30 ARALIK 1982 •
İlk romanı "Cevdet Bey ve OgulIarı„yIa dikkati
çeken Orhan Pamuk'a birkaç soru:
• •
Seçkin yazar değil, vatandaş
yazar
olmanın
Nursel DURUEL
cu! Ama denemeli insani S o nunda başarılı olamazsak bile, hiç olmazsa, hayata bize özgü bir anlam veremediğimizi, ama böyle bir anlamın olması ge rektiğini düşündüğümüzü, onu aramaya cesaret ettiğimizi söy ler, kendimizi avuturuz. Roma nın tonluma tutulan bîr ayna olduğu çok söylenmiştir. Ama önce, Türkiye’nin bile artık, eski geleneksel aynaların dar çerçevesine sığmadığına karar vermek gerek. Türk romancı sı, kendi gerçeğine tutacağı ay nayı kendi bulmalı! O zaman gerçeğin de eski gerçek olm a dığını öğreneceğiz. Roman da. o eski yansıtma görevini bu şekilde yerine getirebilir. Bir yerde Carlos Fuentes’in. Latin Amerikan romancısı hem Bal- zac Iıem Butor olmalıdır, dedi ğini okumuştum. Bu söz, top lumu yansıtmak isteyen roman cı deneylere girişmelidir, anla mına geliyorsa bana doğru g ö züküyor.
— Cevdet Bey ve Oğullan, 1905 ile 1970 arasındaki geniş bir süreyi kapsıyor. Bu dönem-—■ Cevdet Bey ve Oğulları’m
okuduktan sonra insanda kalan ilk izlerim, romanın ağır akan ve neredeyse dokunabileceği miz kadar somutlaşan, kendine özgü zamanı oluyor! Ne dersi, niz?
— Belki de, farkına varma dan «Doğu'nun Zamanımı keş- fetmişimdir! Üstelik romanın kahramanları, ister iyi aile ba bası, tüccar Cevdet Bey olsun, ister demiryolu yapımcısı mü hendis, ya da ressam olsun, bi linçli veya bilinçsiz, siyasetle, ticaretle, düşüncelerle, lıu «za manın parçalamaya çalışıyor lar. Belki de onlar, bu işte bir ölçüde başarılı oldukları İçin, son kuşak kahramanlarını ro manın biçimine sokmak zor o l . du. Dört yıl önce, roman bitti ği zaman demek ki, şimdi baş ka roman biçimleri gerekiyor, diye düşünmüştüm. Şaka bir va na, roman kahramanlarının içinde gezindiği bu zamanın hâlâ bize yabancı olmadığı ka nısındayım. Belki bizde de ar tık değirmenlerin çoğunu su değil makine döndürüyor; ama günlük hareketlerde, temel İn sani davranışlarda sanki Batı- dakinden çok daha değişik bir «Zamansın kuralları hâlâ ge çerliliğini koruyor.
— Başka roman biçimleri, de diniz. Cevdet Bey ve Oğulları’ nın biçimi, klasik ya da gele neksel denilen romanın biçi minden öyle çok uzak da de ğil.
— Evet! Bilinçle yaptım bu nu. Romanı yazarken büyük ölçüde Lukacs’uı etkisi altın daydım. Bu aynı zamanda, Toîs toy’un Stendhal’m, Maıın’m et kisi altında olduğumun fariun- daydım da demek. Gene de Cevdet Bey ve Oğulları’nda ge leneksel romanın kullanmadığı bazı şeylerin yer aldığını ileri süreceğini. Bugünlerde bitir mekte olduğum bir romanda, modern roman tekniklerinden çok dalıa rahat yararlanıyo rum, ama şunu da eklemek is terim: Bu teknikler kendi baş larına hiçbir şeyi haklı çıkar mazlar. Artık bizde de, pek çok kişi, Balzac’dan sonra Balzac gibi yazmanın yetersiz olduğu nu haklı olarak söylüyor. Bun dan sonra, Woolf’tan sonra Woolf, ya da Joyce’dan sonra Joyce gibi yazmanın da yeter siz olduğunu söylemek acaba çok mu cesaret gerektiriyor? Bütün sorun, bütün teknikleri, üslupları yırtıp insanın kendi biçimini bulabilmesinde, ama bunu düşünmek bile korkutu
VDELTA FİLM-ATîF YILM AZ-ÖM ER KAVUR SUNAR_______
TÜ R K SİNEM ASINDA
YILIN SAN AT OLAYI
TÜRKAN SORAY- CİHAN ÜNAL
LHÜMEYRA vönetmen: ATIF YILM AZ]
ANKARA
ÇÜCUK-GENÇIİK
TİYATROSU
DEME^MEMEJ
MEYDAN . MMİMHIM MERKEZİ««* dNBMSMUDOĞU’NUN ZAMANI — «Cevdet Bey ve Oğullan’nda bel ki ‘Doğu’nun Zamanı’m keşfetmişimdir,» diyor Orhan Pamuk. «Bizde, temel insani davranışlarda sanki çok da ha değişik bir zamanın kuralları hâlâ geçerliğini koruyor.
den söz edebilmek için a- raştırnıalar yapmış olmanız gerek. Elinizdeki malzemeye nasıl yaklaştınız?
— Anı kitaplarını, eski ga zete koleksiyonlarını bol bol okudum, ama bunları yapar ken romana birşevler kataca ğımı düşünmedim hiç- Bu ya zılar Rimbaud’nun sesli harf lerin rengini bulduğu o ünlü şiirinde sözünü ettiği yazılar gibi eğlencelidir. Sefir eskisi Osmanlı paşalarının anılarını, yazarlarının kırk yıl önce ken di paralarıyla yayımladığı yurt kalkınması tasarılarını, sarar mış eski gazete koleksiyonları nı okurken roman kahraman lan için ayrıntı aramıyordum. Söz gelimi. 1905’de Abdülha- mit’e vapılan başarısız sui- kastten romanın basında söz etmem gerektiğini düşünüyor dum. Ama özel bir aynntı bul- masaydım heikî romana o bom lıayı koymazdım bile: Olay dan iki gün sonra bir konakta toplanan birkaç pasa, bomba patladığı zaman kimin nasıl korktuğunu, güle eğlene bırbir lerlne anlatmışlar! Baron bu tür ayrıntılar bana, kanlı can lı kırk ldsiyl öldüren bir bom badan daha da gerçek geliyor. Bütün sorun, yaşayarak, uydu rarak, ya da okuvarak bu tür ayrıntıları bulabilmekte! Ben ce. böyle bir ayrıntıyı bulduk tan sonra, yazar gerisini oku yucunun hayâl gücüne bırak malı.
— Bir yazar olarak nasıl bir yerde durduğunuzu ve durmak istediğinizi düşünüyorsunuz?
— Edebiyat eseri üretmenin (gazetecilikten söz etmiyorum) topluma karşı büyük sorumlu luklar gerektiren tra.iik bir iş olduğuna İnanmıyorum. Bir ço ğumuz, kitaplarımıza derinlik ve tat verecek olan öznelliği her şeyden sorumlu bîr seçkin devlet adamı soğukluğuyla öl dürüyor. Dostoyevski. hepimiz Gogol’ün Palto’sundan çıktık, diyordu. Türk yazarının gele neği de neredeyse, hepimiz so rumlu bir devlet adamının kaf tanından çıktık, der gibi. Şair ve hikayecilerimizden çok, ro mancıların benimsediği bu ah lâkçı tutumun yazarı üstün bir İnsanın babaca tavrına sü rüklediğini düşünüyorum, Dos- toyevskî kendisini okuyucula rından hiçte öyle üstün bir in san olarak görmüyordu. Bu boğucu sorumluluk duygusun dan kurtulunduğu an. yazaca ğımız her satırın artık yalnız ca eserin değerini arttırmak için yapılacağını biliyorum. Romanlarımın değerini arttıra cağını bilseydim, şeytanla pa zarlık yapmaya otururdum. Kendilerinden başka herkesi yargılamaya hazır, bireysel so runlan küçümseyen, seçkin ya zkrlar böyle şeylere yanaşmaz lar! Bence seçkin yazar değil, vatandaş yazar olmanın yolla rı araştırılmalı artık. Salt Fa- ik’In de Orhan Veli’nin de bir aıı olsun seçkin yazar yanılsa masına kapıldıklarını sanmıyo rom . Onlar kendilerini önem semedikler! için biz bugün on ları önemsiyoruz.
— Bitirmekte olduğunuz bir romandan sözetmiştiniz.
— Evet, Şeytanın Torunları. Bu romanda bambaşka şeyleri denememe rağmen, bunun da, Cevdet Bey Ve Oğulları gibi, bir ailenin hikâyesi olduğunu kabaca söyleyebilirim. Bu iki romanda, yapmak istediğim şeyleri, yıkılan büyük aileler aracılığıyla gerçekleştirmeye çalıştım.
DOSTLAR BENİ HATIRLASIN
Büyük Halk Ozanımız
Aşık Veysel'in Tüm
Şiirleri Çıktı
Miyatro Yayınlan: 44 96 33
İstanbul - Anadolu Genel Dağıtım: Cem-May 27 01 53
İzmir . Ege Dağıtım: Datiç 13 87 88 - 13 28 38
Taha Toros Arşivi