» U l I l I l l l l l l M I I U I I I I I I I I I I I I i l I l l l l I n l I l l l l l l l l I l l ı i H ı i ı ı ı ı ı ı ı n ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı ı ı i T i
T u e it
T İ Y A T K O Ş U N U N U N U T U L M U Ş
ŞÖ H R E TLE R İ
İ
Hazırlayan: Aysen Devrim T.|
İı
YAŞANTISI: Afife Ha nım 1902 yılında lstanbulda dünyaya geldi. İlk defa 1923 yılında Kadıköy HALE TI- YATROSU’nda sahneye çık tı. Bu tarihlerde bir müslü man kadının sahneye çık ması, bazı müteassıp çevre lerce değil, tüm kamu o- yunca hazedilemiyecek bir «olay»dı. Bu yüzden devrin polisleri oyunun tamamlan masına müsaade etmeden, temsil esnasında Afife Ha- nım’ı sahneden derdest ede rek, suçlu sıfatıyla adalete teslim etti. Ancak şerefli Türk adliyesi, ona ceza vere cek yerde, Afife Hanımın sa vunmasını dinledikten son ra, hakkında bereat kararı aldı ve onu serbest bıraktı.
Bu satırları okuyan bir çok gencin belki de zor ina nacağı bu olay 1923 yılında lstanbulda cereyan etmiştir ve olayın tutanakları Adli ye arşivlerinde hâlen saklı dır.
K İŞİLİĞ İ
Afife Hanımı tanıyanlar dan onun sanki kişiliğini bi lenlerden bugün ülkemizde hemen hemen yaşayan kim se kalmamıştır. Ancak Türk Tiyatro tarihine yazdığı eser lerle kendi çapında büyük hizmetleri dokunan A, Ma- dat bundan 23 yıl önce yaz dığı bir yazıda Afife Hanı mın kişiliğini şöyle anlat maktadır: (Bugünkü Türk- çeye çök yakın bir dille kale me alındığı için İM ad a t be yin yazısını aynen aktarmak ta bir sakınca görmüyoruz:) ftAile sırlarını açığa vurmak necip hareket olmaz derler. Umumiyet itibariyle ben de aynı fikirdeyim. Fakat öyle hususî haller vardır ki. Na mtıslu iş görüyorum
tiyle .zıd harekette ıııak mecburiyetinde rum.
Meselenin emrettiği kai delere göre, sahne adamla kanaa bulun-kalıyo
AFİFE HANIM
Genç kadın sahneye ilk ç ık tığ ı
zaman p o lis vasıtası
ile oyun ta til e d ilm işti
rı ayrı bir aile mahiyetinihaizdirler. Şu halde, ıstid- lâl edilebilir ki, bu ailenin de iç kirlerini denemek için iç kusurlarını âlemin dediko duşuna mevzu yapmak, na muslu bir hareket olamaz.
Fakat, şu hakikat de var- ki, başkalarını muaheze ve ya tenkidine meydan ver mekten ise kusurlarımızı kendimiz görüp, tenkid ede rek onları tashih etmek da ha münasip olur. Ve biz öy le sanıyoruz ki, bilhassa sa natkâr hareketlerinde çok ihtiyath davranmalı, mü teyakkız olmalıdır Hattâ ya şayış ve ahlâk bakımından numune icap eder, dahası var, artist, amme amili sıfa tiyle kendi şahsî hayatı hak kında halka bazan da he sap vermek borcundadır.
Esasen herhangi bir ku sur ammeye zarar vermediği müddetçe belki maruz görü lebilir. Fakat kusur illet ha lini alarak umumun istifade lerine dokununca ilerde vıı kubulması muhtemel olan zararların önüne geçmek i- çin, onları açığa vermek 1- cap eder.
Bir sanatkârın kaybı, bir millet için telâfisi müşkül olan bir ziyadır. Bir sanatkâ n n imhası, malî bir şerefin imhasıyla beraberdir.
• Afife de tiyatromuzun, vak tinden evvel mahfolan bir şerefidir.
