18
_________________________________________
Adorno, Walter Benjamin, Habermas gibi
düşünürlerin eserlerini ilk kez piyasaya
çıkaran yayıncı Unseld yaşamını yitirdi.
Yayıncının
ölümü...
MENEKŞE TOPRAK
*-• a rih l Kasım 2002. Frankfurt’un merkez mezarlığına
doğru yürüyen siyah elbiseleriyle yasa bürünm üş binlerce kişi. Merasime öncülük eden siyah şapkalı adamlar arasında taşınan, üzeri çiçeklerledonanmış birtabut. Ülkenin önde gelen işadamları, yazarlar, bankacılar; başbakan Gerhard Schröder ve kültür bakanı gibi önde gelen politikacılar göze çarpıyor üzgün yüzlü kalabalığın arasında. Tam anlamıyla resmi bir devlet töreni. Fakat binlerce insanın yaşlı gözleri arasında mezara gömülen tabutun içindeki kişi, ülkenin önde gelen bir politikacısı filan değil. O bir yayıncı. Kalp krizine yenik düşen 78 yaşındaki Suhrkamp yayınevinin sahibi ve yöneticisi Siegfried Unseld.
Siegfried Unseld de yerini kimin, neyin nasıl dolduracağı nın belli olmadığı Alman kültüryaşamının vazgeçilmez bir is miydi. Yanm asn aşkın bir zamandır Alman yayın hayatına damgasını vurmuş olan Suhrkampyayıneviyle özdeş bir isim. Suhrkamp, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle Frankfurt Okulcuları olarak bilinen Adorno, Walter Benjamin, Haber mas gibi düşünürlerin eserlerini ilk kez piyasaya çıkaran, Ya hudi kökeni i yazarlara Alm anca’da yeniden yer veren bir ya yınevi .
Almanya, 2. Dünya Savaşı’ndan yenik çıktığında, sadece barut kokulanyla harebele- re dönm üş kentlerle, Na zizm sarhoşluğu ve savaş yorgunluğuyla girmedi yeni dünya düzenine, aynı za manda bir zamanlar Yahu di kökenli ve solcu yazarla rın, edebiyatçıların, sanat çıların eserlerinin ruhlarının yok edildiği, yoz ve içi b o şaltılmış, üstün insan ırkına adanmış bir kültürel orta ma da uyandı. Hemen ikin ci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Suhrkamp, Almanya’nın bu dışanya attıklannı içeriye almakla başladı işe: Adorno, Wal ter Benjamin, Habermas gibi düşünürlerin yanı sıra bugün dünya edebiyatının vazgeçilmez isimleri Franz Kafka, Paul Celan...
Siegfried Unseld, Suhrkamp’a 1952 yılında Hermann Hes- se'nin önerisi üzerine katıldığında, o zamanlar yayınevinin sa hibi olan Peter Suhrkam p Yahudi kökenli yazarları tekrar Al man diliyle barıştırmaya başlamıştı bile. Fakat Unseld’in hü neri; bitm ek bilmeyen çalışkanlığı, iş adamı kabiliyeti ve güç lü koku alma yetisiyle bu kitapları cep kitabı olarak geniş kitle kültürüyle tanıştırması oldu.
Unseld, sadece Kafka, Celan gibi Yahudi kökenli yasaklıla- n Alman yazın yaşamına sokmakla kalmadı, Alman klasikleri ne de yeniden hayat verdi. Goethe ve Hermann Hesse’nin bu gün dünya klasikleri arasına girmesinde Unseld’in payını hiç bir Alman edebiyat eleştirmeni yadsımıyor.
Siegfried Unseld’i Alman kültüryaşamının kült isimleri ara sına koyan şey sadece, bir safra gibi ülkenin dışına atılmış bir kültürün yeniden yaşama sokulması değil, onun kişiliğinde bütünleşen, bugün belki sadece birkaç küçük yayıncı tarafın dan sürdürülen biryayıncılık anlayışıydı. Onun yaşamı yayın dünyasının içinde olan her şeyle birlikte, yazarın kendisiydi. Unseld, bir işadamı becerisiyle kitap pazarlamanın yanı sıra, kitabın yazannı insan olarak, hatta bir baba, bir sevgili edasıy la kollayıp gözetleyen bir yapıya sahipti. İçki sorunundan, pa rasızlığına, aşk yaralanndan tutun da daha diğer birçok sıkın tılarına kadar yazarın yanında olan bir kişiydi. Bir yazarı be
ğenmeye görsün, eğer ona kancayı Devamı 20. sayfada
NİHAN ÇAKIROĞLU/MEHMET ONUR GÜNGÖR
İskenderiye Kütüphanesi, Türkiye ’ nin ilk özel kütüpha nesi. Adını; yakılmış, külleri N il’in sularına karışmış ünlü A ntik İskenderiye K itaplığından alan, yitirilm em ek için çırpınılan bu yer, “bilgilendirme yoluyla özgür düşüncenin oluşabilmesi” amacıyla kurulmuş. “Sosyal bilimlerin üvey evlat muam elesi gördüğünü” düşünüp, sosyal bilim ler ve edebiyat ağırlıklı bu kütüphaneyi kuran Kadir Gül’le konuş tuk.
Neden “İskenderiye”?
A ntik İskenderiye K itap lığ ın d an esinlendik. Kitapları insanlann hafızası gibi görüyorum. Orada da o güne kadar birikmiş bütün kitaplar yanmış. Bu talihsiz olay, insanlık ha fızasında büyük bir boşluk yaratmış. O güne kadar birikmiş bütün felsefi, estetik kitaplar, araştırmalar, öyküler, roman lar , tarih kitapları yanmış. Bunun sonucu olarak o zamanın tarihi unutulmuş.. O nedenle, en azından ismi yaşatılsın di ye bu adı koyduk. Karşılaştırmak komik olur. Örnek almaya çalıştık sadece.
Kütüphaneyi kurma fikri nereden çıktı?
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ndeki bir grup arkadaşla, 1993 yılında karar verdik. Otuz - otuz beş kişiy dik ve aslında üniversitede bir fikir kul übü kurmak istiyor duk. Ama içimizden ancak birkaç kişi bu işi benimsedi. “Fi kir kulübü yerine bir kütüphane kuralım, hem okunsun hem tartışılsın, yazılanlar yayım lansın” dedik. Grup dağıldı, çünkü bu iş çok masraflı ve zordu. Sonunda eşimle ben kal dık. Grup dağılmasaydı, daha iyi durumda olabilirdik.
Kitapları nasıl sağladınız?
Kendi kitaplarımız iki bincivanndaydı. Açılışta gelen ve bazı yayınevlerinin verdiği kitaplarla sekiz bine ulaştı.
Ülkenin ilk özel kütüphanesini açtınız.,
tik açıldığı zam anlar pek gelen giden olmadı. Cumhuri- yet'te bir haber çıkınca duyuldu. Tabii tepkiler çok farklı ol du. Çünkü insanlar böyle bir şeyle karşılaşmamışlar. Kah ve, halk kütüphanesi gibi kullanmak isteyenler oluyordu. Zamanla alıştılar. Gelip beğenmeyenler, kitabı az bulanlar, yerimizin küçük olduğunu söyleyenleroldu.
Sizce neden bu kütüphaneyi tercih ediyorlar?
İskenderiye Türkiye’nin ilk özel kütüphanesi. Ancak akıbeti, adını aldığı Mısır’ın ünlü
kütüphanesinden farklı olmamış, bir yangın geçirmiş. El yazması pek çok kitap böyle
yitirilmiş. Üyelerin talepleri üzerine ‘İskenderiye Yazılan’ diye bir de dergi çıkanyorlar.
24 KASIM 2002. SAYI 870
Bir devlet kütüphanesinde araştırma yaptığınız zaman iki - üç saat bekletirler, aradığınız şeyi vermezler, yasak derler. Oysa bizde kişi kitapların arasında gezebiliyor, istediği kay nağa daha kolay ulaşabiliyor. Bunun için de bilgisayarımız daki kitap listesinden yararlanıyorlar. Yasak yok. Devlet kü tüphanelerinde gördüğüm üz sıkıntıların aynısını insanlar burada yaşamasın istedik. Burada sürekli müzik eşliğinde okuyabiliyorsunuz; sessiz bir ortam yerine klasik müzik dinleyerek okumaktan hoşlanıyor insanlar. CD arşivimiz hayli geniş. Ayrıca, yazın terasımızı da açmayı düşünüyo ruz. Okuyucular, terasta da kitaplarını okuyabilecekler.
Faaliyetlerinizden biraz bahseder misiniz?
Çok çeşitli faaliyetler oldu. Boğaziçi, Marmara, İstanbul, Bilgi üniversitelerinden asistan arkadaşlar ya da üniversite öğrencileri, ücretsiz, üniversiteye hazırlık ve İngilizce ders leri verdiler.. Dersler, kütüphane üyelerinin ihtiyaçlarına göre belirleniyor. Kursa gidemeyen öğrenciler için bu ders ler hayli yararlı oluyor. Bir de dergimiz var, “İskenderiye Ya zıları" diye. Bu dergi, üyelerimizin isteği sonucu oluştu. “Okuyoruz, tartışıyoruz ama yazmıyoruz.yayımlamıyoruz; yazılarımızı dergilere, gazetelere götürüyoruz beğenmiyor lar” dediler ve biz de yeni bir dergi çıkarmaya karar verdik. Biliyorsunuz, dergiler biraz kendi tanıdıklarına, eş dost çev resine çalışıyor. Bizim dergimiz Diyarbakır, Erzurum, Urfa gibi birçok yere de gidiyor. Oradaki kitapçılar ısmarlıyor. Ankara ve İzm ir’de de aynı isimle iki kütüphane açılmıştı. Onlara da gönderiyoruz, ama İzmir'deki kapandı.
Kütüphanede söyleşiler de düzenliyorsunuz...
Evet, hafta sonu söyleşilerimiz oldu. Yazarlar biraz popü lerse üye olmayanlar da geliyor. Ama çok kalabalık olunca, söyleşilerin üreticiliği azaldı.
Hangi tür kitaplar var?
Kitaplarımız, sosyal bilimler ve edebiyat ağırlıklı. Bilgi sayar ve mühendislik dallarında kitaplarımız yok.
Gündemdeki kitapları alabiliyor musunuz?
Üyelerin isteğine göre alıyoruz. Heryeni çıkan kitabı ala bilecek kapasitemiz yok. Ayrıca bazı kütüphane üyelerinin listeleri var. Bizde olmayan kitapları, okuyup tekrar iade et mek şartıyla üyelerden isteyeceğiz. Bunu da üyeler önerdi. Listeler bizde olacak; üyeler arasında ilişki sağlayacağız.
Kitap bağışı için başvurduğunuz yerler var mı?
Çoğunlukla büyük yayınevleri kitap vermekten kaçındı- , lar; bankaların yayınevleri de çok sıcak bakmadılar.Biri, I “Satışımızı düşürür” dedi. “Ancak kötü basılmış, kapağı bozuk vs. olanlardan verebiliriz” diyenler oldu. Kabul etme dik. Ama kitap bağışlayanlar da var tabii. Onlar, her çıkan kitabı gönderiyorlar ya da biz gidip alıyoruz.
Kütüphaneniz, Mayıs 98’de yandı...
Abdullah Sokak’tâki ilk yerimiz yandı, evet.. Binayı biri si satın almıştı. En son biz kalmıştık. Biz de oradan taşınmak istiyorduk. Kallavi Sokak’ta biryer kiralamıştık. Hatta eşya da taşımıştık. Am a kitaplar, eski yerim izdeydi.. .Yangının, elektrik kontağından olduğu söylendi. Biz kuşkuluyuz. K a za da olabilir. Binada yanan birisi var, elleri ve yüzü yanmış. O kişi sorgulanmadı. İçeriye nasıl girdi, içeride ne yapıyor du? Üzerine gidemedik, üzerine gitmesi gereken kurumlar da gitmediler. Sonra Kallavi Sokak’tâki yerimize taşındık; kütüphane Haziran 98’de yeniden kuruldu. Bugün de Tarla- başı Bul varı ’nda çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Kaç kitap yanmıştı?
Otuz bin kitap, kırk bin dergi vardı. Cumhuriyet dönemin de çıkmış bütün dergiler.. O dergiler her yerde bulunam az, bulunsa da vermezler kütüphanelerde filan. M oda’da kapa nan bir sahafkitaplarını bağışlam ıştı.. O kitapların arasın dan el yazması çok eser çıktı; Osmanlıca, Arapça.. O nlarda yandı.
Bugün el imizdeki kitaplara bakınca
ozamanlar daha
iyi bir kütüphanemiz olduğunu anlıyoruz.Üyelik koşullarınız?
Üyelik koşullarımızda fazla formalite yok. Sadece adres, telefon ve aylık aidat olarak iki milyon alıyoruz. Üyelerimi ze her hafta en fazla iki kitap veriyoruz. İsteyenler her gün kitap değiştirebilirler. Şu anki üye sayımız iki yüze yakın.
Kütüphanenizin kedisi Kaşmir’e gelince...
94 doğumlu bir hanım, cinsi Siyam. Günlük hayatımızın dertlerinden biri. İnsan gözlerine saatlerce bakabilir.
Not: Pazartesi hariç hergün 11.00-20.00 arası açık, h ttp :// vvelcome.to/iskenderiyekutuphanesi adresinden kütüphane nin arşivine bakabilirler, yazılara ulaşmak için http://w elco- me.to/iskenderiyeyazilari Tel: 0212 3611596
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi