• Sonuç bulunamadı

PCR ile staphylococcus aureus ve phseudomonas aeruginosa mikroorganizmalarının çeşitli biyolojik sıvılardan tanısı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "PCR ile staphylococcus aureus ve phseudomonas aeruginosa mikroorganizmalarının çeşitli biyolojik sıvılardan tanısı"

Copied!
68
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

PCR İLE Staphylococcus aureus ve Pseudomonas aeruginosa MİKROORGANİZMALARININ ÇEŞİTLİ BİYOLOJİK SIVILARDAN TANISI

Ergül MUTLU ALTUNDAĞ Yüksek Lisans Tezi Kimya Anabilim Dalı Doç. Dr. İsa GÖKÇE

2009

Her hakkı saklıdır T.C.

(2)

KİMYA ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

PCR İLE Staphylococcus aureus ve Pseudomonas aeruginosa

MİKROORGANİZMALARININ ÇEŞİTLİ BİYOLOJİK SIVILARDAN

TANISI

Ergül MUTLU ALTUNDAĞ TOKAT

2009

(3)

Kimya Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Başkan: Doç. Dr. Mahfuz ELMASTAŞ İmza:

Üye : Doç. Dr. İsa GÖKÇE İmza:

Üye : Yrd. Doç. Dr. İskender PARMAKSIZ İmza:

Yukarıdaki sonucu onaylarım

Prof. Dr. Metin YILDIRIM Enstitü Müdürü

(4)

Tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu tezin yazılmasında bilimsel ahlak kurallarına uyulduğunu, başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel normlara uygun olarak atıfta bulunulduğunu, tezin içerdiği yenilik ve sonuçların başka bir yerden alınmadığını, kullanılan verilerde herhangi bir tahrifat yapılmadığını, tezin herhangi bir kısmının bu üniversite veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunulmadığını beyan ederim.

Ergül MUTLU ALTUNDAĞ

(5)

Yüksek Lisans Tezi

PCR İLE Staphylococcus aureus ve Pseudomonas aeruginosa

MİKROORGANİZMALARININ ÇEŞİTLİ BİYOLOJİK SIVILARDAN TANISI Ergül MUTLU ALTUNDAĞ

Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Kimya Anabilim Dalı Danışman: Doç. Dr. İsa GÖKÇE

Moleküler yöntemler genellikle mikroskopi ile görülmesi, kültürde üretilmesi uzun zaman alan mikroorganizmaların saptanmasında kullanılmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada S. aureus ve P. aeruginosa mikroorganizmaları çeşitli biyolojik sıvılardan alınıp besiyerinde geliştirilmiştir. P. aeruginosa mikroorganizması için DNA saflaştırma işlemi yapılmaksızın enhancer karışımları kullanılarak PCR ile direkt tanısı yapılmıştır. S. aureus için ise direkt koloniden yapılan PCR’da herhangi bir bant gözlemlenemediğinden DNA saflaştırma işlemi ve ayrıca sıvı kültüre lizostafin ilavesi yapılmıştır. Bu işlemlerin ardından S. aureus’a ait bantlar gözlemlenmiştir. Sonuç olarak, birçok insan hastalığına sebep olan bu mikroorganizmaların tanısı en kısa sürede ve en etkin bir biçimde PCR ile yapılmıştır.

2009, 54 sayfa

Anahtar kelimeler: Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR), S. aureus ve P. aeruginosa mikroorganizmaları, Biyolojik sıvılar.

(6)

Master Thesis

IDENTIFICATION OF Staphylococcus aureus and Pseudomonas aeruginosa MICROORGANISMS FROM VARIOUS BIOLOGICAL MATERIALS USING

PCR

Ergül MUTLU ALTUNDAĞ Gaziosmanpaşa University

Graduate School of Natural and Applied Sciences Department of Chemistry

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. İsa GÖKÇE

Molecular methods generally used to detect the micro organisms that can not be seen easily with microscope and that also require long time to grow in culture. Therefore, in this study S. aureus and P. aeruginosa microorganisms were taken from a variety of biological liquid and cultured in the medium. P. aeruginosa microorganism was diagnosed by PCR directly using our enhancer mixture without DNA purification. When direct colony PCR was carried out for S. aureus there was no DNA bands, therefore PCR was carried using as a template either purified genomic DNA or lysostaphin digested microorganisms. In both cases there were DNA bands that belong to S. aureus. As a result, PCR was used for detection of these definite micro organisms that cause a lot of human diseases at a very short time.

2009, 54 page

Anahtar Kelimeler: Polimerase chain reaction (PCR), S. aureus and P. aeruginosa microorganism, Biological materials.

(7)

Öncelikle her zaman her konuda yanımda olan bana güç veren sevgili aileme ve çalışmam süresince bilgi ve tecrübesiyle bana rehberlik eden saygıdeğer hocam Doç. Dr. İsa GÖKÇE’ye, deneysel çalışmalarım süresince laboratuarlarını bana açan sayın Doç. Dr. Şaban TEKİN ve grubuna, Yrd. Doç. Dr. İskender PARMAKSIZ ve ekibine, Yrd. Doç. Dr. İsa Karaman’a, Arş. Gör. Sema BİLGİN ve Arş. Gör. Ferda KAVAK’a, deneysel çalışmalarımda yardımını esirgemeyen Biyolog Mehtap SOLMAZ’a, maddi ve manevi desteklerinden dolayı sevgili eşim Sami ALTUNDAĞ’a sonsuz teşekkürler.

(8)

Sayfa ÖZET………i ABSTRACT……….ii TEŞEKKÜR………....iii SİMGE ve KISALTMALAR DİZİNİ………...vi ŞEKİLLER DİZİNİ………...vii TABLOLAR DİZİNİ………...ix İÇİNDEKİLER...vi 1. GİRİŞ...1 2. KURAMSAL TEMELLER...3 2.1. Staphylococcus aureus...3

2.1.1. Staphylococcus aureus Mikroorganizmasının Özellikleri...3

2.1.3. S. aureus’a Karşı Tedavi ve Korunma Yöntemleri...5

2.2. Pseudomonas aeruginosa...6

2.2.1. Pseudomonas aeruginosa Mikroorganizmasının Özellikleri ...6

2.2.4. Pseudomonas aeruginosa Laboratuar Tanısı...8

2. 3. Tanısal Uygulamalar...9

Şekil 2.5. PCR oluşum mekanizması...12

2.4. PCR’ın Temel Bileşenleri...12

2.4.2. Polimerazlar...14

Tablo 2.1. Termostabil DNA polimerazlar ve kaynakları...14

Tablo 2.2. PCR’da sıklıkla kullanılan DNA polimerazların özellikleri ...15

2.4.3. Primerler...15

2.6. PCR Optimizasyonu ve PCR ile Doğru Ürünün Çoğaltılması...20

3. MATERYAL ve YÖNTEM...26

3.1. Materyal...26

3.1.1 Kullanılan Malzemeler ve Kimyasal Maddeler...26

3.1.3. Tampon ve Çözeltilerin Hazırlanışı ...27

3.1.3.1. 0,5 M EDTA Çözeltisi...27

Pepton ………....10g...28

Laktoz…..………...5g...28

Sükroz………... 5g...28

Di potasyum hidrojen fosfat……….2g ...28

Eosin Y………..0,4g...28

Metilen mavisi………0,07 g...28 vi

(9)

Hazır karışımdan 36 g tartıldı ve 1 lt saf su eklenip, agar eriyene kadar kaynar su

banyosunda tutulmuştur. Otoklavda 121˚C’de 15 dakika sterilize edilmiştir...28

3.1.3.10. Primerlerin Hazırlanışı...29

3.2. Yöntem...32

3.2.2. S. aureus bakterisi için PCR İşlemi...33

3.2.3. S. aureus bakterisi için DNA izolasyonu...33

3.2.6. Polimeraz Zincir Reaksiyonları...35

3.2.6.1. Thermal Cyler’ın Program Ayarı...38

4. BULGULAR ve TARTIŞMA...40 5. SONUÇ...50 KAYNAKLAR...52 ÖZGEÇMİŞ………...54 SİMGE ve KISALTMALAR DİZİNİ vii

(10)

L Litre M Molar o Derece oC Santigrat Derece S Saniye Kısaltmalar Açıklama µl Mikrolitre µM Mikromolar Ark. Arkadaşları AT Adenin Timin Bç Baz Çifti

BSA “Bovine” (sığır) serum albümin

C Sitozin

CaCl2 Kalsiyum Klorür

cDNA Komplementer DNA

dATP Deoksiadenozin trifosfat

dCTP Deoksisitidin trifosfat

ddH2O Deiyonize su (ultra saf su)

dGTP Deoksiguanozin trifosfat

Dk Dakika

DMSO Dimetilsülfoksit

DNA Deoksiribonükleik Asit

dNTP Deoksiribonükleosid Trifosfat

dTTP Deoksitimidin trifosfat

EDTA Etilendiamintetraasetik Asit

E. coli Escherichia coli

EMB agar Eosin metilen blue agar

G Guanin

GC Guanin Sitozin

HCl Hidroklorik Asit

KCl Potasyum Klorür

LB agar Luria Bertani agar

mA Miliamper

Mg Miligram

MgCl2 Magnezyum klorür

(11)

mM Milimolar

NaCl Sodyum Klorür

NaOH Sodyum Hidroksit

nM Nanometre

ºC Santigrat Derece

P. aeruginosa Pseudomonas aeruginosa

PAGE Poliakrilamid jel elektroforezi

PCR Polimeraz Zincir Reaksiyonu

RAPD Random Amplified Polymorphic DNA

RNA Ribonükleik asit

rpm Rotation Per Minute

S. aureus Staphylococcus aureus

SDS Sodyum dodesil sülfat

TAE Tris-Asetat EDTA

TE Tris-EDTA

Tm Erime sıcaklığı (melting temperature)

UV Ultraviyole

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil Sayfa

Şekil 2.1. Staphylococcus aureus bakterisi………...4

Şekil 2.2. S. aureus için Luria Broth ve Luria Agar ortamı………...5

Şekil 2.3. Pseudomonas aeruginosa bakterisi………...7

Şekil 2.4. Pseudomonas aeruginosa için MacConkey agar ortamı………...8 ix

(12)

Şekil 4.1. P. aeruginosa Touch Down PCR ürünlerinin agaroz jel elektroforezi

sonrası UV Transilüminatörden elde edilen görüntüsü………..42 Şekil 4.2. P. aeruginosa Multiplex PCR ürünlerinin agaroz jel elektroforezi

sonrası UV Transilüminatörden elde edilen görüntüsü………..44 Şekil 4.3. S. aureus Touch Down PCR ürünlerinin agaroz jel elektroforezi

sonrası UV Transilüminatörden elde edilen görüntüsü………..46 Şekil 4.4. S. aureus Touch Down PCR ürünlerinin agaroz jel elektroforezi

sonrası UV Transilüminatörden elde edilen görüntüsü………..48

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo Sayfa Tablo 2.1. Termostabil DNA polimerazlar ve kaynakları………..14 Tablo 2.2. PCR’da sıklıkla kullanılan DNA polimerazların özellikleri………...15 Tablo 3.1. S. aureus için spesifik olan primer dizileri………28

(13)

konsantrasyonları ve hacimler………...36

(14)

1. GİRİŞ

Birçok enfeksiyon hastalıklarının ortaya çıkması ve yeniden belirlenmesi halk sağlığını etkileyebilir ve klinik araştırmalarda merak uyandıran bir konu olmuştur. En az yüzyıldan beri bakterilerin tanımlanmaları kültür ortamlarında yapılmaktadır. Fenotipik tanı yöntemleri klinik yönden önemli çok sayıda mikroorganizma için kullanılmakla birlikte, uygulamada bazı problemler bulunmaktadır. Örneğin; Birçok önemli patojen bakteri kültür ortamında üretilememekte veya zor üremektedir ve bazı patojen mikroorganizmaların kültüre dayalı tanısı uzun zaman aldığından bu durum etkin tedaviyi geciktirmektedir. Fenotipik tanı yöntemlerinde karşılaşılan bu ve benzeri zorluklar, başta polimeraz zincir reaksiyonu olmak üzere birçok moleküler yöntemin bilimin diğer alanlarında olduğu gibi mikrobiyolojide de kullanımını kaçınılmaz hale getirmiştir (Relman ve Persing, 1996). PCR teknolojisinin bakteriyolojide yaygın olarak kullanıldığı alanlar şunlardır:

1) Tanıda süreyi kısaltmak ve kültürü yapılamayan bakterilerin oluşturduğu infeksiyonları tanımlamak.

2) Antibiyotik almış olan hastalarda veya stoklanmış örneklerde tanı koyma 3) Bulaşıcı özelliği fazla olan patojenlerin araştırılması

4) PCR’ın tiplendirmede kullanılması 5) Antimikrobiyal direncin saptanması

Hastalık yapan mikropları hızlı bir şekilde belirlenmek zordur (Morshed ve ark., 2007). Mikroorganizmaların bulunması ve belirlenmesi için hızlı ve güvenilir metotlara gereksinim duyulmuştur (Palomares ve ark., 2003). Moleküler metotlar, bulaşıcı mikroorganizmaların tanımlanması ve belirlenmesi için önemlidir. Klinik laboratuvarlarda kullanılan en güçlü moleküler tanı metotlarından biri PCR’dır (Morshed ve ark., 2007). Geleneksel teşhis metotları başlama materyalinin miktarından dolayı yanlış sonuçlar verebilir. İlk moleküler metotlar klinik mikrobiyoji laboratuvarlarında kullanılan polimeraz zincir reaksiyonlarıdır (Buckingham ve Flaws, 2007). PCR özellikle diğer moleküler yöntemlerden farklı olarak taşıdığı potansiyel nedeniyle daha yaygın kullanım alanı bulmaktadır.

(15)

Mikroorganizmaların hızlı ve spesifik belirlenmesi için tanı laboratuvarlarında PCR'ın kullanımı çok önemlidir (Cremonesi ve ark., 2005). Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR), spesifik bir DNA parçasının kopyalarının primerler tarafından yönlendirilerek, enzimatik olarak sentezlenmesi şeklinde tanımlanan in vitro bir yöntemdir. Moleküler biyoloji alanında önemli yer tutan ve bir in vitro nükleik asit çoğaltma metodu olan Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR) geniş uygulama alanı olan bir tekniktir. PCR’ın kullanım alanları, orak hücre anemisi, AIDS, lösemi vb. birçok hastalığın DNA ve RNA temeline dayalı tanısı için klinik tıpta; Klinik örneklerde patojen organizmaların saptanmasında; Doğadaki çeşitli canlı türlerinin tanısı, türler arasındaki polimorfizmin belirlenmesinde; Allelik dizi varyasyonlarının gösterilebilmesi ile doku transplantasyon için doku tipinin belirlenmesinde; Arkeolojik örnekler kullanılarak evrimin incelenmesi alanlarında; Kalıtsal hastalıklarda taşıyıcının ve hastanın tanısında; Adli tıp örneklerinin genetik tiplendirilmesinde; Probe'ların oluşturulmasında/klonlamada/gen expresyon araştırmalarında; DNA dizi analizinde, büyük miktarda DNA örneklerinin oluşturulmasında; Tarımda tohum saflığının belirlenmesinde kullanılabilir. Kısacası PCR, çok geniş kullanım alanı olan ve modern genetikte çok yönlü kullanılabilen tekniklerden biridir.

PCR metodunun duyarlılığı, bulaşıcı bakteri hücrelerinin sayısının çok düşük olabildiği yerlerde, özellikle de klinik örneklerde, materyallerin çoğu türünde bakteriyal ürünleri veya bakterinin düşük konsantrasyonlarının doğrudan bulunmasını sağlar. Bu yüzden patojenlerin moleküler izlenmesi, klinik ve epidemiyolojik önemi, organizmaların bulunması ve belirlenmesi için hızlı ve güvenilir metotlara gereksinim duyulmaktadır. Amacımız birçok insan hastalığına sebep olan çalıştığımız mikroorganizmanın tanısını son yıllarda genetik ve moleküler biyolojide en fazla kullanılan tekniklerden olan PCR ile yapmak olmuştur. Çalışmamız mikrobiyolojik tanı amaçlıdır. Erken ve güvenilir tanı koymak amacıyla, DNA saflaştırma işlemine gidilmeksizin uygun enhancer karışımları kullanmaya çalıştık. Böylece mikroorganizmalarımızın tanısını izolasyon basamağını atlayarak daha erken tesbit etmeye çalıştık. Etkenin hızlı ve güvenilir bir şekilde belirlenmesi, uygulanacak olan tedavinin en kısa sürede yapılması açısından çok önemli olmuştur.

(16)

2. KURAMSAL TEMELLER 2.1. Staphylococcus aureus

2.1.1. Staphylococcus aureus Mikroorganizmasının Özellikleri

S. aureus, çoğunlukla sağlıklı insanlarda kolonize olan ve sıklıkla hastalık nedeni olan, hareketsiz, spor oluşturmayan, fakültatif, anaerobik gram pozitif koktur. S. aureus, insanlarda bulunan ve koagülaz üreten tek staphylococcus’dur (Kocazeybek, 2007). Klinik örneklerden alınan materyallerde 35ºC 16-18 saat içinde gözle görülebilir koloniler oluştururlar (Şekil 2.1). Üretilmesi için en yaygın olarak kanlı agar kullanılır. Teker teker incelendikleri zaman stafilokok hücreleri diğer hücrelere göre daha çok olmak üzere tam yuvarlağa yakın şekildedir. Hücre çeperleri özel yapıda olup peptidoglikan, teikoik asit ve türe özgü protein birimlerini içerir (Bilgehan 1992). Stafilokoklar ısı ve çevre koşullarına oldukça dayanıklı bakterilerdir. Kuruluğa dirençlidirler. Genellikle 60ºC'de bir saatte aktivitelerini kaybederler. Yüksek tuz konsantrasyonlarında üreme yeteneğindedirler (Ustaçelebi ve ark. 1999).

S. aureus bazen altın staf olarak da adlandırılır. Bakterinin altın renkli görünüşünden dolayı bu isim verilmiştir. aureus latincede altın anlamına gelmektedir. Doğada oldukça yaygın olan, tozda, toprakta, eşya üzerinde, insan ve hayvan deri, burun mukozasında S. aureus bakterileri bulunabilir ( Bilgehan 1992).

(17)

Şekil 2.1. Staphylococcus aureus bakterisi

2.1.2. S. aureus'un Neden Olduğu Bazı Hastalıklar

S. aureus belki de zamanımızın en büyük hastalık mikrobudur. Bu gram pozitif bakteri, kan zehirlenmesi, kan iltihabı ve toksik şok zehirlenmesini içeren çok yaygın hastalıklara ve cilt enfeksiyonlarına neden olur. Aynı zamanda hastane enfeksiyonlarının da ana nedenidir ( Hrynkiewicz ve ark., 2008).

S. aureus genellikle insanlarla ve hayvansal hastalıklarla ilgili olan staphylococcal türüdür. Bu türe ait olan soylar aynı zamanda insan zehirlenmelerine neden olur (Palomares ve ark., 2003).

S. aureus'un yol açtığı hastalıklar arasında pnömoni (akciğer enfeksiyonu), mastitis (meme iltihabı), deri enfeksiyonları, impetigo (cilt enfeksiyonu), selülit, osteomyelit (kemik iliği iltihabı), endokardit, bakteremi, üriner sistem enfeksiyonları yer almaktadır (Stapleton ve Taylor, 2000; Smyth ve ark., 2004; Lee, 2006).

(18)

2.1.3. S. aureus’a Karşı Tedavi ve Korunma Yöntemleri

S. aureus'a bağlı ağır infeksiyonlar sistematik antibiyotik tedavisi ile birlikte kapsamlı bir tedaviyi gerektirir. Aşı ve koruyucu ilaç tedavisi yoktur. S. aureus kontrolü, özellikle hastanelerde sıkı bir şekilde el yıkama politikalarına bağlıdır. Bu organizma kolaylıkla kişiden kişiye bulaşabilir (Kocazeybek, 2007).

2.1.4. S. aureus Laboratuvar Tanısı

Bakteriler gram pozitif boyanırlar ve sıklıkla üzüm salkımına benzer bir dizilim gösterirler. S. aureus, kolonileri sarı pigmentlidir ve hemolitiktir. Şekil 2.2’de S. aureus için Luria Broth ve Luria agar ortamı gösterilmiştir. S. aureus’un tanımlanması için daha ileri bir doğrulamaya ihtiyaç bulunmamaktadır; bununla beraber, ticari olarak bulunabilen tanımlama sistemleri, organizmayı tanımlayabilir (Kocazeybek, 2007). S. aureus soyları hücre dışı termonükleaz üretirler. Termonükleaz bir proteindir. Termonükleazın geni nuc gendir. PCR metodunun duyarlılığı, bakterinin düşük konsantrasyonunun bile doğrudan bulunmasını sağlar. Bu da tanı amaçlı olarak nuc geninin uygun olduğunu gösterir (Brakstad ve ark., 1992). Çalışmamızda S. aureus’un termostabil nükleazını kodlayan nuc geninin bir dizisini çoğalmak için polimeraz zincir reaksiyonu kullanılmıştır.

(19)

2.2. Pseudomonas aeruginosa

2.2.1. Pseudomonas aeruginosa Mikroorganizmasının Özellikleri

Pseudomonas aeruginosa yaygın fırsatçı bir patojendir. Genellikle sulu sistemlerde yer alır (Song ve ark., 2000). Çevrede yaygın olarak bulunur ve nemli bölgeleri tercih eder. Doğadaki rezervuarları, toprak, bitki ve suyu içermektedir. Hastanedeki rezervuarlar muslukları, tuvaletleri, tahta bezleri, respiratör tedavi ve dezenfektanları içermektedir (Kocazeybek, 2007). Pseudomonas aeruginosa insan enfeksiyonlarının en yaygın nedenidir. Pseudomonas cinsinde çok sıklıkla izole edilen insan patojeni, P. aeruginosa’dır. Uygun besiyerinde optimum 30–37 ºC'lerde ve düşük alkali ortamlarda gelişir. Pseudomonas'lar ısıya dirençsiz bakterilerdir. 55ºC'de 1 saat ve 60ºC'de 15 dakikada ölürler. Uygun çevre sıcaklığı koşullarında sularda aylarca canlı kalırlar (Şekil 2.3). Özellikle hastane ortamında cerrahi ve yanık servislerinde organik kalıntıların bulunmasına bağlı olarak uzun süre canlı kalabilirler. Diğer patojenlere göre kimyasal dezenfektanlara daha dirençlidirler. Uygun nem koşullarında çeşitli yerlerde üreyebilirler (Tortora ve ark., 1992; Aydın, 2001). Ülkemizde son yıllarda yapılan çok merkezli çalışmalarda yoğun bakım ünitelerinde yatan hastalarda izole edilen mikroorganizmalar arasında Pseudomonas'ların ilk sırayı aldığı öne sürülmüştür. Bu bakteriler, gerekli sterilizasyon ve dezenfeksiyonun yapılamadığı hastane ortamında, ameliyathane ve yoğun bakım ünitelerinde kullanılan araç ve gereçlerde kolonize olarak antibiyotiklere dirençli ciddi hastane enfeksiyonlarına neden olabilirler (Özsoy ve ark., 2001).

(20)

Şekil 2.3. Pseudomonas aeruginosa bakterisi

2.2.2. Pseudomonas aeruginosa’nın Neden Olduğu Bazı Hastalıklar

P. aeruginosa sağlıklı ve normal insanda nadiren hastalık oluşturur. Özellikle hastane ortamında, bağışık yanıtı ve savunma sistemleri bozulmuş insanlarda, başka bir deyişle fırsat bulduğunda her sistem ve organda enfeksiyon oluşturabilir. Bunlardan önemli olanları; endokardit, pnömoni, bakteremi, santral sinir sistemi enfeksiyoları, kulak enfeksiyonları, göz enfeksiyonları, kemik ve eklem enfeksiyonları, üriner sistem enfeksiyonları, deri ve yumuşak doku enfeksiyonlarıdır (Topçu ve ark., 2002). P. aeruginosa’nın yeni doğan çocukların ölümüyle sonuçlanan epidemik ishale neden olduğu bildirilmiştir. Hastane çevrelerinde özellikle immun sistemi zayıflamış hastalarda ishale neden olarak yaşamı tehdit edebilir.

2.2.3. Pseudomonas aeruginosa’ya karşı Korunma ve Tedavi Yöntemleri

P. aeruginosa, genellikle çoğu antibiyotiğe karşı dirençlidir. Aşısı veya koruyucu ilaç yoktur. Yanık yaralarında oluşacak infeksiyonları önlemede topikal gümüş sulfadizin uygulanır (Ang, 2006).

(21)

2.2.4. Pseudomonas aeruginosa Laboratuar Tanısı

Bir çok olguda, internal kulaktaki akıntıdan yapılan kültürde P. aeruginosa ürer. Ön tanı, özellikle tipik yeşil pigment üretilmişse, koloni morfoloji ile yapılabilir (Kocazeybek, 2007). P. aeruginosa, MacConkey agarda renksiz koloniler oluşturur (Şekil 2.4). Kültürde mavi ve fluoresan yeşili pigment meydana getirir (Ang, 2006). Moleküler tanı da ise ecfX ve 16S rRNA’yı kodlayan gen dizilerinin çoğaltılması hedeflenmiştir. ecfX, ECF (ekstrastoplazmik fonksiyon) sigma faktörünü kodlar. ecfX PCR gösterimleri , duyarlı ve belirli analizleri göstermede yüksek derecede güvenilirdir ve P. aeruginosa soylarının test edilmeleri için istenilen büyüklükteki PCR ürünlerini verirler (Lavenir ve ark., 2007). 16S ribozomal RNA gen dizisinin analizi klinik örneklerde Pseudomonas aeruginosa’nın belirlenmesi için iyi bir araçtır. Pseudomonas 16S rRNA gen dizisi ve PCR kullanılarak klinik örneklerden kolay bir şekilde Pseudomonas türlerini ayırt etmek ve saptamak mümkündür (Wesam, 2009). Literatürde birçok bakteri türü için 16S rRNA sekansı ile enzimlerin ayırt edilerek seçilmesi tavsiye edilmektedir. Son yıllarda klinik laboratuarlarda 16S rRNA geninin sekans analizi filogenetik akrabalık çalışmaları için tasarlanan cihazların laboratuarlarda sık kullanıldığı bildirilmiştir (Pitt ve Govan, 1993).

(22)

2. 3. Tanısal Uygulamalar

Moleküler Teknikler başta enfeksiyon hastalıklarının tanısında, hastalık ajanlarının belirlenmesinde ve tiplendirilmesinde çok farklı alanlarda geniş çalışma ve araştırma alanları bulmuştur. Moleküler teknikler enfeksiyon hastalıklarında;

-Enfeksiyon ajanlarının hızlı tanısında -Yeni enfeksiyon ajanlarının bulunmasında

-Etkeni belirlenmemiş hastalıklarla, enfeksiyon ajanları arasında ilişki kurulmasında -Mikroorganizmaların direnç genlerinin belirlenmesinde

-Mikroorganizmaların dokuda yerleşimlerinin belirlenmesinde -Bulaşıcı kaynaklardaki bakteriyel patojenlerin belirlenmesinde -Bakteri akrabalığının araştırılmasında

-Antiviral tedavinin takibinde kullanılmaktadır (Akar, 1999).

Klinik laboratuvar yöntemleri geleneksel olarak hastalık tanısı için gereken doğru ve özgül bilgiyi sağlarlar. Nükleik asit analizleri laboratuarın rolünü tedaviyi yönlendirecek şekilde geliştirecek potansiyeldedir. Moleküler tekniklerin uygulanması belirli bir hastalık veya duruma ilişkin iyi kurgulanmış klinik şüphe gerektirir. İnfeksiyöz ajanların saptanması ve tanısında geleneksel yaklaşım; uygun boyaların kullanılması ve direkt inceleme, kültür ve izolasyon veya konaktaki antikorların saptanmasıdır. Ancak organizmaların çoğu boyama ile kolayca tanınamaz, kültür zahmetlidir ve uzun inkübasyon zamanları gerektirir. Bazı organizmalar pahalı kültür ortamları gerektirirler veya hiç kültür edilemezler. Nükleik asit probları örnekteki patojenin genetik bilgisini saptama potansiyelindedir. Reaktif, cihaz ve eğitilmiş eleman maliyetleri nedeni ile, infeksiyöz ajanların moleküler çalışmaları yalnız klinik olarak, uygun zaman aralığında tanımlanması zor olan organizmalar üzerine odaklanma eğilimindedir. Amplifikasyon yöntemlerinin klinik laboratuara ilk girişi infeksiyöz hastalık uygulamalarında olmuştur (Burtis ve Aswood, 2005).

Nükleik asit çoğaltma yöntemleri klinik örneklerde bulunabilecek etkenin kısa sürede gösterilmesi, çabuk belirlenmesi, moleküler tiplendirilmesi ve ilaç direncinin saptanmasında kullanılmaktadır. PCR yöntemine dayalı erken tanıda, klinik örneklerde

(23)

direkt olarak bakteriler araştırılmaktadır. İnfeksiyöz hastalıkların çoğunda hasta antibiyotik almaya başladıktan sonra etkenin üretilerek tanı konulması zorlaşmaktadır. Bu durumda PCR yöntemiyle etkene ait genetik materyal araştırılarak klinik tanıya yardımcı olunabilir. Biyokimyasal yöntemlerle çoğunlukla tür düzeyinde tanımlanan suşların birbirleriyle ilişkileri tam olarak anlaşılamamaktadır. Epidemiyolojik çalışmalar için gerekli olan alt tür düzeyinde tiplendirmede biyotipleme faj tiplemesi, serotipleme ve antibiyotipleme gibi fenotipik yöntemler ön bilgiler vermekte, çoğunlukla kesin ayrım için moleküler yöntemlere gereksinim duyulmaktadır (Köksal, 1999; De La Puente-Redondo ve ark., 2000).

2.4. Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PCR)

İlk kez 1985’de ABD’de Cetus Corporatiun’da çalışan Henry A. Erlich, Kery Mullis ve Randall K. Saiki tarafından geliştirilerek bilim dünyasına sunulan PCR, izole edilen veya patolojik materyallerde bulunan hedef genetik materyallerin (DNA veya RNA) spesifik kısa zincirli oligonükleotid primerler yardımı ile enzimatik olarak sayıca çoğaltılmasıdır. Kısaca hücre içinde gerçekleşen doğal DNA replikasyonunun laboratuar koşullarında tüp içerisinde taklit edilmesi esasına dayanan bu yöntem invitro olarak klonlamadır. Bu şekilde nükleik asitlerin analiz edilmeleri mümkün olmaktadır (Mc Kane ve Kandel, 1996; Prescott ve ark., 1999).

PCR’da DNA replikasyonu 3 aşamada gerçekleşir.

1-Denatürasyon: İki DNA zincirinin yüksek sıcaklıkta (94°C-98°C) birbirinden ayrılmasıdır. DNA replikasyonunun başlayabilmesi için DNA zinciri arasındaki hidrojen bağlarının kırılarak zincirlerin birbirinden ayrılması gerekir. Yaşamını 37°C’de sürdüren hücrede denatürasyon adı verilen zincir ayrılması, bir kısmı enzim yapısında olan yardımcı proteinlerle gerçekleşir. PCR’da ise zincir ayrılması DNA moleküllerinin yüksek sıcaklığa dayanıklı olması nedeniyle ortamın 94°C-98°C’ye kadar ısıtılmasıyla mümkün olmaktadır (Dutton, 1998).

2-Hibridizasyon: (Primer Bağlanması): Sentetik oligonükleotidlerin hedef DNA’ya bağlanmasıdır. PCR işleminde replikasyonun başlatılacağı bölgenin iki ucuna özgü olan

(24)

bu bölgedeki baz dizilerini tanımlayıcı sentetik oligonükleotid primerler tepkime karışımının içerisine önceden konulur. Reaksiyon 37°C-65°C’de gerçekleşir (Dutton, 1998).

3-Polimerizasyon: (Çift İplikli DNA Sentezi): Spesifik kısa zincirli oligonükleotid primerler DNA’ya eklenerek zinciri uzaması sağlanır. Bu reaksiyon 72°C’de gerçekleşir (Dutton, 1998).

PCR ürünleri agaroz jel elektroforezi ile molekül ağırlıklarına göre ayrılarak, DNA’nın varlığı gösterilebilir. Oluşan bantların özgüllüğü UV altında değerlendirilir. Bununla beraber PCR’ın özgüllüğü ve duyarlılığını etkileyen faktörler bulunmaktadır. Bunlar kalıp DNA, primerlerin uzunluğu, kullanılan ısı ve reaktiflerin konsantrasyonu gibi parametrelerdir. Yine enzim ve primer konsantrasyonları da PCR’ın başarıyla yapılmasını etkilemektedir. Analiz esnasında ise reaksiyon sonrası istenmeyen amplifikasyonlar analizin yanlış değerlendirilmesine yol açabilir. Elde edilen sonucun değerlendirilmesi için mutlaka PCR içinde kullanılan maddelerin çok uygun konsantrasyonda ve döngülerin uygun sayıda olması gerekmektedir. Fazla miktarda hedef DNA konması istenmeyen amplifikasyona sebep olabilir. Kontaminasyonu engellemek için de kullanılan tüp ya da pipet uçlarının tek kullanımlık olması öneriler arasındadır (Lyncnh veBrown, 1990; Taylor, 1993). Şekil 2.5’de PCR’ın oluşum mekanizması verilmektedir.

(25)

Şekil 2.5. PCR oluşum mekanizması

2.4. PCR’ın Temel Bileşenleri

PCR’ın temel bileşenleri, kalıp olarak kullanılan DNA molekülü, DNA polimeraz enzimi, primerler, dNTP karışımı, tampon ve MgCl2’dür.

2.4.1. Kalıp DNA

PCR’da genomik DNA’lar, plazmid ve faj DNA’ları, çeşitli genler ve hatta herhangi bir DNA parçası kalıp olarak kullanılabilir. Bu kalıp DNA molekülleri amaca göre cDNA, genom kitaplıkları halinde, ya araştırma laboratuarları ve kliniklerden ya da ticari olarak elde edilir (Temizkan ve Arda, 2004).

(26)

Kalıp olarak kullanılacak DNA temiz olmak zorunda değildir. Kurumuş kan veya semen gibi adli tıp örnekleri, tek bir saç teli, uzun süre saklanmış tıbbi örnekler, mumya kalıntıları ve fosil gibi değişik kaynaklardan, genomik DNA elde edilebilir (İşcan, 2003).

PCR’da kalıp olarak tek ya da çift iplikli DNA’nın yanı sıra RNA’da kullanılabilir. Kalıp olarak RNA kullanılacaksa total RNA ya da poli (A)+ RNA’dan önce klasik yolla cDNA elde edilir ya da Thermus thermophilus kaynaklı rekombinant Tth DNA polimeraz enzimi kullanımıyla aynı tüpte RNA’dan DNA ürününün elde edilmesi tek kademeli olarak yapılabilir. Eğer yüksek molekül ağırlıklı genomik DNA kalıp olarak kullanılacaksa, DNA kısmi kesim yapan Notl ya da Sfil gibi restriksiyon enzimleriyle kesildikten sonra kullanılmalıdır. Genellikle kalıp DNA’da hedef dizinin konsantrasyonu bilinmediğinden, PCR’nın pozitif kontrol DNA ile optimizasyonu faydalıdır. Optimizasyon çalışmalarında normalde klonlanmış bir DNA parçası için nanogram, genomik DNA için ise mikrogram düzeyindeki miktarlar kullanılır (Temizkan ve Arda, 2004).

Eğer çoğaltılacak kalıp DNA dizisi hakkında bilgi mevcut değilse, bu durumda gelişigüzel başlatılmış (Arbitrarily Primed PCR (AP-PCR)) veya gelişigüzel çoğaltılmış polimorfik DNA (Random Amplified Polymorphic DNA (RAPD)) yöntemleri kullanılarak genomik parmak izleri çıkartılabilir (İşcan, 2003).

En iyi kalıplar, DNA sentezini durdurabilen ya da nükleotit bazlarının yanlış birleşmesine neden olabilen çentikler, kırıklar ve kontamine edici proteinler içermeyen kalıplardır. Yüksek GC muhtevasına ve sekonder yapıya sahip kalıpların amplifikasyonunu optimize etmek oldukça zordur (Buckingham ve Flaws, 2007).

(27)

2.4.2. Polimerazlar

DNA polimeraz enzimleri, kalıp ipliğe tamamlayıcı bir DNA ipliği meydana getirmek üzere, orijinal kalıp iplikteki baz bilgisini kullanarak dört çeşit deoksiribonükleozid trifosfattan uzun polinükleotid zincirin sentezini kataliz ederler. Bu enzimler, sentezi başlatmak için kalıp moleküldeki tamamlayıcı diziye bağlanan kısa DNA parçalarına (primerlere) gerek duyarlar. Sentezin yönü 5’ uçtan 3’ uca doğru olup, primerin serbest 3’ hidroksil ucuna ortamdaki dNTP’lerin nükleofilik etki yapmalarıyla, fosfodiester bağlarının katalizi ve yeni DNA ipliğinin polimerizasyonu sağlanır (Temizkan ve Arda, 2004).

Günümüzde PCR’de yaygın bir şekilde kullanılan bazı termostabil DNA polimerazların adları ve kaynakları Tablo 2.1’de, bu enzimlerin özellikleri Tablo 2.2’de verilmiştir.

Tablo 2.1. Termostabil DNA polimerazlar ve kaynakları

DNA polimeraz Doğal/Rekombinant Kaynak

Taq Amplitaq®

Amplitaq®(Stoffel fragment) Hot TubTM PyrostaseTM VentTM Deep VentTM Tth Pfu UITmaTM Doğal Rekombinant Rekombinant Doğal Doğal Rekombinant Rekombinant Rekombinant Doğal Rekombinant Thermus aquaticus T. aquaticus T. aquaticus Thermus flavis T. flavis Thermococcus litoralis Pyrococcus GB-D Thermus thermophilus Pyrococcus furiosus Thermotoga maritima

(28)

Tablo 2.2. PCR’da sıklıkla kullanılan DNA polimerazların özellikleri Taq/

Amplitaq® Stoffelfragment Vent

TM Pfu Tth UITmaTM Termostabilite-95°C’deki yarılanma ömrü (dakika) 40 80 400 >120 20 >50* 5’→3’ ekzonükleaz aktivitesi

var yok yok yok var yok

3’→5’ ekzonükleaz

aktivitesi yok yok var var yok var

Processivity * * 50-60 5-10 7 * * * 30-40 * * *

Kalıbı uzatma oranı (Nükleotid/saniye)

75 >50 >80 60 >33 * * *

Revers transkriptaz aktivitesi

zayıf zayıf * * * * * * var * * *

Oluşan DNA ucu 3’ A 3’ A >%95

küt

* * * 3’A Küt

*97,5 °C’de ölçülmüştür. * * Enzimin DNA kalıbından ayrılmaksızın kalıba eklediği ortalama nükleotid sayısı. * * *Bilgi bulunmamaktadır.

2.4.3. Primerler

Gen çoğaltılması dahil PCR’ın birçok uygulaması için kalıp DNA’ya tamamen tamamlayıcı olan primerlere gereksinim vardır. Genel olarak kullanılan kalıp ile yüksek oranda bağlanma sağlamak üzere primerler 20-30 nükleotid uzunluğundadır. Oligonükleotid primerler, primer sentezi yapan laboratuarlardan ya da ticari olarak elde edilebilirler. Primer tasarımı yapılırken çoğaltılması istenen DNA dizisinin iki ucundaki dizisi bilinen kısımlar dikkate alınır. Bu bölgelere tamamlayıcı olan primerler tasarlanır. Primer tasarımı yapmak için bilgisayar programları da geliştirilmiş olmakla beraber, çoğu zaman araştırıcılar ilgilendikleri genleri ya da DNA parçalarını çoğaltmak için kendileri primer tasarımı yapmak durumundadırlar. Tasarım yapılırken mümkün olduğunca dört bazın eşit sayıda kullanımına dikkat edilir. Primerin Tm değeri, amplifikasyon reaksiyonunun spesifitesi için kritik bir aşama olan optimal annealing sıcaklığının belirlenmesi için başlangıç noktası olarak kullanılabilir. Dolayısıyla forward ve revers primerler benzer Tm değerine sahip olacak şekilde tasarlanmalıdır ki her ikisi de aynı annealing sıcaklığında optimal olarak hibridize olabilsin. Tm

(29)

primerlerin uzunlukları arttırılarak ya da kalıp üzerinde daha çok ya da daha az G ve C’lere sahip bölgelere yerleştirilerek ayarlanabilir (Buckingham ve Flaws, 2007).

Sonucu olumsuz etkileyici istenmeyen oluşumları en aza indirgemek için önem verilmesi gereken bazı noktalar: primerlerin polipürün, poliprimidin ya da tekrarlı bölgeler içermemesi, primer çiftlerinin 3’ uçlarının birbirine ya da primer içindeki bir bölgeye tamamlayıcı olmaması (Temizkan ve Arda, 2004), primerin dimer oluşturmasını engellemek için 3’ucunda G ve C’ler bulunmamasıdır (İşcan, 2003).

2.4.4. dNTP

Deoksiribonükleozid trifosfatlar (dATP, dGTP, dTTP, dCTP) yüksek saflıkta ya tek tek ya da dörtlü karışım halinde ticari olarak sağlanır. Taq DNA polimeraz düşük dNTP konsantrasyonlarında (10-100µM) kalıba uygun, doğru bazları seçmede daha başarılıdır. Optimal dNTP konsantrasyonu; MgCl2 konsantrasyonuna, reaksiyon koşullarına, primer konsantrasyonuna, çoğaltılmış ürünün boyuna, PCR döngü sayısına bağlıdır. Yapılacak PCR için en uygun dNTP konsantrasyonun deneysel olarak belirlenmesi gerekir.

2.4.5. Tamponlar ve MgCl2

PCR tamponları enzim aktivitesi için optimal şartlar sağlar. KCl (20-100mM), amonyum sülfat (15-30 mM) ve ya tek değerli katyonların diğer tuzları önemli tampon bileşenleridir. Bu tuzlar DNA’nın denatürasyon ve annealing sıcaklıklarını ve enzim aktivitesini etkiler. Tampon/tuz şartlarının etkisi farklı primerler ve kalıplar için değişiklik gösterir. PCR’da kullanılan birçok tampon arasında en çok kullanılanı Taq/Amplitaq enzimlerine özgü olan tampondur. Diğer enzimler için de benzeri tamponlar bulunmakta ve bunlar çoğunlukla satın alınan enzimle birlikte 10×konsantrasyonda sağlanabilmektedir. Mg+2 iyonları dNTP’ler ile çözünebilir kompleksler oluştururlar, polimeraz aktivitesini uyarırlar ve çift iplikli DNA’nın Tm değerini artırırlar, ayrıca primer/kalıp etkileşimini sağlarlar. Bu nedenle MgCl2’ün PCR’ın özgüllüğü ve ürün verimi üzerinde çok önemli bir etkisi vardır. Genellikle optimum MgCl2 konsantrasyonu olarak 1,0-1,5 mM’lık değerler tercih edilir. Düşük

(30)

Mg+2 konsantrasyonu, enzim etkinliğini düşürerek ürün oluşumunda azalmaya, yüksek Mg+2 konsantrasyonu ise yanlış birleşmeleri destekleyerek spesifik olmayan ürün birikimine yol açar.

2.4.6. PCR Engelleyicileri (İnhibitörleri) ve Artırıcıları

PCR çeşitli maddeler ile engellenebildiği gibi aynı zamanda bu maddelerin kullanımıyla artırılabilir. Birçok faktör PCR’ın engellenmesine yol açar, burada sadece optimizasyon çalışmaları için sıklıkla kullanılanlardan söz edilecektir. Çeşitli tipteki maddelerin engelleme için tehlike oluşturması PCR’da kullanılan biyolojik örneklerin çeşitliliğinden ve DNA izolasyonunda kullanılan yöntem ve maddelerden kaynaklanmaktadır. Çok sayıda değişik biyolojik örnek (hayvan dokuları ve vücut sıvıları, bakteri örnekleri, adli ve arkeolojik materyaller) PCR’da DNA kaynağı olarak kullanılır. Örneğin insan DNA’sı, periferal kan hücrelerinden, idrardan, feçesden, hücre döküntülerinden, saç kökünden, semenden, serebrospinal sıvıdan, biyopsi materyallerinden, amniyon sıvısından, plasenta ve koriyonik villus gibi değişik biyolojik kaynaklardan izole edilir. Bu doğal kaynaklar çok çeşitli bilinmeyen engelleyicileri içerirler. Bu nedenle inhibisyonun olmadığına ilişkin olarak PCR kontrolleri yapılmalıdır. DNA izolasyonu için en sık kullanılan materyallerden biri kandır. Kanın pıhtılaşmasını engellemek için EDTA’lı ya da heparinli tüpler kullanılır. Ancak heparin PCR için potansiyel bir inhibitördür. Bunun dışında kanda bulunan porfirin gibi diğer maddeler de PCR için kuvvetli inhibitör etki gösterirler, bu nedenle DNA izolasyonu sırasında lizis ve santrifüjleme aşamalarında uzaklaştırılırlar (Temizkan ve Arda, 2004).

1%-10%’luk konsantrasyonlarda ilave edilen dimetil sülfoksit, gliserol ve triton X-100 gibi katotropik ajanlar (chaotropic agents) sekonder yapıları azaltabilir böylece zor bölgeler boyunca polimerazın zinciri uzatmasına imkan verir. Bu ajanlar bir de enzim stabilitesine katkıda bulunurlar (Buckingham ve Flaws, 2007). Bu arttırıcı maddelerin kullanımındaki en önemli güçlük, başarılı bir sonuç almak için hangi maddenin hangi tip PCR’de kullanılacağının belirli olmamasıdır. Artırıcılar belirli bir konsantrasyonda kullanıldıklarında PCR’ı olumlu olarak etkilerler, ama aynı koşullar bir başka PCR’da

(31)

aynı etkiyi göstermeyebilirler. Bu maddelerin bazıları Tablo 2.3’de verilmiştir. Bu PCR artırıcılarının (enhancerların) yüksek konsantrasyonlarının Taq DNA polimerazı inhibe ettiği düşünüldüğünden optimum konsantrasyonları deneysel olarak belirlenmelidir (Temizkan ve Arda, 2004).

2.4.7. PCR’ın İşleyişi

Termostabil DNA polimerazların ve farklı sıcaklık derecelerini istenilen süreler için otomatik olarak ayarlanabilen PCR aletleri (thermal cycler) kullanılmaktadır. Verimli bir PCR için; denatürasyon, primerlerin bağlanması, primerlerin uzaması, döngü sayısı, PCR makinesinin sıcaklık iniş ve çıkış süreleri önemlidir.

Polimeraz zincir reaksiyonu mikrotüplerde gerçekleştirilir. Amaca göre farklı PCR tüpleri ve değişik sıcaklık dereceleri kullanılabilir. PCR çift zincirli DNA ile başlar. İlk aşamada (denatürasyon aşamasında) çift zincirli DNA replike edilebilmesi için iki tek zincire denatüre edilir. Bu kalıba bağlı olarak birkaç saniyeden birkaç dakikaya kadar 94-96°C’de örnek ısıtılarak gerçekleştirilir. Başlangıç denatürasyon aşaması genomik ya da diğer büyük DNA kalıp fragmentleri için uzatılabilir. Sonraki denatürasyonlar daha kısa olabilir. Bir sonraki aşama PCR’ın spesifitesi açısından çok büyük önem taşıyan annealing aşamasıdır. Annealing sıcaklığının primerler ve reaksiyon şartları ile optimize edilmesi önemlidir. Annealing sıcaklıkları 50-70°C arasında olup genellikle deneysel olarak belirlenir. Başlangıç noktası primer dizilerinin Tm’si kullanılarak belirlenebilir. Reaksiyon şartları, tuz konsantrasyonu, yanlış eşleşmeler, kalıp durumu ve sekonder yapı reaksiyondaki primerlerin gerçek Tm’sini etkileyecektir. Primerlerin Tm değerinin hesaplanması için çeşitli formüller ve bilgisayar programları kullanılmaktadır. Çoğu zaman hesaplanan Tm değerinin 3-5°C altındaki sıcaklıklar bağlanma sıcaklığı olarak seçilir ve daha sonra optimum sıcaklık değeri denenerek saptanır (Temizkan ve Arda, 2004).

Primerlerin uzaması aşamasında genellikle Taq/Amplitaq DNA polimerazların polimerizasyon aktivitesi için en uygun sıcaklık derecesi olan 72°C kullanılır. Uzama aşaması için çoğu zaman iki dakika yeterlidir. Fakat uzun amplikonlar (PCR ile

(32)

çoğaltılan DNA parçası) çoğaltılıyorsa süre artırılır. Reaksiyonun tamamlanmasını garanti etmek için uzama süresi uzun tutulur.

Toplam döngü sayısı genellikle 25-35 arasındadır. Eğer döngü sayısı artırılırsa istenmeyen ürünler fazlalaşırken, istenen ürünlerde herhangi bir artış meydana gelmez. Bu yüzden 40’dan fazla sayıda döngüden oluşan PCR reaksiyonları genellikle başarılı sonuçlar vermez.

2.5. PCR Ürünlerinin Belirlenmesi ve Analizi

PCR ürünleri (amplikonlar) boyları primerlerle sınırlandırılmış DNA parçası ya da parçaları’dır. PCR ürünlerinin analizi ile genellikle üç çeşit bilgi edinilebilir:

(1) Hedef DNA dizisinin varlığının ve taşıdığı varyasyonun belirlenmesi

(2) Başlangıç materyali olarak kullanılan DNA ya da RNA’nın kabaca ya da kesin miktarının belirlenmesi için çoğaltılmış PCR ürününün miktarının ölçülmesi

(3) Dizi analizi

PCR tamamlandıktan sonra ürünler başka bir aşamada kullanılmadan önce, ürün kalitesi kontrol edilmelidir. Çünkü PCR bazen çeşitli nedenlerden dolayı başarılı olmayabilir. Örneğin, kullanılan DNA kaliteli değildir, seçilen primerler uygun değildir veya birden fazla tanıma dizisi vardır. Ürün doğru boyutlarda değildir. Bazen ürün oluşmuştur ancak çoğaltılacak gen uzunluğunda değildir. Bu durumda primerlerden birisi diğer primere yakın bir bölgeye yerleşmiştir ya da primerler yanlışlıkla tamamen farklı bir geni tanımıştır. Jelde birden fazla bant gözlemlenebilir, bu durumda primerlerin bazısı doğru yerlere yerleşmiştir, ancak bazıları yanlış yerleşerek, farklı dizilerin çoğaltılmasına neden olmuştur (İşcan, 2003).

Fragmante edilmiş DNA moleküllerinin ayrıştırılmasında, tanımlanmasında ve saflaştırılmasında yaygın olarak kullanılan yöntemler poliakrilamid (PAGE) ve agaroz jel elektroforezleridir (Sambrook, 1989). Bu metodların ilkesi; yapısındaki fosfat grubu nedeniyle negatif yüklere sahip olan DNA moleküllerinin elektriksel alanda pozitif elektroda doğru hareket etmesidir. Bu işlemde jel porları nedeniyle küçük DNA molekülleri daha hızlı hareket ederler. Yöntem basit olması, kısa zamanda yapılabilmesi ve yoğunluk gradienti gibi diğer yöntemlerle ayrıştırılamayan fragmanların analizine

(33)

olanak sağlaması bakımından moleküler biyolojide sıklıkla kullanılmaktadır. Standart agaroz jeller genellikle PCR ürünlerinin (200bç-50kb büyüklüğündeki DNA moleküllerinin) analizi için yeterli ayırma gücüne sahiptir. Poliakrilamid jeller ise daha çok 5-500bç büyüklüğündeki DNA moleküllerinin analizlerinde kullanılmaktadır (Topçu, 2007). Agaroz ya da poliakrilamid jellerde, bir flouresan boya olan ve DNA zincirlerinin arasına giren, etidyum bromür (EtBr) boyaması ile ürünler görülür. Boyamadan sonra DNA, jelde bir UV transilüminatörden yararlanılarak görünür hale gelir. Jelin kalıcı görünümü fotograflama yolu ile elde edilir. Boyutu bilinen DNA’lar ve kontrol PCR ürünleri aynı elektroforez jeline uygulanır, böylece çoğaltılmış ürünün boyutu hakkında fikir edinilir.

2.6. PCR Optimizasyonu ve PCR ile Doğru Ürünün Çoğaltılması

PCR’nin etkinliği ve özgünlüğünde etkili olan çeşitli faktörler vardır. Bunlardan kalıp DNA’nın kalitesi, primer tasarımı, MgCl2 konsantrasyonu, DNA polimeraz ve tampon koşulları özellikle önemli olanlardır (Grunewald, 2003).

2.6.1. Magnezyum İyonları

Magnezyum iyon konsantrasyonu PCR spesifitesi açısından önemlidir. dNTP-Mg2+ kompleksleri nükleik asitlerin şeker-fosfat omurgası ile etkileşir ve Taq DNA polimeraz aktivitesini etkiler. Bu yüzden MgCl2 konsantrasyonunun değişimi aynı şartlar altında bir diğerinden önemli ölçüde farklı davranan bir primer/template çiftine yol açabilir. Mg2+ iyon konsantrasyonunun etkisini analiz etmek için genel strateji, standart tamponu ayarlamaktır ki MgCl2 konsantrasyonu genellikle 0.5 ya da 1mM’lık aşamalarla 0.5 ve 5mM arasında değişir. Genelde konsantrasyonlardan biri, önemli ölçüde artmış PCR ürün örneği gösterecektir. Reaksiyonda dNTP’lerin konsantrasyonu değiştirildiğinde Mg2+ konsantrasyonunun değiştirilmesi gerektiği hatırlanmalıdır (McPherson ve Moller, 2007). Ayrıca enzimatik DNA sentezi için optimal Mg+2 konsantrasyonu kullanılan DNA polimerazın özellikleri tarafından belirlenir. Örneğin Taq ve Klentaq DNA polimerazlar için optimal Mg+2 konsantrasyonu sırasıyla 1,5-2 ve 3-4 mM’dır. Bu nedenle kullanılan DNA polimeraza bağlı olarak PCR karışımında doğru Mg+2 konsantrasyonunun kullanıldığından emin olmak gerekir. Çok yüksek Mg2+

(34)

konsantrasyonu, DNA polimerazın aktivitesini artırarak DNA sentezinin verimini artırırken non-spesifik ürünlerin amplifikasyonuna yol açabilir. Çok düşük Mg2+ konsantrasyonu ise PCR spesifitesini artırırken amplifikasyon veriminin düşmesine neden olacaktır (Ignatov ve ark., 2002).

2.6.2. Taq DNA polimeraz konsantrasyonu

Eğer hiç ürün bandı elde edilemediyse ya da zayıf bandlar elde edildiyse çok az Taq DNA polimeraz kullanılmış olabilir. Taq DNA polimerazın farklı versiyonları çeşitli spesifik aktivite ve konsantrasyonlarda sağlanabilir. Termostabil proofreading DNA polimerazlar Taq DNA polimerazdan daha düşük processivitiye sahip olabilir ve bu nedenle başarılı amplifikasyon için daha fazla enzime ihtiyaç duyulabilir. Termostabil polimerazların yüksek sıcaklıklarda inaktive olacağını hatırlamak da önemlidir çünkü polimerazların inaktivasyonu ürün miktarının azalmasına yol açabilir. Mümkün olduğunca düşük denatürasyon sıcaklığı kullanarak 90°C’nin üzerinde enzimin geçireceği zamanı sınırlandırmaya çalışmak önemlidir. Örneğin birçok protokolde tavsiye edilen 94°C’den ziyade 90°C ya da 92°C’lik bir sıcaklıkta çalışmak ve/ya da denatürasyon aşaması için süreyi kısaltmak önemlidir (McPherson ve Moller, 2007).

2.6.3. Sıcaklıklar

Denatürasyon

PCR için tek zincirli kalıpları sağlamak üzere kalıbın etkin olarak denatüre edilmesi önemlidir. Eğer bu aşama verimsiz olursa kısmen denatüre olmuş duplex moleküller, etkin primer bağlanmasını ve DNA’nın uzatılmasını önleyecek biçimde hızla yeniden birleşecektir. Her bir siklüsün başlangıcında kısa bir denatürasyon aşaması vardır. Birçok protokol bu aşamada 94°C’lik bir sıcaklık kullanırken GC’ce zengin olanlar daha yüksek sıcaklıklara ihtiyaç duyabilmelerine rağmen birçok kalıp için 90-92°C’lik bir sıcaklık kullanmak yeterli olabilir. Reaksiyonda en yüksek DNA polimeraz aktivitesini kaybetmemek için etkin en kısa süre için en düşük etkin sıcaklık kullanmaya çalışmak yararlıdır (McPherson ve Moller, 2007).

(35)

Annealing

PCR’ın başarısı şiddetle spesifiteye bağlıdır ki bu, primerin yalnızca hedef dizisine bağlanması anlamına gelir bu nedenle bu moleküler etkileşimi optimize etmek önemlidir. Primerin yalnızca onun mükemmel komplementerine bağlanıp bağlanmadığı önemli ölçüde annealing sıcaklığına bağlıdır. Genellikle daha yüksek annealing sıcaklığı primerin kalıp üzerindeki komplementer dizisine daha spesifik bağlanmasını sağlar ve böylece yalnızca hedef dizi amplifikasyonu daha büyük bir olasılıkla gerçekleşir. Daha düşük sıcaklık, kalıp ve primer arasında daha fazla yanlış eşleşmelere neden olabilir ki bu, hedef olmayan dizilerin amplifikasyonunun artmasına neden olur. Pratikte annealing aşamasına 55°C gibi bir sıcaklıkta başlamak genellikle uygundur. Eğer ürünün zayıf kazanımı ve nonspesifik ürünlerin amplifiyesi söz konusu olursa optimal annealing sıcaklığının deneysel olarak belirlenmesi gerekli olabilir ayrıca bu durum MgCI2 konsantrasyonunun optimizasyonu ile ilişkilendirilebilir. Annealing için genellikle yaklaşık 30-60s’lik bir süre önerilir ve daha kısası daha iyidir. Polimeraz, annealing sıcaklığında kısmi aktiviteye sahip olacağından bu sıcaklıkta reaksiyonun daha uzun tutulması nonspesifik ürünlerin amplifikasyon riskini artıracaktır (McPherson ve Moller, 2007).

2.6.4. Touchdown PCR

Touchdown PCR, başlangıçta primerlerin Tm’sinden daha yüksek annealing sıcaklığı ile başlar ve ondan sonra PCR’ın ilk siklüsleri süresince annealing sıcaklığı Tm’nin altına kademeli olarak düşürülür. Bu, herhangi bir nonspesifik annealing olayı gerçekleşmeksizin primerlerin yalnızca doğru hedef dizilerine spesifik olarak bağlanmalarını sağlar. Böylece elde edilen ilk ürünler spesifik olduğundan PCR’ın ilk siklüslerinde doğru hedef dizilerin konsantrasyonu artar. Don ve ark. tarafından tanımlanan “thumb” kuralına göre yaklaşık 20 nükleotit uzunluğunda primerler kullanıldığında ilk 20 siklüs annealing sıcaklığı her iki siküsde bir 1°C düşürülür. Ondan sonra reaksiyon 55°C’lik bir annealing sıcaklığında bir 10 siklüs daha gerçekleştirilerek tamamlanır (McPherson ve Moller, 2007). Ya da başlangıç siklüsünde annealing sıcaklığı, primerlerin Tm değerine eşit ya da 2-5°C altında bir sıcaklığa ulaşıncaya kadar 1-2°C/siklüslük aşamalarla düşürülür. Touchdown PCR,

(36)

başlangıç primer-kalıp çift zincir oluşumunun spesifitesini artırır, böylece final PCR ürününün spesifitesi de artar.

2.6.5. Multiplex PCR

Bir PCR ile birden fazla hedef dizinin birlikte çoğaltılması çoklu (multipleks) PCR olarak adlandırılır. Multipleks PCR birden fazla bölgeye bağlanan multipleks primerler ile gerçekleştirilir. Bu PCR gen delesyonlarının haritalanması, küçük delesyonların, çerçeve kayması ve nokta mutasyonlarının analizinde kullanılan bir yöntem olduğundan “Duchenne Muscular Dystrophy” (DMD) ve kistik fibrozis gibi genetik hastalıkların tanısında kullanılmaktadır (Temizkan ve Arda 2004).

