T T
-SOFRA
BEKRİ
ÇEŞNİC
Pab
esıoran
Beyoğlu’nda azalan açık alanlar arasında bir vaha
G
eçenlerde, Deniz Som arkadaşımız Cumhuriyet’teki sütunu Vaziyet ‘teküçük bir alıntı yayınladı. Beyoğ- lu’ndaki kafe barlardan “Cinema”nın tanı tım bülteninden alınan bölümü ben de bu rada olduğu gibi aktarıyorum:
“Beyoğlu Belediye Başkanı Nusret Bayraktar Bey yapılan yanlış spekilas- yonun aksine çağdaş, aydın ve temiz bir Beyoğlu için uğraş vermektedir.
Beyoğlu halkının büyük bir oy ço ğunluğu ile seçmiş olduğu beledi ye başkanını yıpratm ak yerine kendisine yardımcı ve destek ol malarını dileriz “
Deniz Som yorumsuz aktardığı bu alıntının üstüne “Yağıcılık ” baş
lığını koymuş.
Herhangi bir nitelendirmeden ka çınmakla birlikte, Cinema yöneticile rinin yorumuna katılmaya olanak bu lunmadığını belirtmek isterim.
Herşeyden önce, Nusret Bayrak
tar seçim sisteminin yardımıyla seçil
miştir, yöre halkının büyük oy çoğun luğuyla değil.
Kaldı ki, Sayın Bayraktar yöre hal kının büyük çoğunluğu tarafından se çilmiş olsaydı ne farkedecekti ki ? Büyük çoğunluk temel hak ve özgürlükleri oyla rıyla ortadan kaldırmak hakkına sahip mi dir ?
İnanın bana bu soruya “ evet ” yanıtını verenler, demokrasiden hiç nasiplerini al mamışlar ve onun ne olduğunu kesinlikle anlamamışlar demektir.
Sayın Nusret Bayraktar yalnız Neviza- de sokağındakileri değil, Beyoğlu’nda iş- galiye ödeyerek dışarı masa koymuş olan bütün restoran ve kafelerin masalarını kaldırmış bulunuyor.
Söyler misiniz bunun neresi çağdaş ve aydınlık Beyoğlu uygulamasıdır ?
Şimdi politikayı bir yana bırakalım da çağdaş Beyoğlu konusuna dönelim.
Beyoğlu,yıllar boyu büyük bir nostaljinin odağı oldu.
Bir zamanlar kentin en modern yeri o- lan bu bölgenin, eski özelliğini yitirmesi ü- zerine herkes anılarındaki Beyoğlu’nu a- ramaya ,onun için ah vah etmeye koyul du. Beyoğlu'nu eski haline getirmek ola naksız ve de gereksizdi. Eski Beyoğlu’nu nasıl yeniden yaratacaktınız ki ? Hem de
yaratsanız bile kimin anısındaki Beyoğlu i- di yaratacağınız.
Asıl yapılması gereken, bu tarihi mahal leyi kentin bir kültür ve rekreasyon alanı haline getirmekti. Nurettin Sözen’in yaptı ğı da bu oldu. Ve Beyoğlu yavaş yavaş, ortasından eskinin nostaljik tramvayının, ö- nemli bir ulaşım hizmeti sağlamaktan çok, kente bir şıklık katmak için geçtiği bir yaya bölgesi olarak, sanat galerileri, kitapçıları, kasetçileri, sinemaları ve tiyatrolarıyla ye
niden bir sanat ve rekreasyon merkezi ha line gelmeye başlamıştı.
İşte asıl yapılması gereken de buydu. Beyoğlu’nun masaları kaldırımlara taşan lokantaları kafeleri ve meyhaneleri, o bü tün içinde bir anlam taşıyorlardı.
Onları koruyup savunmak, salt içki içme özgürlüğünü korumanın ötesinde bir an lam taşıyor.Burada hemen bir noktayı da vurgulamak gerek. İçki içmek özgürlüğü müzü de korumak hakkımızdır. Hiç kimse nin bir diğerine kendi yaşam biçimini zorla kabul ettirme hakkı yoktur demokrasilerde. Tıpkı içki içen insanın aşırılıklara kaçarak, içmeyenleri rahatsız etme hakkı olmadığı gibi.
Gerçekte Nusret Bayraktar’ın yapmak istediği ise kendi yaşam biçimini elindeki yetkileri kullanarak, hepimize empoze et meye çalışmaktan başka bir şey değil.
Buna karşı direnme hakkımız da v a r. Nevizade sokağından masaların kaldırıl ması, daha iyi, yeni daha düzenli ve temiz bir uygulamanın hazırlığı olmuş olsaydı, kimsenin kuşkusu bulunmasın ki,Sayın
Bayraktar’a biz de destek verecektik. Ama öyle olmadığını artık hepimiz bili yoruz. Oranın esnafı da. Şimdi esnaf Be yoğlu’nun turistik bir bölge olduğu gerçe ğinden yola çıkarak, buradaki düzenleme ve denetim yetkisinin Turizm Bakanlığı’na geçmesini istemekte.
Böyle bir uygulama, Bayraktar’ın elin deki yetkiyi saptırarak,insanlara kendi gö rüşünü zorla kabul ettirme girişimlerini sonuçsuz kılacaktır.
Bu alanda gelişmelerin ne ola cağını beklerken, artık Kaktüs da hil,bütün restoran, meyhane ve kahvelerin kaldırımlardaki masa larının kalkmasından sonra, Be yoğlu’nda açık havada nerede gü zelce bir vakit geçirilebileceği so rusuna gelelim.
Son yıllarda gittikçe artan seçe nekler birbir ortadan kaldırılınca bugün elimizde .bildiğim kadarıyla yalnızca iki seçenek kalmış bulun maktadır.
Bunlardan birincisi,yeşilliklere bakan güzel terası ve zengin mut fağıyla girişi istiklal Caddesi'ndeki Fransız Konsolosluğu karşısında olan Hacı Baba , İkincisi ise, 1988 yılın
da Divan ‘dan ayrılan Reşat Şerif Ahmet Beyler ile Cemal Usta ‘nın ortaiaşa ku
rup ,beş yıldır başarı ile yürüttükleri, Be
yoğlu Bar P ub.
Beyoğlu Bar Pub’da Türk ve enternas
yonal mutfağın bütün ana yemeklerini bu labiliyorsunuz. Ben özellikle bu mevsim de patlıcan beğendi ve patlıcan salatayı her gittiğimde tadıyorum. Ama mutfağın özellikleri ve servisin alışılmış dışındaki seçkinliği ile kibarlığının yanısıra belki de en önemlisi, yazın Beyoğlu Bar Pub’ın yemyeşil avlusunun , Beyoğlu’nun orta sında bir vaha olması.Orada dilerseniz keyifli bir akşam yemeği yiyebiliyorsunuz, dilerseniz hoş yemyeşil bir barda İstanbul barlarının ünlü ve gün görmüş müdavim lerinin yanında hafif bir akşam içkisi alabi liyorsunuz.
Beyoğlu’nda, tutuculuğun açık havayı yasakladığı şu günlerde bu vahayı bir kez daha okurlarıma anımsatmak istedim.
BEYOĞLU BAR PUB RESTORAN İSTİKLAL CAD. HALEP PASAJI TEL: 252 38 42.
5 HAZİRAN 1994 • FİESTA SAYFA 33
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi