• Sonuç bulunamadı

Yaşayan bir müze...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yaşayan bir müze..."

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET DERGİ

14

İstanbul Sarıyer’deki Sadberk Hanım M üzesi’nin Türk İslam Eserleri Bölümü bir de Lohusa Odası’na yer vermiş.

Yaşayan bir m üze

Müzeler Haftası’nda

Sadberk Hanım

Müzesi’nde bir gezinti.

Daha çok yabancıların

ilgi gösterdiği bu vakıf

müzesinde sık sık depodaki

eserlerle sergilenenler

yer değiştiriyor.

Çetin Anlağan müzenin müdürü.

YAZI: FİLİZ KILINÇ

FOTOĞRAFLAR: SERKAN KIRLI

anyer’edoğru İstanbul Boğazı’na paralel gittiğinizde Büyükdere’de bir dizi tarihi ev gözünüzü alır. Bu binalardan biri Türkiye’nin ilk özel müzesi unvanım taşıyor. Bakımlı dış gö­ rünümüyle ötekileri arasmda hemen farkedi- liyor.Türk İslam Eserleri ve Arkeoloji bö­ lümleri adı altında iki bölüm ve birbirine bağlı iki binadan oluşan müze, Vehbi Koç’ un 1973 yılında vefat eden eşi, SadberkKoç’un vasiyeti üzerine kurulmuş. Vehbi Koç ’ un Sa­ rıyer’deki A zaryan Yalısı olarak bilinen bi­ nası, Vehbi Koç Vakfı tarafından müzeye dö­

nüştürülerek 14 Ekim 1980 tarihinde hizme­ te açılmış.

Her katında geçmiş zamana ait gündelik yaşamla ilgili pek çokparçayı görebildiğiniz Sadberk Hanım M üzesi’nde, Türk işleme sanatının en güzel örnekleri m ankenler kul­ lanılarak gözler önüne seriliyor. R enk renk teşbihler, kahve örtüleri, ipekli üçetekler, bindallılar, yorgan yüzleri, bohçalar, havlu­ lar, kuşaklar ve...

Ahşap kârgir olan dört katlı binada eserler, 2. ve 3. katlarda sergileniyor. Duvarlar, uzak­ tan bakıldığında mermeri andınyor. Gerçek­ te ise, 19. yüzyılda moda olan ampirik üslup­ ta duvar boyası olduğunu öğreniyoruz. Bina­ nın zarar görmemesi için ziyaretçilerin gezi alanına halılar döşenmiş. Bu bölüm de, Os­ manlI dönemi yemek kazanları, pirinç şam­ danlar, kandiller, çini yem ek takım larının yanı sıra, gümüş mücevher kutusu, mücev­ herli saatler yer alıyor. Bir de Çin porseleni. Azaryan Yalısı ’ mn yanında bulunan binamn da restore edilmesi ve ünlü T ürk koleksiyon­ cusu Hüseyin Kocabaş koleksiyonunun Vehbi Koç Vakfı tarafından alınmasıyla, mü­ zede sergilenen eserlerin sayısı 12 bini bul­ muş.

Müzenin deposunda birçok eser sergilene­ ceği günü bekliyor. Yer kısıtlı olduğu ve tari­ hi bir binaya ek bölüm yapma olanağı olma­ dığı için çeşitli dönemlerde eserler yer değiş­ tiriyor. Kimileri depoya dönüyor, kimileri de depodan çıkıp ziyaretçilerin seyrine sunulu­ yor.

Arkeoloji bölümünde yerlerin siyah mer­ merle kaplı ve hiçbir yerden güneş ışığı sız­ mıyor. Eserler MÖ altıncı binden başlayarak kronolojik bir sıra içinde sergileniyor. Roma ve Bizans Ç ağlan ile son buluyor. Sizi, üze­ rinde at figürü olan bir Roma dönem i mer­ mer friz parçası karşılıyor. M erdivenlerden çıktığınızda insanların yerleşik hayata başla­ dığı çağlara ait çakmak taşı kazıyıcıları, ke­ m ik aletler, baltalar, çömlekler, testiler ve çaydanlıklar, vazocuklar görüyorsunuz. Bü­ tün bu eserler, ziyaretçiyi 21. yüzyıldan ala­ rak M.Ö. 1000’li yıllara götürüyor. Arkeolo­ ji bölümündeki eserlerin büyük çoğunluğu

Hüseyin Kocabaş ’m koleksiyonundan. 7 bin parçadan oluşan bu koleksiyondaki eserler­ de malzeme olarak genellikle pişmiş toprak, bronz, gümüş, altın, elektrum, fildişi, cam, kristal kullanılmış.

1988 yılında Avrupa M imari ve Doğal Çevreyi Koruma Kurumu Europe Nostra 1988 Takdir Ö dülü’nü de alanm üzede faali­ yetler, idari olarak müze müdürüne bağlı iki arkeolog, üç sanat tarihçisi, bir konservatör, bir fotoğrafçı, bir tekstil onarımcısı ve on iki hizmetli personel tarafmdan yürütülüyor.

(2)

25 MAYIS 1997. SAYI 583

Müze Müdürü Çetin Anlağan, müzede her türlü tehlikeye karşı güvenlik önlemlerinin alındığını söylüyor. “Bina restorasyon çalış­ maları yapılırken yangın ikaz alarmları kon­ du. Kumaşlara ve diğer eserlere zarar verme­ den yangım söndürme özelliğine sahip özel gazlı yangm tüpleri aldık. İki tonluk bir su depomuz var. Her an kullanılmaya hazır 3 ta­ ne pompamız bulunuyor. Ayrıca her katta bir yangm hortum u var. Binanın içini ve dışım hırsızlığa karşı alarmla donattık. Akşammü- ze kapatıldıktan sonra ahşap binada elektrik kesilir. Özel kablolar sayesinde y almzca nem alıcı cihazlara elektrik ulaşır. Bunlardan elektrik sızması mümkün değil. İlk yıllarda bina ahşap olduğu için ziyaretçilere keçe ter­ likler veriliyordu. Ziyaretçi sayısı artınca bu yöntem yetersiz gelmeye başladı. Biz de zi­ yaretçilerin gezdikleri her yere yolluklar dö­ şedik. Bu halılar da zamanı geldikçe değişti­ riliyor.

“Müze tarihi bir binada bulunduğu için de­ vamlı bakmak zorundasınız. Binalar, içinde

yaşamnazsaölür. Bir binayı res­ tore edin, boş bırakın. İki sene sonra bina kendi kendine yıkılır. İçinde insan nefesi olması gere­ kir. Bu bir kuraldır. İnsan otur­ duğu yere bakar, temizler, tamir eder, en ufak bir şeyde anzasım giderir.”

M üze ziyaretçilerinin yüzde 9 5 ’i turistler. Sarıyer sakinleri ve İstanbullular ise pek ilgi gös­ termiyor buraya. Yerli halkm il­ gisizliğinden yakmıyor. Yerli ziyaretçilerin çoğu 18-5 Mayıs arasındaki Müzeler Haftası ’nda gelmiş buraya.

M üzenin en büyük dezavan- tajm ı şehrin merkezinden uzak ve Boğaz ’da olmasma bağlayan Anlağan, “B u iki bina, içindeki­ lerle birlikte Sultanahmet’te bu­ lunsaydı şimdikinden on kat da­ h a fazla ziyaretçi çekerdi” di­ yor. Birçok serginin, konferan­ sın, konserin de düzenlendiği m üzede kültür faaliyetlerinin süreceğini belirtiyor Anlağan, ve ekliyor: “Müzeye yurtiçi ve yurtdışındabulunan çeşitli anti­ ka kuruluşlarından kataloglar geliyor. Müzeye uygun eserler görüldüğünde satm almıyor. Bir de hibe yoluyla koleksiyonu­ m uza yeni eserler katılıyor. K i­ şiler, kendi aldıkları ya da ailele­ rinden kalan eserleri koruyama­ dıkları zaman, bunlara müzede daha iyi koşullar sağlandığı için bağışlıyor­ lar.”

Müzenin özel bir vakfa bağlı bulunduğu ve devletten hiçbir ödenek almadığı için ma­ li sorunları yok. Kültür Bakanlığı yetkilileri müzeyi yalnızca müzecilik açısından, denet­ liyor. Eserlerin korunma olanaklarına, alı­ nan önlemlere bakıyor.

Türkiye’deki müzecilik anlayışı konusun­ da ise Anlağan şunları söylüyor:

“Türkiye’nin her tarafında kaçak kazılar yapılıyor. Bu gibi durumlara anında m üda­ hale edebilmek için müzelere yetki verilme­ si gerekir. Devlet müzeleri, kaynak yetersiz­ liğinden em ekli olan personelin yerine yeni kadro bile açamıyor. 1988 yılından beri Mü­ zeler Genel M üdürlüğü sınav yapmamış. Genel bütçeden binde 5 pay alan K ültür Ba­ kanlığı ve ona bağlı Anıtlar ve M üzeler Ge­ nel M üdürlüğü bu ödenekle, bu imkânlarla müzelerin ihtiyacını bile karşılayamaz. Bu koşul 1ar altında devlet müzelerinden iyi ran­ dıman alınması beklenemez.”

Helenistik dönemden bir taç ve yüzükler...

Tarihin değişik dönemlerini kapsayan parçalar var Sadberk Hanım ’da...

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hasta olarak acil servise baflvurdu¤unuzda hekimin yap›lmas› planlan›lan tan› ve tedavi hakk›nda anlafl›l›r bir flekilde bilgi vermesi sizi nas›l etkiler.. Hasta

Özet: Bu çal›flmada, 2003-2006 y›llar›nda Kocaeli Üniversitesi T›p Fakültesi Anesteziyoloji Yo¤un Bak›m Ünitesi (YBÜ)'nde- ki alet kullan›m oranlar›, aletle

Tedavi amacıyla kullanıldığında, kurşunun kükürtlü hidrojenle birleşmesi sonucu kurşun sülfür (PbS) oluşur; barsaklarda ve özellikle gingivada siyah renkli çizgi

Hani derler ya “Dili olsa da konuşsa.” diye… Evet, dili olsa da konuşsa bir zamanlar insanlarda merak uyandıran tarihin eşsiz musikisine kulak misa- firi olmuş pare

2002’den itibaren çeşitli sebeplerle kültür varlıklarını kaybeden kaynak ülkeler ve yerli halklar, gelişmiş ülkelerden (ülkelerin müzelerinden) eserlerini geri

Bazı durumlarda ise, aynı ana dilden geldiğini bildiğimiz sözcükler, dilin en eski döneminde bile o kadar değişmişlerdir ki bunlar arasındaki ilişki ancak

Personele karşı kanunlarda suç olarak tanımlanan bir fiilin işlenildiği herhangi bir şekilde öğrenildiğinde, Bakanlık taşra teşkilatı için il sağlık

Turizm Bakanının verdiği bilgiye göre, Dünya Bankası ilgilileri Nisan- Mayıs aylarında tekrar Türkiye'ye gele- rek Turizm ve Tanıtma Bakanlığı ve diğer ilgili