yıl önce, 23 Mart
1876 da Diyar
bakır’ın Memeddin ma
hallesindeki baba evin
de dünyaya gelen Meh
met Ziya, istibdat yıl
larının sıkıntılarını gör
müş;
Birinci
Dünya
Savaşmm elim sonuç
lan,
mahkûmiyetler,
sürgünler genç ve a-
teşli ruhunda büyük
etkiler yapmış; İstiklâl
Savaşı sırasında Millî
Mücadele ruhunu yara
tanların en ön safında
bulunmuş; bir milletin
uyanışının fikir
kuvve-
ti, vatanperver, milli
yetçi ve Türkçü büyük
bir filozof olarak ölmez
eserler ve örnek müca
deleler vermiştir.
48 yaşında hayata gözlerini yumduğu zaman beraberinde gö türdüğü özlemi, daha bir çok eserler vermek, milletine, gençli ğe ve vatanına yeni hizmetler yap maktan ibaretti. Tarihimizde o- nun kadar millî vicdanı kuvvet lendirmek için eserler verip, fi kirler inşa eden ve sonunda Türk milliyetçiliğini yaratan başka bir filozof ve ilim adamı yoktur. Bun dan 50 sene kadar önce söylediği: «Bir ülke ki camiinde Türkçe ezan okunur,
Gökolp ve duyulmamış
bir eseri
M
YAZAN:
Dr. Selâhattin YAZICIOĞLU
D iy arb ak ır T ıp F a k ü lt esi Ö ğretim Görevlisi.
Bir ülke ki çarşısında dönen bütün sermaye, Sanatına yo) gösteren ilimle
fen Türkündür. Hırfetleri birbirini daim eder
himaye Tersaneler, fabrikalar, vapur,
tren Türkündür... Ey Türk Oğlu işte senin ova sıdır vatanın!» Mısralarında, bugün dahi özle mi içinde bulunduğumuz vatanı en güzel bir şekilde tanımlamış tır.
Yem Hayat ve Türkçülüğün E- sasları adlı eserlerinde bütün sosyal ve kültürel konuları işle miş, geleceğin aydınlık Türkiye- sini tarif etmiştir. Lisandaki sa deleşme ve millileşme, Medeni Kanun, Kadın Hakları, Lâiklik ve daha bir çok fikirleri Devrimleri- mizin İlmî yönden yapı taşlarıdır. Ve Ziya Gökalp, hiç şüphesiz Atatürk Dfvrimlerinin biricik i- lim adamıdı-.
D
evlet adamları ve icraatlarını halka ve nmî m devrlmlerinl esaslara dayadıkları nisbettebaşarılı olmuşlardır. Atatürk en büyük Devlet adamı olarak «Ha yatta en hakikî mürşit ilimdir», «Ne mutlu Türküm diyene» diyen bir İlmî anlayışa ve halk sevgi sine sahiptir. Yine Atatürke iza fe edilen «Vücudumun babası Ali Rıza Efendi, heyecanlarımın babası Namık Kemal, fikirleri, min babası Ziya Gökalp’tir» sözü nü ilk defa 24/Ekim/1964 te Di yarbakır’da düzenlenen Birinci Ziya Gökalp Haftasında, büyük bir toplulukta konuşan Prof. Ab- dülkadir Karahan’dan duydum. Senelerce sonra kendilerine bir mektupla müracaatta bulunarak Atatürk’ün bu vecizesi için kay nak istedim. Şu cevabı verdiler: «Atatürkün bu sözünü, ilk defa 1934 te Ödemişin Gölcük Yaylası na gittiğim zaman eski Adalet Bakanlarından Refik Şevket İn- ce'den duydum. Sohbet sırasında hazır bulunan eski İzmir Valisi Kâzım Dirik Paşa da bunu tasdik eder şekilde konuştu.» Atatürk her defasında Ziya Gökalp’tan büyük Türk Mütefekkiri diye bah seder. Bu gerçekler, Atatürk’ün ilme ve ilim adamlarına verdiği değeri göstermesi bakımından ö- nemlidir. Ve Türk Devrinılerinin başarılı ve devamlı oluşunun asıl nedenidir.
Halkçılık
l
hanın ilk membaı halktır, dahi ler halkın şuurlu vicdanıdır. Halk milli vicdanın canlı bir mü zesidir.» Lisan konusunda ise: «Halkın söylediği Türkçe bizim dir.», «Halkın söz yaratmada yol larını benimse» diyerek bu hu sustaki isabetli kararını ve halk sevgisini içtenlikle ifade etmekte dir. Ziya Gökalp’ta halk, millet ve medeniyet sevgisi İlmî yapıtla ra ve duygusal derinliğe dayanır. Onun felsefesi ve sosyolojisi mil lî bir hazinedir. O, tarih içinde hakir görülmek istenen, asil bir milletin benliğini ve üstün özel liklerini bulup ortaya koyan, Türklük meşalesini yakan tek filozoftur.
ya çevrilmiş, «Türkçülüğün Esas ları» kitabı Almanya’da tam me tin olarak Almanyacaya çevrile rek yayınlanmıştır.
Halk klâsikleri
Eserleri
z
iya Gökalp bütün manevî de ğerlerin, ulusal özelliklerin ve harsın yegâne kaynağının halk olduğuna inanır. Türk hal kının üstünlüğüne, ilim ve sanat kabiliyetine, dehasına ve şeıef dolu tarihine hayrandır. Millî mefkûresini ve ilmi kudretini sa dece bundan alır. Dehâ isimli manzumesinde:
«Okumuşlar bırakınız guru ru, Millî harsı öğreniniz millet ten; O vicdandır, sizse onun şuuru Köksüz şuur uzak deği cin netten !» Halka doğru makalesinde:
«De-[iya Gökalp’in hayatta iken ya yınlanan bir çok makaleleri ve dokuz eseri mevcuttur. Di ğer bir kısım eserleri ise, ölü münden sonra damadı merhum Ali Niizhet Göksel, diğer bazı şahıslar veya kurumlar tarafın dan yayınlanmıştır. Bunların da sayısı on tanedir. Basılmamış e- serleri hakkında şu bilgileri ;,es- bit etmek mümkün olmuştur: Malta Konferansları, Türkçülü ğün İlim Karşısında Muhakeme si, Kadın Hukuku, İlmi içtima Dersleri, İlmi İçtimai Dinî, İlmî İçtimai Hukuki, Amelî İçtimai yat, Muallimler İçin Büyük Türk Medeniyeti Tarihi, Muallimler İçin Türkolojiye Müstenit Sos yoloji, Muallimler İçin Sosyoloji ve Psikolojiye Müstenit Felsefe, Talebeler İçin Sosyoloji ve Psi kolojiye Müstenit Felsefe, Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler ve Köroğlu Destanı’ dır. Bunlardan 12 defter tutan 516 sayfalık Ders Notlarının ve 38 ca- hifeden ibaret Kürt Aşiretleri hakkındaki araştırmasının Türk Tarih Kurumunda olduğundan söz edilmektedir. Diğerlerinin ne relerde ve kimlerde bulunduğu kesin olarak bilinmemektedir. Alfred Fouillee’den çevirdiği 11- ml-Râbî Akvam’ın tefrika halin de kaldığı söylenmektedir. Türk Ansiklopedisinde bir de Karagöz eserinden bahsedilmekte ise de, ayni kısımda Köroğlu Destanın dan bahsedilmediğine göre bu nun yanlışlıkla Köroğlu yerine Karagöz yazıldığı kanısındayım.
Ziya Gökalp’ı konu alan bir kısım bilgin ve araştırıcılarımı zın yazıları ve eleştirme eserleri çok değildir. Bu da, onu anlayıp hakkında eser verecek pek az ki şinin bulunduğunu gösterir. Ziya Gökalp’ın bir çok manzumeleri Macarcaya, İngilizceye,
Almanca-Z !
iya Gökalp’m kendi el yaz ması 38 sahifeden ibaret «Halk Klasikleri, Sayı - l, Nasreddin Hoca’nın Latifelerl.» isimli ese rinden bugüne kadar hiç bir yer de söz edilmemiştir. 1967 yılında Diyarbakır’da tertiplenen 20. Tür kiye Ulusal Verem Savaşı Derne ği ve 8. Türk Tüberküloz Kongre lerine katılan 600’den fazla Ulın adamı, arasında bulunan Büyük Alim ve Müellif kıymetli hocam sayın Prof. Dr. Feridun Nafiz Uz luk bir ithafla bu eseri bana ar mağan etmiştir. Bu eser Ziya Gökalp tarafından arkadaşı Ve ler Çelebiye gönderilmiş, o da ak rabası sayın F. N. Uzluk’a vermiş tir. Bu eserin eski Türkçeden ya şayan dile çevirisini kıymetli ar kadaşım sayın Abdüssettar Haya ti Avşar büyük bir vukuf ve titiz likle yaptı. Fotokopileriyle bera ber birkaç güne kadar basılı ola rak piyasaya sunulacaktır.
Ziya Gökalp bu eserinin ön sö zünde: «Halk Klasiklerinin ikinci sayısı — Dede Korkut Kitabı — olabilir. Bu kitabın bugünkü Türkçeye nakil vazifesini kabul edebilirim. Diğer sayılar; Yunus Emre, Dertli, Karacaoğlan, Gev heri ilâ ahire olabilir Köroğlu manzum olarak tarafımdan hazır lanmıştır» demektedir. Eserin için de ayrıca dünya ölçüsünde şöhre te ulaşan Halk Klasiklerinden HOMER’in: İlyada ve Odise’si, VIRGILLE’in: Enöide’i, FİR-DEVSİ’nin: Şahname’si, LON-RUE’nin: Kaluvala’smdan söz edi lerek eleştirmesi yapılmaktadır. Bundan sonra Türk Halk klâsik lerinin meydana getirilmesi husu sunda Ziya Gökalp: «İhtimal kİ bir gün millî bir sanatkâr bu şi fahî eserlere lisanca ve üslupça kati şekillerini verecekler ve bu eserlerin Flrdevsl’lcrini yahut Vir- gile’lerinl vücuda getireceklerdir. Bunların gerçekten klasik olabil meleri için âdeta yeniden bir halk sanatkârı tarafından yazılmaları lâzımdır. Bunlar bir halk dahisi ni yahut sanatkârını beklemekte dirler» demektedir.
Eserin asıl konusunu teşkil eden Nasreddin Hoca’nm zekâsı, nük tedanlığı, dehası, felsefesi, nhla- kl seciyesi, aile ahlâkı, siyasi ah lâkı, iktisadi hayatı, bedii haya tı ve latifeler! Ziya Gökalp’m kud retli kalemiyle işlenmektedir.
Sonuç
z;
I iya Gökaip’ı lâyık olduğu se viyede tanımıyoruz. Bize mil- •liyetimizi ve benliğimizi tanı tan bu millî filozofun eserlerini ta mamen yayınlayıp bir Ziya Gök alp külliyatı dahi meydana getire medik. Gerçekten çok geç kaldık. 1974’te ölümünün 50. yılı olacaktır. O zamana kadar, hiç olmazsa, şunları yapabiliriz.
o Bulunabilecek bütün eterle rini yayınlayarak bir Ziya Gök alp Külliyatının meydana getiril mesi.
O UNESCO’nun insanlığa hiz met eden Dünya çapında büyük insanlar için tertiplediği anma tö Tenlerinden birinin1 de. vefatının 50. yılında Diyarbakır’da Büyük Türk Mütefekkiri Ziya Gökalp i- çin tertiplenmesi.
O Diyarbakır’da kurulmasına çalışılan «Diyarbakır Ziya Gök alp Üniversitesinin bir an önce gerçekleşmesi İçin, bu üniversite
nin nüvesini teşkil eden ve önü müzdeki yıl İlk mezunlarım veıe cek olan Diyarbakır Tıp Fakülte sine diğer fakültelerin de bir an önce İlâve edilerek üniversite lıa liııe getirilmesi ve bu üniversite nin kuruluş kanununun süratle Parlamentodan çıkarılması Dev let. Hükümet ve millet olarak, resmi ve özel kuruluşlar olarak herkesin İçtenlikle görevi olmalı dır.
O
nun yaptığı hizmetlerin yaban cısı kalmak büyiik bir hüsran dır. O bugün de başarılı her oluşumun içindedir Biz on» sır tımızı çevırsek de, o bizimledir.Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi