• Sonuç bulunamadı

Sadrazam Lütfi paşa ve Osmanlı hilafeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sadrazam Lütfi paşa ve Osmanlı hilafeti"

Copied!
29
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MARMARA

ÜNİVERSİ·TESİ

iLAHiV

AT FAKÜLTE

DERGiSi

SAYI:' 5-6

1987-1988

İstanbul,

1993

(2)

SADRIAZAM LÜTFi

PAŞA

ve

OSMANLI

HILAFETİC*)

Prof Dr. l!ulusi Yavuz

Osmanlı

Devleti'nde

padişahlar İslam Ha

lifesi mi idi?

Bazı

t:fu'ihçiler, bilhassa

Batılı

olanlar, bu

suaıc

"evet" veya

"hayır"

demiyorlar.

H atm ikincisini tercih eder gibi görünüyor ve

şu

iki

iddiayı

ileri sürüyorlar: 1) Yavuz

Sultan Selim Han (871-926

1

1466-1520)'ın

son ,Abbas! hallfesi III. Mütevekkil

Alailah Muhammed (Ö. 1543)1den hililfcti merasimle devr

aldığına

dair

sağlam

bir

k1rihi veslka yoktur. 2)

.

Halifeliğin ~artlarından biri, Kureyş Kabilesi'nden olmaktır.

.

Halbuki

Osmanlı pactişahları

Türk'tür;

Kurcyş'dcn değildir.

Binaenaleyh

Osmanlı padişahları

hallfe

sayılamazlar.

Yine bu iddia sahibleri,

Osmanlı hükümdarlarının,

Yavuz Sultan Selim'den birbuçuk

asır

evvel ve ta

I.

Murad Han (1.326-1389)

zamanından

beri kullanmakta

oldukları

bu

ünvanın,

hakiki

İslam

hilafeti ile

aynı

ol-madığını da ilave ediyorlar.2

·

1.

2

22-26 Eylül 1986'da Ankara'da aktedilen Onu/1Cu Türk Tarih Kongresi'nde okunan tebliğin

genişletilmiş Şeklidir. Osmanlı Devleti ve ls larniyet (lz Yayıncılık, İst~nbul 1991) isimli eserimizde de cüz'l ilavelerle neşredildi (s. 73-11 0).

Mısır Abbilsi Halifeleri için bk.: Yılmaz Öztuna,/slam Devletleri: Devletler ve

Hanedanlar, !, Ankara 1989, s. 114-116; Ali Aktan, :Mısır'da Abbas! Halifeleri", Belleten,

LV: 214 (Aralık 1991), s. 613-652, haklarında mufassal bilgi veriyor; K. V. Zettersteen, "Abbasiler" mad.lslam Ansiklopedisi (kısaca: lA), I, s. 21; İsmail Hami Danişmend, lzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi,lsıanbull948, s. 37.

Bıi hususta mesela bk.: C. Snouck Hurgronje, "Le Khalifat du Sultan de Constanıinople

1901", kendi eseri: Verspreide Geschriften, III, Leipzig 1923, s. 213-216; aynı müel., "The

Caliphate", aynı eser, c. VI, Leiden 1927, s. 442-447; T.W. Amold, The Caliphate, Oxford

1924, yeni baskı 1965, s. 130-38, 145-47, 163-166; aynı müe/., "Halife" mad./A, C. V/1,

İstanbul 1964, s. 15!-152; A.J. Toynbee, "Abolition of Ottoman Caliphate", eser: Survey of

International Affairs, 1925, vol.!: lslamic World since the Peace Setılement, Oxford 1927,

s. 37-38; Şinasi Altundağ, "Selim I" mad./A, c. X, !stanbul1966, s. 430; Bemard Lewis,

"Poliıic and W ar", eser: J. Schact ve C. E. Bosworth, (eds), The Legacy ofis/am, 2nd edi-tion, Oxford 1979, s. 207-208; Nejat Göyünç, "Hilafet ve Kaldınlması", eser: Prof Dr.

(3)

28

M.O. ILAHIYAT FAKÜLTESI DERGfSl

,Hemen belirtmeliyiz ki, bu mes'ele, bir muahede metni gibi tarihi bir

vesikanın

sadece ortaya

konmasıyla

halledilecek bir

iş de~ildir.

Mcs'eleyc dini, hukuki, siyasi

ve. ilmi zaYiyelerden de bakmak

U1zımdır. Binacnalcy~

hemen sormak gerekir:

Halife Mütevekkil, Yavuz Sultan Sclim'e gelip, merasimle: "Buyrun! Size biiafeti

ve halife

ünvammı

devrediyorum, mübarek

o·ısun!"

mu diyecekti?

Osmanlı

hilafetine itiraz edenlere göre böyle demesi

lazımdı.

Fakat

İslam

hukukunun,

Os-manlı padişahlarının

"halife"

ünvanını

alabilmeleri için Halife Mütevekkil'in

'yazılı

veya sözlü bir beyanda

bulunması lazımdır

diye hiçbir

şartı

yoktur.3 HiUafet, ne

Emeviiet'e ve ne de Abbasiler'e geçerken böyle hiçbir medisim

olmamıştır.

O

halde

Osmanlı

niçin

yapsın?

Onlar da,

asırlardan

beri teessüs

etmiş

olan ananeye

uymuşlardır. Eğer yukarıdaki

iddialar yerinde

bulunsaydı,

Türkiye Büyük Miller

Meclisi,"

26

Receb

1342

1

3

Mart

1345

taı;ih

ve

431

sayılı

Hilafet'in

İ.lgasma

ve

Hanedan-a Osmaniyye'nin Türkiye

Cumhfır.iyeti

Memaliki .Haricine

Ç•karllmasma .Dair Kanfm4 ile

"'Makam:.ı Hilfıfet"i. ilga ederken, bunları esbab-ı

mfıcibe

olarak

kullanıp,

zaten Osmanb

padişahlar•

halife,

de~ille~di

ki? demez

miydi? Elbette derdi. Bu

şekilde denmediğine

ve

kanlınun

birinci maddesinde, ay- ·

nen: "Halife hal'

edilmiştir.

Hilafet, hükumet ve cumhuriyet mana ve

meflıfımunda

esasen mündemic

oldu~undan

Hilafet Makam• mülgadar"

denil-diğine

göre,

Osmanlı

Hilafetini T.B.M.M., tarihi, dini ve siyasi bir

vakıa

olarak

ka-bul ediyor demektir. Hatta T.B.M.M.,

kanlınun mezklır mad~esinde

sarahateri ifade

edildiği

üzere, "Hilafet"i

değil,

"Hilafet

Makamı"nı kaldırmıştır.

Osmanlı

Devleti (resmi

adı

ve

.eslafımızın kullandığı

ismi, Devlet-i 'Aliyye-i

'Osmaniyye

=

Yüce

Osmanlı

Devleti'dir)'nin,

"Saltanat-ı

Al-i 'Osman,

Makam-ı

Mu'alla-yı

Hilafet,

Payitaht-ı İstanbul

ve Türk

Hüklımeti"nden

ibaret dört direk

Ümit Doganay'ın Anısına Armagan, IT, İs~nbul 1982, s. 227; N. Ahmet. Asrar, "H ilMetin

Osmanhlara Geçişi ile İlgili Rivayetler", terc. Süleyman Tülücü, Türk Dünyası

Araştırmaları, 22 (Şubat 1983), s. 94-95; İsmet Kayaoğlu, "Halifelik", Ankara Oni.lslam Ilimleri Enstitüsü'Dergisi, IV, (1980), s. 148; Şinasi Altundağ,·"Hilafet ve Billifetin İlgası",

eser: Atatürk Önderliginde K ültür Devrimi, Ankara 1972, s. 43.

3 P. K. Bitti, Siyasi ve Kültürellslam Tarihi, ter~. Salih Tuğ, IV, s. 1142, dipnot. Bununla be-raber, Halife Mütevekkil'in Hıliifet'i Yavuz'a vasiyyet ettiği de mervidir. İslam fukafıasımn

H ılafet'in mu'ayyen şart1an üzerinde ittifak ~ttikleri de ma'lumdur. Bunlar halife olacak

zatın ilim sahibi, 'adil, dirayetli ve a'zalannın salim olması gibi vasıflardır. Kureyş

Kabilesine mensubiyeti üzerinde ise ihtilaf edilmiştir. Şafii uleması bu şartlan ondörte

çıkarmıştır. Osmanlı asırlanndaki Hanefi'fukahası ise bu şartlara "hakk-ı seyf", "hakk-ı in-tihiib'', "vasiyyet" ve "Harameyn'n himiiyesi" gibi vasıflan ilave etmiştir ki hepsi de Ya-vuz'un Mısır'ı fethinden sonra onun başlattığı adetlerden kaynaklanmıŞtır. Mesela "vasiyyet", son Abbasi halüesi tarafından evvela, ona yapılmıştır (tafsilat için bk.:.Ahmed Ramazan Ahmed, el-Hı/afetüfi'l-lladarati'llslamiyye, Cidde 1403/1983, s. 49-52, 127- · 132).

4 Metin için bk.: Türkiye Büyük Millet Meclisi, K avanın Mecmuası, Ankara 1340/1924, s.

(4)

SADRTAzAM LÜTFl

PAŞA ve

OSMANLI HILAFETl

29

üzerinde

durduğu ma'lfımdur.

Mondros'dan Mudanya'ya (30 Ekim

1918 -

ll Ekim

1922) kadar devam eden Mil11 Mücadele Hareketi

(Şimdi Kurtuluş Savaşı

denen

1stiklal Harbi), Hilafet ve

Saltanfıt Makamı'nı düşman

elinden kurtarmak gayesi

sayesinde zafere

ulaşmıştır.5

Milli Mücadele

katanılıp

Lozan Mu'ahcdesi

imzalandıktan

bir seneye

yakın

bir

zaman sonra,

yukarıya

iktihas ,edilen maddeyle

kaldırılan işte

bu

makamdır.

Kaldırılan

bu

makamın

bir

başlangıcı,

bir tarihi seyir ve tckamülü de

olması

lazımdır.

Bu mevzua

ışık

tutacak en mühim kaynaklardan biri,

Sadrıa'zam

Lütfi

Paşa

(1488-1563)'nın Osmanlı

hilMetine dair olan yazma halindeki rjsalesidir.6

Aşağıda

5 5

Krş.ls~et İnönü [Paşa], Hatıralar,

I,

neşr.

Sahahaddin Selek, Bilgi

Yayınevi,

Ankara, 1985, s. 340; aynı müellif, "28 Ekim 1923 Akşamı Çankaya'da Atatürk'le Başbaşa", Kültür

Bakanlığı, Kültür ve Sanat, I: 2 (Ekim 1973), s. 2-3, ki şöyle diyor: "Biz Kurtuluş Savaşı'na

saltanatı devirmek, hilafeti kaldırmak amacıyla gitmedik. Bir tek ama~ımız vardı:

Va-tanımızı düşmandan kurtarmak; ülkemizde bağımsız yaşamak; devletimize kendimiz sahib olmale "Makarr-ı Saltanat"ı, "Makarr-ı Hilafet'.'i, yani imparatorluk başkenti lstanbul'u kurtarmak hedefi, Kurtuluş Savaşımız'ın başında aldatmaca veya taktik olarak ilan

edilme-miştir. İçıenlikle niyetimiz buydu ... Sonrası için kesin, ortak bir fikrimiz yoktu ... "

İsmet Paşa, halıralarında da, "Hıyanet-i Vataniyye Kanunu ve lstiklal Mahkemeleri, Milli Mücadele'nin kazanılmasında rol oynayan iki mühim unsurdur. Bu kanunun suç ve cezayı

tesbit eden· ilk üç maddesi şöyledir" dedikten sonra, tamamı 1 4 madde olan, 2 numaralı ve 29 Nisan 1336 [1920]/30 Receb 1338 tarihli bu kanunun mezkur üç maddesini dilini dahi hiç değiştirmeksizin aynen iktihas ediyor (s. 340. Tam metin için bk: TBMM, Kavantn

Mecmu'asi, I, s. 1; Karakoç Serkiz, T.C. Sicill-i Kavanfni, İstanbul 1926, s. 1-3, Hicri tarih,

zuhülen 1336 olarak göst~rilmiştir). İlk maddeye göre, Hilafet ve Saltanat makamını

düşman elinden kurtarmak maksadıylc teşekkül eden TBMM'nin, meşru'iyyetine muhalefet eden kimse vatan hainidir: "Makam-ı mu'alla-yı Hilafet ve Saltanatı ve memalik-i mahruse-i şahaneyi yed-i ecanibden tahlls ve ta'arruzatı defi' maksadına ma'tuf olarak

teşekkül eden Büyük Millet Meclisi'nin meşru'iyyetine isyanı muta:~..ammın kavlen veya fii-len veya tahTiren muhalefet veya üsadatda bulunan keslin hain-i vatan addolunur" (2

nu-maralı Hıyanet-i Vataniyye Kanunu, mad. 1). Bunun, bugünkü dille ve en kısa ifadesi, "Halife'ye muhalefet eden vatan hainidir" demek olur. Milli Mücadele'~in diğer vesikaları olan "Şarki Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cem'iyyeti Nizamnamesi" ile Erzurum ve Sivas Kongreleri zabıtlannda da Hilafe~ makamı'na ne kadar büyük bir ehemmiyet verildiği

görülür (krş. Faik Reşit Unat, "Anadolu ve Rumeli Müdiifa-i Hukuk Cemiycti'nin Kuru-luşuna ait Vesikalar", Tarih Vesikaları, I: (Haziran 1941), s. 3-9; 2 (Ağustos 1941), s. 84, 87; Bekir Sıtkı Baykal, Erzurum Kongresi ile Ilgili Belgeler, Ankara 1969, s. 17-18). Milli

Mücadele bittikten sonra Hıyanet-i Vataniyye Kanunu'nun 1. maddesi, 334 sayılı ve 28

·şah~n 1341 [to Nisan 1923]/15 Nisan 1339 tarihli kanunla (metin: Karakoç Serkiz, a.g.e., I; 176) son olarak da 556 sayılı ve 1 Şa'ban 1342 [8 Mart 1924)/25. Şubat 1341 tarihli ka-nunla iki defa degiştirildi. (met~n, aynı eser, I, 63; Kemal Arıbumu, Mi/If Mücadele ve

lnkı.laplarla Ilgili Kanun/ar, I, Ankara 1957, s. 172-174), ki, vatan haini, dini maksadla

ce-miyet kuran ve devlet şeklini değiştiren kimse olarak ta'rıf edildi. Hıyanet-i Vataniyye Kanunu, 14 Nisan 1991 tarihli Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 23. maddesinin (a)

fıkrası ile tamamen kaldırıldı (metin: T.C. Resmi Gazete, sayı, 20843/Mükerrer, ta,rih: 12 Nisan 1991)

6 Risaletü llalası'I-Ümmefl Ma'rifeti'I-E'imme, !stanbul Süleymaniye Kütübhanesi,

(5)

30

M.ü.lLAHlYAT FAKÜLTESI DERGlSt

-bir

kıs~ma işaret edileceği

üzere,

Osmanlı padişahlarmdan

"halife" ve

"eınlru'l­

mü'rhinln" diye bahseden

başka Osmanlı kaynakları

da

vardır.

Bunlara istinaden

Os-manlı hilafetini tereddütsüz kabul eden yeni diğer müelliher de çöktur.7Fakat hiç

biri, Lütfi Paşa'nın

eseri gibi, bu mevzuu mUdfifaa için kaleme alınmamıştır~

S

7 Osm.anlı Hilafetini müdMaa ve tasdik edenler için bk: Abdüllalıf cl-Harputi, Tenkfhu'l- · .

Kelamfi Akıl'idi Ehli'l-/slam, Dersaadet 1330, s. 367, n. 9; Plrl-Zadc Mehmcd Sahib

(1085-1162/1674-1749), Terceme-iMukaddime-ilbn Haldun, c. II, lstanbul1275, s. 59, · (mütercimin notu); Cevdet Paşa, Tarth-i Cevdet, !,İstanbul 1271, s. 17; Mustafa Zihni,

Islam'da Hilafet, İstanbul 1327, s. 105-107; Hasan Bey Haseni et-Toyranl, Makıl/etüfı

lcmtı/i'l-Kelam 'ala Mes'eletnHilafeti beyne Ehli'l-lslam, Matbaa-i Mahrusc 1309/1891, s.

27; Şeyh Salihu'ş-Şerif, "Hilafet-i İslamiyye", "Sebflürreştld, XIV: 359 (ı2 Zilhicce 1334), s. ı 76; Alıdülaziz Çavuş, Hilafet-i lslamiyye, İstanbul ı 334, s. 13; aynı müel., "Hilafet-i

İslamiyye: Fransa ve İngiltere Matbuatma Cevabdır", Sebf/ürreşad, XIV: 353 (8 Receb 1334), terc. Mehmed.Akif, s. 1 ı6; Ali Seydl, "Hilafet-i Kübra-yı lslarriiyye", Mi/U Nevsa/, Kanaat Kütüphanesi,İstanbul1339/1923, s. 180; Şemseddin Sami, KamCtsu'l-A 'lam,

İstanbul13 ı 1/1894, s. 2612;Corci Zeydan, Medeniyyet-i lslamiyye Tarihi, terc. Zeki Mcgamiz, c. I, Dersaadet 1328, s. 104-1 05~ (Ahmed Rasim, Resimli v Harita/ı Osmanlı

Tarihi, I, İstanbul 1326-1328, s. 210~212'den iktibas ediyor) Abdurrahman Şeref, Tarfh-i

Devlet-i Osmtıniyye, c. I, İstanbul 1309, s. 2~4; İsmail Hakkı Uzunçaşnh, Osmanlı Tarihi,

·II, Ankara 1975, s. 292; aynı müel., Mek.ke-i Mükerreme Emirleri, Ankara 1972, s. 72; İ.H.

· Danişmend,/zahlı o~manlı Tarihi Kronolojisi, IV, İstanbul 196ı, s. 351-55 Medisimden - bahseden ler: [Namık] Kemal, Evrak-ı Perfşan, İstanbul 1301, s. 348-49; Ha ynıilah Efendi, ·

Devlet-i Aliyye-i Osmtıniyye Tarihi, c. X, İstanbul 1292, s. 2-3; Tayyar-zade Ahmed Ata,

Tarfh-i Ata, İstanbul tarihsiz, c. I, s. 92; Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti MefkUresi

Tarihi, c. II, istanbul1969, s. 7S-79;keza bk. H.A.R. Gibb, "Sunni Theory of the

Cali-phate", eser: Studies on the Civilization of Islam, Londra 1969, s. 145. Gazi Mustafa Kemal Paşa da,

f

Teşri'nisan1192i'de T.B.M.M.'nde yaptığı tarihi nutkunda hilafetin tarihini veciz bir şekilde hülasa ettikten sonra Yavuz'Un hilafeti Mısır'da devealdığını beyan etmiştir

(nutkun metni: MillfNevsa/, s. 198-207; Nutuk, c. III: Vesfka/ar, 1stanbul1973, s. 1239-1251;

Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, I, Ankara 1961, s. 269-180). Diğer eserlerden bazılan için

bk.: HulUsi Yavuz, Osmanlı Devleti ve Islamiye ı, (İz Yayıncılık), İstanbul 199i, s. 76-77, n.6.

8 Sadece Osmanlı Hilafetini değil, bizatihi Hilafet teşkilatını bile tedklk eden İslam alimleri mahduddur. Bu alimler ve eserleri arasında aşağıdakiler başta gelir: İbn Kuteybe ed- ' Dtneven (213-276/828-889), el-lmtımetü ve's-Siyase, 2 cild, Kah i re, 1967; Ebu'I-Hasan

'el-Maverdi (364-450/974-1058), e/-Ahktımu's-Sultaniyye: lslamda f/ilafet ve"Dev/et Hukuku,

terc. Ali Şafak,İstanbul1976; Celaleddin A.b.E., es-Suy(lti (ö. 911/1505), Tarfhu'l-Hu/efa,

yayıma hazırlayan: M. Muhyiddin Abdülhamid, (tarihsiz); İbn Haldun (732-808/1332-_1406), Mukaddime, I, terc. Süleyman Uludağ,İstanbul1932; Ahmed Cevdet [Paşa], Kısas-.ı

Enbiya ve Tevarfh-i Hulefa, 12 cüz, Dersaadet 1331-; Mehmed Seyyid (1866 1924); Usul-i

Fıkıh, 1: Medha/, İstanbul '1333, s. 106-162; 7) A.el-Kcttani, Nizamü'l-HükWrıeti'n­

Nebeviyye: et-Teratfbü'l-ldariyye, 2 c.[Rabat 1346-49 h.]; Muhammed I--İam1dullah (1326/

1908-),/slamın Hukuk Ilmine Yardıriıları, İstanbul1962, s. 137-146; aynı müel.,/slam

Pey-gamberi, II, terc. Salih Tuğ,İstanbul 1980, s. 961 vd., 1172 vd.; aynı rnüel., M us/im

Con-duct of Stcite, Lahare 1961, indeks; aynı müe'ı.,/ ntroduction to 1 slam, Lah o re 1968, indeks.

Abdurrezzak Ahmed es-Senhı1n, Fıkhu'l-Hılafe ve Tatavvurihtı, (1926 Fransızca baskısından) tercüme eden: Nacliye Abdurrezzak es-Senhun, Kah i re 1989; Ali Hasani el-Harputlu, el-Islam ve'l-Hı/afe, Beyrut 1969; Muhammed Reşid Rıza, el-Hılafetü, Kahire 1408/1988, (1. baskı, 1341/1922); Ahmed Ramazan Ahmed, e/-}/ılafetüfı'l-Hadarati'/­

(6)

SADRIAzAM LÜTFl

PAŞA

ve

OSMANLI HILAFETl

31

Lütfi

Paşa'nın

risalesinin bir

hülasasını

vermeden evvel, halife ve hilafet

keli-melerine ve bu.nlann müteradiflerine.bir

açıklık getirmekdefayda vardır.

HALİFE

VE HILAFET

Halife

(çoğulu:

hala'if, hulefa), lügatda,

başkasının

yerine geçmek, hükümdar ve

imam olmak ·manalanna gelir.9 Bumanalarda olmak üzere

Kur'an-ı Kerim'de halife

iki

sfırede,lO

hala'if dört)l hulefa ise üç ayet-i kerlmecte geçer)2

. Bu. ayet-i kerlmelerin hepsinden

çıkan müşterek ma'na·şudur:

İnsanlar. arka arkaya,

boşuna değii, Allah'ın alıkarnını tatbik etmek için

ya-ratılmaktadır.

Mesela:

Bu ayetlerden

bazısına

göre halife,

Allah'ın alıkarnını

tatbik eden bir hükümdar

ve devlet

başkanı

demektir:

c

.H

i

_,.A

~ ~ p l.i.L;. ~jl

'""fijJ

J "Düşünün

ki

O,

sizi Nuh kavmindensonr·a hükümdarlar

yaptı"

(el..:A'raf, 7.

sfıre,

ayet: 69).

Jl.&.

i_,.A

~W-o ııl..U:i. ~jl

'""fijJ

J n

Düşünün

ki, .(Allah) sizi 'Ad'den sonra hükümdarlar

yaptı"

(el-A'raf: 7.

sfıre,

ayet: 74)

Burada ise halifenin en·mühim vazifesi

açıkça zikredilmiştir:

~4

u-u

Wl~

u:a}JJ

u-iı ~

ı.!.l~ Gı

J,JIJ

4

"EY. Davut, biz seni yer yüzünde· bir halife yaptik.

O

halde insanlar

arasmda hak (ve adalet) le hükmet" (Saad, 38.

sfıre,

ayet: 26).

Aşağıdaki

hitab

doğrudan doğruya İslam

ümmetinedir:

~i

Lı~~~

ı.:.ı~JJ ~.J.,.l ~

~JJ

u4J'YI

~

)l:i.

~

~.lli.JoA

-

-

. ' (

Tesbftü'l-lmame ve Tertfbü'l-Hıliife, nşr. İbrahim Ali et-Tehani, Beyrut 1407/1986;

Mu-hammed Fethi Osman, Min-UsCdi'l-Fikri's-Siylisiyyi'l-fsllim'i, Beyrut 1404/1984; Mahmud el-Merdavi, el-Hıllifetü Beyne't-Tanzir ve't-Tatbfk, 1403/1983; AbdülkeTim Hatib,

el-Hıllifetu ve'l-fmlime: Rıyliseten ve Siyliseten, .(<ahire 1963; Mahmud Re'fet Osman,

Riylisetü'd-Devletifi'l-FıkJıı'l-lsllimt, 1395/1975.

9 Mütercim A. Asım, Tercemetü'l-KiimU.s, m,1stanbul1305; s. 574-75; lbrahlın Mustafa ve

diğerleri, el-Mu'cemü'l-Vasft, Kahire 1980,1stanbul 1984, s. 251; Atay Kardeşler,

Arapça-.Türkçe BüyükLugat, I-II, Ankara 1964,487.

10 Bakara (2. sure); ayet: 30; Sad (38), ayet: 26.

ll En'am (6), ayet 165; Yunus (10), ayet: 14, 73; Fatır (35), ayet 39. 12 A'rif (7), ayet: 69, 74; N_eml (27) ayet: 62.

(7)

32

M.Ü.lLAHlYAT FAKÜLTESI DERGISI

"0,

sizi (ey peygamber ümmeti) yer (yüzüm) ün halifeleri_yapan, size

verdiği

şeylerde

sizi imtihana çekmek için kiminizi

dereceleri~

kiminizin üstüne

çakarand1r" (el-En'am, 6.

sfıre,

ayet: 165).

Asrımızın

büyük

İslam

aliroi ve

müfessirlerindeiı

Muhammed Harndi

Yazır

(1294/1877 -136 1/1942)'a, TBMM'nin

kararı

ve Diyanet

İşleri Reisliğinin

gayretiyle

tel if ettirip sonra Diyanet'ce

İstanbul'da

1935-

ı

939

yılları arası~da

dokuz cil d

halinde ve son cildi fihrist olarak

neşredilen

ve

artık

en muteber

İslami

kaynaklar

arasında haklı bir itibar ve itimada sahip bulunan Hak Dini

Ku~'an Dili: Yeni

Mealli Türkçe Tefsir'deki izahata göre, bu ayet-i kerimede kasdolunan manalardan

- biri

şudur:

"Bu yer yüzünde nice ümmetler

gelmiş geçmiş; Hatemü'-enbiya'nın

meb'us

olduğu

siz insanlar, siz ümmet-i Muhammed, hepsinin halefi

olmuş,

yerlerine ikame

edilmiş

bulunuyorsunuz.

Allah'ın

bundan böyle yer yüzünde temellük ve tasarruf ve

.

icra-yı

ahkam edecek

öl~ me'murları,

mes'ullcri sizsiniz" (c.III, s. 21 16). Keza:

"0,

sizi yer yüzünün halifele.ri

yapandır. Artık

kim· küfrederse küfrü kendi

·

zararmadır" (Fatır,

35.

sfıre,

ayet: 39).

Mezkfır

Tersir'de (c.V, s. 3997) izah

edildiği

üzere, Allah size, "hilafet verip, bundan böyle"

siı;i "ahkam-ı

ilahiyyenin

icrasına

me'mJ.Ir eyledi" manasma gelen bu ayet, "Ümmet-i Muhammed'e istikbalin

hükümetini vaad e'den gayb haberlerindendir".

Yukarıdaki

nass'lar,

İslam

hilafetinin en mühim

menbalarındandır.

Bu nass'lar

karşısın~a, Osmanlı

nesiinin son temsilcilerinden olan büyük

edebiy-at tarihçisi Ord. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü (1890-1966)'nün; ilki 1940'da, ikinci

ilaveli

baskısı 1963'te Ankara'da neşredilen Prof. Dr. W. Bartold'dan tercüme İslam

Medeniyeti Tarihi'nin "lzahlar ve

Dü~eltmeler" kısmında (s. 140); Garbh

müsteşriklere

istinaden ortaya

attığı

"uzun zamandan beri Garb'slam ·

memleketle-rinde

yapılan

tedkikler,

İslam

dininde Halifelik diye bir müessesenin mevcud

ol-madığını

kat'i olarak meydana

koymuştur"_ şeklindeki iddiasını doğru

kabul etmek

. ·mümkün

değildir.

Zira bir de:

~J~I

..

I.Ui.

~ ..J

(Nemi, 62) ayeti

vardır.

"Sizi arzm halifeleri

kılan mı?"

demektir. Buradaki

"arzın

halifeleri", hem "yeryüzünde

geçmişierin

yer-lerinekalanlar", hem de

"ahkam-ı

ilahiyyenin

icrasına

me'mur hilafet sahibleri, yani

arzın hükümdarları"

manasma gelmektedir.

Kullanılan

fiil gelecek zamanla ilgili

olduğu

için, bu cümle, mü'minlere daha

İslam'ın başlangıcında

istikbalin

h~lafetini

(8)

SADRIAzAM LÜTFl

PAŞA ve

OSMANLI HILAFETl

33

vaad eden büyük bir müjdeyi ifade eder. O zaman .ayetln meali

şöyle

olur: "Ve sizi

arzm halifeleri yapacak olan

mı hayırlı,

yoksa

onlarınşirk koştukları mı?".13

Bir

diğer

ayet-i kerime:

~

u-AJ';/_1

u-i J.&:-4-

~~ ~

d:ıJ

.:ıl_;

(Bakara,

30)dur. Meali: "Hani Rabb'in me.leklere: 'Muhakkak Ben yeryüzünde (Benim

emirlerimi

tebliğ ve infaza me'mur) bir halife (bir insan, adem) yaratacağım'

demişti."'.ı4

Buradaki "halife"den maksad

insandır.

Hallfe,

Allah'ın

hallfesi

değil,

Hazret-i Peygamber (s.a.v.)in

halifesidir.ıs

Keza:

~~~~r-A~:..,....

u-AJ';/1

u-i

ı....i.:a~ ~~~(Yunus,

14):

"(Onlardan) sonra, arkalarmdan sizi yer yüzünde halifeler

[onların

yerine

geçen insanlar]

yaptık,

bakahm.

nasıl

hareket edeceksiniz diye", mealinde de

ayet-i eellle

bulunmaktadır.

Bu izahlar, "hallfe"nin,

Kur'an-ı Kerim'de nasıl -zikredildiğini göstermeye

kafidir. Binaenaleyh o, devlet reisi, vck11 ve hallfe demektir.

Istılahda

hallfe,

İslam

devlet

başkanıinn adıdır.

Zira

İslam

dini, devlet

teşkilatında

evvela

b~

hal'ifenin, yani bir devlet reisinin seçilmesini emreder.16 Onun

için Hazret-i Peygamber (s.a.v.)'in

vefatından

sonra devletin

başına

geçerek,

İslami

hükümlere göre devlet ve millet

işler.ine

riyaset eden hükümdarlara halife

denmiştir.

İslam

tarihinde devlet reisine, halife'den

başka,

imam, imamü'l-müslimin,

halifetü

Rasfıli'l-lah,

emir, emiru'l-mü'minin gibi isimler de

verilmiştir.

Bunlar-dan ençok

kullanılanı halife'dir.17 Kelam ve fıkıh uleması, hallfeıiin salahiyet ve

13 Harndi Yazır, HakDini Kur'an Dili, V, !stanhul1936, s. 3694-95.

14 Mealler, (Hasan Basri Çantay, Kur'an-ı Hakim ve Meal.!i Kerim, 3 cild, !stanbul1984)

başlıklı, en çok rağbet gören tercümeden dir. . · 15 Muhammed Faruk en-Nebhan, Islam Anayasa ve Idare Hukukunun Genel Esasları, terc.

Servet Armağan, İstanbul 1980, s. 381. Büyük alim Elmalılı Harndi Yazır (1877 -1942), bu ayet-i kerlmeyi, Tefslr'inde şöyle tercüme ve tefstr eder: "Ya Muhammed, eyAdem oğlu,

zikr olunan nimetleri unutma ve o vaktı da unutma ki, insanlar yeryüzünde zuhı1r etmeden ewel Rabbin iriide-i ezeliyyesini izhar ve kudret-i liiyeziiliyesini ibraz ederek meleklere: , Ben mutlaka yer yüzünde birha1üe yapacağım, bir halife tayin edeceğim, demişti ki, meali: Kendi iriidemden, kudret ve sıfatımdan ona bazı salahiyeLler vereceğim; o bana iziifeten, 'bana niy&beten mahlı1katın üzerinde. bir takım. tasarrufata siihib olacak; benim . namıma·ahkamımı icra ve tenfiz eyleyecek; o bu hususta astl olmayacak; kendizatı ve

şahsı narnma bilasıile icra-yı ahkam edecek değil, ancak benim bir naibim, bir kalfam ola-cak; iradesiyle benim iriidelerimi~ benim emirleri!ni, benim kanunlanını tatbtka me'riıur bu-lunacak; sonra onun arkasından gelenler ve ona halef olarak aynı vazlfeyi i cra edecek olan-lar bulunacak" (Hak Dini Kur'an Dili, I, İstanbul 1935, s. 299).' Noktalama işaretlerinden ·

bazısı tarafımızdan ilave edilmiştir.

16 Kamil Miras, Sahfh-i Bulzarf M uhLasarı Tecrfd-i Sarlh Tercemesi, IX, İstanbul 1948, s. 221; el-Miiverdt, el-Ahkau's-Sultaniyye, s. 19.

17 Yaşar Kutluay, Tarihd~ vt? Günümüzde Islam Mezhebleri, Konya 1968, s .. 27; Bernard Le-wis, "Politics and W ar", s. 159 (Türkçesi: Cemil Meriç, /Jatıyı/Jüyüleyen Islam, İstanbul

(9)

ka-34

M.Ü. lLAHlYAT FAKÜLTESl DERGlS!

mes'fıliyetlerini anlatırken

ona daha ziyade "imam" demeyi tercih ederler. Resmi,

siyasi ve askeri

yazılarda

ise, devlet retsine umumiyetle, "emiru'l-mü'minin" denir.

Bu

yazılarda

"halife"

ünvanı

da çok

kullanılır

ve bunu

da

ekseriya tarihçiler tercih

ederler.

lS

Bilindiği

gibi

İslamiyet,

din ve dünya,

ilim

"Ve

siya~et işlerini şahsında

toplayan

ilahi bir dindir.

Yaradan'ın, malılukatın

saadeti için, vahiy yolu ile ve Son

Peygam-ber

vasıtasıyle yolladığı,

itikad, ibadet, ahlak ve muamelata dair olan bir hayat

nizamıdır. Esasları,

Kur'an ve Sünnet'de

etraflıca

beyan

edilmiş,

tarih boyunca da

yaşanmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v), sadece

şeri'atı

vaz' ve

tebliğ

etmekle

kalmamış, aynı

za-manda,

şer'i kanunların

tatbik ve

İcrasını

da

deruhde

etmiştir.

Milletin

işlerine

ve

ümmetiri .idaresine riyaset

etmiştir.

Etrafa valiler ve

kadılar

tayin edip

göndermiştir.

Harb ve cihad ederken

başkumandanlık

vazifesini bizzat ve bilfiil ifa

etmiştir.

Bu

~se,

Müslümanlar üzerinde "umumi tasarruf'dur ve

İslamiyetin.siyasi tarafını teşkil

eder. Buna, "nübüvyet" üzerine müretteb "imamet" deniliyar ki,

zamanımız

örf ve

ıstilahınca hükumet tabirinden kasdolunan manadan baŞka birşey değildir.19

İşte

zikredilen bu siyaset, din ve hükumet

işlerinde,

Hz. Peygamber (s.a.v)'e ·ha-.

lef

ol~n

zata,

İmam

veya

Halif~,

haiz

olduğu sıfat

ve makama da

İmamet

veya

Hilafet

adı verilmiştir.20

Hilafet lügatte, vekillik, halifelik,

sultanlık, imamlık

ve emirlik manalarma

ge-lir. 21 Halife kelimesinin

mastarıdır.

Namazda cemaate

imamlık

yapmak

manasındaki

imarnetden

ayırd

etmek için,

Hilafet'e

İmamet-i Kübra da denir. Umumiyede sünniler Hilfıfet, şiiler de İmamet

· tabirini tercih ederler. 22 Çünkü, önder manasma olan imam kelimesi,

aynı zamanda

devlet

başkanı

demektir.

18 19

20

21

22

lernlerinde çalışanlar hakkında da kullanılırdı (tafsilat için bk.: Ziya Karamursal, Osmanlı

Devletinin kuruluşundan ondokuzuncu.asrın yarısına kadar Malf Tarihe bir balaş,lstanbul

ı935, (Türk Tarihinin Ana Hatlan, seri ill, No: 1 1), s. 138; M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih

Deyimieri ve Terimieri Sözlügü, İstanbul 1971, s. 709-710). Keza tasavvufda d~ mürşidin

vekili olarak "halife" tabiri kullanılır (Pakalın, I, s. 709); Bektaşilikde ise "baba" ile "dedebaba" arasmda olan bir ünvandır (J.D. Norton, "Bektashis in Turkey", eser: Ahmed al-Shahi ve D. MacEoin,lslam in the Motkrn World, Londra 1983, s. 74).

B. Lewis, "Politics and W ar", s. 159 (Türkçesi: C. Meriç, s. 126).

M. Seyyid, Usul-i Fılah, 1: Medlıal, s. 108; aynı müel. Hilafet ve Hakimiyyet-i Milliyye,

(tarihsiz), s. 7-8.

M. Seyyid, Usul-i Fılah, s. 108; aynı müel., Hilafet ve Hakimiyyet-i Milliyye, s. 8. Keza bk.

İbn Haldun, Mukaddime, I, terc. S .. Uludağ, s. 545-46. ' .

A.Asım, Tercemetü'l-KamUs, III, s. 575; ei-Mu'cemu'l-Vas'it, s. 251; Atay Kardeşler,

Arapça-Türkçe BüyükLugat, I-II, s. 487; Harndi Yazır, HakDini Kur'an Dili Yeni Meali Türkçe

Tefsir, I, s. 300.

(10)

SADRIAzAM LÜTF!

PAŞA ve

OSMANLI HILAFET!

35

Istılahta

Hililfet,

İslam

dininin

korunması

ve

dünyAnın İslami

hükümlerle idare

edilmesi için,

şeri'at

sahibi olan Son Peygamber

Hz.

Muhammed (s.a.v.)'e niyabet ve

vekalet etmek demektir. 23

Halk

arasındaki,

"Halife, Pey.gamber vekilidir; Peygamber'in postunda oturur"

gibi sözlerin

manası

budur. Yoksa,

"vaz'-ı şenatde

vekili ve halefi ... demek

değildir.

Öyle olursa, Halife'nin Peygamber

olması lazım

getirdi

ki~

bu hiç bi- kimsenin

hatınndan bile geçmemiştir.24

Bu izahlardan

anlaşıldığı·

üzere Halife,

İslam

hükumet ve milletinin reisidir.

Haiz

oldu~ ta~

ve velayet

hakkı,

avam ve havas bütün mü'minlere ve milletin

bütün

işlerine şamilir.

Bununla beraber bu amme velayeti,

papa'nın

velayeti gibi dini ·

ve ruhani olmayıp,

bir hükümdannki gibi idari ve siyasidir.

25

.Çünkü Müslümanların

nazannda ve

İslam'da

halife, ne papa gibi "ma'sum ve ne de ilahi bir kanun

vaz'ına

saffihiyatdardır.

O,

yaptığından gayr-ı mes'fıl oimadığı

gibi,

halkın vicdanı

ve

itikadı

üzerinde herhangi bir tasarrufa dakadir

değildir.26

Adına halife, emiru'l-mü'minin, imam, m-elik ne denirse densi~, İslam'da bir

devlet

başkanı nasbı

Müslümanlara farz

mıdır?

Farz ve zarfiri ise bunun delili nakil

. mi,

akıl mı,

icma'

mı,

yoksa hepsi midir? Bu husus akaid ve ahkam

kitabiarında

etraflıca tetkik edilmiş ve bir neticeye varılmıştır.27 Şöyle ki:

\

İmam

nasbetmek· zaruridir. Şer'an bunun vacib olduğu, Saha be ve Tabi

1

i~'in

icma'ı

ile malum

olm.uştur. Rasfılullah (s.a.v.)'ın

ashab1, O'nun

vefatından

sonra

he-men Hz. Ebfibekir'e bey'at

etmişler

ve

işlerini

görüp gözetme salahiyerini ona teslim

etmişlerdi.

Ondan sonraki bütün

asırlarda

da durum bu

olmuş

ve hiçbir

çağda

halk

başıboş

ve

kargaşa

içinde

bırakılmamıştır.

Bu husus, imam

ı:ıasbetmenin

zarfiretine

ve

vücfıbuna

delalet eden bir icma'. ve ittifak olarak

yerleşmiştir.28

Bütün Ehl-i Sünnet, Mürcie,

Şi'a ve Havaric zümreleri hÜafetin

vücfıbu,

Rasfılullah

(s.a.v)'in

getirdiği

esaslara göre ümmeti idare eden. bir ima ma (devlet

başkanına)

itaatin vacib

bulunduğu

hususunda ittifak

etmişlerdir.

Hariciler'den

sadece "Necedat" isimli bir kol,

"Müslümanların

kendi

aralarında

d1n1 esaslara ve

hukuka riayet

etmeğe

mecbur

oldukları

bir

başkana

lüzum

olmadığı" görüşünü

ileri

23 Aynı eser, s. 543; A. el-Harpôti, TenkJhu'l-Kelam, s. 360-61, n. 6.

24 M. Seyyid, Usul-i Fıkıh., 108; aynı müel., Hilafet ve Hakimiyet-i Milliyye, s. 8.

25 M. Seyyid, UsUl-i Fıkıh, 1: Medhal,

s.

101M-109; aynı müel.,lli/afet ve Hakimiyyet-i Milli-yye, s. 8-9.

26 Hoca Şükrü, Hilafet-i lslamiyye ve BiiyükMillet Meclisi, Ankara 1339, s. 21; krş. H. Hulki, nyas Sami, Hoca Rasih.Hakimiyyet-i Milliyye ve Hilafet-i lslamiyye, Ankara 1341, s. 9; M.

Seyyid, Hilafet ve Hakimiyyet-i Mil/iyye,, s. 9.

27 Hayreddin Karaman, Mukayeseli Islam Hukuku, I, İstanbul 1982, s. 86.

(11)

36

M.Ü.lLAHtYAT FAKÜLTESt DERGtSt

sürmüştür.29

Bu son

görüşü, zamanımızda

tekrar ele

alıp

te?yid eden,

Mısırlı kadı

Ali

Abdürrazık (1888-?) olmuştur.30

Halbuki "AIIah'a,

Rasfılü'ne ve ülü'l-emr'e itaat" ayet-i kerimesi ile31

yuk-arıda

zikr edilen

Hila~et'le

alakah

diğer

ayet-i celileler ve

başkanlara

itaat

hakkındaki Hadis-i şerifler32 açıkça bunun lüzumlu olduğunu ifade etmektedir.

_

Diğer taİaftan Allah hiçbirkulun u, gücünün yetmiyeceği bir şey ile mükellef tutmaz.

Kullarından yapılmasını istediği

birçok ahkfun

vardır

ki, hiçbir kimse

bunları

tek

başına

lfa edemez. Mesela: Zulmü önlemek,

düşmanlarta savaşmak,.ihkftk-ı

hak;,

tec-ziye ve adalet tevzi etmek bunlar

arasındadır. İşte

bunlar, cemaat

namına, onları

temsil eden bir

başkan tarafından lfa edilebilirler.33

İslam tarihinde Hilafet veya İmamet mes'elesi şeklinde meşhur olan bu mevzu,

Hz. Peygamber (s,a.v)'in

vefatından

sonra

İslam

Devleti'nin

başına

kimin

geçirileceği

mes'elesiyle beraber ortaya

çıkmıştır.34

Sonra,

İslam'da zuhfır

eden ilk

büyi,ik

ihtilafın

sebebi

olmuş

ve

İmfunet da'vası,

Hulefa-i

Raşidin

devrinde arneli bir

ictihad mes'elesi iken bilahare i'tikadi mes'eleler

arasına

da girip muhtelif i 'tikadi

mezhebierin

dağınasına yol açmıştır.35 Ancak bu ihtilaflar, miladi VII-XVI.

asırlar

arasında dünyanın

tek büyük ve rakibsiz medeniyeti olan

İslam

Medeniyeti'nin36

doğup

dünyaya

Jıükmedişine

bir mani

teşkil etmemiştir.

Hilafet

teşkilatı, İsİarn devlet teşkilatından ibarettir.37 Bu teşkilat sadece İslam'a

29 .

H.

Karaman,lslt1m Hukuku,

I,

s. 86-87; ke7..ii bk:: İbn Haldun, Mukaddime,

I,

s. 548; M. Seyyid, Usul-i Fıkıh, 1: Mukadd~me, s. ı ı7. .

30 H. Karaman, lsll.i'm Hukuku, I, s. 82, 86-7. Ali Abdürrazık için keza bk: D. Sourdel,

"Khalifa", mad. EL2 , IV, s. 947.

Kadı

Ali

Abdürrazık,

el-Islam ve Usulü'l-I-iükm Cfü'rkçe terc.:

Ömer Rıza Doğrul, Islamiyel ve Hükflmet, İstanbul 1927) başlıklı risalesini yazarak

görüşlerini açıklamıştır. Bunun üzerine kendisine, biri Ezher Rektörü M. el-I Iıdr el-Huseyn, diğeri de ~ısır sabık müftüsü M. Bahit el-Muti tarafından olmak üzere iki reddiye

yazılmıştır. Birincisi, Naktu Kitabi'I-ls/am ve UsUl el-Hükm, Kah i re ı 345; diğeri de

Haklkatü'l-lslam ve UsUlü'l-Hükm, Kahire 1344 başlığını taşımaktadır (H. Karaman, a.g.e., .

I, s. 82, n. 16). bir yenisi de Kahire Üniversitesi profesörlerinden Dr. Muhammed :?iyaü'd-dln er-Reyis tarafındaı:ı yazılmıştır: el-Islam ve'l-Hılafe'fi'l-'Asri'l-lladls: Nakdü Kitabi'/~

Islam ve Usuli'l-Hük.rtı, Kahire [ı972].

31 Kur'an-ı Kerim, en-Nisa, (4. sure), ayet: 59.

32 Lutfi Paşa, bunlardan bazılarını, aŞağıda tanıtılacak. olan risalcsine dere etmiştir. 33 · H. Karaman, Islam Hukuku,

I,

s. 86-87, akaid ve ahkam kitabiarında İslam ulemasının bu

hususda serd ettikleri görüşleri h ula sa etmektedir. , 34 Yaşar Kutluay, Tarihde ve Günümüzde Islam Mezhebleri, Konya ı968, 27.

35 Mübahat Türker, Üç Tehılfüt Bakımından Felsefe ve Pin Münasebeti, Ankara ı 956, s. 16;

Y. Kutluay, Islam Mezhebleri, s. 63. Keza bk.: Avni İlhan, "lmamet Nazariyesinde Seçim veiNass Münakaşası", Dokuz Eyl. Oni.llahiyat Fakültesi Dergisi, I (İzmir 1983), s. 137-38.

36 N. Sami Banarlı, Kitaplar ve Portre/er, İstanbull985, s. 320: 37 Ziya Gökalb, Makaleler, Vill, haz. F.R. Tuncor, Ankara 198ı, s. 61.

(12)

1

SADRIAzAM LÜTFI

PAŞA

ve

OSMANLI HILAFETl

37

mahstistur. Dim ve dünyevl hakimiyeti bir arada bulundurup

alıkam-i

dinlyyeyi

tatbik

ettiğinden~

kayserlerin,

imparatorların

ve

kisraların

idare ve hakimiyetlerinden

ayrılır. Onlar gibi, yalnız dünyevl nizama tabi olmaz.38

Hilaf~t

ve hükumet

teşkilatından

maksad ve gaye,

İslam de~letini

ve

İlahi

Ketarnı

yüceltip yükseltmek,

Müslümanları İslam'ın istediği

gibi

yaşatıp. onların

huzfır ve sadetini temin etmektir.39

Halife'nin vazifesi; hukUki, cezru,

içtimfıl

ve

diğer

hükümlerden

müteşekkil şer'l

alıkamın icrası

ile

İslam

dininin

muhMazası, halkın işlerinin

tedvlri ve

Iüzfımunda

düşmanla muhfuebe etmekten ibarettir.40

İmam

el-Maverdl bu vazifeleri,

aralarında:

1) dini koruma ve kollama, 2) dini

hükümleri tatbik,

3) can ve mal emniyetini temin,

4)Allah'ın koyduğu yasakları

tatbik ve

değiştirilmelerine

mani olmak, 6) tsHimiyetin bütün d'inlere

karşı

üstün

olduğunu isbfıt

etmek ve

Allah'ın hakkını

ayakta tutmak, 7) zu.Iüm ve

baskı

yapma-dan

zek~t ve vergileri toplamak, 8) halkın işleriyle yakinen ve bizzat meşgul qlmak

gibi hususlar da dahil olmak üzere on madde halinde Izah ed~r.41

Hal'ifede

aranılan vasıflar

ve

şartlar

dörttür:

ilim,_

adalet, kifayet ve duygu

or-ganlarının

ve uzuvlarmm re'ye ve arnele

(düşünmeye

ve serbestçe hareket

et-meye) te'sir eden hususlardan salim

-olması. Beşincisi olan, "neseb itibariyle

Ku-reyş'den

olma"

şartında

ise

ihtilfıf edilmiştir.42

'

Bu

ihtilfıfa sebeb, "İmamlar Kureyşdendir" hadisidir.43 Bu hadis ise haber-i

38 Corci Zeydan, Medeniyyet-i lslamiyye Tarihi, I, Dersaadet 1327, s. 102. ·39. M. Seyyid, Usul-i Fı.lah, I, s. 148.

40 Küçük Harndi (Elmalılı Harndi Yazır), "İslamiyet ve Hilafet ve M eşihat-i İsHimiyye",

Beyanü'l-llak, 1:22 (8 Safer 1337), s. 512-13; Hakkı, "Hilafet-i lslamiyye", Sırat-ı

Müstakfm, III:56 (15 Ramazan 1327), s. 49.

41 el-Ahkiimu's-Sultaniyye, s. İ9-20. ,

42 İbn Haldun, Muk.addime, I, terc. S. Uludağ, s. 552. Keza bk.: ei-Maverdl, el-Ahkaniu's,

Sultaniyye, s. 6. Bunlara,.Müslüman, hür~ erkek ve bü/Uğ çağına ermiş olmak gibi vasıflan

da ilave ederler: Abdullatlf el~Harputl, Tenklhu'l-Kelamfi Aka'id-i Ehl-i Islam, s. 366, n. 7;

İbnü'r-Rahmi Ali Tayyar, "lslam'da İmamet-i Kübra ve Osmanoğulları", Beyanü'l~Hak,

V:109 (8 Cemaziyelevvel 1329), s. 2009-2010.

43 Hadis'in metni için bk: Ahmed ibn Hanbel (164-24tn80-8Ş5), Müsned, (6 ciJd, 5. baskı,

neşir: m. Nasıruddi'n el-Albanl, Beyrut 1 405/1985), III, s. 129, 183; IV, s. 421 ; Mu- 1

hammed ibn İsmajl el-Buhari, (194-256/810-870), Sahfhu'l-Buluir'i(4 kitab halinde 8 cild,

İstanbul 1315, yeni baskı, Mektebetü'I-İsHi~iyye, İstanbul, [1979 ))'sinde "Kitabu'l-Ahkam" kısmının "Emirler kureyş'dendir"'babında Hz. Muaviye'nin RasUiullah (SAV)'den

şu mealde bir hadis rivayet ettiği yazılıdır: ~·şu hilafet işi ~ureyş'tc bulunacaktır. Onlar dini veeibelerini lfa ve adaleticra ettikleri müddetçe, onlara hiçbir kimse düşmanlık edemeye-cektir ... 3 (c.8, s. 105). Buhariyi Türkçe'ye tercüme eden Mehmed Sofuoğlu (1923-1987), burada, "Hilafet'te Kureyş'li olmanın şart kılınmasındaki Hikmet ve Sakıt olmasının key~

fiyyeti" başlığı allında ve çerçeve içinde, Kureyş'ten olmayanların ~a hallfe olabilecekleri-ni Izah etmiştir. bk.: Sahih-iBuharfve Tercümesi, c.15, İstanbul 1989, s. 6990-92;

(13)

38

M.Ü.!LAHlYAT FAKÜLTESl DERGtSl

v~hid'dir.44

Hazret-i Peygamber (s.a.v)'in bunu ne malesadla beyan

buyurduğu

m'alum

değildir.45 Fakat, bizzat O'nun hayatta iken yaptığı tayinler bunun mecbUri.

olmadığını

göstermektedir. Zira, tarihen sabittir ki, Hz. Peygamber (s.a.v),

Medine'ye hicretiriden ve orada ilk islam devletini

kurmasından

sonra, hacc gibi

banşcı,

devlet arazisini müdafaa gibi askeri malesadlarla Medine'den

ayrılmak

mecburiyelinde

kaldığı

zaman, her seferinde yerine bir vekil

bırakmıştır.

Hükumet

işlerini

yÜrütmek üzere

bırakılan

bu vekillerin

sayısı

27'yi

bulmuştur.

Halife denilen

bu vekillerin 15'i

Kureyş

Kabilesinden,

diğerleri

Medineli ve Kinaneliydi. Hatta biri

de ama idi.46

.

Bu hadis'in ilk defa, Hz. EbUbekir'in halife seçilmesine taka<;ldüm eden

müzakerelerde

zikredildiği belirtilmiştir; Şöyle

ki:

Hazret-i Peygamber (s.a.v.)'in

vefat'ını

müteftkib, yerine geçecek halifeyi tayin

için Medineli Müslümanlar (Ensar) kendi

aralarında

Sakifetü Beni Sa'jde'de (Beni

Sa'ide'nin Evinde)

toplandılar. İçlerinden

Sa'd

İbn

'UbAde'yi halife' seçmek üzere

iken, Muhacir Müslümanlar,

başta

Hz. EbU Bekir ve Hz. Ömer,

toplantı

yerine

gel-diler. Hz. Ebu Bekir, Muhacirlerin faziletlerini anlatarak emirlite (hilafete)

onların

daha

layık olduklannı

söyledi. Ve sözlerini

şöyle tamamladı:

"Emaret bahsinde Arap

kabileleri ancak

Kureyş'i

bilir.

Başkasının

emaretini kabUl etmez. Zira

Kureyş

kav-mi, haseb ve nesebce Aİ-ab'ın faziletlisidir.'·47 Hz. ömer de onu te'yid ettikten sonra

Celalüddln A. b. Ebi Bekr es-Süyuti, Ttlrfhu'l-Hulefa, neşir: M. Mutıyiddin Abdültıamid

(taritısiz), s. 8-9. Keza bk. A. el-Munavi, Feyzu'l-Kadir: Şerhu'l-Ctlmi'i'$-Sagtr,

m,

Mısır

1938,. 508-509. Aşağıda 54 nurnaralı dipnotada bakuıız.

44 Taftizilni, Kelam Ilmi ve !$/tim Akı1idi: ~rlıu'J-Akaid, hazırlayan: Süleyman Uludağ, ikinci

baskı, İstanbul, 1982, s. 329; Abdullaıff ei-Harpilti, Tenkihu'l-Keldnıfl AkA'idi Ehi-i ls/tim, s. 367. Haber-i vahid, bir kişi tarafından riviyet edilen veya müleyatir olmayan hadis de-. rnektir (Talat Koçyiğit, Hadis /stılahları, Ankara 1985, s'. 24-27). Hariciler ve bazı

Mu'tezile illinıleri, bu yüzden Halifenin, Kureyş Kabilesine mensub olmasının şaıt

ol-madığı görüşündedir. "İmamlar Kureyş'dendir" hadisini, ahod hadislerdendir diyerek

red-detrnektedirler. Tafsilat için bk:: Abdülkadir Udeh, Islam ve Siyasi Durumumıa,terc. Beşir

Eryarsoy, 3. baskı, Pınar yayınlan, İstanbul 1989, s. 138-139; bu(ada, Halifenin

Ku-reyş'den olmasılazım geldiği şartının leh ve aleyhindeki bütün rivayet ve deliller de bir araya getirilmiştir (s. 137-143).

45 .Muhammed Harnidullah, Introduction to Islam, Lahore 1967, s. 98 (Türkçe terc.: Kemal Kuşçu,lslama Giri§, 5, baskı, Ankara, Nur Yayınlan, 's. 156, paragraf, No: 274). 46 Aynı eser, göst. yer; ayın müel., lsitirmrı Hulcuk Ilmine Yardımlar ı: (Makaleler Kül/iyatı),

derleyen: Salih Tuğ,İstanbul 1962, s. 141-144, Hz. Peygamber (s.a.v)'in hangi tarilite niçin Medine'den ayrıldığını ve yerine hangi kablleden kinıi idareci bıraktiğını gösteren bir liste vermektedir; Melırned Said Hatiboğlu, "lslamda İlk Siyasi Kavmiyetçilik: Hililfetin

Ku-reyşüiği", Ank. Üııi.litihiJa;t Fakültesi Dergisi, XXID (1978), s. 146-49. Hz. Peygamber (s.a.v)'in Medine'de bıraktığı halifeleri ile Medine dışında vazüeli mernl!rlan hakkında

misliller vermektedir. \

47 Ahmed Cevdet (Paşa), Kısas-ı Enbiya ve Tevarlh-i Hulefa,

m,

s. 351-355. Keza bk.: A. Guillaume, The Life of Muhammed: A translation oflbn lsluiq's Sirat Rasul Allah, 3. baskı,

(14)

SADRIAzAM LÜTFl

PAŞA

ve

OSMANLI HILAFET!

39

Ensar'a hitaben:

"Rasfıl-i

Ekrem, hasta iken sizi bize vasiyet etti.

Eğer

ümerfidan

ola-cak

olaydınız bizi size vasiyet ederdi" dedi.48 Ensar'ın

diyecek bir sözü kalmayınca

içlerinden Huoab

İbn

Münzir

kalktı:

"Bizden bir emir, sizden de bir emir olsun"

dedi.49 Ensar'danbir

diğer sahttbe: "Ey Muhttclrler! Hz. Peygamber, ne zaman bir

amil (vali, idareci) tayin ettiyse,

aramızdan

birini ona

arkadaş yapmıştı.

Onun için

biz Hilafet'in

(iktidarın) iki kişi tarafından paylaşılması fikrindeyiz", diyerek bunu

biraz daha ileri

götürmüş ve açıklamış oldu.50

Bunun üzerine Hz. Ömer:

"İki

emir cem' olmaz ve Peygamber hangi ,kahlleden

ise halife de o kahlleden

olmadıkça,

vallahl Arab kavmi kabul ve itaat etmez" diye

müdahale etti.

sı Mijteakiben, Hz. Ebu Bekir'e bey'at edip bu münakaşalani son

ver-di.

İşte,

rivayete göre, müzakerelerin devam

ettiği

bir

sırada

Ensar'dan bir zat veya

Hz. Ebu Bekir:

"İmamlar Kureyşdendir"

hadisini

nakletmiştir.

52 Fakat bu rivayet,

aşağıda görüleceği

gibi,

zayıftır.

· Kelftm

ulemasının

kanaatlerinin aksine, Hz. Ebu Bekir' in, Bey'at günü bu hadis

ile ihtidk etti!ti sabit de!tildir.53 Keza, son

araştırmalar, Sakife toplantısında, Hz.

Mısır 1936, s. 306-31 l (Türlcçe terc.: Hasan Ege, Islam Tarihi: Siret-i lbn Ilişam

Terceme-si, IV, Istanbull985, Kahrantan Yayınlan, s. 412Al8.

48 A. Cevdet, Kısas-ı Enbiya,

m,

s. 355. .

49 lbn'Hişam, es-Siyretü'ibt-Nebeviyye, IV, s. 3'10 (tercemesi: H. Ege, IV, s. 416); İbn Kuıeybe

ed-Dt"neven, el-lm/imetü ve's-Siyase, I, s. 15; el-Imam Ebi1-Hasan el-Eş'an (ö. 324/936),

Kitôbu Makdlati'l-fslômiyyfn, ne1r: H. Ritter, 3. baskı, Wiesbaden, 1400/1980, s. 2; A.

Cev-det, Kısas-ı Enbiyô.,

m,

s. 3'55. .

50 M. Hamidullah, lntroductwn to /~lam, s. 98, n. 1 (tercemesi: K. Kuşçu, lslôma Giriş, s. 156-57, n.l.).

51 A. Cevdet, Kısas-t Enbiyô.,

m,

s. 355. Keza bk.: İbn Kuteybe, el-lmômetü ve's-Siyase, I, s.

15.

52 el-Vikıdl (130-207fi48-822)'ye göre Ensôr'dan biri, İbn İshak (85-151fi04-768'a göre de Hz. EbU Bekir rivayet etmiştir.(Muhanımed Hamidullah, "Constitutional Problem s in Farly lslam",lst. Üni.,/slôm Telkikieri Enstitüsü Dergisi, V: 1-4 (1973), s. 26). Fakat, İbn İshak'da böyle bir rivayet yoktur (bk.: A. Guillaume, The Life of Muhammed: A translation

oflbn /shaq's Sirat Rasui Allah, s. 686; İbn Hişam, es-Sfre., IV, s. 308-311; tercemesi, IV,

s. 416Al8). Ancak daha muahhar devirde yaşıımıŞ olan Taberi (224-310/839-922)'de

vardır (bk.: Tarih-i Taberi-yi Kebir Tercemesi,

m,

!stanbul 1328, s. 3). Diğer bir rivayette ise, Ensir'dan olan Sa'd İbn Nu'man ibn Ka 'b ibn Hazrec'in oğlu Beşir şöyle demiştir: "Ey nas! Muhıimined, Kureyş'dendir. Kendi kavmi O'nun hilafetine chakk ve evladır" (A.

Cev-det, Kısas-ı Enbiyô ve Tevarlh-i Hulefô, III, s. 356).

53 Kureyşlili~i Hilôfet'in şartlanndan biri olarak ileri sürenler, delil olmak üzere bu hadfs'i göstermişlerdir. Osmanlı Hilifeti'ni müdifaa eden, Meşihat-i lslamiyye Vekili ve Hanefi iilimi ez-Z&Iıid el-Kevsen (1879-1952) buna revaben şöyle demiştir: "Kelam alimleri

arasında her ne kadar bu hikaye iştihar bulmuş sa da; EbU Bekir'ln; Bey'ı günü bu hadis ile ihticac ettiği sabit değildir (Abdulkahir Bağdadi, el-Fark beyne'f.Firak, Mısır 1367/1948, s. 15, n.4'den naklen: M.S. Hatiboğlu, "İslamda İlk Siyasi Kavmiyetçilik: Hiliifetin

(15)

40

M.ü .. tLAHlYAT FAKÜLTESl DERG1St

Peygamber (s.a.v)'e halife olacak biri

araştırılırken,

Ensar ve

Muhfıcirin'dcn

hiçbir

sahablnin, halife seçimi ve hilafetle ilgili hiçbir hadis rivayet

etmediğini

ortaya

koy-muştut.54

Bu tedktklere güre, Hz. Peygamber (s.a.v)'in

vefatından

sonra O'na kimin

halife olup devlet

başkanlığın~ getirileceğine

dair Kur'an ve Hadis'den dem

arandığı

ve buna

şiddetle

ihtiyaÇ

duyulduğu

bir

sırada,

Islam'In bu iki

kaynağı~da açık

bir

Hilafet sadece Kureyş'e tahsis edilmemiş oluyor; hem de onun Sakife gününde hangi

sebeb-de~ dolayı zikredilmiş olabileceği ortaya çıkmış bulunuyor. Tam metin şöyledir:

"Devlet reisieri (İmamlar) adaletle hükmettikleri takdirde Kureyş'tendir; onla~ anlaşma

yaptıklannda gereğini yerine getirirler, yardımlan istendiği zaman csirgemezler:" (Süyuti,

Tô.rihu'I-Hulefô., s. 8-9. Bu tercüme için bk.: Bekir Topaloğlu, Maturldiyye Akaidi, Ankara

1980, s. 126, n. 56).

Bu hadisi, Beyhaki es-Sünenu'l-Kübra'sında (8/144); Ebu Davud et-Teyiilisl de

ei-Müsnedinde (s. 248), Enes b. Millik'den rivayet etmişlerdir. ez-/'iihid

el-Kevseri,lhkô.ku'/-Hakk isimli eserinde şöyle demektedir: "lmdi, hadis sahlh olsaydı, Hz: Ebu Bekir (r.a.), (ha1üe tayininin münakaşa edildiği) Sakife gününde mutlaka onunla davasını isbat ederdi. Çünkü o gün, münakaşa konusu edilen meselede bu hadis apaçık bir delil teşkil ederdi. Hadis tenkidi ile meşgul olan birçok alim, Ashab'dan hiçbir kimsenin, münakaşa konusu ettikleri l-Iilafet mevzuunda bu hadisi deiU olarak ileri sürmeyişin i, bu hadis'in sahfh

olmaya-cagınm alametlerinden biri kabul ederle~~ Salahaddm el-Alai (v.761/1359) de,

Telklhu'l-FuhU.m bi Tenkfhi Sıyagı'l-'Ulum adlı eserinde, bazı kelô.m alimlerinin iddiasına rağmen, Hz.

Ebu Bekir'in bu hadfs ile lhticac ettiğinin sabit olmadığını iikretmiştir." (B. Topaloğlu;

a.g.e., s. 126,n. 56). f

Kevseri, mezkur eserinde, izahatma Şunlan da ilave ediyor:

"İbn Hacer (773-852/1371-1448)'in hadisi, ~.ı-l&--t ... !ı')'llafzıyla Ahmed b. Hanbel'in

Müsned'ine atfen Ebu Bekir ve Ebu.Hureyre (r.a.)'ya nisbet edişine gelince, "bu apaçık bir ·

hatadır. Çünkü hadis, bu liifızlarla Ebu Bekir ve Ebullureyre'den rivayet edilen hadisler

arasında yer almadığı gibi, Sahfhayn'de de (müsned olarak) mevcud değildir" (B.

Topa-loğlu, göst. yer).

54 M.S. Hatiboğlu, "İslamda ... Hillifetin Kureyşiliği", s. 160; Etheın Ruhi Fığlalı", "Sakife"

olayı veya Hz. Ebu Bekir'in Halife Seçimi" ,Islam Medeniyet i, V: 3 (Mart 1 982), s. 24. Hz.

Ebubekir (RA) bu toplantıdaki konuşmasında, Halifenin Kureyş'den olması lazım geldiği

hususunda herhangi bir hadis metnini delil göstermemiş, sadece Muhacirlerin Ensar'dan daha üstün olduklanna ve Kureyş'in insanlar arasındaki ltibarlmn Islam'dan evvel de sonra da buyük olduğuna işaret ederek, "Arablar ancak Kureyş'e boyun eger/er" ~emiştir. Lakin, yukanda 43 numaralı dipnotda işaret edilen Hz. Muaviye (RA)'ııin rivayet euiği hadis

başka bir manaifade ~tmektedir. O da, Halife'nin Kureyş'den olacağı hususudur. Fakat bu hadis ve ayeder, Halifeliğin mutlaka Kureyş'e aid olduğunu ve Kureyş'den olmayaniann Haltfeliğinin, peygamber halifeliği olamayacağını kat'i' olarak ifade etnwz. "Başınıza,

bur-nu kesik siyah bir köle dahi getirilse, Sizi Allah'ın Kitô.b'ının hükümlerine göre idô.re et-tikçe onu dinleyin ve ona itaat edin" Hadis-i şerifi ve aynı mealdeki diğerleri, Kureyş'edn

olmayaniann da mutlaka halife olabileceklerini gösterir. Tafsilat için bk.: Muhammed Ebu Zehra, Islam'da Siyô.sf ve ltikadt Mezhepler Tarihi, terc. Hasan Karakaya, Kerim Aytekin,

Ilisar Yayınevi, İstanbul 1983, s. 96-98, Kureyş Kabllesine mensub olmayanların da İslam ümmetini Halifesi olabilecekleri İslami kaynaklara· istinad ederek tedkik edilmiştir.

Yuk-ar'ıdakilere.ilaveten bunlar arasında olanlar: Abdülkadir 'Ude, Islam ve Siyasi Durumumuz,

s. 137-143; M. BeşirEryaysoy,/slô.mDevlet Yapısı, 2. baskı,lşareL Yayınları, Istanbul 1988, b, 177-183; M.Sofuoğlu. Sahih-i Buhô.rfve Tercemesi, c. 15, s. 6990-92; Mehmed

Ziya, /lılô.fet-i lslô.miyye ve Al-i 'dsmô.n, terc. Süleyman Tevfik, 'Adi Matbaası, 1338/1922, s. 11-15. Keza b)<:.: İbn Ha}dun, Mukaddime, I, (terc. S. Uludağ), s. 554-555.

(16)

SADRIAzAM LÜTFl

PAŞA ve

OSMANLI HILAFET!

41

hükmün

bulunamaması,

Ensar ve Muhacirin'in, halife tayini

m~vzuılnda

Rasill-i-

Ek-rem (s.a.v.)'den hiçbir hadis

duymadıklarına

delalet eder.

Şu

halde,

"İmamlar

Ku-reyş'den

olur" hükmü, bir hadis

değil,

belki kabile asabiyeti ve kavmiyetcilik

gayre-tiyle

söylenmiş bir sözdür.55

Nitekim l-Iz.

Ebfı

Bekir'in halife seçilmesini ve ona

takaddüın

eden müzfikereleri,

lbn lshftlç (85-151/704-768), Abdurrezzftk lbn

Hernınarn

(126-211/743-826), Ahmed

ibn Hanbel (164-241/780-855), Buhari (194-256/81 0-870) .ve Taberi (224-31

0/839-922)

gibi ilk müel1iflerin eserlerine istinaden kaydettikten sonra

bunları

madde

m~dde

ifade eden Prof. Dr. M.

Hatiboğlu, şu

tesbitte bulunur: 1) Hz. Peygamber'in

siyasi haletini seçme

işine

ilk

teşebbüs,

Medine'li Ensar'dan

gelmiştir.

2) Pekçok

İslam

aliininin kanaatinin aksine, taraflardan hiçbirisi, Halifenin

Kureyşli

ol-masını

emredici hiçbir hadis veya Peygamber talimata üne

sürmüş de~ildir.

Tekrarlayahm:

Bazı

alimierin zannetikleri gibi, seçim yerinde, imamlarm,

halifelerira

Kureyş'den olaca~ma

dair herhangi bir Peygamberi hüküm asla

ha-his konusu

edilmiş de~ildir~

3) Ensar,

iktidarı paylaşma

teklif'inde

bulunmuştur.

Bu teklif,

varh~ı

ileri sürülen hadis'in, asimda mevcud

olmadı~ım

güsterir. 4)

Muh~cirler,

ilk

teşe,bbüsde

bulun·an Ensar'm bu

davranışana kızıp,

mes'eleyi

halletmeden

çıkıp

gitselerdi, Hz. Ömer'in kanaatine göre, Ensar

Kureyş'den

ol-mayan birini pekala Halife seçebilecekti.

O

halde,

mezkfır

hadis'in ash

olsaydı,

Ensar'm böyle bir seçime gitmesi

imkansız

olurçlu. Zira, Ensar, Hz. Peygamber

(s.a.v)'in em rini duyacak da buna kulak asmayacak, ona

değer

vermeyecek, onu

yok farz edip

bildi~ini

yapacak ve

Kureyş'den

olmayan birini haiife seçecek!

Bu,

obıcak iş de~ildir.56

·lik iki hallfeye bey'at

etmemiş

olan Sa'd ibn 'Ubade gibi, halife namzedi Hazrecli

bir

sahab~nin mevcfıdiyeti

de, böyle bir hadis

olmadığına

bir delll

teşkil

eder. Sa'd,

Cahiliyye devrinde okuyup

yazması

olan nadir kimselerden biridir. Akabe Bey'ati'ne

iştirak

eden 70 Ensari

arasındadır.

Bedr haric bütün seferlerde Hz. Peygamber

(s.a.v)'lc beraber

bulunmuştur.

Onun,

'İmamlar Kureyşdendir"

hadisini duyup da, bu

peygamber emrine

sırt çevirmesi mümkün değildir.57

Netlee olarak,

Kureyşlilik,

Hilafetin, Hadls'e dayanan,

Iüzım-ı gayr-ı müffırık

(olmazsa olmaz)

şartı değildir.58

55 E.R. Fığlalı, "Sakife" Olayı.,", s. 24-25. Hadis sahih olsa bile bu, Kurcyş'irı dışındakiler

halife olamaz manasma gelmez (Suyiltl, Tarihu'I-Hulefa, s.

9:

n.l ). 56 "İslamda lik SiyasiKavmiyetçilik: Ililafetin Kureyşlliği", s. 158-61.

57

M.S. Hatiboğlu, "İslamda ... H ilMetin Kureyşlliği", s. 161, n.177; kc:tii bk.: İbn Sa'd,

et-Tabakiitü'l-Kübra,

m,

Beynıt (tarihsiz), s. 613-17. 58 M.S. Hatiboğlu, "lslamda ... Hilafetin Kureyşlliği", s. 161.

(17)

42

M.Ü. ILAH!YAT FAKÜLTESI DERGISI

Sahabelerin ekseriyetinin, Hilafet'i

Kureyş'e

tahsis etmeleri, Peygamber

sülaıesine bagiıiıgı

ugur

saydıklanndan

degil,

Kureyş'in,

kabileler

arasında

o

zaman-ki kuvvet ve kudretinden

dolayı olmuştur.59 Böylece bir an'ane teessüs etmiştir.

Fa-kat

~anhl

tatbikatta,

Kureyş'in zayıf

oldugu devirlerde bu an'aneye

uyulmadığı

görülmektedir. Nitekim, BuharaldUim

Sadru'ş-Şeri'a

(ö.747/1346), zarfiret varsa

şart

çrtadan kalkar.

Zamanımızda Kureyşilik şartı da düşmüştür, der.60

Kureyş'in dışından

olarak Hilafeti ilk ihraz edenler

Osmanlı padişahları

"'olmuştur.

Hanefi

fokahası

ve

İslam uleması,

kendilerinde

"hakk-ı

seyr•,

"hakk-ı

in-tihab", "vasiyyet", "Harameyn'in himayesi",

"Emanat-ı

Mübfireke'nin

hıfzı"

gibi

vasıflann bulunması dolayısıyle Osmanlı Padişahlannı

bu makama en

layık

bul-.

muştur.61

Meşhur Osmanlı müverrih ve sadn~azamı Lütfi Paşa,62 yukarıda işaret edileiı

59 A. Cevdet, Kısas-ı Enbiya ve Tevarfh-i Hulefa, cüz: ill-IV, Dersaadet 1331, s. 413; aynca bk.: İbn Haldun, Mukaddime, terc. Sül~yman Uludag, c], İstanbul 1982, s. 553-558,

Ku-ıeyşüik şartının sebebleri üzerine duruyor ve sonradan bunun kalktığın ı yazıyor.

60 (Seyyid Bey), Hilôfet ve Hakimiyet-i Milliyye, (Ankara 133'9), s. 22; M.S. Hatiboğlu, "İslamda ... Hillifetin Kureyşlligi" .• s. l83.

61 Corci Zeydiin, Medeniyet-i lslamiyye Tarihi, I, Dersaadet 1328, s. 103-105.

62 Lütfi Paşa (1488-1563), Yavuz Sultan Selim'in damadı, Kanımi Sultan Süleyman'ın da

eniştesidir. Yanya'ya bağlı Avlonya kazasında doldu. Çocukluğunun II. Bayezid'in

sa-rayına alındı; burada tahsil ve terbiye gördü. Y ~vuz'un muhtelif hizmetlerinde ve yakın çevresinde bulundu. 1522'de Aydm, birmÜddet sonra daYanya sancakbeyi oldu. 8 Safer 936/12 Ekim 1529'da Viyana Mutıasarası'na iştirak etti. 1533'de Karamarı beylerbeyiliğine

ta'yin edildi; aynı vazifede iken kendisine Irikeyri Seferi'nin sevk ve idaresi verildi (26 Rabiulevvel941/5 Ekim 1534). Birmüddet Anadolu beylerbeyiliğinde bulunduktan sonra 1536'da Rumeli beylerbeyi oldu. 1537'de, donanma serdan olarak, Barbaros Hayreddin

Paşa ile beraber Akdeniz harekauna memur edildi; bu harekiit sırasında Korfu'yu muhasara etti (25 Ağustos 1537). Üçüncü''vezirlikden sonra, Mayıs 1538'de de ikinci vezir oldu.

İştirik ettiği Buğdan Seferi'nde Mimar Sinan'a Purut nehri üzerinde bir köprü yaptırarak

kısa zamanda ordunun nehri geçmesini sağladı. Bu suretle hem padişahm takdirini

ka-zandı, hem. de Mimar Sinan 'ın kabiliyetlerini yakinen tanıma fırsatını buldu. Bu ise

Si-nan'ın, kendi tarafından Hassa Mimarlığı'na getirilmesine vesüe oldu. Lütfi Paşa, Temmuz 1539'da Sadna'zamlığa getirildi. İki sene sonra, Mayıs 154l'de emekliye aynldı. Edime're

bağlı bir kaza olan ve dörtyüz sene sonra 1 919'da Fransızlar'a, Nisan 1920'de San Remo Konferansı kariman ile de Yunanistan'a bırakılacak olan Dimetoka'daki çiftliğine çekildi. Bir SQre sonra Hicaz'a gitti ve hacı oldu. Hayatının bundan sonra, vefatma kadar geçen yir-mi senesini, telif ve tetebbu'atla geçirdi. Hadis, Aka'id, Fıkıh ve Tarih ile uğraştı. Arapça, Fança ve Türkçe eserler verdi. Bunlann ba'zılannın ismi!ıi ve hayall hakkındaki kısa bil-giyi, kendi zamanına kadar bir Osmanlı tarihi olan Tevarfh-i Al-i Osman (neşir: 'Ali, Mat-baa-i 'Amire, lstanbul1341!1925) isimli eserinin baş tarafına deve etti. Ebussu'ud Eferidi gibi devrin en kudretli alimleri yanında iddi'ilı İslami eserler verebilmesi ve Fetva Makamı gibi bir müessese dururken, şer'i ve dini bir mes'eleyi halkın gelip ona danışmalan ve böylece Hılafet hakkında onun izahlanna itibar edeceklerini izhar etmiş olinalan, Lutfi

Paşa'nın şer'i ilimlerdeki diriyetinin en sağlam delilieridir. Maamifih onu ilim dünyasına

tanıtım meı.kôr tarihi ile Aiafna~M isimli risalesi olmuştur ki, sadna'zam'ın ahlikı ve

(18)

SADRIAzAM LÜTFl

PAŞA ve

OSMANLI HILAFET!

43

Hablsu'I-Üqıme başlıklı risruesinde,63 Osmanlı Bilafeti'nin müdMaasını yapmakta;

halife seçilebilmek için,

Kureyş

Kabilesinden olma

şartının bulunmadığını,

binaenaleyh

başta

Kanuni Sultan Süleyman olmak üzere

Osmanlı padişahlarının

da

birer

İslam

hafifesi

olduklannİ fıkıh

ve fetva kitaplan ile

lfıgatlara

ve tarihi eseriere

dayanarak isbat etmektedir.

Lütfi

Paşa,

bunu,

bazı eşıifın

kendisine gelerek Abbasi halifelerinden sonra

ümmet'in halinin .ne

olduğu; padişahlara

da halife· ve imam demenin caiz olup

ol-madığı;

caiz

olduğu

takdirde,

"İmamlar Kureyşden

olur" mealindeki hadis'in

Os-m~nh padişahları

bahis mevzuu olunca

nasıl

izah

edilebileceği hakkında

varid olan

sualleri üzerine kalme·

almıştır.

Onun için, iki

ayrı

risaie halinde, hem ArapÇa hem

de Farsça olafak

yazmıştır.

Bunun müstakil, bir de Türkçe

nüshasının

bulunup

bu-tiva eder. Kısaca, Lutfi Paşa, eserlerine ve icra'atına bakılırsa, müdekicik bir İslam alimi ve dirayetli bir idareci ve devlet adamıdır. Onun, her mes'eleyi dini zaviyeden mütala 'a etme-sini, Profesör Tayyib Gökbilgin (19(17-1981 ),

1

s lam Ensildopedisi'nde yazdığı "Lutfi Paşa"

maddesinde bir nakise olarak gönnektedir [c. VII, s. 100. Aynı tcnkld, Cevdet Paşa (1822-1895) ile Prof. Dr. Osman Turan (1914-1978)'a da tevcih edilmiştir.1lkini, Ord. Prof. Mükrinitn Halil Yirianç (1898-1961) "Tanzimat'tan Meşrutiyet'e kadar Bizde Tarihçilik" isimli makalesinde (eser: Tanzimat, I, İstanbul 1940, s. 573 vd.), ikincisini de, Prof. Dr. İbrihim Kafesoğlu (1914-1984), O. Turan'ın Selçuklular Tarihi ve lslam-TürkMedeniyeıi isimli eseri vesüesüe

dile

getirmiştir (İst. Üni. Ede. Fak. Tarih Dergisi, XV: 20, Mart 1965, s. 186-187)]. Bizce, Lütfi Paşa ve diğer tarihçiler_imizin tenkid edilen bu taraflan bir

nok-sanlık değil birfazilettir. Tenktd eden ve edilen yukandaki tarihçilerimizin hepsi, bugün

Hak'kın rahmetine kavuşmuşlardır. Kendilerini rahmetle yad ederiz. Her birinin, kendi sahalannda bıraktıklan değerli eserler sayesinde devamlı olarak böyle yad edileceklerin-. den de eminizedileceklerin-.

Ancak

bir hususa işaret etmeden geçemiyeceğiz: Ba'zı modem

tirihçelirimizi.n Avrupa'ya gittikden s~ra Osmanlı Cihan Devleti'nin azarnet ve ehemmiy-etini idrü ettikleri bilinir. Takdir edişdeki bu gecekmenin sebebinin, Osmanlı Devlet ve medeniyetine karşı memleketimizde takınılan resmi tavır-mesela: 1057 sayılı ve 28 Mayıs

1927 tarihli "Türkiye Cumhuriyeti dihilinde bulunan bilumum mebani-i resmiyye ve milli-yye üzerindeki tuğra ve medhiyelerin kaldınlması hakkında kanun", resmi beyanlar, ders

kitablannın vennek istedikleri mesajlar gibi-ile tarihçilik anlayışındaki farklılık ve bocala-ma· olduğu muhakkaktır. Buna, 1 930'dan 1 9SO'Ii yıllara kadar devilın eden dini tahsüin

ya-saklandıAı bir devir de inzimam edince şimdiki neticenin nerelerden kaynaklandığı her balde-daha iyi anlaşılır.

Lütfi Paşa'dan bahseden kayııaklarda, eserlerinin listesi veya onlara dair bilgi hiçbir yerde

tam olarak verilmemekle beraber, hayatı ve fa'aliyetleri hakkında kafi derecede ma'lumat ve me4haz bulurunaktadır. Bu kaynaklar arasmda şu eserler vardır: Tevô.rih-i Al-i Osman, yukanda zikredilen eseri, (s. 1-5); Osman-zade Ta'ib Osman, Hadlkaıü'l-Vuıera, İstanbul 1271 (Ofset baskı, Freiburg 1969), s. 27; Şemseddin Sami, Kamt1su'l:A 'lam, c. V, !stanbul 1314/18%, s. 3993-94, "M. Süreyya, Sicill-i Osmanf, IV, s. 91, vefatını 13. Şa'ban 971 (27 Mart 1564) olarak veriyor ve Şam valisi olduAunu da söylüyor, ki başkası ile

kanş~nlmıştır; Tayyib Gökbilgin, "Lütfi Pa§a", mad./A, VII~ s. 96-101; Bursalı Mehmed Tahir, Osmmılı Mü,ellifteri, ill,lstımbul 1342, s. 132-134; Köprülü-zade Mehmed Fuad, "Lütfi Paşa", Türkiyat Mecmuası, I (1925), s. 1 19-1$0; Franz Babinger, Osmanlı Tarih

Ya-zarları ve Eserleri, çev., Coşkun Üçok, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınlıği, Ankara 1982, s. 89-91.

Referanslar

Benzer Belgeler

Reel sektörü temsilen kişi başına gelir, istihdam ve inşaat değişkenlerinin kullanıldığı Model I’e ilişkin elde edilen etki tepki analizi bulgularına

Kempfer, muayyer ile zarrabı iş arkadaşı olarak tarif ederken Tezkiretu’l Müluk’a göre muayyer bazı zamanlarda hem zarrabın yaptığı işi hem de kendi

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün 1961 yılı varidatını gösteren (B) işaretli cetvel yekûnu geçen yıla nispetle 13 445 760 lira fazlasiyle 566 375 000 lira olarak

– Singapur’da e-devlet konusunda temel strateji Infocomm Development Agency-Bilgi İletişim Geliştirme Kurumu tarafından belirlenmiştir (Şahin, 2016, s.158). – “Singapur

iktisadî ve teknik bakımdan diz- ginsiz terakkinin, arsa spekülâsyonlarının, imar ve inşaattaki anarşinin sebep olduğu aşikâr o'.un, bugünün şehir planlayıcısı

◦ Ululsüstü Yargı Organları: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Birliği Adalet Divanı Örnekleri.. «Üniter Devlet»

Akif Paşa’nın aksine o dönemde Mülkiye Nazırı olan Pertev Paşa, önemli işlerinde Sadık Rıfat Paşa’ya çok güvendiği için onu tercih etmiştir.. Ancak Akif

% 60 mı, üçüncü mevkili bir D treni vagonunun ise ancak % 38 ini doldurabilir. Ekspresle yapılan uzun yolculukların git- tikçe daha ziyade tayyareye ve eğlence seyahatlerinin