• Sonuç bulunamadı

The charm behind the genius İdil Biret

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "The charm behind the genius İdil Biret"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İdil Biret adı. Yalnız ü lk e m iz d e d e ğ il, ülke dışında da mit- le ş m iş b ir a d . Ü st üste verdiği konser­ le rle ..Ö z e llik le son yıllarda seslendirdiği p la k v e C D 'le rle ( B e e t h o v e n / L isz t senfonilerinin tüm ü, Chopin' ın tüm piya­ no eserleri. Brahm s ve R achm anınofPun solo piyano eserleri vb.) uluslararası ba­ sında aldığı birbirin­ den olum lu eleştiri­ lerle sanat dünyası­ nın doruklarında ge­ ziniyor. Kanımca, bir sanatçıyı v ar e d e n , ne yalnızca y e te n e ­ ği, ne çalışma gücü,

Medicine,

philosophy a nd

metaphysics

are her special

interests.

As a ch ild she

wanted to he

a doctor,

hut when the time

came to choose

between years

o f study a n d a

ready-made

career as a

pianist, the latter

prevailed...

By Z E Y N E P O R A L

td il Biret is a name which has become le g e n d a ry ... a n d not only in her ho­ me country. Herfre­ quent concerts, and m a n y recordings, both LPs a n d CDs (all Beethoven’s and L iszt’s symphonies, all Chopin’s compo­ sitio n s f o r p ia n o , Brahms’ a n d Rach­ m a n in o ffs solo p i ­ ano works, am ong others) h a ve bro ­ ught favourable re­ view s fr o m m u sic critics in the inter­ national press. She is at the pinnacle o f the classic m u sic world.

T H E C H A R M B E H IN D

t h e

G E N IU S

İDİL BİRET

D E H A N IN G ERİSİN D EK İ UYUM LU K lŞlLlK

n e d e b a ş a r ıla r ı... O n u v a r e d e n e n önem li öge kişiliği... İdil Biret'le yaptığım say ısız rö p o rta jd a , a d ın ın g e risin d e k i, mitin gerisindeki ki­ ş iliğ in i ta n ıd ık ç a , şaşm aktan hiç geri kalmadım.

Yalnız sonsuz alçak g ö n ü llü lü ğ ü n e d e ­ ğ il, k e n d is iy le ve yeryüzüyle olan ba­ rışıklığına şaştım en çok.. Ama gelin, en iyisi en baştan b aş­ la y a lım : P iy a n o y a başladığında, kendi deyişiyle "evde a n ­

nesini taklit etm eye başladığında" üç yaşındaydı...

"Harika Çocuk" yasasıyla P aris'e

Neither talent, no r hard work, nor cre­ a tiv ity ca n a lo n e make an artist. Per­ sonality is vital, and in my view the most

im p o r ta n t f a c ­

to r...D u r in g the

m a n y interview s I

h a ve c o n d u c te d

w ith Id il B iret the personality which li­

es behind the myth has never ceased to am aze me. Not just her in fin ite h u m i­ lity, but the way she is at peace with her­ self a n d the world.

When she began to p la y the piano, or as she herself puts it, when she began to imitate

ber mother, Idil Biret was three

ye-Tıp, felsefe,

metafizik özel

meraklan.

Küçükken doktor

olmak isterdi.

Mantığını

kullandı: iyi bir

piyanist olduğunu

biliyordu.

Doktor olmaktan

vazgeçti. Dünyaca

ünlü bir

piyanist oldu

Idil Biret.

41 S K Y L IF E O C A K J A N U A R Y 1 9 9 3

(2)

