!S 5 —
5!
1l
VCA
15 HAZIKAN 948
D e n e m e l e r , D ü ş ü n c e l e r
S o n Divan Şairimiz
ÜJHamam? Zade
h s a n
f i - bf b
Ham^mî; son günlerinde dışarıdan akseden sesleri işİtememekten gelen ganfa
bîr “tecrîd,, içinde büzülerek, oğul tulu bir inzivanın kolaylıkla fethe dilmez
kalesi kesilivermişti. ve o, etiyle muhasebesini çoktan yapmsş yekpare
Kemal halinde ebedî uykusuna vardı.
Hamamîzade İhsan dağınık gü zellikleri içinde tükenerek göçmüş «Kadîm bir edebiyat» m son şa iriydi. Alleg'orik bir san’at meşhe rinde, eşyayı, sadece teşbih ve is tiarelerde yüzdüren; kelimelerin, renkli ışıltılarından örülmüş min yatür bir âlemde ölüm ve hicran gibi temaları bile gölge işaretler şeklinde gösteren bu edebiyatın, artık, yarma uzanabilecek bir «de vam lılık» gücü kalmamıştı.
- Bununla beraber Hamamı, dünü, üzüntüyle hayal eden bir durak noktasında, hayatile yoğurduğu ta katten kesilmiş bir estetiği,' îsa Peygamber gibi «B a ’se ba’del- m evt» e kavuşturmak istiyordu. Bu yüzden o, bir «Mucize» devri nin adamı sayılabilirdi. Hazmedil memiş aşırı bir modernimde dolu dizgin boşalan vefasız bir neslin
r
•Y aza n
Nâzım Kemal
ortasında bir «T arih » gibi yaşadı.Edebiyatta değişen zevkin; ih mal edebileceği, bir takım «fânıî > kalıb ve klişelere karşılık kalıcı bir «iç i» daima hesaba kattığını unutma malıyız. Şiirlerini, «M irât-ı pâk» in den süze süze geçiren Hamamîza- de İhsanda, şübhe yok ki bu «iç », «Hüdayı aşka» susamış bir ruhun sıtmalı azatoile doluydu. Ve o, her gerçek biiyük şair gibi, bütün ah lâkî kaygulann üstüne sıçrıyaark, ■maddiyetini» aşındım, aşındıra «Safiyetine» kavuşmak emeliLi çır pındı durdu.
Hamamîzade İhsan, et ve kemik ten mahpesinden sıyrılmak için
“
1
kendisini'sonsuz bir «aşka v e r » iş ti: Kımıldanan bir kuru yaprak, bir damla göz yaşı, onun duygulu dünyasında geniş akisler yaratır dı. Denileblir ki o, en ufak bir te masla çınlayan ince bir teldi. Bu tek takılan kaba veya girifti tu r eşya parçası, iniltili bir s.ş olur du. Aşkı, özlü bir cevher halinle « güzel> den olduğu kadar - çirkin ■ den çekip çıkarmasını bilen Hamam i şekilden nefret ederdi. Kalbini, kay nağı belli olmıyan kaypak ve sun- sız bir rüyada gezdirmesini sever di.
Hemen her şairin, kendisini te ni amile değilse bile bilirli bir kıs mını, eserinde aksetmiş belursn- nuz. Halbuki Hamamî, eserini Ço% geride bırakacak kadar zengin, v» çalkantılı bir duyma imkânile yü’- lfıvdü. Onun divanını dolduran bü tün şarkı ve gazellerde bocalama mış bir ruhun gerginliği vardır.
Üstadın Fransızcaya çeririp P a ris radyosunda okuduğum su gaze linin yer yer güzel mısraları al tında mihnetle kavrulmuş ne derin ve ütünü'f 1 bir ses hıçkırıyor:
Fübab-t aşku muhabbette -\hı f 1'T kat vct." Fen olmayınca diyarı vatanda $»<•
bet va-Tahassürünle gönü't yandı kaldı b'
nah Fakat o nalede bitsen ne ta tlı m il
net va Kıyamet oldu huveyda şu servi fen m ete b a ' Riyazi cennete bakmam oazûmd" rüyet ve ■ Hududu yok elemin eevrü. m i7
netin efor d' •
A> serdiğimden mürüvvet ve iren/
takat ve Hileydim ah o güzel maili ; isa-b'"
V-o ı-Bu sırra dair o yüzlerde IH •
işar-vc Katman hayreti aşkım bet o, h
1
■ av ye' O ün iil de ruhu yakan gizli bi •• sik ’ yed vo¡1 * i şali sihri helal oldu sek?- 'u f '
sr Lisanı ehli muhabbette basl e, hâl-
va-Hamamîzade İhsanın şiir ü d iri açılmak için giin ışığını !• -kllyr- c eşitli çiçeklerin yetiştiği ıeng: bir iklimdi. Bazan alev rc ıgind bir karanfilin yanıbasında bo-ynv nu bükmüş bir muhabbet "i eğ '- karşılaşırsınız. Yine bazaıı ■ şev be yun iki adım ötesinde. - '- ara nız ki. bir deve dikeni o t la r » al tında gizlenmiş duruyor. Yaygrn. v sevgiîe v'ivrak bîr istihzan::’, kav »a stığı bu şiir ikliminde, revhs» metle hicvin tıbkı kelebekler - h?” - zijen sessiz kanat seslerini ya sınız!
Hele su mısralar; asrımı.- bü tün faziletini kaybedin h:.; :' ?” •« monden ve şımarık askım bsH v
ne zeki bir gülümseyişle anî--1ı vo- dürtül tramvayı hızlandı g itti n
ki va liesildi takati âşık fren f r - \ Itue
r>-~ 1
Visali lûtfunu herşeb o d'H
■ r.$K
Sabahı haşve atar hep mr f - . m*1
den dinere1
Hamamîzade İhsan, * hay.ıtuır son günlerinde, gitgide, irin İta* lanın aktan büyük bir zevk ö/ıvuyc- du. Artık, bu baştan basa :\wk v istihza dolu insanın kulakian a ğ ır işitmeğe başlamıştı. Söylene' sözleri iyice kavrıyam»vorci • •. Yal nız. muhatabının dudaklarında be rekelenen "kelimeleri hayret verir bir kavrayışla zafctıdebiliyordu.
Hamamî: dışardan akseden ses leri işitememekten gelen garıü W «tecrid» içinde büzülerek uğultu! bir inzivanın kolaylıkla fethedi m>0i kalesi kesilivermişti. Onu v a H ile çok sevdiği bir talebesiyle? sonradan biricik dostu okut-eni' tem Baha Kâhyaoğhmdau Pas1- diyebilirim ki hemen hiç kimse ü; tadın dışla ilgisi kalmamış ir «gönül hicretini» anlıyâmıyordt Halbuki o, daha hayata gozlevb kapamadan önce bile, «fânilik» hiçe indiren ürkütücü yalnızlığı sırrına varabilmiştî.
Ölüm, ondan ne fazla bir şe koparabilmiş ne ona kendi acı sbı diliğinden birşey katabilmişti.
Şair Hamamîzade İhsan, etî muhasebesini çoktan yapmış ye! pare bir «kem al» halinde, ebe Uykusuna vardı, NÛr içinde yatsıı
Nâzım Kam
Taha Toros Arşivi