

Bu kitabın sahibi:

...

(6)

Zoşçenko

Rus edebiyatının en büyük gülmece ustası.

Aslında tam adı şöyle: Mihail Mihayloviç Zoşçenko. Zengin bir ailenin çocuğuydu;

ama büyük Rus Devrimi’nde üniversite öğrenimini yarıda kesip orduya yazıldı.

Yaşadığı sürece marangozluktan, ayakkabı tamirciliğinden tutun da, avcılığa, telefon memurluğuna, dedektifliğe, oyunculuğa, kâtipliğe kadar yapmadığı iş kalmadı.

Ve daha ilk kitabıyla büyük ilgi gördü.

Gorki’den sonra Rusya’nın en çok okunan, en sevilen yazarı oluverdi. Zoşçenko, yapıtlarında, içinde yaşadığı toplumun günlük yaşamından kesitler verdi. Toplum yaşamını incecik bir gülmece ustalığıyla yansıttı. Hüzünlü bir anlatımla, alaycı bir dille, toplumu alabildiğine eleştirdi. Türk edebiyatında Aziz Nesin neyse, Rusya için de Zoşçenko odur.

HAVHAV KARDEŞLİĞİ BOPATO SELO’NUN KUŞLARI yazarın yayınevimizden çıkan diğer kitaplarıdır.

(7)

İçindekiler

Yeni Yıl Ağacı, 7 Lastik Pabuçlar, 15 Ninemin Armağanı, 24

Yalancının Mumu, 33 Daha Çok Sevilmek, 42 Sokağa Düşürülen Şeyler, 49

Üç Gezginler, 58 Altın Sözler, 72

LASTİK PABUÇLAR

(8)
(9)

Yeni Yıl Ağacı

Bu yıl ben kırk yaşına girdim çocuklar. Demek ki yeni yıl ağacını tam kırk kez görmüşüm. Eee, az şey değil bu!

Ama yaşamımın ilk üç yılında, bu çam ağacının ne anlama geldiğini bilmem olanaksızdı. O sıralarda annemin kucağında bir bebek olmalıydım. Kara kü- çük gözlerim bu süslü püslü ağaca hiçbir şey anlama- dan, hiçbir ilgi duymadan bakıyordu herhalde.

Beş yaşına geldiğimde, onun nasıl bir ağaç oldu- ğunu biliyordum artık.

İçim içime sığmayarak bekliyordum bu sevinçli bayramı. Kapının aralığından, annemin yeni yıl ağa- cını süsleyişini bile gizli gizli izlediğimi anımsıyorum.

Kız kardeşim Lilya ise o zamanlar yedi yaşınday- dı. Gerçekten de ele avuca sığmaz bir kızdı Lilya.

Bir gün bana, “Minka,” dedi. “Annem şimdi mut- 7

(10)

Zoşçenko LASTİK PABUÇLAR

8

fakta. Gel, yeni yıl ağacının bulunduğu odaya bir göz atalım. Bakalım neler olup bitiyor orada.”

Böylece kız kardeşim Lilya ile birlikte yeni yıl ağacının bulunduğu odaya girdik. Bir de ne görelim:

Göz kamaştıran bir ağaç! Altında da bir sürü yeni yıl armağanı. Üstündeyse renk renk balonlar, fenerler, bayraklar, yemişler, pestiller.

Lilya, “Şimdi şu armağanlara bakmayı bırakalım da, en iyisi, bir pestilcik indiriverelim mideye, ha ne dersin?” dedi.

Bunu söylemesiyle de yeni yıl ağacına yaklaşıp ipe asılı pestillerden birini mideye indirmesi bir oldu.

“Lilya,” dedim “madem sen bir pestil yedin, öy- leyse ben de bir şeyler yiyeceğim.”

Bunu söyleyip yeni yıl ağacına yaklaştım, küçü- cük bir ısırık alıverdim oraya asılı elmaların birinden.

Lilya, “Minka,” dedi “madem sen elmayı ısırdın, öyleyse ben de bir pestil daha yiyeceğim. Üstelik bir tane de şeker indireceğim mideye.”

Uzun boylu bir kızdı Lilya, elini yukarılara kadar uzatabiliyordu. Ayakları üstünde yükselip o kocaman ağzıyla ikinci pestili de yemeye koyuldu.

Bense şaşılacak kadar ufacık tefeciktim. En aşa- ğılarda duran bir elmanın dışında başka hiçbir şeye ulaşma olanağım yoktu.

“Lilya,” dedim “madem ikinci pestili de yedin, öyleyse ben de bir kere daha ısıracağım elmayı.”

(11)
(12)

Zoşçenko LASTİK PABUÇLAR

10

Böylece elmayı ellerimle tutup bir ısırık daha alı- verdim.

Bu kez Lilya, “Madem bir kez daha ısırdın elma- yı, öyleyse ben de bir pestil daha yiyeceğim. Hedi- ye olarak şu gördüğün patlangaçla cevizi de alaca- ğım,” dedi.

Bunu duyunca az kalsın hüngür hüngür ağlaya- caktım. Çünkü o kolunu istediği yere kadar uzatabili- yor, bense hiçbir yere uzanamıyordum.

“Lilya,” dedim, “öyleyse ben de şu gördüğün san- dalyeyi yeni yıl ağacına yaklaştıracak, üstüne çıkıp elmadan başka şeyler daha alacağım.”

Böylece minicik ellerimle tutup sandalyeyi ağaca doğru sürükledim. Ama koca sandalye üstüme düşü- vermez mi? Kaldırmaya çalıştım, yeniden düştü. Hem de bu kez yeni yıl ağacının altındaki armağanların üs- tüne düştü.

Lilya, “Minka,” dedi, “sanırım kırdın şu oyuncak bebeği. Evet, evet, bak porselenden kolu kırılmış.”

Tam o sırada annemizin ayak seslerini duyunca, Lilya ile birlikte öteki odaya kaçtık.

Lilya, “Bak Minka,” dedi, “annemden yiyeceğin dayağa karışmam ben.”

Benim tam korkudan gözyaşlarım boşanmak üze- reyken konuklar geldi. Evimiz, ana babalarıyla gelen çocuk sesleriyle doldu.

O zaman annemiz yeni yıl ağacının üstündeki bü- tün mumları yaktı, kapıyı açtı ve konuklara, “İçeri bu-

(13)

Zoşçenko LASTİK PABUÇLAR

11 yurun,” dedi.

Bütün çocuklar yeni yıl ağacının bulunduğu oda- ya doluştular.

Annemiz, onlara, “Şimdi birer birer bana yakla- şın çocuklar,” dedi. “Herkes armağanı olan oyunca- ğı alacak.”

Çocuklar birer birer annemin yanına sokuldu- lar. O da birer oyuncak armağan etti her birine. Son- ra yeni yıl ağacından kopardığı elmaları, pestilleri de dağıttı onlara.

Sevinç içindeydi bütün çocuklar. Tam o sırada annemin eli benim az önce ısırdığım elmaya uzan- dı. Uzanır uzanmaz da, “Lilya! Minka! Gelin bakayım buraya,” diye seslendi bize. “Söyleyin, hanginiz ısır- dı bu elmayı?”

Lilya, “Yemin ederim ki ben ısırmadım anneci- ğim,” dedi. “Minka ısırmış olmalı.”

Lilya’nın saç örgüsünü çektim.

“Evet, ama bana bunu o öğretti!” diye bağırdım Annem, “Ben ona yapacağımı bilirim,” dedi. “Sa ­ na gelince Minka, sana da şu zemberekli lokomoti- fi armağan edecektim; ama ısırdığın elmayı vermek iste diğim şu küçüğün kısmetiymiş o. Sen artık şan- sına küs.”

Annem bunları söyleyip lokomotifi gerçekten de orada bulunan dört yaşlarında bir oğlana uzattı. O da sanki bunu bekliyormuş gibi hemen oynamaya ko-

(14)

Zoşçenko LASTİK PABUÇLAR

12

yuldu lokomotifle.

Çok kızmıştım. Benim yerimde siz olsanız ne ya- pardınız? Çocuğun lokomotifi tutan eline bir tokat vurdum.

Sen misin vuran. Bir yaygara koyverdi ki bizim- ki, evlere şenlik.

Annesi de çocuğunu kucakladı.

“Bir daha adım atmayacağım sizin evinize,” dedi.

“Sanki çok meraklıydık,” diye karşılık verdim ona. “İstiyorsanız hemen şimdi gidebilirsiniz. Hiç de- ğilse lokomotif bana kalır.”

Kadıncağız bu sözlerime çok şaşırmış olmalı ki, anneme dönüp, “Sizin çocuğunuz haydut olacak her- halde,” dedi.

Bu kez annem beni kucağına alıp komşu kadına:

“Oğlum için bu sözleri söylemeye hakkınız yok. En iyisi sevgili çocuğunuzu da alıp gidin evimden. Bir daha da gelmeyin bize.”

Komşu kadın, “Zaten ben de öyle yapacağım,”

diye karşılık verdi. “O kadar da meraklı değilim sizin- le görüşmeye.”

Bu kez orada bulunan bir başka kadın, “Ben de gidiyorum,” diye atıldı. “Benim kızım kendisine kolu kırık bir bebek armağan edilecek kadar düşmedi.”

Tam o sırada kız kardeşim Lilya’nın bağırışı işi- tildi:

“Madem gitmek istiyorsunuz, sizi tutan yok. Alın da gidin o güzel çocuğunuzu. Hiç değilse bir kolu kı-

(15)
(16)

Zoşçenko LASTİK PABUÇLAR

14

rık da olsa bebek bana kalır.”

Ben annemin kucağında sesimi yükselttim:

“En iyisi hepiniz çekip gidin de bütün oyuncak- lar bize kalsın!”

Böylece bütün konuklar çıkıp gittiler.

Şaşkın, kalakaldık öylece; odanın bir anda böy- le boşalıverişine.

Tam bu sırada babamız giriverdi odaya. Yüzün- den düşen bin parçaydı.

“Çocuklarımı böyle yetiştirmek istemiyorum ben,” dedi. “Kavga çıkarmalarını, bağırıp çağırmala- rını, konukları evden kovmalarını istemiyorum. Böy- le giderse, kimse kalmaz çevrelerinde. Herkes bırakır onları. Yapayalnız kalırlar dünyada. Öyle de ölürler.”

Babamız bunları söyleyip yeni yıl ağacına yaklaş- tı ve bütün mumları söndürdü. Sonra, “Haydi baka- yım, şimdi doğruca yatağa,” dedi. “Yarın bütün oyun- cakları öteki çocuklara dağıtacağım.”

İşte böyleyken böyle çocuklar. Bu anlattığım ola- yın üzerinden tam otuz beş yıl geçti. O yeni yıl ağacı gözlerimin önünde capcanlı durur hep.

İnanın çocuklar, bütün bu otuz beş yıl süresin- ce bir kez bile ısırmadım başkasının elmasını. Bir kez bile vurmadım kendimden güçsüz olana. Bugün- kü sağlığımı, neşemi, doktorlar buna borçlu olduğu- mu söylüyorlar.

(17)

15

Lastik Pabuçlar

Çocukken dondurmayı pek severdim. Doğrusu şimdi de seviyorum. Ama o zamanki sevgim başkay- dı ne de olsa.

Dondurmacı, arabasıyla sokaktan geçmeye gör- sün, bir külahçık olsun yemeyi öylesine canım çeker- di ki başım dönerdi sonunda.

Kız kardeşim Lilya da bu konuda benden geri kal- mazdı.

Büyüdüğümüzde canımız çektiği kadar çok don- durma yiyebileceğimizi düşlerdik onunla.

Çok az dondurma yiyebiliyorduk o zamanlar. An- nemiz izin vermiyordu fazla yememize. Üşütüp hasta olmamızdan korkuyordu. Bunun için dondurma ala- cak para vermiyordu bize.

Bir yaz günü Lilya ile evimizin bahçesinde dolaşı- yorduk. Çalılıklar arasında lastik bir pabuç buldu Lil-

(18)

Zoşçenko LASTİK PABUÇLAR

16

ya. Hiçbir olağanüstü yanı olmayan, sıradan bir lastik pabuçtu. Hem de çok yıpranmış, yırtık bir şeydi. Çok eskidiği için birisi oraya atıvermiş olmalıydı.

Lilya, eğlence olsun diye lastik pabucu bir değ- neğin ucuna taktı. Hem bahçede dolaşıyor hem de değneğin ucundaki pabucu başının üstünde döndü- rüyordu.

Tam o sırada eskicinin geçtiğini işittik sokaktan,

“Boş şişeler alıyoruuum!.. Kavanozlar alıyoruuum!..

Pılıpırtı alıyoruuum!..”

Lilya’nın değneğinde sallanan lastik pabucu gö- ren eskici, “Hey, küçük,” diye seslendi. “O lastik pa- bucu satar mısın bana?”

Eskicinin kendisiyle eğlendiğini sanan Lilya, “Sa- tarım, niye satmayayım,” dedi. “Ama yüz liradan aşa- ğıya vermem.”

Eskici gülerek, “Yoo, şimdi olmadı işte,” dedi.

“Yüz lira çok fazla bu lastik pabuç için. Ama istersen iki liraya satın alırım onu senden. Böylece de dostça ayrılırız birbirimizden.”

Bunları söyleyen eskici, gerçekten de iki lira çı- kardı para cüzdanından, onu Lilya’nın avucuna koy- du, bizim yırtık pırtık lastik pabucu çuvalına yerleş- tirdi, çekip gitti.

Lilya ile ben, adamın eğlenmek niyetinde olma- dığını, işin gerçek olduğunu böylece anlamış olduk.

Şaştık kaldık.

(19)

Zoşçenko LASTİK PABUÇLAR

17 Eskici, çoktan uzaklaşıp gitmişti ya, biz hâlâ şaş- kın şaşkın elimizdeki liralara bakıyorduk.

Tam o sırada dondurmacının bağırışını işitmeye- lim mi:

“Kaymaklı dondurmaaa!..”

Lilya ile hemen dondurmacıya koşup tanesi bi- rer liradan iki külahçık dondurma alıp hemen oracık- ta mideye indirdiğimizi söylemeye gerek var mı? Bir yandan da lastik pabucu böylesine ucuza kaptırmış olmamıza hayıflanıyorduk.

Ertesi gün Lilya, “Biliyor musun Minka,” dedi.

“Bugün ben eskiciye bir lastik pabuç daha satmaya karar verdim.”

Ben, sevinçle, “Lilya,” dedim, “yoksa bir lastik pabuç daha mı buldun çalılıklarda?”

Lilya, “Çalılıklarda hiçbir şey kalmamış,” dedi.

“Ama bizim sofada en azından on beş lastik pabuç duruyor. Onlardan birini satıversek ne olur sanki?”

Lilya’nın bunları söylemesiyle eve doğru koşma- sı, az sonra da elinde hemen hemen yepyeni denile- bilecek bir lastik pabuçla bahçeye dönmesi bir oldu.

“Düşün bir kere Minka, o yırtık pırtık pabuca iki lira veren eskici, bu yepyeni pabuca en azından on lira verecektir. Bu parayla ne kadar dondurma alabi- leceğimizi düşünebiliyor musun?”

Böylece, belki bir saat, içimiz içimize sığmaya- rak eskicinin sokaktan geçmesini bekledik. Sonunda

(20)
(21)

ISBN 978-975-07-0019-4

LASTİK PABUÇLAR Zoşçenko

Merhaba, adım Minka. Benden iki yaş büyük Lilya adında bir ablam var. İkimiz de çok yaramazız. Ablamın başıma açtığı işleri düşünürsem sanırım onun benden daha afacan

olduğunu söyleyebilirim. Bu kitapta ablamla evde, okulda, sokakta yaşadığımız maceraları okuyacaksınız. Ayrıca yaramaz olsam da bunları kulağıma küpe yapacak kadar

akıllı olduğumu da göreceksiniz. Hem öyle olmasa büyüyüp bu kitabı yazamazdım, değil mi?

Bilin bakalım bir lastik pabuç kaç külah dondurma eder?

YAŞ 8 9 10

Referanslar

Benzer Belgeler

Birlik, 2011 yılında Sermaye Piyasası Lisanslama Sicil ve Eğitim Kuruluşu A.Ş.nin 2.000.000 Türk lirası tutarındaki sermayesine 800.000 Türk lirası ödeyerek iştirak

Annem beni almaya geldiğinde, Susi'nin ninesi saçımı başka türlü okşamış gibi geldi... Bazen annemle babam birbirlerine öyle

Adem’den (a.s.) itibaren pek çok toplumda ölüm cezası, toplumun liderleri, peygamberleri, kralları, yöneticileri tarafından uygulanmış,

--- OMANYA’nın hâkimi Nicolae Ceausescu, T ürkçe ya z ılış ıy la N ik o la Çavuşesku. --- <1965'ten beri Romanya Komünist Partisi’nin Genel'Sekreteri.

Bugün karşılaşılan problemlerin işçi sınıfı için nedeni kapitalist sistem ise, bu- gün yaşadığımız salgında da çalışmak zorunda bırakılan, aynı zamanda iş yerleri

gösteren Demokrat Parti, ko­ münist parti bahsinde de çe­ lik bir kola sahip bulunduğu­ nu, millete

çalışan İsmail Gökçe ve öğrencileri, toplum tarafından dışlanan ve görmezlikten gelinen zihinsel ve fiziksel engelli bireyler ile birlikte bir sergi

Çocukken mi okudum, birisi mi anlattı, yoksa filmini falan mı seyrettim hiç hatırlamıyorum ama Kibritçi Kız masalı denince aklıma ilk gelen şey çok soğuk