• Sonuç bulunamadı

İki kent bütünleşirken

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İki kent bütünleşirken"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I I H l I H l I H n i

M Ü Ş E R R E F H E K İ M O Ğ L U

İki kent bütünleşirken

K

aç yaşında olursak olalım, dinme­ yen özlemlerimiz var. Kimi za­ man dayanılmaz bir ağrı gibi. Sevdiğiniz bir sokakta yürümek, sevdiğiniz bir sofrada yemek, aile çevre­ nizde birkaç kuşak biraraya gelmek,ço­ cuklar gibi el çırparak bakmak dünya­ ya. Bir sevgi banyosu yapar gibi arın­ mak. yaralı bereli yanlarınızı onarmak sevdiklerinizle... İstanbul'daki birkaç gün bana da başka bir soluk verdi. Aile­ mizin yeni üyesi İpek Özgür’ü gördüm. Gazetemizin 67. yılında Nadir Bey’i se­ lamladım saygıyla. Anneler Gii- nü'nde Küçükyalı Mezarlığı'na git­ tim kardeşlerimle. Muazzez Kök, Mü- beccel Akbavar, Mukadder Özgür ve ben. Dört kardeş bir arada selamladık İhsan Hanım ı. Renk renk karanfiller­ le bir yorgan örttük mezarına. Yeşilba- har Aralığı'ndaki evimizde bir karanfil tarlası vardı anneciğimin. Yemek odası­ nın penceresi önünde. Bahar gelince ka­ ranfil kokusuyla dolardı soframız. Şim­ di o evin yerinde bir apartman var. Ka­ ranfil tarlası da ancak hayalimizde!

Güzel bir anneydi İhsan Hanım. Sev­ meyi de güzel öğretmiş bize. Yaşadıkça hissediyoruz, bir araya gelince duydu­ ğumuz mutluluktan! İpek Özgür. 27 Mayıs'çılardan Selahattin Özgür’ün torunu. 1960'larda bir ağustos gecesi­ ni anımsıyorum. Sabaha karşı İstan­ bul'dan bir telefon, ‘Seloş’ oğlunun doğumunu müjdeliyor. Küçük Me- mo" küçük bir baba şimdi, kızına u- mutla sarılıyor, Selahattin Özgür de u- mutla seyrediyor onları. 27 Mayıs'ın 3 1. yılına ulaşıyoruz ama o bahar gece­ sinin özlemi dinmedi henüz. Bir sabah bizim yokuşa tırmanırken de duydum bu hüznü. Yitik düşleri seyrettim an­ cak. İstanbul da yitik bir kent değil mi aslında. Tarihi de. coğrafyası da kay­ bolmuyor mu giderek? Kaybolmayan güzellikleri dost evlerinde buluyoruz ancak. Örneğin Berin Nadi'nin sofra­ sında. zarif ellerini hissederek; o eller sevgi ve özenle güzellikler üretir her za­ man. Bu kez bir çay saatinde buluştuk. Yine çok zarif bir masa ve karşımda İs­ tanbul'un iki zarif kadını, artık tüke­ nen türden kişiler, İstanbul'un güzel­ liklerini, özelliklerini, geleneklerini dantel gibi ören kişilikleriyle direniyor­ lar. Yaşama gücünü, sevincini yitirmi­ yor, şıklıklarını yitirmiyor; geçmişten geleceğe uzanan söyleşileriyle güzel bir birikimi yineliyorlar her zaman. Nadir Bey de katıldı; o çay saati çok güzelleşti sonra. Kimileri Dorian Gray’ın port­ resi diyor. Nadir Beyin yüzü, güzel çiz­ gileri hiç değişmiyor; ama yüreği değişi­

yor mu? Bir bakış, bir söz, bir kahkaha yüreğini de yansıtıyor her zaman. Mo­ zart’ın dostu, Mozart’ın müziğine benziyor, konuşurken güzel çağrışımlar yapıyor. Cumhuriyet" te çalışanlar o çağrışımlarla güçleniyor bence. Yoku­ şumuza da güzel bir esinti o çağrışımlar. Hele hayli ters, olumsuz çağrışımların yoğunlaştığı birdönemde...

İstanbul’da birkaç güne çok az şey sığabiliyor. Sevdiklerine, özlediklerine telefonla bile ulaşamıyor insan. Baş­ kent Ankara'da itfaiyeci yaşamına alı­ şanlar bile yaya ka­

lıyor İstanbul'un trafiğinde. Ben de yalnız ailemi gör­ düm o birkaç gün­ de. Eski dostlarımı telefonla aradım, hoşgörülerine sı­ ğındım. Yeşilbahar sokağında mekik dokudum sonra. Eski sokağımıza derin bir özlem duydum.Sokaklar leylak kokmuyor artık. Memo Özgür çiçekli bir bahçede oynardı çocuklu­ ğunda, İpek Özgür masal türü dinleye­ cek o bahçeyi! Ü- çüncü kuşaktan çok az kişi anımsı­ yor ailemizde...

Taşlık kulübünü kaç kişi anımsıyor genç kuşaktan? Yerinde Swiss Otel yük­ seliyor şimdi. Düğünler, kongreler, ye­ meklerle siyasal çizgileri daha ağır bası­ yor. Gazetecilik damarım tuttu, birkaç saatimi orada geçirdim bir akşam. Te­ rasına çıkınca Boğaz’ı kucakladım; ama Dolmabahçe'ye yaslanması unu- tulamıyor. Denizden nasıl görünüyor, güzel bir sarayla çağdaş bir otel nasıl bü­ tünleşiyor kimbilir? Barda oturduk bir süre, piyanoda eski şarkılar, karşımda Solmaz Sporel, geçmiş yıllara dönüyo­ ruz birden. Berin İnsel'i düşünüyo­ rum. Enver İnsel'i. Levent'teki güzel bahçeli evi. Melike Akbay'ı, Ulviye ve Methi Bengisu'yu, Muazzez Dü- mer'i. kiminin soyadı değişti sonra, ama kişilikleri değişmedi. Berin Kefeli kocaman çizgili bir kadın olarak hatır­ lanır her zaman. Yaşama sevinci sınır tanımaz. Günler, geceler yetmez, zama­ nı katlıyarak yaşar. Kanserle güzel sa­ vaşan kadınların öncüsü sayılır. Hacet­ tepe'de yattığı son dönemi gerçeküstü bir olay diye anımsarım hâlâ. Duvarla­

İk i f o t o ğ r a f v e g ü z e l ç a ğ r ış ım la r : E n ü stte , g a z e t e m iz s a h ib i v e b a ş y a z a r ı N a d ir N a d i a n n e s i N a z im e N a d i ile; ü stte , N a d ir N a d i e ş i B e r in N a d i ile... C u m h u r iy e t ’in t a r ih in d e b ir b a ş y a z a r v e iki k a d ın .

ra güzel resimler asmıştık, yatağında renkli, dantelli çarşaflar, ölüme değil, düğüne gider gibi bir Berin, gülümseye­ rek bakar her şeye. Yoğun yaşamak gü­ zel bir olay. 1950’Ii yılları biz de çok güzel yaşadık İstanbul'da. Berin o gü­ zelliği üretenlerden biri bence. Kızlarını uzun süredir görmüyorum, Füsun ve Solmaz İnsel annelerinden neler taşıyor­ lar bilmem; ama bir esinti var. Solmaz ile Aykut Sporel'in düğünü canlanıyor gözümde. Yılın en güzel geliniydi. Eli­ zabeth Taylor'a benzetirlerdi onu. Sonra kocasından ayrıldı. Aykut Sporel geçende beşinci evliliğini yaptı galiba, saçları bembayaz; ama hâlâ aynı coş­ kuyla müzik yayınları yapıyor TRT'de.

Kimi zaman İstanbul'da mıyım, Ankara’da mıyım şaşırıyorum. Bir rastlantıyla iki kent birden parlıyor bel­ leğimin küllerinde. Swiss Otel'in Halkla İlişkiler görevlilerinden Cante- kin Temizer de başkent kökenli, babası Raci Temizer, uzun yıllar Anadolu Uy­ garlıkları Müzesi müdürüydü, şimdi e­

mekli; ama arkeoloji tutkusu sürüyor. Aşağıda teras restoranda da Emine ve Fatma Barlas'ı gördüm. Yeğenlerime döndüm sonra, birinin babası ötekinin büyükbabasıyla dostluğu var Cemil Sa­ it Barlasın. Siyasal tarihimizin renkli kişilerinden biri, Heidelberg grubun­ dan, papyonlusosyalist... Bakanlığı dö­ neminde çok hoş bir çıkışı var kürsüde. Makam arabalarına dönük ucuz eleşti­ rilere limon sıktı adeta. Emine Barlas ile konuşurken eski başkent günlerini a- nımsadım. Süreva gecelerini, 1960 Ma- yıs'ından sonraki dönemi, Kurucu Meclisi.. Mehmet Barlasgençbirdeli- kanlı o zaman. Cemil Sait yaşasaydı ge­ lişmeleri nasıl yorumlardı acaba? 27 Mayıs’çılarla söyleşileri çınlıyor kula­ ğımda. Bir de çarşamba akşamları var. Harren Abend yaşarlar, Heidelberg grubuyla. Cevat Dursunoğlu ve Yavuz A- badan da o grupta. Yalnız erkeklerin buluştuğu o sofraya bir akşam da ben konuk oldum. Cevat Dursunoğ- lu'nun söyleşilerinde tarihimizin gü­ zel sayfalarını çevirerek mutlandım, o- nurlandım. Bir gün telefon etti Cemil Sait Bey, bir arkadaşının arabasıyla İs­ tanbul’a gideceğini söyledi. Yeni- köy’deki güzel evini, ailesini, sofrasını çok özlemiş besbelli. Ama özlemi din­ medi, yolda bir kaza geçirerek yaşamını yitirdi. Onu sevgiyle düşünürüm her za­ man.

Swiss Otel'deki karşılaşmada ne çok şey anımsadım bir anda. Dünde miyim bugünde mi; Ankara’da mı İstan­ bul'da mı şaşırdım, iki kentin dokusu karışıyor giderek. Aslında güzel bir do­ ku. ama o güzelliğe karşın iki kentte de arabesk esintiler ağır basıyor şimdi. Ta­ rihimize karşın iki kentte de arabesk e- sintiler ağır basıyor şimdi. Tarihimize mutsuz sayfalar da ekleniyor. O sayfa­ ları güzel çevirebilecek miyiz, yoksa gi­ derek Bizans'ı mı yaşayacağız başkent­ te?

Dönüşte genç kadınlar, delikanlılarla yaptık otobüs yolculuğunu. Kimi üni­ versite öğrencisi, kimi TR T’de görev­ li, birtoplantıdandönüyor, biri elektro­ nik mühendisi, yurtdışına da işletmedik öğrer.imi var, askerlik görevi de sona e- rince çalışmaya hazırlanıyor. Nerede, diye sordum. Gözleri parladı, kamu sektöründe bir görev almak istediğini söyledi. Sonra güldü, yüzüme baktı, onu çağdışı mı buluyorum acaba diye sordu. Dünyada paradan başka değer­ ler de olduğun ekledi sözlerine. Öteki delikanlılar da hayli şaşırttı beni. Üni­ versite öğreniminden mutlu görünmü­ yor, yeniden öğrenime başlamayı özlü- yorlar... Başkent ışıkları parlayınca gü­ lümsedim. O ışıklara umutla bakan mü­ hendisin düşkırıklığına uğramamasını diledim. Üniversiteyi yüksekokula dö­ nüştüren politikaya yönelik eleştirileri de siyasal kuruluşlara duyurmak iste­ dim. Elbet duyabilirlerse. ◄

C U M H U R İ Y E T D E R G İ 19 M A Y I S 1 9 9 1 S A Y I 2 7 1

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Süt, Şeker, Vanilya, Yumurta, Tereyağ, Taze Peynir, Ceviz, Burçak Bisküvi, Bal, Tarçın, Limon. 22 ORMAN MEYVELİ MERENG

 Douglas, sembollerin toplumlarda kullanımının benzer yönlerini araştırır..  Withnow, bir

Foto : Gültekin ÇİZGEN Yapı altında tüm bir bodrum kat ter- tibi ile, sahne altı boşluğu, sahne ile yakın irtibatlı toplu ve tek soyunma odaları, ısıt- ma -

Yusuf Atıl­ gan çok kitaplı bir yazar da değil, çok satan bir yazar da Ama üç yıl önce yitirdiğimiz Atılgan, daha şimdiden edebiyatımızın en seçkin

Benign tümörler içinde en sık Pleomorfik Adenom (32 olgu, 44.), malign tümörler içinde en sık Asinik hücreli karsinom (6 olgu, 968,3) ile karşılaşılmıştır..

Üçüncü bölümde zordaki onlu ülkeler için finansal gelişme ve ekonomik büyüme arasındaki kısa ve uzun dönemli ilişkiyi tespit edebilmek için dinamik sabit

1881 yılında ilk Türk müzesini kurduğu gibi tarihi eserlerin yurt dışına ka­ çırılmasını önleyen kararnamenin hazırlanmasında ve çıkarılmasında

Analiz sonuçlarını doğrudan etkileyeceği içi, kompozit kolonların sonlu eleman modelleri oluşturulmadan önce sadece dışı dairesel çelik tüple kaplı beton