2.6.7. PCR katkı maddeleri

Çeşitli ‘enhancer’ bileşiklerin PCR’ın spesifitesini ve etkinliğini artırdığı bilinmektedir. Bunlar reaksiyonun etkin annealing sıcaklığını artıran kimyasalları, DNA bağlayıcı proteinleri ve ticari olarak elde edilebilir reagentları içerir. Böyle katkı maddeleri, primer annealing spesifitesini artırmak, primerlerin bağlanma olasılığını artırmak, özellikle GC’ce zengin diziler gibi zor kalıplar söz konusu olduğunda PCR verimini artırmak, ürün uzunluğunu artırmak, ürün spesifitesini artırmak, enzim stabilitesine katkıda bulunmak için PCR’lara ilave edilebilir. Ayrıca enhancerlar sıklıkla PCR’ın ticari optimizasyon ve enhancer kitlerinin bileşenleri olarak kullanılırlar. Baz eşleşmesinin destabilizasyonuna yol açan katkı maddeleri özellikle GC’ce zengin diziler gibi zor kalıplar söz konusu olduğunda PCR’ı artırabilir ve yanlış eşleşen primer-kalıp komplekslerinin göreceli olarak daha fazla destabilize olmasını sağlayarak spesifiteyi de artırabilir. Bu bileşikler optimal olmayan PCR şartlarını iyileştirmek için bazı durumlarda yararlı olabilmesine rağmen bazıları, kalıpların ve primer kombinasyonlarının geniş bir aralığına uygulanamaz. Her PCR’da başarıyı kesinleştirecek olan ‘büyülü’ bir katkı maddesi yoktur ve annealing sıcaklığı gibi farklı şartlar altında farklı katkı maddelerini test etmek gerekli olabilir. Farklı annealing sıcaklıklarının otomatik testine izin veren bir gradient termal cycler kullanımı ile böyle bir test kolaylaştırılır (McPherson ve Moller, 2007).

(37)

Enhancer’ların polimeraz zincir reaksiyonu üzerine etkileri, enhancer olarak Q solution kullanılarak ve kullanılmayarak gerçekleştirilen reaksiyon ürünlerine ait Şekil 2.6’da yer alan jel fotoğraflarında görülmektedir.

Şekil 2.6. Q solution’ ın polimeraz zincir reaksiyonu üzerine etkileri

Durum A: Q-solution önceden başarısız olan bir reaksiyonu amplifiye edebilir. 24

-: Q solutionsız +: Q solutionlı M: Markör

(38)

Durum B: Q-solution belirli primer kalıp sistemlerinde PCR spesifitesini artırabilir. Durum C: Q-solution PCR performansı üzerine etki etmez.

Durum D: Q-solution önceden başarıyla gerçekleştirilmiş amplifikasyon reaksiyonunun verimini düşürebilir ya da onu başarısız kılabilir. Bu durumda Q solution ilavesi önceki optimal primer-kalıp annealingini bozmuş olabilir (Qiagen, 2005).

(39)

3. MATERYAL ve YÖNTEM 3.1. Materyal

3.1.1 Kullanılan Malzemeler ve Kimyasal Maddeler

Agaroz (amResco), Etidium bromür (amResco), Bromophenol blue (Panreac), Gliserol (EUROMEDEX), Xylene cyanol (Sigma), dNTP (BIORON), Template DNA, Primer (Iontek), λ/Ecor I Hind III markör (Iontek), 1kb DNA Ladder (Promega), Primer (Metabion international), GoTaq® DNA polimeraz (Promega), MgCl

2 çözeltisi (Promega), GoTaq® Flexi Buffer (Promega), Buffer Q (Qiagen), Lystophin, (Sigma), Lysis solution (Fermantas), NaCl solution (Fermantas), Precipitation solution (Fermantas), Kloroform, Betaine monohidrat (Fluka), Sulfolane (Fluka), Dimetil sülfoksit (DMSO) (Merc), Dimetil formamit (DMF) (Fluka), 2-Pyrolidon (Fluka), Tween 20 (Merc), BSA (Promega), Triton X-100 (Sigma Aldrich), SDS (Merck), KCl (Sigma), CaCl2.2H2O (Merck), KCH3COO (Merck), InvitrogenTM LB Broth Base (Lennoxl Broth Base), Agar (BactoTM Agar, BD), Na

2EDTA.2H2O (amResco); Trisma base (Sigma), NaOH (Aldrich), Falkon Tüpü Erlen, Beher, Cam Şişeler (100 ml, 250ml, 500 ml, 1000 ml’ lik), Mezür, Petri kapları (Isolab), Pipet uçları (Isolab, Gilson), Mikrosantrifüj (CLP) ve PCR tüpleri (BBI) ile diğer laboratuvar malzemeleri kullanılmıştır.

3.1.2. Cihazlar

Thermal cycler (BioRad), Yatay elektroforez (BIORAD), UV Transilüminatör (Syngene), Güç kaynağı (BIORAD Power PAC 300), Hassas terazi (VİBRA), pH metre (Sartorius Professional meter pp 15), Otomatik pipetler (Gilson, ependorf), Manyetik karıştırıcı (IKA® RH basic 2), Vorteks (FALC), Buz makinesi (Scotsman), Otoklav (Hiclave), Etüv (TERMAL® Laboratuar ALETLERİ), Mikrodalga fırın (Arçelik), 4 -20 ve -80 oC’deki buzdolapları (Arçelik, Arçelik, Hettich), Saf su cihazları (YOUNGLIN INSTRUMENT), Santrifüj (MIKRO22R Hettich), Shaker-İnkübatör (BIOSAN), Görüntüleme Cihazı (Kodak jel Logic 2000) kullanılmıştır.

(40)

3.1.3. Tampon ve Çözeltilerin Hazırlanışı 3.1.3.1. 0,5 M EDTA Çözeltisi

18,61 g Na2EDTA.2H2O’nun 70 ml deiyonize suda manyetik karıştırıcı yardımı ile karıştırılarak ve pH metre ile pH kontrolü yapılarak 10 M NaOH ilavesiyle tamamen çözünmesi sağlandı. Ardından 10 M NaOH ile pH:8.0’e ayarlandıktan sonra toplam hacim deiyonize suyla 100 ml.’ye tamamlanmıştır.

3.1.3.2. TE ( 10mM Tris, 1mM EDTA) Tamponu Trisma-base 1,21g

Na2EDTA 0,372g Distile su 900ml Son hacim 1000ml

Maddeler iyice çözündükten sonra PH: 8.0’ e ayarlanmış ve distile su ile 1lt’ ye tamamlanmıştır.

3.1.3.3. 50X Tris Asetat EDTA (TAE) Tamponu

242 g Trisma-base, 57,1 ml Glasiyal asetik asit ve 100 ml 0,5 M EDTA (pH:8) ilave edilerek manyetik karıştırıcı yardımıyla tamamen çözününceye kadar karıştırıldı. Hazırlanan çözeltinin pH’ı glasiyal asetik asitle 8,5’e ayarlanmış ve toplam hacim deiyonize su ile 1 L’ye tamamlanmıştır.

3.1.3.4. 1X Tris Asetat EDTA (TAE) Tamponu

10 ml 50X TAE Tamponu alındı toplam hacim deiyonize suyla 500 ml’ye tamamlanmıştır.

3.1.3.5. Etidium Bromür

10 mg Etidium bromür, 10 ml deiyonize su içerinde çözüldü ve +4oC’de muhafaza edilmiştir.

(41)

3.1.3.6. 6X Bromophenol Blue

15 ml gliserol, 0,25 g bromophenol blue ile 0,25 g Xylene cyanol, 100 ml deiyonize su içerisinde tamamen çözününceye kadar karıştırılarak hazırlanmıştır.

3.1.3.7. Xylene Cyanol

250 mg Xylene cyanol, 4 ml gliserol toplam hacimde 5x TAE tamponu ile 10 ml’ ye tamamlanmıştır.

3.1.3.8. LB ve LB Agar

20 g InvitrogenTM LB Broth Base (Lennox l Broth Base, %1 (w/v) Tripton, %0,5 (w/v) Yeast extrakt ve %0,5 (w/v) NaCl) alınmış ve 1 litre deiyonize suda çözülmüştür. Hazırlanan bu LB besiyeri 50 ml’si her birine 5’er ml olmak üzere 10 adet deney tüpüne dağıtılmıştır. Katı besi yeri için litrede %1,5 (w/v) agar içerecek şekilde 1 litrelik LB besi yeri ihtivasına extradan 15 gram katı agar ilave edilmiştir.

3.1.3.9. EMB agar

Pepton ………....10g Laktoz…..………...5g Sükroz………... 5g Di potasyum hidrojen fosfat……….2g Eosin Y………..0,4g Metilen mavisi………0,07 g Agar………13,5 g Saf su……… ...1lt

Hazır karışımdan 36 g tartıldı ve 1 lt saf su eklenip, agar eriyene kadar kaynar su banyosunda tutulmuştur. Otoklavda 121˚C’de 15 dakika sterilize edilmiştir.

(42)

3.1.3.10. Primerlerin Hazırlanışı

PCR işlemi ile Staphylococcus aureus kompleks için spesifik olan 400 ve 204 baz çiftlik (bç) coagülaz (coa), thermonuclease (nuc) ve emetic staphylococcal enteretoxins (seg, entA) enzimlerini kodlayan gen bölgesinin çoğaltılması hedeflenmiştir. Tablo 3.1’de S. aureus’a özgü olan primer dizileri gösterilmiştir. Tablo 3.1. S. aureus için spesifik olan primer dizileri

Primerin adı Oligonükleotid dizisi Annealing

sıcaklığı

Hedef Büyüklük

NUC-F166 AGT TCA GCA AAT GCA TCA CA 56

NUC-R565 TAG CCA AGC CTT GAC GAA CT 56 400

COA-F2591 CCG CTT CAA CTT CAG CCT AC 56

COA-R2794 TTA GGT GCT ACA GGG GCA AT 56 204

EntA-F AAA GTC CCG ATC AAT TTA TGG CTA 60

EntA-R GTA ATT AAC CGA AGG TTC TGT AGA 60 216

Seg- F 322 CCA CCT GTT GAA GGA AGA GG 60

Seg- R 753 TGC AGA ACC ATC AAA CTC GT 56 432

PCR işlemi ile Pseudomonas aeruginosa kompleks için spesifik olan 956 ve 528 baz çiftlik 16S rRNA’yı ve ecfX’i (ekstrastoplazmik sigma faktör) kodlayan gen bölgesinin çoğaltılması hedeflenmiştir. Tablo 3.2’de P. aeruginosa’ya özgü olan primer dizileri gösterilmiştir.

Tablo. 3.2. P. aeruginosa için spesifik olan primer dizileri

Primerin adı Oligonükleotid dizisi Annealing

sıcaklığı Hedef büyüklük PA-SS-F GGGGGATCTTCGGACCTCA 58 PA-SS-R TCCTTAGAGTGCCCACCCG 58 956 ECF1 ATGGATGAGCGCCTTCCGTG 58 ECF2 TCATCCTTCGCCTCCCTG 58 528

(43)

Çoğaltılması için istenen bölgenin iki ucundaki DNA dizisini özgül olarak tanıyıp ona bağlanacak olan sentetik DNA parçaları olan liyofilize primerler PCR işlemi için stok konsantrasyonları 100 μM/μl olacak şekilde sulandırılmıştır.

PCR işlemi sırasında her bir örnek için primerlerin son konsantrasyonları 5 μM/μl olarak kullanılmıştır. 3.1.3.11. 25 mM’lık dNTP Mixin Hazırlanışı dGTP 25 µl (100 mM) dATP 25 µl (100 mM) dCTP 25 µl (100 mM) dTTP 25 µl (100 mM) 100 µl (25 mM) 900 µl ddH2O 1000 µl (10 mM) dNTP mix

Yukarıda verildiği gibi dGTP, dATP, dCTP, dTTP’nin her birinden 25’er µl alınıp steril ependorf tüpünde karıştırılmıştır. Hazırlanan 100 µl 25 mM’lık bu dNTP mixin üzerine 900 µl ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır. Elde edilen 10 mM’lık dNTP mix 250 µl’lik hacimler halinde steril ependorf tüplerine konulmuş ve -80°C’de muhafaza edilmiştir.

3.1.3.12. Kalıp DNA’nın Hazırlanışı

S. aureus kanlı agar plağı üzerinde, P. aeruginosa EMB/kanlı agar plağı üzerinde 37ºC’de bir gece boyunca yetiştirilmiştir. Ekimi yapılıp çoğaltılan bakteriler DNA izolasyonu yapılmaksızın doğrudan kalıp olarak kullanılmıştır.

(44)

*5M Betaine monohidrat çözeltisi; 0,676 g betaine monohidrat alındı üzerine 1 ml ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

*5M Sulfolane çözeltisi; 475,3 µl sülfolane alındı üzerine 524,7 µl ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

*5M 2-Pyrolidon çözeltisi; 387,30 µl 2-pyrolidon alındı üzerine 612,70 µl ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

*50% (v/v) DMSO çözeltisi; 505,05 µl DMSO alındı üzerine 494,95 µl ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

*10% (v/v) Tween-20 çözeltisi; 100 µl tween-20 alındı üzerine 900 µl ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

*1 mg/ml BSA çözeltisi; 10 mg/ml’lik konsantrasyona sahip stok BSA çözeltisinden 100 µl alındı üzerine 900 µl ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

*10% (v/v) Triton X-100 çözeltisi; 100 µl Triton X-100 alındı üzerine 900 µl ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

*0,2 M Trehalose çözeltisi; 0,3783 g Trehalose alındı üzerine 1 ml ddH2O ilave edilerek karıştırılmıştır.

(45)

3.2. Yöntem

Öncelikle yapılan optimizasyon çalışmaları ile Touch Down ve Multiplex PCR’da kullanılacak enhancer konsantrasyonlarına ve annealing sıcaklıklarına karar verilmiştir. Touch Down ve Multiplex PCR’da kullanılan enhancerlar ve final konsantrasyonları; 1 M betaine, 0,2 M trehalose, 5% (v/v) DMSO, 0,011 mg/ml BSA, 0,1 M sulfolane, 0,1 M 2-pyrolidon, 1% (v/v) tween 20, 1% (v/v) triton X-100 olarak belirlenmiştir.

Gerçekleştirilen PCR’larda kullanılan primerlerin hesaplanan annealing sıcaklıkları (Tm’leri); NUC-F166 ve NUC-R565 için 56°C olarak belirlenmiştir. SS-F ve PA-SS-R için ise 58ºC olarak belirlenmiştir. Polimeraz zincir reaksiyonları, Touch Down PCR ve Multiplex PCR prosedürü kullanılarak 62°C’den başlanarak annealing sıcaklığı her bir siklüsde 0,5°C düşecek şekilde 14 siklüs ve bu 14 siklüsün ardından 55°C’lik sabit bir annealing sıcaklığında 20 siklüs olmak üzere yukarıda verilen enhancerlar ve enhancerların çeşitli kombinasyonları kullanılarak gerçekleştirilmiştir.

Gerçekleştirilen Polimeraz Zincir Reaksiyonlarında kalıp olarak, DNA saflaştırılmaksızın doğrudan P. aeruginosa ve S. aureus kullanılmıştır.

3.2.1. Bakteri kültürü Bakteri kültür eldesi;

1. S. aureus kanlı agar plağı üzerinde, P. aeruginosa EMB (oxoid) / kanlı agar plağı üzerinde sıcaklığı 37°C’ye ayarlanmış inkübatöre konularak bir gece boyunca (yaklaşık 24 saat) inkübe edilmiştir.

2. Ekimi yapılıp çoğaltılan bakterilerden birer koloni özenle alınarak PCR tüplerine konulmuştur.

(46)

3.2.2. S. aureus bakterisi için PCR İşlemi

Çalışmada Staphyloccus aureus mikroorganizması için ise, kalıp olarak doğrudan S. aureus kullanılarak yapılan PCR sonuç vermediğinden DNA saflaştırma işlemine gidilmiştir.

PCR karışımı 50 μl olacak şekilde hazırlanır. 10X Tampon 5μl

MgCl2 4μl dNTPmix 3μl Buffer Q 10μl Taq DNA polimeraz 0,3μl Kalıp DNA 2μl Primer 5’ 2μl Primer 3’ 2μl ddH2O 21,7μl

3.2.3. S. aureus bakterisi için DNA izolasyonu

5 ml’lik LB besiyerine S. aureus inoküle edilmiş ve 37ºC’de gece boyunca inkübe edilmiştir.

1,5 ml’lik ependorf tüpüne aktarılan bakteri (3 ml) 13.000 rpm’de santrifüj edilerek toplanmıştır.

Bakteri 200 μl’lik TE tamponunda ( pH=8, 10 mM Tris, 1 mM EDTA ) süspansiye edilmiştir.

10 μl lysostaphin (1mg/ml), 200 μl’lik S. aureus süspansiyonuna ilave edilmiştir.

Lizis çözeltisinin 400 μl’si ile örneğin 200 μl’si karıştırılıp 5 dk 60º C’de inkübe edilmiştir.

Kloroformdan 600 μl eklenir, yavaşça (3-5 kez) emülsiyon haline getirilmiş ve 5 dk 10.000 rpm’de örnek santrifüj edilmiştir.

(47)

Sağlamış olduğumuz konsantre çözeltinin 80μl’ si ile sterilize de iyonize suyun 720μl’ sini karıştırılarak çöken bir çözelti hazırlanmıştır.

Yeni bir tüpe DNA içeren üst sulu faz transfer edilmiş ve hazırlanmış çöken çözeltinin 800 μl’si eklenmiştir. 1-2 dk oda sıcaklığında farklı değişimler gözlenerek karıştırılmıştır. 5 dk 10.000 rpm’de santrifüj edilmiştir.

Süpernatant kısım tamamiyle çıkarılmış ve yavaşça vortekslenerek 1,2 M NaCl çözeltisinin 100 μl’sinde DNA pelleti çözülmüştür. Pelletin tamamiyle çözünmesi gerekir.

Soğuk etanolden 300 μl eklenmiş, DNA çökeltisinin oluşması sağlanmıştır (20º C’de min. 10 dk) 5 dk 10.000 rpm’de döndürülmüştür. Pellet % 70’lik soğuk etanol ile yıkanmış ve yavaşça vortekslenerek sterilize de iyonize suyun 100 μl’sinde DNA çözülmüştür.

3.2.4. S. aureus Lizatının Hazırlanması

500 μl sıvı kültür alındı. 1500 rpm’de 2 dk santrifüj edilmiştir. Arkasından 100 μl TE tamponu ilave edilmiştir. Üzerine 10 μl lysostophin (1mg/ml) eklenmiş ve 30 dk 37˚C’de inkübe edilmiştir ve bu karışımın 4 μl’si PCR işlemi için kullanılmıştır.

3.2.5. Kalıp DNA’nın Üretimi ve İzolasyonu

Gerçekleştirilen polimeraz zincir reaksiyonlarında kalıp olarak doğrudan P. aeruginosa ve S. aureus kullanılmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Cerrahi girişim sonrası akut endokrin cevapta akut faz reaktanları olarak bilinen CRP, fibrinojen, ferritin ve sedimentasyonda anlam- lı yükseliş görülürken serum

55°C’lik annealing sıcaklığında gerçekleştirilen klasik PCR ürünlerinin agaroz jel elektroforezi sonrası UV transilüminatörden elde edilen görüntüsü

Some of the techniques to implement security on IoT devices includes, asymmetric cryptography (public key cryptography), symmetric cryptography (private key cryptography),

While various creators considered the big data eminence issues, our effort varies in that it centers on the issue of recognizing the items that imply a

70'li yılların başından bu yana müzik dünyamızda adından söz ettiren Banu, “ Besteciliği çok seviyorum ve bu konudaki çalışmala­ rımı daha da

ürk popunun ünlü ismi Tanju Okan, ‘dostlarına’ yenik düştü.. Sanatçı şarkılarında bile ‘içki ve sigara benim en büyük dostum’

Bugüne kadar böyle bir soru akıllarına gelmemiştir; gelenek olduğu için düşünmeden, sorgulamadan yalnızca uygulamışlardır (M. Bu da elma atma töreninin sırf

Böylece küçük DNA fragmentleri için yüksek, büyük DNA fragmentleri için ise düşük agaroz konsantrasyonu kullanılarak DNA’nın jelde en uygun şekilde yürümesi