- r ~ f
Gazetelerin neşriyatı, arka daşların harekât ve beyanatı, H alifeyi biraz gıcıklamış, göz leri önünde yeni ümit ufukla rı açmıştı. Bu ümitlerin tesi riyle olacak ki Halife olan Ab- dülmeeid Efendi, âdeta ecdadı padişahların mesleğini takip eder gibi, tavırlar takınmağa bile başıauı.
Türaiye Reisicumhurunun
Türk milletinden her ay aldı-
k * maaşa nazaran Halifenin
aldığı maaş yirmi beş defa
fazlaydı.
Türkiyenin en güzel şehri
olanı Istanbulda Halifenin bir değil, on mutantan saravı var.
dı.
Halife, deniz kenarında bu.
luııaıı Dolınabahçe Siyayım ı- kaınelgâiı ittihaz etmişti. Cu ma namazına padişahların ki ne müşabih* merasimle gider, mabe.yneiier, musahipler, ya verler, elhasıl eskiden beri carî olan debdebe ve saltanat için de hüküm sürerdi. Hülâsa her şey yerli yerindeydi. Ecnebi mümessilleriyle tıpkı bir pa dişah gibi, temasları eksik de ğildi. Tantanalı, debdebeli ge zintiler yapılıyor, sarayda ka bul resimleri oluyor, siyasî a- damlann mülakat istekleri ye rine getirilerek en yüksek bir merci edâsiyle dertler dinleni yordu.
Hadem-ü kaşem yerinde ve tamam olmasına rağmen. Ha life Abdülmecid Efendi, devle tin kendisine tahsis ettiği yir mi altı bin lirayı az görerek, « yetişmişyor! » diye Anka- la y a boyuna şikâyet ediyordu.
Padişah ve saltanat erkânı memleketten çıkarılmış, fakat a jiu saltanat--ailesinden Hali fe Abdüimecid’in Dolınabahçe sarayında ikametiyle, sanki padişah hâlâ yerindeymiş g i bi, gayrı tabii bir vaziyet, yine baki kalmıştı. Bir tarafta, es ki saltanatı şahsiye, aıı’ane ve itiyadlanııöan zerresi terke- dilmerniş, ayııı saraylar, aym hademeler, aynı merasim, aym teşrifat, ajn ı alayı vâlâ, elha sıl Halife, tıpkı bir padişah gi bi, aynı azamet ve hazmet i- çiııdo yaşıyor, diğer tarafta da kayıtsız şartsız milleti temsil eden ve millî iradenin teeeili- gâlıı olan Lir Meclis; Ankara- da, milletin kaderine vaz’ıyed etmiş bulunuyordu. Bu teşev vüşler, bu tezadlar baki kal dıkça inkılâp, zımnen dahi ol sa hernaluc bundan müteessir olmaktaydı.
Gazi, bu v eziyetler karşısın da artık ortadaki nıüphenrıiye- ti kaldırarak hakikî durumu vuzuh ve sarahatle meydana koymak zamanının geldiğine kani olmuşlardı. Bunun için de artık Halifelik makamını da ortadan kaldırarak arkaya bakmadan ileri doğru yürü - inek kararım vermiş bulunu yor hırdı.
Bıı kararı 1340 senesi Kânu nusani ihtidasında yapılan as kerî harp oyunlarını takip bu yurmak üzere lzmirde bulun dukları sırada hükümete çek tiği bir telgrafla şu suretle a- çıklamışlaıdı:
-
« — Hilâfet makamının ha kikatte ne dinen, ne de siya- «eten hiçbir mâna ve hikmeti mevcudiyeti kalmamıştır. Hi lâfet makamı nihayet ta rih î, bir hâtıra olmaktan fazla biri ehemmiyeti haiz bulunamaz. Türkiye Cumhuriyeti ricalinin veya resmî heyetlerin kendi siyle temasta bulunması Cum-« hüviyetin istiklâline sarih bir tecavüzdür. Fransıalar, kral hanedan ve mensubinini Fran- saya sokmakta ihtilâlden yüz sene soma, bugün dahi istik lâl ve hâkimiyetleri bakımın - dan mahzur görüp dururken, biz, her gün ufuktan saltanat güneşinin tulîrtjfr* ■ - duacı bir hanedan mensubu hakkındaki muamelemizde, Türkiye Cum huriyetini, nezaket ve safsata kurbanı edemeyiz. Hükümetçe ciddî ve esaslı tedbirler alın-yyycı 1ıHiv t.
Gazi, 23 Şubat 339 günü İz, mirden Ankaraya avdet ettiği vakit diğer yakm arkadaşları nı da bu kararından haberdar ekmişlerdi.
Bu esnada Mecliste bütçe mü za keresi devam ediyordu.
Hanedan "tahsisatı ve Şer’iye Vekâleti bütçeleri konuşulur ken eski Maarif Vekili Vasıf Bey merhum, Türkiye Cumhu riyeti bütçesinde Hilâfet ve Hanedan maaşının yeri olmadı ğını ve devletin umumî siyase tine ordu ile dinin karıştırılma ması lâzım geldiğini ileri süre rek Şeri’ye Vekâleti ile ilrkâ nı Harbiyei Umumiye Riyaseti- , nin Heyeti Vekile listesinden çıkarılmasını teklif etti. |
340 senesi martının birinci gü nü, Büyük Millet Meclisinin beşinci senesi münasebetiyle, Gazi, Mecliste söylediği nutuk ta, §u üç mühim noktayı orta ya atm ıştı: ' .
“ 1 — Millet, cumhuriyetin ha | len ve âtiyen her nevi taarruz dan kat’iyyen ve ebediyen ma sun bulundurulmasını istemek tedir. Milletin talebi, Cumhuri yetin mücerrep ve müsbet olan bütün esaslarına bir an evvel ve tamamen teb’iyyet edilmesi suretinde ifade olunabilir.
«2 — Milletin ârayi umumi- yesiyle tesbit olunan terbiye ve tedrisatın tevhidi umdesinin va kit kaybedilmeden tatbiki el zemdir.
“3 — Diyaneti islâmiyeyi, a- •ırlardanberi müteamil olduğu veçhile siyasete âlet mevkiin den tenzih ve i’lâ etmenin za rurî olduğu hakikatini müşahe de ediyoruz.» y . ___
---2 Mart 1340 da Fırka Grupu toplandı. Gazinin işaret ettiği noktalar üzerinde uzun uzadıya müzakere ve münakaşalar oıdu. Toplantı bir hayli heyecanlı idi. Söz söyliyenler arasında Konya Mebusu Musa Kâzım Efendi ile Eskişehir Mebusu Abdullah A z mi Efendi gibi hocalar, bazı iti razlarda bulundular. Bunun ü-
zerine Adliye Vekili Seyyit Bey merhum, kürsüye gele rek uzun, fakat âlimane bir izahta bulundu. İtiraz edenleri ikna edecek mahiyette cevap lar verdi. Eğer beyanatına rağ men gene kani olmamış kimse ler varsa derhal kürsüye gel melerini, itirazlarını söylemele rini, onlara da cevap vereceği ni beyan etti.
Seyyit Beyin izahatı ile cevap lan Karşısında hiç kimse soz söylemedi. Hakikaten âlim, fa- zd, dinî meselelerin kiinhüne vâkıf bir zat idi. Onun beyana tı, Fırka içinde tam bir Hkir birliği husule getirdi. Hilâfetin, g eı'ıye ve Evkaf Vekâletinin il gası, Erkânı Harbiye Reismin Heyeti Vekile meyanmdaıı çı karılması takarrür etti.
“ , /
ti
/>rV
Bunun üzerine Kriwtıe Me busu Şeyh Sallet Elendi, cdı döı t arkadaşının imzası ile, Hi lâfetin ilgasını ve Osıııanlı Ha nedanının Türkiye huduuaıı haricine çıkaıı-musım, Siirt ivie busu ulemadan Hulii liuiki E- fendi de elli arkadaşının İmzası ile Şer’iye ve Evkaf Vekâleti nin ilgasını ve Erkânı Harb.ye Riyasetinin Heyeti Vekile lis tesinden çıkarımlasın!, Saıu- han Mebusu Vasıf Bey ise ge- ! ne elli kadar arkadaşiyle ver- ! diği bir takrirle tedrisatın tevhidini teklif ettiler. Bu takrir ler üzerinedir kı Büyük Millet Meclisinin 3 Mart 134Ü tarihli toplantısında alenî olarak mü zakereler cereyan etti ve bu çok münakaşalar ve itirazlar dan sonra neticede Meclis, her üç takriri kabul etli ve o andan itibaren Hilâfet ilga ve Şer’iye ve Evkaf Vekâleti lâğvedilmek Erkânı Harbiyei Umumiye Ri yaseti de Heyeti Vekileden çı karılmış oldu. Aynı zamanda Türkiye dahilindeki bütün ınü- essesatı ilmiye ve tedrisiye Ma arif Vekâletine devir ve rapte dilmiş, medreseler de kapatıl mış oluyordu.
Gazi, Hanedandan yalnız er keklerin hudut haricine çıkarıl masına ve kadınların milletin şefkati altında himayesine ta raftardı. Fakat Meclis bu fıkıe âdeta isyan edercesine itiraz et- i ti. Kadınların da erkeklerle bir j likte çıkarılmasına karar ver- , di,
v
-A \ . .
* 7 *
-Hilâfelin ilgasına dair Mec lis karan Dahiliye Vekâletin den derhal İstanbul vilâyeti ne tebliğ edildi. Aynı zaman da Halife Abduhrıccit Efendi ile ailesinin hudut haricine çıkarılması halikındaki tali matname de gönderilmişti. 4-5/Mart/1340 gece İstanbul Valisi Haydar, Polis Müdürü Sadettin, Emniyeti Umumiye Müdürü Muhitliıı(cski İstanbul valisi) beyler lâzım gelen ter tibatı aldılar. Saraya merbut telefon batlarım kestiler. Mer kez Kumandanı Miralay A tıf Bey (Eski Talimgah kuman danı) kumandasında bir müf reze Dolmabahço sarayını sardı ve Halifenin maiyet mu hafız bölüğünü hemen tebdil etti.
Saat on ikide Vali Haydar, Polis Müdürü Sadettin, Em niyeti Umumiye Müdürü Muhit tin, Beyoğlu Altıncı dairei Be lediye müdürü Hâmit (Eski İzmit Valisi) Beylerden mü rekkep bir heyet Meclis kara rım Halifeye tebliğ etmek i- çin saraya gittiler.
Heyet saraya vardığı zaman Seryavcr Cemal, Yaver Şük rü, Yaver Saiııı Beyler nöbet çi bulunmakta imişler. Bun atan başka Seccadeci başısı Ze ki. Kilercibusısı Şükrü Beyler de orada imişler. Abdülıuecit Efendi bu sırada mabeyıı da iresi kütüphanesinde oturuyor muş. Kendisine heyetin gel diği Seceadecibaşısı Zeki Bey tarafından haber verilmiş. Mecit Efendi heyeti derhal ka bul etmiş, kütüphaneye ev velâ Polis Müdürü, arkasın dan Vali ve daha sonra heye tin diğer iki âzası girmiş. Meu Esin ııal’ kararını bizzat Vali Haydar Bey tebliğ etmiş ve kanın tebliğden sonra Halife ye birkaç saat içinde hudut tan çıkarılacağım bildirmiş. Bu tebliğden fena halde sinir lenen Abdühnecit, yanındaki salona geçerek eline aldığı bir takını gazetelerle tekrar he yetin yanına gelmiş. Gazelele ri göstererek:
Ben hain değilim, ölsem de bunalan gitmem!»
Gibi mantık ve muhakeme sini kaybetmiş olduğunu gös terir tarzda mânâsız sözler söylemeye başlamış. İtidalini kaybetmiş. Polis Müdürü Sa dettin Bey kendisini hürmet le teskine çalışmış. Metin ol masını, milletin ve hükümetin kendisine karşı hayırhah ve müşfik olduğunu, bugünkü va siyetin tarihin kararından başka bir şey olmadığını söy lemiş.
Abdülmecit Efendi biraz sü kûnet bulduktan sonra hazır lığı için iki gün kalmasına mü saade istemiş ise de Vali Hay dar Bey emirlerin ve kararın
katiyetini tekrar ederek sa baha kadar hudut haricinde bulunmaları lâzım geldiğini ilâve etmiş. Bunun üzerine Abdülmecit akrabalarından kimseyi götürüp götüremiye- ceğini sormuş. Kimi isterse .götürmekte serbest oldukları cevabı verilmiş. Bütün bu gö rüşme esnasında heyet, vazi fesini Abdülmeeidi mütehassis edecek bir tarzda, büyük bir nezaket dairesinde ifa etmiş. ^
«s û * * * -—____ ^ Dolmabahçe Sarayında her şey hazır olduğu vakit gece yarısı olmuş. Abdülmecit ar kasına k iir k lii bir palto giy miş, 3aat beş buçukta harem dairesinden dışarıya çıkmış. Bu aralık Abdülmeeidi arka sından oğlu Ömer Faruk, kızı Dürriişehvar Sultan, iki zev cesi Şeiıvar ve Hayrünnas ha nımlarla, hususî doktoru. Kâ tibi hususisi Salih Keramet Beyler ve dadısı takip ediyor larmış.
Hep beraber sarayın. kapı şma gelinmiş. Zâti eşyalar o- tomobillere yerleştirilmiş. İlk otomobile iki zevcesi ve iki kızı, ikinci otomobile şoförün yanma oğlu Ömer Faruk, ü- <üncü otomobile dadısı, kâtibi hususisi Salih Keramet Bey binmişler. Abdülmecit hepsi nin otomobillere binmesini beklemiş. Bunlara nezaret et miş. Saray müstahdemini ile vedalaştıktan sonra birinci o- tomobile, refikalarının ve kız larının yanma binmiş. Bu su retle saraydan hareket edil miş.
Kafile, önden, arkadan polis muhafazası altında Çataleaya doğru yolu devam ederken, ar ikadan da Vali, Emniyeti U- mumiye Müdürü, Polis Müdü rü kendilerini takip etmişler. Otomobillerle Çatalcaya gelin diği zaman t e v a k k u f edilmiş Orada akşam Sirkeci den saat 9,5 da hareket eden Semploıı ekspresi beklenmiş. Tren gelince Abdülmecit m&- iycfindekilerle birlikte otomo billerden trene nakledilerek hudut haricine çıkarılmış. Kendilerince gitmeleri mukar rer olan yer İsvıçrenin hükü met merkezi (Berne) şehri
i-* A r *--- " Abdülmeeidiıı hareketini mü ieaklp saray erkânı hemen sa rayı terketmişler. Alâkalı me murlar s a r a y ı n kapıla rını kapatarak kapıları mü hürlemişler. Bu esnada saray da 150 yi mütecaviz kadın, erkek, bekçi ve harem ağa ları oturmakta idi. Hudut ha ricine çıkarılan hanedan efra dı ise yüz kadar olup bunun i b sı damat idi.
Bu suretledir ki 5-6/Mart/ 3340 gecesi son Halife Ab dülmecit ve hanedanı, millî h « dut haricine çıkarılmış ve a- sırbırca milletin başına bâr ölrrıus ulan bu hanedan beli- yesi de artık tarihe
karışmış-Hilâfetin ilgasından ve son Halifenin memleket dışına çı karılmasından sonra herhangi hiı- teşevvüşten istifade ede rek hilâfetin hâkimiyetini