• Sonuç bulunamadı

Ansiklopedi bir karşı çıkış, bir tokat gibidir;Manzaralar ise siyasanın içinde yaşanmış bir sanat adamının tarihe bir bakışı, bir başyapıtıdır:Nazım Hikmet'in yiğitlik anlayışı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ansiklopedi bir karşı çıkış, bir tokat gibidir;Manzaralar ise siyasanın içinde yaşanmış bir sanat adamının tarihe bir bakışı, bir başyapıtıdır:Nazım Hikmet'in yiğitlik anlayışı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA CUMHURİYET 2 3 HAZİRAN 1993 PERŞEMBE

2

KÜLTÜR

Ansiklopedi bir karşı çıkış, bir tokat gibidir; Manzaralar ise siyasanın içinde yaşamış bir sanat adamının tarihe bakışı, bir başyapıttır

N âzım H ikm et’in yiğitlik anlayışı

M EM ETFUAT

Memleketimden İnsan Man­ zaralarımın başındaki sunu şii­

rinde, yapıtın yazılmasına “939’da İstanbul’da tevkifane- de” başlandığı belirtilmiştir. I962’de yazdığı bir yazıda ise şair şöyle der: “İnsan Manzara­

larına Bursa Hapishanesi’nde

194l’de başladım.” Bu yapıtın çekirdeği sayılan Meşhur Adamlar Ansiklopedisi’nin

sunu şiirinde ise başka bir tarih verilir: “ 1940 senesi Eylül ayı ortalarında / Çankın Hapisa- nesi’nde başlanan bu kitap...”

Karışıklık şurdan doğuyor: Nâzım Hikmet Meşhur Adamlar

Ansiklopedisi’ ni “ 1940 senesi

Eylül ayı ortalarında” Çankırı'­ da yazmıştır. Sonra Bursa Ce- zaevi’nde, 1941 yılında, Ansik-

lopedi'den yola çıkarak Man- zaralar’ı yazmaya başlamıştır.

Bir süre sonra, daha önce yazdığı bazı şiirleri kitaba yer­ leştirince, başlangıç olarak o şi­

irlerin yazılış tarihini yermeyi uygun görmüştür, örnekse

Manzaraların üçüncü ki­ tabının başındaki “Nigâr ile Mustafa” öyküsü “939’da İstanbul’da tevkifanede” yazılmıştı.

Yalnız Nâzım Hikmet’in de­ ğil, Türk Yazınının bir başyapıtı olan Memleketimden insan Manzaralarının çekirdeği sayı­

lan Meşhur Adamlar Ansiklope- disTnde ne yapmak istediğini şair şöyle anlatıyor:

“Ansiklopediye alınacak kahramanlaçgeneraller, sultan­ lar, sivrilmiş âlim ve sanatkârlar, güzellik kraliçeleri, katiller ve milyarderler değildi. Kahra­ manlarım işçiler, köylüler ve za­ naatçılardı ki, bu insanların şöhretleri fabrika duvarlarını, atölye duvarlanm, işçi ve köylü mahallelerinin sınırlarını aş­ mamıştır.”

Kentsoylu düşüncesinde “küçük insanlar” diye nitelenen kişileri anlatma özlemi Memle­

► Nâzım Hikmet yiğitliği, sıradan, küçük insanların yaşama savaşımı içindeki

davranışlarında aramış, sevmiş, yüceltmiştir.

Bütün yapıtlarında bu anlayışın örnekleri bulunabilir, ama

Kurtuluş Savaşı öykülerinde yiğitlik konusuna yaklaşımını tam bir açıklıkla

ortaya koymuştur ki bu düşünce devrimidir.

ketimden İnsan Manzaraları ­

nda da sürmüştür. “Sıradan” denilen bir insan: EMİN - (İhti­

yat zabiti). / Konya’da doğdu. (1314). / Büyük taarruzda öldü. / (30 Ağustos 1338). Bir şehit ye­

dek subay olmaya da gerek yok. Ansiklopedi şöyle bir “meş­ hur adam ”la başlar: ABDUL­

LAH - (Çiketli; “Kırşehir”). / 1940’da doğdu. / Osman’la Ha­ tice’nin oğludur. Evet, Memle­ ketimden İnsan Manzaraları­

nda da aynı özlem, aym anlayış sürmüştür; yapıt baştan sona bu tür ünlülerle doludur.

Ama bir tarihsel dönemi bü­ tün yönleriyle vermeye çalışan bir kitapta doğal olarak başka

sınıflardan insanların da ele alı­ nması kaçınılmazdı. Nitekim Nâzım Hikmet altyapısını

Ansiklopedi’deki anlayışıyla oluşturduğu Manzaralar’da

“generalleri, sultanları sivirilmiş âlim ve sanatkârlan, güzellik kraliçelerini, katiller ve milyar­ derleri” de işlemiştir.

Ansiklopedi bir karşı çıkış, bir

tokat gibidir; 1940’da Çankırı’­ da yapılan üslup araştırma­ larının bir sonucudur, bir dene­ medir. Manzaralar ise boylu boyunca siyasamn içinde ya­ şamış bir sanat adamının tarihe bakışı, tarihi değerlendirişi, dünya görüşünü sergileyişidir, bir başyapıttır.

Memleketimden İnsan Man­ zaralarının Kurtuluş Sa­ vaşımızı anlatan bölümlerinde Nâzım Hikmet’in "yiğitlik” an­ layışı da çok açık olarak belirir. Anlattığı üç unutulmaz öykü­ den ortaya çıkan şudur: Yiğitlik olağanüstü işler yapmak, güç­ lülük, gözü peklik, korkusuz­ luk değildir. Bir başanya ulaş­ mak da gerekmez. Hele yakışıklılıkla, insanüstülüklerle hiç ilgisi yoktur. Yiğitlik doğru bildiği bir yolda, sırasında kor­ karak, hırpalanarak, harcana­ rak da olsa, bir savaşım verebil­ mektir.

Antepli Karayılan, boynu çöp gibi ince, koca kafalı bir

köylüdür. Bir tarla sıçanı kadar korkaktır. "Yiğitlik atla, silah­ la, toprakla olur.” Onun atı, si­ lahı, toprağı yoktur. Eline tu­ tuşturulan bir mavzerle bir gül fidanının dibinde yüzükoyun yatarken, ak bir taşın ardından kafasını çıkaran kara bir yıla­ nın bir serseri kurşunla devrilip kalışını görünce, “ İbret al, deli gönlüm, / demir sandıkta sak- lansan bulur seni / ak taş ardı­ nda kara yılanı bulan ölüm...” diyerek fırlayıp atlar ileri.

Arhaveli İsmail, Tophane rıhtımında kamacı ustası Bekir Usta’nın emanetini (bir ağır makineli tüfeği) Şaban Reis’in beş tonluk takasıyla Anadolu’­

ya kaçırmaktadır. Kerempe Fe- neri’nin yirmi mil açığında düş­ man torpidosu yollarını kesip ateşe başlayınca takanın patal­ yasına atlayıp emanetiyle bir­ likte karanlık sulara açılıp, kü­ rek çekerek gidecektir. “Ve İsmail’in gözü tutmazsa liman reislerini / ta Ankara’ya” varıp emanetini kendi elleriyle teslim edecektir. Avuçları yarılıp ka­ nayana, kürekler kırılana ka­ dar savaşır, ama emanetini yeri­ ne ulaştırmayı başaramaz. “Son­ ra, / sonra malum olmadı in­ sanlara / Arhaveli İsmail’in akı­ beti...”

İstanbullu Şoför Ahmet’in üç numrolu kamyoneti “bir aca­ yip mahlûk”tur. Sol arka makası yerine şasisinin altına, dingilin üzerine budaklı bir gürgen kü­ tüğü sarılmıştır, vantilatöründe dört kanattan ikisi noksandır. "Sol arka lastik hava mı kaçırı­ yor ne?” “ Üç numrolu kamyo­ net durdu. / Karanlık. / Kriko./ Pompa. / Eller.” İç lastik boy­ dan boya yarılmış. “Yedek? /

Yok.” Dağ başındasın Süley- maniyeli Şoför Ahmet. “So­ yun.” “Ceket, külot, pantol, don, gömlek ve kalpak ve kırmızı kuşak / Ahmet’i postal­ larının üstünde çırılçıplak / bı­ rakarak / dış lastiğin içine girdi­ ler, / şişirdiler...”

Şoför Ahmet gideceği yere varmış mıdır? Belli değil. Varsa da olur, varmasa da... önemli olan onun bu savaşımı vermesi­ dir... Ne diyor bu öyküyü dinle­ yen Aşçıbaşı M ahmut Aşer: “Açıkgöz millettir İstanbullu­ lar, / yiğitleri de, yavrum, yiğit­ tir. / Şimdi Şoför Ahmet nerde kim bilir?”

Nâzım Hikmet yiğitliği, sıra­ dan, küçük insanların yaşama savaşımı içindeki davranışları­ nda aramış, sevmiş, yüceltmiş­ tir. Bütün yapıtlarında bu an­ layışın örnekleri bulunabilir, ama Kurtuluş Savaşı öyküle­ rinde yiğitlik konusuna yak­ laşımını tam bir açıklıkla orta­ ya koymuştur ki bu bir düşün­ ce devrimidir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

A number of his works are to be found in the Istanbul Museum of Painting and Sculpture and in a number of private collections.. Most of his works are

Çok de¤iflkenli lo- jistik regresyon analizinde, diabetes mellitus, ameliyat öncesi dönemde kan transfüzyonu, ameliyat›n eski ameliyathanelerde ya- p›lm›fl olmas›,

Geçmifl zamanlara ait yunus fosillerin- de görülen arka üyelerin, günümüz yunuslar›nda bu flekilde aniden ortaya ç›k›fl› da bir atavizm örne¤i kabul edi- liyor..

Harmeni sâmanda ben tahsili harman itmişim Vakıfî esrarı dehr olmakla ahır ömrümü Fakre sıdtan, cevvi hîçiye Süleyman itmişim Yârı can uğrunda can

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal