• Sonuç bulunamadı

Ellinci 10 Kasım

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ellinci 10 Kasım"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

7

/

)

E Y ET/H A Y IR

OKTAY AKBAT

Ellinci 10 Kasım...

Elli yıl geçti. Elli yıldır her 10 Kasım gününü yaşayanlardan biriyim. Saat dokuzu beş geçe nerde olursak olalım saygı duru­ şu yaptık; toplantılarda onu andık; içtenlikli içtenliksiz gözyaşı döktük; ‘Ah Atam’ diye yas tuttuk; bayrakları yarıya indirdik; si­ nemaları, tiyatroları, içkili lokantaları kapattırdık; radyodan, TV’den eğlenceli programları kaldırdık; bakkallarda rakı, şarap sattırmadık; Anıtkabir’e gidip anısının önünde eğildik; “Sen kal- bimizdesin, sen ölmedin, ölmeyeceksin” dedik... Evet, kırk do­ kuz yılın 10 Kasımlarını hep böyle geçirdik.

Eski bir yazımdan kısa bir alıntı yapmanın tam sırası: "İki Al­ man öğrenci gelmişler yurdumuza. Dinlemişler, konuşmuşlar. Herkes Atatürk’ü göklere çıkarıyor, herkes onu babası gibi sevi­ yor. Sonra bir de bakmışlar ki herkes Atatürk’ün düşüncelerine, görüşlerine, ilkelerine, ülküsüne ters yoldan gitmekte birbiriyle yarışıyor! En sağcısından, kendini en solcu bilene dek! Çıkama­ mışlar işin içinden. Sonra sormuşlar bir Türk arkadaşlarına; “Ne­ den ölümünden otuz sekiz yıl sonra bile O’nu bu kadar seviyor­ sunuz da O ’nun dediklerine böylesine kulak asmıyorsunuz?” 10 Kasım 1938'de lisenin ilk sınıfındaydım. Günlerdir biliyor­ duk onun yavaş yavaş ölüme doğru gittiğini. Ama evlerde, so­ kaklarda, okullarda, işyerlerinde kimse bunu açık açık konuş­ muyordu. Yasak olduğu için değil, ölümü O ’na yakıştıramadığı­ mız için... Benim kuşağımdı cumhuriyetin emanet edildiği genç­ lik... Biz öyle biliyorduk, öyle inanıyorduk. Cumhuriyetle yaşıt bir kuşak... Sandık ki her yeni 10 Kasım’da ülkemiz, halkımız Ata­ türk’ün gösterdiği uygarlık yolunda biraz daha, biraz daha iler­ leyecek... Oysa tam tersi oldu; her yıl biraz biraz Atatürk’ten uzak­ laşmaya başladık. Dilimizde, yazılarımızda adı, sözleri vardı, ama

\ ilkelerinden, devimlerinden ödün vere vere ellinci yıla geldik.

“ Benim için bir yandan olmak vardır, bir yandayım ben hep. O da cumhuriyetin yanında, cumhuriyetten yana olmak, toplum­ sal devrimden yana olmak.”

Elli yıl sonra Atatürk’ün seslenişini duyabilecek miyiz? Çağı­ nı aşmış bir kişiydi Mustafa Kemal Atatürk... Bizleri aşan bir ki­ şi... Bugünleri, yarınları geride bırakan düşüncelerin sahibi... Ata­ türk’ten sonraki yarım yüzyılı toplumca nasıl geçirdiğimizi, han­ gi noktadan hangi noktaya geldiğimizi bir düşünsek iyi olmaz mı?

Dengeli Türk Lirası’m ne duruma getirdik? Dış borçlanmada ne hale geldik? Atatürk'ün kurduğu, yarattığı kurumlan nasıl or­ tadan kaldırdık? Laiklik onun en önemli ilkesiydi, öğretim birliği amaçta, bilimde, ülküde birleşmiş bir ulus yaratmaktı, ne kaldı bu temel ilkeden? Tam bağımsızlıktan karşılıklı bağımlılık aldat­ macasına nasıl kendimizi kaptırdık? Sürekli devrimci atılımlar ye­ rine, sürekli geriye gitmelerde nasıl başarılar kazandık? Kültür­ de, sanatta, bilimde en değerli insanlarımıza nasıl kıydık? Cum­ huriyeti o genç kuşaklara emanet etmişti, her dönemin gençle­ riydi bu emaneti devralanlar, alacaklar. O’nun düşünce ve gö­ rüşlerini benimseyen, o görüşleri daha çağdaş, daha ileri bir dü­ zeye yüceltmek isteyen gençlerimizi nasıl perişan ettik?

Artık yas tutmayacakmışız! “Ah Atam, bizi nasıl bırakıp gittin” diye sahte gözyaşları dökmeyecekmişiz, acıklı söylevler dinle­ meyecekmişiz, bir hafta boyunca onu ve yarattığı devrimci atı- lımları halka anlatacakmışız! Yapay konuşmalar, aldatmaca söz­ ler, Atatürk’ün devrimine ters düşen işleri Atatürkçülük adına sa­ vunmalar bittiyse ne iyi! Hiç değilse içtenliksiz ağlaşmalara ta­ nık olmayacağız! Bu kez birtakım ucuzcu ağızlardan bambaşka bir Atatürkçülük ile karşılaşmayalım? Atatürk ve devrimini çağ­ dışı, yanlış yorumlarla yozlaştırma “icraatları” ile karşılaşmaya­ lım?

Elli yıl sonra Atatürk'ün Büyük Söylev’ini ve tüm konuşmala­ rını okusak... Devlet ve hükümet adamlarımız, politikacılarımız okusa... Örneğin şu sözlerine kulak verseler: “Yaptığımız ve yap­ makta olduğumuz değişimlerin, dönüşümlerin amacı Türk Cum­ huriyeti halkını tam anlamıyla, tam biçimiyle uygar bi.' toplum haline ulaştırmaktır. Devrimlerin temel ilkesi budur. Bu gerçeği kabul edemeyen anlayışları yerle bir etmek zorundayız. Şimdi­ ye kadar bu ulusun dimağını paslandıran, uyuşturan bu anla­ yışta bulunanlar olmuştur.”

Bu uyuşturma, bu paslandırma eylemi büyük bir hızla sürdü­ rülüyor. Türk ulusunu çağdaş uygarlıktan uzaklaştırma eylemi ile karşı karşıyayız. Atatürkçülüğü, Atatürk’ün bile tanıyamaya- cağı bir kılığa soktuk! Nadir Nadi gibi Atatürk devrimcilerine, ‘Ben Atatürkçü değilim’ dedirtecek kadar!

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Nitekim mahpushanede güneşe hasret kalan Nâzım bile çimlerin ortasına değil, bir "Anadolu çınarı" nın altına gömülmek istedi; çünkü "kökü

Araflt›rmac›lar›n görüflüne göre ortalama s›cakl›¤› –178 derece olan Titan yüzeyinde olas› s›v›lar ancak da¤›n›k küçük gölcükler halinde ya da

Baz~~ yabanc~~ tarihçilerde gördü~ümüz üzere, olaylar~~ meslekta~lar~ ndan okudu~u, duydu~u gibi veya kendi görü~leri do~rultusunda de~erlendirmek yerine, Mantran bunlar~~

Paris’te Galerie Henri Bene- zit’te 19 Nisan - 12 Mayıs tarih­ leri arasındaki serginin afişleriy­ le dikkatimi çeken Bastuji’nin Türk asıllı olduğunu,

Birazdan ömrünün son kısmım burada geçirecek olan Ziyneti Eğribük adlı 95 yaşındaki teyzeyi beklemeye başladım.. Ziyneti teyze 75 yaşındaki kızının kollarında

Üniversite öğrencilerine yaşamış oldukları çağda; a)kendileri gibi inanan insanların neler düşündüklerini, b) kendileri yeni üretimlere geçeceklerse

1921 de tekrar ve kız sanayi nefise mektebile tevhiden tedrisata Ca- ğaloğlunda eski lisan mektebi binasında baş- landı.. Akademiye tahsis edilen eski meb'usan binası bir

Kimlik, aidiyet, çok kültürlülük, imge, cinsiyet, feminizm, tarih, mit, süreç, bellek gibi dinamik ve devinimi olan konuları ele alan ve toplumsal meselelere