Afife ismi halkımızda an cak işitilmiş, olması, onun mühim bir sima olmadığına delil olamaz. Bilâkis, Afife sahneye çıkan ilk İslâm ka dınıdır. Öbürleri onun kafa darları ve onu takip eden ler vaziyetindedirler.
Afife, «baştan çıkarılıp» değil, şahsî irade ve kanaa tiyle sahneye girdi. Kaabili- yetten tamamiyle mahrum olmuş olsa bile, isminin ö - nünde şapkamızı çıkarmak için onun yüksek jesti kâfi gelir. Türk İçtimaî hayatın da yeni, güzel ve çoktan beri arzu edilen bir yol açtı. O- nun bu asil hareketinin yal nız tiyatroya münhasır bir hâdise olarak telâkki etme meli. İslâm taassubunun korkunç içkalesine karşı yap tığı bu isyan hareketi, asır lardan beri mağdur olan Türk kadınının hürriyell uğ
runa yapacağı ve yaptığı j hamlesini bildiren ilk işaret j oldu. Öyle ki Afife’yi eşsiz j Millî İnkılâpçı Atatürk’ü- I müzün muhteşem mühürle- j riyle tasdik ettikleri Türk l kadınının mukaddes ihtilâli : nin pisdası ve bayrakçısı o- I larak kabul etmek lâzım.
Her muhitte çok vukubu- j lan bir hakikat var. Güzel i eserlerin, milleti faydalandı-! ran teşebbüslerin âmilleri ; arasından karanlıkta kalan i ve adı geçmeyenler daima j bulunur. Afife de bu gibiler- i den biridir. Fakat, Türk ka- j dininin hürriyet savaşının ; tarihi yazılırken orada Afi- j fe Hanımın ismi kendisine ; lâyık yeri işgal edecektir.... i Buna inanım var...
Afife'nin o kadar çabuk Ş ölümü hem Türk Tiyatrosu, j§ hem de Türk Milleti hesa- § bina mühim bir kayıptır. 2 Buna sebep de doğrudan doğ = rüya Afife kendisi oldu.
Hassas ve sanatkâr bir ğ ruh, iyi bir kaabiliyet ki akıl 2 Iı faaliyet sayesinde ilerli- ğ yerek yükselebilirdi. İlk gün 2 lerinde bizi ümitlendirdi ve ğ âtide bir yıldız olabileceğini 2 hissettirdi. Ne çare ki bü- ğ tün bu ümitler boşa çıktı. Be 2 yaz zehirin öldürücü zevkin- ş den büyülenerek eroin müp 2 telâsı oldu ve böylelikle ener 2 jisi zayıfladı, kaabiliyeti a- 2 zaldı. Sıhhati ezildi ve ha- 2 fızası ihtiyarladı. Artık lü- 2 zumsuz bir madde hâline 2 geldi. Şuurdan ve histen = mahrum bir hayâl oldu.
Afife ihtiyatsız hareketiyle = hem kendisini, hem tiyatro- | yu, hem de halkı zararlan- =
d irdi. 1
Yukarda umumun istifade ğ sinden bahsederken, bu a- E cıklı hakikate işaret etmek ' =
istedik. E
Mamafih ne de olsa tiyat-
ş
ro tarihimizde Afife Hanım’- 2 m ayrı ve şerefli bir yeri bu 2 lunması icap eder.» 2Madat’m belirttiği gibi 2 gerçekten sahneye ilk çı - E kan Türk ve İslâm kadını ol j| mak hasebiyle Türk Tiyat- E ro Tarihi merhume Afife Ha § nımefendiye sayfalarının en E şereflisini ayırmak borcup- = dadır. Afife Hanım sefil bir = hâlde 1911 vılınd? hayata = gözlerini kapamıştır. Y’ani öl = düğünde tam 39 yaşındaydı. =
lUillliiUllliüiilll(lllliimiiimilillIlllllliillilliIllliIllIllllimillillIllllltılllllllllUI!tUIIHIIIIIUIHIIHIIIini(İUIUIIIIIIIl!i!!lt!I!!lll!lil!!ll!!nilll!!li!lU(IIIlllB
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi