• Sonuç bulunamadı

Abdülhak Hamid:Sabri Esad Siyavuşgil'in Hamid'in hayatı hakkında neşrettiği yazı hatalarla doludur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Abdülhak Hamid:Sabri Esad Siyavuşgil'in Hamid'in hayatı hakkında neşrettiği yazı hatalarla doludur"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ın ı » i ■»— — ‘ i m i f i m ı ı u ı l

T T - 9 A ralık 194'

Islâm Ansiklopedisinin bir yazısı münasebetiyle

j

Abdülhak Hâmid

i tsad Siyavuşgil’in Hâmid’in hayatı hakkında

neşrettiği yazı hatalarla doludur

r " t >1 i

hesap muamelesi kâfidir. Fa kat tarihçileri bu muameleder kurtarmak için elimizde biı çok cetveller vardır. Wüston feld ile Mahler’in cetvelleri

bi-Y a z a n :

Emin Ali Çavlı

T n S j Üİr f ^ dfukaık S Amİd ed ebî bir t o P ^ d a : (Soldan itiba habeddın, Abdülhak Hamıd, S a mi Paşazede Sezai, Mehmet

Büyük bir müsteşrik kafile­ sinin iştirakile Holandanıu Leyden şehrinde fransızca, İn­ gilizce, almanca lisanları ile 1908 yılından itibaren basılar. İslâm Ansiklopedisi tercüme, tadil, ikmal, ve telif suretilc İstanbul Üniversitesi Edebiyal Fakültesinde kurulan bir he­ yet tarafından lisanımıza nak ledilmektedir. Küçük fasılalaı la tab’ı sekteye uğnyan bu muhteşem eser bir çok ilmi he yetlerin yardımı ile otuz se nelik bir mesaiden sonra niha yete ermiş ve 1939 tarihindi ' ise türkçeye nakledilmeğe ba: lanmıştır. Bu nakil esnasınd; tashih v ikmale muhtaç mad delerin bulunduğu gözden kaı mıyordu. Onun için bir heyeı teşkil edilmiştir. Bu heyet te: cümeleri kontrol edecek, niha metin ve üslûbu tesbit vazife sini yapacak, ilmi bir zihniye- ve metotla hareket edecektir

İslâm âlem ve medeniyeti niıı tanınması için beynelmile âlimler ordusunun meydana getirdiği bu muazzam eserin böyle derin bir tenkide tâbi o ması şükrana şayandır. Fakal bazı yazıların bu heyetin naza rından kaçmış olması anlaşılı­ yor. Sabri Siyavuşgn’in Abdü' hak Hâmit hakkmdaki makak si bu cümledendir. Bu yazı: Hükümler arasındaki tezad ve tenakusa, senelerin tayini hak kında ihmal ve lâkaydiye, er basit vesikaların tenkidinde tekâsül Ve şuursuzluğa misal veren bir meşher halindedir O, bu ilmi hatalarla kanaat et memiş; eserini tetviç için gör mediği vesikaları gördüm di­ kerek ahlâkî prensiplere de müracaat etmiştir.

ilk satırlarında Hâmid’in te vellüdü hakkında Milâdî, Ru mî, Hicrî olarak üç takvim ku) lamyor. 5/Şubat/1851, 10/Re- biülevvel/1268, 24/Kânunusa - ni/1267 takvimleri birbirine tahvil için, küçük ve basit biı

zi bu hesap muamelesinden kurtarır. Faik Reşit Onat bi­ raz tadil ile bunları lisanımı za çevirmiştir. Muhtar paşamı Takvim-üs-sinnin’i son yüz se nelik üç takvimi günü günüm kaydeder. Hiç bir hesap mua melesine lüzum yoktur.

Bu cetvellerin tetkiki, Siya vuşgil’in kullandığı üç takvi minden birbirini tutmadığı aralarında aylarca farklar bu lunduğunu gösterir. Acaba bu takvimlerde Milâdî efrenci e- sastır. Diğer takvimler bu esa sa göre hesaplanmış mıdır Böyle olduğu takdirde bir se ne yirmi dört gün Hicrî tak vimde, bir sene ise Rumî tak vimde fark hasıl olur. Kamer ve Hicrî takvimin esas olduğu­ nu kabul ettiğimiz takdirde 331 gün Milâdîde, 34 gün Ru mîde, Rumî takvim mebde ol duğuna göre efrenci de bir se ne, Hicride de otuz beş gün lük bir fasıla bulunur.

Siyavuşgil’in kullandığı tak vimlerin esasını araştırmak için, Beyoğlu, Beşiktaş, Nişan taşı, Paşabahçe nüfus dairele rinde ve Tevfik Fikret’in Âsi yan denilen Rumelihisarında ki müzesinde Hâmid’e tahsi1 edilen dairede yaptığım tet kikler neticesinde ay ve gür zikredilmiyerek yalnız 1268 y ima tesadüf ettim. Hâmid’ir asıl kaydi Paşabahçesinde ol ması melhuzdur. Bu nüfus di iresi ise evvelce yanmış ve ka yit defterleri kurtulamamış tır.

Hâmit gayet malûm resm,

ren Süleyman Nazif, Cenap Şa kif, Mithat Cemal ve oğlu)

bir hayata malik olduğu için İstanbul Defterdarlığı muavin ve muhasebeciliğine müracaal etitm. Bana gösterdikleri genl| yardımlara şükranla mukabe­ le etmek mecburiyetindeyim. Hâmid’in müddeti hizmet cet* velini Ankaradan getirttiler. Hâmid’in doğum tarihi, Mal! ve Hicrî yılı, ayı ve günü zik­ redilerek yazılıdır. Buna efren ci takvimi ilâve ederek atideki resmî rakamları veriyorum:

Tezkerei Osmaniyesine naz* ran, Şûrayı Devlet kararma tevfikan 20 Nisan 1852, 8 Ni­ san 1268, 1 Recep 1268.

Hâmidin resmî tevellüdü bu- dur. Bu dokuz hane tutan ay, gün ve yıllar içinde yalnız biı hane Siyavuşgil’in takvimin* tevafuk eder. O da 1268 raka­ mıdır. Siyavusgil’in gösterdiği diğer sekiz hane kâmilen yan­ lıştır. O, önündeki matbu bir kitaptan efrencisini, İbnilemin Mahmut Kemal’in Türk şairle ri eserinden Hicrisini almış v* aralarındaki münasebetsizli­ ğinin tetkikine lüzum görmiye rek makalesini süratle yazıp neticesini elde etmiştir. Dik­ kat edilecek olursa, Hâmid’in resmî doğum tarihi diyorum. Yani resmî vesikalar bizi bu­ raya kadar ilerletiyor. Hâmit tevellüdünü saklıyordu. Hâ­ mid’in hayatı hakkında muh­ telif vesikalara malikiz. Bu ve sikaların tahlili hakikî doğum taridini bize vuzuhlandıracak- tır.

Hâmid’in doğum tarihini tesbit için bir kere bu resmi vesikaların doğru olmadığını tesbit edelim. Hâmid’in ilk Av rupa setyahatı çocukluğunda- dır. Hâmit, ilk Avrupa seyaha tini uzun uzadıya nakleder Fakat tarih zikretmez. Sabri Esat makalesinde on yaşında gösteriyor. (1852) tarihide doğ duğuna göre bu seyahatin 1868 de olması lâzımdır. Hal­ buki Hâmit Avrupa seyahatin­ den avdet ettiği zaman Abdül- mecidi at üzerinde görtnüştür. Abdülmeeit 1861 de öldüğüne nazaran bu on yaş makale mu­ harririnin her satırına göster­ diği bipavan hürriyete lâyik bir surette tıflanedir.

Hâmit, bu ilk Avrupa seya­ hatini biraderi Nasuhi ve ho­ cası Tahsin efendi ile yapmış­ tır. Vakıa henüz Hâmid’in har. gi sene Avrupaya gittiğine da­ ir Hâmit tarafından yazılmış bir vesika elimize geçmemiş ise de, Hoca Tahsinin ne vakit ve ne suretle Paris sefaretine izam olunduğuna dair gayet kuvvetli bir delile malikiz. Ce- ridei Havadisin 1857 şubat nüs hasında «Eklâm ve mekâtibi şahaneden lieclültahsil Parise izam olunan efendileri okut­ mak ve orada bulunan hıristi- yan tebai Devleti Aliyyeye li­ sanı letafet beyanı türkîyi öğ­ retmek ve derdesti küşat bu­ lunan Darülfünunda okuna­ cak bazı füııun tahsil eylemek üzere bu defa müderrisini ki­ ramdan mekremetlû Tahsin e- fendi ile» denerek hareketi tesbit olunuyor. (Sonu yarm)

(2)

İslâm Ansiklopedisinin bir yazısı münasebetiyle

hak Hâmid

Sabri Esad SiyavuşgilMn Hâmid’in bayatı hakkında

n e ş r e t t i ğ i yazı h a t a l a r l a d o l u d u r

(Baştarafı dünkü sayıda)

Demek ki, o vakit Hâ­ mid henüz beş yaşma basmıştı. Halbuki o katiyen beş yaşmda değildi. Hatıratı beş yaşında maarif hakkında tetkikatta bulunmak üzere Av rupaya hareket eden Hâmid’in babası Hayrullah efendi bu vazifesini 1857 tarihinde maa­ rif müsteşarı iken yapmıştır. Mehmet Süreyya efendinin tez kerei Meşahiri Osmaniyesinde Hayrullah efendinin maarif müsteşarlığı için gösterdiği Hicrî takvim bu seneye tesa­ düf etmektedir. Hayrullah e- fendi Avrupadan avdetinde Hâmidi beraber getirmiştir. Hâmid’in doğum tarihi 1852 kabul edilince bu seyahatin 5 yasında yapılması lâzımdır.

Hâmit bu seyahatinde kati­ yen beş yaşında değildi. O, bes yaşında çocuk için hatıratın­ da şöyle diyor: «Beş yaşma ge linciye kadar ne yaptığımı bil miyorum. Yahut bilsem de o yasta bir çocuğun ne yanacağı­ nı kimbilmez.. Elbette konuşup

oynıyacak veyahut oyuncakla­ rı ile düşüp kalkacaktır.»

Demek ki, Hâmit Paris se­ yahatinde beş yaşından pek fazla yaşta idi. Bütün seyahat hatıralarını, Paristeki mektep hayatını, küçük sevgisini bize naklediyor. O, katiyen beş ya­ şında değildi. Hâmid’in bırak­ tığı yazılar, ona ait vesikalar karşılaştırıldıkta hakikî yaşı vazihan meydana çıkacaktır. Biz burada Hâmid’in tercümei halini d e p , Siyavuşgil’in ha­ talarım tesbit ettiğimizden bu mevzuu kısa bir zaman için te­ hir edeceğiz.

Sabri Esat Hâmid’in nesebi hakkında biraz malûmat ver­ dikten sonra İzmirde bir mün­ zevî Sunbatma’ye bağaıyor, Sun batma bir münzevî değil pek ma lûm Mısır ulemasındandır. A- raplar, Kahirede bir caddenin ismini bu zata nisbet etmişler dir. Hâmit hatıratında Kahire- yi ziyareti esnasında bu cadde­ den geçerken bu aile ananesin den bahseder. Anlaşılan Kahi- reye gitmediği için bu çok bel li bir hakikati yanlış olarak zikretmiştir. Demek ki yazar­

da usul bir vakayi bizzat gör­ mesi lâzımdır. Aksi takdirde istediği ğibi yazmasında ser­ besttir.

Abdülhak Hâmid’in babası Hayrullah .efendi hakkında muharririn izahatı pek şayanı dikkattir. «Medreseden icazet hem de tıbbiyeden şahadetna­ me almış sırasiyle meclisi ma­ arif âzası, maarif müsteşarı, maarif nazırı» olmuştur diyor. Bu sıra Sabri Esad’m uydurdu ğu sıradır o, icazet aldıktan sonra yedi sene ilmiye mesle­ ğinde çalışmış, İzmir mollalı­ ğına, Mekke payesine yüksel­ miş, sonradan mesleğini değiş tirmiştir. Maarif nazırı da ka­ tiyen olmamıştır. Fakat Siya- vuşgil onu iki seneden fazla İranda sefir vazifesini ifa ve

Y a z a n :

Emin  li Çavlı

Hâmid, Tahrana vasıl olduk­ tan iki sene sonra sefaret ikin­ ci kâtipliğine onun zamamnda tayin olunuyor.

İslâm Ansiklopedisinin Ab­ dülhak Hâmit faslını yazan Sabri Esad’da, en iptizale uğ- rıyan, zaman mefhumudur. Za man hakkında vüzuha malik d e p d ir . Burada en âşikâr mevzularını görebiliriz.

Hayrullah efendinin İrana sefir tayinini Takvimi Veka- yi’in 1281 senesi nüshası «Tah­ ran sefareti orta elçilik ünvanı ile saadetlû Hayrullah efendi hazretlerine» diye yazar. Bu, 1865 Efrenci yılının kış ortala­ rına ocak ayının başlarına te­ sadüf eder. Hayrullah efendi Tahrana hareket için kışın so- p k la rın ı İstanbulda geçirmiş ve yazın ilk aylarını seyahat ile geçirmiştir. Tahrana vasıl o ld u p zaman üç ay devam e- den bir seyahatin iztırabmı dinlendirmek mecburiyetinde kalmıştı. 1866 senesinin sonun­ da Tahranda öldü. Tahranda sefaret müddeti bir buçuk se­ neyi doldurmaz. Şimdi bu se­ faretin müddeti ve sureti bu suretle malûm olunca, Hâmid- in iki sene sonra Tahranda se faret kâtipliğine tayininin mânasızlığı anlaşılır. Babası ölünce Hâmid Tahrandan ha­ reket etmemiş, yedi ay kadar

İran başkentinde ayak sürç- müştür.

Hâmid flk şiir zevkini hoca­ sı Tahsin efendiden aldığını hatıratında kaydeder». Bu sa- tılar da İslâm Ansiklopedisin­ den öğreniyoruz. Hâmid’in ha­ tıratında böyle bir satır kati­ yen yoktur. Esasen muharri­ rin yanlış olarak tesbit ettiği Hâmid’in doğum tarihi 1851 dir. 1857 senesi Hâmid’in Avru pa seyahatini, hoca Tahsin ile beraber yaptığına göre, altı yaşındadır. Altı yaşında bir çocuğun şiir zevkini almasına imkân yoktur. Hâmid, Hoca Tahsin efendinin kendine şiir zevki verdiğine dair ihtimalin tamamile aksine olarak «kısa bir zaman için meşhur Hoca Tahsin efendinin telâmizei na- bimevsicden oldum. Çünkü ek haz almış idim» der. An- aşılan Sabri Esat, Hâmid’in hatıratını katiyen okumamış, muhtelif lise kitaplarını mehaz ittihaz etmiş, fakat ayniyle kopye etmiyerek kendi veh- mince süslemiş ve ilim âlemi­ ne bu hailevî makaleyi hediye

etmiştir. Hâmid’in hatıratını okumadığına dair kat’î hükmü müz. Hâmid’in Robert Kollej- de okuduğuna dair gayet kat’î ve sarih izahatıdır.

Siyavuşgil’in hatasını önc( yalnız Hâmid’in d o p m u hak­ kında bir dalgınlık ve Hâmid’­ in şiir zevkini Tahsin efendi­ den aldığına dair mütalâayı da

doğru telâkki edilmesi lâzım geleceğine temayül etmiştik. Halbuki rakamlara istinat e- den yanlışları tekrar edince, hiç akıl ve hayalimize gelmi- yen bir şüpheye düştük, Aca­ ba bu, İkdamda 1924 senesin de Hâmid’in günlerce devan eden hatıratım okumamış mı dır. Buna hiç imkân tasavvuı etmiyorduk. Bir Üniversite ho cası b.ir gündelik gazetede âm­ menin huzurunda intişar eden en mühim bir vesikayı nasıl okumaz. Okumadığı halde o- kuduğunu karilerine nasıl ilâ na cesaret eder.Hâmit hakkmd; ne suretle bir yazı yazar. Fa kat vaka bütün canlılığı ile, bv tün faciası ile meydandadır Hâmit Paristen avdetinden son ra Robert Kollejde okumamış tır. Bu, maddeten mümkün de ğildi. Avdetinden sonra Abdü mecidi bir selâmlık resmindi görmüştür. Hatıratında «İrti- halinden sekiz, dokuz gün ev vel bir cuma selâmlığından av det ederken at üzerinde gördü ğüm ve güzel yüzündeki mak- i berî sarılığı daima tahattür et , tiğim sultan Mecit» diyor. Ab- dülmecit 1861 haziranının yir­ mi beşinde ölmüştür. Robert Kollej ise 1863 eylülünde açıl mış ve yirmi talebe ile ilk ted­ risata başlamıştıar. Nezdimde isimleri mahfuz olan bu tale­ beler arasında Hâmid’in ismi yoktur. Mektebin arşivi gayet muntazamdır. Arşivlerde tet­ kikatta bulundum ve ayrıca mektep idaresine yazı ile mü­ racaat ettim. 8. XI. 1937 tarih­ li cevapta kat’î olarak böyle bir kaydın mevcut olmadığını bildirdiler. Yolladıkları üç bro şürde mektep mezunları ve tedrisatı hakkında malûmat vardı. Şifahî müracaatımda böyle bir kayda tesadüf etsey­ dik, bu şereften istifade eder, ve neşriyatta bulunurduk, de­ diler.

Hâmid’in babası Tahranda 1866 da ölmüştür. Hâmid Tah- • randa o zaman sefaret kâtibi idi. Mektebin küşadı ile Hay­ rullah efendinin ölümü arasın da üç sene fark vardır. Hâmid bu üç sene zarfında hem Ro­ bert Kollej talebesi, hem de Sabri Esad’m rivayetine göre Tahranda iki sene intizardan sonra sefaret kâtibi olmasına en küçük bir ihtimal mevcut değildir.

Hâmit Paristen avdetinden sonra ailesi onu Robert Kolle- je yazdıramazlardı. Çünkü hem mektep mevcut değildi, hem de bilâhare tesis edilen bu mektepte tedrisat İngilizce idi. Onu fransızcasını takviye için 1844 tarihinde tesis edilen Sen Joze'f isminde bir Fransız mektebine yazdırdılar. Bu mek tep Büyükbebek mahallesinde Yoğurtçu sokağında 13 numa­ ralı binada idi. Tedrisata ilK öğretim programlarını katiyen geçmemiş ve 1934 tarihinde kapadılmıştır.

Muharririn ahlâkî ve ilmi mahiyetini gösteren bu tenkit

ler yalnız birinci sayfanın ya­ rısına aittir. Meşher ise devam ediyor. Hatalar birbirini takip ediyor. Bunlar içinde bir iki küçük satır, muharririn hüvi­ yetini tesbit için büyük bir mevki alır. Makalenin samı bir sütun evvel söylediği ra­ kamla nakzetmiş ve hiç şüphe­ siz farkına bile varmamıştır. Hâmid’in babası Tahranda (1866) da ölmüştür. Demek kı o zaman Hâmid on beş yaşında idi. Ansiklopedide birinci say­ fanın birinci sütununda böyle yazıyor. İkinci sayfada «Abdü! hak Hâmid’de edebiyat merakı on beş yaşlarında iken daha be bası ile Tahrana gitmeden ön ce başlamıştır.

Birinci sayfanın ikinci sülu- nunda fikrini değiştiriyor «on üç yaşında tercüme odasına girdi ve bir sene sonra Irana

şark âlimlerinin huzuruna çı­ kan muharrirde bu iki meziyet de mevcuttur. O, ne yajtığının bu makaleyi kimler için yaz­ dığının farkında değildir.

Amme huzurunda, yazı ile bu hataları işlemekte hudutsuz bir serbestiy'e malik olan, yev gazetelerde çıkan en mı

gitti» diyor.

Böylelikle Hâmid Irana on üç, on dört, on beş yaşlarında gitmiştir. Sabri Esad, makale­ sini bir solukta yazmış ve bir daha okuyup bu gayet iptidaî olan hatalarını tashihe lüzum görmemiş. Yahut zekâsı bu tıflâne tezatları idrakten âciz dir. Fikrimizce dünya

müste-avamî vesikaları görmek ve tenkit eylemek zevkinden ken dişini müstağni kılan bu pro­ fesörün ders namı altında mah dut bir talebe zümresine neler söyliyebileceğini tahmin pek kolaydır. Sabri Esadın en dik­ kate şayan meziyeti bu kadaı hatayı makalesinin yarım say fasına sıkıştırabilmesidir. Fa­ kat zannedilmesin ki, o yalnız bu hatalar ile makalesini yaz­ mıştır. Onun en büyük intiza­ mı yanlışların bir ittırad ve a- henk ile devam etmesidir. Biz bir hata ve sevap cetveli tan­ zim etmek niyetinde olmadığı mız için bu silsileyi ihlâl niye­ tinde değiliz. Yalnız Türk ilim ve irfanını temsil rolüne çıkan bu cüretkârın mahiyetini teş­ rih etmeyi ve Ansiklopedide Hâmid faslını okuyan kimse] e ri ikaz eylenjeği bir vazife te- leâkki eyledik.

ı n n ı - ı f ı n ı - ı m - ı r ı * ı * S * r ı * '* * * * * * * lu > * * * ,>* A A A A , >, w -I V l > *V W v V V V V > v ^ n

■vvvvvvvvvvvvvvvvvvvvvwwvvwwwvvvwwwvvvwwwwvy-vvw*

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Intrathecal (levels T2–T3) and intravenous administrations of these peptides, however, showed little or no effects on the heart rate and blood pressure in the rat. Furthermore,

There had been no available patient decision support systems or decision aids to help patient to make a treatment choice for facial superficial pigmented disease.. The study

Since the E-cadherin-catenin complex is a functional unit, the decreased expression of .gamma.-catenin may affect the function of E-cadherin which in turn may affect the

In order to understand the role .alpha.-, .beta.- and .gamma.-catenin and E-cadherin in the gastric cancer, we used two gastric cancer cell lines (SC-M1, NU-GC-3) and

目前已知 SCA8/KLHL1 在人類及小鼠各組織及細胞株的表現情形,與先前的研究顯示 有些許差異,我們也利用 In-situ hybridization 來確認 SCA8/KLHL1

It was found, that children with an acute virus hepatitis B after basic treatment have increased level o f binding o f tritium labeled drotaverine by serum proteins, and at

W ilhelm tarafından kar­ şılandığı gibi mermer ve metal bütün parçaları da Almanya’da hazırlanarak gem iyle İstanbul’a getiril­ miştir.. Abdülhamid’in

Bugün artık Halid Fahri olgunluk çağma girmiştir.. Acaba ilk gençiliği- ni doldurmuş, olgunluk çağma gir­ miş bir adamda, bir sanatkârda ne gibi