CUMARTESİ
■s
2
TEMMUZ
1 9 5 5 Yü : ÎS-Savı; âO ;s
FİYATI 15 Kr. 'BAÎİfD'HAREİRİ
V A T A N
Ahmet Emia YALMAN
İĞ R İY E İĞ R İ - D O Ğ R U Y A D O Ğ RU
Tel; 242Û7.2fl315-29318-Tlg. VATAN İst.A L I M ve S A T I M İ Ş L E R İ N D E
V A T A N i n
K I S A İ L Â N L A R I
EN EHVEN REKLÂM VASITANIZDIR
m 11111 111 ifflm^MHitiHfHHiııııiHmmMmMimımııijmHiittHiııııııiHHiNintHiııımınNittii'iM
'"fl'ıT
ni\K,bnr df "
Pakistan, Irak paktına
" % î | | | | İ P | Ih l M i jğm m S MUimHUlIlHlIHIIIIItlIlMUMHUlHlIllUlllllimumiMUlMUfMIlMlıllIlHUIIHHfimiHlnKUminmiKUiıııııııııHfcj
lü rk iy e Dışişleri Vekâleti sözcüsü, «Kıbrıs için şimdiye
• K â t l l l V ö r
olan görüşü muhafaza ediyoruz,» dedi
p m r
^
' ^
m
! —
u~ r~ r
--- —--- . . .
ö
Pakistan Başvekili,
dostane eli kabule
karar verdik, dedi
1
ım a n is ta n h e n ü z k a v u r im v e r e m iy o r * İ n g i l t e r e
1
n n a n is la n a v e r d i ğ i
«
N a v a r in
»
g e m is in i g e r i i s t i g o r
U llllllllt l I t l I lI M I M I I İ I I H U t lit K I l U M I M lI l I llim m ilI lI
KONUŞMAYA
DAVET
K ı b r ı s 't a
b o m b a
m ü h i m m a t v e
e l e g e ç i r i l d i
YAZAN:Ahmet Emin YALMAN
ngiltcre hükümeti bize ve Yu
nanistan'a diyor ki: «Lon
dra’ya temsilciler gönderin, ara mızdaki münasebetlerle ilgili bir takım meseleleri hal çarelerine bağlayalım.» Başvekil Eden, A- vam Kamarasında sorulan sual lere cevap verirken şunu da ilâ ve ediyor: »Konuşulacak mesele, Kıbrıs’ın mukadderatından iba ret değildir. Bahis mevzularunız, bunu pek çok aşıyor.»
İngiltere’nin teşebbüsü çok yerlndedir. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, NATO cephesinin en hassas noktalarının selâmeti ve istikrarı bakımından müşte rek mesuliyetler taşıyorlar. Bun ların arasında konuşulmağa ve halledilmeğe muhtaç mühim me seleler vardır. Zaman geçtikçe bunların bir hal çaresine bağ lanması kolaylaşmaz, aksine ola rak güçleşir. Çünkü araya türlü lürlü ilıtilâtlar girer ve fesat ve nifak arayanlar, Kıbrıs gibi bir işi nikap ve bahane diye kulla narak, bizim ve bütün hür dün yanın emniyet ve selâmetini iç ten ve arkadan tehdit edebilir ler.
Başvekil Anthohy Eden'in hak-T kı var: Bu işi sırf bir Kıbrıs me- j selesi diye dar bir çerçevede i karşılamak bizi yanlış yollara sevkedebilir. Kıbrıs işini, üç müt tefik memlekete ait yüksek men faatlerin geniş çerçevesi içinde mütalâa etmeğe zaruret vardır.
H usus! M u h a b irim izd en 4*
1 — Hariciye Vekâie-Ankara
tinin resmî sözcüsü. Doğu Akde niz ile ilgili meseleleri görüşmek üzere Türkiye, İngiltere ve Yu nanistan arasında bir konferans toplanması için İngiltere tarafın dan yapılan teklifi Türkiyenin memnunlukla karşıladığını söy lemiştir. Sözcü: Türkiyenin, şim diye kadar Kıbrıs durumu hak kında mevcut olan görüşünü ay nen muhafaza ettiğini ve konfe ran sa da bu görüş üzerinde ıs- i rar edeceğini bildirmiştir.
Yunanistan henüz bir karar veremiyor.
Atina, 1 (A.A.) — Yunan
Milli Müdafaa Vekili ve Haıi- ciyeVekilinc vekâlet eden Ka- nelopulos dün akşam gazeteci lere verdiği beyanatta İngiltere- nin Y'unan hâriciyesine tevdi et
tiği bir muhtırada İngiltere -
Türkiye ve Y’unanistanm topla narak dünya meselelerini ve bu arada Kıbrıs meselesini görüş meleri teklifinde bulunduğunu söylemiş ve fakat «Ben bu tek lif hakkında her hangi bir şey söylemek salâhiyetinde değilim»
(Devamı Sa: 7 Su; 1 de)
m m
Bayar ve Faysal II Ankara’dan
Karaşî, 1 — Pakistan Başve kili Muhammet Ali, memleketi nin Türk - Irak paktına girece ğini bugün bildirmiştir. Başve- j kil, her ayın birinde mutad veç hile yaptığı radyo konuşmasın
da bu haberi bildirirken Orta
Kırıkkale’ye hareket ederlerken'’' ¿ Do*unun müdafa!i,na faal bir ^m u t u m • I I M H İ U I I I M M t l l l l l i I H I l ı t | ( M I H M m ı M I H I M I Anadolu Ajansı
kilde katılmak maksadiyle P*- kistanm kendisine uzatılan »dos tane eli» kabul etmeye karar verdiğini belirtmiştir.
--- o--- -—
Irak Kralı, Kırıkkale
fabrikalarını gezdi
Kral Faysal ile Başvekil Nuri Sait Paşaya bir Kırıkkale tipi tabanca ile
birer av çiftesi hediye edildi. Misafirler, Zonguldak'a hareket ettiler
Anadolu Ajansı
Kırıkkale, 1 — Misafirimi
Dün denize indirilemiyen «Abitlin Dater» şilebi «
ttç memleket w şulması
arasında konu- ve bir anlaşmaya mevzu yapılması icabeden meşe leri şöylcce sayabiliriz:
1 — İngiltereinin Doğu Akde niz emniyeti hakkında duyduğa mesuliyetin devamına Türkiye vc Y’unanistanca kıymet veril mesi, Kıbrıs’ın Britanya İmpara torluğuna bağlı bir müstemleke değil, Cebelitarık ve Malta gibi müşterek emniyet dâvasına des tek olacak bir askeri üs diye te lâkki olunması ve Akdeniz’in emniyeti uğruna fedakârlık gös termek yolunda İngiltere’de mev cut arzu ve alâkanın sarsılmama- sına hep beraber dikkat edilme si.
Z — Kıbrıs meselesinin üç
müttefik memleketi birbirinden ayıracak bir hal almasının ön lenmesi ve birleştirici bir rol oy namasının müşterek bir hedef diye kabul edilmesi. (Askerî üs haricindeki ada işlerinin idaresi için üç memleket arasında müş terek bir idare kurulması, hal kın ada sakini kalmak şartıyle İngiliz, Türk ve Y’unan vatan daşlığını tercihte serbest bırakıl ması, Türklerin kültür hayatının
Türkiye’ye, Rumların kültür
münasebetlerinin Y'unanistan’a
bağlanması, İngiliz sivil idareci lik sanatını Y’akm ve Orta Şarka öğretmek üzere Kıbrıs’ta İngi- lizler tarafından bir enstitü ve eski medeniyetlere kaynak olau bütün havaliye ait ilmi tetkikle ri içine almak üzere bir Türk • Yunan Enstitüsü kurulması, gay ri mes'ul bir kuvvet olan kilise nin siyasi ıol oynamasının kat’I surette önlenmesi gibi tedbirler konuşma mevzuu olabilir.)
3 — Türkiye ile Yunanistan arasında pürüzlü mesele bırak- »uyacak ve tanı bir karşılıklı em niyet yaratacak tarzda bir dost luk ve samimiyete varmanın ana hedef diye kabul edilmesi, iki komşu arasındaki münasebetle rin gevşemesinden dolayı çök mek tehlikesine maruz olan Bal kan Birliğine yeniden can ve kuv vet verilmesi. Yakın ve Orta Do- ğu'ııun istikrarıyle alâkalı mese lelerde Türk ve Yunan siyasetle- rinin sıkı bir surette ayarlanma sı, iktisadi bir koordinasyona ve bir zamanlar Atatürk vc Venize- los’un düşündükleri gibi bir kon federasyona doğru yol almak maksadiyle zeminin dostça ha zırlanması..
İ
ngiliz, Türk ve Y'unan milletleri çok çekmiş milletlerdir. Sarılacak yaralan, halle ihtiyaç gösteren işleri vardır. Kıbrıs
et-A b i d i n D o v e r » ş i l e b i
i ç i n d ü n t ö r e n y a p ı l d ı
«» i >i| y i,,
âS0Q to n lu k
fi/âps ız a k t a k i y a ğ la rın d o n m a sı
Y e K îllO r H eyeti utin İ
neticesinde denize ındifilemedi. İndirmeye
tOplöndi
bugün devam edilecek.
| | / |
ı v ^ ı u ı ı u : ı Denizcilik Bankasının Camial-1 gemiyi denize indirmek mümkün
Hostırf Muhabirimizden I tı Tersanesinde inşa edilen 6500 j olamamıştır. Camialtı tersanesin-
Ankara, 1 — Vekiller Heyeti | tonluk «Abidin Daver şilebi dün i de törene saat 16 da İstiklâl nıar şiyle başlanılmıştır. Bundan son-bugün de saat 17 den 19 a kadar
devam eden bir toplantı yapmış tır.
Bu toplantıda iktisadi mesele ler üzerinde durulduğu ve yeni alınacak tedbirlerin müzakere e- dildiği tahmin edilmektedir.
ıiM«Mi*<«t»ıııııı«HM>nııutK«iım«M*tıtwmM*«m»ıu«mıi
tonluk
saat 16 da törenle denize indinle çekti. Fakat gemiyi denize kay dıracak olan kızağın çok önceden yağlanması ve tören esnasında yapılan konuşmaların uzun sür mesi, kızaktaki yağların donma sına sebep olmuş ve dolayısiyle
.!.-«<ıiMi< u m u t u n t d m ıım u tı tın ım m ıı t u n m im tıp
BÜYÜK BİR K A Y IP :
Dr. A. Adnaıı Adıvar
vefat etti
Ömrü boyunca imânına, kanaatine ve doğru bil
diği prensiplere sadık kalan Dr. A. Adnan Adı-
var'ın ölümü memleketimiz için hakikî kayıptır.
Okuyucularımıza çok acı bir haber vereceğiz. Memleketin son nesillerde yetiştirdiği en büyük çapta adamlardan Doktor Abdül- lıak Adnan Adıvar, dün sabah saat 6 da Koska’daki evinde Al lahın rahmetine kavuşmuş, ge ride derin bir boşluk bırakmış tır.
Nefsini her zaman için mem leketlerine. yüksek fazilet pren siplerine. ilme, hakikate, hürri yete vakfeden mümtaz ve nadir insanlar vardır. Doktor Adnan bunlardan biridir. Bütün ömrü boyunca imanına, kanaatine, doğ ru bildiği prensiplere mutlak su rette sadık kalmış, şahsi hislerin
(esiri altında prensiplerinden
hiçbir zaman fedakârlık etmeğe razı olmamış, feragat yollarının ebe3i bir yolcusu halinde hava tın her sahasında şerefle ilerle miş, iyinin ve doğrunun canlı bir örneği olmuştur.
(Devamı Sa: 7 Sü: 5 de)
ra söz alan Denizcilik Bankası Y’önetim Kurulu Başkanı Enver Tekand Türk Denizcilik ve ter- (Devamı Sa: 7 Sü: 2 de)
Irak Kralı ikinci Faysal ile Rei sicumhur Celâl Bayar, beraber lerinde Irak Başvekili Nuri Sa it Paşa ve maiyetleri erkânı ol duğu halde, bugün saat 16.30 da hususi trenle Kırıkkale’ye gel miş. tezahüratla karşılanmıştır.
Halkın alkışları arasında,
Kral ve Reisicumhur, açık bir otomobile binmiş ve fabrikalara hareket edilmiştir. Kırıkkale fab rikaları arasında, tapa işletmesi, mermi işletmesi ve imlâ işlet mesi fabrika, tezgâh ve atölye leri üe haddehane gezilmiştir.
Irak Kralına ve Başvekiline, Kırıkkale’yi ziyaretleri hâtırası
thıytk iUrrrı liiahsa.-rflrfd hâzır
laıımis olan birer Kırıkkale ‘tipi tabanca ile birer av çiftesi ve kâfi miktarda mermi hediye e- dilraiştir. Irak Kralı, gerek bu
hâtıralara gerek Kırıkkale’de
görmi'S olduklarından hissettik leri memnuniyeti izhar etmiştir.
Fabrikaların gezilmesini mü teakip hususi tren Karabük ve Zonguidak’a müteveccihen saat 19.35 de Kırıkkale’den hareket etmiştir.
Bir öğrenci, bir
matematik
öğretmenini dövdü
Dün Haydarpaşa Lisesi önün de bir öğrencinin bir öğretme
ni dövmesiyle neticelenen bir
hâdise olmuştur, Haydarpaşa Li sesi matematik Öğretmeni Fuat Ertunç, dün saat 14 de okuldan maaşını alıp sokağa çıktığı za man, yolda tanımadığı bir gen cin tecavüzüne uğramıştır.
İlk önce Fuat Ertunç’un kafa sına taş atan bu genç, sonra ü- zerine hücum ederek kendisini yunıruklamıya başlamıştır. Yeti*
(Devamı Sa: 7 Sü: 1 de)
« k i o m i u i u i i t i t u ııııııııııııım ıııııııııın n H im ııi/iıııııım u tıım m m ıım M iııu ıu ım ıım ıııım t ■ I JM, ; ,
PRENS ABDÜLİLÂH ŞEHRİMİZDE — Memleketimizin misafiri bulunan Irak Veliahdı Prens Abdülilâh, dün saat 13.55 de bera berinde Millî Müdafaa Vekili Et hem Menderes, Kara ve Deniz Kumandanları, yaverleri ve Bağdat Ataşemiz olduğu halde hu
susî bir uçakla Ankaradan şehrimize gelmiştir.
Bilecik - Karaköy
arası selden
kapandı
Müstahsilden manava kadar : 3
H u su s! M uhaM rim izdM i
Bilecik, 1 - - Bugün Bilecik
havalisine yağan şiddetli yağ
murlardan Karasu taşmış, Kara- ysy t r e n tvttpmsunde sular W!»
buçuk metreye kadar yükselmiş tir. Ayrıca, Bilecik - Karaköy li rasındaki tüneller de sellerden kapanmıştır. Suların sürüklediği ağaç kütükleri ve enkaz köprüle ri tehdit etmektedir.
Bu yüzden Haydarpaşa’dan kal kan Konya postası ile Ankara ekspresi Vezirhan’da, Ankaradan gelen Samsun postası ve diğer trenler Karaköy’de beklemekte-
(Devamı Sa: 7 Sü: 1 de)
Mahsulün azı zarar, çoğu zarar
Kabzımal, hâlde fiyatlar 10- T5 kuruş diye telleyin ce-
Babadan kalma usullerle yapılan ziraat - Müstahsilin,
içinde bulunduğu şartlar.
Diin yakalandıktan sonra serbest bırakılan çetesi mensubu
«Kara Kartallar*
yı «korkulan»
Karakartallar çetesi
Evvelki gün yakalanan 1 0 - 1 2 yaşlarında olan
üç çete efradının bir muziplik yaptıkları anla
şıldı. Çocuklar ailelerine teslim edildiler.
Büvükada semtini günlerden- beıi «korku» içinde bırakan üç lü «Karakartallar» çetesinin ele
geçirildiğini dün bildirmiştik!
Anne ve babalarının yanında sük İtim, püklüm, yaptıklar:
Merhum Dr. A. Adnan Adıvar
llt H I U K I M I I I U in m ilI M M M I lim t lilI ı t t m ı ı ı ı t i f f rafında tam bir Ingiliz - Türk - Yunan anlaşması kurulursa, bü tün alâkalılar çok fayda görür ler, hür dünya geniş nefes alır. Aksine olarak bu iiç hür millet, hodbin emellerin siperlerine çe kilerek, birbirlerine karşı açık veya müzmin husumet hisleri beslerlerse, bu bal ancak demir perdenin işine yarar.
Hangi devirde yaşadığımızı ve ne gibi müşterek tehlikelere ma ruz bulunduğumuzu unutmama lıyız. İngiltere’nin daveti, her üç memleket için mükemmel biı fırsattır. Bundan tanı bir suret te istifade etmeği aklımıza koyar ve ona göre hareket edersek, doğru yolu keşfetmiş oluruz. Bu nun da sırrı, dar millî emelleri değil, yüksek mahiyetteki müş terek menfaat ve hedefleri hare ket noktası diye kabul etmektir.
ı tm ım ım ııııııı
ziplik: olduğuna kendileri kani ol duşu gibi, her görene de aynı in tibaı veren 10 - 12 yaşlarındaki bu üç yaramaz, okudukları mec muaların, seyrettikleri filmlerin
ışın mu (Devamı Sa: 7 Sü: 5 de)
H tttm fM ttu ııtıım ııtııtm iH tu ıtıu tm m ım tm tıtıo m ıiM n ıı
Dün Ankara’da Akköprü’de 10 mobilya imalâthanesi ve keresteci dükkânı yanmış, milyonlarca
lira zarar olmuştur. (Yazısı yedinci sayfamızdadır)
YAZAN ;
Sadun Tanju
f i rabayatağı köyünden İsma il’in arabası Bursa Hal’i- nin kapısı önündeydi. Sabahın
5.30 u. Kapının önü doluydu,
İsmail-bir araba dolusu kabak getirmişti. İhtiyar Ali Dayı da, bir eşek yükü fasulyasıyie, ka pının açılmasını bekliyordu. - İşte dedi, 10 dönüm tarladan topladığım fasulyaya bak. Ek tiğim tohumu alamıyaeağım.»
Her gittiğim yerde aynı şi kâyet, aynı yanıp yakılma. Bir
kaç fasulye tarlasına girdim,
biberleri, patlıcanları gördüm. (Devamı Sa: 7 Sü: 7 de)
ıııııı tım ıtm ıım m ıııııtııııııtıııtı t tm ıiH iıııu ıttıı tın»
Taksim Gazinosu
hakkında kapatma
cezası verildi
Son yıllarda gerek fâhiş fiyat ve gerekse bakımsızlık yüzünden sık sık şikâyet mevzuu olan Tak sim Belediye Gazinosu, Belediye müfettişlerinin verdiği bir rapor üzerine bir hafta müddetle kapa tılmıştır. Gazinonun bir hafta müddetle kapatılması, sağlık ka idelerine riayetsizlik ve fâhiş fi yat istemektendir.
Diğer taraftan alâkalı Beledi ye çevrelerinde belirtildiğine gö- fe, Belediye ile gazino müsteciri arasında mevcut kira mukavele si yeniden gözden geçirilmekte dir. Müstecirin birçok hükümle ri tek taraflı olarak bozduğu hak- kındaki ihbar ve iddialar tahak kuk ettiği takdirde mukavele,
Belediye tarafından feshedile
cektir.
m m m ..
Arabayatağı köyünden İsmail Ertürk, kabak sandıklarını neşesiz neşesiz arabadan indirdi. Zaten nereye gitsem, müstahsili ke
yifsiz gördüm
10 firma daha
adliyeye verildi
Sahte fatura tanzim eden bir firma ile üç şahıs
da muhakeme ediliyorlar
İhtikârı Tetkik Komisyonu Va- tir. li Muavini Asım Büyüklü’fıüıı ri yasetinde toplanarak 16 Tüccar ve esnafı ihtikâr ve etiket mec buriyetine riayetsizlik suçların dan sanık olarak adliyeye vermiş
Sahte fatura tanziminden «amit olanlar
Sahte fatura tanzim ettikleri id diasiyle, yün ticareti yapan Ava-
(Devamı Sa; 7 Sü: S Aş
• A T F A ; 2 » V A T A N
f
FİKİRLER VE TENKİTLER
s=2 TEMMUZ 1955i l
J
9 » *
■■
Dur t
duşun
n
(Adnan Adıvar’ın bu sütunlar- da vaktiyle devamlı olarak yazı
lan çıkmıştı. Merhumun, 3.4.
1946 tarihli sayımızda yayınladı ğı ve bir kitabına da isim olarak koyduğu «Dur, Düşün» başlıklı yazısını bugün tekrar sütunları mıza alıyoruz.)
Y * asrın başlarında genç bir talebe iken garbin ser best fikriyle en kolay temasa ge lecek bir meslek olan gazetecili ğe atıldığım zaman Aljdülhamid
II- in birçoklarına ağız dolusu
kasideler, medhiyeler ilham e- den 25 inci cülûs senesi bir kaç arkadaşımla bana bir nikbet yılı oldu. Padişah bir lütuf olmak ü- zere o vakit gazetelere her gün
yapıştırılan pul resmini atfet
mişti. Bundan gazete sahipleri her gün 10 - 15 altın lira kadar bir kâr temin ediyorlardı. Biz muharrirler de gazete sahiplerin den bu kârdan istifade ettirilme mizi istedik ve aksi cevap alınca İkdam ve Sabah gazetelerinden ayni tarihte kalemleri bıraktık ve sokağa düştük. Yalnız sokağa de ğil, gazete sahiplerini, yani ser mayeyi emeklerimizle yenmek sevdasına da düştük (1) Seneler denberi çıkmayan Saadet gazete sini kendi hesabımıza çıkarmağa kalkıştık. Fikir hürriyetinin göl gesi bile yasak olduğu bir devir de emek hürriyeti namına yapı lan bu bedbaht teşebbüsün hikâ yesi, fikir amelesinin sermaye kar şısında nasıl mağlûpı olduğunu görmek için dinlenmeğe değer. İkdam ve Sabah gazeteleri bizim Saadet gazetesinden, kendilerine sövsek bile, bahsetmemiye, hattâ daha ileri giderek, «Saadet keli mesi yerine — O vakit henüz «kıv» kökünden kıvanç kelimesi keşfedilmemiş olduğu için — «Bahtiyarı» sözünü kullanmağa aralarında ittifakla karar ver diler ve hep öyle yazdılar. Neticede makinası elle çevrilen bu ihtiyar gazeteyi biz gençler yine eski rahat döşeğine yatırdık ve ayrıldık. Bir kısmımızın para sı ve emeği, bir kısmımızın yal nız emeği havaya gitti. Bu satırla rı o günkü vaziyeti bugünkü oku yuculara anlatmak için bir giriş ölsün diye yazdım. Yoksa bu u- zun ve elim macerayı, ayrıca yaz mak gerektir. Şimdi asıl mevzua geliyorum:
Günün birinde Servet-ı Fünun
edebiyatçılarından olan arkadaş, lardan biri elinde bir yazı, yü zünde bir sevinçle Saadet’in ya- zı odasına girdi ve «Cenab Şaha- bettin’deıı yüksek bir makale al dım, yarın koyalım, dedi. Bu yüksek makale o zamanın meş hur şair ve naşiri tarafından ya
zılmış olduğu için okunmadan
derhal mürettiphaneye verildi.
Yalnız ben şu yüksek makalenin başlığına gizliden, bir göz attım: «Say-i Dimaği» (yani bugünkü türkçe ile beyin işi). Dimağ teş rih ve fizyolojisine yeni başlamış bir tıp talebesi olduğum için esasen hekim olan meşhur naşi rin bu makalesini ertesi gün ne büyük hazla okuyacağımı düşüne rek sevinmiştim. Fakat gece yarı sından sonra yazılar sansürden gelince, gördük ki makale kırmızı kalemle çizilmiş ve altına sual yazılmış. Tabii ertesi gün yazı çıkmadı. Ve sansür memurunun emrini yerine getirmek ve su ale cevap vermek üzere huzurları na çıkmak bana düştü. Sansür beyfendi buyurdular ki: «Bu ma kaleden birşey anlamadım, onun için çizdim. Ne maksatla yazıl mış?« Ben de «Düşünmek maka nizmasını anlatmak maksadıyla olacak - diye cevap verdim. «Dü şünmeyi öğretmeye ne lüzum var, böyle şeyleri boşuna gönder meyiniz» buyurdular ve kapıyı gösterdiler. İşte o vakit düşünce mahsulü eserler değil, düşünme yollarını gösterecek yazılar bile yasak idi (2).
K rtık yalnız düşünenleri değil,
* * düşünceyi bile hapse koyan bir devirden, kendilerini uzak du yan akıl sahipleri için okuduğu, gördüğü, işittiği şeyler üzerinde düşünmek ve kendine göre bir hükme erişmek, yapılması hel- bette lâzım olan bir iştir. Fakat- her vakit yapar mıyız? Zannetmi yorum. Çoğumuz, ayağını sıcak tut, başını serin, gönlünü fefth tut, düşünme derin» Atasözünün 1 ei kısmını pek beceremesek bile ikinci kısmını kolaylıkla benim- semişizdir. Bu yazıya beni götü ren, Amerika’nın komprime ma kaleler mecmuası, Reader's di- gest’de The Ard of Thinging ad lı eserden iki sayfaya «Dur, Dü şün» başlığı altında sıkıştırılan bir hülâsa olmuştur. Eserin mü
ellifi Ernst Dimnet fikir koıv
çiniye! dâvası
Âşıklarını öldüren kadınlardan biri 2 sene
hapse ve cezasının teciline, diğeri idama
mahkûm edildi. Ingiliz ceza sisteminde bir
değişiklik yapılması münakaşa ediliyor
f i eçen hafta, biri Fransa’da,
^ diğeri İngiltere’de iki ci nayet dâvası görüldü. İkisinde de suçlu mevkiinde genç birer
kadın oturuyordu. Kadınlar,
kendileriyle bir müddet çok
sıkı münasebetler idame ettir dikleri iki erkeği öldürmüşler di. Fransa’daki muhakeme Kor sika adasının Bastia şehri, İn giltere’deki muhakeme Londra Ağırceza mahkemesinde görül dü. Birincisinde katil kadın iki sene hapse mahkûm edildi ve ceza tecil olundu. İkincisinde idam kararı verildi.
BİRİNCİ MUHAKEME K orsika’da görüien muhake-
mede suçlu Clara Gacci-
ofise arımıra-; güzel
bir genç kadındı. Kadın mah keme salonuna girdiği zaman âdeta gözler kamaşmıştı. Kadı nın sesi de çok tatlı idi. Sor guya başlandığı zaman verdiği cevaplar bir müzik dinler tesi ri yapıyordu.
29 yaşında olan suçlu kadın evlidir ve iki çocuğun annesi dir. Kocasiyle birlikte tarlala rına yakın bir evde otururlar ken çocukları mektebe vermek için anne, bunlarla beraber en yakın köye gitmiş, burada yer leşmiştir.
Clara’mn kocasının Anselmo Accarisi adında bir dostu var dır. Anselmo 47 yaşında, beş çocuk babasıdır. Cİara çocuk- lariyle beraber köyde yerleşin ce Anselmo kendilerini ziyaret etmeğe başlamış, genç kadını elde etmiştir. Kadın mahkeme de bunu söylerken: «Baş belâ sını defetmek için razı oldum.» demiştir.
Fakat Anselmo kendisini bı rakmamış, aralarındaki müna sebet altı ay sürmüştür. Clara buna bir son vermek lâzım gel diğini düşünerek: «Kocam ge lip her şeyi öğrenecek, bir da ha buraya gelme» demiştir. An selmo bu tavsiyeye kulak as mamış, kadına bir tabanca ve rerek: «Bununla kocanı temiz le!» demiştir..
Tabancayı alan kadın bunun la kocasını değil âşıkını öldür müştür.
Mahkeme bir çok şahit din
lemiş, suçlunun avukatları ha raretli müdafaada bulunmuş
lardır. Neticede jüri heyeti,
bir çeyrek saat müzakereden sonra, kadının tahrik edildiği ni kabul ile iki sene hapse ve cezanın teciline karar vermiş tir.
Kadının kocası karısını at fetmiştir.
İKİNCİ MUHAKEME
♦ngiltere’deki muhakeme ça-
^ büklük bakımından rekor
kırmış, Mahkeme altı saat için de karar vermiştir. Buradaki suçlu da 28 yaşında genç ve güzel bir kadındır. Ruth Ellis adındaki bu kadın bir kasaba da dünyaya gelmiş, burada bü yümüş, harp esnasındü-Londra-
ya lokantalarda garson
luk etmeğe başlaım?#«*. Bir müddet sonra bir bara geçmiş, burada çalışırken bir diş tabibi ile evlenmiştir.
