• Sonuç bulunamadı

Yeşiçam'ın kraliçesi Türkan Şoray'la aşk üzerine ağırlaşan bir sohbet:Mutlu aşk yoktur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yeşiçam'ın kraliçesi Türkan Şoray'la aşk üzerine ağırlaşan bir sohbet:Mutlu aşk yoktur"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sohbet

11

Pazar, 2 9 Eylül 1 9 9 6

Yeşimçam'ın Kraliçesi Türkan ŞO RAYla aşk üzerine ağırlaşan bir sohbet

Aynalar'ın

kadını

sinemanın

sultanı

• ••

Ş.

u, 35 yıldır beyazperdeden buğulu bakan, çoğu Türk erkeğinin idolü olmaya hâlâ devam eden kadın... Fatih'te mütevazı bir hayat sürerken bildik Türk filmlerine taş çıkartırcasına sinemaya adım atıp kısa sürede tahta kurulan kraliçe... Yönetmenin bir köşede okul önlüğü içinde ürkekçe otururken keşfettiği beklenen oyuncu... Can Dündar'ın hazırladığı Aynalar belgeselinin onunla ilgili bölüm ünün başlangıç sözlerindeki gibi; "1960'lardan beri kimbilir kaç kadın sevdiği erkeğe bu buğulu gözleri taklit ederek baktı. Kimbilir kaç erkek sevdiği kadında bu ıslak dudakları aradı. Kimbilir kaç erkeğin rüyalarını, kaç kadının istikbal hayallerini süsledi.

Kaçımızı, hızla değişen şu dünyada yine de alıştığımız hayatımızdan bir şeyler kaldığı tesellisiyle avuttu..."

İşte bu “Türkan

Sultan", şu aralar “Gözlerinde Son Gece" adlı bir TV

dizisinin çekimlerinde. Yıllar sonra nihayet “evet" dedi ve çok kişinin merakla beklediği bir kaset doldurm a hazırlığında. Sık sık gazetelerde boy gösteriyor. Zayıflamış, forma girmiş, hâlâ çok güzel. “15 yaşınızda bir yönetmen tarafından keşfedilirken de güzel olduğunuzun böyle farkında mıydınız?" sorusuna, “Şimdi

farkında mıyım ki?"

diye cevap veriyor. Ama asıl cevabı, elinden düşürm ediği aynasında! A rdında dolaşan yardımcılarından biri neredeyse “ayna

sorumlusu". Çünkü

Türkan Hanım, her mimiğini, saçının her duruşunu, om zundan düşen gömleğini sürekli kontrol ediyor. Dragos'ta bir villada süren çekimler arasında gerçekleşti bu röportaj. Biraz zor oldu. Hem birkaç uzun ara vermek zorunda kaldığımız için, hem de Türkan

Şoray sorulara

sözlerden çok kahkahayla cevap vermeye çalıştığından... iki taraf da epey yorgun düştü, ama sonuçta ortaya aşk ağırlıklı ve bol kahkahalı bir söyleşi çıktı.

SESİM FENA DEĞİL

S e s im dinlenebilecek bir ses herhalde. Yani, kulakları

tırmalamayacak

sanıyorum. Evde sadece çok kederlendiğim zaman şarkı söylüyorum. Çünkü, müzik benim duygularımı çok ayaklandırıyor. Güzel şeyler yaşamak istiyorum, çılgınlıklar yapmak istiyorum. O an evde böyle bir şey mümkün olmadığında "Kapamak en iyisi" diyorum.

• • M

BULBUL OLACAĞIM

A n rınem çok şarkı söylerdi. Beni doğururken bile söylemiş. Dedem her gece rakı içer, taş plak dinlerdi. Benim

bilmediğim Klasik Türk Müziği parçası yoktur, ama kulak dolgunluğu, hepsine eşlik ederim, kendim söylemem. Birden açılacağım galiba, bülbül gibi ve hiç susmayacağım...

► Erkeklerle aranız nasıl, hep denir Türkan Şoray Türk erkeklerinin yüzde 90’ının rüyalarını süsler, diye. Kaçta kaçı size yaklaşabiliyor, ilan-ı aşk edebiliyor?

- (Cevap yerine kahkahalar) Bilmem bugüne kadar hiç duymadım...

► Kimse etmedi mi?

- Filmlerde etti.

► Gerçek hayattan sözediyoruz. O zaman sevgililerinizi nasıl

buluyorsunuz, gibi tuhaf bir soru soracağım... Siz mi onlara ilan-ı aşk ediyorsunuz?

- Neden olmasın? Ben seçici oluyorum, ben seçiyorum işte. Ya da onlar söylemeseler bile, kadın önsezisi, hissediyorum.

► Son dizide de aşk hikayeleri var galiba?

ŞU ANDA KİMİM

'Vüzlerce film çektiğim için, gerçek yaşamımı yaşamaya fırsatım olmadı. Hep karakterleri

canlandırdım. Gerçek ve hayal o kadar iç içe geçti ki gerçek yaşadıklarımın da bazen hayal olup olmadığı kuşkusunu duydum.

- Gözlerde başlayan, gözlerde biten bir aşkı anlatıyor. Yoğun bir aşk trafiği içinde yaşayan bir kadın. Onun yaşamına giren üç fırtınalı aşkın mutluluklarım, mutsuzluklarını yaşaması.

► Peki gerçek hayatınızla bunun nasıl bağlantısı var?

- Benim de hayatımda yaşadığım gibi. Mutlu bir aşk yok diye düşünüyorum. Bitebiliyor aşklar. Galiba efsanelerde, masallarda ve filmlerde oluyor mutlu aşk. Bir de 18. yüzyılda olmuş.

► Mutlu aşk nedir sizce? Hep sürmesi mi?

- Aynı yoğun duygularla sürmesi. O yoğun duygular azalıyor, bitiyor, değişiyor. Bu çok hüzün verici birşey. Aşk bence o yoğun duygulan, heyecanı hep hissetmek. Bittiği için, aşk beni korkutuyor.

► Kaçıyor musunuz?

- Kaçmaya çalışıyorum. Zaman zaman insan ne kadar duygulannı kontrol etmeye çalışsa da kontrolden çıkabiliyor.

► Sinema benim ilk aşkımdı, sonra Yağmur bunu bastırdı, şimdi de müzik son aşkım diyorsunuz. Kimi kandırıyorsunuz?

- Nerede o aşk? Keşke... O aşkı ben de arıyorum, yok. Yani, bu meslek aşkı, Yağmur aşkı, insanın tüm yaşamına yeterli olabiliyor. Belki zaman zaman eksikliği duyuluyor ama, böyle de yaşanabiliyor. Düşlerimde yarattığım beyaz atlı prensime aşığım ve düşlerimle mutluyum. Belki birgün gerçekleşebilir.

aşk yoktur

Aşktan korkuyorum

B u g ü n e kadar hiç ilan-ı aşk duymadım. Filmlerde ettiler. M utlu bir aşk yok diye düşünüyorum. Bitebiliyor aşklar. Galiba efsanelerde, masallarda ve film lerde oluyor mutlu aşk. Bir de 18. yüzyılda olmuş. Bittiği için, aşk beni korkutuyor. Kaçmaya çalışıyorum. Zaman zaman insan kontrolden çıkabiliyor.

Düşlerimle mutluyum

N e r e d e o aşk? Keşke... O aşkı ben de arıyorum, yok. Yani, bu meslek aşkı, Yağmur aşkı, insanın tüm yaşamına yeterli olabiliyor. Belki zaman zaman eksikliği duyuluyor ama, böyle de yaşanabiliyor. Ben

düşlerimde yarattığım beyaz atlı prensime aşığım ve düşlerimle mutluyum. Belki bir gün gerçekleşebilir.

► Birden atağa mı geçtiniz; kaset çalışması, dizi, etkinlikler...

- Bunlar daha yapacaklarımın başlangıcı. Çok güzel projelerim var. Bu kaset olayım yıllardır düşünüyordum. Dizinin

senaryosunu beğendim, evet dedim. Yönetmenlik yapacağım, bir de

oynayacağım iki film projesi var. Sonra anılarımı yazmak istiyorum. Sinema

yaşamımdaki tecrübelerim, birikimlerim, yaşadıklarım...

► Yazmakla aranız nasıl?

- Bilmiyorum. Mektup büe yazmadım bu güne kadar... Herhalde rahat yazarım gibi geliyor. Sonra müzikle yoğunlaşacağım için çok mutluyum, heyecanlıyım. Bir de karşılığında güzel birşey var, bir okul çıkacak ortaya. Şimdiden temel atma gününü düşündükçe

heyecanlanıyorum. Ama bütün bunların dışında, en çok istediğim şey mesleğimde çok daha büyük başarılar elde etmek. Bu yeri hakettiğimi bir kere daha kendime kanıtlamak istiyorum.

► Daha büyük başarılar derken ne var aklınızda?

- Çok iyi bir film. Seyirciyi sinemaya çekecek bir film. Tabu bir de bu filmin dünyada patlama yapması, ödüller alması... Böyle filmler yapmak.

► Nasıl bir film bu? Şimdiye kadar yapmadığınız...

- Şimdiye kadar yaptıklarımızdan farklı. Belki bizim gerçeklerimizden yola çıkarak evrensele ulaşmış, dünyanın her ülkesinden insanların da hissedeceği, ortak noktalar bulacağı, belki kadının iç dünyasını anlatan bir konu. Kafamda birkaç hikaye var...

► Senaryoyu siz mi yazacaksınız?

- Tabu, son yülarda ben hikaye

araştırmaları yapmaya başladım. Herhangi bir haberden, yaşanmış olaydan yola çıkarak, küçük bir ayrıntının peşine takılarak hikaye geliştiriyorsunuz. Benim kendi yaşadığım küçük şeyler de var kafamda. Yazmıyorum, ama hepsi beynimde. Yönetirken onlan aktaracağım, zaten ortaya çıkardığınız bir eserde kendinizden mutlaka izler olur, olması gerekir. Buna güveniyorum, kendi

yaşadıklarım da olacak. Onu bakalım insanlar sezinleyecek mi?

► Böylece sır perdesi aralanacak, biz de sizin iç dünyanıza biraz girme fırsatı

bulacağız belki...

- Su- perdesi nedir, onu düşünüyorum. Acaba ölmeden önce mi anılarımı

yayınlasam. Basın her ne kadar bizim özel yaşamımıza da girse, yine de kendimize sakladığımız sırlarımız var.

► özellikle siz! Medyanın bu kadar önünde olup sizin kadar ketum, kendini saklayan başka birini tanımıyorum.

- Bu medya ordusuna karşı bunu yapabiliyorsam, bravo bana! Çok şey yapıyorum da insanlardan saklıyor muyum yani? Sürekli anlatıyorum. Hele son

zamanlarda o kadar çok anlatıyorum ki... Ne hissediyorum, ne bekliyorum, hatta insanlar bıktı herhalde, diye düşünüyordum.

B

î r d e n a ç i i a c a ğ i m

► Neyse, nasıl olsa yine

anlatmayacaksınız. İş konuşmaya devam edelim. Farklı bir film derken, sadece hikaye mi, yoksa değişen sinema anlayışı, teknoloji meselesi, bildiğimiz Yeşilçam tartışmaları da var mı kafanızda?

- Çok önemli sorunlar. Bir de pazarlama sorunu var. Bugüne kadar hep Türkiye’deki başarıyla yetinilmiş. Dışanya pazarlamaya ağırlık verilmemiş. İyi film yapmak için çok büyük bütçeler de gerekmiyor. Hep örnek veriyorum, PostacTmn etkisindeyim hala. Çok az bir bütçeyle yapılmış bir film. Önemli olan o filmde anlatüan, yani seyirciye geçen. Büyük teknolojiyle çekilen Amerikan filmlerinden sözetmiyorum. Daha çok insanın ruhuna işleyen, sıcacık filmleri

kastediyorum. Benim tarzım o. Sinemayı görselliğinden çok, o da önemli ama, birşey anlatmak olarak görüyorum.

► Yıllardır şarkı söylemek

istiyormuşsunuz, ama bu yoldaki teklifleri hep reddettiniz.

- Sahne tekliflerini reddettim. Çok

astronomik teklifler geldi. Allahtan o cazibeye kapılmadım. Kapılıp evet diyebilirdim. İyi ki dememişim; bugün bu esprisi kalmayacaktı olayın. Şimdi insanlar merak ediyor, bilinen birşey olacaktı. Sinemada kahramanlar hayal dünyasına aittir, oysa sahneye çıktığınız zaman gerçek oluyor, bilmiyorum o sebepten de mi, hayır dedim. Albüm başka, mesleğime de katkısı olacak, müzikal bilgim olacak.

► Sesiniz nasıl? Siz beğeniyor m usunuz?

- Dinlenebilecek bir ses herhalde. Yani, kulakları tırmalamayacak sanıyorum.

► Evde kendi kendinize söylüyor musunuz? Hani bulaşık yıkarken filan...

- Sadece çok kederlendiğim zaman. Çok az söylerim. Çünkü, müzik benim duygularımı çok ayaklandırıyor. O an güzel şeyler yaşamak istiyorum, çılgınlıklar yapmak istiyorum. Rahatsız oluyorum. Onun için evde müzik dinleyemiyorum.

► Denetimden çıkmaktan mı korkuyorsunuz?

- Coşkulu şeyler yaşamak isteyip o an evde böyle birşey mümkün olmadığında “Kapamak en iyisi” diyorum. Annem çok şarkı söylerdi. Beni doğururken bile söylemiş: Kayalardan kayarım, yoktur benim ayarım, diye. Dedem her gece rakı içer, taş plak dinlerdi. Benim bilmediğim Klasik Türk Müziği parçası yoktur, ama kulak dolgunluğu, hepsine eşlik ederim, kendim söylemem. Birden açılacağım galiba, bülbül gibi ve hiç susmayacağım...

► Adınıza hafta, Türkan Şoray Efsanesi konulu sempozyum düzenleniyor, sizce nedir Türkan Şoray Efsanesi?

- Bunu benim anlatmam o kadar zor ki... Bir kere efsane nedir, yaşayan insanlar efsane olur mu? Öldükten sonra olmaz mı bu?

► Birileri size “efsane” diyor, insan böyle bir durumda ne hisseder? Eliniz ayağınız birbirine mi dolanıyor, onore mi oluyorsunuz, hak ettiğinizi mi

düşünüyorsunuz...

- Çok küçük yaşta şöhret oldum. Yalnızken olan biteni düşünüyorum; güzel bir yazı, coşkulu bir olay, takdir edilmek, övgü dolu sözler, ödüllendirilmek, alkışlar... Herhalde dünyadaki en büyük zenginlik benim bu yaşadıklarım diye düşünüyorum. Bunu aşabilecek bir şey yok yaşamımda. Bir zirve bu. Bu doyumla yaşamaya öyle alıştım ki zaman zaman bunun birgün olmayacağı duygusu kötü yapıyor beni. O kadar doğal ki insanların bana sıcacık bakması, birgün biter mi, biterse ne olur, bu çelişkileri yaşıyorum. Hazırlamaya çalışıyorum kendimi.

I U M Y A Ş A M IM SETLERDE

► Peki böyle “efsane”, “Sultan” olarak algılanıyor olmanın dezavantajları yok mu? Bir anlamda ulaşılmaz kadın oluyorsunuz. Yalnızlık değil mi bu?

- Yaşamımdaki iyi ve kötü olayları insanlar benimle öyle güzel paylaştüar ki. Ne bileyim, evlendim benimle birlikte mutlu oldular, kaza geçirdim, benimle birlikte üzüldüler. Telefonlar, telgraflar, ziyaretler, sokakta insanlar... Hep binlerce kişiyle paylaştım yaşamımdaki olaylan.

► Ama bu hayranlarınızla aranızdaki ilişki. Yine de onlar uzaktalar. Daha yakın

ilişkileriniz, mesela tutkulu bir aşığınız, sürekli kavga ettiğiniz yakın arkadaşınız...

- Doğal yaşamda olan şeyler. Bunları da her insan gibi yaşıyorum. Tepkilerim, hırslarım, üzüntülerim var.

► Aynalar belgeselinde size “hayal kadın” deniyor. Siz de bazı söyleşilerde söylüyorsunuz; herşeyi sinemanın yarattığı hayal dünyasında yaşadığınızı ve sanki gerçek bir hayatınız olmadığını...

- O neden; tüm yaşamım setlerde geçiyor. Ben yüzlerce film çektiğim için, gerçek yaşamımı yaşamaya fırsatım olmadı. Hep karakterleri canlandırdım. Gerçek ve hayal o kadar içiçe geçti ki gerçek yaşadıklarınım da bazen hayal olup olmadığı kuşkusunu duydum. Çünkü sinema da bir gerçeği anlatıyor, gerçeğin yeniden yorumlanması. Ama bir de sinema dışına çıkıp gerçeği de yaşıyorsunuz. Karışık. Bocalıyorum, bunu film setinde yaşamıyorum'ama, kendi yaşamımda oluyor. Şu anda filmde

canlandırdığım bir karakteri mi yaşıyorum, yoksa gerçek Türkan’ı mı, diye soruyorum.

G

ERÇEK TÜ R K A N K İM

► Tanıyor m usunuz kendinizi. Kim gerçek Türkan?

- Gerçek Türkan, yıllarca hayal

dünyasında yaşayan Türkan'ların bir bütünü. Yaşayan, eti kam olan, duygulan olan biri... İnsanlarla ilişkim çok iyidir, beni gören hemen çok sever, çünkü ben de sevmeye çok hazırım. Belki de herşey bu yüzden, yıllarca perdede o fışkırdı gözlerimden.

► Ne olurdu, yıllar önce evsahibinizin kızı sizi sete götürm eseydi, yönetm en de sizi beğenmeseydi...

- Hayat tesadüflerle dolu. Annem babam ayrılacaklar, annem parasızlıktan gidip mütevazı bir ev tutacak, ekonomik olarak zor durumda olacağız, onun üzerine film teklifi gelecek, biraz da o nedenle evet diyeceğiz...

► T ürk film i gibi...

- Tıpkı. Yoksa böyle birşey nasü olacaktı? Okula gidiyor, Fatih’te

anneannemin dedemin yanında oturuyordum. Fatih kapalı bir çevre, kadınlan sinemaya seyirci olarak bile göndermiyorlar, ben birdenbire sinema dünyasının içinde

buluyorum kendimi. Aklımın köşesinden bile geçmezdi. Zaman zaman Fatih’ten geçtiğimde düşünüyorum. Böyle bir raslantı olmasaydı, herhalde yine orada, evlenmiş, beş altı çocuk doğurmuş bir ev kadım olurdum. Bu da başka bir mutluluk belki...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

SANAT YILI JÜBİLESİ 18 - OCAK -1967 HAYATI ESERLERİ HAKKINDA YAZILANLAR SÖYLENENLER... — Röportaj sorularına

B irinci Meclis-i Mebusan’ın Pa­ dişah tarafından atanan reisi A h ­ m et Vefik Paşa, Meclisi tam bir despotlukla yönetti.. Aradaki zorunlu ke­ silmeleri bir

Haziran 1998-Ocak 2002 tarihleri arasında 51 hastanın 56 tibia cisim açık kırığı Đlizarov Tekniği ve Đlizarov tipi sirküler eksternal fiksatör uygulanarak tedavi

In this paper, we reported a case of ADD caused acute pancreatitis, presenting in emergency department with abdominal pain.©2008, Ondokuz Mayis University, Medical Faculty.. Key

Özellikle, günüm üzde ülkem izde R eşit E rzin, Ali Avcı- oğlu, gibi tanınm ış ve ayrıca ye­ tişm ekte olan birkaç yetenekli genç çellist dışında; bu

Bir başka çalışmada da, 7 aylık levotiroksin tedavisiyle sistolik kan basıncı ve arteryal sertlik üzerine olumlu etkiler gözlenirken, lipit profili ve yüksek sensitif

黃帝內經.素問 舉痛論篇第三十九 原文

Gece gökyüzüne baktığı- mızda çok büyük uzaklıklardaki gök cisimlerini çıplak gözle gözleyebiliyo- ruz.. Yüzlerce kilometre uzaklıkta ha- reket eden yapay