eğitim e gittiğinde ise y e­ d i... Bu "H arika Ç ocuk" deyimi Idil Biret'i h ep çok güldürm üştür. Çünkü ona göre tüm çocuklar harika­ dır. "H er ç o c u k h a rik a , hepsinin birşeylere yetene­ ği var. Ama biz farkedemi- yoruz, ortaya çıkaram ıyo­ ru z o b a şk a . H e r ç o c u k h a rik a am a h e p s i şa n slı değil. Benim şansım oldu. Hepsi bu." Şans mı? "Elbet şans! Çocukluğum da piya­ n o gö rm esey d im , an n em piyano çalm asaydı, a n n e ­ mi taklit etm eye çalışm a- saydım , evde oda m üziği y a p ılm a sa , k la sik m ü zik dinlenm eseydi, böyle olur m uydu? " Y e d isin d e , Pa- ris'd e "Beni, b e n yapan" dediği iki insanı, iki hocayı tanıyacaktı: Nadia Boulan- g e r v e W ilhelm Kem pff. "Nadia B oulanger beni kış­ kırtırdı: Sen b u n u y a p a ­ m a z sın , k ü ç ü k s ü n d iy e. Ben de, inatçıyım, içimden 'y ap arım işte, y ap acağ ım iş te ' d e r y a p a rd ım ... K em pff ise ikinci babam sayılır. Çok v eren bir in­ sa n d ı. "P a ris'd e C h am p s E ly see T iy a tro s u 'n d a 11 yaşındaki bir kız çocukla "Koca piy an ist" W ilhelm K em pff'in, M ozart'ın ikili piyano konçerto su n u çal­ mak için bir araya geldik­ leri konser 1953'deydi. Y oo, o k o n s e rd e d e hiç h e y e c a n la n m a d ı. H e n ü z on bir yaşındaydı ama Wil­ h e lm K e m p ff'le k o n s e r verm ek ona "çok doğal bir şeymiş gibi geliyordu." "O konserden aklım da yal­ nız saçma sapan ayrıntılar kaldı: Ihlamur rengi bir el­ bise giyiyordum ve çok se­ vinçliydim. Elbisem çocuk ren g i değil, b ü y ü k rengi diye... Bir de tam konser­ d e n ö n c e k u liste bir ç o ­ cukla oyuna daldım.

• 1941 yılında Ankara'da doğdu. • 3 yaşında piyano­ ya başladı.# Kendi adına çıkanlan özel bir kanunla 7 yaşında devlet hesabına Paris Konservatuarına gön­ derildi. • 15 yaşında Paris Konservatuarından 3 dal­ da birincilik diploması alarak mezun oldu. (1957). • Alfred Cortot, Wilhelm Kempff ve Kompozitör Na­ dia Boulanger ile piyano çalıştı. • 16 yaşında Monte- ux, Scherchen, Leinsdorf, Boult, Kempe, Sargent, Rozhdestvensky, Keilberth Frühbeck, de Burgos, Pritchara, Groves, Mackerras, Iwaki gibi büyük or­ kestra şefleriyle konserler verdi. • Amerika'da ilk da- fa 21 yaşında iken sahneye çıktı ve Boston Senfoni Orkestrası ile Şef Erich Leinsdorf yönetiminde Rach- maninoffun 3. Piyano Konçertosu'nu çaldı. • Aynı yıllarda şef Pierre Monteux yönetiminde Londra Sen­ foni Orkestrası ile çaldı. • Sovyetlerde ilk konserini dünyaca ünlü Rus Piyanisti Emil Gilels'in daveti üze­ rine verdi. • Şefik Büyükyüksel ile 15 yıldır evli.

Biret'in plakları arasında şunlar da var: • Boulez:

Piyano Sonatı no, 2 fin, 9004 / Webern Piyano için çeşitlemeler, op. 27. • Scriabin: Prelüdler (5) op. 74 fin, 9029 / Rachmaninoff: Prelüd, Do Diyez Minor / Miaskovsky: Piyano Sonatı no. 2 ve no. 3. • Mima- roğlu: Session fin. 9021 / Boucourechliev: Archipel IV / Brouwer: Sonata "Plan e Forte" / Castiglioni: Cangiarti. • Alban Berg: Piyano Sonatı, op. 1 fin. 9008. • Hector Berlioz: Symphonie Fantastique fin. 9023. • Chopin: tüm piyano eserleri • Prokofıeff: Piyano Sonatı no. 2. / Scriabin: Piyano Sonatı no. 10. • Ravel: Gaspard de La Nuit fin. 9013; Serenade Gro­ tesque / Stravinsky: Piyano Parçaları.

ars old. When as a child prodigy she was awarded a state scholarship to train in Paris she was ju s t seven. Idil Biret still laughs at the tags “child p r o d ig y ” a n d “child wonder” because she believes that all children are wonders. “Every child is a wonder, because they all ha ve a ta le n t f o r so m et­ hing. We are to blame fo r failing to notice and foster that talent. Every child is a prodigy, hut they are not all as lucky as I was. That is all. ” Is it just luck? “O f course it is! If I had not heard a piano as a child, if my mother had not played the piano, a n d I h a d not tried to imitate her, i f my f a m i l y h a d n o t p la y e d cham ber music a n d liste­ ned to classical music, wo­ uld my life have been the same?”

At the age o f seven in Paris she became the pupil o f two teachers to whom she is in­ debted: Nadia Boulanger a nd Wilhelm Kempf.

“Nadia Boulanger used to tease me, sa yin g , ‘You w o n ’t be able to do this, y o u ’re too y o u n g . ’ I was stubborn a n d I would rise to the bait a n d do it. Kempf was a second father to me, a very g ivin g person. "In 1953 the great pianist Wil­ helm K e m p f p la y e d M o­ z a r t ’s p ia n o concerto in duet with a child o f 11 at the Champs Elysee "Theatre. Idil Biret experienced no sta g e f r ig h t a t all. She might be only 11, hut “it se­ em ed perfectly n atural to p e rfo rm w ith W ilhelm

Kempf. ”

“All I recall about that con­ cert are silly details: I was wearing a pale linden gre­ en dress, a n d I was burs­ ting with joy... because my 42

(3)

Beni aramışlar, aramışlar bir türlü b u ­ lamamışlar, herkesin nasıl paniğe ka­ pıldığını hatırlıyorum."

Ç ocukluğunda, şanslı bir harika ço­ cuk olm ak ona hiç sorun yaratmadı. Hiç yalnızlık çekm edi. H ep arkadaş buldu, kendine hep fantastik dünyalar kurdu. Yazdığı şiirlerle, öykülerle bes­ lediği bu fantastik dünyalara arkadaş­ larını da kattı.

O n altı yaşındaydı ülke ülke dolaşıp konserler verm eye başladığında. Uç­ aklar otel odaları ve "büyük adamlar" arasında gençliğini hiç aram adı mı? insan ilişkilerinde zorlanmadı mı? Yoo, hayır. O gün bugün çok sevdi b u n la rı. H e r o te l o d a s ı b ir b a ş k a dünya, h er yocuiuk bir başka serü ­ ven, her konser yeni bir riskti. Ve ba­ yılıyordu serüvenlere, yeni dünyalar keşfetmeye ve sürekli risk almaya. Ç ok g e n ç y a ş la rd a k e n d is in e ilke edindi: "Yaptığım işi çok iyi yapmak" ilkesini benimsedi, "işte o zaman deli­ ler gibi repertuar hazırlamaya başla­ dım. H aftada iki konçerto! Ancak o yaşlarda yapılabilecek bir çılgınlık!" O gün bugün "çılgınlıklar" ya da ken­ di d eyişiyle "barbarlıklar" sürüyor: Tüm çalıştıklarını ezb ere ö ğ renm ek gibi; öğrendiği bir eseri asla unutm a­ mak, yıllarca çalmasa bile, yıllar sonra ilk çalışta anımsam ak gibi; ve küçük yaşlardan beri kafasının içindeki sayı­ sız konçerto, senfoniyle bir arada ya­ şamak gibi...

O g ü n b u g ü n yine k en d i deyişiyle "Okuma oburluğu" sürüyor Idil Bi- ret'in. Küçük yaşlarda hatmettiği tüm dünya klasiklekine tıp, felsefe, hukuk, matematik kitaplarını ve aklınıza gele­ bilecek ya da g elm eyecek h e r şeyi ekleyebilirsiniz.

"Okumak, müziğimi geliştiriyor. Cho- pin'in Delacrobc'la ilişkisini bilm ez­ sem ; B rahm s ça la rk e n rom antizm i, Debussy çalarken Mallarme'yi bilmez­ sem olmaz ki! Hepsi bir bütün, birbi­ rini tamamlar."