Evlenme karı kocayı mes’ut etmemiştir. Bunun üzerine ay rılmışlar, Ruth bir bar açmış tır. Ruth barda David Blackely adında bir yarış otomobili şo förü ile tanışmış, dost olmuş tur. Fakat David bir müddet sonra başkalariyie düşüp kalk mağa başlamıştır. Bu vaziyet karşısında Ruth satın aldığı tabanca ile beş el ateş ederek yarış otomobili şoförünü öldür miiştür.
Genç kadın muhakeme esna sında cürmünü itiraf etmiştir. Kendisini müdafaa eden avu katı, İngiliz tarihinde ilk defa olarak kıskançlığın hafifletici
sebep sayılmasını istemiştir.
Mahkeme bunu dinlememiş ve idam kararı vermiştir. Fakat avukatın büyük bir cesaretle ortaya attığı mesele hararetli münakaşalara sebep olmuştur. Gazeteler muhakeme usullerin de değişiklik yapılması lüzu mundan bahsetmeğe başlamış lardır.
Ruth bütün muhakeme esna sında kollarını kavuşturup hiç
bir söz söylememiştir. Hali,
tavrı herkes üzerinde büyük
tesir yapmıştır. Buna bakarak idam kararının müebbet hapse çevrileceği tahmin ediliyor.
A. Adnan
-Adıvar
kaklığı, yahut düşünme tembelli ğinin insanların çoğunu koyun sürüsü haline getirdiğinden şikâ yet ederken, uysallık duvarında bir oyuk oyan mütefekkir yeti- şinceye kadar gevelenip duran sözlere herkesin ağzı açık takılıp kaldığını söylüyor. Çoğumuz, bir kitap yahut bir gazete ortaya ye ni bir fikir atacak olsa esneriz, yahut elimize geçen şeylerle oy narız; velhasıl o fikir üzerinde düşünmekten, vebadan kaçar gi bi kaçarız. Müellif insanlara filo- l zof Schoenhauer’in «Okuma, dü şün» nasihatini sıkılmasa «Asla okuma, fakat her vakit düşün» şekline sokacağını söylemekle faz la acele ve bir uçtan öbür uca geçiveren bir nasihat vermiş olu yor. Çünkü hiç okumadan, yahut işitmeden düşünenler bu asrın yetiştirdiği büyük insanlar değil dir, Sokak başlarında durup, düşü ne düşüne hakikatlan bulanların devz-i artık geçmiştir. Müellif de bu fikirde olacak ki, zorlu bir lâf söylemiş olmak için yazdığı o fikri izah ediyor ve diyor ki; «Malûmat almak için (İnformati-j
on) okumakla yetişmek (For-
mation) için okumak arasında fark vardır. Fakat ne okursak o- kuyalım, evvelâ onu iyice kavra dıktan sonra tenkid etmek lâzım dır. Bir fikir, bir şiir, bir akide, bir sanat eseri hakkında kendi dü şüncemiz olmalı ve bu düşünce yi kuvvetle belirtmek için onu açıkça kavramış olmalıyız» Mü ellife göre tenkid, hüküm ancak düşüncenin başka bir adıdır. ■p*eğer tenkid, muhakeme deni-
ieıı beyin işi; fikirler, vakı
alar arasındaki münasebetleri
görmek ve hiç bir şeyi onun ya nında, arkasında başka birşey ta savvur etmeden düşünmemek i- se, düşünme için tenkidden, hü- kümdan daha güzel bir isim bulu namaz. Düşünmenin hedefi, dü şünmeye başladığı sırada henüz mevcut olmayan ve aklı tatmin e- öecek olan bir şeyin keşfi ise, bu bir nevi yaratmaktır ve yarat* mak biraz ilâhlara benzemek ol duğu için insanın başını göklere itecek bir bahtiyarlıktır. Bunla rın hepsi doğru, Fakat yüksek göklere çıkmak için merdiven, kanad, bunlar hep kitapların say
fasından yapılmıştır. Merdiven
siz göğe çıkan, kanadsız uçan î- sa’lar devri biraz geridedir. Bir âlimin kesfini kaydettiği kâğıt lar,- bir filozofun düşüncelerini yazdığı ’sayfalar başka âlimlere, başka filozoflara kanad olacak tır. Düşünme sanatı adlı kitabın müellifi fikrini bu kadar sarahat la söylemiyor; fakat nihayet o da okumaya muarız olmadığını, an cak insan ömrü kısa olduğu için iyi kitapları değil, en iyi kitap ları okumayı tavsiye ediyor. Fa? kat bu en iyi kitapların nasıl a- yırt edileceğini söylemiyor. Bu nu ayırt edecek şey tenkiddir, düşünmedir: yani beynin işle
mesidir. Acaba Abdülhamid'in
sansür memuru beynin işlemesi ne dair olan makaleyi, altından tenkid çıkacağını farkederek mi çizmiştir, dersiniz? Sansör bu nun farkına vardığı halde maka leye müsaade ettikten sonra Saa det gazetesinde saadet arayıcıla rına bir felâket tuzağı kursaydı, daha iyi mi etmiş olurdu sanki?
$ EH IR«‘ M E M L E K E T H A B ER LER İ
Yaz dönemi imtihan
neticesi belli oldu
Orta ve yüksek Öğretimde randıman gecen
seneye nazaran daha yüksek
Şehrimiz Orta ve Yüksek öğre tim müesseselerinde iki gün ev vel sona eren yaz dönemi imti han neticeleri peyderpey belli ol maktadır.
Neticeler kat'î olarak almama mış olmakla beraber son olarak elde edilen rakamlara göre bu »ene randıman umumi olarak yüksek bulunmaktadır.
Lise Devlet Bitirme imtihanı yazılı bölümünde netice alan ye .di lisede Edebiyat kolu kompo zisyon imtihanı 12 nci sınıfta z96, 11 inci sınıfta %93, Edebi yat imtihanı 12 nci sınıfta %96, 11 inci sınıfta %89, Tarih imti hanı 12 nci sınıfta %91, 11 inci sınıfta %82, Felsefe imtihanı 12 nci sınıfta %92, 11 inci sınıfta ro85 başarı ile neticelenmiştir. Geçen ders yılında 12 rîej sınıfta olup, olgunlukta tabiiyeden ta kıntılı olanlar %44, matematik ten takıntılı olanlar ise bu devre
%65 başarı göstermişlerdir. Diğer taraftan, gene yedi Lise niıı Fen kolu talebelerinin yazılı imtihanlarda gösterdikleri başa rı nisbeti şu şekilde sıralanmış tır: Kompozisyon imtihanında 12 nci sınıflar rÎ 90, 11 inci sınıflar %94, Matematikde 12 nci sınıf lar %36, 11 inci sınıflar %22, Fi- zikde 12 nci sınıflar %60, 11 in ci sınıflar %76, Tabiiyede 12 nci sınıflar. %78, 11 inci sınıflar
%64,
Geçen sene olgunluk imtiha nında Felsefe'den takıntılı tale belerin başarı nisbeti i s e 100 dür.
Bunlardan başka İstanbul Üni versitesi fakülte imtihan netice leri de liste liste talebeye bildi rilmektedir. Bu devre, her sene nin en çok kalman dersi olan İda re Hukukunda randıman çok iyi, buna mukabil İş Hukukunda yüz de 30 civarındadır.
(1) Bu vak’adan dört sene ev vel başka bir gazeteye yazdığım Bir seyvahat ve Alınıet Mithat adlı makalede kısaea bahsetmiş tim. (Bk. Bilgi Cumhuriyeti Ha berleri. S. 16 >
(2) Meşhur ııâsiriıı makalesi o zanıandanberi hâlâ devanı eden bir âdete uyarak kaynak göster meden şuradan, buradan alınmış ve zarif büklümlerle bir biri üze rine bükülmüş cümlelerle yazıl mış olduğundan ben de o yazıdan Sansör beyden fazla birşey anla mamış olduğumu itiraf etmeli
yim.
Bursa’ya yağmur yağdı
Bursa, 1 (Hususi) — Günler- denberi beklenen yağmur, bugiin şimşek ve gök gürültüleri ara sında iki defa ve sürekli olarak yağmıştır.
ANKARA
Şubemiz
Çeşitli
A Ç IL IŞ
H E D İY E LE R İ
veF E V K A L Â D E
HUSUSİ İKR A M İY E
KEŞİDESİ
ile25 TEMMUZ
PAZARTESİ GÜNÜ
A Ç I L I Y O R
İ S T A N B U L
BANKASI
^ Hükümet caddesi No. 9, 3İstanbula kaçmak isterken yanlışlıkla İzmite inen iki
genç
İzmit, 1 (Hususî) — İzmit po lisi, İstanbula gitmek üzere Af yon’un Dinar ilçesinden kaçan ve yanlışlıkla İstanbul diye İzmitte inen 14-15 yaşlarında iki mace
raperesti bugün yakalamıştır.
Metin Çelik ve Mehmet Çakmak isimlerinde olan bu çocukların üzerinde 600 lira bulunmuştur.
Her iki genç «Ah güzel İstan bul < şarkısının ilk defa hangi şarkıcı tarafından okunduğu hak kında aralarında iddiaya gümüş ler ve bunu tespit etmek maksa dıyla İstanbula gitmek kararını verdiklerini söylemişlerdir. Ço cuklar yarın İzmite gelecek olan ailelerine teslim edileceklerdir.
Vakıflar kampı açıldı
Vakıflar İdaresinin her yıl aç makta olduğu dinlenme ve deniz kampının birinci devresi, 17 o- kulda yardıma muhtaç talebeler den 130 sinin iştirakile, dün Bii- yükçekmecede başlamıştır. Kam pa Halil Rüştü, Paşa Kapısı, Bağ larbaşı, Altunizade, Üçüncü Se lim, Harmanlık, Hacı Selim Ağa, Yusuf Paşa, Uzun Yusuf, Yedi- kule, Aksaray I. ci, Aksaııy 2, ci, Taksini, Eminönü, Esnıü Sul tan ve Akaretler ilkokulları tale beleri iştirak etmektedir.
Tiyatro münekkidi Lûtfi Ay'ın Amerika ve Avrupa
tetkikleri
Amerika hükümetinin davetli si olarak bir müddettenberi A- merikada tetkiklerde bulunan ti yatro münekkidi Lûtfi Ay mem leketimize dönmüştür. Amerika nın bellibaşlı sanat merkezleri ni ziyaretten sonra İngiltere ve Fransa’ya da uğramış olan Lûtfi Ay, Pariste tertiplenilen millet lerarası tiyatro festivaline katı lan heyetlerden Doğu Almanya ve Çin tiyatrolarını bilhassa il gi çekici bulmuştur. Lûtfi Ay, Paris’i ziyareti sırasında Mar cel Aehard ve Marcelle Mau- rette ile tanışmış ve bazı yeni
eserlerin Türkiyede oynanmak
müsaadelerini sağlamıştır.
B. B. C. Radyosunda bir konuşma
Halen İngiltere'de İngiliz Ede bivatı doktorasını hazırlamakta olan Emekli General ve Kayseri
Milletvekili İsmail Berkok’un
kızı, Janset Berkok Şami bu ge ce saat 21 - 21.30 arasında Lond ra B.B.C. radyosunda bir konuş ma yapacaktır.
İngiliz Sanatçısı Aldaus Hux ley hakkında Janset Berkok Sa mi’nin hazırladığı bu tez, İngiliz ,basınında da yer almış ve B.B.C. idaresi tez’t fıaRRınna tur Konuş ma yapmasını kendisinden iste miştir.
, \ V A V V \ N \ V \ S N V \ W \ \ \ V N S V \ \ \ \ \ V V V * A \ S \ \ \ \ W \ V B*. £
i
Ana-Babalara Öğütler
Hazırlayan: Edyth Thomas W A L L A C E
Böyle değil Böyle
Çocıık: «Boya kalemi alaca ğım, baba. Para verir misin?»
Baba: Kravatımı bağlıyo
rum şimdi. Sen pantalonu-
mun cebinden alıver.»
Baba: «Şimdi veririm oğ lum, kravatımı bağlıyayım da. Tamam, al bakalım. Boya ka lemlerinin iyisini seç, resimle
rin güzel olur.»
/ Çocuğu her ne sebeple oiursa olsun, cepten para alım-
£ ya alıştırmayın.
H
V A Z İ Y E T İ
Yeşilköy Meteoroloji is tasyonunun tahminlerine gö re bugün şehrimiz ve civa rında hava akşama kadar de ğişik bulutlu geçecektir. Rüz garlar Kuzey yönlerden orta kuvvette esecek; hava sıcak lığında düne ııisbetle yük selme olacaktır. Dün en yüksek sıcaklık 26, en düşük 20 santigrad olarak kaydedilmiştir. vVsKüçük Haberler
★ SERGİ — G üzel S a n a tla r A ka dem isi b ö lü m le rin in y ıllık m ü şte re k sergisi b u g ü n s a a t 17 de A kadem i sa lo n la rın d a a ç ıla c a k tır.
★ İHALE EDİLEN YOLLAR — B e şik ta ş ve S arıy er k azası d a h ilin d e bu y;l h a lk d ilek leri m e y a n ın d a y ap ıla, cak y o llar 279 b in liray a, K â ğ ıth a n e İstih k â m o k u lu in şa a tı d a 73.361 li raya Belediye D aim i E n c ü m e n in c e ih ale edilm iş b u lu n m a k ta d ır.
Polisçe aranan
Bülent Ufuk, bir
türlü bulunamıyor
Bir gasp hâdisesine ismi ka rışan ve hakkında tevkif kararı verilen film artisti Bülent U- fulc, hâdise tarihinden altı gün geçmesine rağmen polis tarafın dan yakalanamamaktadır.
Bülent Ufuk'un saklanma ihti mali olan bütün yerler, polis tarafından tarassut edilmekti ve bazı vilâyetlere de resmi teksir edilerek gönderilmiş bulunmak tadır.
Yarımşar kilo şeker
verilecek
Her aileye ayrılan şeker mik
tarı, geçen tahsis devresinde
Kaymakamlıklarca gösterilmiş o- lan semt bakkalları vasıtasıyle ve kaymakamlıkların murakabe si altında verilecektir. Kampan yaya kadar nüfus başına düşen şeker yarım kilodur.
Vapurda kumar oynayan lar yakalandı
Büyükadadan Köprüye gelmek te olan Heybeliada vapurunda, Amerikan pokeri oynayan Petro Menfiledi, Andon Andreadi, İzi- dor Franko, Onnik Keçioğlu ve Satiri Zenginoğlu isimli şahıslar, tftlrr polis fararmifan sııçasta^ya- , ct' kalanmışlardır.
VEFAT
T a n z im a tı H ayriye S a d ra z a m la rın d a n K eçeci Zade F u a d P a ş a ’m n to r u n u , Ş û ra y ı D evlet âzası m e rh u m Re. şad F u a d b ey in m a h d u m u , F azıla K eçe cin in eşi, İn c i K eçeci’n tn P e d e ri, D em o k rat P a r ti K u r u c u la rın d a n E skişehir M ebusu ve K u m a ş tü c c a r la rın d a n .
SALİH FUAD KEÇECİ H ak k ın ra h m e tin e k a v u ş m u ştu r. C e n azesi 2.7.1955 b u g ü n k ü C u m artesi g ü n ü öğle n a m a z ın ı m ü te a k ip T eş vikiye C a m iin d e n k a ld ırıla ra k F u ad Paşa T ü rb e sin d e k i ebedi is tir a h a t- g â h m a d e fn e d ile c e k tir. M evlâ ra h m e t eylesin. — T A K V İ M — 2 TEMMUZ 1955 CUMARTESİ AY 7 — GÜN 31 — HIZIR 58 RUMÎ 1371 — HAZİRAN 19 ! HİCRÎ 1374 — ZİLKADE 12 j SABAH ÖĞLE İKİNDİ AKŞAM YATSI İMSAK Vasatı 04.01 12.18 16.18 19.43 21.47 02.14 Ezani 08.46 04.33 08.34 12 00 02.02 06.30
l
G aze te m ize g ö n d erilen s a z ıla r ve resim ler b asılsın , b asılm asın tad a edilm ez.
R
ö
P
k
a
d
ı
KABZIMALLA HASBIHAL
Kemal A YD A R
İstanbul'du meyva ve sebze fiyatlarının, vatandaşın takatini aşan ve onu şaşırtan bir seviyeye yükselmiş olmasının se beplerinin bugünlerde enine boyuna incelendiğini siz de gö
rüyorsunuz. Sîzler basının meseleye dört elle sarılışını,
lıalk menfaatlerini savunuşunu hışımla karşılıyorsunuz. Teh dit ediyorsunuz, «Mahkemeye vereceğiz» diyorsunuz. Ne ya palım ki basının vazifesi bu. Ne çaıe ki bu mesleğin bütün ulviliği, nerede haksızlık, iğıi bir gidiş varsa bunu meydana koymasında, orada hâzır ve nâzır olmasındadır. Hadi basın meseleyi anlamamıştır, feryadı mesnetsizdir diyelim. Halkı yakıp kavuran fiyatların sizin dediğiniz gibi normal bir se viyede olduğunu takdirde yanılmıştır diyelim. Y'a, koskoca devletin Valisine ne oldu? Niçin o da ateşe değmiş gibi ol du, sîzlere açık bir mücadele ilân etti? Neden Vali domatesi 70 kuruştan fazlaya sattırmamaya kalktı? Yollara düştü, ya zın bu sıcak gününde Yalova’lara, Karamürsel’lere, Bursa- lara gitti? İstanbulluya ucuz meyva, ucuz sebze bulmak için seferber oldu? Bunlar neden? Sebzenin, meyvanıtı fiyatını, vatandaşın gücünün üstünde gören, mücadele açan bir Va linin, bir Belediye Reisinin hareketi de mi mesnetsiz? Bu da mı bir anlayışsızlık, yanlış hesap?
Halk inliyor, basın bağırıyor, devlet, teşkilât harekete geliyor. Evet, bir meyva fiyatı için bu kadar tepki, bu kadar feryat ve söz.
Yok, yok.. Bunlar mesnetsiz, sebepsiz ve muhakkak ki haksız değildir. Ateş olmayan yerde duman çıkınıyacağını sîzler de bilirsiniz. Halkın feryadına kulak verin, «Parası olaıı yesin, olmayan avucunu yalasın» demeyin. Sîzlerin yaz dıklarımızı kulak arkasına atmayın. Belediye Reisinin telâ şını fuzulî addetmeyin.
Bu meseledeki mesuliyetinizi takdir edin. Bir milyon in sanın sırf bu mevzuda sizin insafınızla karşı karşıya kaldığı nı hatırlayın. Sîzler de bu şehrin insanlarısınız. Toplu ola rak yaşamakta —bilhassa kabzımal olarak— sîzlere de bü yük bir vazife diişmiiş olduğunu unutmayın.
Gelin sîzler de hak saflarına iltihak edin. Bu dâvayı halk için beraberce götürelim.
« Para doğuran makine»
34 bin lirayı alıp götürdü
- ... — ' M— — — M—— »■- - -----«D ızdızcı» Aristidi tüccar Kostantin'in önünde
makineye 100 lira koyup 500 lira çıkarınca
'
ortaklık kuruldu !
«Dızdızcılık» suretiyle bir tüc carın 34 bin lirasını dolandıran bir «dızdızcı» yakalanmıştır.
Tarlabaşında Doğramacı Şakiı- sokak 14 numaralı evde oturan tüccar Kostantin Kritos, bir gün
yazıhanesinde otururken, meş
hur «dızdızcı» Aristidi Madenoğ lu yanına gelmiş ve kendisinin e- linde büyük işler olduğunu söy- liyerek ortaklık teklif etmiştir.
Aristidinin bu sözlerine kanan
c c a r , Ju u ıtU « i> lc t,tu u ± m iy e lı
i-lerletmiştir.
Kostantinin evine dahi serbest çe-giren Aristidi, bir gün eve elin de bü- makine ile gelmiş ve tüc cara «bu makine para doğuran!! makinedir, istersen gel, tecrübe edelim» demiştir.
Aristidi Kostantin’in gözü ö- nünde makineye 100 lira koyup 500 lira çıkarınca, tüccar bu işi çcft! kârlı görmüş ve ortaklığı ka bul efmiştir.
Bir kaç gün sonra Aristidi, makinanın çalışması için, gere ken eczanın bittiğini ve İııgilte-,
reden getirmek için 14 bin liraya ihtiyaç olduğunu söylemiş ve tüc cardan bu parayı almıştır.
Birkaç gün sonra tekrar tüc cara başvuran Aristididi, «para doğuran!!» makinenin başına ka za geldiğini, denize düştüğünü söylemiş ve yeni makine getirt mek için tekrar 20 bin lira almış ■ tu-.
Bu suretle 34 bin lirayı alarak ortadan kaybolan «dızdızcı Aris tidi bu paranın hepsini Beyoğlun da yemiştir.
Parasının dolandırıldığını geç de olsa anlayan Kostantin Emni yete müracaat etmiş, fakat önce utancından hâdisenin mahiyetini gizlemişse de sonra vaziyet anla şılmıştır.
Yakalanan Aristidi Madenoğ- iu, Adliye’ye verilmiştir.
Komünist propagandası ya pan biri tevkif edildi
Bir müddet evvel yakalanan ve muhakemeleri yapılarak bir kısmı beraat eden 167 komü nistten biri olan Muammer Tam- kan, tütün işçileri arasında sin* si bir şekilde komünist propa gandası yaptığından dün nöbet çi Sulh Ceza Mahkemesi tara fından tevkif edilmiştir.
Aslen YunanistanlI göçmen
lerden olan Muammer uzun bir müddettenberi siyasî polis tara fından takip edilmekteydi.
Son günlerde, Bulgar mülte
cilerinin esrarengiz durumları
üzerinde de hassasiyetle duran
ilgili makamların geniş çapta
tevkifler yapacakları söylenmek tedir.
* Ivazlıçeşmede bîr infilâk oldu
Kazlıçeşme’de, Kireçhane so kak 7 numaralı, Manol Satirya- dis’e ait kimyevî madde deposun da dün bir infilâk olmuştur.
Sıcağın tesiriyle depoda bulu nan 6 adet benzin varili infilâk etmiştir. İnsanca bir zayiat yok tur.
ACIKLI BİR ÖLÜM
T ü c c a rd a n İsm a il H akkı K ozacıoğ- l u ’n u n kerim esi ve eczacı K em al P a m u k ç u n u n yeğeni,
(GÜLSÜM KOZACIOĞLU) h e n ü z h a y a tın ın 9 u n c u b a h a rın d a ir tih a î e tm iş tir. C enazesi b u g ü n 2.7. 1955 C u m a rte s i g ü n ü öğle n a m a z ın ı m ü te a k ip Ş işli c a m iin d e n a m a z ı eda e d ild ik te n s o n ra Z in c irlik u y u Asrî m e z a rlığ ın d a k i a ile m ak b eresiııe d e f n e d ile c e k tir. M evlâ ra h m e t eylesin.
San Pedro karakolundaki po lis Sherry’ıvin fotoğrafının ve
hakkında verilen bilgilerin
Henry Somerton adlı o şahsa
tıpa tıp uyduğunu söyledi.
Somerton’un polis karakolu na yaptığı iki ziyaret sırasında
indiği otelin defterine attığı
imza ile Şherry’ıün ev sahibine gönderdiği pusuladaki yazı ay nı elden çıkmıştı. O halde Sher ry ile Markus’un Kovalov öldü rüldüğü saatte Faıeıvell’e tren le dokuz saat uzakta bulunan
San Pedro'da bulunduklarına
emin olmak gerekiyordu. Fakat işin içinde cinayet o- lunca emin olmak yetmezdi; San Pedro karakolundaki nö betçi polisi beraberimde alıp getirdim.
— Evet, bir yanlışlık yok,
o gece gördüğüm şahıslar bun lardı, dedi.
VIII
Sorgu hâkimi baş parmağın da kalan tjrnak parçasını diş leyip duruyordu. Şerif ise, ba lonu birdenbire patlayan ve az önce elinde tuttuğu oyuncağı nın ne olduğunu aıılamıyan bir çocuk gibi şaşkınlık içindeydi.
Ben durumdan memnun bir tavır takınmıştım.
Hâkim acı bir sesle: — İşte hareket noktasına ge ri döndük, dedi. Bunda kabahat hepimizde. Bu günleri boş ye re ziyan ettik.
Şerif sorgu hâkimine bakma dı ve sesini bile çıkarmadı.
SİNEK KAĞIDI
Söz aldım:
— Bu zaten benim fikrim de ğiidi. Ama gene de bazı ilerle meler kaydettik.
— Ne gibi?
— Sherry ile zencisinin gay bubet delillerine sahip olduk ları meydana çıktı.
Hâkim kendisiyle eğlendiği ni sandı. Onun suratını asma sına dikkat bile etmedim.
Şu suali sordum:
— Şimdi onları ne yapacaksı nız?
— Serbest bırakmaktan baş ka ne yapabilirim. İthamname kâğıttan yapılmış ev gibi yı kıldı.
—i Onları beslemek devlete fazla pahalıya oturmaz dedim.
Düşünmeye zaman kazanabil
mek için onları mümkün oldu ğu kadar geç serbest bıraksak? Umulmadık bir şey çıkabilir, onlar elimizde olmazsa bir şey yapamayız. Onların suçsuz oldu ğunu mu sanıyorsunuz?
Aptallığıma açıyormuş gibi, bana sitemli bir bakışla baktı. Tabii canım, dedi, tabii ki
- 2 5 ~
onlar suçlu. Fakat bunu isbat
edecek delil' elimde olmazsa
ne yapabilirim ?OnIarı serbest bırakmamamı söylemeniz neye yarar? Hem sonra siz de bilir siniz ki her an serbest bırakıl malarını talep edebilirler han gi hâkim olursa olsun onları serbest bırakmak iznini verir.
— Ben de aynı fikirdeyim dedim. Fakat sizinle bahse gi
rerim serbest bırakılmalarını
istemiyecekler.
— Bu da ne demek oluyor? — Mahkemenin karşısına çık
mak istiyorlar, aksi takdirde
gaybubet delilleri biz keşfetme
den meydana çıkmış olacak.
Hattâ Spokane polisinin dikka tini bilhassa çekmeye çalıştık larını sanıyorum, hattâ sizinle bir bahse daha girerim: Avu katları mahkemenin gayri mev kuf olarak yapılmasını bile is temeyecek.
Hâkim bana şüpheli bir ba kışla baktı.
— Söylemek istediğiniz bazı şeyler yar galiba? Dedi.
Hayır, ama haklı
olduğu-mu göreceksiniz!
Ve haklıydım da. Avukatları Schaffer bıyık altından gülü yor ve müşterilerini hapisten çıkarmak için teşebbüse geç miyordu.
Üç gün sonra yeni bir olay la karşılaştık.
Kovalov’un evinin on beş
kilometre kadar güneyince bir çiftliği olan Archibald Weeks, adlı biri, sorgu hâkimini gör mek istediğini bildirdi. Weeks cinayet sabahı eıkeıı saatlerde Sherry'i evinde gördüğünü an lattı.
O sabah iowa’daki akrabala rını ziyarete gidecek olan We eks erkenden kalkmış, otuz ki lometre ötedeki istasyona git
mek için otomobiline benzin
koymayı düşünmüştü. Saat beş buçuk veya altı sıralarında gara ja girmişti. Fakat o sırada bir yabancı garajdan çıkmış, çiti
aşmış, yol boyunca koşarak
kaçmıştı. Weeks onu bir müd det kovalamışlı, ama kaçan a- dam çok hızlı koşuyordu. Bu bir dilenci olamazdı, üstü başı
düzgündü. Weeks onun, otomo bilini çalmak istediğini, düşün müştü.
Weeks muhakkak yola çık mak zorunda olduğu ve biri 17,
öteki 15 yaşında iki oğluyla
karısı çiftlikte yalnız kalacak larından onlarl korkutmamak için garajda bir adamla karşı^ taştığını kimseye söylememiş ti.
iowa’dan dönünce hâkimi gör meye gitmiş ve Kovalov cina yetinin tafsilâtını öğrenmişti. Gazetelerde Sherry’nin de res mini görünce peşinden koştuğu adamın kim olduğunu, derhal anlamıştı.
Sherry ile onu karşılaştırdı lar, derhal tanıdı. Sherry ise hiç bir şey söylemedi.
San Pedro polisinin dedikle rini yalanlayan bu ifade üzeri ne sorgu hâkimi Sherry dâva sının görülmesine karar verdi. Markus’un San Pedro’daki gay bubet delilini bozacak hiç bir şey olmadığı için o mahkemeye şahit olarak çağrıldı.
Weeks şehadetini kısa ve
basit bir şekilde yaptı. Fakat sorguya çekilmeye başlanınca şaşırdı, ve ne diyeceğini bile medi. Anlattığı hikâye güme gitti.
Schaffer’In sualine karşı gör düğii adamın Sherry olduğuna şimdi eskisi kadar emin olma dığını söyledi. O adamı bir an görebilmişti, Onunla Sherry a- rasmda hafif bir benzerlik var,
dı. (Devaım var)