• Sonuç bulunamadı

Tarımsal Biyoçeşitliliğin Korunmasında Yerel Tohum Ağları Ve Ekolojik Tarımdaki Yeri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tarımsal Biyoçeşitliliğin Korunmasında Yerel Tohum Ağları Ve Ekolojik Tarımdaki Yeri"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1027

Tarımsal Biyoçeşitliliğin Korunmasında Yerel Tohum Ağları Ve Ekolojik Tarımdaki Yeri

Zerrin ÇELĐK1

ÖZET

Küresel ısınma, çevre kirliliği ve açlığın arttığı son yüzyılda tarımsal biyoçeşitlilik büyük önem kazanmıştır. Yerel tarımsal biyoçeşitliliğin (köylü çeşitleri) bu sorunlarla güçlü bir şekilde başa çıkma kapasitesinin de olduğu bilinmektedir.

Binlerce yıl önce tarım, tohum ile başlamış ve o tarihten itibaren tohumun verimliliği ve diğer kalite değerleri yükseltilmeye çalışılmıştır.

Geleneksel tarımın en önemli kaynaklarından yerel tohumlar ve çiftçiler arasındaki dolaşım mekanizması, dünyanın her yerinde yüzyıllardır sosyal, çevresel ve önemli ekonomik çıktılar oluşturmuştur. Ancak endüstriyel tarımın yaygınlaşması, geleneksel tarımın dar alanlara sıkışmasına ve ürünlerinin de pazarlarda satışının imkânsız hale gelmesine neden olmuştur. Bu nedenlerle çiftçiler geleneksel çeşitler yerine pazar değeri yüksek olan ticari çeşitleri yetiştirir hale gelmişlerdir.

OECD ve BM gibi uluslararası kurumlar hızla azalan tarımsal biyolojik çeşitliliğimizin en önemli koruyucusu ve yaşatıcısının, yerel tohumları kullanan çiftçiler olduğunu kabul etmektedir.

Çiftçi çeşitlerinin yerinde (in-situ) korunmasına yönelik çalışmalar ülkemizde henüz yeni olup bu konuda fazla bir ilerleme sağlanamamıştır. Yerel tohum ağları ve bankaları bu açıdan önemli bir araç olmaktadır. Pek çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede ise bu konu ile ilgili ciddi uygulamalar bulunmaktadır.

Bu çalışmada, Dünya ve Türkiye genelinde yerel çeşitlerin bulunması, saklanması ve yeniden kullanılarak ekonomik değere çevrilmesi konularında faaliyet gösteren yerel tohum ağları araştırılmış ve ekolojik tarımdaki potansiyeli değerlendirilmiştir.

Anahtar Kelimeler: Biyoçeşitlilik, yerel tohum ağı, yerel tohum bankaları, ekolojik tarım

Agrıcultural Bıodıversıty Conservatıon And Local Seed Networks And Ecolocıgal Agrıculture

ABSTRACT

In the last century, Global warming, environmental pollution and hunger has increased and agricultural biodiversity has become more important. Also, it is known that local varieties have effective capacity which can cope powerfully with this difficulty.

Thousand of years ago agriculture started with a simple seed and since then farmers have been trying to raise efficiency of this seed and other quality values. Local seed which is the most important source of traditional agriculture and networks of seed exchange anywhere in the world for centuries, has created significant social, environmental and economic outcomes. But widespread use of industrial agriculture has caused traditional agriculture to be confined in more narrow markets and it has become impossible to sell their products. For these reasons, farmers have started to grow commercial varieties that have high-market value instead of the traditional varieties.

Acorrding to international institutions such as OECD and UN, the protectors of the rapidly decreasing agricultural biodiversity are the farmers use that use local seeds. Keeping different types of farmers save in their places (in-situ) is still new in our country and hasn’t been encouraged enough. Local seed networks and seed banks are important tools in this respect. In many developed and developing countries, these applications are related to the subject in many serious ways.

In this research, the local seed networks which have a role in finding new, storing them and changing them in to economic value, have been researched and their potential on ecological agriculture has been evaluated.

Key Words: Biodiversity, local seed network, local seed banks, ecolocigal agriculture.

1Đl Tarım Müdürlüğü Çiftçi Eğitim ve Yayım Şubesi, Đzmir. zrcelik@hotmail.com

(2)

1028 1.GĐRĐŞ

Çağdaş uygarlığın hazırlanmasında temel rolü olan klasik ekonomi anlayışında kalkınma; giderek daha fazla mal ve hizmet üretme veya oluşmuş bulunan zenginliği daha da genişletme olarak anlamlandırılmış ve sanayileşmeyle, kentleşmeyle özdeş kabul edilmiştir. Bu anlayışla II. Dünya Savaşı’ndan sonra, hemen her sektörde mal ve hizmet üretimi hızla artmış, daha da önemlisi, teknoloji, tüketim ve üretim kalıpları değişmiş, pek çok mal üretilir hale gelmiştir. Ancak bununla birlikte 1947–1970 yılları arasında doğal kaynaklar üzerindeki baskı yıllık %10’ un üzerinde yükselmiştir (Aruoba,1997).

1980 sonrasında ise, dünya kaynakları yerine koyma kapasitesinin üstünde kullanılmaya başlanmıştır. Bu gidişin artarak devam etmesiyle artık ekonomi politikaları ile çevre politikalarının örtüşmesi gerektiği anlaşılmıştır. Böylece daha çok üretim ve dolayısıyla da tüketimi çağrıştıran genel kalkınma kavramının ardından, çevrenin korunması dikkate alınarak gerçekleştirilen sürdürülebilir kalkınma kavramına ulaşılmıştır.

Tarımda sürdürülebilirlik ise, uzun dönemde doğal kaynakların korunmasının yanı sıra çevreye ve diğer canlı türlerine zarar vermeyen tarımsal teknolojilerin kullanıldığı bir tarımsal yapının oluşturulmasıdır. Ürün çeşitliliğinin sağlanması ve bu sayede toprağın korunması, yerel tohum kullanılması, kimyasal maddelerin kullanımının azaltılması ve yine kimyasal gübre ve ilaç kullanımında üreticilere gereken teknik bilgi ve becerilerin kazandırılması için gerekli yayım çalışmalarının yaygınlaştırılması, doğal alanların ve ormanların korunması için yapılacak çalışmalar sürdürülebilir tarım uygulamaları arasında sayılabilir.

Đnsanoğlu binlerce yıl önce tohumun yaratıcı özelliğini keşfettiği zaman, yeryüzünde tarım da başlamıştır. O tarihten itibaren tohum ve tohumluk, bitki yetiştirme açısından daima kilit unsur olmuş ve tohumun verimliliği, tat, besin ve diğer kalite değerleri yükseltilmeye çalışılmıştır. Yerel tohumlar ve bu tohumların dolaşım mekanizması, dünyanın her yerinde yüzyıllardır çiftçiler arasında, sosyal, çevresel ve önemli ekonomik çıktılar oluşturan büyük bir çabadır. Ancak endüstriyel tarımın yaygınlaşması, geleneksel tarımın dar alanlara sıkışmasına ve ürünlerinin de pazarlarda satışının imkânsız hale gelmesine neden olmuştur. Bu nedenlerle çiftçiler geleneksel çeşitlerin yerine pazar değeri yüksek olan ticari çeşitleri yetiştirir hale gelmişlerdir.

OECD ve BM gibi uluslararası kurumlar hızla azalan tarımsal biyolojik çeşitliliğimizin en önemli koruyucusu ve yaşatıcısının, geleneksel tohumları kullanan çiftçi olduğunu kabul etmektedir. Kısacası tohum çeşitliliği ancak biyolojik çeşitliliği kullanan ve koruyan küçük çiftçilerin geçiminin garantiye alınması ile sağlanabilir.

Yerel çeşitler dünyada hızla yok olmaktadır. Çin’de 1949’da 10.000 buğday çeşidi varken, 1970’lerde sadece 1.000 adedi kalmıştır. (Norberg-Hodge,H., ve ark., 2001) ABD’de lahana çeşitlerinin %95’i, mısır çeşitlerinin %91’i, bezelye çeşitlerinin

%94’ü, domates çeşitlerinin %81’i kaybolmuştur. FAO’nun 150 ülke raporuna dayanarak yayınladığı çalışmaya göre son yüzyılda dünya biyolojik çeşitliliğinin yaklaşık %75’i kaybolmuştur. (FAO, 1996)

Dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi ülkemizde de endüstriyel tarım derinleşmesini sürdürmektedir bu da yerel tohumların hızla yok olmasını şiddetlendirmektedir. Yerel tohumlar koruma altına alınmaz ise hızla yok olacaktır. Yerel tohum ağları ve bankaları bu tohumların korunmasında büyük bir öneme sahiptir.

Hindistan gibi ülkelerde bu konuda yerel halkın önderlik ettiği ciddi çalışmalar bulunmaktadır. Türkiye’de ise bu konuda bilinç üç- dört yıldır oluşmaya başlamıştır.

2. TARIMSAL BĐYOÇEŞĐTLĐLĐK, GEN MERKEZLERĐ VE GEN BANKALARI Tarımın başlangıcı 7000 ile 10000 yıl öncesine kadar gitmektedir. Ancak yiyecek üretimi, bugün dünyanın en önemli tarım ve hayvancılık merkezleri arasında bulunan, ekolojik olarak çok uygun bölgelerinde başlamamış, tam tersine Irak, Đran, Meksika, Andlar, Çin’in bir kısmı, Afrika’nın Sahel kuşağı gibi kurak ya da ekolojik olarak düşük

(3)

1029

nitelikli bölgelerinde başlamıştır. Birkaç yerde birbirinden bağımsız olarak, söz konusu yörelerde yaşayan insanların yöresel bitki ve hayvanları evcilleştirmeleriyle başladı. Yani evcilleştirmeler yaban ataların bulunduğu yerlerde gerçekleştirilmiştir.

Yiyecek üretiminin tamamıyla bağımsız olarak, yöresel bitkilerin (bazen de hayvanların) evcilleştirilmesiyle, başka herhangi bir yerden bitki veya hayvan gelmeden başlayan bölgeler var. Bu bölgeler biyoçeşitliliğin ve genetik orijinin merkezi olarak kabul edilmektedir. Bu bölgeler; Yakındoğu ya da Bereketli Hilal olarak da bilinen Güneybatı Asya; Çin; Mezoamerika (Orta ve Güney Meksika ile Orta Amerika’nın buraya yakın bölgesine verilen ad); Güney Amerika Andları ile Amazon havzası;

Birleşik Amerika’nın doğusu; Afrika’nın Sahel kuşağı; tropik Batı Afrika; Etiyopya;

Güneydoğu Asya’dır (Diamond,J.,2003).

Dünya üzerinde bulunan gen merkezlerindeki bitki türlerinin, endüstriyel tarım uygulamaları ve diğer başka nedenlerle kaybolduğu bilim adamları tarafından 19.

yüzyılın başlarında fark edilmiştir. Bitki gen kaynaklarının tespiti, toplanması ve muhafazasına yönelik çalışmalar yapmak üzere ve daha sonraları da bu çalışmaların uluslararası düzeyde yürütülmesi fikriyle, Uluslararası Bitki Gen Kaynakları Araştırma Enstitüleri kurulmuştur (Balkaya, A.,ve ark., 2001). Bugün için dünyada bitki genetik kaynaklarını araştırmak üzere uluslararası düzeyde 9 merkez bulunmaktadır. Ülkemizde de kültür bitkilerinde gen kaynağı belirleme ve toplama çalışmaları kişisel çalışmalarla başlamış, 1963 yılından bu yana Tarım Bakanlığı bünyesinde üç adet gen bankası aracılığıyla yürütülmektedir.

Dünya çapında 6 milyon bitki genetik örneğini bulunduran, yaklaşık 1400 gen bankası vardır. Dünya bitki çeşitliliği yani tohum koleksiyonları genel olarak üç şekilde yönetilmekte ve kontrol edilmektedir. a) uluslararası tarımsal araştırma ve danışma merkezi tarafından yönetilenler (CGIAR) (dünya bitki çeşitliliğinin %72 si), b) ulusal hükümetler tarafından yönetilenler (dünya bitki çeşitliliğinin %14’ü), c) özel şirketler ve kurumlar tarafından yönetilenler (dünya bitki tohum koleksiyonlarının %14’ü) (Anonim,2007). Bu koleksiyonlar, yıllar boyunca çiftçiler tarafından seçilerek geliştirilmiş yerel ürünleri, köylü çeşitlerini ve bunların yabani akrabalarını içermektedir ve toplanan genlerin %91’i Asya, Afrika ve Latin Amerika’dan sağlanmakla birlikte, bunların ancak %15’inden gelişmekte olan ülkeler yararlanmaktadır (C. Fowler ve ark., 1990). Kısacası, bugünkü çeşitlere geçişte yıllar boyunca en iyisini seçerek tohumları geliştiren çiftçilerin bu gen bankalarından faydalanmaları çok olanaklı değildir.

Bitki genetik kaynaklarının muhafaza çalışmaları ex-situ ve in-situ olarak yürütülmektedir. “Ex-situ muhafaza, biyolojik çeşitlilik elemanlarının kendi doğal yaşam ortamları dışında korunması anlamındadır”; “Đn-situ koruma, ekosistemlerin ve doğal yaşam ortamlarının korunması yaşayabilir tür popülasyonlarının doğal çevrelerinde;

evcilleştirilmiş veya kültüre alınmış türlerin ise ayırt edici özelliklerini geliştirdikleri çevrelerde muhafazası ve geri kazanılması anlamındadır” (Anonim, 1996). Bu tür koruma sisteminde, doğal yaşam alanlarında popülasyonlar çeşitliliğini devam ettirerek sistemdeki bitkiler evrimlerini sürdürebilmekte ve yeni özellikler taşıyan bitkilerin ortaya çıkmasına olanak sağlamaktadır. Tür zenginliği ve tür içi çeşitlilik tarımsal sürdürülebilirliğin sigortası durumundadır. Genetik çeşitlilik bir ölçüde yapay yollarla oluşturulabilse de doğal çeşitliliğin korunması ve bir yandan da evrimleşme sürecinin devam etmesi, sürdürülebilirliğin temel konusudur.

Bugün bitki genetik materyallerin ne kadarı gerçekten toplanmış ve ex-situ olarak muhafaza edilmektedir? Gen bankalarında korunan ürünler içinde, ekonomik öneme sahip olduğu varsayılan ana ürünlerin (buğday, pirinç, mısır) önceliği bulunmaktadır ve bunların yaklaşık %95’i saklanmaktadır. Ancak yerel ürünlerin birçoğunun hem üretimi hem de gen bankalarında saklanması daha az dikkat çekmektedir. Bu ürünlerin yaklaşık

%35’i toplanmıştır ve muhafaza edilmektedir (Anonim, 2007). Yeri dışında koruma daha ucuz ve daha kolay uygulanabilmektedir. Ancak bu sistemin bazı sakıncalı yönleri bulunmaktadır. Burada en önemli sorun, yeri dışında yapılan koruma çalışmaları sırasında

(4)

1030

bitki popülasyonlarında devam eden evrimleşme sürecinin durmasıdır. Ayrıca bu tip koruma sisteminde mevcut çeşitliliğin ancak küçük bir bölümü kontrol altına alınabilmektedir (Karagöz, A.ve ark., 2010).

3. DÜNYADA VE TÜRKĐYE’DE TOHUM SĐSTEMLERĐ VE ÖZELLĐKLERĐ Tohumlar, tarımsal üretimin en temel girdisidir. Tohum arzı; tohumun çoğaltılması, üretimi, depolanması, dağıtımı ve pazarlanmasını içerir. Gelişmiş ülkelerde bu faaliyetler sadece ticari sistemle karşılanırken, gelişmekte olan ülkelerde hem ticari sistem hem de çiftçi tohumları sistemi kullanılmaktadır.

3.1.Ticari Tohum Sistemi

Ticari tohum sisteminde tohumlar; çeşitlerin saflık, durağanlığının sağlanarak standartların oluşturulmasıyla sertifikalandırılmışlardır. Bu modern çeşitlerin çiftçilere pazarlanması ve dağıtımı vardır ve sertifikalı oldukları için destekleme ödemesine tabidirler. Dünyada ve ülkemizde ticari tohum sisteminde; özel, kamu bitki ve tohum üreticileri, özel sertifika ajansları ve tarımsal girdi ajansları faaliyet göstermektedir.

Sistemdeki kurum ve kuruluşlar, uluslararası bazı anlaşmalara ve ulusal tohum politikalarına uygun olarak dağıtım yapmaktadırlar. Birçok ülkede ticari tohum sistemi araştırma merkezleri ile işbirliği halinde çalışmaktadır.

1960-70’li yıllardan itibaren verimliliği artırarak, açlığı ortadan kaldırmak ve çiftçilerin verimliliği yüksek tohumluklara ulaşımını sağlamak amacıyla dünyada ulusal tohum politikalarında birçok değişim yaşanmış ve tohum sektörü uluslararası boyutta dikkat çekmeye başlamıştır. 1980’li yıllara kadar pek çok ülkede tohum üretimi, dağıtımı ve geliştirilmesi devletlerin denetimindeyken yaşanan özelleştirmeler ile devlet denetimli tohum sistemi sınırlı kalmıştır. Ancak daha sonra özellikle de 1990’lı yıllardan itibaren sektör, özel ve çokuluslu şirketlerin etkisine girmiştir.

Yeni ticari çeşitlerin verimlilikleri yüksektir, ancak uygun şartlar ve gerekli diğer girdiler sağlandığı takdirde bu yüksek verimlere ulaşılabilmektedir. Bu çeşitlerde bazı spesifik hastalıklara, kuraklığa veya uygun olmayan şartlara dayanım geliştirilmiştir.

Fakat bu çeşitlerin yaygın olarak kullanılması (tektip ve durağanlığı fikri mülkiyet hakları ile korunmaktadır) büyük sorunlar yaratmaktadır. Tektip çeşitlerin kullanılması tarımsal biyoçeşitliliğin kaybolmasına neden olmaktadır. Ayrıca günümüzde ticari tohum sektörü sınırlı sayıda firma tarafından yönetilmektedir. Bu firmalar aynı zamanda diğer girdileri de temin etmektedirler ve çiftçiler bu firmalara ait tohumları kullandıkları zaman diğer girdileri de kullanmak zorunda kaldıkları için firmalara bağımlılıkları artmaktadır (De Schutter, O., 2009).

3.2.Çiftçi Tohum Sistemi

Çiftçi tohumları sistemi, tarım toplumlarında yüzyıllar boyunca hayati rol oynamıştır. Genetik çeşitliliğin, sürdürülebilirliğin ve gıda güvenliğinin küçük çiftçiler ve çiftlik seviyesinde korunmasını sağlamıştır (Imran, A. ve ark., 2004). Çiftçi tohumları, birçok gelişmekte olan ülkede tohum arzının belkemiğini oluşturmaktadır. Çiftçiler tohumla ilgili çeşit seçimi, çeşit testi, tohum çoğaltma, tohumluk için seçim, dağıtım ve depolama işlemlerini kendileri yaparlar. Bu sistemde kalitenin sigortası üreticiler tarafından sağlanır ve herhangi bir resmi sertifika yoktur. Bu nedenle tohum üreticileri, tohum üretimi sırasında bulaşmalardan uzak dururlar ve her 3–4 yılda bir tohumlarını yenilerler. Çiftçiler tarafından seçilen ve tekrar kullanılan tohumlukların birçok avantajı vardır. Bu çeşitler genellikle yerel tarımsal ekolojik çevrelere iyi uyum sağlamıştır ve dış faktörlerden daha az etkilenir. Tohum pazarlarından bağımsızlardır ve potansiyel ek gelir kaynağıdırlar. Ayrıca tohum değişimi ile birçok bölgede genetik çeşitliliğin ve geleneksel kültürün yayılması ve yaşatılması gerçekleşmiş olur.

Bugün, dünya çapında yaklaşık 1.4 milyar çiftçi kendi arazilerinde, bir önceki hasattan sakladığı veya diğer çiftçilerden temin ettiği tohumlarla tarımsal üretime devam etmektedir (Anonim, 2009). Tahminlere göre %60-70 tohum çiftçiler tarafından kendi çiftliklerinde üretilmekte, %20-30 dan fazlası ödünç alınmakta veya komşulardan,

(5)

1031

arkadaşlardan, akrabalardan veya yerel sağlayıcılardan temin edilmektedir (Cromwell, M.E., 1996).

Gelişmiş ülkelerde, çiftçiler büyük oranda ticari tohumları kullanmaktadırlar, bunun yanında gelişmekte olan ülkelerde ise hem ticari hem de çiftçi tohum sistemleri bulunmaktadır. Geçtiğimiz son otuz yılda gelişmekte olan ülkelerde, ticari tohum sistemi için büyük yatırımlar yapılmasına rağmen halen küçük çiftçilerin yaklaşık %90-95’i tohum taleplerini çiftçi tohum sistemlerinden karşılamaktadır (Charlotte, M., 2010).

Bununla beraber her geçen gün daha fazla çiftçi ticari tohumlara bağımlı hale gelmektedir ki bu tohumların %82’si Fikri Mülkiyet Hakları ile korunmaktadır (ETC Group, 2008).

Buna paralel olarak birçok ülke, tohumlar üzerindeki FMH kurallarının gereklerini yerine getirmeye mecbur bırakılmaktadır. Bu nedenlerle çiftçilerin ticari tohumları kullanması giderek artmaktadır (Anonim, 2009).

4.YEREL TOHUM AĞLARI VE TOHUM BANKALARI

Günümüzde gelişmekte olan ülkelerde, küçük çiftçilerin tohum depolamasını desteklemek ve pek çok durumda da bitki genetik kaynaklarını in-situ olarak korumak amacıyla tohum bankaları bulunmaktadır. Ayrıca son yıllarda küçük çiftçilerin yanında profesyonel bitki üreticileri ve tohum şirketleri ile araştırma enstitüleri kendi yeniliklerini geliştirebilmek için bu tohum ağları ve tohum bankalarına güvenmektedirler (De Schutter, O., 2009). Tohum bankaları iki tip olarak ayrılırlar (Lewis,M., ve ark., 1997).

Dünyanın her yerinde tohumlar milyonlarca ayrı çiftlikte depolanmıştır ve kişisel tohum depolama olarak adlandırılan bu bankalar, tohum depolamanın en yaygın şeklidir.

Ortaklaşa tohum depolama sistemi ile tohum depolama geleneksel olmamakla birlikte, çiftçiler ya kendileri organize olurlar veya dışarıdan yönlendirme ve destekle organize olarak üretecekleri bitkiler için tohum depolarlar. Özellikle son yıllarda STÖ ile çiftçilerin ortak katılımı ile tohum depolama projeleri gerçekleştirilmektedir.

4.1.Kişisel Tohum Bankaları

Birçok toplumda özellikle küçük çiftçiler tarafından yaygın olarak kullanılan tohum depolama şeklidir. Pek çok insan evinin bahçesinde veya bahçe olacak kadar küçük alanlarda geleneksel çeşitleri yetiştirerek ve tohumunu üreterek depolamaktadır.

Ev bahçeleri de bir tür tohum bankası olarak tanımlanabilmektedir. Örneğin, Hindistan’da üretilen baklagillerin yaklaşık %70-90’ının tohumları çiftçiler tarafından seçilerek, çiftlik düzeyinde depolanmaktadır (Gaur PM, ve ark.,2010).

4.2.Topluluk Tohum Değişimi

Tohum değişimi, yüzyıllardır dünyanın birçok bölümünde çiftçiler arasında değişim veya yerel olarak depolanmış tohumların satışı ile gerçekleştirilmektedir. Tohum fuarları, festivalleri tohum değişim mekanizmasının araçlarıdır. Dünyanın birçok farklı bölgesinde düzenlenen bu organizasyonlar, genellikle hasat sonrasında gerçekleştirilen ve farklı bölgelerden insanların katılımı ile tohumların yanısıra geleneksel bilgilerin ve deneyimlerin de paylaşıldığı fırsatlardır. Ayrıca son yıllarda birtakım araştırmacılar ve STÖ’leri, çeşitli yerlerde biyoçeşitliliğin korunması, yerel bilgi ve çeşitlerin değişimini geliştirmek ve kolaylaştırmak amacıyla yerel tohum gösterileri, sergiler ve yarışmalar düzenlemektedirler. Bu tür tohum bankaları Hindistan, Filipinler, Bolivya, Peru, Meksika, Etiyopya yaygın olarak bulunmaktadır (Bezabih, M., 2005). Hindistan’da “Navdanya”

hareketi son yirmi yılda 34 yerel tohum bankası kurmuş ve farklı bölgelerdeki tarımsal biyoçeşitliliği korumak ve geliştirmek için faaliyette bulunmaktadır (Lewis,M., ve ark., 1997). Yine Bolivya, Ekvador ve Peru’nun And bölgesindeki yerel tohum festival ve fuarları dünyada en iyi bilinen örneklerdendir. Özellikle yerel patates çeşitlerinin geleneksel olarak yetiştirilmesi ve biyoçeşitliliğin korunması çalışmaları yapılmaktadır (Bernet, T., ve ark., 2004).

4.3.Organize Tohum Bankaları

Bu tür bankalar genellikle kamu kurumlarının, STÖ ile işbirliği sonucunda organize edilir. Bitki genetik kaynaklarının in-situ korunması, bu tohumların çoğaltılması veya depolanması amacıyla faaliyet gösterirler. Etiyopya, Kenya, Güney Afrika,

(6)

1032

Zimbabwe, Nepal, Vietnam, Peru ve Macaristan gibi ülkelerde yerel çeşitleri korumak ve geliştirmek amacıyla STÖ, uluslararası gen bankaları, uluslararası araştırma enstitülerinin yürüttüğü birtakım projeler uygulanmaktadır. Bu projelerle çiftçi ağları desteklenerek yerel çeşitleri kullanma, seçme ve korumaları geliştirilmeye çalışılmaktadır (Jarvis, D.I.

ve ark.).

4.4.Tohum Koruma Ağları

Pek çok ülkede küçük çiftçi grupları, hobistler, bahçeciler ve benzer düşünceye sahip insanlar tohum koruyucular olarak bir araya gelmişlerdir. Bu organizasyonlar, tohum kaynaklarını, bilgilerini, bitki materyallerini karşılıklı olarak paylaşmaktadırlar.

Ülkemizde de bazı projeler kapsamında yerel çeşitlerin bulunması, yetiştirilmesi ve dolaşım mekanizmasının oluşturulmasına yönelik çalışmalar bulunmaktadır. Emanetçiler Derneği, Kirazlı Ekolojik Yaşam Derneği, Meyve Mirası Çalışma Grubu ile Ali Nihat Gökyiğit (ANG) Vakfı, Yer Gök Anadolu Derneği’nin uyguladıkları projeler ile tarımı devam eden yerli çeşitlerin dökümünün çıkarılması, geleneksel tarım pratiklerine yeniden değer verilmesi, üreticiden tüketiciye doğrudan ulaştıracak pazarların çoğaltılması, yerli tohumların çiftçiler arasında dolaşımının kolaylaştırılması, doğa ve çiftçi dostu tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması çalışmaları gerçekleştirilmektedir.

4.5.Törensel Tohum Bankaları

Kutsal koruluklar, dünyanın birçok bölümünde birkaç ağaçtan, yüzlerce kilometrelik bakir ormanlara kadar değişen büyüklüklerde yer almaktadır. Bu koruluklar sayesinde geleneksel dinler veya sosyo kültürel pratikler, çevresel koruma ve kaynak yönetimi gerçekleştirilmiş olur. Ancak son yıllarda dünyanın her yerinde bu koruluklar nüfusun artması, insanların yakacak olarak bu ve diğer orman ürünlerini kullanmaları ve hayvanların otlatılması gibi nedenlerle hızla yok olmaktadır.

5. YEREL TOHUMLARIN EKOLOJĐK TARIMDAKĐ YERĐ VE ÖNEMĐ

Sürdürülebilir tarım tekniklerinden biri olan ekolojik tarım; değişik nedenlerle zarar görmüş ve görmekte olan doğayı korumak, doğadaki enerji ve besin maddeleri dengelerini bozmadan toprak verimliliğini devam ettirmek ve dengede tutmak için canlı ve çevre dostu üretim sistemleri ile kültür işlemlerini kapsar. Ekolojik tarım sistemi, üretim miktarının artışından daha çok kaliteyi artırmayı amaçlayan bir sistemdir. Ayrıca zarar görmüş ve görmekte olan doğal dengeyi korumak ve yeniden oluşturmak ifadesi yer almaktadır. Doğal dengeyi korurken bitki genetik kaynaklarını da yerinde koruruz. Ancak bitki genetik kaynakları, üzerinde uzun yıllar süren politik oyunlar ve tekelci kontrol, orman yangınları ve izinsiz ağaç kesimleri ile toprak erozyonu sonucunda türlerin yok olması gibi önemli bir sorunla karşı karşıya kalmıştır.

Bu gibi olaylar sonucunda, ıslah çalışmalarının da temelini oluşturan genetik çeşitlilik daralmakta ve ekolojik tarımın amaçlarına uygun çalışmaların da sekteye uğramasına neden olmaktadır (Ekiz, H., 2001).

Ekolojik tarım sistemi; sentetik gübre, hastalık ve zararlıları için kullanılan tarım ilaçlarını azaltmak ve hatta tamamen kaldırmayı öngörür. Günümüzde ise tohum endüstrisinin izlediği strateji, tohumların satışını mümkün olduğunca petro kimya ürünlerinin satışı ile birlikte gerçekleştirmektir (Broswimmwer, F., 1995).

Ekolojik tarımla ilgili gerek uluslararası yasal düzenlemelerde gerekse ülkemiz yönetmeliğinde ekolojik üretimde kullanılacak olan tohumun ve diğer üretim materyallerinin ekolojik olarak üretilmesi öngörülmektedir. Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu’nun (IFOAM) temel standartlarında tohumlardan beklenen iki genel prensip bulunmaktadır. Bunlar; Ekolojik tarımda kullanılacak tohumların, yerel iklim ve toprak şartlarına uyum sağlayabilmiş, hastalık ve zararlılara dirençli çeşit ve türlerden seçilmiş olması, tüm tohum ve üretim materyallerinin ekolojik sertifikaya sahip olması.Buna ilave olarak; dört öneri yapılır: Ekolojik çiftliklerin biyoçeşitlilik değeri, yerelliği ve sürdürülebilirliğini geliştirmek için ürünlerin ve çeşitlerin geniş yelpazede olması gerekir. Bitki çeşitleri, korunan genetik çeşitlilikten seçilmiş olmalı, Ekolojik

(7)

1033

yetiştiriciliğe uygunluğu bilinen çeşitler tercih edilmeli, Uygulayıcılar, ekolojik olarak üretilmiş çeşitleri kullanmalıdırlar (www.Đfoam.org, 2009).

Ekolojik çiftçilerin birçoğu kendi bölgelerinde, konvansiyonel çiftçiler gibi tohumlar için aynı kaynaklara bağlıdırlar ve tohum çeşitlerinin ekolojik olarak üretilmesi bazen mümkün bazen de mümkün değildir. Ekolojik tohumun bulunmadığı ülkelerde genelde iyi tarım uygulamalarının kullanıldığı ve herhangi bir kimyasal muamele görmemiş tohumlar kullanılmaktadır (Aksoy,U., ve ark., 2005). Özellikle güneyde birçok bölgede tüm ekolojik çiftliklerde, geleneksel çiftçi tohum sistemi tohumları yani kendi çiftliklerinde ürettikleri veya lokal olarak ulaşılabilir ekolojik tohumları kullanmaktadırlar. Bu çiftçiler, aralarında iyi kurulmuş ağlar sayesinde bazı STÖ veya araştırmacıların teknik yardımları ile korunmuş geleneksel tohum stokları temelinde ekolojik üretim yapmaktadırlar. Örneğin; Hindistan’da CIKS (Hindistan Bilgi Sistemleri Merkezi) tarafından organize edilen ve Navdanya’nın da destekleri ile çok sayıda çiftçi yerel çeşitleri yeniden canlandırmak, geliştirmek üzere faaliyete başlamış, yerel tohum bankaları kurulmuş ve on yıl içinde hızla büyüyerek yayılan (yaklaşık 125 köyde 3000 çiftçi) bu hareketin sonunda da ekolojik üretime geçmişlerdir (www.ciks.org). Dünyadaki ekolojik hareketlerin çoğunda çiftçiler özel şirket veya resmi sertifika olmaksızın, kendi tohumlarını elde etme ve koruma konusunda oldukça başarılıdırlar. Bangladeş’teki bir STÖ olan “UBINIG” ekolojik prensiplere göre faaliyette bulunan bir tarımsal harekettir.

Ülkenin her yerinden 100.000 çiftçi ailesi, düzinelerce farklı bitki türünün yüzlerce, binlerce çeşidini ekolojik olarak yetiştirip, evlerinde koruyorlar ve adına “yerel tohum zenginlik merkezi” dedikleri birçok değişim merkezi kurmuşlardır (www.grain.org/seedling). Filipinler’de 500 yerel topluluk ve bir grup agronomistin işbirliği ile çiftçiler kendi yerel pirinç çeşitlerini ekolojik olarak üreterek geliştirmişlerdir. Masipag çeşitlerine yerel ağlar ve değişim mekanizması ile ulaşılmaktadır. Ekolojik olarak üretim yapmalarına rağmen tohumları sertifikalandırılmış değildir (www.masipag.org).

Yerel tohumlar iki önemli özelliğe sahiptir. Bunlardan birincisi, genetik çeşitliliği ticari tohumlardan daha çok korurlar ki bu tohumlar genellikle düşük girdi uygulamalarının yapıldığı sistemlerden seçilmiştir ve ekolojik tarım sistemine oldukça benzemektedir. Ayrıca yerel tohum ağları üreticiler ve çiftçilerin bilgi ve deneyimlerini paylaşmalarından dolayı ekolojik tarım uygulamalarının gelişmesi ve yayılması açısından son derece yararlı sosyal organizasyonlardır.

6. SONUÇ VE ÖNERĐLER

Çiftçilerin kuşaklar boyunca değişik iklim koşullarında, doğayla işbirliği içerisinde yetiştirdiği, geliştirdiği yerel çeşitler günümüzde birçok yerde yok olma tehdidi altındadır. Yerel halkın bilgi ve organizasyon eksikliği, çoğu kez de ticari tohumlar ile yapılan tarımın yerel çeşitlere göre ürün miktarındaki üstünlüğü ve tohum tekellerinin ve çeşitli anlaşmaların devletler üzerindeki baskıları bu tehdidi her geçen gün artırmaktadır.

Tarımsal biyoçeşitliliğin devamlılığının sağlanması açısından çiftçilerin tohumlar üzerindeki haklarını gözetecek düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Geleneksel bilginin ve kültürün de yaşatılması açısından tohum değişim mekanizmaları ve tohum bankaları oldukça önemlidir. Bugün biyolojik çeşitliliğin korunması ve geleceğin teminat altına alınması konusunda küçük çiftçilerin önemi giderek daha fazla anlaşılmaktadır.

Yapılan araştırmaların da ortaya koyduğu gibi, yerel tohum ağları ve bankalarının çeşitlerin korunması ve verimliliklerinin artırılması yanında küçük çiftçi gelirlerine de olumlu etkisi bulunmaktadır. Çalışmada, yerel çeşitliliği geliştiren ve ekonomik değer yaratan organize olmuş tohum ağları ve bankaları, festival ve fuarlar konusunda dünyadan bir çok başarılı örneklere yer verilmiştir. Ülkemizde ise çalışmalar çok yeni ve henüz organize olmuş değildir. Oysa ki pek çok bitkinin gen kaynağı merkezi durumunda bulunan, sosyal, demografik ve tarımsal yapısı bu organizasyonlara son derece uygun olan ülkemiz bu tür organize olmuş ağlara ve değişim mekanizmalarına ayrıca önem vermelidir.

(8)

1034 KAYNAKLAR

Aksoy,U., Duman, Đ., 2005, Ekolojik Tohum Üretimi, TOTEM/ Tohum Bilimi ve Teknolojisi, Cilt 1., sf. 304

Anonim, 1996, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi. Resmi Gazete, 26 Ekim 2009, 27388

Anonim, 2007, The Conservation of Global Crop Genetic Resources In the Face of Climate Change, Summary Statement from a Bellagio Meeting, Italy

Anonim, 2009, Seeds of Hungar: Intellectual Property Rights on Seeds and the Human Rights Response, Backgrounder No.2 in the THREAD Seies

Aruoba, Ç., 1997, Çevre Ekonomisi Gelişme Ekonomisi

Balkaya, A., Yanmaz, R., 2001, Bitki Genetik Kaynaklarının Muhafaza Đmkanları ve Tohum Gen Bankalarının Çalışma Sistemleri, Ekoloji Sayı:39 sf.25

Berg, T. 1995. Devolution of Plant Breeding. In L. Sperling and M. Loevinsohn (eds.) Using Diversity:Enhancing and Maintaining Genetic Resources On-Farm, Proceedings of a workshop held on 19-21 June, 1995, New Delhi. pp. 177-126. New Delhi, India:

International Development Research Centre

Bernet, T., Amoros, W., 2004, Marketing Native Potato Varieties, LEISA

Bezabih, M., 2005, Biodiversity Conservation under an Imperfect Seed System: the Role of Community Seed Banking Scheme Environmental Economics Unit Department of Economics Göteborg University

Broswimmwer, F., 1995, Bitki Emperyalizmi, Bilim ve Ütopya Dergisi, Sayı 18 Charlotte, M., 2010, Seed System in Developing Countries, Danish Seed Health Centre

Cromwell, M.E., 1996, Goverments, Farmers and Seeds in a Changing Africa. Wallinford: CAB International. 174 pages

De Schutter, O., 2009, Seed policies and the right to food: Enhancing agrobiodiversity, encouraging innovation (A/64/170), Interactive Dialogue of the U.N. General Assembly (Third Commitee) on the report, New York

Diamond, J. Tüfek Mikrop ve Çelik, Eylül 2003, TUBĐTAK, sf.122

Ekiz, H., 2001, Ekolojik Tarım Açısından Genetik Kaynakların ve Genetik Erozyonun Önemi, Türkiye 2. Ekolojik Tarım Sempozyumu, Antalya, sf.89

ETC Group, Who Owns Nature? Corporate Power and Final Frontier in the Commodification of Life, 2008,

GRAIN, End of Farm-saved Seed? Industry’s wish list for the next revision of UPOV, 2007,

<http:// wwww.grain.org/birfings/?id=202>

FAO, 1996. State of the World Genetic Resources, Rome.

Fowler C. ve Money P., The Threatened Gene: Food, Politics, and the Loss of Genetic Diversity, Cambridge: Lutterworth, 1990,s.189’dan aktaran Hungry Corporations. s.112

Gaur M.P., Tripathi S, Gowda C.L.L, Ranga Rao G.V, Sharma H.C, Pande Sand Sharma M. 2010.

Chickpea Seed Production Manual. Patancheru 502 324, Andhra Pradesh, India:

International Crops Research Institute for the Semi-Arid Tropics

Imran, A. and Syed, M.A., 2004, A note on the seed business in Pakistan, Lahore University Management Sciences

Jarvis, D.I. and N’duung’u- Skilton, J.,Overview of Crop Genetic Resources in Agrobiodiversity, CBD Operational Objectives, Principals and Best Practices

Karagöz, A., ve arkadaşları, 2010,Bitki Genetik Kaynaklarının Korunması ve Kullanımı, Türkiye Ziraat Mühendisliği VII. Teknik Kongresi Bildiri Kitabı, Ankara

Lewis,M., Mulvany, P.M., 1997, A Typology of Community Seed Banks, Naturel Resources Institute University of Greenwich, UK

Norberg-Hodge, Helena; P. Goering ve J. Page 2001. From the Ground Up- Rethinking Industrial Agriculture, Zed Books, London.

Organic Farming and Indigenous Seed Conservation Experiences from Tamil Nadu, India, www.ciks.org

Seed Diversity in Organic Agriculture, 2009,IFOAM background paper on Plant Breeding and Seed Production, www.Đfoam.org

Whose Harvest? The Politics of organic seed certification,Grain Briefing, 2008,www.masipag.org

Referanslar

Benzer Belgeler

Var olan birtakım değerleri ti’ye almak, kendi içinde yıkmak, resme bakanın kafasında birtakım soru işaretlerinin belirmesi.... Sanatta ciddiyet çok gereksiz

Ancak bu koşullarda ve uluslar arası soyguna kapalı tohum gen bankaları yararlı bir işlev yapabilecekleridir.Tohum bankasının bu şekilde kurulmasını uluslararası tohum

• Genetik materyalin uzun süreli ve canlı saklanabilmesi için, çalışmaların sıralı,etkili ve yeterli olması zorunludur.. Aktif Koleksiyonlar : Genetik materyalin

Şeker pancarında yaprak leke hastalığına karşı dayanıklılk genlerinin Beta patellaris, B.webbiana’dan kültür pancarına aktarılmasıdır.

Sonuç söz olarak, umarım bu “Tohum Gen Bankası” “Tohum Morgu” olmaz da gerçekten o çok övündüğü- müz biyolojik çeşitliliğimiz yeni nesiller ve insanlık için

Bayram ve ark.(4) Gazi Ünversitesi T›p Fakültesinde BACTEC 9240 sistemi ile yapt›klar› hemokültür çal›flmas›nda Gram negatif enterik ço- maklar ve Brucella en s›k

Baflkent Üniversitesi T›p Fakültesi Kad›n Hastal›klar› ve Do¤um Anabi- lim Dal›, ‹stanbul Uygulama ve Araflt›rma Hastanesi.. Amaç: Vertebran›n aç›lanma

The potential of the ANFIS model for estimation of the peak pressure load values of the concrete pipes containing glass fibers has been investigated and compared with the well