• Sonuç bulunamadı

İlginç Yayın Özetleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlginç Yayın Özetleri"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İLGİNÇ YAYIN ÖZETLERİ

A m erican Journal o f Clinical N u trition , vol 75, 2002

1. L iu S, M anşon JA E, B uring JE et al. Relati- on betw een a diet vvith a high glyciem ic load and plasm a concentrations o f vial-sensitivity C -re a c tiv e p ro tein in m id d le-aged vvomen. P . 4 9 2 .

2. W ein sier R L , H u n te r G K , D esm and RA et al. F ree-liv ing activity energy expenditure in w om en succesful and unsuccessful at main- tain in g a norm al body w eight. p,499.

3. D avid so n L, D im itriou T, Boy E et al. Iron b io av ailab ility from iron-fortified G uatem a- lan m eals b ased on com tortillas and black bean paste.p,535

4. T a y lo r a, J a c q u e s PF, C h y la c k LT et al. L o ng -term intake o f vitam ins and caroteno- ids and odds o f early age-related cortical and p o ste rio r subcapsular lens opacities. p,540. 5. K le v a y L M a n d M iln e DB. L ow d ietary

m a g n e s iu m in c re a se s s u p ra v e n tric u la r ec- topy.p,550.

6. R e m e r T, N eubert A and M aserG luth C.Ant- h ro p o m e try -b ase d reference values for 24h u rin a ry c re a tin in e ex cretio n during grow th an d th eir use in endocrine and nutritional re- search. p ,5 6 1 .

7. S pruijt-M etz D, L indquist CH, Birch LL, et a l.R e la tio n betw een m o th e rs’ child-feeding p ractices and c h ild ren ’s adiposity.p,581. 8. A n drade S, Lan SJ, Engelson ES, et al.Use

o f a Dum in-W om ersley form ula to estimate change in subcutaneous fat content in HIV- infected subjects.p,587.

9. Janssen HCJP, Sam son M M , and V erhaar HJJ.Vitam in D defıciency, m uscle function, and falls in elderly people. p,611.

10. Zim m er L, Vancassel S, Cantagrel S, et al. The dopamine mesocorticolimbic pathway is affected by defıciency in n-3 polyunsatura- ted fatty acids. p,662.

11. Wood LG, Fitzgerald DA, Gibson PG, et al. Increased plasm a fatty acid concentrations after respiratory exacerbations are associated vvith elevated oxidative stress in cystic fibro- sis patients. p, 668.

12. Loos RJF, Beunen G, Fagard R, et al. Birth weight and body composition in young vvo­ men: a prospective twin study.p, 676.

13. Janssen I, Heym sfıeld SB, Allison DB, et al. Body m ass index and w aist circum ference independently contribute to the prediction o f nonabdominal, abdominal subcutaneous, and visceral fat.p, 683.

14. Suzuki S, Platz EA, Kavvachi I, et al. Intakes o f energy and m acronutrients and the risk o f benign prostatic hyperplasia. p, 689.

15. Borgonha S, Regan M M , Oh SH, et al. Thre- onine requirem ent o f healthy adults, derived vvith a 24-h in d ic a to r am ino acid b alan ce technique. p, 698.

16. Kim m SYS, G lynn NW, Aston CE, et al. Ra- cial differences in the relation betvveen

(2)

unco-upling protein genes and resting energy ex- penditure.p, 714.

17. K aryadi E, West CE, Schultink W,et al. A double-blind, placebo-controlled study o f vi­ tamin A and zinc supplementation in persons with tuberculosis in Indonesia: effects on cli- nical response and nutritional status.p, 720. 18. Park S and Choi SB. Effects o f a-tocophe-

rol supplementation and continuous subcuta- neous insülin infusion on oxidative stress in Korean patients with type 2 diabetes.p, 728. 19. Brovvnlie T, Utermohlen V, Hinton PS, et al.

Marginal iron deficiency without anemia im- pairs aerobic adaptation among previously untrained women.p, 734.

20. Hess SY, Zimmermann MB, Adou P, et al. Treatment of iron deficiency in goitrous chil­ dren improves the efficacy o f iodized salt in Cöte d ’Ivoire. p, 743.

21. Mohanty P, Ghanim H, Hamouda W, et al. Both lipid and protein intakes stimulate in- creased generation of reactive oxygen speci- es by polym orphonuclear leu k o cytes and mononuclear cells. p, 767.

22. Dawson-Hughes B and Harris SS. Calcium intake influences the association o f protein intake with rates o f bone loss in elderly men and vvomen. p, 773.

l.O rta Yaş Kadınlarda Glisemik Yükü Yük­ sek Diyet ile Plazma Yüksek Duyarlı C-reaktif Protein Konsantrasyonu Arasındaki Etkileşim Son yıllardaki araştırma verileri inflamasyonun aterotromboziste rol oynadığını işaretlemektedir. Plazma yüksek duyarlı C-reaktif protein konsan­ trasyonunun ölçümü bunun göstergesi olarak ka­ bul edilmektedir. Bu çalışmada orta yaşlı kadın­ larda plazma yüksek duyarlı C-reaktif protein öl­ çümü yapılarak diyetin glisemik yükü ile ilintisi

belirlenmiştir. A raştırm a sonuçları diyetin glise­ m ik yükü ile p lazm a y ü k se k d u y a rlı C -re a k tif p ro tein düzeyi a ra sın d a g ü ç lü ilin ti o ld u ğ u n u göstermiştir. Bu ilintinin bilinen kardiyovasküler risk faktörlerinden bağım sız olduğu belirlenm iş­ tir. Hızlı sindirilen ve em ilen karbonhidratlardan zengin diyetin proinflam atör süresini hızlandıra­ rak iskem ik kalp hastalığı riskini artırdığı sonu­ cuna varılmıştır.

2.K adınlarda N orm al Beden A ğırlığın ın Sür­ dürülm esinde Fiziksel A ktivite ile E nerji H ar­ camasının Başarısı

Bu çalışm ada h afif aktiviteli m enapoz öncesi k a­ dınlar bir yıl izlenerek ağırlık değişim durum ları incelenmiştir. İzlem sonucu biri ağırlıkları fazla değişm eyen ve diğeri yılda 6 kg ve daha çok a- ğırlık kazananlar olm ak üzere 2 grup belirlenm iş­ tir. H er iki grubun aktiviteleri ve b unun için har­ cadıkları enerji 4 haftalık diyet k o n tro lü , enerji dengesi durum unda ölçülm üştür. A ğırlık kazanan grubun fiziksel aktivite için enerji h arcam ası a- ğırlığını koruyanlardan d ü şük b u lu n m u ştu r. Bu g ru b u n kas g ü c ü n ü n de a ğ ır lığ ı d e ğ iş m e y e n gruptan daha düşük olduğu saptanm ıştır. U yum a sırasında enerji harcam ası, yön ünden gru plar ara­ sında fark bulun m am ıştır. A ğ ırlık k a z an ım ın ın tem el nedeninin fizik sel a k tiv ite n in a z lığ ın d a n kaynaklandığı, ABD nüfusunun o bezite sorunu­ nun düzeltilmesi için günlük fiziksel aktiviteleri- ni artırm aları gerektiği sonucuna varılm ıştır.

3.DemirIe Z enginleştirilm iş M ısır ve K ara Fa­

sulye Esaslı G uatem ala B esin lerin d ek i D em i­ rin Biyoyararlılığı.

M ısır unundan y ap ılan to rtilla ve k a ra fasu ly e Guatemala halkının tem el b esinlerin den dir ve de­ mirle zenginleştirm e için uygun kabul edilm ekte­ dir. Bu çalışm ada bu b esin ler üç ayrı tip dem ir bileşiği (ferros fum arat, ferros sülfat veya N aFe EDTA) ile zen gin leştirildikten so n ra 12-13 yaş grubu kızlara ikişer hafta süre ile verilerek dem ir biyoyararlılığı incelenm iştir. Ferros fum arat ek le­ nen yem ekte, dem ir em ilim i % 5.5-6.2 arasın d a bulunmuş ve 1:1 oranında N aFe-ED T A eklenm e­ si emilim oranını etkilem em iştir. Ferros sülfat ile

(3)

z e n g in le ştirilm iş y em ekte d em ir em ilim i % 5.5, N aF e-E D T A y em eğinde % 9.0 bulunm uştur. D e­ m ir em ilim ini olum suz etkileyen faktörleri içeren ta h ıl ü rü n le rin d e n d em ir b iy o y ararlılığ ını artır­ m ak için zenginleştirm ede NaFe-EDTA kullanıl­ m asın ın u ygun olacağı sonucuna varılm ıştır. Bu bileşik , eklenen besinin duyusal niteliğini etkile­ m em ektedir.

4 .U zun Süreli V itam in ve K arotenoidlerin Ali­ m in in Yaşa B ağım lı K ortikal ve Subkapsular L en s O p asitlerin e Etkisi.

G ö z lenslerinin perdelenm esi katarakt olarak bili­ nir. Yaşa bağlı sağlık sorunlarından biri de kata­ raktın E pidem iy olojik çalışm alar antioksidan be­ sin öğelerinin alım ı ile katarakt arasında ilinti ol­ d u ğ u n u g ö ste rm e k ted ir. B u çalışm ad a H em şire S ağ lık A raştırm a grubundan 53-73 yaş arası ka­ tarak t ö y k ü sü olm ayan kadınların besin tüketim d u ru m la rı 5 g ü n lü k besin tüketim sıklığı yönte­ m iy le saptanm ıştır. Aynı zam anda ek vitam in a- lım ları da belirlenm iştir. K adınlar 13-15 yıl izlem so n u cu n d a göz m u ayenesinden geçirilm iştir. Bazı lenslerd e b irden çok opasiti bulunm uştur. Ö m ek- lem in g en elin d e b eslenm e ile opasitiler arasında ilinti bulunm am ıştır. B unun yanında yaş ve C vi­ tam in i, alfa-k aro ten , beta-k aro ten ve toplam ka- roten a lım la n y la kortikal ve posterior subkapsula o p o site le r arasında önem li ilinti bulunm uştur. 60 yaş altı g ü nlü k C vitam in alım ı 362 m g ve üstü olan k a d ın la rd a kortikal katarakt gelişim inin, 140 m g altın d a o lanlara göre % 57 daha az olduğu be­ lirlenm iştir. O n yıl ek C vitam ini alanlarda alm a­ y a n la ra gö re k a ta rak t gelişim i % 60 daha azdır. H iç s ig a ra içm e y en le rd e total karo ten o id alımı k atarak t oluşu m u ile ilintili bulunm uştur. Yüksek m ik tard a C vitam ini alim inin katarakt gelişimini önem li ölçü de azalttığı, sigara içm eyenlerde ka­ ro te n o id a lim in in da katarakt risklerini azalttığı sonu cu n a varılm ıştır.

5. D ü şü k M agn ezyu m A lım ı Supraventriküler

Ektopiyi Artırır

M ag n ezy u m u n aritm i ve ani ölüm de dahil iske- m ik k alp h astalığın a götüren süreçterin her aşa­ m asın d a koruyu cu etki gösterdiği ileri sürülm üş­

tür. B u çalışm ad a düşük m agnezyum alim inin fizyolojik etkilerini saptam ak am acıyla 22 mena- poz sonrası kadın, m etabolik ünitede önerilenin (320 m g/gün) yansından daha az magnezyum i- çeren diyetle beslenmişler, 21 saat kan m agnez­ yum konsantrasyonlan ölçülmüş ve Holter elek- trokardiyogram ı uygulanm ıştır. D üşük m agnez­ yum alım ında eritrosit, serum ve idrar m agnez­ yum düzeyleri düşmüştür. Aynı anda H olter iz­ lenmesinde supraventriküler ve ventriküler atım- lannda önemli artış görülmüştür. Kalp sağlığı i- çin önerilen günlük 320 mg m agnezyum alımınm uygun olduğu 130 mg alımın yetersiz olduğu be­ lirlenm iştir. Sert su içilm eyen bölgede yaşayan veya sert suyu tercih etmeyen, diüretik kullanan, herhangi bir nedenle m agnezyum kaybı olan ve aritmisi olan bireylerin önerilenin üstünde m ag­ nezyum alm alannın yararlı olacağı vurgulanm ış­ tır.

6. B ü y ü m e S ır a sın d a 24 S a a tlik İd r a r K r e a ti- n in A t ım ı iç in A n tr o p o m e tr iy e D a y a lı R e fe ­ ra n s D e ğ e r le r ile E n d o k r in ve B eslen m e A ra ş­ tır m a la r ın d a K u lla n ım ı

İdrarla atılan kreatinin çoğunluğu kasta enzıma- tik olmayan süreçlerle oluşan kreatın ve fosfok- reatinden gelir. Bu nedenle idrar kreatinin ölçü­ m ü iskelet kas kitlesi ve beden bileşimim belirle­ mede basit biyokim yasal ölçüt olarak kullanılır. Bu çalışma, 3-18 yaş arası çocuklarda antropo­ m etriye dayalı 24 saatlik idrar kreatinin atımı için referans değerler oluşturma amacıyla yapılmıştır. B unun için kesitsel düzende 225 erkek ve 229 kız çocuğunun antropom etrik değişkenleri ve 24 saatlik idrar kreatinin atımı ölçülerek 3, 4-5, 6-8, 9-13 ve 14-18 yaş gruplan için kreatinin atımı re­ ferans değerleri saptanm ıştır. Y azıda erk ek ve kızlar için boy ve ağırlığa göre idrar kreatinin re­ ferans değerleri listelenmiştir. Bu değerler kulla­ nılarak kreatinin boy indeksi saptanarak som atik protein durum unun değerlendirilebileceği 24 sa­ atlik idrar toplam a h a ta lan n d a n arın ılabileceği belirtilmiştir.

7. Annenin Çocuk Beslenm e U ygulam aları ile Çocukluk Şişm anlığı Etkileşim i

(4)

Bu çalışmada annenin çocuk beslenm esine ilişkin uygulamalarının çocuklardaki şişmanlık sıklığına etkisi yaşları 11±1.7 yıl olan iki etnik gruptan çocuk ve anneleri üzerinde araştırılmıştır. A nne­ nin çocuklarını beslerken yaptıkları uygulam alar soruşturmayla, çocukların beden bileşimleri dual- eneıji X-ray absorpsiometre ile ölçülmüştür. Ço­ cuğa yemesi için baskı yapma ve çocuğun ağırlı­ ğının azlığını sorun etme davranışı çocukların yağ kitlesindeki farklılığın % 1 5 ’inden sorum lu olduğu belirlenmiştir. Etnik farklılık, cinsiyet ve sosyoekonomik durumun yağlanm ada önemli ol­ madığı görülmüştür. Çocukların makro besin ö- geleri ve eneıji alım düzeylerine ek olarak çocu­ ğun ağırlığını az bulup zorla yedirm e davranışı­ nın çocukluk şişmanlığında rol oynadığı, sorunun çözümü için annelerin bu konuda eğitilmelerinin gerekliliği sonucuna varılmıştır.

8. HIV Enfeksiyonlu Bireylerde Derialtı Yağ İ- çeriğindeki Değişimi Saptamada Durnin-W o- mersley Formülünün Kullanımı

Bu çalışmada HIV enfeksiyonlu bireylerde beden yağ dokusu ve derialtı yağ kitlesindeki değişim magnetik resonans görüntüleme yöntemiyle sap­ tanmıştır. Bu formülün derialtı yağ dokusundaki değişimin belirlenmesinde kullanılabileceği so­ nucuna varılmıştır.

9. Yaşlı B ireylerde D V itam ini Y etersizliği, Kas İşlevi ve Düşme Riski

Yaşlı bireylerde D vitamini yetersizliği sık görü­ lür. D vitamininin bilinen kemik m etabolizmasın­ daki işlevi yanında kas gücünün korunm asında de etkili olduğu rapor edilmiştir. Bu derleme ya­ zıda ek D vitamini durumunun kas gücü ve buna bağlı işlevsel yeteneğinin arttınlmasındaki etkisi­ ne ilişkin araştırma sonuçları özetlenmiştir. D e­ neysel çalışmalarda D vitamini metabolitlerinin, D vitamini alıcısıyla ilintileri nedeniyle kas hüc­ relerinin olgunlaşması ve işlevlerini etkiledikleri gösterilm iştir. D vitam in yetersizliği olan yaşlı bireylere ek vitamin verildiğinde, kas gücünün, yürüme ve işlevsel yeteneklerinin arttığı, düşme sayısı ve omurga dışı kemik kırıklarının azaldığı bulunmuştur. Sağlıklı yaşlı bireylerde yaşla kas gücünün azaldığı fakat D vitam ini eklem esiyle

bunun önlenem ediği görülm üştür. B u n u n nedeni ise, kas gücünde diğ er faktö rlerin de etkisi olab il­ diğidir. D vitam ininin bu etk isin in b a şk a çalışm a­ larla aydınlığa k av u ştu ru lm ası g erek tiğ i b ild iril­ miştir. Ü lk em izd e ö z e llik le ev e b a ğ lı ve kapalı giyim biçim i olan y aşlılard a D v itam in i y etersiz­ liği önem li sorun olabilir. B u b ire y le rin y aşam kalitelerini artırm aları için u y g u n şek ild e g ü neş­ ten yararlanm aları, ek D vitam ini alm aları ve ola­ naklar elverdiğince fiziksel ak tiv itelerin i sürdür­ m eleri teşvik edilm elidir.

10. D o p a m in M e z o k o r t ik o lim b ik M e ta b o lit Yol n-3 Ç oklu D o y m a m ış Yağ A sitle r i Y eter­ sizliğinden E tkilenir

Bazı araştırm a b u lg u la n n-3 ço k lu d o y m am ış yağ asitleri durum u ile p sik iy atrik h a sta lık lar arasında ilinti olduğunu işaretlem ektedir. B e y in d e bu yağ asitleri y ü k se k o ra n d a b u lu n m a k ta d ır. D iy e tle yağ asitlerinin alım ı d o k u y a ğ a sitle rin e y a n s ı­ m aktadır. Ç o k lu d o y m a m ış n-3 y a ğ a s itle rin in beynin işlevi ile ilintisini sap tam ak için sıçanlar­ da n-3 çoklu doym am ış yağ asitleri y etersizliğ in ­ de dopam in salınım süresi incelenm iştir. K on tro l­ lere göre n-3 yağ a sitleri y e te rs iz liğ i o lan hay- vanlann her iki serebral alanın da do p am in salını- mı düşük bulunm uştur. A ra ştırm a so n u çları n-3 yağ asitleri yetersizliğinde m ez o lim b ik dopam in yolunun çok a k tif m ezokortikol yolun ise az a k tif olduğunu gösterm iştir. B u b u lg u la r n-3 yağ asit­ leri yetersizliğinin davranış üzerin d eki etkilerine ilişkin verileri destekler niteliktedir. D iyetle n-3 yağ asitleri alim inin serebral gen ekspresyonunun regülasyonunda etk ili o la b ile c e ğ i b e lirtilm iştir. Bu konuda yapılacak araştırm alar p i s i k i a t r i k h as­ talıklarla n-3 yağ asitleri arasındaki ilintiyi daha iyi açıklayabilecektir.

11. K istik Fibrozisli H astalard a Solu n u m Sis­ temi Tedavisinden Sonra P lazm a Yağ A sitleri K onsantrasyonlarındaki A rtış H ızla n m ış O k- sidatif Stresle İlintilidir

Kronik kistik fibrozisli hastalarda antioksidan sa­ vunmanın azaldığı, o k sid atif stresin hızlandığı, a- kut enfeksiyon sırasında oksidan ve antiok sidan dengenin daha da b o z u ld u ğ u ileri sü rü lm ü ştür.

(5)

B u ç a lışm a d a k istik fıbrozisli hastalarda oksidatif stresin b e lirle y ic isi olan 8-iso P G F2-ot ile antiok- sidan sa v u n m a d a rol alan vitam in E, C, betakaro- ten, çin k o , selen y u m , glutatyon peroksidaz, süpe- rok sit d ism u taz , y ağ asitleri düzeyleri, akciğer iş­ levleri, k lin ik b e lirtile r b aşlangıçta ve 10-14 gün­ lü k in tra v e n ö z an tib iy o tik tedavisi sonrasında öl­ ç ü lm ü ş tü r. A n tib iy o tik ted a v i sonrası solunum d u ru m u n d a ve k lin ik belirtilerde iyileşm e görül­ m üştür. B u n u n y an ın d a 8-iso P G F2-0C düzeyinde ö n em li artış olm uştur. M ak ro besin öğeleri alim i­ nin a rtm a sın a k a rşın antio k sid an alım ı değişm e­ m iştir. T edavi so n u cu 8-iso P G F2- a ‘ya paralel o- la ra k p la z m a y a ğ a s itle rin in k o n sa n tra sy o n la rı artm ıştır. P la zm a ve eritro sitlerde antioksidan be­ sin ö ğ e le rin d e d e ğ işm e olm azken, glutatyon pe­ ro k sid a z ak tiv itesi azalm ıştır. K istik fıbrozislerde a n tib iy o tik ted av isi yanında, o k sid a tif stresi kar­ şıla m a k için d iy ette a n tio k sid a n lan n arttırılm ası­ nın y a ra rlı o lacağ ı sonu cu n a varılm ıştır.

12. G e n ç K a d ın la r d a D o ğ u m A ğ ırlığ ı ve B e­ den B ileşim i: İleriy e D ö n ü k İkiz Ç alışm ası D o ğ u m ö n cesi d ö n em in y etişk in obezitesi ve b e­ d en b ile şim i ile ilgili o lab ileceğ i ileri sürülm üş­ tür. B u ç a lışm a d a d oğu m ağırlıkları kaydedilm iş 238 çift ikizin 18-34 yaş arasında BK İ, bel, kalça o ran ı, d eri k ıv rım k a lın lığ ı, y ağ sız doku kitlesi, b o y u z u n lu ğ u saptanm ıştır. İkizlerden doğum a- ğ ırlığ ı fa z la o la n la rın az o lan la ra göre yetişkin­ lik tek i b o y la n ve a ğ ırlık la n daha yüksek bulun­ m uştur. D o ğ u m ağ ırlığı daha çok olan grubun ye­ tişk in lik y a ğ sız kitlesi de daha çok, derialtı ve ka- n n y a ğ m ik ta rı d a h a azdır. D o ğ u m d ak i ağırlık fark lılığ ı % 5> , % 10 > % 15> şeklinde karşılaştı­ rıld ığ ın d a , ağırlığ ı fazla o lan lan n yetişkinlik boy­ ları, sıra sıy la 0.5, 1.2, 2.0 cm daha uzun bulun­ m uştur. D o ğ u m ağ ırlığı farklılığı % 1 5 ’i aştığın­ da, d o ğ u m ağ ırlığ ı fazla olanların az olanlara gö­ re y e tişk in lik te daha kilolu (3.1±6.08 kg) olduk­ ları b u lu n m u ştur. D o ğ um ağırlığı düşük olanların y e tişk in lik te deri altı ve karın yağ oranının daha fa z la ve y a ğ sız d o k u k itlesin in daha az olduğu, a n cak b u n u n ciddi doğum ağırlığı farklılığı oldu­ ğ u n d a belirg in leştiğ i sonucuna varılmıştır.

13. Beden K itle İndeksi ve Bel Ç ev resi, Karın Bölgesi Derialtı ve Visseral Yağ Belirlenmesin­ den Bağım sız O larak K atkıda Bulunur

Topluma dayalı, kesitsel ve ileriye dönük araştır- m ala n n sonuçlan beden kitle indeksi (BKİ) ve bel çevresi (BÇ) kardiyovasküler hastalıklar ve tip 2 diyabet için önem li risk faktörleri olduğu rapor edilm iştir. Bu çalışm ada BK İ ve B Ç ’nin toplam yağlanm a, kann bölgesi derialtı ve visse­ ral yağ m ik tarlan n a bağım sız etkilerini sapta­ m ak için değişik beden ağırlığı olan bireylerin yağ dağ ılım ı m ag n etik rezonans g örüntülem e yöntem iyle saptanmıştır. BKİ ve B Ç ’nin birlikte kullanılm asının, k a n n deri altı ve visseral yağ m iktarlanndakı farklılığı tek BKİ ve BÇ ne göre daha iyi açıkladığı belirlenmiştir. K ann deri altı y a ğ m ik ta rın ı b e lirle m e d e B K İ ön em li ik en B Ç ’nin ölçülmesi visseral yağ farklılığını daha i- yi açıklam aktadır. K linik uygulam alarda beden yağlanm ası ve yağ dağılım ını belirlem ede BKİ ve B Ç ’nin birlikte kullanılmasının yararlı olacağı sonucuna vanlmıştır.

14. E n e r j i v e M a k r o B e sin Ö ğ e le r i A lım ı ve B e n ig n P r o sta tik H ip erp la zi R iski

Benign prostatik hipeıplazi (BPH) yaşlı erkekle­ rin önemli h a sta lık lard a n d ır. Araştırma v enlen h astalığın 5060 yaş grubunun % 4 0’ında, 8090 yaş grubunun ise % 90’ında görüldüğü b ild iril­ miştir. A B D ’de yılda 200000’ün üstünde BPH 1- çin prostat ameliyatı yapılmaktadır. B PH ’nın o-

lu şu m u n d a beslenme faktörlerinin de etkili olabi­ leceği ileri sürülmüştür. Bu çalışmada Sağlık Ça- lışm alan İzleme Araştırması çerçevesinde 40-75 yaş arası erkekler 1986’dan 1994’e kadar izlene­ rek besin tüketimleri ve BPH durum u saptanm ış­ tır. Eneıji alım düzeyi ile BPH belirtileri arasında ilinti bulunmuştur. Enerji alımı yüksek olanlarda, BPH belirtileri düşük olanlardan daha fazladır. E- neıji alımı uyarlı protein alımı BPH ile doğrusal ilinti göstermiştir. Eneıji uyarlı toplam yağ alımı B PH riskini arttırm ıştır. B una k arşın çok uzun zincirli n-3 ve n-6 yağ asitlerinin alım ı B PH ris­ kini orta düzeyde artırm ıştır. B u yağ asitlerinin oksidasyona duyarlı o lm alan n ın B PH

(6)

etiyoloji-sinde oksidatif stresin etkili olabileceğini düşün­ dürmüştür. Genel sağlığın korunması kadar pros­ tat riskinin azaltılmasında da antioksidanlardan zengin beslenmenin yararlı olduğu vurgulanmış­ tır. Bu araştırma grubunda yüksek miktarda do­ mates tüketim iyle kanda ve prostat dokusunda karotenoidlerden laykopenin konsantrasyonunun arttığı ve bunun BPH ve prostat kanser riskini a- zalttığı bildirilmiştir.

15.SağIıklı Yetişkinlerin 24 Saat Am ino Asit Denge Tekniğiyle Ölçülen Teronin G ereksin­ mesi

FAO/WHO/UNU’nun raporunda yetişkin için ö- nerilen teronin gereksinm esi 7 m g /k g/gü n ’dür. Bu miktarın yeterliliğini değerlendirmek için ye­ tişkin bireylere 7, 15, 46 mg/kg teronin verilerek izotop yöntemiyle amino asit dengesi ölçülmüş­ tür. Önerilen 7 mg/kg düzeyindeki teronin alimi­ nin yeterli olmadığı, 15 mg/kg teronin ile denge­ nin sağlanabileceği sonucuna varılmıştır. Bireyin protein yönünden beslenme durumunun saptan­ masında bu değerin kullanılması gerektiği vurgu­ lanmıştır.

16. Unkoplin Protein Genleri Arasındaki İliş­ kide Irk Farklılıkları ve Dinlenme Enerji Har­ caması

Unkoplin protein, depolanmış eneıjinin ısı olarak salınm asını sağlayan m itokondria taşıyıcısıdır. Bu proteini kodlayan genler belirlenmiştir. Afri­ ka kökenlilerde dinlenme eneıji harcamasındaki (D EH ) düşüklüğün, bu genlerdeki farklılıktan kaynaklandığı ileri sürülmüştür. Bu çalışmanın a- macı, unkoplin protein (UCP) farklılığına ilişkin olarak DEH farklılığını incelemektir. Bunun için 18-21 yaş arası kadınlar UCP1, UCP2, UCP3 o- larak gruplandırılarak DEH ve beden bileşimleri ölçülmüştür. Afrika kökenli Amerikalı kadınlarda beyazlara göre DEH 265 kj/gün daha az bulun­ muştur. UCP3 Afrika kökenlilerin DEH değerle­ rinden düşüktür. D E H ’deki bu düşüklük şişm an­ lık riskini artırmaktadır. Eneıji harcaması dinlen­ m e metabolik hız, istemli egzersiz, egzersiz dışı aktivite termogenezi, besinlerin termik etkisi gibi bileşenleri içerir. Bu bileşenlerden birindeki fark­

lılık eneıji harcam asını azaltarak şişm an lığa n e­ den olur. Bu çalışm anın sonuçlarının işaretlediği gibi genetik farklılık eneıji harcam asının bazı b i­ leşenlerinde fark lılaşm a y a, so n u ç ta şişm a n lığ a neden olabilm ektedir. Bu d u rum d a en eıji h arca­ masının diğer bileşenleri örneğin istem li egzersiz ve besin alımı değiştirilerek genetik yatkın lığı te­ lafi etm ek olasıdır.

17. E ndonezya’da T ü b erk ü lozlu B ireylere Ek A Vitamini ve Ç inko V erilm esinin İyileşm eye Etkisi

Kesitsel araştırm a sonuçları tü b erk ü lo zlu b ire y ­ lerde m ikro b esin ö ğ eleri y e te rs iz lik le rin in sık görüldüğünü işaretlem ektedir. Bu çift-kör, plase- bo -k o n tro llü ç a lış m a d a y e n i tü b e r k ü lo z ta n ıs ı konm uş b ireyler iki g ru b a a y rıla ra k tü b e rk ü lo z tedavisinin yanısıra birine 6 ay süre ile 1500 m cg retinol eşdeğeri (5000 IU) A v itam in i ve 15 m cg çinko, diğer gruba plasebo verilm iş, 2 ve 6 ay lar­ da hastaların durum u değerlendirilm iştir. B aşlan ­ gıçta bireylerin % 6 4 ’ünün B K I ’si 18.5, % 32 si­ nin retinolü 0.70 jj. m ol/L ve % 3 0 ’unu n çin ko su

10.7 fi m ol/L altın d a b ulu n m u ştu r. T edavi s ıra ­ sında ek alan grubun çinko düzeyi farksız, retinol düzeyi ise alm ayanlara göre önem li şek ilde y ü k ­ sek bulunm uştur. E k alan g ru b u n iy ileşm e si a l­ m ayanlardan daha hızlıdır. T ü b erk ü lo z te d a v isin ­ de hastaların A vitam ini ve çin k o ile d e ste k le n ­ m elerinin iyileşm eyi h ızla n d ırd ığ ı s o n u c u n a v a­ rılmıştır.

18. Koreli Tip 2 D iya b etlilerd e D erialtı Sürekli İnsülin İnfüzyonu ile B irlik te a -T o k o fe ro l E k ­ lenm esinin O k sid atif Strese E tkisi

A raştırıcıların önceki ç a lışm a la rın d a tip 2 d iy a ­ b etlilerd e d erialtı sü re k li in sü lin in fü z y o n u ile kan şekerinin norm alleştiği, fakat o k s id a tif stre ­ sin önlenem ediği saptanm ıştır. B u ç a lışm a d a in ­ sülin tedavisiyle birlikte 2 ay süre ile d iy a b e tlile ­ re 200 m g/gün a -to k o fe ro l v ey a p lase b o v e rile ­ rek glisem ik kontrol, lipid p e ro k sid a sy o n u ö lç ü l­ m üştür. T edaviyle kan şe k eri n o rm a lle ş m iş , iki grupta insülin düzeyi farksız bulu n m u ştu r. B u n u n y an ın d a ek a -to k o f e r o l a la n g ru p ta p la z m a ve kırm ızı kan hücrelerinde lipid p e ro k sid a sy o n

(7)

dü-zeyi ö n em li düşüş gösterm iştir. B unun yanında kırm ızı kan hücrelerind e antioksidan enzim lerin aktivitesi değişm em iştir. İnsülin tedavisi ile bir­ likte ek E vitam ini alim inin tip 2 diyabetlilerde lipid p erok sidasy onun u önlem ede yararlı olduğu s o n u c u n a v a rılm ış tır. O k s id a tif stres, d iyab et kom p lik asy o n ların ın gelişim inde önem taşım ak­ tadır. B u n e d e n le d iy ab e t tedav isin de antioksi- d anlar y ön ünden diyetin desteklenm esi diyabet­ linin yaşam kalitesini arttırm aktadır.

19. A n em i O lm adan Sınırda Dem ir Yetersizli­ ği Ö nced en E gzersiz Eğitim i Alm am ış K adın­ larda A erob ik U yum u Azaltır

D eney hayvan larınd a anemi tanısı konm am asına karşın, d em ir yetersizliğinin kas dokusu oksidatif k a p a site si e g z e rsiz y ete n e ğ in i azalttığı gözlen­ m iştir. B en zer durum un insanlarda oluşup oluş­ m adığını saptam ak için önceden egzersiz eğitimi alm am ış d em ir d ep o la n boşalm ış fakat anemi ol­ m ayan kadınlara 6 hafta süreyle iki günde bir 50 m g Fe SÜ4 vey a plasebo verilerek 3.haftadan i- tıbaren eg zersiz y aptınlm ıştır. Altı haftalık dem ir e k le m e s i, s e ru m f e r r itin ve tra n s fe rin a lıc ısı (sT IR ) k o n san trasy o nlan nı önem li ölçüde iyileş­ tirm iştir. H em o glob in ve hem otokrit düzeyleri et­ kilenm em iştir. E gzersiz eğitim i ile dem ir ve pla­ sebo alan grubun V O2 m ax ve solunum değişim o ra n ı iy ile ş m e s in e k a rş ın , d e m ir alan grubun V O2 m ax y eten eğ i alm ayanlardan daha yüksek bulunm uştur. B aşlan gıçta dem ir deposu yetersiz o lanlarda d em ir eklenm esiyle daha önemli geliş­ m e görülm üştür. A nem i olm am asına karşın ferri­ tin düzeyi düşük sTIR düzeyi artmış bireylerin a- nem i o lm a m a la n n a karşın egzersiz performansla- n n ın azalabileceği ve dem ir eklem esinin bu du­ rum un d ü zelm esin e katkı sağlayacağı sonucuna van lm ıştır. B una göre kadın sporcuların sadece hem oglobin ve hem otokrit düzeylerinin kontrolü ile yetinilm eyip ferritin ve sTIR düzeylerinin öl­ çülm esi ve g erek tiğin de dem ir eklem esi perfor­ m ansı artın n ad a yararlı olur.

20. G uatrlı Ç ocuk larda D em ir Yetersizliğinin İyileştirilm esi İyotlu Tuzun Etkinliğini Artırır D em ir yönünden beslenm e durum unun tiroid m e­

tabolizması ve iyot yetersizliğinin oluşmasındaki faktörlerden biri olduğu bildirilmiştir. Tiroid hor- m onlannın sentezini katalize eden troperoksidaz enzimleri kofaktör olarak demiri kullanırlar. Ay- n ca dem ir yetersizliği tiroid metabolizmasını de­ neten merkezi sinir sisteminin işlevini de etkiler. Buna bağlı olarak dem ir yetersizliğinde plazma tiroid hormon düzeyleri azalmakta ve T ^ ü n T3’e dönüşümü yavaşlamaktadır. Demir yetersizliği o- lan çocuklann ağızdan verilen iyotlu yağa yanıt­ lan olm ayanlara göre daha düşük bulunmuştur. Demir eklenmesinin guatrlı ve demir yetersizliği olan çocuklann iyotlu tuza yanıtlannı saptamak amacıyla bu araştırmada Cote d ’lvoirelı 5-14 yaş grubu guatrlı, demir yetersizliği olan çocuklann tükettikleri tuza 50 mg/gün düzeyinde alınabile­ cek dem ir veya plasebo eklenerek başlangıç ve çalışmanın 1 ,6 , 12 ve 20 haftalannda tiroid hor­ mon düzeyleri, tiroid bezi genişliği ve demirle il­ gili param etreler ölçülmüştür. Yirminci haftada dem ir alan grubun almayanlara göre anemi duru­ m unda önemli düzelme, tiroid bezinde küçülme gözlenmiştir. Guatr prevalansı demir alan grupta %43, alm ayanlarda % 62’dir. Endemik guatr ve demir yetersizliği anemisinin yaygın olduğu top- lumlarda iyotlu tuzun demirle zengınleştınlmesı- nin anemi kadar guatr sorununun iyileştirilmesin­ de etkili olduğu sonucuna varılmıştır.

21. L ip it v e P ro tein A lım la r ın ın H er İk isi de P o lim o r fo n ü k le e r L ö k o sitle r ve M o n o n ü k le e r H ü creler T arafın d an R e a k tif O k sijen T ü r le r i­ nin O lu şu m u n u n A rtm a sın ı U yarır

D iyabetlilerde hiperglisem inin o k sid atif hasarı artırdığı ileri sürülmüştür. Beslenme ile oksidatif hasarda rol alan reaktif oksijen türlerinin (ROS) arasındaki ilişkiyi saptamak amacıyla yapılan bu çalışmada bireylere bir gece açlıktan sonra kar­ bonhidrat ve protein içermeyen krem a veya saf kazein verilerek lökositler tarafından ROS üreti­ mi ve lipid peroksidasyonu ölçülm üştür. P o li­ m orfonükleer ve m ononükleer hücreler tarafın­ dan ROS üretimi krema alındıktan 1. 2.ve 3.saat- lerde, kazein alındıktan sonra 1.saatte önemli öl­ çüde artmıştır. Krema alındıktan 2 saat sonra tria- çilgliserol düzeyi önemli artış göstermiş, koleste­

(8)

rol değişm em iştir. K rem a alındıktan 1 saat sonra T B A R S y ü k selm iş ve bu yükseklik 3 saat sür­

müştür. A ncak triaçilgliserole göre düzeltme ya­ pıldığında yükseliş önemsiz bulunmuştur. Kazein alım ı kolesterol, triaçilgliserol ve T B A R S’ı de­ ğiştirm em iştir. Yağ ve protein aliminin, ROS üre­ tim ini uyardığı yağ alımmda bu yükselişin 3 saat

sürm esine karşın, protein alımında 1 saat sürdüğü sonucuna varılmıştır. Yağ alımı lipit peroksidas- yonunu da artırmıştır. ROS üretimi ve lipid pe- roksidasyonu aterojenik olaylarda etkili olduğun­ dan yüksek yağlı diyetten sakınılması ve antiok- sidanlann arttırılması doğru bir yaklaşımdır. 22. Yaşlı Erkek ve Kadında Kalsiyum Alımı, Protein Alımı ile Kemik Kayıp Hızı İlintisini Etkiler

Bazı araştırma sonuçlan diyetle protein alımı ile kem ik m ineral yoğunluğu (BMD), kem ik kayıp hızı ve kınlm a insidansı arasında ilinti olduğunu işaretlemektedir. Ek kalsiyum sitrat, malat ve D vitam ini aliminin protein alımı ile BM D arasın­ daki ilişkiyi etkileyip etkilemediğini saptamak a- m acıyla yapılan bu çalışmada 65 yaş ve üstü bi­ reylerin 3 yıllık izlem süresince ek kalsiyum ve D vitamini veya plasebo alm alan sağlanmış, pro­ te in a lım la rı s a p ta n m ış ve h e r 6 a y d a b ir BMDTeri ölçülmüştür. Günlük protein alımı or­ talam a 7 9 .1±25.6 g/gün bulunmuştur. Kalsiyum alım ı ek alanlarda ortalam a 1346±358 m g/gün, alm ayanlarda 871+413 m g/gün’dür. Yüksek pro­ tein alanlardan ek kalsiyum, D vitamini alanlann plasebo alanlara göre B M D ’leri daha yüksek bu­ lunmuştur. Ek kalsiyum ve D vitamini alan yaşlı- lann protein alım lannı arttırm alannın kemik m i­ neral yoğunluğunun değişimini olumlu yönde et­ kilediği sonucuna varılm ıştır. A lınan proteinin bitkisel veya hayvansal olmasının önem taşım a­ dığı bildirilmiştir. Yüksek kalsiyum aliminin id­ rarla kalsiyu m atım ını artırdığı bilinm ektedir. Ancak protein ve kalsiyumun kemik sağlığı üze­ rine sinerjistik etki yaptıkları da bilinm ektedir. Zira kem iğin yapısının % 50’si proteinden oluş­ muştur. Bu nedenle kemik sağlığının korunm a­ sında her iki besin öğesinin de yeterli alımı ge­ rekm ektedir. Düşük kalsiyum alımı durum unda

aşın protein alımı idrarla kalsiyum atım ını h ız­ landırarak kem ik sağlığını olum suz etkiler. Süt ve türevleri hem yüksek kalsiyum hem de protein içerdiğinden yeterli m iktarda alımı olumludur.

European Journal o f Clinical N utrition vol 56, 2002

1. Elmstöhl HL. R esistant starch content in a selection o f starchy foods in th e Svvedish Market, p, 500.

2. Bennett F, WatsonBrwn C, Tham e M , et al. Shortness at birth is associated w ith insülin re sista n c e in p re p u b e rta l J a m a ic a n c h il- dren.p, 506.

3. Ball P, Wood Ward D, Beard T, et al. C alci­ um diglutam ate im proves taste ch aracteris- tics o f lowersalt soup.p, 519.

4. Beitz R, M ensink GBM , Fisher B, et al. Vi- tam ins-dietary intake and intake from die- tary supplements in Germany.p, 539.

5. Sim one F, P appolardo G, M aian i G, et al. Accum ulation and interaetions o f (3-carote- ne and a-tocopherol in patients w ith adeno- watous polyps,p,546.

6. Volek JS, Göm ez AL, Love D M , et al. E f­ fects o f an 8 -week w eight-loss program on cardiovascular disease risk factors ad regio- nal body com position.p,585.

7. IshikawaTakota K, Ohta T, M oritaki K et al. Obesity, vveight change and risks for hyper- tension, diabetes and h y p erch o lestero lem ia in Japonase m en.p,601.

8. M alila N, Virtamo J, V irtanem M , et al. Die- tary and serum a-tocopherol, a -c a ro te n e and retinol and risk for colorectal cancer in m ale smokers.p,615.

9. Jenkins AL, Jenkins DJA, Z aravkovic U , et al. Depression o f the glycem ic index by high

(9)

levels o f (3-glucan fiber in two functional fo- ods tested in type 2 diabetes ,p,622.

10. Ivvamoto M , Im aiznim i K, Sato M , et al. Se­ ru m lip id p ro fıle s in Jap an ese vvomen and m en during consum ption o f w alnuts.p,629. 11. W eld a IC , T ab ak C, S im it H A , et al. D iet

a n d 2 0 y e a r c h ro n ic o b stru c tiv e pu lm onary d isease m o rta lity in m id d le-ag ed m en from th ree E uropean countries.p,638.

12. K h osho o V and Brovvn S. G astric em ptying o f tw o vvhey-based form ulas o f different e- nergy den sity and its clinical im plication in c h ild ren vvith volüm e intolerance.p,656. 13. d e R o s s N M ,S ie b e lin k E, B o ts M L , et al.

T rans m on o u n satu rated fatty acids have a si- m ila r effects on p o stp ran d ial flovvmediated vasodilation.p,674.

14. B rox J, B jurm stad E, O lausseu K, et al. Blo- od lipids, fatty acids, diet and lifestyle pat- te m s in a d o lescen ts from a region in N ort­ h ern N o n v a y vvith a high m ortality from co- ro n ary heart disease.p ,894.

1.İsveç B esin Piyasasında B ulunan Bazı Besin­ lerin D irençli N işasta İçeriği

D iren çli n işasta diyet posasının b ir bölüm ü ola­ rak kalın b arsağ ın sağlığını olum lu etkiler. Bu ça­ lışm ad a 25 tü r besinin dirençli nişasta içeriği en- z im a tik h id ro liz e e d ilm e d e n sa ğ lık lı b ire y lere çiğ n etilm iş ve oradan pepsin HC1 çözeltisine alı­ nıp am in o glu ko sidaz ile inkübe edilerek saptan­ m ıştır. K urubaklagilli besinlerdeki nişastanın di­ ren çli n işasta içeriği en yüksek (% 9 .5 -11.1) bu­ lunm u ştu r. B u nu ticari patates ürünleri (toplam n işa stan ın % 4.5 -5 .9) izlem iştir. H aşlanm ış pata­ te s in n iş a s ta s ın ın ise % 2 ’si d iren çli nişastadır. E k m e k le rd e k i n işa sta n ın d iren çli n işa sta oram tam çavdar, arpa karışım ı olanlarda % 4 .5-6.0 ara­ sındadır. G ün lük dirençli nişasta alım ı 3.2 gram olarak hesaplanm ıştır. Yazıda analiz edilen besin­

lerin toplam nişasta ve dirençli nişasta içerikleri listelenmiştir.

2.Jam aikalı E rgenlik Ö ncesi Ç ocuklarda Do­ ğum da K ısa Boylu O lm a İnsülin Direnci ile İ- lintili

J a m a ik a ’da d iy a b e t p re v a la n s ın ın % 13.4 gibi y ü k s e k o ra n d a g ö rü ld ü ğ ü ve to p la m ö lü m ü n % 1 0 ’unu oluşturduğu belirlenmiştir. Doğumdaki antropom etrik ölçüm lerle glikoz/insülin m etabo­ lizm ası arasındaki ilintiyi b elirlem ek am acıyla yapılan bu çalışm ada doğum a ilişkin verileri bili­ nen 400 anne/çocuk çiftinin aylık plazm a insülin, proinsülin 32-33 split proinsülin düzeyleri ölçül­ m üş ve glikoz tolerans testi uygulanmıştır. Ayrıca antropom etrik ölçüm leri de alınmıştır. Ç ocukla­ rın yaş ortalam ası 8 yıldır. Çocuklardan 10’unda glikoz intoleransı saptanm ıştır. Oral glikoz alı- m ından 120 dakika sonra ölçülen insülin konsan­ trasyonu (insülin direncinin ölçütü) doğum daki boy u z u n lu ğ u y la ters yönde ilintili bulunmuştur. D oğum da en düşük boy uzunluğu ve 8 yaşında en yüksek ağırlığa sahip çocukların insülin kon­ santrasyonu en yüksek düzeydedir. K ısa boylu doğan çocuklar, özellikle daha sonraki yaşta top­ lu olanların insülin direncine yatkın oldukları so­ nucuna varılmıştır.

3 . K a ls iy u m D ig lu t a m a t A z T u z lu Ç o r b a n ın L e z z e tin i A r tır ır

Sodyum alim inin günlük 100 m m ol azaltılm ası­ nın felce bağlı ölümleri % 22 ve iskem ik kalp ha­ şatlığını % 16 düşürdüğü hesaplanm ıştır. A lm an tuzun b ir bölüm ü işlenm iş b esin le rd e n sa ğ la n ­ maktadır. Bu besinlerin b ir grubu da hazır çorba­ lardır. Bu çalışm ada çorbaya 150 m m ol N aC l ta­ dı verecek kadar kalsiyum diglutam at ekleyerek üniversite öğrencileri üzerinde beğenilm e duru ­ mu incelenmiştir. Ö ğrenciler 0 ile 150 m m ol ara­ sında N aC l içeren 32 tür çorbayı 0 ile 43 m m ol kalsiyum diglutam at içerenlerle karşılaştırm ışlar­ dır. 50 v ey a 85 m m ol N aC l y a n ın d a k a lsiy u m d ig lu ta m a t içe ren ç o rb a te k b a ş ın a 150 m m ol NaC l içerenle aynı lezzet puanı alm ıştır. B u veri ile ço rb an ın tuz içe riğ in i y arı y a rıy a a z a lta ra k kalsiyum diglutam at eklenm esinin sodyum alım

(10)

ı-nı önem li düzeyde düşürdüğü sonucuna varılm ış­ tır. Tuzsuz yiyem eyen insanlara yem eklerine tuz yerine kalsiyum diglutam at eklemeleri, diğer iş­ len m iş besinlerde tuz m iktarı azaltılarak k a lsi­ yum diglutam at eklenmesi önerilmektedir.

4. A lm an y a’da Diyetle ve E k O la ra k V itam in Alımı

A lm anya’da son B eslenm e A raştırm ası k a p sa ­ m ında yaşlan 18-79 yıl arasında değişen 4030 bi­ reyin diyetle ve ek olarak vitam in alım lan sap­ tanmıştır. Ek alim im katkısı E vitam ini için er­ k ekler arasında % 5 ’e k a d ın la r arasınd a % 6 ’ya çıkmıştır. Her gün düzenli ek E vitam ini alımı er­ k e k le rd e g ü n lü k a lım ın % 3 6 ’sın ı, k a d ın la rd a % 43’ünü oluşturmaktadır. Diyetle alınan E vita­ mini ve folat toplum un çoğunluğunda önerilen a- h m düzeyini karşılayam am aktadır. H ergün dü ­ zenli ek vitamin alımı önerilen folat aliminin üçte birini diğer vitaminlerin yansını karşılamaktadır. Toplumun çoğunluğunun önerilen alım düzeyine ancak ek vitamin alımıyla ulaşabileceği sonucuna vanlmıştır. Belirli besin öğesini ek olarak almak yerine doğal besinlerle dengeli diyet aliminin da­ ha yararlı olacağı vurgulanmıştır. Sağlıklı beslen­ m enin gereği olarak önerilen günlük 5-6 porsi­ yon taze sebzemeyve, 2 su bardağı süt, 1 porsi­ yon et-tavuk-balık, 1 porsiyon kuru baklagil-ce- viz-fındık vb alımı yanında beyaz ekmek yerine tam tahıl unu ekmeği tercih edilerek eneıji gerek­ sinm esinin karşılanm ası tüm vitaminleri önerilen düzeyde sağlayabilir.

5. A d en o w ato u s Polipli H a s ta la rd a P -k a ro te n ve a -to k o fe ro lü n E tkileşim i

Bu çalışm ada adenow atous polipli hastalara 43 gün süre ile 4 tip eklem e p-plasebo, 25 IU (3-ka­ roten, 400 IU vitam in E ve P-karoten-vitam in E kanşım ı) verilerek başlangıçta ve deney sonunda alm an biyopsiler incelenmiştir. Tek başına P-ka- roten alanlann plazm a p-karoten oranı ekleme ile yükselm iş, vitam in E değişm emiştir. Benzer şe­ kilde vitam in E alan grubun vitam in E düzeyi yükselmiştir. Polip dokusunda benzer eğilim göz­ lenmiştir. P-karoten ve vitam in E karışım ı alan­ larda barsak dokusunda P-karoten düzeyi yükse­

lirken, E vitam ini düzeyi azalm ıştır. B en zer şe­ kild e p o lip te P -k aro ten y ü k s e lm iş , E v ita m in i düşmüştür. P-karoten eklenm esinin E vitam ini b i­ rikimi ve m etabolizm asını olum suz yö n de e tk ile ­ diği p-karoten m ekanizm asının a ra ştın lm a sı g e­ rektiği sonucuna vanlm ıştır.

6.Sekiz H a fta lık Z a y ıfla m a P r o g ra m ın ın K a r - d iy o v a sk ü le r R isk F a k tö r le r i ve B ö lg esel B e­ d en B ileşim ine E tk isi

B eden yağ o ra n la n y ü k se k şişm an k a d ın la ra 8 haftalık diyet, egzersiz ve davranış değişikliği i- çeren zayıflam a program ı u y g u lan m ış, ç a lışm a ­ nın başlangıcında ve sonunda k ard io v ask ü ler risk faktörlerine ilişkin param etreler değ erlen d irilm iş­ tir. Program sonucunda b ed en k itlesin d e k a d ın ­ larda 4.3±3.4, erkeklerde 4.7±3.1 kg azalm a g ö ­ rülmüştür. Beden ağırlığındaki azalm anın erkekte % 88’i kadında % 5 8 ’i yağ k itlesinde oluşm uştur. Buna paralel olarak erkeklerde k ad ın lara göre üst beden bölüm ünde yağ kaybı daha çoktur. Serum toplam ve LD L kolesterol de erkeklerde sırasıyla %11 ve % 14 azalm a olurken, kadınlardaki a z al­ ma % 3 ’de kalmıştır. H D L kolesterol ve triglise- ritte değişm e olmamıştır. Serum leptin dü zeyinde yağ kitlesinin azalm asına paralel o larak % 36 d ü ­ şüş olmuştur. Folik asidi de içeren ek v itam in v e ­ ya bunlardan zengin besinlerin alim in in artm ası da hom osistein düzeyini de dü şürebileceği b e lir­ tilmiştir. H om osistein dü şüşünü B v ita m in le rin ­ den zengin, eneıjisi sınırlı b ir diyetle birlik te fi­ ziksel aktivitenin a rttın lm a sın ın k a rd io v a sk ü le r risk faktörlerini azalttığı sonucuna vanlm ıştır. 7. J a p o n E rk e k le rd e Ş işm a n lık , B e d e n A ğ ırlığ ı D eğişim i ve H ip e rta n s iy o n , D iy a b e t, H ip e rk o - lesterolem i R isk leri

Bir şirkette çalışan 4737 erkek 4 yıl süre ile iz­ lenmişlerdir. Beden kitle indeksinin 2 2 ’nin ü stü ­ ne çıkm asının, diğer faktörlere göre u y arlam a y a ­ p ılm asına karşın h ip ertan siy o n risk in i a rtırd ığ ı gözlenmiştir. H ipertansiyon riskinde B K İ 2 7 ’nin üzerine çıkm asıyla, diyabet ve h ip erk o lestero le- mi riskinin 2 9 ’un üzerine çıkm asıyla önem li şe­ kilde arttığı belirlenm iştir. Japon e rk e k lerd e bu üç hastalığın batılılara göre daha düşük o ranlarda

(11)

g ö rü ld ü ğ ü , fak at b e d en ağ ırlığının artm asıyla on­ ların d ü z e y in e çıktığı ve h atta riskin daha da yük­ se ld iğ i s o n u c u n a v a rılm ıştır. B u h astalık lard an k o ru n m a k için B K I ’nin 18.5-25.0 arasında tutul­ m ası ve a ğ ırlık d e ğ işim in in 2 k g ’ı geçm em esi ge­ rek tiğ i ö n erilm iştir.

8. S ig a r a İ ç e n E r k e k le r d e D iy et ve S e ru m a - t o k o f e r o l, P - k a r o t e n ve R e tin o l d ü z e y le ri ile K o lo n - R e k tu m K a n s e r R is k i E tk ile şim i

D ü n y a d a k o lo n re k tu m k an seri önem li sorunlar­ d an b iridir. B u tü r kan serin b aşlıca risk faktörleri; yağ, g e n e tik y a tk ın lık ve u zun süre sigara içim i­ dir. E p id e m iy o lo jik çalışm aların so n uçlan sebze ve s a fla ştın lm a m ış tahıl tük etim im in kanser ris­ kini az alttığ ın ı işaret etm ektedir. Bu etkinin nede­ nini d iy et p o sası ve an tio k sid an öğelerin aliminin a rtm a sın d a n k a y n a k la n d ığ ı ileri sürülm üştür. Bu ç a lışm a d a sig ara içen erk elerd e antioksidanlardan a -to k o fe ro l, P -k aro ten ve retinolün diyetle alını­ la n ve seru m d ü z e y le ri ile kolon -rek tum kanser risk i a ra sın d a k i e tk ile şim incelenm iştir. B unu i- çin k a n s e rd e n k o ru n m a araştırm asın a katılan ve g ü n d e ek o lara k 50 m g a -to k o fe ro l, 20 m g P-ka­ ro ten alan 29951 e rk e k 8 yıl süre ile izlenmiştir. B u sü re içe risin d e 184 yeni kolonrektum kanser o lg u su saptan m ıştır. D iy etle vitam in C, tokoferol, retin o l ve k a ro te n o id le rin alım düzeyleri ile kan­ ser a ra sın d a ilinti saptanm am ıştır. Serum a-to k o - ferol, P -k aro ten ve retino l düzeyleri ile kolonrek­ tum k a n se r riski arasın d a da ilinti bulunam am ış­ tır. K o lo n -re k tu m k a n se rin in oluşu m un d a en ö- nem li d iy etsel fak tö r diyet posasıdır. Bu nedenle tek b a şın a a n tio k sid a n la n n alım ı etkili olm ayabi­ lir.

9 .T ip 2 D iy a b e tlile rd e 2 T ip Y u la f Ü rü n ü n e p- G lu k a n K a tılm a s ı G lise m ik İn d e k si D ü ş ü rü r B u ç a lış m a d a şişm a n tip 2 d iy ab e tli b irey lere p o rsiy o n u 50 gram karb onh idrat içeren beyaz ek­ m ek ticari o larak hazırlanm ış % 4.4 p-glukan içe­ ren y u laflı k ah v altılık tahıl, % 6.5 ve %8.1 P-glu­ k a n i ç e r e n t a h ı l ü r ü n l e r i v e r ile r e k 3 0 ,6 0 ,9 0 ,1 2 0 ,1 5 0 ,1 8 0 d a k ik a la rd a kan glikozu ö lç ü lm ü ş tü r. Ü rü n le rin le z z e tin i a rtırm ak için fru k to z ile tatlan d ın lm ışlard ır. P-glukan ile zen­

ginleştirilm iş ürünlerin glisem ik indeksi zengin­ leştirilm em iş olanlardan daha düşük bulunm uş­ tur. Y ulaf gevreği gibi ürünlere ek P-glukan ek­ lenm esinin glisem ik indeksi 4.0±1.2 birim düşür­ düğü ve denekler tarafından lezzet açısından ka­ bul edilebilir olduklan sonucuna vanlm ıştır. 10. J a p o n E rk e k ve K a d ın la rd a Ceviz T ü k e ti­ mi S ıra sın d a S eru m L ip it Profili

Bu çapraz düzen çalışm ada 20 sağlıklı yetişkin erkek ve kadın 4 hafta süre ile norm al diyet ve günlük 44-55 gram arasında ceviz içeren eneıji değerleri aynı olan diyet almışlardır. Çalışm anın başında ve sonunda serum lipit profili belirlen­ miştir. Kadınlarda ceviz içeren diyet alındığında toplam kolesterol, apolipoprotein B düzeyleri ve LD L’nin H D L’ye oranında önemli düşüşler o l­ muştur. Ö zellikle LD L kolesteroldeki düşüş ö- nem li bulunm uştur. (p=0.0005). Eıkeklerde ise bu düşüş önemsizdir. Cevizli diyetle serum ko­ lesterol esterlerin a-linolenik asit bileşiminde ka­ dınlarda %76, erkeklerde %107 artış gözlenmiş­ tir. Bu artış LDL kolesterol düzeyindeki değişime ile negatif korelasyon göstermiştir. LDL mn oksi­ de olabilirliğinde herhangi bir değişme olmamış­ tır. D iyetle ceviz aliminin LDL kolesterolü dü ­ şürdüğü bunun da cevizin a-linolenik as,t ile ilin­ tili olduğu sonucuna vanlmıştır. Kolesterol düşü­ rücü diyette cevizin doymuş yağ içeren peynir ve et ürünleri gibi besinlerin değişimi olarak yer al­ ması uygun olur.

11. Üç A v rup a Ü lkesinde O rta Yaşlı E rk e k le r­ de D iyet ve K ro n ik O b s trü k tif P u lm o n a r H a s­ ta lık M ortalitesi

Finlandiya, İtalya ve H ollanda’dan seçilen orta yaşlı erkeklerde 1970-1990 arasında kronik obs­ trü k tif pulm onar hastalık m ortalitesi ile diyetin antioksidan meyve, sebze ve balık içeriği arasın­ daki ilinti değerlendirilmiştir. Yaş, sigara içimi ve yaşanan ülkeye göre uyarlam a yapıldıktan sonra meyve ve E vitamini aliminin m ortaliteyi azalttı­ ğı, diğer faktörlerin etkisinin görülm ediği belir­ lenmiştir. M eyve alim inin günlük 100 gram art­ masının, hastalıktan ölüm riskini % 24 azalttığı, E vitamini alım ında 5 m g ’lık artışın benzer şekilde

(12)

etki gösterdiği hesaplanm ıştır. B eden kitle indek­ si, eneıji ve alkol alım ına göre uyarlam a yapıldı­ ğında göreceli olarak daha da düşmüştür. M eyve ve E vitam ini alim inin artm asının bu hastalıktan ölüm riskini azalttığı sonucuna vanlm ıştır.

12 E n erji Y oğunluğu F ark lı İk i W hey Esaslı F o r m u la n ın M id ed en G eçiş D u ru m u ve Vo­

lü m İn toleran sı O lan Ç ocuklardaki Klinik O- nem i

Peynir yapılırken suya geçen süt proteinleri whey proteinleri olarak bilinir. W hey esaslı formuîala- nn mideden geçişlerinin kazein esaslılardan daha hızlı olması nedeniyle bebek form ulalannda kul­ lanılması tercih edilir. Bu çalışm ada hacim leri aynı, fakat eneıji yoğunlukları farklı (4.18 kJ/mL ve 6.27 kJ/mL) iki formulanın m ideden geçiş sü­ releri volüm intoleranslı çocuklarda incelenm iş­ tir. Her iki formulamn alım lannın 30, 60, 90 ve

120 dakikasında mideden boşalm a hızlan benzer bulunmuştur. İki aylık gözlem sonucunda eneıji yoğunluğu düşük olan form ula alan çocuklarda ağırlık artışı olmazken, enerji yoğunluğu yüksek olan formula alanlarda 1.7±0.5 kg ağırlık artışı olmuştur. Hacmi değiştirmeden form ulanın enerji yoğunluğunu arttırm anın toleransı azaltm adan büyümeyi olumlu yönde etkilediği sonucuna va­ rılmıştır.

13. Trans Tekli D oym am ış Yağ A sitle r i ve Doymuş Yağ Asitleri Yemek Sonrası Flow-M e- diated Vazodilasyon Üzerine Benzer Etki Ya­ par

Flow-mediated vazodilasyon (FM D) dam ar en- dotel işlevinin ölçütü olarak kullanılır. Yağlı ye­ meğin FM D’yi olumsuz etkilediği bildirilmiştir. Trans yağ asitleri hidrojenlendirilm iş m argarin­ lerde ve bunlann kullanıldığı kızartılm ış besin­ lerde doğal bitkisel yağlardan daha çok bulunur. Trans yağ asitlerini içeren bu tür besinlerin çok tüketiminin koroner kalp hastalığı riskini artırdığı bildirilmiştir. Trans yağ asitlerinden gelen enerji­ nin %2 artmasının koroner hastalık riskini %25 artırdığı hesaplanmıştır. Bu çalışm ada 0.9-1.09 g/kg düzeyinde biri doymuş yağ asitlerinden zen­ gin, İkincisi trans yağ asitlerinden zengin diyet

sağlıklı bireylere 4 hafta v erilerek F M D ö lç ü l­ m üştür. FM D , doym uş y ağ a sitle rin d e n z e n g in d iy e tle a ç lık ta k i % 2 .3 ± 2 .0 d e ğ e r i n d e n % 3 .1 ± 1 .7 ’y e , tr a n s y a ğ a s i t l i d i y e t t e % 2.7±2.3’den % 3.1±2.0’ye yükselm iştir. İki d i­

y e t a ra sın d a ö n e m li fa r k lılık b u lu n m a m ış tır . FM D ’nin, doym uş yağ asitle rin d e n v e y a tra n s yağ asitlerinden zengin yağ alım ın dan o lu m su z etkilenmediği, bu yağların uzun süreli etk ilerin in damar endoteline olan akut etkiden k a y n a k la n d ı­ ğı sonucuna varılm ıştır.

14.N o rveç’in K oron er K alp H a sta lığ ı M o rtali- tesi Y ü k sek O lan K u zey B ö lg e si A d o le sa n la - rında K an L ipitleri, Yağ A sitleri ve Y aşam B i­ çim i G östergeleri

Bu çalışm ada N orveç de y e tişk in le rd e serum k o ­ le ste ro lü n ü n ve k o ro n e r k a lp h a s ta lığ ı (K K H ) m ortalitesinin y ü k sek o ld uğu k u zey ve b a lığ a d a ­ yalı geleneksel diyetle beslen en kıyı b ö lg esi 13-

14 yaş ço cuk lan, b ir yıl süre ile b e slen m e ve y a ­ şam biçim leri, kan lipitleri ve y ağ asitleri y ö n ü n ­ den incelenm iştir. K u zey bölgesi a d ö le sa n la n k ı­ yı bölgesi ad ö le sa n la n n a göre dah a ç o k et tü k e t­ m işler ve B K I’leri de daha yüksektir. K u zey böl- gesindekilerden % 1 2 ’sinin B K I’si 2 8 ’in üstü n d e iken diğer grupta BK İ 2 8 ’in ü stü n d e o lan yoktur. Benzer şekilde kuzey b ö lg esin d e y a şay a n ların se ­ rum kolesterol düzeyleri ve şek er tü k etim leri d a ­ ha yüksek, n-3 yağ asitleri a lım la n d ah a d ü şü k ­ tür. G e n ç le rin % 1 0 -2 0 ’s in in s ig a ra iç tiğ i, % 8 -

13’ünün fiziksel aktivite yap m ad ığ ı b e lirle n m iş­ tir. A dolesen dönem de sağlıksız b eslen m en in kan kolesterol düzeyini yükselttiğ i ve ileriki yaşlard a koroner kalp hastalığ ı riskini artırd ığ ı so n u cu n a vanlm ıştır.

Europan Journal o f C linical N u tritio n VoL56, 2002

.

1. Jackson RT, A lM ouse Z, A lR aq uo M , et al. M ultiple coronary risk factors in h ealth y ol- der K uw ait m ales p,709.

(13)

M a rtin e z L o sa E, et al. R ole o f fiber and fruit in th e M ed iterran ean diet to protect against m y o c a rd ia l in farctio n : a case-co n tro l study in S pain p,715.

3. A r a y a H , C o n tr e a s P, A lv in a M , et al. A c o m p a riso n b e tw e e n an in vitro m etho d to d e te rm in e c a rb o h y d ra te s d ig estio n rate and g ly cem ic resp o n se in young m en p,735. 4. F o rslu n d H , L in d roos A K , Sjöström L, et al.

M e a l p a tte m s a n d o b e sity in S w edish vvo­ m en p,740.

5. Venn B J, M an n JI, W illiam s SM , et al. As- sessm en t o f th ree levels o f folic acid on se­ rum folate and p lasm a h om osistein p,748. 6. B o u e r J, C ap ra S, F erquson M. U se o f sco-

red P a tie n t-G en e rate d S ubjective G lobal As- s e s s m e n t (P G -S G A ) as a n u tritio n assess- m en t too l in p atien ts vvith can cer p,779. 7. F e rro L u z z i A, Ja m e s W P T and K afatos A.

T h e h ig h fa t G re e k d ie t: A re c ip e fo r ali P .7 9 6 .

8. C h riste n sso n L, U nosso n M and E k AC. E- v a lu a tio n o f n u tritio n al assessm ent techniqu- es in eld erly p eo p le nevvly adm ited to m uni- cip al care p,810.

9. V erm orel M , V em et J, B ifar A, et al. D aily en erg y ex p en d itu re, activ ity p attem s and e- n erg y cost o f the various activities in French 12-16 y e a rs o ld a d o le s c e n ts in free liv in g c o n d itio n s p,819.

10. S terra M , G arcia JJ, F errandez N, et al. The- rap eu tic effect o f psyllium in type 2 diabetes p atien ts p,830.

11. K i e f l i n g G , S c h n e id e r J a n d J a h r e is G, L o n g te rm c o n su m p tio n o f ferm en ted dairy pro d u cts ö v er 6 m onths increase H D L cho- lesterol p,843.

12. H a rd in g A H , Sargeant LA , K have K T et al. C ro ss-sectio n al association betvveen total le­ v e l a n d ty p e o f a lc o h o l c o n s u m p tio n and

g ly co sy la te d h aem o glo bin level: the E pic- N orfolk Study p,82.

13. Erlund I, Silaste M C, A lfthan G et al. Plas­ m a concentration o f the flavonoids hesperi- tin, naringenin and quercetin in hum an sub­ jects follow ing their habitual diets and diets

high o r low in fruit and vegetables p ,891. 14. H aas C, genzelB roviczeny O and K oletzko

B. A ssessm ent o f vitam in A and E in paren- teral nutrition suitable for prem atüre infants p ,9 0 6 .

15. B ehall K M and H alfrish J. Plasm a glucose and insülin reduction after consum ption o f breads varying in am ylose p,913.

16. C ostarelli V and Sanders TAB. Plasm a de- oxycholic acid concentration is elevated in postm enopousal vvomen vvith nevvly diagno- sed breast cancer p, 925.

1. Sağlıklı K uveyt’li Erkeklerde Çoklu K oro­ ner R isk Faktörleri

B u kesitsel çalışm ada yaşlan 45-80 yıl arasında d e ğ işe n 740 sa ğ lık lı K u v e y t’li erk ek k oro n er kalp hastalığı risk faktörleri açısından incelen­ m iştir. B irey lerin % 3 7 ’si şişm an (BKI % 30 ve üstü), % 2 6 ’sının kan glikoz, % 5 2’sinın kolesterol düzeyi yüksek bulunmuştur. Yaş ilerledikçe kan glikoz düzeyi de yükselm ektedir. Bu ülkede ölüm nedenlerinin başında koroner kalp hastalığı gel­ m ektedir. K alp hastalıkları riskini azaltm ak için acil olarak halkın beslenm e ve yaşam biçim i ko­ nusunda eğitilm esi gerektiği sonucuna v an lm ış- tır.

2.M iyokard E nfarktüsüne K arşı K oru nm ad a A kdeniz D iyetinde Posa ve M eyvenin Rolü: Is­ pan ya’da Bir O lgu-K ontrol Ç alışm ası

Ü niversite hastanesinde yapılan bu çalışm ada a- kut m iyokard enfarktüsü geçiren bireyler ile b en­ zer özellikte kontrol grubunun beslenm e alışk an ­ lıkları besin tüketim sıklığı yöntem iyle b e lirle n ­

(14)

miştir. D iyet ve diyet dışı diğer risk faktörlerine göre uyarlam a yapıldıktan sonra posa ve meyve tüketim i ile hastalık arasında ters ilinti saptan­ m ıştır. P osa ve m eyveyi en çok tüketen grupta hastalık riskinin %86 azaldığı belirlenmiştir. Ko­ roner kalp hastalığı riskinin azaltılm asında A kde­ niz Diyetinin rolünün büyük ölçüde posa ve m ey­ ve tüketim inin yüksekliğinden kaynaklandığı so­ nucuna vanlm ıştır.

3.G enç Erkeklerde in vitro Karbonhidrat Sin­ dirim H ızını Saptama Yöntem leriyle Glisemik Yanıtın K arşılaştırılm ası

Y aşları 2 1 -2 4 yıl arasın d a değişen erkeklerde karbonhidrat içerikleri benzer 6 ayn kahvaltı ve­ rilerek karbonhidrat sindirim hızı in vitro olarak saptanm ış ve 0.15,30,60 ve 120. dakikalarda kan örnekleri alınarak glisemik indeks belirlenmiştir. Yemeklerin glisemik indeksi şöyle bulunmuştur: p i r i n ç - k ı y m a 3 1 .4 ± 2 8 .4 , s p a g e tti- k ıy m a 42.0±23.4, m ercim ek çorbası 49.3±29.5, spaget- tifasulye 76.8±43.4, patates yem eği 82.1±48.7, patates kıym a 51.0±29.2. Patates yem eğinin en fazla glisemik indeks oluşturduğu daha önceki a- raştırm a verilerini destekler niteliktedir. M erci­ mek, fasulye içeren yem eklerde bulunan glise­ mik değerlerinin yüksek, pirinçte düşük bulun­ m asının nedeninin pişirme yöntem lerinden kay­ naklandığı belirtilmiştir. Pirinç önce yağda kızar- tılmakta, sonra pişirilmektedir. Bu durum nişasta­ nın jöleleşm esini azaltmaktadır. M ercimek çorba­ sının ezilmiş olması, fasulyenin basınçlı tencere­ de pişirilm esi nişastanın jöleleşm esini artırarak sindirim ini kolaylaştırm aktadır. Karbonhidratın hızlı ve yavaş sindirimi glisemik indeksi etkile­ m e k te d ir. P a ta te s y e m e ğ in d e k a rb o n h id ra tın % 6 0 ’ı 20 dakikada sindirilirken, bu sürede pi- rinç-kıym a yem eğinin % 4 2’si, fasulye-spagetti- nin % 4 9’u sindirilmektedir. Çalışmada hızlı sin­ dirimin (20 dakika) yavaş sindirime (180 dakika) oranı da hesaplanmıştır. Karbonhidratın sindiri­ m inin hızlı olması glisem ik indeksi de yükselt­ mektedir.

4.İsveçli K adınlarda Yemek Yeme Örüntüsü ve Şişmanlık

Bu kesitsel çalışm ada şişm an ve norm al kadm la- n n yem ek yem e örüntüleri, geliştirilen b ir anket­ le karşılaştırm alı olarak incelenm iştir. Şişm anlar günde 6.1 kez yem ek yerken norm al kilolular 5.2 kez yem ektedir (p<0.0001). Şişm anlar sıvı dışın­ daki tüm yiyecekleri daha sık tüketm ektedirler. Aynca şişm anlar günün geç saatlerinde daha çok yemektedirler. Kahvaltı her iki grupta da benzer­ dir. A tıştırm a biçim inde yem e örüntüsü, h er iki grupta toplam enerji alımm ı olum lu yönde etkile­ mektedir. Sık aralıklarla atıştırm a biçim inin, ö ğ ­ leden sonra ve akşam çok y em e n in şişm an lık riskini artırdığı, şişm anlığın düzeltilm esinde y e ­ m ek yeme örüntüsüne dikkat edilm esi gerektiği sonucuna vanlm ıştır. Bu çalışm anın sonuçlan za­ yıflama diyetlerinde sık aralıklarla yem e önerisi­ ni desteklememektedir. B unun yanında atıştın n a biçiminde ve günün geç saatlerinde, özellikle ak ­ şam çok yemenin şişm anlık riskini artırdığı bu l­ gusu önerileri desteklem ektedir. En uygunu, g ün ­ lük alınması gereken besinleri günün üç öğününe dengeli dağıtmak, abur cuburdan ve gece yem e a- lışkanlığından vazgeçm ek, enerjisiz sıvı alim ini artırmaktadır.

5.Üç Düzeyde Folik Asit A lim inin Serum Fo- lat ve Plazma H om osistein Ü zerine Etkisi Serum folat ve plazm a hom osisteinin olum lu dü­ zeyde tutulması için gerekli folik asit alım m ikta- nnı saptamak am acıyla yetişkin bireylere 6 hafta süreyle 20 gram kahvaltılık tahıl ürünü olduğu gibi, 100, 200 veya 300 jLLg folik asit eklenerek

yedirilm iştir. Folik asit alım ı, zeng in leştirilm iş k a h v a ltılık y e n d iğ in d e seru m fo la tı s ıra s ıy la %28, 60 ve 79 oranında artmıştır. Plazm a hom o­ sistein düzeyi sırasıyla % 16, 12 ve 17 oranında düşmüştür. A şın folik asit alim inin B j2 vitam ini yetersizlik riskini m askeleyebileceği d ü şü n ü le ­ rek, folik asitle zen g in leştirm en in m in im u m d a tutulmasının gerekliliği vurgulanm ıştır. Bu çalış­ mada olduğu gibi 100 fig folik asidin ek olarak verilmesiyle olumlu sonuç alınabileceği belirlen­ miştir.

6.Kanserli Hastalarda Beslenm e D urum unun D eğerlendirilm esi A racı O larak H asta K

(15)

ay-n a k li S ü b je k tif G lo b a l D e ğ e r le ay-n d ir m e (P G - SG A )nin K ullanım ı

K anserli hastalard a m alnütrisyon çok yaygındır. B u yazıd a bu hastaların beslenm e durum unun de­ ğerlen d irilm esi için soru kağıdı y er alm aktadır. B u soru kağıdı ile hastadan beslenm e durum u ile ilg ili b ilg i to p la n m ıştır. B u y ö n tem in k anserli h astaların b eslenm e d urum larının değerlendiril­ m esinde yararlı b ir yöntem olduğu belirtilmiştir. 7. Y ü k sek Yağlı Yunan D iyeti ve Sağlık

Bu yazıda A kdeniz diyetine örnek gösterilen Yu­ nan diyetine ilişkin araştırm alardan sağlanan ve­ riler incelenerek günüm üz sağlık anlayışı yönün­ den d e ğ e rle n d irilm iştir. Yunan d iy etin e ilişkin veriler besin denge cetvelleri, Girit adası ve diğer b ö lgelerd e yapılan besin tüketim inden elde edil­ m iştir. G eleneksel diyetle karşılaştırıldığında son y ılla rd a d iy e tin d o y m u ş y ağ içeriğ i ve toplam yağ m ik tarın da artış gözlenm iştir. Bu eğilim ar­ tan o besite ve koroner kalp hastalığı riski ile pa­ ra le llik g ö sterm iştir. B u e ğ ilim in b ir nedeni de ze y tin y a ğ ın ın p ro m o sy o n u ile yağ tüketim inin artm asıdır. D iyette esas olarak zeytinyağı kulla­ n ılm ak la b irlik te toplam yağ tüketim inin düşük orta derecede tutulm asının gerekli olduğu sonu­ cuna varılm ıştır. B izim toplum um uzda da bazıla­ rı tarafınd an zeytinyağı ilaç gibi tanıtılm akta, bu da toplam yağ tüketim ini artırabilm ek ted ir. D i­ y e tin to p la m y a ğ iç e r iğ in in g ü n lü k e n e rjin in % 3 0 ’unu aşm ayacak düzeyde tutulm a zorunlulu­ ğu vardır. Toplam yağ alim ini arttırm ayacak şe­ kilde doym uş yağ asitlerinden zengin olan sütün yağının, m argarin ve bitkisel sıvı yağın azaltıla­ rak, bunların yerine zeytin yağı kullanım ı öneril­ m elidir.

8 .K en t B ak ım M erk ezin e Yeni K abul Edilen Yaşlı B irey lerd e B eslen m e D urum unu Sapta­ m a T ekniklerinin D eğerlendirilm esi

B irey lerin beslenm e durum larını saptam ada kul­ lanılan S ü b jek tif G lobal A ssessm ent (SGA-Sub- je k tif G lobal D eğerlendirm e) ve M ini N utritional A sse sm e n t (M N A -M in i B eslenm e D eğerlendir­ m e) testleri, an tropom etrik ve serum protein kri­

terleri ile birlikte kullanılarak, malnütrisyonu be­ lirlem ek am acıyla yapılan bu çalışma 65 yaş üstü b a k ım m e rk e z in d e k i b ire y le re u ygulanm ıştır. M erkeze kabulde SGA’ya göre m alnütrisyonlu o- ranı % 53, M N A ’ya göre % 79 bulunm uştur. Bu değerler antropom etrik ve serum protein kriterle­ rine göre yapılan değerlendirm e sonuçlarından daha yüksektir. SGA ve M N A kullanılarak mal- nütrisyonun saptanm asında en o bjek tif kriterler b e d e n a ğ ır lığ ı ve se ru m a lb u m in d ü z e y id ir. SGA’nın m alnütrisyonluların belirlenm esinde ve M NA’nın korunm a önlem lerinin alınm asında et­ kin değerlendirm e yöntem leri olduğu sonucuna varılmıştır.

9.Fransız 12-16 Yaş Ergenlerin Serbest Yaşam K oşullarında Günlük Enerji Harcam ası Fizik­ sel Aktivite Örüntüsü ve Değişik Aktivitelerin Enerji M aliyeti

Son yıllarda yaşam biçimindeki değişim sonucu bireylerin bedensel faaliyetleri azalmakta, bu da şişm anlığa neden olmaktadır. Bu kesitsel çalış­ m ada ergenlerin aktivite örüntüleri, günlük eneıji harcamaları birbirini izleyen beş günlük dönem­ de, günlük tutm a ve kalp hızı ölçümü yöntemleri kullanılarak saptanmıştır. Ortalama günlük eneıji harcaması erkeklerde yaşla artarken kızlarda de­ ğişmemiştir. Buna karşın fiziksel aktivite düzeyi farklı bulunm am ıştır. A ktivite düzeyi b a h a rd a güzden daha yüksektir. Yine okul dışında aktivite düzeyi okul içi zam andan %21 daha yüksektir. Çalışm ada 22 tür aktivitenin enerji m aliyeti sap­ tanmıştır. Aktivitelerin enerji m aliyetinde birey­ sel farklılık lar önem lidir. K ızlarda erkeklerden daha düşüktür. Ayrıca aktivitelerin eneıji m aliyeti yaşla azalmaktadır. Eneıji harcaması hafiften ağı­ ra (spor vb) doğru 0 .2 ’den 2.7 M J/gün arasında değişmektedir. Ergenlerde eneıji harcam asındaki büyük farklılıkların tem elde serbest zam anlarda­ ki fiziksel aktivitelerin doğasına, süresine ve yo­ ğunluğuna bağlı olduğu sonucuna varılmıştır. O- k u llarda belirli günde yaptrrılan beden eğitim i derslerinin fiziksel aktivite düzeyinde fazla etkili olmadığı, hergün okula yürüyerek gidip gelm enin daha etkin olduğu bildirilm iştir. G ü nlü k enerji harcam ası erkekte 219, kızda 185 K j/kg beden a- ğırlığı ile daha önceki araştırm alardan daha d ü­ şük bulunmuştur. Fiziksel aktivite düzeyi erkekte

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çal›flmada kronik epigastrik a¤r› ve dispepsi flikayeti olan hastalara endoskopi ve biyopsi yap›larak malignite ve erken mide kanseri s›kl›¤›

Amaç: Bu çal›flma ile; primer amenore ve geliflme gerili¤i flikayetleri bulunan ve ailesinde herhangi bir fenotipik anomali bulunmayan, sitogenetik analiz amac›yla laboratuvara

Tasavvufta çile çekmek, ruhun olgunlaşması için gereken bir durumdur. Aşk, ilahi kaynaklıdır ve yaratıcıdan sırrını taşır. Bütün dünyayı kuşatan aşk, Bâkiler’in bir

îzmirde; yazın ufki bir halde yağan yağmurların pen- cerelerden içeri nüfuz etmemeleri için bu saç kepenklerin ya- pılmasını bir mecburiyet addediyorlarsa da bilhassa yazın,

Oturumun ilk tebli&amp;cisi Akif AKTO “Din E&amp;itiminde Kuram Eylem -li kisi Üzerine Felsefi Bir Analiz” ba l kl tebli&amp;inde Din e&amp;itiminin hem kuramsal hem de eylemsel

nında eğleştiğiniz zaman, ölüm ün o kadar uzun süre kendini sizden uzak tutacağı bir başka büyük ozan bilmiyorum.

MLS B direnci gözlenmeyen S.aureus suflla- r› de¤erlendirildi¤inde metisilin direnci gözle- nen sufllar›n fusidik aside direnci metisiline du- yarl› olanlara göre

Ar~t1rmam1zda yukarda ad1 ge&lt;;en droglardan ikisi (meyan kokii ve m1s1r piiskiifii) ve kendi gozlemlerimize gore diiiretik ola- rak s1k kullamlan diger bir bitkisel