24 KASIM 1989
¡Fransa'nın Suriye ve
'Ermenistan'da görevli
Olağanüstü Komiseri
f
.
g
.
Picot gerçekleşmeyecek
vaatlerde bulunuyor
Soykırımda
Fransız-Eımeni İşbirliği
NADOLU topraklarının itilaf Devletleri’nce işgal edilmeye başlandığı ilk günlerde Atatürk olabildiğince İhtiyatlı davran maya özen gösterir. Zaten baş ka türlü olabilmesi de olanak-
■ sızdır. Zira ne el altında bir or-
Idu, ne de elde silah vardır. Ku-
va-yt Milliye örgütlenmesi de yeni yeni baş
lamıştır. Bu aşamada Atatürk’ün düşmanı kışkırtmaktan kaçınılmasına önem verdiği ni görürüz. Üstelik barış masasına henüz oturulmamış, dolayısıyla ipler de kopma- mıştır. Fransızların kanatları altında Kilik- ya, Urfa, Maraş, Gaziantep yörelerine ge len Ermeniler, Türklere karşı soykırım uy gulamasına başlamamışlardır.
Paris’te toplanacak barış konferansına giderken kendisiyle görüşmek üzere 1 Ara
lık 1919’da Sivas'a gelen, Fransa’nın Suri ye ve Ermenistan’da görevli Olağanüstü Komiseri F.G. Picot ile konuştuklarını 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’e ak taran Atatürk, karşı taraftan neler istedik
lerini belirttikten sonra şöyle der:
“ M. Picot yanıtında buraya hareketin den önce Ermeni kıtalarının yeni işgal böl gelerinden çekilmelerini buyurduğunu,
A t a t ü r k , Sivas M e r k e z H e y e ti ne ç e k tiğ i te lg r a fla r
da F ra n s ızla rın E r m e n ile ri s ila h la n d ırd ık la rın ı ve
v a h ş e tin başladığını b ild ir iy o rd u . A t a t ü r k ’ü n y a p a
b ild iğ i, v a h ş e ti d ü n y a k a m u o y u n a d u y u r m a k ta n
ib a r e t k a lıy o rd u
Fransızların OsmanlInın bağımsızlığını ta nıdığını, bunun sağlanmasını istediklerini, Adana’da ekonomik çıkarlar sağlanması
karşılığında Maraş, Gaziantep ve Urfa çev
resiyle birlikte Kilikya’nın da Fransızlar ta rafından boşaltılmasının ve bu konuda ba rış konferansında öbür devletlerin işgalle rinin de sona erdiriimesinin beklenebilece ğini kişisel kanısı olarak İfade etti. Bunla rı gizli kalması kaydıyla söylediğini ekledi.
Bizden Adana, Urfa, Maraş ve Antep çev
resi ulusal örgütümüzün, eskiden olduğu gibi devam etmekle birlikte Fransızlara kar şı silahlı bir ayaklanma başlatmamasını is tedi. Biz de buna karşılık kendileri ve Er meniler neden olmadıkça Müslüman hal kın silahlı saldırıda bulunmaması için ça ba harcayacağımızı, ancak kendileri neden
yaratırlarsa sorumluluğun da kendilerine ait olacağını söyledik.”
FRANSIZLARIN TELAŞI
Ne var ki aradan bir ay bile geçmeden tablonun değiştiği görülür. Atatürk, Sivas Merkez Heyeti’ne çektiği 30 Ocak 1920 ta rihli telgrafta dehşetin başladığını şöyle ha ber verir:
“ Bugünlerde Kilikya’da Fransızların te laşının arttığı, merkezde ve çevrede Erme nileri silahlandırdıkla^ her gün 8-10 Türk’ ün Ermeniler tarafından ortadan kaldırıl dığı.”
Bundan on gün sonra da Sivas Valisi
Reşit Bey’e şu telgrafı çeker:
“Adana’da heyecan ve sinirlilik artmış tır. Ermeniler kiliselerde ve okullarda sık sık toplanmaktadır. İnekler ve Bahçe Erme nileri, Zincirli Müslüman köylerini yağma lamış ve halkını vahşice öldürmüştür.”
FRANSIZLAR, ERMENİLERİ
SİLAHLANDIRIYOR
Ermeni soykırımı sırasında öldürülerek toplu mezarlara gömülen Türklerin kemikleri sık sık ortaya çıkıyor.
Gerek İşgalcilere ve gerekse Ermeni saldırılarına karşı el altında ne bir ordu ne de si lah vardır. Kuva-yı Milliye örgütlenmesi bile yeni yeni başlamıştır.
_ t î
Atatürk bu telgrafından sadece iki gün sonra da Sivas Merkez Heyeti’ne şu yatış tırıcı haberi verecektir:
“ Karşı karşıya kaldıkları zulümlere karşı kan ve ateş içinde yirmi güne yakın bir za mandan beri istilacı Fransızlara ve onların baştan çıkardığı, silahlandırdığı kan dökü cü Ermenilere karşı mücadele eden yiğit Maraşlı kardeşlerimiz 10/11 Şubat gecesi düşmanı İslahiye’ye doğru kaçmak zorun da bırakmıştır.”
A n c a k bu rahatlatıcı haberin ertesi gü nü Sivas Merkez Heyeti’ne şöyle bir telg raf ulaşacaktır:
“ Maraş’taki kardeşlerimizin masum kanları henüz bir facia halinde akmaya de vam ederken uygarlık maskesi arkasına giz lenen Fransızlar ve onlara önderlik eden Er meniler, Urfa ve çevresinde Müslüman hal ka zalimce soykırım uygulamaya başlamış lardır. İnsanlık tarihinin sayfalannı kirlete cek olan bu zulümlere karşı...”
Atatürk çaresizlik içinde bu olayların protesto edilmesini, Osmanlı hükümetine, barış konferansına, işgalci devletlerin el çiliklerine protesto yağdırılmasını ister.
Bugün de Bayan Mitterrand, Amerika’da 59 yıl öncesinin olaylarını anımsatan tez- gâhlamalar peşinde koşmaktadır.
mek üzere gerekenlerin aydınlatılmasını ri ca ederim.”
Buraya kadar olanı Ermenilerin sadece Fransızların korumacılığında Türklere karşı uyguladıkları soykırım olaylarıdır. Bu kadarı da, bugün olaylar yüz seksen derece ter sine çevrilerek Türklere yüklenmeye çalı şılan soykırım suçlarının sadece bir kısmı dır. Anadolu’ya niçin geldikleri Fransız Ola ğanüstü Komiseri F.G.Picot ile Atatürk ara sında Sivas’ta geçen görüşmeden de an laşılan İtilaf Devletleri’nin Ermeni maşasını ortaklaşa kullandıkları öbür işbirliği meka nizmalarının incelenmesiyle daha iyi anla şılacaktır. Olayların bu dökümünün ortaya çıkardığı bir başka gerçek de o tarihte suç işleyenlerin daha sonra bunu kendisine karşı suç işlenenlere yüklemekle yetinme yip bunu canlı tutmaya çalışmalarıdır. Bu durumda Türkiye’nin Ermeniler tarafından sürdürülen kampanya karşısında onların bir tarihteki suç ortaklarından ne bekleye bileceğini de bu vesileyle sormak yerinde olur.
Atatürk’ün ulus adına yükselttiği ses il gili çevrelerde pek yankı yapmaz. Bugün Amerika’da 59 yıl öncesinin olaylarını anımsatan tezgâhlamalar peşinde koşan Madam’ın askerleri de, Ermenileri de yüz kızartıcı kanlı eylemlerini sürdürürler. Ata türk’ün bunu kanıtlayan belge telgrafı da 3 Mart 1920’de Sivas Merkez Heyeti’ne ula şır. Telgraf şöyledir:
VAHŞETİ DÜNYAYA DUYURMALl
O günler çaresizlik dönemiydi. Nitekim olaylar karşısında Atatürk’ün yapabildiği, vahşeti dünya kamuoyuna duyurmaktan ibaret kalıyordu. Olayların zirveye tırman dığı sırada Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i -Hukuk Cemiyeti Sivas Merkez Heyeti’ne
çektiği telgrafta şöyle diyordu:
“ Kilikya’da Ermeniler, Fransızlar tara fından silahlandırılarak Müslüman halka saldırtılmaktadır. Kozan’da birçok Müslü- manı kiliseye doldurdukları, sonlarının bi linmediği, birçok kadının namusuna teca vüz edildiği, Feke ilçesinin Ermeniler tara fından kuşatıldığı, telgraf tellerinin kesil diği, Müslüman halkın işgal bölgesi dışı na kaçarak imdat aradığı, sonlarının kor kunçluğu karşısında tüm Müslüman halkın heyecan ve kaynaşma halinde olduğu olay yerinden bildirilmiştir. Bu durumda doğal nefis savunmasının sonucunda doğacak sorumluluğun kime alt olacağını belirle
“ Maraş’ta Fransızlar ve Ermeniler tara fından Müslümanların soykırımla yok edil meleri insanlığı dehşete düşürecek biçim de sürüyor. Her tarafta mitingler yapılarak merkezi hükümete ve yabancı tem silcilik lere zulmün durdurulması için başvurulma sı, kendilerini savunmaya çalışan felaket zede Maraşlı dindaşlanmıza girişimler hak kında doğrudan doğruya haber iletilmesi önemle rica olunur.”
YARIN:
İNGİLİZ-ERMENİ
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi