• Sonuç bulunamadı

Dur, düşün

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dur, düşün"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMARTESİ

■s

2

TEMMUZ

1 9 5 5 Yü : ÎS-Savı; âO ;s

FİYATI 15 Kr. 'BAÎİfD'HAREİRİ

V A T A N

Ahmet Emia YALMAN

İĞ R İY E İĞ R İ - D O Ğ R U Y A D O Ğ RU

Tel; 242Û7.2fl315-29318-Tlg. VATAN İst.

A L I M ve S A T I M İ Ş L E R İ N D E

V A T A N i n

K I S A İ L Â N L A R I

EN EHVEN REKLÂM VASITANIZDIR

m 11111 111 ifflm^MHitiHfHHiııııiHmmMmMimımııijmHiittHiııııııiHHiNintHiııımınNittii'iM

'"fl'ıT

ni\K,bnr df "

Pakistan, Irak paktına

" % î | | | | İ P | Ih l M i jğm m S MUimHUlIlHlIHIIIIItlIlMUMHUlHlIllUlllllimumiMUlMUfMIlMlıllIlHUIIHHfimiHlnKUminmiKUiıııııııııHfcj

lü rk iy e Dışişleri Vekâleti sözcüsü, «Kıbrıs için şimdiye

• K â t l l l V ö r

olan görüşü muhafaza ediyoruz,» dedi

p m r

^

' ^

m

! —

u~ r~ r

--- —--- . . .

ö

Pakistan Başvekili,

dostane eli kabule

karar verdik, dedi

1

ım a n is ta n h e n ü z k a v u r im v e r e m iy o r * İ n g i l t e r e

1

n n a n is la n a v e r d i ğ i

«

N a v a r in

»

g e m is in i g e r i i s t i g o r

U llllllllt l I t l I lI M I M I I İ I I H U t lit K I l U M I M lI l I llim m ilI lI

KONUŞMAYA

DAVET

K ı b r ı s 't a

b o m b a

m ü h i m m a t v e

e l e g e ç i r i l d i

YAZAN:

Ahmet Emin YALMAN

ngiltcre hükümeti bize ve Yu­

nanistan'a diyor ki: «Lon­

dra’ya temsilciler gönderin, ara­ mızdaki münasebetlerle ilgili bir takım meseleleri hal çarelerine bağlayalım.» Başvekil Eden, A- vam Kamarasında sorulan sual­ lere cevap verirken şunu da ilâ­ ve ediyor: »Konuşulacak mesele, Kıbrıs’ın mukadderatından iba­ ret değildir. Bahis mevzularunız, bunu pek çok aşıyor.»

İngiltere’nin teşebbüsü çok yerlndedir. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, NATO cephesinin en hassas noktalarının selâmeti ve istikrarı bakımından müşte­ rek mesuliyetler taşıyorlar. Bun­ ların arasında konuşulmağa ve halledilmeğe muhtaç mühim me­ seleler vardır. Zaman geçtikçe bunların bir hal çaresine bağ­ lanması kolaylaşmaz, aksine ola­ rak güçleşir. Çünkü araya türlü lürlü ilıtilâtlar girer ve fesat ve nifak arayanlar, Kıbrıs gibi bir işi nikap ve bahane diye kulla­ narak, bizim ve bütün hür dün­ yanın emniyet ve selâmetini iç­ ten ve arkadan tehdit edebilir­ ler.

Başvekil Anthohy Eden'in hak-T kı var: Bu işi sırf bir Kıbrıs me- j selesi diye dar bir çerçevede i karşılamak bizi yanlış yollara sevkedebilir. Kıbrıs işini, üç müt­ tefik memlekete ait yüksek men­ faatlerin geniş çerçevesi içinde mütalâa etmeğe zaruret vardır.

H usus! M u h a b irim izd en 4*

1 — Hariciye Vekâie-Ankara

tinin resmî sözcüsü. Doğu Akde­ niz ile ilgili meseleleri görüşmek üzere Türkiye, İngiltere ve Yu­ nanistan arasında bir konferans toplanması için İngiltere tarafın­ dan yapılan teklifi Türkiyenin memnunlukla karşıladığını söy­ lemiştir. Sözcü: Türkiyenin, şim­ diye kadar Kıbrıs durumu hak­ kında mevcut olan görüşünü ay­ nen muhafaza ettiğini ve konfe­ ran sa da bu görüş üzerinde ıs- i rar edeceğini bildirmiştir.

Yunanistan henüz bir karar veremiyor.

Atina, 1 (A.A.) — Yunan

Milli Müdafaa Vekili ve Haıi- ciyeVekilinc vekâlet eden Ka- nelopulos dün akşam gazeteci­ lere verdiği beyanatta İngiltere- nin Y'unan hâriciyesine tevdi et­

tiği bir muhtırada İngiltere -

Türkiye ve Y’unanistanm topla­ narak dünya meselelerini ve bu arada Kıbrıs meselesini görüş­ meleri teklifinde bulunduğunu söylemiş ve fakat «Ben bu tek­ lif hakkında her hangi bir şey söylemek salâhiyetinde değilim»

(Devamı Sa: 7 Su; 1 de)

m m

Bayar ve Faysal II Ankara’dan

Karaşî, 1 — Pakistan Başve­ kili Muhammet Ali, memleketi­ nin Türk - Irak paktına girece­ ğini bugün bildirmiştir. Başve- j kil, her ayın birinde mutad veç­ hile yaptığı radyo konuşmasın­

da bu haberi bildirirken Orta

Kırıkkale’ye hareket ederlerken'’' ¿ Do*unun müdafa!i,na faal bir ^m u t u m • I I M H İ U I I I M M t l l l l l i I H I l ı t | ( M I H M m ı M I H I M I Anadolu Ajansı

kilde katılmak maksadiyle P*- kistanm kendisine uzatılan »dos­ tane eli» kabul etmeye karar verdiğini belirtmiştir.

--- o--- -—

Irak Kralı, Kırıkkale

fabrikalarını gezdi

Kral Faysal ile Başvekil Nuri Sait Paşaya bir Kırıkkale tipi tabanca ile

birer av çiftesi hediye edildi. Misafirler, Zonguldak'a hareket ettiler

Anadolu Ajansı

Kırıkkale, 1 — Misafirimi

Dün denize indirilemiyen «Abitlin Dater» şilebi «

ttç memleket w şulması

arasında konu- ve bir anlaşmaya mevzu yapılması icabeden meşe­ leri şöylcce sayabiliriz:

1 — İngiltereinin Doğu Akde­ niz emniyeti hakkında duyduğa mesuliyetin devamına Türkiye vc Y’unanistanca kıymet veril­ mesi, Kıbrıs’ın Britanya İmpara­ torluğuna bağlı bir müstemleke değil, Cebelitarık ve Malta gibi müşterek emniyet dâvasına des­ tek olacak bir askeri üs diye te­ lâkki olunması ve Akdeniz’in emniyeti uğruna fedakârlık gös­ termek yolunda İngiltere’de mev­ cut arzu ve alâkanın sarsılmama- sına hep beraber dikkat edilme­ si.

Z — Kıbrıs meselesinin üç

müttefik memleketi birbirinden ayıracak bir hal almasının ön­ lenmesi ve birleştirici bir rol oy­ namasının müşterek bir hedef diye kabul edilmesi. (Askerî üs haricindeki ada işlerinin idaresi için üç memleket arasında müş­ terek bir idare kurulması, hal­ kın ada sakini kalmak şartıyle İngiliz, Türk ve Y’unan vatan­ daşlığını tercihte serbest bırakıl­ ması, Türklerin kültür hayatının

Türkiye’ye, Rumların kültür

münasebetlerinin Y'unanistan’a

bağlanması, İngiliz sivil idareci­ lik sanatını Y’akm ve Orta Şarka öğretmek üzere Kıbrıs’ta İngi- lizler tarafından bir enstitü ve eski medeniyetlere kaynak olau bütün havaliye ait ilmi tetkikle­ ri içine almak üzere bir Türk • Yunan Enstitüsü kurulması, gay­ ri mes'ul bir kuvvet olan kilise­ nin siyasi ıol oynamasının kat’I surette önlenmesi gibi tedbirler konuşma mevzuu olabilir.)

3 — Türkiye ile Yunanistan arasında pürüzlü mesele bırak- »uyacak ve tanı bir karşılıklı em­ niyet yaratacak tarzda bir dost­ luk ve samimiyete varmanın ana hedef diye kabul edilmesi, iki komşu arasındaki münasebetle­ rin gevşemesinden dolayı çök­ mek tehlikesine maruz olan Bal­ kan Birliğine yeniden can ve kuv vet verilmesi. Yakın ve Orta Do- ğu'ııun istikrarıyle alâkalı mese­ lelerde Türk ve Yunan siyasetle- rinin sıkı bir surette ayarlanma­ sı, iktisadi bir koordinasyona ve bir zamanlar Atatürk vc Venize- los’un düşündükleri gibi bir kon­ federasyona doğru yol almak maksadiyle zeminin dostça ha­ zırlanması..

İ

ngiliz, Türk ve Y'unan millet­

leri çok çekmiş milletlerdir. Sarılacak yaralan, halle ihtiyaç gösteren işleri vardır. Kıbrıs

et-A b i d i n D o v e r » ş i l e b i

i ç i n d ü n t ö r e n y a p ı l d ı

«» i >i| y i,,

âS0Q to n lu k

fi/âp

s ız a k t a k i y a ğ la rın d o n m a sı

Y e K îllO r H eyeti utin İ

neticesinde denize ındifilemedi. İndirmeye

tOplöndi

bugün devam edilecek.

| | / |

ı v ^ ı u ı ı u : ı Denizcilik Bankasının Camial-1 gemiyi denize indirmek mümkün

Hostırf Muhabirimizden I tı Tersanesinde inşa edilen 6500 j olamamıştır. Camialtı tersanesin-

Ankara, 1 — Vekiller Heyeti | tonluk «Abidin Daver şilebi dün i de törene saat 16 da İstiklâl nıar şiyle başlanılmıştır. Bundan son-bugün de saat 17 den 19 a kadar

devam eden bir toplantı yapmış­ tır.

Bu toplantıda iktisadi mesele­ ler üzerinde durulduğu ve yeni alınacak tedbirlerin müzakere e- dildiği tahmin edilmektedir.

ıiM«Mi*<«t»ıııııı«HM>nııutK«iım«M*tıtwmM*«m»ıu«mıi

tonluk

saat 16 da törenle denize indinle çekti. Fakat gemiyi denize kay­ dıracak olan kızağın çok önceden yağlanması ve tören esnasında yapılan konuşmaların uzun sür­ mesi, kızaktaki yağların donma­ sına sebep olmuş ve dolayısiyle

.!.-«<ıiMi< u m u t u n t d m ıım u tı tın ım m ıı t u n m im tıp

BÜYÜK BİR K A Y IP :

Dr. A. Adnaıı Adıvar

vefat etti

Ömrü boyunca imânına, kanaatine ve doğru bil­

diği prensiplere sadık kalan Dr. A. Adnan Adı-

var'ın ölümü memleketimiz için hakikî kayıptır.

Okuyucularımıza çok acı bir haber vereceğiz. Memleketin son nesillerde yetiştirdiği en büyük çapta adamlardan Doktor Abdül- lıak Adnan Adıvar, dün sabah saat 6 da Koska’daki evinde Al­ lahın rahmetine kavuşmuş, ge­ ride derin bir boşluk bırakmış­ tır.

Nefsini her zaman için mem­ leketlerine. yüksek fazilet pren­ siplerine. ilme, hakikate, hürri­ yete vakfeden mümtaz ve nadir insanlar vardır. Doktor Adnan bunlardan biridir. Bütün ömrü boyunca imanına, kanaatine, doğ ru bildiği prensiplere mutlak su­ rette sadık kalmış, şahsi hislerin

(esiri altında prensiplerinden

hiçbir zaman fedakârlık etmeğe razı olmamış, feragat yollarının ebe3i bir yolcusu halinde hava tın her sahasında şerefle ilerle­ miş, iyinin ve doğrunun canlı bir örneği olmuştur.

(Devamı Sa: 7 Sü: 5 de)

ra söz alan Denizcilik Bankası Y’önetim Kurulu Başkanı Enver Tekand Türk Denizcilik ve ter- (Devamı Sa: 7 Sü: 2 de)

Irak Kralı ikinci Faysal ile Rei­ sicumhur Celâl Bayar, beraber­ lerinde Irak Başvekili Nuri Sa­ it Paşa ve maiyetleri erkânı ol­ duğu halde, bugün saat 16.30 da hususi trenle Kırıkkale’ye gel­ miş. tezahüratla karşılanmıştır.

Halkın alkışları arasında,

Kral ve Reisicumhur, açık bir otomobile binmiş ve fabrikalara hareket edilmiştir. Kırıkkale fab­ rikaları arasında, tapa işletmesi, mermi işletmesi ve imlâ işlet­ mesi fabrika, tezgâh ve atölye­ leri üe haddehane gezilmiştir.

Irak Kralına ve Başvekiline, Kırıkkale’yi ziyaretleri hâtırası

thıytk iUrrrı liiahsa.-rflrfd hâzır

laıımis olan birer Kırıkkale ‘tipi tabanca ile birer av çiftesi ve kâfi miktarda mermi hediye e- dilraiştir. Irak Kralı, gerek bu

hâtıralara gerek Kırıkkale’de

görmi'S olduklarından hissettik­ leri memnuniyeti izhar etmiştir.

Fabrikaların gezilmesini mü­ teakip hususi tren Karabük ve Zonguidak’a müteveccihen saat 19.35 de Kırıkkale’den hareket etmiştir.

Bir öğrenci, bir

matematik

öğretmenini dövdü

Dün Haydarpaşa Lisesi önün­ de bir öğrencinin bir öğretme­

ni dövmesiyle neticelenen bir

hâdise olmuştur, Haydarpaşa Li­ sesi matematik Öğretmeni Fuat Ertunç, dün saat 14 de okuldan maaşını alıp sokağa çıktığı za­ man, yolda tanımadığı bir gen­ cin tecavüzüne uğramıştır.

İlk önce Fuat Ertunç’un kafa­ sına taş atan bu genç, sonra ü- zerine hücum ederek kendisini yunıruklamıya başlamıştır. Yeti*

(Devamı Sa: 7 Sü: 1 de)

« k i o m i u i u i i t i t u ııııııııııııım ıııııııııın n H im ııi/iıııııım u tıım m m ıım M iııu ıu ım ıım ıııım t ■ I JM, ; ,

PRENS ABDÜLİLÂH ŞEHRİMİZDE — Memleketimizin misafiri bulunan Irak Veliahdı Prens Abdülilâh, dün saat 13.55 de bera­ berinde Millî Müdafaa Vekili Et hem Menderes, Kara ve Deniz Kumandanları, yaverleri ve Bağdat Ataşemiz olduğu halde hu­

susî bir uçakla Ankaradan şehrimize gelmiştir.

Bilecik - Karaköy

arası selden

kapandı

Müstahsilden manava kadar : 3

H u su s! M uhaM rim izdM i

Bilecik, 1 - - Bugün Bilecik

havalisine yağan şiddetli yağ­

murlardan Karasu taşmış, Kara- ysy t r e n tvttpmsunde sular W!»

buçuk metreye kadar yükselmiş­ tir. Ayrıca, Bilecik - Karaköy li­ rasındaki tüneller de sellerden kapanmıştır. Suların sürüklediği ağaç kütükleri ve enkaz köprüle­ ri tehdit etmektedir.

Bu yüzden Haydarpaşa’dan kal kan Konya postası ile Ankara ekspresi Vezirhan’da, Ankaradan gelen Samsun postası ve diğer trenler Karaköy’de beklemekte-

(Devamı Sa: 7 Sü: 1 de)

Mahsulün azı zarar, çoğu zarar

Kabzımal, hâlde fiyatlar 10- T5 kuruş diye telleyin ce-

Babadan kalma usullerle yapılan ziraat - Müstahsilin,

içinde bulunduğu şartlar.

Diin yakalandıktan sonra serbest bırakılan çetesi mensubu

«Kara Kartallar*

yı «korkulan»

Karakartallar çetesi

Evvelki gün yakalanan 1 0 - 1 2 yaşlarında olan

üç çete efradının bir muziplik yaptıkları anla­

şıldı. Çocuklar ailelerine teslim edildiler.

Büvükada semtini günlerden- beıi «korku» içinde bırakan üç­ lü «Karakartallar» çetesinin ele

geçirildiğini dün bildirmiştik!

Anne ve babalarının yanında sük İtim, püklüm, yaptıklar:

Merhum Dr. A. Adnan Adıvar

llt H I U K I M I I I U in m ilI M M M I lim t lilI ı t t m ı ı ı ı t i f f rafında tam bir Ingiliz - Türk - Yunan anlaşması kurulursa, bü­ tün alâkalılar çok fayda görür­ ler, hür dünya geniş nefes alır. Aksine olarak bu iiç hür millet, hodbin emellerin siperlerine çe­ kilerek, birbirlerine karşı açık veya müzmin husumet hisleri beslerlerse, bu bal ancak demir perdenin işine yarar.

Hangi devirde yaşadığımızı ve ne gibi müşterek tehlikelere ma­ ruz bulunduğumuzu unutmama­ lıyız. İngiltere’nin daveti, her üç memleket için mükemmel biı fırsattır. Bundan tanı bir suret­ te istifade etmeği aklımıza koyar ve ona göre hareket edersek, doğru yolu keşfetmiş oluruz. Bu­ nun da sırrı, dar millî emelleri değil, yüksek mahiyetteki müş­ terek menfaat ve hedefleri hare­ ket noktası diye kabul etmektir.

ı tm ım ım ııııııı

ziplik: olduğuna kendileri kani ol duşu gibi, her görene de aynı in tibaı veren 10 - 12 yaşlarındaki bu üç yaramaz, okudukları mec­ muaların, seyrettikleri filmlerin

ışın mu (Devamı Sa: 7 Sü: 5 de)

H tttm fM ttu ııtıım ııtııtm iH tu ıtıu tm m ım tm tıtıo m ıiM n ıı

Dün Ankara’da Akköprü’de 10 mobilya imalâthanesi ve keresteci dükkânı yanmış, milyonlarca

lira zarar olmuştur. (Yazısı yedinci sayfamızdadır)

YAZAN ;

Sadun Tanju

f i rabayatağı köyünden İsma­ il’in arabası Bursa Hal’i- nin kapısı önündeydi. Sabahın

5.30 u. Kapının önü doluydu,

İsmail-bir araba dolusu kabak getirmişti. İhtiyar Ali Dayı da, bir eşek yükü fasulyasıyie, ka­ pının açılmasını bekliyordu. - İşte dedi, 10 dönüm tarladan topladığım fasulyaya bak. Ek­ tiğim tohumu alamıyaeağım.»

Her gittiğim yerde aynı şi­ kâyet, aynı yanıp yakılma. Bir

kaç fasulye tarlasına girdim,

biberleri, patlıcanları gördüm. (Devamı Sa: 7 Sü: 7 de)

ıııııı tım ıtm ıım m ıııııtııııııtıııtı t tm ıiH iıııu ıttıı tın»

Taksim Gazinosu

hakkında kapatma

cezası verildi

Son yıllarda gerek fâhiş fiyat ve gerekse bakımsızlık yüzünden sık sık şikâyet mevzuu olan Tak­ sim Belediye Gazinosu, Belediye müfettişlerinin verdiği bir rapor üzerine bir hafta müddetle kapa­ tılmıştır. Gazinonun bir hafta müddetle kapatılması, sağlık ka­ idelerine riayetsizlik ve fâhiş fi­ yat istemektendir.

Diğer taraftan alâkalı Beledi­ ye çevrelerinde belirtildiğine gö- fe, Belediye ile gazino müsteciri arasında mevcut kira mukavele­ si yeniden gözden geçirilmekte­ dir. Müstecirin birçok hükümle­ ri tek taraflı olarak bozduğu hak- kındaki ihbar ve iddialar tahak­ kuk ettiği takdirde mukavele,

Belediye tarafından feshedile­

cektir.

m m m ..

Arabayatağı köyünden İsmail Ertürk, kabak sandıklarını neşesiz neşesiz arabadan indirdi. Zaten nereye gitsem, müstahsili ke­

yifsiz gördüm

10 firma daha

adliyeye verildi

Sahte fatura tanzim eden bir firma ile üç şahıs

da muhakeme ediliyorlar

İhtikârı Tetkik Komisyonu Va- tir. li Muavini Asım Büyüklü’fıüıı ri­ yasetinde toplanarak 16 Tüccar ve esnafı ihtikâr ve etiket mec­ buriyetine riayetsizlik suçların­ dan sanık olarak adliyeye vermiş

Sahte fatura tanziminden «amit olanlar

Sahte fatura tanzim ettikleri id diasiyle, yün ticareti yapan Ava-

(Devamı Sa; 7 Sü: S Aş

(2)

• A T F A ; 2 » V A T A N

f

FİKİRLER VE TENKİTLER

s=2 TEMMUZ 1955

i l

J

9 » *

■■

Dur t

duşun

n

(Adnan Adıvar’ın bu sütunlar- da vaktiyle devamlı olarak yazı­

lan çıkmıştı. Merhumun, 3.4.

1946 tarihli sayımızda yayınladı­ ğı ve bir kitabına da isim olarak koyduğu «Dur, Düşün» başlıklı yazısını bugün tekrar sütunları­ mıza alıyoruz.)

Y * asrın başlarında genç bir talebe iken garbin ser­ best fikriyle en kolay temasa ge­ lecek bir meslek olan gazetecili­ ğe atıldığım zaman Aljdülhamid

II- in birçoklarına ağız dolusu

kasideler, medhiyeler ilham e- den 25 inci cülûs senesi bir kaç arkadaşımla bana bir nikbet yılı oldu. Padişah bir lütuf olmak ü- zere o vakit gazetelere her gün

yapıştırılan pul resmini atfet­

mişti. Bundan gazete sahipleri her gün 10 - 15 altın lira kadar bir kâr temin ediyorlardı. Biz muharrirler de gazete sahiplerin den bu kârdan istifade ettirilme­ mizi istedik ve aksi cevap alınca İkdam ve Sabah gazetelerinden ayni tarihte kalemleri bıraktık ve sokağa düştük. Yalnız sokağa de­ ğil, gazete sahiplerini, yani ser­ mayeyi emeklerimizle yenmek sevdasına da düştük (1) Seneler denberi çıkmayan Saadet gazete­ sini kendi hesabımıza çıkarmağa kalkıştık. Fikir hürriyetinin göl­ gesi bile yasak olduğu bir devir de emek hürriyeti namına yapı­ lan bu bedbaht teşebbüsün hikâ­ yesi, fikir amelesinin sermaye kar şısında nasıl mağlûpı olduğunu görmek için dinlenmeğe değer. İkdam ve Sabah gazeteleri bizim Saadet gazetesinden, kendilerine sövsek bile, bahsetmemiye, hattâ daha ileri giderek, «Saadet keli­ mesi yerine — O vakit henüz «kıv» kökünden kıvanç kelimesi keşfedilmemiş olduğu için — «Bahtiyarı» sözünü kullanmağa aralarında ittifakla karar ver­ diler ve hep öyle yazdılar. Neticede makinası elle çevrilen bu ihtiyar gazeteyi biz gençler yine eski rahat döşeğine yatırdık ve ayrıldık. Bir kısmımızın para­ sı ve emeği, bir kısmımızın yal­ nız emeği havaya gitti. Bu satırla­ rı o günkü vaziyeti bugünkü oku­ yuculara anlatmak için bir giriş ölsün diye yazdım. Yoksa bu u- zun ve elim macerayı, ayrıca yaz­ mak gerektir. Şimdi asıl mevzua geliyorum:

Günün birinde Servet-ı Fünun

edebiyatçılarından olan arkadaş, lardan biri elinde bir yazı, yü­ zünde bir sevinçle Saadet’in ya- zı odasına girdi ve «Cenab Şaha- bettin’deıı yüksek bir makale al­ dım, yarın koyalım, dedi. Bu yüksek makale o zamanın meş­ hur şair ve naşiri tarafından ya­

zılmış olduğu için okunmadan

derhal mürettiphaneye verildi.

Yalnız ben şu yüksek makalenin başlığına gizliden, bir göz attım: «Say-i Dimaği» (yani bugünkü türkçe ile beyin işi). Dimağ teş­ rih ve fizyolojisine yeni başlamış bir tıp talebesi olduğum için esasen hekim olan meşhur naşi­ rin bu makalesini ertesi gün ne büyük hazla okuyacağımı düşüne rek sevinmiştim. Fakat gece yarı sından sonra yazılar sansürden gelince, gördük ki makale kırmızı kalemle çizilmiş ve altına sual yazılmış. Tabii ertesi gün yazı çıkmadı. Ve sansür memurunun emrini yerine getirmek ve su­ ale cevap vermek üzere huzurları na çıkmak bana düştü. Sansür beyfendi buyurdular ki: «Bu ma­ kaleden birşey anlamadım, onun için çizdim. Ne maksatla yazıl­ mış?« Ben de «Düşünmek maka nizmasını anlatmak maksadıyla olacak - diye cevap verdim. «Dü­ şünmeyi öğretmeye ne lüzum var, böyle şeyleri boşuna gönder meyiniz» buyurdular ve kapıyı gösterdiler. İşte o vakit düşünce mahsulü eserler değil, düşünme yollarını gösterecek yazılar bile yasak idi (2).

K rtık yalnız düşünenleri değil,

* * düşünceyi bile hapse koyan bir devirden, kendilerini uzak du yan akıl sahipleri için okuduğu, gördüğü, işittiği şeyler üzerinde düşünmek ve kendine göre bir hükme erişmek, yapılması hel- bette lâzım olan bir iştir. Fakat- her vakit yapar mıyız? Zannetmi­ yorum. Çoğumuz, ayağını sıcak tut, başını serin, gönlünü fefth tut, düşünme derin» Atasözünün 1 ei kısmını pek beceremesek bile ikinci kısmını kolaylıkla benim- semişizdir. Bu yazıya beni götü­ ren, Amerika’nın komprime ma­ kaleler mecmuası, Reader's di- gest’de The Ard of Thinging ad­ lı eserden iki sayfaya «Dur, Dü­ şün» başlığı altında sıkıştırılan bir hülâsa olmuştur. Eserin mü­

ellifi Ernst Dimnet fikir koıv

çiniye! dâvası

Âşıklarını öldüren kadınlardan biri 2 sene

hapse ve cezasının teciline, diğeri idama

mahkûm edildi. Ingiliz ceza sisteminde bir

değişiklik yapılması münakaşa ediliyor

f i eçen hafta, biri Fransa’da,

^ diğeri İngiltere’de iki ci­ nayet dâvası görüldü. İkisinde de suçlu mevkiinde genç birer

kadın oturuyordu. Kadınlar,

kendileriyle bir müddet çok

sıkı münasebetler idame ettir­ dikleri iki erkeği öldürmüşler­ di. Fransa’daki muhakeme Kor­ sika adasının Bastia şehri, İn­ giltere’deki muhakeme Londra Ağırceza mahkemesinde görül­ dü. Birincisinde katil kadın iki sene hapse mahkûm edildi ve ceza tecil olundu. İkincisinde idam kararı verildi.

BİRİNCİ MUHAKEME K orsika’da görüien muhake-

mede suçlu Clara Gacci-

ofise arımıra-; güzel

bir genç kadındı. Kadın mah­ keme salonuna girdiği zaman âdeta gözler kamaşmıştı. Kadı­ nın sesi de çok tatlı idi. Sor­ guya başlandığı zaman verdiği cevaplar bir müzik dinler tesi­ ri yapıyordu.

29 yaşında olan suçlu kadın evlidir ve iki çocuğun annesi­ dir. Kocasiyle birlikte tarlala­ rına yakın bir evde otururlar­ ken çocukları mektebe vermek için anne, bunlarla beraber en yakın köye gitmiş, burada yer­ leşmiştir.

Clara’mn kocasının Anselmo Accarisi adında bir dostu var­ dır. Anselmo 47 yaşında, beş çocuk babasıdır. Cİara çocuk- lariyle beraber köyde yerleşin­ ce Anselmo kendilerini ziyaret etmeğe başlamış, genç kadını elde etmiştir. Kadın mahkeme­ de bunu söylerken: «Baş belâ­ sını defetmek için razı oldum.» demiştir.

Fakat Anselmo kendisini bı­ rakmamış, aralarındaki müna­ sebet altı ay sürmüştür. Clara buna bir son vermek lâzım gel diğini düşünerek: «Kocam ge­ lip her şeyi öğrenecek, bir da­ ha buraya gelme» demiştir. An selmo bu tavsiyeye kulak as­ mamış, kadına bir tabanca ve­ rerek: «Bununla kocanı temiz­ le!» demiştir..

Tabancayı alan kadın bunun la kocasını değil âşıkını öldür­ müştür.

Mahkeme bir çok şahit din­

lemiş, suçlunun avukatları ha­ raretli müdafaada bulunmuş­

lardır. Neticede jüri heyeti,

bir çeyrek saat müzakereden sonra, kadının tahrik edildiği­ ni kabul ile iki sene hapse ve cezanın teciline karar vermiş­ tir.

Kadının kocası karısını at­ fetmiştir.

İKİNCİ MUHAKEME

♦ngiltere’deki muhakeme ça-

^ büklük bakımından rekor

kırmış, Mahkeme altı saat için de karar vermiştir. Buradaki suçlu da 28 yaşında genç ve güzel bir kadındır. Ruth Ellis adındaki bu kadın bir kasaba­ da dünyaya gelmiş, burada bü­ yümüş, harp esnasındü-Londra-

ya lokantalarda garson

luk etmeğe başlaım?#«*. Bir müddet sonra bir bara geçmiş, burada çalışırken bir diş tabibi ile evlenmiştir.

Evlenme karı kocayı mes’ut etmemiştir. Bunun üzerine ay­ rılmışlar, Ruth bir bar açmış­ tır. Ruth barda David Blackely adında bir yarış otomobili şo­ förü ile tanışmış, dost olmuş­ tur. Fakat David bir müddet sonra başkalariyie düşüp kalk mağa başlamıştır. Bu vaziyet karşısında Ruth satın aldığı tabanca ile beş el ateş ederek yarış otomobili şoförünü öldür miiştür.

Genç kadın muhakeme esna­ sında cürmünü itiraf etmiştir. Kendisini müdafaa eden avu­ katı, İngiliz tarihinde ilk defa olarak kıskançlığın hafifletici

sebep sayılmasını istemiştir.

Mahkeme bunu dinlememiş ve idam kararı vermiştir. Fakat avukatın büyük bir cesaretle ortaya attığı mesele hararetli münakaşalara sebep olmuştur. Gazeteler muhakeme usullerin­ de değişiklik yapılması lüzu­ mundan bahsetmeğe başlamış­ lardır.

Ruth bütün muhakeme esna­ sında kollarını kavuşturup hiç

bir söz söylememiştir. Hali,

tavrı herkes üzerinde büyük

tesir yapmıştır. Buna bakarak idam kararının müebbet hapse çevrileceği tahmin ediliyor.

A. Adnan

-

Adıvar

kaklığı, yahut düşünme tembelli­ ğinin insanların çoğunu koyun sürüsü haline getirdiğinden şikâ yet ederken, uysallık duvarında bir oyuk oyan mütefekkir yeti- şinceye kadar gevelenip duran sözlere herkesin ağzı açık takılıp kaldığını söylüyor. Çoğumuz, bir kitap yahut bir gazete ortaya ye­ ni bir fikir atacak olsa esneriz, yahut elimize geçen şeylerle oy­ narız; velhasıl o fikir üzerinde düşünmekten, vebadan kaçar gi­ bi kaçarız. Müellif insanlara filo- l zof Schoenhauer’in «Okuma, dü­ şün» nasihatini sıkılmasa «Asla okuma, fakat her vakit düşün» şekline sokacağını söylemekle faz la acele ve bir uçtan öbür uca geçiveren bir nasihat vermiş olu­ yor. Çünkü hiç okumadan, yahut işitmeden düşünenler bu asrın yetiştirdiği büyük insanlar değil­ dir, Sokak başlarında durup, düşü ne düşüne hakikatlan bulanların devz-i artık geçmiştir. Müellif de bu fikirde olacak ki, zorlu bir lâf söylemiş olmak için yazdığı o fikri izah ediyor ve diyor ki; «Malûmat almak için (İnformati-j

on) okumakla yetişmek (For-

mation) için okumak arasında fark vardır. Fakat ne okursak o- kuyalım, evvelâ onu iyice kavra­ dıktan sonra tenkid etmek lâzım dır. Bir fikir, bir şiir, bir akide, bir sanat eseri hakkında kendi dü şüncemiz olmalı ve bu düşünce­ yi kuvvetle belirtmek için onu açıkça kavramış olmalıyız» Mü­ ellife göre tenkid, hüküm ancak düşüncenin başka bir adıdır. ■p*eğer tenkid, muhakeme deni-

ieıı beyin işi; fikirler, vakı­

alar arasındaki münasebetleri

görmek ve hiç bir şeyi onun ya­ nında, arkasında başka birşey ta savvur etmeden düşünmemek i- se, düşünme için tenkidden, hü- kümdan daha güzel bir isim bulu namaz. Düşünmenin hedefi, dü­ şünmeye başladığı sırada henüz mevcut olmayan ve aklı tatmin e- öecek olan bir şeyin keşfi ise, bu bir nevi yaratmaktır ve yarat* mak biraz ilâhlara benzemek ol­ duğu için insanın başını göklere itecek bir bahtiyarlıktır. Bunla­ rın hepsi doğru, Fakat yüksek göklere çıkmak için merdiven, kanad, bunlar hep kitapların say

fasından yapılmıştır. Merdiven

siz göğe çıkan, kanadsız uçan î- sa’lar devri biraz geridedir. Bir âlimin kesfini kaydettiği kâğıt­ lar,- bir filozofun düşüncelerini yazdığı ’sayfalar başka âlimlere, başka filozoflara kanad olacak­ tır. Düşünme sanatı adlı kitabın müellifi fikrini bu kadar sarahat la söylemiyor; fakat nihayet o da okumaya muarız olmadığını, an­ cak insan ömrü kısa olduğu için iyi kitapları değil, en iyi kitap­ ları okumayı tavsiye ediyor. Fa? kat bu en iyi kitapların nasıl a- yırt edileceğini söylemiyor. Bu­ nu ayırt edecek şey tenkiddir, düşünmedir: yani beynin işle­

mesidir. Acaba Abdülhamid'in

sansür memuru beynin işlemesi­ ne dair olan makaleyi, altından tenkid çıkacağını farkederek mi çizmiştir, dersiniz? Sansör bu­ nun farkına vardığı halde maka­ leye müsaade ettikten sonra Saa­ det gazetesinde saadet arayıcıla­ rına bir felâket tuzağı kursaydı, daha iyi mi etmiş olurdu sanki?

$ EH IR«‘ M E M L E K E T H A B ER LER İ

Yaz dönemi imtihan

neticesi belli oldu

Orta ve yüksek Öğretimde randıman gecen

seneye nazaran daha yüksek

Şehrimiz Orta ve Yüksek öğre­ tim müesseselerinde iki gün ev­ vel sona eren yaz dönemi imti­ han neticeleri peyderpey belli ol maktadır.

Neticeler kat'î olarak almama mış olmakla beraber son olarak elde edilen rakamlara göre bu »ene randıman umumi olarak yüksek bulunmaktadır.

Lise Devlet Bitirme imtihanı yazılı bölümünde netice alan ye .di lisede Edebiyat kolu kompo­ zisyon imtihanı 12 nci sınıfta z96, 11 inci sınıfta %93, Edebi­ yat imtihanı 12 nci sınıfta %96, 11 inci sınıfta %89, Tarih imti­ hanı 12 nci sınıfta %91, 11 inci sınıfta %82, Felsefe imtihanı 12 nci sınıfta %92, 11 inci sınıfta ro85 başarı ile neticelenmiştir. Geçen ders yılında 12 rîej sınıfta olup, olgunlukta tabiiyeden ta­ kıntılı olanlar %44, matematik­ ten takıntılı olanlar ise bu devre

%65 başarı göstermişlerdir. Diğer taraftan, gene yedi Lise niıı Fen kolu talebelerinin yazılı imtihanlarda gösterdikleri başa­ rı nisbeti şu şekilde sıralanmış­ tır: Kompozisyon imtihanında 12 nci sınıflar rÎ 90, 11 inci sınıflar %94, Matematikde 12 nci sınıf­ lar %36, 11 inci sınıflar %22, Fi- zikde 12 nci sınıflar %60, 11 in­ ci sınıflar %76, Tabiiyede 12 nci sınıflar. %78, 11 inci sınıflar

%64,

Geçen sene olgunluk imtiha­ nında Felsefe'den takıntılı tale­ belerin başarı nisbeti i s e 100 dür.

Bunlardan başka İstanbul Üni versitesi fakülte imtihan netice­ leri de liste liste talebeye bildi­ rilmektedir. Bu devre, her sene­ nin en çok kalman dersi olan İda re Hukukunda randıman çok iyi, buna mukabil İş Hukukunda yüz de 30 civarındadır.

(1) Bu vak’adan dört sene ev­ vel başka bir gazeteye yazdığım Bir seyvahat ve Alınıet Mithat adlı makalede kısaea bahsetmiş­ tim. (Bk. Bilgi Cumhuriyeti Ha­ berleri. S. 16 >

(2) Meşhur ııâsiriıı makalesi o zanıandanberi hâlâ devanı eden bir âdete uyarak kaynak göster­ meden şuradan, buradan alınmış ve zarif büklümlerle bir biri üze rine bükülmüş cümlelerle yazıl­ mış olduğundan ben de o yazıdan Sansör beyden fazla birşey anla­ mamış olduğumu itiraf etmeli­

yim.

Bursa’ya yağmur yağdı

Bursa, 1 (Hususi) — Günler- denberi beklenen yağmur, bugiin şimşek ve gök gürültüleri ara­ sında iki defa ve sürekli olarak yağmıştır.

ANKARA

Şubemiz

Çeşitli

A Ç IL IŞ

H E D İY E LE R İ

ve

F E V K A L Â D E

HUSUSİ İKR A M İY E

KEŞİDESİ

ile

25 TEMMUZ

PAZARTESİ GÜNÜ

A Ç I L I Y O R

İ S T A N B U L

BANKASI

^ Hükümet caddesi No. 9, 3

İstanbula kaçmak isterken yanlışlıkla İzmite inen iki

genç

İzmit, 1 (Hususî) — İzmit po­ lisi, İstanbula gitmek üzere Af­ yon’un Dinar ilçesinden kaçan ve yanlışlıkla İstanbul diye İzmitte inen 14-15 yaşlarında iki mace­

raperesti bugün yakalamıştır.

Metin Çelik ve Mehmet Çakmak isimlerinde olan bu çocukların üzerinde 600 lira bulunmuştur.

Her iki genç «Ah güzel İstan­ bul < şarkısının ilk defa hangi şarkıcı tarafından okunduğu hak kında aralarında iddiaya gümüş­ ler ve bunu tespit etmek maksa­ dıyla İstanbula gitmek kararını verdiklerini söylemişlerdir. Ço­ cuklar yarın İzmite gelecek olan ailelerine teslim edileceklerdir.

Vakıflar kampı açıldı

Vakıflar İdaresinin her yıl aç makta olduğu dinlenme ve deniz kampının birinci devresi, 17 o- kulda yardıma muhtaç talebeler den 130 sinin iştirakile, dün Bii- yükçekmecede başlamıştır. Kam­ pa Halil Rüştü, Paşa Kapısı, Bağ larbaşı, Altunizade, Üçüncü Se­ lim, Harmanlık, Hacı Selim Ağa, Yusuf Paşa, Uzun Yusuf, Yedi- kule, Aksaray I. ci, Aksaııy 2, ci, Taksini, Eminönü, Esnıü Sul­ tan ve Akaretler ilkokulları tale­ beleri iştirak etmektedir.

Tiyatro münekkidi Lûtfi Ay'ın Amerika ve Avrupa

tetkikleri

Amerika hükümetinin davetli­ si olarak bir müddettenberi A- merikada tetkiklerde bulunan ti­ yatro münekkidi Lûtfi Ay mem­ leketimize dönmüştür. Amerika­ nın bellibaşlı sanat merkezleri­ ni ziyaretten sonra İngiltere ve Fransa’ya da uğramış olan Lûtfi Ay, Pariste tertiplenilen millet­ lerarası tiyatro festivaline katı­ lan heyetlerden Doğu Almanya ve Çin tiyatrolarını bilhassa il­ gi çekici bulmuştur. Lûtfi Ay, Paris’i ziyareti sırasında Mar­ cel Aehard ve Marcelle Mau- rette ile tanışmış ve bazı yeni

eserlerin Türkiyede oynanmak

müsaadelerini sağlamıştır.

B. B. C. Radyosunda bir konuşma

Halen İngiltere'de İngiliz Ede bivatı doktorasını hazırlamakta olan Emekli General ve Kayseri

Milletvekili İsmail Berkok’un

kızı, Janset Berkok Şami bu ge­ ce saat 21 - 21.30 arasında Lond­ ra B.B.C. radyosunda bir konuş ma yapacaktır.

İngiliz Sanatçısı Aldaus Hux­ ley hakkında Janset Berkok Sa­ mi’nin hazırladığı bu tez, İngiliz ,basınında da yer almış ve B.B.C. idaresi tez’t fıaRRınna tur Konuş­ ma yapmasını kendisinden iste­ miştir.

, \ V A V V \ N \ V \ S N V \ W \ \ \ V N S V \ \ \ \ \ V V V * A \ S \ \ \ \ W \ V B*. £

i

Ana-Babalara Öğütler

Hazırlayan: Edyth Thomas W A L L A C E

Böyle değil Böyle

Çocıık: «Boya kalemi alaca­ ğım, baba. Para verir misin?»

Baba: Kravatımı bağlıyo­

rum şimdi. Sen pantalonu-

mun cebinden alıver.»

Baba: «Şimdi veririm oğ­ lum, kravatımı bağlıyayım da. Tamam, al bakalım. Boya ka­ lemlerinin iyisini seç, resimle

rin güzel olur.»

/ Çocuğu her ne sebeple oiursa olsun, cepten para alım-

£ ya alıştırmayın.

H

V A Z İ Y E T İ

Yeşilköy Meteoroloji is­ tasyonunun tahminlerine gö­ re bugün şehrimiz ve civa­ rında hava akşama kadar de­ ğişik bulutlu geçecektir. Rüz garlar Kuzey yönlerden orta kuvvette esecek; hava sıcak­ lığında düne ııisbetle yük­ selme olacaktır. Dün en yüksek sıcaklık 26, en düşük 20 santigrad olarak kaydedilmiştir. vVs

Küçük Haberler

★ SERGİ — G üzel S a n a tla r A ka­ dem isi b ö lü m le rin in y ıllık m ü şte re k sergisi b u g ü n s a a t 17 de A kadem i sa ­ lo n la rın d a a ç ıla c a k tır.

★ İHALE EDİLEN YOLLAR — B e­ şik ta ş ve S arıy er k azası d a h ilin d e bu y;l h a lk d ilek leri m e y a n ın d a y ap ıla, cak y o llar 279 b in liray a, K â ğ ıth a n e İstih k â m o k u lu in şa a tı d a 73.361 li­ raya Belediye D aim i E n c ü m e n in c e ih ale edilm iş b u lu n m a k ta d ır.

Polisçe aranan

Bülent Ufuk, bir

türlü bulunamıyor

Bir gasp hâdisesine ismi ka­ rışan ve hakkında tevkif kararı verilen film artisti Bülent U- fulc, hâdise tarihinden altı gün geçmesine rağmen polis tarafın­ dan yakalanamamaktadır.

Bülent Ufuk'un saklanma ihti­ mali olan bütün yerler, polis tarafından tarassut edilmekti ve bazı vilâyetlere de resmi teksir edilerek gönderilmiş bulunmak­ tadır.

Yarımşar kilo şeker

verilecek

Her aileye ayrılan şeker mik­

tarı, geçen tahsis devresinde

Kaymakamlıklarca gösterilmiş o- lan semt bakkalları vasıtasıyle ve kaymakamlıkların murakabe­ si altında verilecektir. Kampan­ yaya kadar nüfus başına düşen şeker yarım kilodur.

Vapurda kumar oynayan­ lar yakalandı

Büyükadadan Köprüye gelmek te olan Heybeliada vapurunda, Amerikan pokeri oynayan Petro Menfiledi, Andon Andreadi, İzi- dor Franko, Onnik Keçioğlu ve Satiri Zenginoğlu isimli şahıslar, tftlrr polis fararmifan sııçasta^ya- , ct' kalanmışlardır.

VEFAT

T a n z im a tı H ayriye S a d ra z a m la rın ­ d a n K eçeci Zade F u a d P a ş a ’m n to r u ­ n u , Ş û ra y ı D evlet âzası m e rh u m Re. şad F u a d b ey in m a h d u m u , F azıla K eçe cin in eşi, İn c i K eçeci’n tn P e d e ­ ri, D em o k rat P a r ti K u r u c u la rın d a n E skişehir M ebusu ve K u m a ş tü c c a r ­ la rın d a n .

SALİH FUAD KEÇECİ H ak k ın ra h m e tin e k a v u ş m u ştu r. C e­ n azesi 2.7.1955 b u g ü n k ü C u m artesi g ü n ü öğle n a m a z ın ı m ü te a k ip T eş­ vikiye C a m iin d e n k a ld ırıla ra k F u ad Paşa T ü rb e sin d e k i ebedi is tir a h a t- g â h m a d e fn e d ile c e k tir. M evlâ ra h m e t eylesin. T A K V İ M — 2 TEMMUZ 1955 CUMARTESİ AY 7 — GÜN 31 — HIZIR 58 RUMÎ 1371 — HAZİRAN 19 ! HİCRÎ 1374 — ZİLKADE 12 j SABAH ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI İMSAK Vasatı 04.01 12.18 16.18 19.43 21.47 02.14 Ezani 08.46 04.33 08.34 12 00 02.02 06.30

l

G aze te m ize g ö n d erilen s a ­ z ıla r ve resim ler b asılsın , b asılm asın tad a edilm ez.

R

ö

P

k

a

d

ı

KABZIMALLA HASBIHAL

Kemal A YD A R

İstanbul'du meyva ve sebze fiyatlarının, vatandaşın takatini aşan ve onu şaşırtan bir seviyeye yükselmiş olmasının se­ beplerinin bugünlerde enine boyuna incelendiğini siz de gö­

rüyorsunuz. Sîzler basının meseleye dört elle sarılışını,

lıalk menfaatlerini savunuşunu hışımla karşılıyorsunuz. Teh­ dit ediyorsunuz, «Mahkemeye vereceğiz» diyorsunuz. Ne ya­ palım ki basının vazifesi bu. Ne çaıe ki bu mesleğin bütün ulviliği, nerede haksızlık, iğıi bir gidiş varsa bunu meydana koymasında, orada hâzır ve nâzır olmasındadır. Hadi basın meseleyi anlamamıştır, feryadı mesnetsizdir diyelim. Halkı yakıp kavuran fiyatların sizin dediğiniz gibi normal bir se­ viyede olduğunu takdirde yanılmıştır diyelim. Y'a, koskoca devletin Valisine ne oldu? Niçin o da ateşe değmiş gibi ol­ du, sîzlere açık bir mücadele ilân etti? Neden Vali domatesi 70 kuruştan fazlaya sattırmamaya kalktı? Yollara düştü, ya­ zın bu sıcak gününde Yalova’lara, Karamürsel’lere, Bursa- lara gitti? İstanbulluya ucuz meyva, ucuz sebze bulmak için seferber oldu? Bunlar neden? Sebzenin, meyvanıtı fiyatını, vatandaşın gücünün üstünde gören, mücadele açan bir Va­ linin, bir Belediye Reisinin hareketi de mi mesnetsiz? Bu da mı bir anlayışsızlık, yanlış hesap?

Halk inliyor, basın bağırıyor, devlet, teşkilât harekete geliyor. Evet, bir meyva fiyatı için bu kadar tepki, bu kadar feryat ve söz.

Yok, yok.. Bunlar mesnetsiz, sebepsiz ve muhakkak ki haksız değildir. Ateş olmayan yerde duman çıkınıyacağını sîzler de bilirsiniz. Halkın feryadına kulak verin, «Parası olaıı yesin, olmayan avucunu yalasın» demeyin. Sîzlerin yaz­ dıklarımızı kulak arkasına atmayın. Belediye Reisinin telâ­ şını fuzulî addetmeyin.

Bu meseledeki mesuliyetinizi takdir edin. Bir milyon in­ sanın sırf bu mevzuda sizin insafınızla karşı karşıya kaldığı­ nı hatırlayın. Sîzler de bu şehrin insanlarısınız. Toplu ola­ rak yaşamakta —bilhassa kabzımal olarak— sîzlere de bü­ yük bir vazife diişmiiş olduğunu unutmayın.

Gelin sîzler de hak saflarına iltihak edin. Bu dâvayı halk için beraberce götürelim.

« Para doğuran makine»

34 bin lirayı alıp götürdü

- ... — ' M— — — M—— »■- - --

---«D ızdızcı» Aristidi tüccar Kostantin'in önünde

makineye 100 lira koyup 500 lira çıkarınca

'

ortaklık kuruldu !

«Dızdızcılık» suretiyle bir tüc­ carın 34 bin lirasını dolandıran bir «dızdızcı» yakalanmıştır.

Tarlabaşında Doğramacı Şakiı- sokak 14 numaralı evde oturan tüccar Kostantin Kritos, bir gün

yazıhanesinde otururken, meş­

hur «dızdızcı» Aristidi Madenoğ lu yanına gelmiş ve kendisinin e- linde büyük işler olduğunu söy- liyerek ortaklık teklif etmiştir.

Aristidinin bu sözlerine kanan

c c a r , Ju u ıtU « i> lc t,tu u ± m iy e lı

i-lerletmiştir.

Kostantinin evine dahi serbest çe-giren Aristidi, bir gün eve elin de bü- makine ile gelmiş ve tüc­ cara «bu makine para doğuran!! makinedir, istersen gel, tecrübe edelim» demiştir.

Aristidi Kostantin’in gözü ö- nünde makineye 100 lira koyup 500 lira çıkarınca, tüccar bu işi çcft! kârlı görmüş ve ortaklığı ka­ bul efmiştir.

Bir kaç gün sonra Aristidi, makinanın çalışması için, gere­ ken eczanın bittiğini ve İııgilte-,

reden getirmek için 14 bin liraya ihtiyaç olduğunu söylemiş ve tüc cardan bu parayı almıştır.

Birkaç gün sonra tekrar tüc­ cara başvuran Aristididi, «para doğuran!!» makinenin başına ka­ za geldiğini, denize düştüğünü söylemiş ve yeni makine getirt­ mek için tekrar 20 bin lira almış ■ tu-.

Bu suretle 34 bin lirayı alarak ortadan kaybolan «dızdızcı Aris­ tidi bu paranın hepsini Beyoğlun da yemiştir.

Parasının dolandırıldığını geç de olsa anlayan Kostantin Emni­ yete müracaat etmiş, fakat önce utancından hâdisenin mahiyetini gizlemişse de sonra vaziyet anla­ şılmıştır.

Yakalanan Aristidi Madenoğ- iu, Adliye’ye verilmiştir.

Komünist propagandası ya­ pan biri tevkif edildi

Bir müddet evvel yakalanan ve muhakemeleri yapılarak bir kısmı beraat eden 167 komü­ nistten biri olan Muammer Tam- kan, tütün işçileri arasında sin* si bir şekilde komünist propa­ gandası yaptığından dün nöbet­ çi Sulh Ceza Mahkemesi tara­ fından tevkif edilmiştir.

Aslen YunanistanlI göçmen­

lerden olan Muammer uzun bir müddettenberi siyasî polis tara­ fından takip edilmekteydi.

Son günlerde, Bulgar mülte­

cilerinin esrarengiz durumları

üzerinde de hassasiyetle duran

ilgili makamların geniş çapta

tevkifler yapacakları söylenmek­ tedir.

* Ivazlıçeşmede bîr infilâk oldu

Kazlıçeşme’de, Kireçhane so­ kak 7 numaralı, Manol Satirya- dis’e ait kimyevî madde deposun da dün bir infilâk olmuştur.

Sıcağın tesiriyle depoda bulu­ nan 6 adet benzin varili infilâk etmiştir. İnsanca bir zayiat yok­ tur.

ACIKLI BİR ÖLÜM

T ü c c a rd a n İsm a il H akkı K ozacıoğ- l u ’n u n kerim esi ve eczacı K em al P a­ m u k ç u n u n yeğeni,

(GÜLSÜM KOZACIOĞLU) h e n ü z h a y a tın ın 9 u n c u b a h a rın d a ir tih a î e tm iş tir. C enazesi b u g ü n 2.7. 1955 C u m a rte s i g ü n ü öğle n a m a z ın ı m ü te a k ip Ş işli c a m iin d e n a m a z ı eda e d ild ik te n s o n ra Z in c irlik u y u Asrî m e z a rlığ ın d a k i a ile m ak b eresiııe d e f­ n e d ile c e k tir. M evlâ ra h m e t eylesin.

San Pedro karakolundaki po lis Sherry’ıvin fotoğrafının ve

hakkında verilen bilgilerin

Henry Somerton adlı o şahsa

tıpa tıp uyduğunu söyledi.

Somerton’un polis karakolu­ na yaptığı iki ziyaret sırasında

indiği otelin defterine attığı

imza ile Şherry’ıün ev sahibine gönderdiği pusuladaki yazı ay­ nı elden çıkmıştı. O halde Sher ry ile Markus’un Kovalov öldü rüldüğü saatte Faıeıvell’e tren le dokuz saat uzakta bulunan

San Pedro'da bulunduklarına

emin olmak gerekiyordu. Fakat işin içinde cinayet o- lunca emin olmak yetmezdi; San Pedro karakolundaki nö­ betçi polisi beraberimde alıp getirdim.

— Evet, bir yanlışlık yok,

o gece gördüğüm şahıslar bun­ lardı, dedi.

VIII

Sorgu hâkimi baş parmağın­ da kalan tjrnak parçasını diş­ leyip duruyordu. Şerif ise, ba­ lonu birdenbire patlayan ve az önce elinde tuttuğu oyuncağı­ nın ne olduğunu aıılamıyan bir çocuk gibi şaşkınlık içindeydi.

Ben durumdan memnun bir tavır takınmıştım.

Hâkim acı bir sesle: — İşte hareket noktasına ge­ ri döndük, dedi. Bunda kabahat hepimizde. Bu günleri boş ye­ re ziyan ettik.

Şerif sorgu hâkimine bakma­ dı ve sesini bile çıkarmadı.

SİNEK KAĞIDI

Söz aldım:

— Bu zaten benim fikrim de ğiidi. Ama gene de bazı ilerle­ meler kaydettik.

— Ne gibi?

— Sherry ile zencisinin gay­ bubet delillerine sahip olduk­ ları meydana çıktı.

Hâkim kendisiyle eğlendiği­ ni sandı. Onun suratını asma­ sına dikkat bile etmedim.

Şu suali sordum:

— Şimdi onları ne yapacaksı­ nız?

— Serbest bırakmaktan baş ka ne yapabilirim. İthamname kâğıttan yapılmış ev gibi yı­ kıldı.

—i Onları beslemek devlete fazla pahalıya oturmaz dedim.

Düşünmeye zaman kazanabil­

mek için onları mümkün oldu­ ğu kadar geç serbest bıraksak? Umulmadık bir şey çıkabilir, onlar elimizde olmazsa bir şey yapamayız. Onların suçsuz oldu ğunu mu sanıyorsunuz?

Aptallığıma açıyormuş gibi, bana sitemli bir bakışla baktı. Tabii canım, dedi, tabii ki

- 2 5 ~

onlar suçlu. Fakat bunu isbat

edecek delil' elimde olmazsa

ne yapabilirim ?OnIarı serbest bırakmamamı söylemeniz neye yarar? Hem sonra siz de bilir­ siniz ki her an serbest bırakıl­ malarını talep edebilirler han­ gi hâkim olursa olsun onları serbest bırakmak iznini verir.

— Ben de aynı fikirdeyim dedim. Fakat sizinle bahse gi­

rerim serbest bırakılmalarını

istemiyecekler.

— Bu da ne demek oluyor? — Mahkemenin karşısına çık­

mak istiyorlar, aksi takdirde

gaybubet delilleri biz keşfetme

den meydana çıkmış olacak.

Hattâ Spokane polisinin dikka­ tini bilhassa çekmeye çalıştık­ larını sanıyorum, hattâ sizinle bir bahse daha girerim: Avu­ katları mahkemenin gayri mev kuf olarak yapılmasını bile is­ temeyecek.

Hâkim bana şüpheli bir ba­ kışla baktı.

— Söylemek istediğiniz bazı şeyler yar galiba? Dedi.

Hayır, ama haklı

olduğu-mu göreceksiniz!

Ve haklıydım da. Avukatları Schaffer bıyık altından gülü­ yor ve müşterilerini hapisten çıkarmak için teşebbüse geç­ miyordu.

Üç gün sonra yeni bir olay­ la karşılaştık.

Kovalov’un evinin on beş

kilometre kadar güneyince bir çiftliği olan Archibald Weeks, adlı biri, sorgu hâkimini gör­ mek istediğini bildirdi. Weeks cinayet sabahı eıkeıı saatlerde Sherry'i evinde gördüğünü an­ lattı.

O sabah iowa’daki akrabala­ rını ziyarete gidecek olan We­ eks erkenden kalkmış, otuz ki­ lometre ötedeki istasyona git­

mek için otomobiline benzin

koymayı düşünmüştü. Saat beş buçuk veya altı sıralarında gara ja girmişti. Fakat o sırada bir yabancı garajdan çıkmış, çiti

aşmış, yol boyunca koşarak

kaçmıştı. Weeks onu bir müd­ det kovalamışlı, ama kaçan a- dam çok hızlı koşuyordu. Bu bir dilenci olamazdı, üstü başı

düzgündü. Weeks onun, otomo bilini çalmak istediğini, düşün­ müştü.

Weeks muhakkak yola çık­ mak zorunda olduğu ve biri 17,

öteki 15 yaşında iki oğluyla

karısı çiftlikte yalnız kalacak­ larından onlarl korkutmamak için garajda bir adamla karşı^ taştığını kimseye söylememiş­ ti.

iowa’dan dönünce hâkimi gör meye gitmiş ve Kovalov cina­ yetinin tafsilâtını öğrenmişti. Gazetelerde Sherry’nin de res mini görünce peşinden koştuğu adamın kim olduğunu, derhal anlamıştı.

Sherry ile onu karşılaştırdı­ lar, derhal tanıdı. Sherry ise hiç bir şey söylemedi.

San Pedro polisinin dedikle­ rini yalanlayan bu ifade üzeri­ ne sorgu hâkimi Sherry dâva­ sının görülmesine karar verdi. Markus’un San Pedro’daki gay bubet delilini bozacak hiç bir şey olmadığı için o mahkemeye şahit olarak çağrıldı.

Weeks şehadetini kısa ve

basit bir şekilde yaptı. Fakat sorguya çekilmeye başlanınca şaşırdı, ve ne diyeceğini bile­ medi. Anlattığı hikâye güme gitti.

Schaffer’In sualine karşı gör düğii adamın Sherry olduğuna şimdi eskisi kadar emin olma­ dığını söyledi. O adamı bir an görebilmişti, Onunla Sherry a- rasmda hafif bir benzerlik var,

dı. (Devaım var)

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu hadisi “temizlendikten sonra” kısmı olmadan sadece “sarımsı ve bulanık kanı (hayız kanı) saymazdık” lafzıyla İmam el-Buhari (rahimehullah) “Hayız günleri

Ellerinizi sık sık, su ve sabun ile en az yirmi saniye boyunca ovarak yıkayın.. Kapı kolları, armatürler, lavabolar gibi sık kullandığınız yüzeyleri su ve deterjanla her

Nötr gün bitkilerinde kol oluşumu uzun gün koşullarında ve ılıman sıcaklık derecelerinde en yüksek seviyededir ancak kısa gün bitkilerine göre daha

vatandaşların tepkisine neden olan ‘Epique İsland’ hakkında Aksoy Holding CEO’su Batu Aksoy “Dolgu talebimiz ret edildi ama Marina için ÇED sürecimiz Çevre ve

A) Atmacanın yavrularını beslemesi. C) Herkes yaptığı suçun cezasını çeker. D) Her söylenene inanmamak gerekir. Yıllar önce üç kişiden oluşan fakir bir aile varmış.

[r]

Afrin operasyonuyla ilgili Yüksekova Haber’de yayımlanan yazıları nedeniyle “örgüt propagandası yapmak”la suçlanan gazeteci İskender Kahraman’ın yargılandığı

• Bu ilacın kullanımı sırasında, doktora veya hastaneye gittiğinizde doktorunuza bu ilacı kullandığınızı söyleyiniz.. • Bu talimatta yazılanlara