• Sonuç bulunamadı

Aerojel DünyanınEnHafifKatısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aerojel DünyanınEnHafifKatısı"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Modern teknolojinin yeni bir bulu-şuymuş gibi görünse de aerojelin bu-lunuşu biraz daha eskiye, 1930’lu yıl-ların başına rastlıyor. O zamanlar Kali-forniya’daki Pacific College’da çalışan Steven S. Kistler, ıslak jel maddelerle çalışırken bunlarla aynı boyutta ve

bi-çimde katı bir jel oluşturmanın yolunu arıyordu. Bunu yapmanın en kolay yo-lu da bu ıslak jelin yapısına zarar ver-meden içindeki suyu ayırmak gibi gö-rünmüştü. Ancak bunu işlemin önün-de kimi engeller belirmişti; örneğin su-yu bünyesinden ayırmak için

kuruma-ya bırakıldığında jel, büzülerek boyu küçülecek ve biçimi de bozulacaktı. Kistler bu noktada doğru bir akıl yü-rütmeyle, jelin katı kısmının mikro gö-zenekli olduğunu, buharlaşan suyun da bu gözenekli yapıyı bozacak bir yü-zey gerilim kuvveti yaratacağını

dü-Aerojel

Aerojel (aerogel) dünyanın en hafif ve yoğunluğu en düşük katısı, öyle ki %99’u, yani neredeyse

tamamı hava. Bir katı için bu kadar gazla dolu olmak pek alışık oluan bir durum değil. Yalnızca bir

gramının yüzey alanı 250 m

2

den 3000 m

2

ye kadar çıkabiliyor. Yani 2-3 cm

3

aerojeli bir futbol

sahasından daha büyük bir alana yayabilirsiniz. Aerojelin bu düşük yoğunluğu onun çok hafif bir

malzeme olarak kullanılmasını, çok büyük yüzey alanıysa süper-yalıtkan bir katı malzeme olmasını

sağlıyor. Bu özellikleriyle aerojeller uzay çalışmalarından süs eşyalarına değin

geniş bir kullanım alanı sunuyor.

(2)

şündü ve çözüme ulaşmanın yolunu böylelikle fark etti. Kistler, aerojel yap-mak için en iyi yolun, jelin içindeki su-yun yerini havanın almasıyla gerçekle-şeceğini düşünmüştü. Aslında “aerojel” sözcüğünü de tam bu noktada buldu (air gel, yani hava jeli sözcüklerinden geliyor). Kistler’e göre, sıvıyı buhar ba-sıncından daha yüksek bir basınç al-tında tutup sıcaklığı artırdığınızda, kri-tik sıcaklıkta bu sıvı gaz haline geçe-cek ve böylece sıvının yerini gaz ala-caktı. Bu yöntemle ilk aerojelini üreten Kistler’in bu garip malzemeyle ilgili makalesi de 1931’de Nature dergisin-de yayımlandı.

Kistler aerojel yapmak için ilk ola-rak silika jelleri kullanmıştı. Ancak bu jellerdeki suyu süperkritik akışkanlara dönüştürmeyi başaramadı. Kistler bu kez, silika jeli suyla dikkatlice yıkadı ve böylece jelden tuz bileşiklerini ayır-dı. Ardından suyun yerine alkol kulla-nıp bunu süperkritik akışkana dönüş-türdü, sonra da jelin içinden bu akış-kanın çıkmasına izin verdi. Bu ilk ba-şarılı aerojel üretme denemesidir ve bugün de hazırlanan aerojeller hemen hemen bu yolla yapılır. İzleyen birkaç yıl içinde Kistler aerojelle ilgili bilimsel ve teknik ayrıntıları çok daha iyi kav-radı. Ardından da alüminyum, selüloz, jelatin, yumurta akı ve kauçuk gibi maddelerden aerojel hazırladı. Birkaç yıl sonra da üniversitedeki görevinden ayrılıp Monsanto adında bir şirkete geçti ve kısa süre içinde bu şirket ilk ticari aerojelleri piyasaya sürdü. Mon-santo’da üretilen aerojeller Kistler’in ilk ürettiklerinden biraz farklıydı; ta-necikli yapıda bir silika malzemeydi. Bu aerojellerin nasıl yapıldığına ilişkin çok şey bilinmemekle birlikte, üretim sürecinin yine Kistler’in özgün çalış-masındakine benzer olduğu düşünülü-yor. Monsanto’nun ürettiği bu aerojel-ler kozmetik sanayinde ve diş macun-larında katkı maddesi olarak kullanıl-dı. Bunu izleyen 20 yıl boyunca aero-jeller üzerine pek yeni çalışma yapıl-madı. Sonunda 1960’lı yıllarda daha ucuz bir malzeme olan “dumanlı” sili-kaların geliştirilmesi, aerojellerin tah-tını sarstı ve kısa süre sonra da firma-sı aerojel üretimini durdurmak zorun-da kaldı.

1970’li yıllara kadar aerojeller ne-redeyse unutuldu, ta ki Fransız hükü-metinin Claud Bernard Üniverstesi ile

işbirliğine gidip gözenekli malzemeler-de oksijen ya da roket yakıtı malzemeler- depola-manın yollarını aramasına kadar. Üni-versitede görevli Stanislaus Teichner bu uygulama için bir öğrencisine tez konusu olarak aerojelleri verdi. Kist-ler’in yöntemiyle ilk aerojeli üretmele-ri iki haftalarını aldı. Teichner daha sonra öğrencisine, tezini tamamlaya-bilmesi için çok miktarda aerojel

örne-ğine gereksinimi olduğunu söyledi. Bir tane aerojel üretmek için bile iki hafta harcayan ve istenen miktarı hazırla-mak için yıllar gerektiğinin farkına va-ran öğrenci, moral bozukluğuyla Te-ichner’in laboratuarından ayrıldı. Kısa bir dinlenme süresinin ardından labo-ratuvara geri dönen öğrenci, daha hız-lı bir aerojel hazırlama süreci bulmak için motive de olmuştu. Bu, aerojel bi-limindeki en önemli uygulamalardan birine de öncülük edecekti. Sol-gel kimyasının uygulaması olarak ortaya çıkacak bu yeni süreçte, Kistler’in kul-landığı sodyum silikat yerine, TMOS (tetramethyorthosilicate) kullanılıyor-du. Metanol çözeltisi içinde TMOS’u hidrolize sokarak ilk adımda bir jel el-de ediliyordu ve buna da alkojel adı ve-riliyordu. Bu alkojelleri süperkritik ko-şullarda kurutarak yüksek kalitede ae-rojel üretilebiliyordu. Bu gelişmenin ardından Teichner’in ekibi bu yöntemi daha da geliştirip çok geniş bir metal oksit aerojel ailesi hazırlamayı başardı. Bu gelişmenin ardından da aerojel bi-limi ve teknolojisinde yeni gelişmeler ardı ardına geldi. Birçok araştırmacı da bu ilgi çekici alana yönelerek, aeroje-lin bugünkü haaeroje-lini almasına katkıda bulundu.

Aerojel, hem çok hafiftir hem de çok iyi bir yalıtkandır. Altında yanan alevin kaldırabildiği

aerojel, yalıtkanlığı sayesinde de üzerindeki kibritler yanmadan durabiliyor.

(3)

Aerojelin Kimyası

Aerojeller ilk önce jel haldedir. Bu jel, silika ve etanol gibi bir sıvı çözücü-den oluşur ve alkojel adı verilir. Alko-jeller de silikon alkoksitin (Si(OR)4) bir çözücü içinde suyla polimerize edilme-siyle oluşturulur. Buradaki tepkimede alkoksit molekülleri hidrolizle bir ara-ya gelerek silikon-oksijen bağları ara-yapar ve böylece mini polimerler olan oligo-merler oluşur. Bu oligooligo-merler de bir araya gelerek daha sonradan jelin katı bölümünü oluşturacak olan büyük mo-leküleri oluştururlar. Alkojellerdeki si-lika dizilimi minik etanol paketçikleriy-le doludur. Jel içerisindeki bu minik etanol paketlerine nano-gözenek adı ve-rilir (Nano, milyarda bir anlamına gelen metrik bir kısaltmadır; örneğin bir na-nometre (nm) bir metrenin bir milyar-da biri demektir ki bu milyar-da kimi atomla-rın boyutlarıyla aynı büyüklük merte-besine karşılık gelir.)

İşte aerojel, bu alkojellerin kuru-tulması ve katı silika bileşeninden sıvı-nın ayrıştırılmasıyla elde edilir. Buhar-laşan sıvı çözücü maddenin jelden tü-müyle çıkarılması jelin biraz büzüşme-sine ve boyutunun da %10 kadar

küçü-lerek daha yoğun bir katının oluşması-na neden olur. Bu katıya xerojel (bura-daki “xero” öneki sert anlamındadır) adı verilir.

Aerojel üretilirken çözücüyü bu-harlaştırmak yerine, jelin süperkritik koşullarda kurutulması yöntemine baş-vurulur. Süperkritik kurutma, jelin bi-çimini bozmadan sıvının uzaklaştırıl-ması sürecidir. Bu süreçte kullanılan süperkritik akışkanlar, genellikle

yük-sek sıcaklık ve yükyük-sek basınçtaki yarı-sıvı/yarı-gazlardır. Aslında tüm sıvıları süperkritik akışkan hale getirilebilinir. Bu akışkanların gazlar gibi genleşebil-me yeteneği olsa da yoğunlukları ve ısıl iletkenlik özellikleri sıvı hale daha ya-kındır. Süperkritk olarak alkojelin ku-rutulması işleminde, jel içindeki çözü-cünün kritik sıcaklığına ulaşabilmesi için ilk olarak ısıtma işlemi devreye gi-rer. Kritik sıcaklığa ulaşıldığında jelden

Aerojelin

geliştirilmesinde

önemli adımlar

- 1980’lerin başında parçacık fizikçileri, silka aerojellerin Cherenkov ışımasının üreti-mi ve algılanması için uygun bir ortam sun-duğunu fark ettiler. Ancak bu deneyler için hatırı sayılır miktarlarda şeffaf silika aerojel blokları gerekiyordu. TMOS yöntemi yardı-mıyla iki adet dev detektör yapıldı. Bunlardan bir tanesi 1700 litre silika aerojel kullanılan Almanya’daki ünlü parçacık hızlandırıcı mer-kezi DESY’deki TASSO detektörü, diğeriyse 1000 litre aerojel kullanılarak yapılan CERN’deki detektörlerden birisi. CERN için kullanılan aerojeli İsveç’teki Lund Üniversite-si hazırlamış.

- TMOS yöntemiyle silika aerojel blokları üretecek ilk pilot fabrikaİ sveç’teki Lund gru-bu tarafından kuruldu. Ancak 1984 yılında aerojel üretimi sırasında fabrikanın 3000 lit-relik otoklavında bir sızıntı oluştu ve dev taşı-ma kaplarının bulunduğu oda metanol buha-rıyla dolup sonra da patladı.Ş ans eseri her-hangi bir can kaybı yaşanmasa da fabrika tü-müyle yıkıldı. Fabrika daha sonra yeniden

in-şa edildi ve üretiminü sürdürdü. Şu an özel bir firma tarafından işletiliyor.

- 1983 yılında Berkeley’den Arlon Hunt ve Mikroyapılı Malzemeler Grubu toksik TMOS ye-rine daha güvenli bir bileşik olan TEOS (tetra-ethylorthosilicate) kullanılabileceğini buldu. Üstelik bu madde üretilen aerojelin kalitesinde herhangi bir düşüşe de neden olmuyordu.

- Mikroyapılı malzemeler grubu yine aynı sıralarda jelin içindeki alkol yerine karbon-dioksit (CO2) kullanılabileceğini buldu.

Kar-bondioksit süperkritik kurutma evresiden önce kullanılıyor ve aerojele herhangi bir zarar da vermiyordu. Karbondioksitin kritik değere 31°C ve 1050 psi’lik basınçta ulaşması, metanol’ün 240 °C ve 1600 psi’lik değeriyle karşılaştırıldığında çok daha güvenli koşullar sağlıyordu. Bu yöntem ilk olarak, TEOS’tanş-effaf aerojel üretimekte kullanılmaya başlandı.

- Bu gelişmeyle eşzamanlı olarak Al-manya’daki BASF firması CO2 yöntemiyle

sodyum silikat’tan küçük silika aerojel parçaları üretmeye başladı.

- Aerojeller Üzerine Sempozyum (ISA) ilk kez 1985 yılında Almanya’nın Würzburg kentinde düzenlendi. Tüm dünyadan araştır-macıların katıldığı sempozyumda 25 bildiri sunuldu. Daha sonra bu sempozyum sırasıyla 1988 yılında Fransa’nın Montpellier kentinde, 1991 yılında yeniden Würzburg’da, 1994

yılın-da yılın-da ABD’nin Kaliforniya kentindeki Berke-ley’de yapıldı. Bu dördüncü sempozyuma tüm dünyadan 151 araştırmacı katıldı. Beşinci sem-pozyum 1997 yılında yine Montpellier’de yapıldı ve bu sempozyuma 200 kişi katıldı. Sempozyumun altıncısı 2000 yılında New Mex-ico’da, yedincisiyse 2003 yılında Washing-ton’da yapıldı.

- 1980’lerin sonunda Larry Hrubesh’in başında bulunduğu Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı’ndan (LLNL) bir ekip dünyanın en düşük yoğunluklu silika aerojelini (dolayısıyla en düşük yoğunluklu katı maddeyi) ürettiler. Bu aerojelin yoğunluğu 0.003 g/cm3, yani

ha-vanınkinden yalnızca üç kat daha fazlaydı. - Kısa bir süre sonra yine LLNL’den Rick Pekala, yeni bir teknik geliştirerek inorganik aerojel üretti ve bu teknik aerojel araştır-malarında yeni bir dönem başlattı.

- JPL’de (Jet Propulsion Laboratory) üretilen silika aerojeller uzay araçlarında kul-lanılmaya başlandı. Bu uçuşlarda aerojeller yüksek hızlı kozmik toz örneklerinin toplan-masında kullanıldı.

- New Mexico Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı jelin yüzeyini kimyasal olarak değiştirmeyi deneyerek, aerojel üretiminde süperkritik kurutma aşamasını çıkarmayı başardılar. Bu çalışma aerojellerin düşük maliyetle pazara çıkmasının da önünü açtı.

(4)

ayrılan sıvının yeri gazla doldurulur. Sonuçta ortaya çıkan mavi renkli katı madde, silikadan yapılmış, içi %50 ile %99 oranında havayla dolu nano pa-ketler bulunan aerojeldir. Aerojellerin mavi renkli olmasının nedeni gökyüzü-nün mavi olmasıyla aynı ilkeye dayanır. Her ikisine de mavi rengi veren süreç Rayleigh saçılımıdır. Rayleigh saçılımı, beyaz bir ışığın kendi dalgaboyundan daha küçük olan (örneğin 5-200 nm)

parçacıklardan saçılmasıyla açıklanan optik bir olgudur. Bu minik parçacık-lar, üzerlerine gelen beyaz ışığın için-deki küçük dalgaboylarını büyüklerden daha kolay saçılıma uğratır. Bunun an-lamı da mor ve maviye karşılık gelen dalga boylarının daha çok saçılacağıdır. Gözümüz de mavi dalgaboylarına mor olanlara göre daha çok duyarlı oldu-ğundan, biz yalnızca maviyi görürüz. Aerojellerde de atomlardan yalnızca birkaç yüz kat daha büyük olan hava dolu nano-gözenekler bulunur. Beyaz ışığın saçılımından ve aerojelin mavi gö-rünmesinden sorumlu olan işte bu na-no-gözeneklerdir. Hem bu mavi rengi hem de çok hafif olması nedeniyle ae-rojellere “mavi duman” denildiği de olur.

Maharetli katı

Aerojellerin belki de en önemli özel-liği çok iyi birer ısıl yalıtkan olmaları-dır. Çünkü ısı iletiminin üç türünün, ya-ni taşınım, iletim ve ışımanın etkileriya-ni büyük oranda etkisiz hale getirebilirler. İçerideki hava, kristal örgü içinde do-laşamadığı için taşınım pek etkili ol-maz.

Aerojellerin temel bileşeni olan sili-ka çok zayıf bir ısı iletkeni olduğundan, iletim yöntemiyle ısı transferi de işe ya-ramaz. Ancak metal temelli bir aerojel bu konuda daha etkisiz bir yalıtıcı ola-bilir. Karbon aerojel de ışımaya karşı iyi bir yalıtkandır, çünkü karbon, ısıyı ile-ten kızılötesi ışımayı soğurur. En iyi ya-lıtkan aerojelse karbon eklenmiş bir si-lika aerojeldir.

Aerojelin Fiziksel Özellikleri

Yoğunluk 0.003-0.35 g/cm3

İç yüzey alanı 600-1000 m2/g

İçindeki katı

miktarının oranı % 0.13- %15 Ortalama gözenek çapı ~20 nm Aerojelde sesin hızı 100 m/s

(5)

Aerojel ailesinin en tanınmışüyele-ri silika temelli olanlarıdır. Ancak, kar-bon aerojeller ve alüminyum aerojelle-rin de içinde bulunduğu daha birçok türü vardır. Bunlar arasında üzerine en çok araştırma yapılmış olanı yine silika aerojeller, yani “silika jel”den türetil-miş, silika temelli aerojel ailesidir. Dün-yanın en düşük yoğunluklu aerojeli (dolayısıyla katısı) 1 mg/cm3ile yine si-lika aerojeldir. Sisi-lika aerojellerin de kı-zılötesi ışımayı soğurma yeteneği var-dır. Bu özelliki sayesinde Güneşışığını geçirip, ısısını hapsedecek olan binalar için iyi bir yapı malzemesi olmaya en önemli adaylardandır.

Ailenin bir başka bireyi olan karbon aerojeller de nanometre ölçeğindeki parçacıklardan oluşur. 100 nm’den da-ha küçük çaplı milyonlarca gözeneği vardır. Yoğunluğuna bağlı olarak elek-triği iletebilirler; bu özellikleri de yeni kuşak kapasitörler gibi kimi elektronik devre elemanlarının yapımı için uygun olmalarını sağlıyor. Karbon aerojellerin bir başka özelliği kızılötesi spektrumda kapkara olmaları; 250 nm ile 14,3 m arasındaki ışımanın yalnızca %0,3’ünü yansıtırlar. Bu da karbon aerojellerin çok daha verimli güneş kollektörlerinin

yapımı için en önemli malzemelerden birisi olmasını sağlıyor.

Alüminyum oksitten yapılan aero-jellerse daha çok katalizör olarak kul-lanılıyor. Ayrıca NASA bu aerojelleri çok hızlı parçacıkları yakalamada kul-lanmak için denemeler yapıyor.

Bunların dışında, öteki metallerden ya da maddelerden yapılan birçok ae-rojel ailesi daha var. Bunların da ken-dilerine özgü özellikleri ve olası kulla-nım alanları araştırılıyor.

Bu sıradışı özellikleri, aerojellerin uygulama alanlarındaki zenginliğe

işa-ret ediyor. Bilim insanları yeni kuşak tenis raketlerinden süper-yalıtkan uzay giysilerine değin geniş bir yelpazeye ya-yılan uygulamalar üzerinde çalışıyor. Bu tıpkı, 1930’lu yıllarda bakalitin, 1980’li yıllarda karbon liflerinin ve 1990’lı yıllarda da silikonun malzeme bilimlerinde yeni bir dönem açmasına benzer bir süreci simgeliyor. Aerojelle-rin kirli suları filtre etme işleminden aşırı sıcaklıklara karşı yalıtıcı olarak kullanılmaları, hatta mücevhercilikte bi-le yer bulmaları ilk akla gebi-len uygula-malarından yalnızca bir bölümü.

NASA, çalışmalarında yararlanmak ve daha pratik kullanımlarını bulmak üzere bu malzemelere ilk ilgi gösteren-lerden. 1997 yılında Mars Pathfinder görevinde, yüzey aracı Sojourner’in elektronik donanımının Mars’ın soğuk çevre koşullarından etkilenmemesi için aerojel yalıtımı kullanıldı. 2004’ün baş-larında Mars’a gönderilen uzay araçla-rında akünün, elektronik devrelerin, bilgisayarın ve ısınan elektronik parça-ların ısıl yalıtımında yine aerojellerden yararlanıldı. NASA, 1999’da Stardust görevinde, bir kuyrukluyıldızın kuyru-ğundan örnekler toplamada tümüyle aerojellerden yapılmış bir sistem kul-landı ve Stardust hiçbiri zarar görme-den toplanmış zengin bir örnek kolek-siyonuyla geri döndü. 2002 yılındaysa NASA tarafından kurulan birş irket ae-rojellerin daha sağlam ve daha esnek bir türünü üretti. Bu malzemeler de şimdi, 2018 yılı için planlanan insanlı Mars görevlerinde astronotların giye-ceği giysileri geliştirmede kullanılıyor. Çünkü 18 mm kalınlığında bu aerojel-lerden yapılmış bir katmanın astronot-ları -130°C’a kadar koruyacağı düşü-nülüyor. Bu da şimdiye değin bilinen en iyi ısı yalıtıcısı.

Aerojeller ayrıca bombalara karşı zırh olarak kullanılmak üzere de test ediliyorlar. Yapılan laboratuvar testle-rinde, 6 mm kalınlığında aerojelle kap-lanmış bir metal plakanın bir dinamit patlamasının doğrudan etkisinde kal-masına karşın hiç hasar görmeden çık-tığı gözlenmiş.

Aerojeller çevreci projelere de göz kırpıyor. Araştırmacılar, yüzeyindeki milyonlarca minik gözeneğiyle bu mal-zemelerin sudaki kirliliği emmeye ya-rayacak olağanüstü bir sünger gibi kul-lanılabileceğini düşünüyor. Şimdiden sudaki cıva ve kurşun kalıntılarını

(6)

mizleyecek aerojeller üretilmiş ve de-neme aşamasındalar. Petrol atıklarını temizleyecek olanlarsa yolda.

Bilimsel ve endüstriyel amaçlı kul-lanım alanlarının yanında aerojeller günlük yaşamda kullanıma uygun se-çenekleri de sunuyor. Spor malzemele-ri üreten birş irket aerojelle donatılmış yeni kuşak tenis raketleri geliştirdi. He-nüz yaygın olarak kullanılmaya başlan-mamış olsa da çok daha verimli olduk-larış imdiye değin yapılan denemelerin ilk verileri.İ yi birer ısı yalıtkanı olma-ları, aerojellerin dağcılık ve kampçılık malzemelerinde kullanılabileceklerini de gösteriyor. Ünlü bir İngiliz dağcısı erojel kullanılarak üretilmiş dağcılığa özel ayakkabı ve uyku tulumuyla 2007 başlarında Everest’e tırmanmış ve tek sorununun ayaklarının çok ısınması ol-duğunu söylemiş. Bununla birlikte mo-da dünyasınmo-da aerojellerin her zaman uygun olmadığı da acı bir deneyimle or-taya çıkmış. Ünlü bir giyim firması ae-rojel kullanarak ürettiği montları, aşırı sıcak tutmasından şikayetçi olan müş-terileri yüzünden piyasadan çekmek zo-runda kalmış.

Saydam bir görünümde olmalarına karşın, mavi renkli olmaları aerojellerin yakın akrabaları camlar gibi pencere-lerde kullanılmalarını engelliyor. Ancak araştırmacılar bu mavi rengin nedeni olan Rayleigh saçılımına müdahale edi-lebileceğini düşünüyor. Gözeneklerin boyutlarını küçülterek mavi renge ne-den olan dalgaboylarının saçılmadan geçmesini sağlamak ve böylece renksiz bir görüntü vermek olanaklı gibi görü-nüyor. Böylelikle normal pencere ca-mının onda biri kalınlığında pencere ae-rojeliyle aynı yalıtım sağlanmışolacak.

Aerojelin uygulamalarının bir baş-ka bölümü de teknolojik yenilikleri pe-şinden getireceğe benziyor. Örneğin ae-rojel temelli kapasitörler, enerji depo-lama aygıtları olarak, cep telefonların-da ve otomobillerde kullanılabilecek. Çünkü çok büyük yüzey alanı olan kar-bon aerojeller geleneksel pillere göre çok daha fazla elektrik yükü depola-maya uygun. Bunlara ek olarak

alü-minyum nano-parçacıklarla zenginleşti-rilmiş ve oksitlenen jellerle tepkimeye giren demir oksit aerojeller çokşiddet-li ısı açığa çıkarabiçokşiddet-liyor. Bu da onların roket iticilerinde ateşleyici olarak kul-lanılmalarının kapılarını açıyor.

Araştırmacılar platin gibi kimi mad-delerden elde edilen aerojellerin hidro-jen üretimini hızlandıracağını ve böyle-likle hidrojen temelli yakıtların yapı-mında kullanılabileceklerini düşünü-yor.

1930’lu yıllardaki ilk örneklerin-den bu güne, aerojellerin hem özellik-leri çok geliştirildi hem de daha kolay elde edilebilir hale geldiler; üstelik çok

daha ucuza mal edilebiliyorlar. Henüz marketlere kadar inmese de bir parça aerojel örneği ya da aerojel kullanıla-rak yapılmış kimi süs eşyalarına sahip olmak mümkün. Bulunuşundan bu ya-na 75 yıldan çok zaman geçmiş olma-sına karşın, pratik uygulama alanla-rıyla son yıllarda ancak kıymete binen aerojellerin teknolojiye getireceği ye-nilikler çok daha kısa sürede olacak gibi. İlhami Buğdaycı Kaynaklar: http://eetd.lbl.gov/ http://curator.jsc.nasa.gov/stardust/aerogel.cfm http://homepages.cae.wisc.edu/%7Eaerogel/index.html 1930 Aerojelin bulunuşu 1940 Aerojel ticrari olarak ilk kez piyasaya sürüldü

1980 Aerojelin bilimsel amaçlı kullanımı 1997 Sojourner arcacında kullanımı 1999 Stardust’ın fırlatılması 2004

Mars görevindeki yer araçlarında kullanımı 2004 Stardust’ın Wild 2 Kuyrukluyıldızıyla karşılaşması 2006 Stardust’ın örnekleri Dünya’ya getirmesi 2008 Gelecekteki kullanım alanları

Silika aerojel tarafından yakalanmış kuyrukluyıldız tozu parçacığının koni biçiminde bıraktığı iz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Toplantıya Hükümet adına Başbakan Yardımcıları Ek- rem Alican ve Turhan Feyzioğlu, Sanayi Bakanı Fethi Çelikbaş, Mil- li Savunma Bakanı İlhami Sancar, Ziraat

Yapılan tez çalışmasında, bor atığı olan boraks şlamına farklı sürelerde mekanik aktivasyon işlemi uygulanmasıyla elde edilen aktive tozların sol-jel

Anahtar kelimeler: Alümina esaslı aerojel tozu, atmosferik kurutma, sol-jel yöntemi Mevcut çalışmada, alümina esaslı atık malzemeler (ikincil alüminyum cürufu,

- BET analizi sonuçlarına göre BET yüzey alanına ait değerler, 59-394 m²/g aralığında değişirken, en yüksek BET yüzey alanı 393,72 m²/g değeri ile S5

- Öğrencilerin ek örnekleri betimlemesi ve öncekilerle karşılaştırmaları - Öğretmenin ek örnekleri ve örnek olmayan durumları sunması - Öğrencilerin zıt

Ulusal Biyo-yak ıt Kurulu oluşturmayı planlayan hükümetin, 2017 yılında ulaştırmada kullanılan yakıtın yüzde 10'unun biyo-yakıttan sağlanmasını hedeflediğini

Verdiğimiz bütün örnekler, Kazaklar arasında Uluğ Bey eserlerinin ve adının çok eskiden beri tanınmış olduğunu gösteriyor. Göze çarpan bir güzel taraf da bu mevzuda

Gıda zehirlenmesinin oluşabilmesi için, zehir- lenmeye neden olan mikroorganizmanın bir gıda- da hastalık meydana getirebilecek miktarda bulun- ması gerekir..