Tıp, felsefe, metafizik özel merakları. Küçükken doktor olmak isterdi. Man­ tığını kullandı: iyi bir doktor olmak iç­

in yıllarını vermesi gerekiyordu oysa iyi bir piyanist olduğunu biliyordu. Doktor olm aktan vazgeçti. Ge­ çen Kasım ayında, yalnız C hopin'lerden oluşan üç resital verm ek için İstanbul'a geldiğinde, eline

geçir-dress was an adult instead o f a chil­ dish colour. Then just before the con­ cert started, 1 became absorbed in a childish game backstage. They searc­ hed an d searched and I still remember what a panic they were in when they eventually fo u n d me. ”

Being a lucky wonder child caused no problems in Idil Biret’s childhood. She was never lonely. She always had fr i­ ends, a n d u sed to create f a n ta s y worlds fo r herself. She involved her fr i­ ends in these fan ta sy worlds through the poems she composed a n d stories which she made up.

She was 16 when she began to give concerts abroad. In a life spent on p la ­ nes a n d in hotel rooms, associating with fam ous people, did she ever regret her lost youth or experience difficulties with personal relations? Not at all. She always loved every minute o f it. Every hotel room was a new world, every jo ­ urney a new adventure, every concert a new challenge. A nd she was a per­ son who loved adventure and challen­ ge. At a very young age she made it a principle to do whatever she did excel­ lently. “So then I began preparing re­ pertoires f o r m yself like crazy. Two

concertos a week! Only at that age can you get so carried away. ”

But Idil Biret still drives herself “like crazy” today. Although she describes it as “barbaric”, she memorises every p i­ ece by heart, and never forgets them. Even if she does not play a work fo r ye­ ars, they are as fresh in her memory as the first time she played them. So in her head she lives with the countless concertos a n d sym phonies she has practised a nd played since a child. Again in her own words she is still “a greedy reader". She digested the clas­ sics at a young age a n d went on to gobble up books about medicine, ph i­ losophy, law, mathematics a n d any ot­ her subject you can think of, inclu ­ ding some highly unlikely ones.

“Reading improves my music. I f I did not know the relationship between Chopin a nd Delacroix; had no idea of rom anticism when I played Brahm s or M allarmé when I played Debussy, I could not play properly! They are all part o f a whole. They all complement one another. ” I f you imagine that she cannot be interested

Chopin- Two Mazurkas Prokofieff- Sonata no.2 Scriabin- Sonata no. 10

pitmu ontu :

PIANO SONATA No ? ANTON VVT 01 UN

ion »infer hawo vacations

<<-Boulez- Sonata no.2 Webern- Variations

Miaskovsky- Sonatas No.2 and 3 Scriabin- Preludes op.74

Franck- Piano Quintet With London String Quartet .Mahler- Piano Quartet

43

(4)

diği kocam an bir ilaç fih­ ristini okuduğunu söyledi­ ğ in d e ç o k ş a ş ırm ış tım . İlaç fihristi mi? "Evet, tele­ fon re h b e ri gibi birşey!" N e d e n o k u r in s a n ilaç fihristini? "Hangi ilaçlarda kimyevi m addeler, hangi­ le rin d e d o ğ a l m a d d e le r var, bunları merak ediyor­ dum. O ndan okudum çok keyif aldım!" Meraklarının bu kadarla sınırlı olduğu­ nu sanıyorsanız yanılıyor­ sunuz. İdil Biret'in sonsuz m e ra k la rı var. H e r şey i m e ra k e d iy o r. A m a e n ç o k m e ra k e ttiğ i u z a y , kozm os... Ne çok isterdi u z a y d a d o la şa b ilm e y i... Bir başka merak: Ya ye­ rç e k im i o lm asay d ı? Hiç se v m iy o r y e r ç e k im in i. Y e rç e k im s iz b ir d ü n y a düşlüyor, şöyle hepimizin, herşeyin havalarda uçarak g e z in e c e ğ i... (Ç o c u k lu ­ ğundan bu yana, fantazi-

lerinden hiç vazgeçmediği ortada. Belki bugün bile onu biraz da "çocuk" kılan bu!) İdil Biret'in bir baş­ ka özelliği hiç yorulmaması. Yılda 70-80 konser, son iki yılda rekor sayılabilecek bir hız ve tem poyla 28 CD doldurm ak...

"Neden yom layım ki! Aslında b en tem belim , daha çoğunu yapabilirim.Yorulmuyorum, çünkü yaptığım işi çok seviyorum."

Evet, yaptığı işi çok seviyor Idil Biret. Ama hayatta en sevdiği şey yaşamak. Şu anı, şimdi'yi yaşamak! "Benim için dün yok bugün var. Önemli olan şu an. içinde yaşadığım anı değerlendiriyorum. Şimdiyi ya­ şamak, var olmak o kadar müthiş o kadar güzel ki... Yaşamda en güzel şey yaşamak. Büyük bir senfoni­ ye katılmak gibi..."

Geçmişteki hiçbir şey onu üzemez, öfkelendiremez. Öyle mi? "Elbette. Hiç bir şey son değil, yerinde dur­ muyor. Herşey değişiyor. Herşeyin yarını, bir daha seferi var. Diyelim dün bir şeyi istediğim gibi yapa­ mamışsam . Yarın daha iyisini yapm aya çalışırım

in m u ch more, y o u are mistaken. Idil Biret is inte­ rested in in n u m e r a b le things... everything in fact. But above all she is fasci­ n a ted by space a n d the cosmos. How she would lo­ ve to travel in space... She is obsessed by the question o f what would happen i f there were no gravity. She loathes gravity. She dre­ am s o f a w orld w ith no gravity, where everyone a n d everything could fly arou nd in the air (those childhood fantasies again, evidently. There is still so­ mething o f the child in Idil Biret, a n d perhaps that is the reason). Another cha­ racteristic o f Idil Biret is her tirelessness. She gives 70 to 80 concerts a year, a nd has recorded 28 CDs over the p a st two years. That is a tempo few could keep pace with.

“Why should I get tired! Actually I am lazy, I could do even more. I do not get tired, because I love my work. ” Yes, she loves her work, but most o f all she loves life. She lives fo r the moment. “For me yesterday does not exist, there is only today. What matters is this mo­ ment. I make the best o f the present. Living the present to the full, being alive is so incredible, so wonderful... The best thing about life is living. Like playing in a major symphony. ”

She never regrets the past, never feels anger about anything that has happened. Can it really be true?

“Certainly. Nothing is final, nothing stays the same. Everything is changing. Everything has a tomorrow, another chance. For instance, if I have not been able to something as I wished, then I try to do better tomor­ row. We can all make mistakes. It is not worth worr­ ying over. "Does she never think o f anything unple­ asant or upsetting? “No, never. It is impossible, beca­ use my m ind is too busy thinking about music. I f so­ m ething unpleasan t does begin to creep into my

These and similar eulogies affect Idil Biret not a jot. She goes

on her own way, doing her work to the best of her ability, enjoying

the present moment, and indulging her childlike curiosity about

everything, declaring that “Life is wonderful!”

44

(5)

Geçen Kasım ayında, yalnız Chopin'lerden oluşan üç resital vermek

için İstanbul'a geldiğinde, eline geçirdiği kocaman bir ilaç fihristini

okuduğunu söyleyince çok şaşırdım. "İlaç fihristi mi?"

"Evet, telefon rehberi gibi birşey!" Neden okur insan ilaç fihristini?

Hepimiz hata yapabiliriz. Üzerinde durmaya, kafanın

içinde kurmaya değmez." Peki içinden kötü birşey- ler, acı veren birşeyler geçmez mi? "Benim aklımdan hiç kötü şey geçmez. Geçemez. Çünkü kafamda hep müzik çözüyorum. Baktım ki kötü şeyler düşünm eye meyil ediyorum, hele bir uyuyayım derim, uyurum ve geçer. Kötü düşüncüleri atmalı insan kafasından. Hiç kurmamalı. Çünkü yaşamak nefis bir şey." Peki hiç sinirlenmez mi? Hayır sinirlenmiyor.

Onu sinirlendirmeye kalkan birinin mutlak bir soru­ nu var diye düşünüyor ve onu anlamaya, sorununu çözmeye çalışıyor! Dedim ya, yeryüzünde tanıdığım kendisiyle ve dünyayla en barışık insan İdil Biret. Başlarken İdil Biret adının "mit"leşmesinden söz et­ tim. O buna kesinlikle karşı çıkıyor "Ben kendimi hiç öyle hissetmedim. İlk karşılaşmadan beş dakika son­ ra , İdil B iret o lm am ,

karşımdakine güçlük ya­ ratm az. "S tardık b a n a g öre değil" diyor. Ses­ le n d ird iğ i C D 'ler 1992'de İngiltere'de "Yı­ lın Plakları" arasına giri­ yor... "CD Review" der­ gisi C h o p in y o ru m ları için "....bunlardan daha üstün yorum lar sunabi­ le c e k b a şk a ra k ip düşünemiyorum"" diyor (Mart 1992)... "BBC Mu­ sic Magazine" onun yo­ ru m la rın ı b e ş y ıld ız la değerlendiriyor... Franz Liszt ve R ichard W ag- n e r 'in to r u n u , ü n lü müzik uzmanı Gottfried W a g n e r " O n d a n v e onun vasıtası ile öğrene­ ceğimiz o kadar çok şey var ki" diyor; ve o n u n "yorum sanatında yaratı­ cılık ile yeniden yaratma arasındaki sınırı aştığını ve g e le c e ğ in m ü z ik kültürü için de çok ihti­ y ac ım ız o la n y e p y e n i ufuklar getirdiğini" söy­

lüyor. •

mind, I immediately go to sleep and it passes. People have to force unpleasant thoughts out o f their mind. They should not dwell on things, because living is superb. ” Does she never get angry at all? Apparently not. If someone annoys her, she assumes they have a problem, and tries to understand them and solve the problem! As 1 said, I have never met anyone so at peace with herself and the world as Idil Biret. I mentioned that the name o f Idil Biret is a myth. She objected strongly. “I have never thought o f myself like that. When I make someone’s acquaintance, after the first five min­ utes the fact that I am Idil Biret makes no difference to that person. Stardom is not fo r me. ”In 1992 her CD recordings featured among Recordings o f the Year in England. “CD Review” magazine said of her interpreta­ tions of Chopin: "... I cannot imagine any rival being able to surpass her inter­ p r e ta tio n s ...” (March 1992). And “BBC Music M agazine” awards her interpretation with five stars. The music experts, Gottfried Wagner, the grandson o f Franz Liszt a n d Richard Wagner, says, “We have much to learn fro m her a n d

through her, ”, and con­

tinues, “She has over­ come the b o u n d a ry between creativity and recreation in the art of interpretation, bringing the b rand- new hori­ zons which we need so

much fo r the music cul­

ture o f the future.These

a n d sim ila r eulogies affect Idil Biret not a jot. She goes on her own way, doing her work to the best o f her ability, enjoyin g the p resen t moment, and indulging her childlike curiosity

ab o u t everything,

declaring that “Life is

wonderful!”

Photo A R A G Ü L E R

45

S K Y L IF E O C A K J A N U A R Y 1 9 9 3

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Suppose that it is known that the number of items produced in a factory during a week is a random variable with mean 50. If the variance of a week’s production is known to equal

The scope of this retrospective hospital- based study was chosen as the cases of intoxication in Emergency Department of Dicle University Medical Faculty in Diyarbakir

The first chapter analyzes developments on the political scene; the second focuses more on political happenings within the civil society, with emphasis on the issue

Naqvi, Noorul Hasan (2001) wrote a book in Urdu entitled &#34;Mohammadan College Se Muslim University Tak (From Mohammadan College to Muslim University)&#34;.^^ In this book he

If f is differentiable at a, then f is continuous at a.. The proof is in

A) Dr. Bay William dar mükellef statüsünde olduğu ve Türkiye’de elde etmiş olduğu Serbest Meslek kazancı tevkifata tabi tutulduğu, mevduat faizi ise sermaye

14) Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra Anadolu’nun işgaline karşı Türk halkı, yerel direniş örgütleri kurarak mücadele etti. Buna göre, Türk

yaşayan çocuğu olarak, annenin ikinci gebeliğinden, zamanında, sezaryen ile hastanede 1430 gr olarak doğan, gebelik yaşına göre küçük doğmuş bebeğin (small for