OLAYLAR VE GÖRÜŞLER
Yıldız Mahkemesi
Doc. Dr. Sırrı AKINCI
Â
d a le t m ülkün tem elidir» özdeyişini herkes b ilir. B u ra d aki «mülk» han, ham am , a p a rt m an v.ö. a n la m ın a gelmez. Sayın Prof. N iyazi B e rkes'in de b ir yazısında b e lirttiğ i üze re «Devlet»i b e lirtir. B ir binanın ayakta durm ası nasıl te m e lle rin in sa ğ lam lığına bağlıysa devlet iç in de kuşkusuz ö yledir. XIX. yüzyıl O sm anlI D evleti ç ü rü k tü . Çünkü onda pek çok kurum g i bi a d a le t m ekanizm ası da iyi işle m iyo rd u . Bunu ka n ıtlaya n önem li b ir olgu «Yıldız M ahkem esi» dir. 29 haziran 1881'de (97 yıl önce bugün) adı geçen «mahkeme» so n u çla nm ıştı. M ahkem enin on b ir sanığı va rd ı. Hepsine a cım a kla b irlik te b irin in üzerinde duru lm a ya değer. Bu ünlü d e v let adam ı M ith a t P aşa’dır. Bu «m ahkem elinin ne ya rg ıçla rı ne savcısı ne de «cehennemi» d i ye anılan m üste n tiğ i Fındıklı M ehm et N a zm i’- den söz etm eye değer. B u n la r Sultan II. A bd ü l- h a m id 'in bu yru ğ u yla b ir araya gelm iş değersiz gününü gün eden k iş ile rd ir Ama m ahkem enin baş d ü ze nleyicisi ünlü ta rih ç i Ahm et Cevdet Paşa'ya değinm eden geçem iyeceğim .ilk in onun yaşam öyküsünü kısa ca a n la ta yım: ö u lg a ris ta n ın ko fça kasabasında 1822’de doğdu. «Y u la rkıra n o ğ lu la rısn d a n dır. Küçük yaşta İsta n b u l'a geldi. Fatih Ç arşam ba'sında kı «pa- pazoğlu» m erresesınde güçlü b ir öğ re tim gördü. Bilim sel rü tb e le rin hepsini kısa sürede, elde e t ti. Resmi ç e ş itli yüksek görevlerde bulundu. T ü m ünde başarı gösterdi. Bu arada O sm anlı ta ri hinin elli y ıllık (1774 - 1824) kesim ini, devlet bel g e liğ in i (arşivin i) ta ra y a ra k a y rın tıla rıy la yazdı. K itabında o la y la rı a çıkla m a yöntem i ön ce ki O s m anlI ta rih ç ile rin e hiç benzemez. O n la r daha çok n ite le y ic i (de scrip tive ) d irle r. Oysa paşa us- çu (akılcı) b ir yolu çoğu kez yeğler.
Ahm et Cevdet Paşa’ nın ta rih ç iliğ i yanında d llb ilg in llğ i, dinsel tüze (hukuk b ilg in liğ i de v a r dır. «Mecelle» d e n ilin ce hemen o a nım sanır. G i derek (hatta) m an tıkçılığ ı bile yokum sanam az. Y ayınlarının sayısı o tuz büyük c ild i aşar. Kişi o la ra k do iyilik s e v e r b ir insandır. Bu konuda b ir olayı a n la tm a d a n geçm eyeyim :
O b ir gün resm i bir görevle im p a ra to rlu ğ u muzun b ir parçası olan R um eli’ye g ö n derildi. Gezisi sırasında evleri ahşap b ir köyün y a k ın ın dan geçerken ko rku n ç b ir yangının orayı baykuş yuvasına çe virm iş olduğunu şa şıra ra k, üzülerek gördü Hemen paytonunu d u rd u rtu p indi. Köye yürüyerek girdi. Karşısına çıkan m uhtara:
«— Bu ne mene h a ld ir ey ağa?» d iye sordu. Dokunsan a ğ la ya cak m uh ta r; «a be paşoefen- dicâzım hiç sorm ayasın! Köyüm üz m ahv ü p e ri şan oldu. Ne ev ne bark, ne m ahsul ne hayvan kaldı, ü s te lik çok insancâzım ız da yanarak ö l dü!» ka rşılığ ın ı verdi. G örüntü g erçekten a ç ık lıy dı. B irka ç dom la göz yaşı paşanın süt beyazı sa ka lın da n Süzüldü. Sonra kendisini top arla yıp : «Allah g a fu ru rra tıim d ir. Ye'se (tasa) düşm eyiniz. Şim di vilâ ye t m akam ına gideceğim .
Vali Paşa H azretlerine kariyen iz (köyünüz) nam ına on kese A ltû n -ı O sm anî tediye edeceğim . O nunla tem asa ge çip bu nakdi (parayı) köylüye beher aileye n isb e tle (orantılı) m ütesaviyen (e şit çe) tevzi eyle rsiniz (dağıtırsınız). A yrıca senden b ir rica m o la ca k. H arik (yangın) esnasında ebe veyni (anası babası) a k rib a -i ta a llu k a tı (yakın ları) te le f o la ra k (ölerek) h iç kim sesi kalm am ış b ir s a b i’i (çocuk) bana e vlâ tlık o la ra k vere ce k sin» dedi. Bu istek üzerine m uh ta r biraz sonra çuval p a rça la rın a sa rılm ış sekiz-dokuz y a ş la rın d aki b ir ço cu ğ u elinden tu ta ra k g e tirip : «— Te buncağızın h iç kim seceği ka lm a m ış tır bal» d i yerek paşaya teslim etti. Bilgin bu ço cuğu ku cağına a la ra k ö ptü. Paytonuna y e rle ş tird i. Resmi gezisinin b itim in d e İsta n bu l'a g e tird i. Adı «Emi ne Zehra» olan bu ya vru ca ğ ı kendi kızlarından a y ırt etm ezcesine bü yü ttü . Kız on dokuz yaşm a gelince konağının nakkaşı olan b ir gençle evlen dirdi. İs ta n b u l’un B oğaziçi köylerinden İstin ye ’de b ir ev satın a la ra k dayayıp d ö şe tti. O nlara d ü ğün arm ağanı o la ra k verdi. İşte bu kız benim b ü yükannem dir. Her b ilim se ve r gibi Paşanın b i lim a d am lığına hayranım dır. A n la ttığ ım bu d a v ra nışından ö tü rü de ü s te lik ke n d isin i «manevi
de-‘dem» sayarım . Ama 1895’te ölen Paşanın Yıldız M ahkem esinde görev alışı a ffe d ilir b ir hata d e ğ ild ir. O y e tlş tin llk te k i b ir b ilg in e yakışm az.
Son yüz e lli yıllık O sm anlı ta rih in d e olsun, T.C. ta rih in d e otsun b ir anayasa sorunu hep ön düzlem de ele alın m ıştır, ile ri dü şü nce li ayd ınlar her dönem de böyle b ir yasanın bulunm asını, böy le b ir yasaya bireyce, to p lu m ca bağlanm anın sa lt g e re k liliğ in i s ü re kli sa vu n m u şla rd ır. G e ric i ler, ç ık a rc ıla r, toplum u b ir sürü s a n a nlar da b u na karşı çıkm ışlard ır. Yakın ta rih im izd e b irin c ile rin te m s ilc is i M ith a t Paşa'dır. İk in c ile rin te m silc is iy s e Sultan II. A b d ü lh a m it’tir. Zam an a k ı şı içersinde te m s ilc ile r d e ğ iş m iş tir ama savaşım hiç b itm e m iş tir. Ö rneğin T ürk K u rtu lu ş S a va şı’- nın en ka ra n lık g ü n le rin d e T B M M ’si a ç ılır a ç ıl maz eşsiz M usta fa Kemal P aşa’nın ilk işi bir anayasa y a p tırtm a k o lm uştu . 27 Mayıs 1960 a s kersel darbesi k ıs a b ir süre sonra pırıl pırıl bir anayasayla Türk toplu m u n u n karşısına çıktığı için «devrim» n ite liğ in i kazanm ıştır. D ikka t ed,- lirse yüce A ta tü rk 'ü n içteki d ü şm a n la rı, 27 Mayıs 1960 «devrim sine k a rş ıt o la n la r Sultan II. A b d iil- h a m id 'i s ü rg it överler. Ona «Ulu Hakan» dem eyi d ille rin d e n düşürm ezler. Oysa bu kan dökücü, g e ric i padişahın bütün b a skıcılığın ı, rü ş v e tç iliğ i ni özlerler. Ö vü cü le rin b ir perişanlığın s e rg ile n d iğ i b ilin ç le rin in a ltın d a bu tu tk u la rın korkunç cehennem inin sönm ez a le vle ri vardır.
Sultan II. A b d ü lh a m it M ith a t Paşa'ya karşı bitm ez tükenm ez b ir kin le doluydu. Onu kesin likle yok etm ek ka rarındaydı. Bunun nedeni «1293 Kanun-i Esasî'si» denilen anayasayı, buna dayanan I. M e ş ru tiy e t'i ülkeye getirm e kte p a şa nın öncü olm asıydı. H üküm dar düşündü taşındı
bu iş İçin gerek düzenlem eyi b u lm a kta g e c ik medi. K endisinden iki ö n ce ki padişah Abdül- aziz ruhsal bakım dan s a y rılık lıy d ı. B üyüklük ta s la y ıc ıy d ı, hezeyanlar içe rsin de yd l. Ü stelik devlet hâzinesini h a r vu ru p harm an savurm uş. Bu böyle gidem eyeceğinden, M ith a t Paşa'yla d ö rt a rka d a şı b irlik o lu p A ziz’i ta h tın d a n in d ir m işle rd i. Adam da bunu g u ru ru n a ye d ire m e d i ğinden iki kolunun b üklüm ye rlerin d e ki d a m a rla rını b ir m akasla keserek k e n d isin i ö ld ü rm ü ştü . S u lta n II. A b d ü lh a m it g e ç m iş te k i bu ola yd a n ya rarla n m ayı bildi. İle ri sürdüğü sav: «Bir insan iki kolunun d a m a rla rın ı kendi kendine a rd a rd a ke semez. Bundan dolayı S u lta n Aziz k e n d isin i ö l dü rm ü ş olam az. M ith a t P aşa'yla a rk a d a ş la rı onu parayla tu ttu k la rı ad a m la rın ö ld ü rtm ü ş le rd ir» b içim in d eyd i. S onuçta adına «Yıldız M ahkem esi* denilen düzm ece b ir k u ru l o lu ş tu rd u . Yazık ki işte bu k u ru lu n b ir üyesi de Ahm et Cevdet Pa- şa 'dır. M ith a t Paşa'yla b irlik te on k iş iy i tu tu k la t tırıp bu m ahkem enin önüne ç ık a rttırd ı. B u n la r dan dokuzu ölüm ik isi on yıl kürek cezasına ça rp tırıld ı. Ne var ki padişah dış baskının e t kisiyle ölüm ce za la rın ın yerine g e tirilm e sin d e n k o rk tu Sözde b ü yü klü k g ö ste rm iş olm ak için hepsini sürgüne çe virdi. M ith a t Paşa «Taif»e sü rü ld ü Daha sonra ora d a padişahın kira lık k a tille rin in a cım asız e lle riy le boğ du ru ld u (7 m a yıs 1684).
Böyle b ir m ahkem e, böyle b ir yargı böyle b ir sonuç a n c a k S u lta n İl. A b d ü lh a m it'te n b e k lenirdi. Ama yüce b ilg in , en büyük O sm anlı ta rih ç is i Ahm et Cevdet Paşa'nın bu m ahkem enin baş d ü ze nleyicisi olm ası g e rçe kte n ço k acıydı. Sultan onun bu sa tılm ışlığ ın a k a rş ılık kendisine d ö rt bin O sm anlı altın ı değ erin d e olan B e b e k' teki ünlü yalıyı b a ğ ışlam ıştır.
Ş ehit M ith a t Paşa'yı sevenler, onayasasever ö zg ü rlü kçü a y d ın la r her yıl «H ürriyet-i Ebediye* tepesindeki onun göm ütü çe vre sin d e to p la n ırla r B unlara ben de ca n d an k a tılırım . Am a yıld a b ir kez Fatih ca m iin in «hazira» sine g itm e yi de kez ' Fatih ca m inin «hazire» sine g itm e y i de b u ra dadır. G öm üt ta şın da «Tarihini yazan ka lem kırılsın / Ahm et Cevdet Paşa ve fâ t eyledi» s a tırla rı okunur. Saygı d u ruşunu y a p tık ta n s o n ra «Paşa dede! Paşa dede! ta rih in i yazan kalem kırılm asın. O m üze liktir. Çünkü b ilim iç in çok y a ra rlı o lm u ştu r. Asıl kırılm ası gereken «Yıldız M ahkem esi» so ru ş tu rm a tu ta n a k la rın a im zanı a ttığ ın kalem dir» dem ekten kendim i alam am .